Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk ve Felsefe Hukukun felsefi yönüne dair sohbetler. Hak, Hakkaniyet, Adalet, Eşitlik kavramlarına hukuk felsefesi gözüyle bakış

Hukuk ve Sınırlar

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-02-2014, 14:42   #1
Gemici

 
Varsayılan Hukuk ve Sınırlar

Hukuk ve Sınırlar

Haddini bil!
Çizmeyi aşma, çizmeden yukarı çıkma!
Çok ileri gittin, dur durduğun yerde!
Uzatma artık!
Belden aşağı vurma!
Edebini bil, edepsizlik etme!
Otur kıçının üstüne!
Senin sonun iyi değil!

Her şeyin bir sonu vardır,
Her şeyin sonu ölüm,
Herşeyin bir başı bir sonu vardır.
"her son da bir başlangıçtır"(İtü Sözlükten)

Yukarıya alıntıladığım emirler, ricalar ve tanımlamalar bize sınırlarımızı belirtir; sınırlarımızın nerede başalyıp nerede bittiğini gösterirler. Çizmeyi, daha doğrusu sınırı aşmamamızı sert veya nazik biçimde hatırlatırlar.

Farkında olalım veya olmayalım, sınırlar dünyayı ve yaşamımızı belirleyen önemli etmenlerdir. Sınırlar iki veya daha fazla şeyi birbirinden ayırır bu şeyler arasına bir ayırım çizgisi çeker. Sınrıların içinde kalanlarla, sınırların dışında kalanlar değişik kimliklere ve özellilere sahiptirler. Sınır onları birbirinden ayırır, onlara başka bir kimlik belirler. İnsanların kimlikleri ve nereye dahil oldukları kendisini sınırlarla belirler. Sınırın içinde olanlar kendilerini sınırın dışında olanlara karşı korur. Sınırın koruyuculuk görevi vardır.

Sınırın, ya da eski deyim ile hudutun en belirgin örneğini devletler arasında, devletlerin hükümranlık bölgelerini birbirinden ayırmak için konulan sınırlarda görürüz. Bir devletin sınırlarının bittiği yerde diğer devletin sınırları başlar. Belirli durumlarda bu iki sınır arasında bir tampon bölge, devletlerin hiçbirine ait olmayan bir bölge bulunabilir. Hiçbir devlete ait olmayan bu bölge bir devletin sınrılarınına dahil olmadığı gibi, diğer devletin de sınırlarına dahil değildir. Sınır dışı olan bu bölgenin sınırları komşu olduğu diğer devletlerin sınırlarıdır.

Devletlerin hükümranlık alanlarını diğer devletlerin hükümranlık alanlarından ayıran sınırlar genelde dağlar, vadiler, nehirler ve çöller gibi tabii sınırılar olabileceği gibi insanlar tarafınden çekilmiş duvarlar, setler ve tel örgüler de olabilir. Dağlar, vadiler ve nehirler aslında kendiliklerinden tabii olarak sınır değildirler, insanlar tarafından sınır olarak belirlenirler. Sınırları sınır yapan insandır bir yerde. Hayvanlar ve bitkiler için tabii devlet sınırlarının bir önemi yoktur aslında. Sınırın bu tarafı ve öteki tarafı onlar için birdir aslında. Devlet sınırlarına bakmadan yaşamlarını sürdürürler.

Sınırlar devlet sınırları ile sınırlandırılmış değildir elbette. Toplum yaşamı, din, kültür, örf ve adet, mantık, teknik gelişme ve biyolojik yapının getirdiği sınırlarda vardır. Hukuk devletlerinde toplum yaşamının en başta gelen sınırlarından bir tanesi hukukun getirdiği sınırladır. Hukukun getirdiği sınırlara kim hangi ölçüde uyuyor?
Hukukun getirdiği sınırları diğerlerine ‘hadd’lerini bildirmek için mi kullanıyoruz dersiniz?

