11-02-2004, 21:37 | #1 |
|
Bekaret Kontrolüne Son!
BEKARET KONTROLÜNE SON!
2002 yılından beri TCK Yasa Tasarısı üzerinde çalışan ve 26 STK'nın temsilcileriyle hukukçulardan oluşan TCK Kadın Platformu, kadınların cinsel hak ve özgürlüklerini açıkça ihlal eden, cinsel ve bedensel bütünlüklerini hiçe sayarak yapılan bekaret kontrollerinin suç olarak tanımlanmasını ve cezalandırılmasını talep ediyor. Bu çağdışı uygulama Türkiye’de yaygınlığını sürdürmekte, okullarda, cezaevlerinde, ailelerde kadınların insan haklarını ihlal etmeye devam ediyor. Yürürlükteki Kanun ve halen Meclis Adalet Alt komisyonunda görüşülmekte olan Tasarı bekaret kontrollerini engellemek için hiçbir yasal tedbir almamıştır. Aksine, bekaret tabusu yasa eliyle pekiştirilmektedir. Bekaret baskısı, kadınların cinsel özgürlüklerini kısıtlayan, bazen öldürülmelerine, bazen kendilerini öldürmelerine neden olan en korkunç denetim mekanizmalarından biridir. Yasaların işlevi, cinsel hak ve özgürlükleri sınırlamak, kullanılmasını engellemek değil, bu sonucu doğuracak her türlü zihniyet, inanış, töre, gelenek, görenek ve benzeri uygulamayı tasfiye etmektir. Bekaret kontrolleri, kadınların "namus" adına işlenen cinayetlerle katledilmelerine yol açan uygulamalardan sadece biridir. Bazı Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye'de de kadınların insan haklarının belli başlı ihlallerinden biri olan namus cinayetlerine, devletin hiçbir şekilde müsamaha etmemesi gerekir. Adalet Alt Komisyonu'nun, namus cinayeti faillerine indirim getiren 31. Madde’de yaptığı ifade değişikliği, namus cinayetlerine indirim yapılmasını engellemeye yeterli değildir. Bu yüzden maddenin gerekçesinde “namus cinayeti failleri haksız fiil indiriminden yararlanamaz” şeklinde bir ifadeye açıkça yer verilmelidir. Aynı şekilde, Madde 136’da sayılan ağırlaştırıcı sebeplerin arasına “namus saikiyle” işlenen cinayetler de eklenmeli ve bekaret kontrolleri yasa eliyle tamamen yasaklanmalıdır. TCK KADIN PLATFORMU adına Kadinin Insan Haklari (KIH) - NEW WAYS Women for Women's Human Rights (WWHR) - NEW WAYS |
16-02-2004, 17:03 | #2 |
|
Daha kaç ölüm gerekiyor?
Daha kaç ölüm gerekiyor?
Çorumda bir baba , bakire olmadığı için 17 yaşındaki kızının boğazını kesti. ""Etrafta kızının bir erkekle ilişkisi olduğu dedikoduları yayılır. Baba kızını hastaneye bekaret kontrolüne götürür. Ve kız bakire çıkmayınca gece boğazını keser.""" 15.02.2004 tarihli gazetelerden.. |
16-02-2004, 22:35 | #3 | |||||||||||||||||||
|
Bir çoğumuz “Namus Cinayetlerinin” gerçek bir cinayet olarak tanımlanmasını ve ona göre
Cezalandırılmasını istiyoruz. Buna bende taraftarım. Diğer taraftan “Töre Cinayetleri” diye adlandırdığımız bu cinayetleri sırf cezi müeyyidelerle ortadan kaldıramıyacağımız düşüncesindeyim. Bu tür cinayetlere verilecek ceza toplumun bu cinayetleri kabul etmediğinin ve onlara karşı ağır müeyyidelerle karşı koyduğunun bir ifadesi olur ve büyük bir anlamı vardır. Yalnız belirttiğim gibi tamamlayıcı bir tedbirdir. Asıl alınması gereken tedbir, toplumun bu tür cinayetleri kınaması ve suçluları “namuslu kimse, namusunu temizlemiş kimse” olarak itibarlı kimse olarak görmemesidir. Olayın cinayeti işleyen bakımından iki boyutu var. ► birincisi cinayeti işleyen çoğu zaman bir babadır, bir kardeştir. Ve o kişi kızını veya kardeşini