|
|
|
|
Herkese selamlar,
Aklıma takılan bir hususu danışmak istiyorum
Öncelikli olarak yaptığım araştırmalar neticesinde hem işçi alacakları için hem de işe iade talebi için tek bir dilekçe ile dava açılabilmesi mümkün olmamakta. ayrı ayrı açılan bu davalardan genelde işe iade davası bekletici mesele yapılarak işçi alacağı davasının sonucu beklenmektedir.
Sorum şu;
Haksız olarak ve alacaklarını almadan iş sözleşmesinin feshedildiğini düşünen bir işçi, işçi alacağı davası açarak ihbar , kıdem tazminatı var ise fazla çalışma ücreti alacağı , hafta tatili ücreti alacağı , genel tatil ücreti alacağı vs talep edip bu davadan ayrı olarak işe iade davası açacak ve işçi alacak davasını kazanması durumunda feshin haksız olduğunu kanıtlamış olmak suretiyle bekletici mesele yapılmış olan işe iade davasında elini güçlendirecek, bunun neticesinde işe iade davasının da kazanılması ile işverenin işçiyi işe başlatmaması sonucunda (uygulamadaki genel durum işverenin işçiyi işe başlatmaması yönünde sanırım) 4 aya kadar olan boşta geçen süre ve 8 aya kadar olan işe başlatmama tazminatını talep edecektir.
Bu şekilde bir metod uygulamak hukuk kuralları ve mantığı çerçevesinde mümkün ve doğru mudur?
|
|
 |
|
 |
|
Fazla çalışma ücreti, hafta tatili vs. gibi feshe bağlı olmayan alacak kalemleri için iş sözleşmesi devam ederken de dava açılabilir, iş sözleşmesi ne şekilde, ne sebeple sona ererse ersin, sözleşme sona erdikten sonra da diğer davalarla eş zamanlı olarak (ama ayrı bir dava olarak) her zaman (zaman aşımı süresi içinde elbette) dava açılabilir.
Ancak; kıdem ve ihbar tazminatları feshin şekline bağlıdır. Yıllık izin alacağı da feshin şekline bağlı olmamakla birlikte, iş sözleşmesi feshedildikten sonra parasal bir alacağa döner. Bu itibarla, işe iade davasının açılmış olması demek, feshin varlığı, geçerliliği, şekli ve zamanı ile ilgili bir belirsizlik demek olduğundan, öncelikle işe iade davasının sonuçlanması, feshe bağlı alacaklar açısından kaçınılmazdır.
Saygılar,