|
|
|
|
Merhabalar,
Müvekkilim ile eşi arasında derdest boşanma davası mevcuttur.Müvekkilimin akıl rahatsızlığı bulunmaktadır ve vesayet altındadır diğer eş barışmak için müvekkilimi kandırarak bir takım gayrimenkulleri üzerine tapu ettiriyor ve boşanma davası açıyor.Anılan dava aile mahkemesinde derdesttir.
Yardımlarınıza başvurduğum konu öncelikler bu gayrimenkullerin devrinin hukuka aykırı olduğu yönünde yargıtay kararı arıyorum.
ikinci olarak aile mahkemesinde boşanma davasında bu hususu belirttik müvekkilimin kandırıldığını dile getirdik aile mahkemesi bu gayrimenkuller hakkında karar verebilir mi?
Bu konulara ilişkin Yargıtay kararına acil ihtiyacımız vardır.Şimdiden ilgi ve alakanız için teşekkürler.
|
|
 |
|
 |
|
Yüksek Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bu konudaki kararlarından bir pasaj, aşağıdaki gibidir:
Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun "fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir" biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış, 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücüyle ergin (reşit) olmayı kabul ederek "ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır." hükmünü getirmiştir. "Ayırtım gücü" eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek aynı Kanunun 13. maddesinde " yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu yasaya göre ayırt etme gücüne sahiptir." denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasayla öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (11.6.1941 tarihli ve 4/21 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)
Kolay gelsin...