öldürdüğü zaman büyük bir kızgınlık işinde olsa bile, sevdiği bir kimseyi öldürmenin acısını ömür boyu unutamaz. Hiroşimaya atom bombasını atıp, vazifesi ve vatan sevgisi adına milyonlarca insanı öldüren ve ömrünün sonuna kadar kendisini suçlu hisseden ve bir insan paçavrası olarak yaşayan pilot hepimizin belleğinde. Peki öyle ise bir insan neden çok sevdiği bir şeyi ortadan kaldırabiliyor, hele müslümanım diyen bir kişi nasıl Allahın bir yaratığını ortadan kaldırabiliyor. ► İkincisi toplumsal baskının bu kişi üzerindeki etkisidir; olayın aslını araştırırsanız asıl suçlu toplumdur. O toplumki bir kimseyi en sevdiği şeyi boğazlıyacak kadar kinle dolduruyor. O kimse iyi biliyor, eğer toplumun kendisinden beklediğini yerine getirmese o toplum içinde yaşama hakkının olmadığını. Eğer bu tür cinayetleri gerçekten önlemek istiyorsak Türkiye çapında bir bilgilendirme kampanyası açmalıyız. Bunu yapmanın çeşitli yöntemleri var, önemli olan toplumun bir hırsıza, bir kapkaççıya gösterdiği tepkiyi böyle bir kişiyede göstermesi ve onu kınaması. Bu konuda takdir edilecek bir çok çalışmalar ve katedilmiş bir yol var. Almanyada Türkler için Sosyal Danışmanlık yaptığım süre içinde çokça şahit oldum. Dedeler kız çocuklarının evlilik dışı çocuklarını kucağına almış severken ve onlarla iftihar ederken. Halen kafamı kurcalayan bir soru vardır; eğer bu kişiler Türkiyede yaşamış olsalardı ne olurdu diye? ► Elde edilen bu başarıya ve katedilen bu yola karşı, kadını koruma kisvesi altında kadını iyi ve kötü yanları ile bir insan olarak değilde, onu alınıp satılabilinen bir mal olarak, dışarıya karşı bir gül, bir fidan gibi tanıtan, ama aslında bir şeytan olarak algılıyan bir düşünce tarzı var.
Pekii bu fidan bu korunması gereken kimse günün birinde kendisinden beklenilen özelliklere sahip olmasa veya onları kayıp ederse ne olur? Bilmem toplumun ortaçağ karanlığından biraz zor kurtulacağını, ama bütün bunlara rağmen eninde sonunda kurtulacağını söylemeye gerek varmı? Bu en azından benim ümidim. saygılarımla |
18-02-2004, 21:32 | #4 |
|
Namus Cinayetleri
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Üçüncü Komitesinde namus cinayetlerine tahsis edilen kararı aşağıdadır.
Elli-yedinci OturumÜçüncü Komite Gündem Maddesi 102 Kadınların Konumunun Gelişmesi Almanya, Andorra, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Belçika, Benin, Bolivya, Botswana, Brezilya, Bulgaristan, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı, Cape Verde, Costa Rica, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Dominik Cumhuriyeti, Eritre, Ermenistan, Estonya, Etiyopya, Fiji, Finlandiya, Fransa, Gambiya, Gana, Guinea-Bissau, Güney Afrika, Gürcistan, Hırvatistan, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Kanada, Kıbrıs, Latviya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti, Malawi, Malta, Meksika, Moldova Cumhuriyeti, Monako, Nikaragua, Norveç, Panama, Polonya, Portekiz, Romanya, Samoa, San Marino, Slovakya, Slovenya, Surinam, Şili, Tayland, Türkiye, Uganda, Ukrayna, Yeni Zelanda, Yunanistan, ve Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti, Vanuatu, Venezuela, Yugoslavya: tashih edilmiş karar taslağı Tashih Edilmiş Karar: Namus adına kadınlara yönelik işlenen suçların önlenmesi doğrultusunda çalışmak Genel Kurul, Bütün