Kendi kendimize ve düşüncelerimize getirdiğimiz sınırlar var mı acaba? Hukuki yada hukuk hakkındaki düşüncemiz bu sınırlardan ne derece etkileniyor? Ayrıca: düşüncelerimizi ve dünya görüşümüzü hukuk ne ölçüde etkiliyor veya sınırlandırıyor?


Saygılarımla
Old 04-02-2014, 15:18   #2
Gemici

 
Varsayılan Sınırları Aşma

İnsanın en başta gelen özelliklerinden birisi, sınırları aşma ve sınır ötesine ulaşma isteği olsa gerek; İnsanın bu sınır zorlama ve aşma isteği ve uğraşısı teknik ve kültürel ilerlemenin motorudur.

İnsan, birçok hayvanın aksine, gelişimini tamamlamadan dünyaya gelmekte ve hayvanlara kıyasla eksik olarak doğmaktadır. Bu eksikliğini alet kullanarak giderir insan. Alet kullanan insan bu aletler sayesinde biyolojik ve fizyolojik yapısının kendisine getirdiği sınırları aşma olanağına kavuşur. Herşeyden önce sınırları aşmada kullandığı aletleri nasıl kullanması gerektiğini de öğrenmek zorundadır insan. Bu öğrenme kültürel iletişimle gerçekleşir. İnsanın sınırları aşmasına yardımcı olan teknik ve kültürel ilerleme dünden bugüne oluşmamıştır; belirli bir geçmişleri vardır. Kanat takıp uçmaya çalışan Hezarfen Ahmet Çelebi insanın havada uçamama sınırlılığını zorlayan ilk kişi değildir elbette. Gördüğümüz kadarı ile sonuncusu da değildir. İnsanın teknik ilerleme sayesinde sınırları aşma isteği şimdiki seviyede kalacak değildir elbette. Devamlı olarak ilerlemektedir ve ilerliyecektir de. Bu istek havada uçabilme, su içinde kalabilme gibi bir iki konu ile de sınırlı değildir, insanın kendi yapısını eksik olarak hissettiği tüm konularda söz konusudur.

Asıl soru, kendisini sınırsız ilerleme potansiyeline sahip olarak gören tekniğe ve teknik ilerlemeye, etik ve hukuki sınırların getirilip getirilmiyeceğinde yatıyor bence.

Saygılarımla
Old 08-02-2014, 00:12   #3
Gemici

 
Varsayılan

Hayvanlarda kendi kendilerini sınırlama/sınırlandırma, düşüncelerine ve eylemlerine sınır getirme yeteneği yoktur; Olsa olsa kendilerini koruma saiki ile oluşan içgüdüsel bir çekinme, bir sınır aşmama söz konusu olabilir. Ateşin yaktığını, ateşle aramıza bir sınır çekmeyi, bir mesafe bırakmayı insan olarak öğrenmiş ve düşüncelerimize ve davranışlarımıza mal etmişizdir. Hayvanlar ateşle kendileri arasına bir sınır çekmeyi içgüdülerine dayanarak yapar; elleri ateşte yanan küçük çocukların yaptığı gibi.

İnsanların belirli durumlarda davranışlarına sınır getirmesi, davranışlarını gemlemesi kavramlarla, kategorilerle düşünmesine bağlı olsa gerek; Ateşin yaktığını, suyun boğduğunu, bazı hayvanların zehirlediğini, diğerlerinin bizi yem olarak parçalıyabileceğini kafamızda canlandırabilir ve onlarla aramıza sınır çekeriz, kendmizi onlardan gelebilecek tehlikelerden korumak için; Bu sınırlar, duvarlar ve çitler olabileceği gibi mekan da olabilir.

Kısaca belirtmek gerekirse, dereyi görmesek bile, karşımıza bir dere çıkabileceğini tahmin ettiğimiz durumlarda, atasözünü yalanlarmışçasına, paçaları sıvarız veya boğulacağımızı tahmin ettiğimiz derenin kıyısına bile yanaşmayız.

Bu durum sadece hayvanlara ve tabiat olaylarına karşı tutumumuz ve davranışlarımızla sınırlı değildir. İnsanlara karşı da söz konusudur. Çoğu zaman, rezil olmamak için, cezalandırılmamak için, kortuğumuz için, zararlı çıkmamak için, karşımızdakini kırmamak için, susmak işimize geldiği için, karşımızdakine olan sevgimizden dolayı düşüncelerimize ve davranışlarımıza sınır çekeriz, gem vururuz; Söylemek istediklerimizi söylemez, yapmak istediklerimizi yapmayız.

Diğer taraftan, insan olduğumuz için, etik değerlerimiz, ahlaki yapımız, adalet ve hukuk düşüncemiz gerektirdiği için sınırları aşar ve baş kaldırırız, sonunda zararlı çıkabileceğimizi bile bile.

Bazılarımız sınırlar içinde kuzu kuzu geçinip giderken, diğerlerimiz sınırları yıkıp yeni ufuklara yol alırız.

Dışarıdan gelen, bize dayatılan sınırları yıksak bile düşünce yapımızın ve kişiliğimizin getirdiği sınırları kolay kolay yıkabileceğimizi zannetmiyorum.

Saygılarımla
Old 09-02-2014, 23:25   #4
Gemici

 
Varsayılan

Sınır içi ve sınır dışı belirli durumlarda bir madalyonun iki yüzü gibidir; Bunu en iyi şekilde Exklave ve Enklave örneklerinde görebiliriz. Belirli bir coğrafi bölge aynı zamanda hem exklave hem de enklave dir. Bu coğrafi bölgenin exklave mi enklave mi olduğu bakış açısına göre değişir. Kıbrıs taki Erenköy(Kokkina) örneğin. Erenköy(Kokkina) Kıbrıs Rum kesiminde bulunan bir Türk köyüdür. Ve Erenköy(Kokkina) Türkiye'ye göre Exklave, Kıbrıs Rum Kesimine göre Enklave'dir.
Exklave: (Fransızca: exclavé'den gelme, sınır dışı olmak, dışarıda kalmak anlamına geliyor)yabancı devlet ülkesiyle çevrilmiş ülke parçası.
Enklave: (Fransızca: enclaver'den gelme, kuşatmak, çevirmek anlamına geliyor)Kendi devleti içinde bulunan ve fakat yabancı bir devlete ait olan ülke parçası.

Ceuta ve Melilla Fas'taki iki İspanyol Exklavesi.
Medya'dan: İspanya polisinin belirttiğine göre Fas üzerinden İspanya Exklavesine geçmek isteyen 400 kadar kaçak klendilerini takip eden Fas polisinden kurtulmak için denize atlamış. Bu kişilerden 8 tanesi ölmüş. Avrupaya sığınmak isteyenler başka yerlerde de ölümle karşılaşıyor: Çarşamba gününden şimdiye kadar İtalyan Deniz Kuvvetlerine ait gemiler Akdenizde Avrupaya sığınmak isteyen 1100 kişiyi yakalayıp Sicilya'ya getirmiş.

Ve başka bir sınır haberi: İsviçre'deki bir referanduma katılanların yüzde 50,3 ülkeye gelen göçmen sayısını azaltmak yönünde oy kullanmış. Yabancı sermayeye kollarını sonuna kadar açan ama yabancının kendisine 'ı ıh' diyen İsviçre Hukumeti zor durumda şimdi. Bu sonuç AB ile yaptığı anlaşmalara ters düşüyor. Bir tarafta referandum sonucu, diğer tarafta geçerli anlaşmalar.

Bu hesaba göre İsviçrelilerin yüzde 47,7 si referandumda hayır oyu kullanmış. Yüzde 50,3 - yüzde 47,7 = aradaki fark 0,6
Ve aradaki bu fark yüde 50 sınırını aşan tarafa istediğini elde etme hakkı tanıyor. Demokrasilerin temel kuralı, olmazsa olmazı aradaki farka rağmen yüzde elli sınırının altında kalan tarafın çıkarlarının da gözetilmesi. Demokrasi kuralları 'altta kalanın canı cehenneme' deyimine ters düşer.

Saygılarımla
Old 15-02-2014, 13:19   #5
Gemici

 
Varsayılan

Meslekler icra edilirken göz önünde bulundurulması gereken sınırlar:
Mesleklerin icrasında, örneğin avukatlık mesleği, hangi sınırlar meslek sahibinin istediği gibi davranmasını engeller?
Sıralamanın doğru olup olmadığına bakmadan şu sınırları sayabiliriz:
* Örf ve adetler, gelenekler/teamül,
* Meslek Kuralları/etik kurallar,
* Hukuk Kuralları/yasalar.

Örf ve adetlere ve geleneklere/teamül uymayanlar bu kuralların getirdikleri sınırları aştıklarında çevreleri ve meslekdaşları tarafından ayıplanır, bazen dışlanır.
Meslek kurallarına, meslke etiği kurallara uymayanlar uyarılır, meslek örgütü tarafından gereken yaptırımlar uygulanır.
Hukuk kurallarına uymayanlar cezalandırılır.

Saygılarımla
Old 21-02-2014, 16:07   #6
Gemici

 
Varsayılan

İnsanın biyolojik yapısı her istediğini yapmasına izin vermez; Bu biyolojik yapı insanın yapmak istediklerine bir sınır getirir. Biyolojik yapı sadece insana değil diğer canlılara da bir sınır getirir. Kaplumbağanın, tavşanın, yılanın, atın, eşeğin kendisine has bir mesafe kat etme gücü, bir hız sınırı vardır.

İnsanların mesafe kat etmesi, belirli bir mesafeyi belirli bir sürede geride bırakması, yaşına, cinsiyetine, kilosuna, antremanlı olup olmamasına bağlı olarak değişir; Herkesin kendi özel durumuna göre bir hız sınırı vardır. Söz konusu sınır sadece hızda değil diğer alanlarda da söz konusudur elbette. Biz buna rağmen Soçi Kış Olimpiyatlarını göz önünde tutarak hız üzerinde duralım.

Gelen haberlere göre bazı sporcular hız sınrılarını zorlayıp diğerlerini geride bırakmak için 'doping maddesi' kullanmışlar.

Her şeyin bir sınırı var ama hırsın sınırları yok gibime geliyor. Ne pahasına olursa olsun, sınırları aşma, diğerlerini geride bırakma ve kazanma hırsı sınırsız mı?

Saygılarımla
Old 23-02-2014, 12:51   #7
Gemici

 
Varsayılan

Hiçbir sınır yoktur; Ne düşünceler ne de hisler sınır tanır; Sınırları korku koyar!

Ernst Ingmar Bergman (1918-2007), İsveçli Senaryo Yazarı, Sinema ve Tiyatro Rejisörü
Old 27-04-2014, 10:38   #8
Gemici

 
Varsayılan

Basından:
''Hukuk devletinin en belirgin özelliği tasarrufların öngörülebilir, açık ve şeffaf olmasıdır. Hukuk devletinin odağında esas itibariyle iktidar gücünün keyfi davranışlarının sınırlandırılması vardır. Bu nedenle kamu gücünü kullananlar da vatandaşlar gibi hukuksal ilkelerle kuşatılmıştır.''

Haşim Kılıç
Anayasa Mahkemesi Başkanı
Old 10-03-2015, 00:52   #9
KAR

 
Varsayılan

Sınırlandırma denilince özgürlük akla gelir. özgürlük denince de hasseten insan. Peki, hukuki sınırlar dışında insanın hangi yetisinin özgür olduğundan bahsedilebilir ki?
Old 23-10-2015, 23:12   #10
Gemici

 
Varsayılan Sınırın Tanımı

Son zamanlarda gözlemlediğimiz olaylar sınırın en belirgin tanımlarını içeriyor:
* Sınır sahillere vuran çocuk cesedidir,
* sınır Lampedusa Adası açıklarında gelen ölümdür,
* sınır kameraman kadının çelmesidir,
* sınır tel örgüler önünde soğuktan hasta olmak, ölmektir,
* sınır yüzbinlerce insanın ölümden, açlıktan ve içkenceden kaçmasıdır,
* sınır 'biz bu işi beceririz' sloganına ümit bağlayan yüzbinlerdir,
* sınır yüzüne kapatilan bir bir devlet sınırından diğer bir devlet sınırına akın ederek yaşamını sürdürme çabasıdır,
* sınır binlerce kilometre uzaktaki bir ülkede kendisi ve ailesi için rahat ve insanca bir yaşam sürdürme rüyasıdır,
* sınır batı avrupa ülkelerinin korkulu rüyasıdır,
* sınır batı demokrasilerinde demokratik ve hümanist düşünce ile şövenist ve faşist düşünce ve eylemi birbirinden ayıran çizgidir,
* sınır 'nihayet istediğim ülkeye geldim, rahatım' dediğin anda kundaklanan sığınmacı barınağında istenmdediğini anlama anıdır,
* sınır ülkesine gelen sığınmacılara gece gündüz demeden yardım eden onlara yiyecek ve içecek veren gönüllülerin gösterdiği yakınlıktır.

Saygılarımla
Old 10-01-2016, 00:13   #11
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan KAR
Sınırlandırma denilince özgürlük akla gelir. özgürlük denince de hasseten insan. Peki, hukuki sınırlar dışında insanın hangi yetisinin özgür olduğundan bahsedilebilir ki?
Düşüncelerimizi soruların yanıtlarına göre oluşturuyoruz. Şarkılarımızı ise içimizden geldiği gibi söylüyoruz. O yüzden şarkılar yüreğimize işliyor.

Duygularımız sınırsız.
Old 10-01-2016, 16:31   #12
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan KAR
Sınırlandırma denilince özgürlük akla gelir. özgürlük denince de hasseten insan. Peki, hukuki sınırlar dışında insanın hangi yetisinin özgür olduğundan bahsedilebilir ki?

Sayın KAR,
Özgürlük kavramını 'hasseten'(Hususi olarak, özellikle. Yalnız, ayrıca.) insana mal ettikten sonra, hukuki sınırlar dışında insanın hangi yetisinin özgür olduğundan bahsedilebilir ki? sorusunu soruyorsunuz.

Hukuki olarak hasseten insana mal edilen bir kavram olan özerklik ile insana ait 'biyolojik bir özellik' olan 'yeti' arasında nasıl olur da bağlantı kurulur?
Çıkaramadım bir türlü. Birisi toplumdan ve hukuk sisteminden gelen bir sınırlandırma bir uygulama, diğeri insanda var olan ve biyolojik yanı ağır basan bir özellik.

Açıklamak gerekirse: İnsan özgürdür veya değildir diyebiliriz. Çünkü 'özgürlük' denince hasseten insan gelir akla. Diğer taraftan müzik veya matematik yetisi yüksek olan bir öğrenci düşünelim; bu öğrenci için müzik veya matematik yetisini özgürce kullanma olanağı vardır diyebiliriz, çünkü özgürlük denince hasseten bu insan akla gelir. Ama söz konusu insanın müzik veya matematik yetisi özgürdür diyemeyiz, çünkü özgürlük denince insan akla gelir, o insanın müzik veya matematik yetisi değil.
Söz konusu müzik veya matematik yetisi özgür olamaz, çünkü özgürlğün ölçütü yeti değil o insanın yetisini kullanabilme olanağı bulup bulamıyacağıdır. Bu yetiyi kullanmaya sınır getirdiğiniz zaman o insanın yetisini özgürce kullanma olanağını sınırlandırmış olursunuz.
Yetiye politik veya hukuki sınırlandırma getiremezsiniz. O yetiyi kullanma olanağına sınır getirebilirsiniz. Bu da söz konusu kişinin yetisini kullanma hakkına getirilen bir özgürlük sınırlandırılmasıdır.
Belittiğim gerekçelerden dolayı insanın hangi yetisinin özgür olduğundan bahsedilebilir sorusu anlamsızdır. Çünkü getirdiğiniz politik veya hukuki sınır yetiye değil o yetiyi kullanma hakkına sınır getirmektedir. Yetisinden dolayı özgürlüğüne sınır getirilen insan yok mu dünyada peki, var tabii ki, hem de pek çok. Ama getirilen sınır yetiye değil, yetisini kullanacağından korkulan yeti sahibinedir özgürlük sınırlandırılması bence. Dolaylı yeti sınırlandırılması mı diyelim peki?

Saygılarımla
Old 23-01-2016, 14:12   #13
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Alman Anayasasının 16a maddesi
Madde 16a. Sığınma hakkı
(1) Siyasi nedenlerle kovuşturulanlar, sığınma hakkına sahiptir,

diyerek siyasi nedenlerle kovuşturulanlara temel bir hak tanımıştır. Almanyaya gelipte sığınma hakkı isteminde bulunanlar sadece uluslararası hukuk kurallarına göre değil, Anayasanın kendilerine verdiği bu temel hakka dayanarak, haklarını elde etmek için yargı yoluna başvurablilirler.
Anayasanın bu ifadesine bakınca siyasi nedenlerle kovuşturulanlar sayılarına bakılmadan sığınma hakkından faydalanabilirler, Sığınma hakkının sayısal bir sınırı yoktur, Sığınma hakkı siyasal kovuşturulan herkesin faydalanması gereken bir haktır, Sığınma hakkı bir milyon kişiye verilir, bir milyon birinci veya ikinci kişi bu haktan faydalanamaz denilemez. Çünkü Siyasi nedenlerle kovuşturulanlar, sığınma hakkına sahiptir. Vurgulanan burada sayı değil 'siyasi nedenlerle kovuşturulmadır'.

Almanyada son zamanlarda moda olan kavram 'Obergrenze'. Obergrenze üst sınır demek. Koalisyon ortağı olan Hıristiyan birlik Partileri CSU ve CDU sığınmacı sayısının bir üst sınırı olur mu olmaz mı konusunda birbirlerine düşmüş durumda. Wir schaffen das/biz bunu başaracağız sloganıyla sığınmacı problemini çözeceğini belirten ve bir üst sınır teklifine karşı çıkan CSU Başkanı ve Başbakan Angela Merkel'e karşı Koalisyon Ortağı CSU'nun başkanı ve Bavyera Eyaleti Başbakanı Horst Seehopfer isyan bayrağı açmış durumda.

Sığınmacılar konusunda dış basında büyük övgü alan Başbakan Angela Merkel kendi ülkesinde köşeye sıkışmış durumda. Bu köşeye sıkışmışlık sadece kendi ülkesinde değil, kapılarını sığınmacılara kapatan diğer Avrupa ülkeleri ve ülkesinin sınırlarını, sadece ülkeden geçmekle sınırlı olsa bile, sığınmacılara kapatan Viktor Orbanlar'a karşı da geçerli.
Olan belirli durumlarda iyi ve güvenli bir yaşam hayali peşinde ülkelerini terk eden ve hiçbir ülkenin sınırları içinde bulunmayan açık denizlerde yaşamlarını yitiren insanlara oluyor.

Saygılarımla
Old 30-01-2016, 21:57   #14
Gemici

 
Varsayılan

Avrupanın gündeminde şu sıralarda sığınmacı konusu var. Bilindiği gibi Almanya Hıristiyan Birlik Partileri CDU ve CSU ile sosyal demokrat Partinin (SPD) kurdukları bir büyük koalisyon tarafından yönetiliyor. Koalisyon partileri şu anda sığınmacı sayısına bir üst sınır getirip getirmeme konusunda birbirine girmiş durumda. İşin garibi tartışmanın sosyal demokratlarla değil hıristiyan birlik partileri arasında yürütülmesi. Hükumetin bir ortağı olan CSU kendisininde içinde bulunduğu hükumete karşı Anayasa Mahkemesine gitmek tehdidinde bulunuyor, eğer hükumet ülkeye gelen sığınmacı sayısını sınırlandırmzsa.

Sınırlandırma konusunda en keskin çıkış bugün AfD (Almanya için Alternatif) Partisinin Başkanı Frauke Petri'den geldi. Bayan Petri "Polis yasadışı yollarla ülkeye giren sığınmacıları gerekirse vurmalı" diye bir demeç verdi. Frauke Petri aslen Dresden'li. Dresden yeni eyaletler (eski Doğu Almanya) olarak adlandırılan eyaletlerden birisi olan Saksonya eyaletinin başşehri.

Bilindiği gibi iki Alman Devleti arasında meşhur Berlin Duvarı vardı. Duvar iki Alman devletini ayıran sınırdı. Doğu Almanya bu duvarı/sınır doğudan batıya kaçmak istiyenleri önlemek için örmüştü. Kaçak olarak sınırı geçmek suçtu ve bu suçu işleyenleri durdurmak için sınır muhafızlarına vur emri verilmişti.

Bayan Petri'nin doğum yeri olan Doğu Almanya, sınırdan (dışarı) çıkıp batıya geçmek istiyenleri durdurmak için sınır muhafızlarına silah kullanma yetkisi vermişti. Frauke Petri şimdi bunun tam tersini yapmak istiyor ve polise, sınırı kaçak olarak geçip Almanyaya (içeri) girmek istiyen sığınmacılara karşı, silah kullanma yetkisi verilmesini istiyor.
Nerden nereye?
ve
Ölümlerden ölüm beğen, Ege'de boğulmak mı, kış ortasında dağda bayırda soğuktan donmak mı yoksa sınırda sığınmacılara, Bayan Petrinin isteği doğrultusunda davranan, bir polisle karşılaşmak mı?

Saygılarımla
Old 14-02-2016, 20:01   #15
Gemici

 
Varsayılan

Kırmızı Çizgi!
Son zamanlarda moda olmuş bir deyim. Neredeyse herkes 'kırmızı çizgi'den bahsediyor, ve her politikacının veya her devletin bir kırmızı çizgisi var. 'Buraya kadar, buradan sonrası benim kırmızı çizgimdir' diyor herkes.
'Kırmızı çizgi' deyimini politikanın gündemine oturtan Obama'nın 21.08.2012 tarihindeki bir sözü bildiğim kadarı ile.
" Suriye 'de kimyasal silahların kullanılması bizim için bir kırmızı çizgi. Böylesi bir durum, olasi bir askeri müdahale konusunda hesaplarımı ve denklemimi değiştirir" demiş obama. O tarihten sonra, özellikle Suriye Krizi söz konusu olduğunda, kırmızı çizgi çoğu politikacının söylediği bir deyim olmuş. Kırmızı çizgi Almanca'da 'Rote Linie', İngilizce'de 'red line' demek. Almanlar kırmızı çizginin aşılmasını 'Rote Linie überschreiten', İngilizler 'exceed red line' deyimi ile belirtiyor.

Kırmızı çizgi bir sınırdır, bir tabuyu yıkmaktır. Sınırı koyan (kırmızı çizgiyi belirleyen) veya belirli bir şeyi 'tabu' olarak nitelendiren genelde güçlülerdir. Kırmızı çizgi bir yerde 'çizmeyi aşma'nın, birisine 'çizmeyi aştın demenin' günümüze uyarılmş şeklidir.

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hukuk eğlencelidir: Hukuk öğrencileri için ilginç hukuk soruları Av.Cengiz Aladağ Hukuk Soruları 32 27-08-2012 16:02
Marmara Hukuk Tek dersten beklemeli öğrenciyim. İstanbul'da hukuk bürosu aramaktayım. Kivana Adliye Duvarı 2 11-02-2011 00:40
selcuk üni.hukuk fakültesi ögrencisiyim: konyada hukuk bürosunda çalışmak istiyorum rabia. Adliye Duvarı 0 16-06-2007 23:56
pratik bilgiler(HMUK parasal sınırlar) alpercelep Meslektaşların Soruları 1 25-04-2007 20:44
Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi Kış 2007 sayısı Makaleler Listesi Av. Ramazan Çakmakcı Ceza Hukuku Çalışma Grubu 0 09-02-2007 21:09


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08538389 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.