Devletlerin, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde[1] beyan edildiği gibi, kişinin yaşamak, özgürlük ve güvenlik hakkı da dahil, insan haklarını ve temel özgürlükleri yaygınlaştırmak ve korumak yükümlülüklerini tekrar teyit ederek, ve insan hakları resmi belgeleri, özellikle Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi[2], Uluslararası Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi², Kadınlara yönelik Her Tür Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi[3] ve Çocuk Hakları Sözleşmesi[4] altında taraf Devletlerin yükümlülüklerini de tekrar teyit ederek, Viyana Bildirgesi ve Eylem Programı ve Kadınlara yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi[5], ve yanı sıra Dördüncü Dünya Kadın Konferansında benimsenen Pekin Bildirgesi[6] ve Eylem Platformu[7], ve ‘‘Kadınlar 2000: yirmi-birinci yüzyıl için toplumsal cinsiyet eşitliği, gelişim ve barış’’[8] olarak adlandırılan Genel Kurul özel oturumunun sonuç belgesini anımsayarak, Namus adına kadınlara yönelik işlenen suçların bir insan hakları konusu olduğunu ve Devletlerin bu tür suçları önlemek, soruşturmak ve faillerini cezalandırmak ve mağdurlara koruma sağlamak için gereken özeni gösterme yükümlülüğü altında olduklarını ve bu yükümlülüğün yerine getirilmemesinin mağdurların insan hakları ve temel özgürlüklerden yararlanmalarını ihlal ettiği ve buna zarar verdiği veya bunu hükümsüz kıldığını akılda tutarak, Namus adına işlenen suçlar da dahil, kadınlara ve genç kızlara yönelik her tür şiddetin ceza gerektiren, yasalarca cezalandırılabilir bir suç olarak muamele görmesinin gerekliliğini vurgulayarak, Namus adına işlenen suçlar da dahil, birçok şekilde gerçekleşebilen kadınlara yönelik her tür şiddetin kökenindeki nedenlere ilişkin yetersiz anlayış, ve bu tür şiddetle ilgili yetersiz bilginin, ulusal ve uluslararası düzeyde bilgilendirilmiş politika analizini ve bu tür şiddeti önleme çabalarını engellediğinin farkında olarak, İnsan Hakları Komitesi, Kadınlara yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, Çocuk Hakları Komitesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesinin raporlarının ilgili bölümleri ve İnsan Hakları Komisyonunun kadınlara yönelik şiddet, bunun nedenleri ve sonuçları üzerinde çalışan Özel Raportörünün raporu[9]nun bu bağlamda ilgili bölümlerini dikkate alarak, bu belgelerde tanımlandığı gibi kadınların ve genç kızların bu suçların mağdurları olduğundan derin endişe duyarak, Bu tür suçların bütün dinsel ve kültürel değerlere karşıt olduğunu vurgulayarak, İnsan Hakları Komisyonunun 23 Nisan 2002 tarihli 2002/52 sayılı kararını[10] akılda tutarak, Namus adına kadınlara yönelik işlenen tüm suçların önlenmesinin, inter alia, uluslararası işbirliği çabaları, ve sivil toplum aracılığıyla, hükümetlerin ve uluslararası toplumun daha fazla çaba ve taahhüdünü gerektirdiğini, ve toplumsal tutumda temel değişikliklerin gerekli olduğunu vurgulayarak, Namus adına kadınlara yönelik işlenen suçların önlenmesinde kritik araçlardan biri olarak kadınların yetki sahibi olmasının ve karar-alma ve politika-yapma süreçlerine etkin katılımlarının öneminin altını çizerek, 1. a) Devletlerin, bu tür suçlara ilişkin ulusal yasalarda değişiklikleri benimsemesi, bu gibi yasaların ve ulusal bilgilendirme ve bilinçlendirme kampanyalarını da içeren eğitimsel, sosyal ve diğer tedbirlerin etkin şekilde uygulanması da dahil, namus adına kadınlara yönelik işlenen suçların önlenmesini amaçlayan faaliyetlerini ve girişimlerini, ve yanı sıra devletlerin kadınlara yönelik diğer şiddet türlerini önlemeyi amaçlayan faaliyetlerini ve girişimlerini; b) Birleşmiş Milletler organları tarafından üstlenilen projeler, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu ve Birleşmiş Milletler Kadınlar için Gelişim Fonu da dahil fonlar ve programlar gibi namus adına kadınlara yönelik işlenen suçların önlenmesi doğrultusunda çabaları, ve bunları çabalarını koordine etmeye teşvik ederek; c) kadın kuruluşları, grass-roots hareketler ve bireyler gibi hükümet-dışı kuruluşlar da dahil, sivil toplum tarafından bu tür suçlarla ve zararlı etkileriyle ilgili bilinçliliği arttırmak yönünde yürütülen çalışmaları memnuniyetle karşılar; 2. Kadınların namus adına işlenen suçların mağdurları olmaya devam ettikleri, ve dünyanın bütün bölgelerinde birçok farklı şekilde gerçekleşen bu tür şiddetin ortaya çıkmaya devam ettiği, ve faillerin hakkında dava açılması ve bunların cezalandırılmasındaki ihmallere ilişkin endişesini ifade eder; 3. Bütün Devletleri: a) İlgili uluslararası insan hakları resmi belgeleri altındaki yükümlülüklerini yerine getirmeye ve Pekin Bildirgesi6 ve Eylem Platformu7 ve Genel Kurulun yirmi-üçüncü özel oturumu sonuç belgesini uygulamaya8; b) Yasama, yönetim ve programa ilişkin tedbirler kullanarak, birçok farklı şekilde gerçekleşen namus adına kadınlara yönelik işlenen suçların engellenmesi ve önlenmesi çabalarını sürdürmeye ve yoğunlaştırmaya; c) Namus adına kadınlara yönelik işlenen suçlara ilişkin davaları derhal ve tamamıyla soruşturmaya, etkin şekilde takibatta bulunmaya ve belgelemeye ve failleri cezalandırmaya; d) Bu tür suçlara müsamaha gösterilmemesini güvenceye almayı amaçlayan gerekli tüm tedbirleri almaya; e) Bu tür suçların gerçekleşmesine izin veren tutumlar ve davranışların değiştirilmesi amacıyla, inter alia, toplum liderlerini dahil ederek, namus adına kadınlara yönelik işlenen suçların engellenmesi ve önlenmesinin gerekliliğine ilişkin bilinçliliği arttırmak için çabalarını yoğunlaştırmaya; f) Medyanın bilinçlilik-arttırma kampanyasına dahil olma çabalarını teşvik etmeye; g) Polis personeli, adlî ve hukukî personel gibi kanunu uygulamakla sorumlu olanlara eğitim zorunluluğu da dahil, namus adına kadınlara yönelik işlenen suçların nedenleri ve sonuçlarına ilişkin bilgi ve anlayışın arttırılmasını amaçlayan tedbirler ve programları teşvik etmeye, desteklemeye ve uygulamaya, ve bu personelin bu gibi suçlara ilişkin şikayetleri tarafsız ve etkin bir şekilde ele alma ve aslî ve potansiyel mağdurların korunmasını güvenceye almak için gerekli tedbirleri alma kapasitesini güçlendirmeye; h) Bu konuya yönelik hükümet-dışı kuruluşlar da dahil, sivil toplumun çalışmalarını desteklemeyi sürdürmeye ve hükümetlerarası ve hükümet-dışı kuruluşlarla işbirliğini güçlendirmeye; i) inter alia, uygun koruma, güvenli barınma, danışma, yasal yardım, sağlık-bakım hizmetleri, rehabilitasyon ve toplumla yeniden bütünleşme olanakları sağlamak yoluyla, mümkün olduğunda, aslî ve potansiyel mağdurların gereksinimlerini yanıtlayacak destek hizmetleri oluşturmaya, bunları güçlendirmeye veya kolaylaştırmaya; j) inter alia, mağdurlar ve diğerlerinin güvenli ve gizli bir ortamda bu tür suçları rapor edebilmeleri için kurumsal mekanizmaları oluşturmak, güçlendirmek ve kolaylaştırmak yoluyla, namus adına kadınlara yönelik işlenen suçlara ilişkin şikayetleri etkin şekilde ele almaya; k) Yaşa göre sınıflandırılmış bilgi de dahil, bu tür suçların gerçekleşmesine ilişkin istatistiksel bilgi toplamaya ve yayınlamaya; l) Eğer rapor etme yükümlülükleri dahilinde ise, uygun olduğunda, namus adına kadınlara yönelik işlenmiş suçları engelleme ve önleme çabaları çerçevesinde benimsedikleri ve uyguladıkları yasal tedbirler ve politika tedbirlerine ilişkin bilgiyi, Kadınlara yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi de dahil, treaty bodies’e sundukları raporlarına dahil etmeye çağırır. 4. a) İlgili Birleşmiş Milletler organları, fonları ve programları da dahil uluslararası toplumu, inter alia, teknik yardım ve danışmanlık hizmeti programları aracılığıyla, talep etmeleri durumunda, bütün ülkelerin namus adına kadınlara yönelik işlenmiş suçları engellemek için kurumsal kapasitelerini güçlendirme ve bu tür suçların kökenindeki nedenleri ele alma amaçlı çabalarını desteklemeye; b) İlgili insan hakları treaty bodies’i, uygun olduğunda, bu konuyu ele almayı sürdürmeye; c) Kadının Statüsü Komisyonunu, bu konuyu kırk-yedinci oturumunda, ‘‘Kadınların insan hakları, ve Pekin Eylem Platformu ve Genel Kurul özel oturumunun ‘‘Kadınlar 2000: yirmi-birinci yüzyıl için toplumsal cinsiyet eşitliği, gelişim ve barış’’ adlı sonuç belgesinde tanımlandığı şekilde kadınlara ve genç kızlara yönelik her tür şiddetin önlenmesi’’ öncelikli konusu altında ele almaya davet eder. 5. Genel Sekreterin, namus adına kadınlara yönelik işlenmiş suçların önlenmesi doğrultusunda çalışmaya ilişkin raporu[11]nu dikkate alır. 6. Genel Sekreterin, Genel Kurula elli-dokuzuncu oturumunda sunulacak olan, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi konusundaki raporuna, mevcut kararın konusuna ilişkin, elde olan tüm bilgileri temel alan, bu suçların kökenindeki nedenlerin bir analizini, mevcut bulunuyorsa destekleyici istatistiksel bilgiyi, ve Devletlerin girişimlerine ilişkin bilgiyi içeren müstakil bir raporu dahil etmesini talep eder. --------------------------------- [1] Bakınız karar 217 A (III). [2] Bakınız karar 2200 A (XXI), ek. [3] Karar 34/180, ek. [4] Karar 44/25, ek. [5] Bakınız karar 48/104. [6] Dördüncü Dünya Kadın Konferansı Raporu, Pekin 4-15 Eylül 1995 (Birleşmiş Milletler Yayını, Satış No. E.96.IV.13), bölüm I, karar 1, ek I. [7] Age., ek II. [8] Karar S-23/3, ek. [9] E/CN.4/2002/83. [10] Ekonomik ve Sosyal Konseyin Resmi Kaydı, 2002, Ek No.3 (E/2002/23), bölüm II, kısım A. [11] A/57/169. Bilgilar Leyla Pervızatın çalışmasından alınmıştır. |
20-02-2004, 14:10 | #5 |
|
Kimler Hangi Haklardan Faydalanabilir?
Sibel Kekilli, Almanyada yaşayan Türk kökenli bir genç kız. Berlin Film Şenliği (Berlinale) olmasa çoğumuzun yaşayıp yaşamadığından veya neler yaptığından haberi olmayacak. Fatih Akın ın Gegen die Wand (Duvara Karşı) filminde başrolü oynadığı için ve bu Film Berlinale de Altın Ayı ödülünü aldığı için, Sibel Kekilli kendisini aniden medyanın baş sayfalarında buldu. Halende oralarda. Yalnız ilk günle şimdiki haberler arasında bir fark var; ödül günü herkes onunla gurur duyuyordu.
Aradan iki gün geçmeden, gazeteler Sibel Kekillinin bundan bir süre önce porno filmlerinde oynadığını duyurdu. Olanlarda ondan sonra oldu. Belkide ilk gün kızının başarısından kıvanç duyan babası, gazetelere gönderdiği bir faksla kamuoyundan özür diledi. Sadece özür dilemekte değil, kızı ile bütün ilişkilerini kestiğini bildiriyor. Hürriyetin Avrupa baskısında yer alan faksı aşağıya alıyorum: “Dünyadaki bütün şerefli insanlardan, Almanya dan, özellikle Türkiye den ve yüce Türk halkından içinde yaşadığımız şehirden, komşularımızdan, bizim ailemizden böyle... yalancı... ve karaktersiz biri çıktığı için herkesten, özür diliyorum. Bu kişinin bundan böyle Kekilli Ailesiyle uzaktan yakından hiç bir bağının bulunmadığını yüce kamuoyuna bildirmek istiyorum.” Olay ciddi olmasa “vekaletin geri alınmasına dair bir bildiri” diyeceğim. Alman Basınındaki haberlere göre, Baba kızını öldürmekle tehdit etmiş. Sibel Kekilli şimdi polisin koruması altında, gizli bir yerde saklanıyor. Kabul etmek gerekir, belirli değerlerle, örf ve adetlerle büyümüş ve bunları çocuklarına vermeye çalışmış bir baba ve aile için büyük bir şok. Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu verdiği bir demeçte “Bir siyasetçi bütün geçmişiyle sorgulanabilir. Ama sanatçılar sanat alanındaki başarılaıyla öne çıkarılmalı. Geçmişteki hataları başarılarını gölgelememeli.” Doğan Hızlan Hürriyetteki Köşesinde Bakanın “sanatçılar için kullandığı farklı ölçütlere katılıyorum” diye yazıyor, ve aynı ölçütlerin siyasetçiler için de geçerli olmasını savunuyor. Fazlasını yazmaya cesaret edemedi herhalde. Herşeye rağmen, özellikle Sayın Erkan Mumcu açısından, alkışlanacak, cesaretli bir tutum. Buna rağmen sayın Kültür Bakanına ve Sayın Hızlan a soruyorum, Beyler sanatçılar ve siyasetçiler için tanıdığınız bu hakkı herkese tanısanız ne mahzuru olur acaba? Sanatçıların ve siyasetçilerin sokaktaki vatandaştan ne gibi bir ayrıcalığı var? Saygılarımla |
25-08-2006, 12:08 | #6 |
|
Bekaret kontrölü
TCK m.287: 1-Yetkili hakim ve savcı kararı olmaksızın ,kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapiscezasına hükmolunur
2- Bulaşıcı hastalıklar dolayısıyla kamu sağlığını korumak amacıyla kanun ve tüzüklerde öngörülenhükümlere uygun olarak yapılan muayeneler açısından yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz. Bu maddeyle yeni ceza kanunumuz bekaret kontrölü yaptırmayı yasaklamıştır.Karar olmadan bu kontrol yapılamaz.Karar yoksa yapan doktorda cezalandırılır. |
25-08-2006, 12:15 | #7 |
|
Sayın Kayar ,yukarıya eklemiş olduğunuz cinayet haberini okudum.içler acısı bir durum.Ama sanırım ceza kanununa göre karar olmadan genital muayene yapmak yasak olduğuna göre ,burada ,ki karar yok sanırım,doktoru muayene yapmaktan dolayı sorumlu tutabiliriz.Aynı olayda babanın kızını öldürmesi bir töre cinayetidir ki ,TCK m.82'ye göre töre saikiyle insan öldürmek kasten öldürmenin neticesi sebebiyle ağırlaşmış halidir.töre cinayetlerine haksız tahrik indirimi uygulanmaz.Dolayısıyla babanın cezası da ağırlaştırılmış müebbet hapistir.
|
25-08-2006, 12:18 | #8 |
|
Kadın hakları
Ceza kanununun yukarıda belirttiğim ilgili maddeleri bekaret kontrolünü ve töre cinayetlerini önlemeye yönelik maddelerdir.Kadın haklarını korumak açısından isabetli düzenlemelerdir.Ama uygulamada ne derece geçerli oluyor orasını henüz öğrenci olduğum için bilemiyorum.Saygılarımla...
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
yaşam ve ölüm üzerine... | cLaW | Site Lokali | 22 | 26-02-2009 13:01 |
gaiplik mi ölüm karinesi mi?? | eses | Hukuk Soruları Arşivi | 33 | 29-12-2006 22:34 |
Büyükçekmece Adliyesinde bir davaya ilişkin ara kararını öğrenmem gerekiyor | Yazgan | Şehirlerarası Nöbetçi Avukat | 0 | 06-10-2006 14:34 |
ölüm karinesi | meL | Hukuk Soruları Arşivi | 4 | 12-05-2006 21:46 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |