Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Adliye Duvarı Staj ve mesleki dayanışma ilanları, hukuk panel, konferans, toplantı haberleri ve hukukla ilgili her türlü ticari nitelik TAŞIMAYAN duyurular. Tarih içeren aktiviteleri ayrıca Hukuk Takvimize de işleyebilirsiniz.

Türkiye Barolar Birliği Başkan Adayı Av.V.Ahsen Coşar (Adaylık Sunumu)

Yanıt
Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 06-06-2010, 18:59   #1
Av.V.Ahsen Coşar

 
Varsayılan Türkiye Barolar Birliği Başkan Adayı Av.V.Ahsen Coşar (Adaylık Sunumu)

Türkiye Barolar Birliği Başkan Adayı Av.V.Ahsen Coşar (Adaylık Sunumu)

Sevgili Meslektaşım,


Hepimizin bildiği üzere, 07 Temmuz 1969 tarihinde yürürlüğe giren 1136 sayılı Avukatlık Yasası ile tüzel kişilik kazanan Türkiye Barolar Birliği: Ankara Barosu’nun öncülüğünde 09-10 Ağustos 1969 tarihlerinde Ankara’da, Türkiye'nin bütün Barolarından gelen delegelerle yaptığı ilk genel kurulu sonrasında ülkemiz hukuk camiasındaki mümtaz yerini almıştır.


O tarihten günümüze kadar olan süre içerisinde, ilk Başkanımız rahmetli Faruk Erem ile yönetiminin oluşturduğu sağlam temeller üzerinde kurulan ve yükselen Birliğimiz, daha sonra görev alan değerli Başkanlarımız Sayın Atila Sav, rahmetli Teoman Evren, Sayın Önder Sav, rahmetli Eralp Özgen, rahmetli Özdemir Özok ve yönetimleri döneminde yapılan değerli ve önemli hizmetlerle gelişimini sürdürmek suretiyle kurumsallaşmış ve böylelikle günümüzdeki saygın konumuna ulaşmıştır.


Bu tarihsel süreç bağlamında bir değerlendirme yapıldığında; gerek kurucu Baro olmasından kaynaklanan tarihsel misyonu, gerekse Başkent Barosu olmasına bağlı stratejik konumu nedeniyle ve yine Ankara Barosu delegelerinin talebi ve desteği sonrasında, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı görevine talip olmam benim için zorunlu ve kaçamayacağım bir görev olmuştur.


O nedenle onurlu, bir o kadar da zor ve sorumluluk isteyen Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na aday oldum.


Değerli Meslektaşım,

Mussolini’nin 1926 ile 1937 yılları arasında hapiste tuttuğu İtalyan aktivist, gazeteci, sendikacı ve olağanüstü siyaset felsefecisi Antonio Gramsci ‘Hapishane Defterleri’ adlı kitabında: ‘Bütün insanlar entelektüeldir, ama toplumda herkes entelektüel işlevini yerine getirmez’ diyor.

Düşünce üretmek, ürettiğiniz düşünceleri yazıya, konuşmaya, eyleme dönüştürmek suretiyle başkalarının yararlanmasına ve eleştirisine sunmak, mesleğinizde ve yaşamınızda biriktirdiklerinizi başkaları ile paylaşmak, mesleğinizin, meslek örgütünüzün, ülkenizin bugünü ve geleceği ile ilgilenmek, bir şey olmak için değil, bir şey yapmak için üyesi olduğunuz mesleki kuruluşun yönetiminde yer almak istemek, tam da Gramsci’nin işaret ettiği anlamda entelektüel işlevi yerine getirmek için yapılan birer uğraştan ibarettir.

O nedenle Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na adayım.

Sevgili Meslektaşım,

Herhangi bir kuruluşun ve özellikle Türkiye Barolar Birliği gibi topluma liderlik yapma misyonu olan bir kuruluşun yönetiminetalip olanlar yönünden, bütünleyici üç özellik vardır. Bunlar; ne olduğunuz/nitelik, ne bildiğiniz/durumsallık ve ne yaptığınız/işlevselliktir.

Ne olduğunuz, kimi eylem veya konulara katılma isteğini taşıyarak hazır olmanın ve ilgi göstermenin en ileri noktası olan şevki; ahlaksal sağlamlılığı, gerçeğe bağlılıktan hiç sapmamayı, bozulmamışlığı ve bir değerler yasasını ifade eden tutarlılığı; pozitif bir duygu olan başkalarına karşı ilgi ve sevgiyi, nezaket ve önem vermek gibi temel insani değerleri içeren içtenliği; risk alma yeteneği ile tehlike ve zorluklarla karşı karşıya gelindiğinde aklın ve ruhun dayanaklılığını gösteren cesareti; seçim yapmayı, insan tanımayı, sorun çözmeyi gerektiren karar vermeyi; kendisine karşı yumuşak olmayan, gerçekçi, duyarlı, duygulu ama duygusal olmayan, takım ilişkilerinde hakkaniyetli davranmayı, yani sert ve adil olmayı kapsar.

Ne bildiğiniz, Konfüçyüs’den Yunus Emre’ye, Sokrates’den Mevlana’ya, Karl Marks’dan Ahmet Yesevi’ye, Pir Sultan Abdal’dan Karl Popper’e, Hacı Bektaş Veli’den John Locke’a kadar gelmiş geçmiş bilgelerin sayısı kadar çoktur. Ama yine de, Antonio Gramsci’nin Hapishane Defterleri adlı kitabında dediği gibi, ‘Eleştirel bir iradenin başlangıç noktası insanın gerçekte kim olduğunun bilincine varması ve bir kayıt listesi tutmaksızın içinde sonsuz izler taşıyan o güne kadar ki tarihsel sürecin bir ürünü olarak - kendini bil-mesidir.’ Onun için ne bildiğin, bir yönüyle ne olduğun- dur, bir yönüyle de -kendini bil-diğindir.

Otuz beş yıldır sürdürdüğüm mesleğimdeki çizgim ve duruşumla, gerek müvekkillerimin, gerekse meslektaşlarımın nazarında: Ankara Barosu Başkanı olarak görev yaptığım altı yıla yaklaşan süre içerisinde arkadaşlarımla birlikte yaptıklarımla, ürettiklerimle, yazdıklarımla, konuştuklarımla sadece ülkemiz Baroları, kamuoyu, yazılı ve görsel basını nezdinde değil, yabancı ülke Baroları nezdinde de, ne olduğum ve ne bildiğim hususunda sağladığım güven ve saygınlıktan aldığım cesaretle Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na adayım.

Değerli Meslektaşım,

Ne yaptığıma gelince: birey olarak, avukat olarak bugüne kadar yaptıklarımın, birlikte görev ve sorumluluk üstlendiğimiz arkadaşlarımla birlikte Ekim/2004 tarihinden bugüne kadar olan süre içerisinde Ankara Barosunda yapılanların bir kısmı bu broşürün ekinde ‘Özgeçmiş’ ve ‘Ankara Barosu’nda Ekim-2004/Mayıs-2010 Tarihleri Arasında Yapılanlar’ başlıkları altında sizlerin bilgi ve takdirlerine sunulmuştur.

Hayal edilmesinde, düşünülmesinde, tasarlanmasında, gerçekleştirilmesinde Başkan olarak katkım olan bu hizmetlerden aldığım coşku ve hevesle, bugüne kadar öğrendiklerimin, biriktirdiklerimin kazandırdığı güven ve deneyimle Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na adayım.

Sevgili Meslektaşım,

John Locke, siyaset kuramının gidişine yön veren ‘Yönetim Üzerine İki İnceleme’ isimli özgün eserinde; Tanrı’nın Adem’e özel bir egemenlik alanı vermediğini, yönetme hakkını insanlara bahşettiğini, yöneticilerin, var olma nedeninin topluma hizmet etmekten ibaret bulunduğunu, çoğunluğun rızasına dayandıkları sürece meşru olduklarını ileri sürer.

Locke’un 1689 yılında, yani bundan 321 yıl önce ileri sürdüğü bu görüşlerle birlikte, o zaman için son derece yeni ve modern bir düşünce doğmuş oluyordu. Bu düşünce, bir yandan iktidarın kaynağının dünyevi olduğuna vurgu yaparken, diğer yandan iktidarın varlığını koruyabilmek ve meşru kalabilmek için, yönetilenlerin rızasına dayanmaları, onların huzuruna, güvenliğine, refahına ve mutluluğuna hizmet etmeleri, onlara yeni olanaklar, fırsatlar sunmaları gerektiğine işaret ediyordu.

Locke ile başlayan ve devam eden süreç içerisinde ve aşama aşama siyasal eşitlik ve özgürlük ile ekonomik olanaklar ilkesine yönelen siyaset felsefesi, fırsat eşitliği başta olmak üzere ilerleme olanaklarının kısıtlı, ayrıcalıklı olmanın sınırsız olduğu, statünün, bireylerin yaşına ve ailevi durumlarına göre biçimlendiği aristokratik hiyerarşiye son verdi.

Bunun yerini, statünün büyük ölçüde hizmet etme ve değer yaratmayla ölçüldüğü, önemli değil, değerli olmanın önem kazandığı, erdemin, başarının ve yeteneğin aristokrasisi almaya başladı. Amerikalı şair Walt Whitman’ın özlü ifadesi ile ‘Vatandaşların başkana değil, başkanın vatandaşlara şapka çıkardığı’ yeni bir yönetim anlayışının önü açıldı.

Bu süreçle birlikte ve giderek, hamasete dayanan, slogandan öteye gitmeyen, katı ideolojileri araç olarak kullanan, rekabete değil husumete dayanan, kamplaşma, kutuplaşma üzerine kurulu bulunan ve o nedenle sadece düşmanlık üreten ve bundan beslenen siyaset yapma ve siyasi pozisyon alma dönemi etkisini ve işlevini yitirmeye başladı. Eskimiş bu siyasi aklın, ahlakın ve refleksin yerini; adil olmayı, hizmet etmeyi, üretmeyi, değer yaratmayı, üretilen ve yaratılan değerlerden pay almayı, insanların refah düzeyini, yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen ve planlayan bir anlayış aldı.

Onun için günümüzde siyasetin misyonu; insanlara iyi bir yaşam ve güvenli bir gelecek sağlamak, toplumun refah düzeyi ile yaşam kalitesini artırmak, bireyin entelektüel yönden kendisini geliştirmesine olanak vermek olarak anlaşıyor ve öyle uygulanıyor. Bu misyon, sadece refah ve değer üretmek ya da zenginliğe indirgenmiş bir misyon olarak değil; üretilen refah ve değerleri sosyal devlet anlayışına uygun olarak adil biçimde paylaşmak, siyaseti bu bütünlük içinde anlayıp uygulamak üzerine kurulu bir misyon olarak kabul görüyor.

Genel siyasetten çok farklı olmayan Baro ve Türkiye Barolar Birliği siyasetinin misyonu da aynı olmakla, Baro ve Birlik yönetimine talip olanların her şeyden önce; statü/pozisyon kaygısı olmayan, kariyer planlaması yapmayan, bu bağlamda bir şey olmayı değil, bir şeyler yapmayı hedefleyen, ülkenin, mesleğin, meslek örgütünün, meslek mensuplarının refahına ve yararına odaklanan, işlerini, üyelerinin haklarının daha iyi korunması ve kamuya daha iyi hizmet verebilmesi için öngörülen standartların uygulanmasını sağlamak amacıyla konulmuş kurallara göre yapan insanlar olmaları gerekir.

Onun için Baro ve Birlik yönetimine talip olanların ve bu görevi üstlenenlerin; üyesi olan Avukatlara iyi bir yaşam ve güvenli bir gelecek sağlamayı, onların, gerek mesleki yönden, gerekse bireysel ve entelektüel yönden kendilerini geliştirmelerine katkı yapmayı, bunun için yeni değerler ve projeler üretmeyi, Avukatın en başta gelen sermaye aracı olan ve aynı zamanda refah, güç ve özgürlük anlamına gelen bilginin üretilmesine ve kullanılmasına katkı yapan, bunun gerektirdiği bilgi üretim ve işlem mekanizmalarını kuran, çalıştıran ve geliştiren, Avukatın, özellikle Adliye Binası içerisindeki günlük yaşantısını kolaylaştıran ve güzelleştiren teknik bir Baroyu gerçekleştirmeyi, yanı sıra Avukatlık mesleğinin kalitesini ve saygınlığını yükseltmeyi amaçlamaları, bütün bunların gerektirdiği donanıma ve vizyona sahip olmaları gerekir.

‘Vizyon’ diyor Octavia Paz: ‘An’ın kaosunda gizli ve var olan amacı görmektir. Vizyon, bir insana, bir kuruluşa veya bir ulusa yeni olanaklar sağlayacak olanı bulmaktır. Vizyon, gündelik yaşamın keşmekeşi içinde yaşamın nasıl bir şey olabileceğini görmektir. Vizyon, kendi başına bile insana yaşama amacı ve hevesi veren o derinlerdeki insan maneviyatı ile uğraşmaktır. Vizyon, çevresinde insanların oturduğu alev alev yanan bir kamp ateşidir; ışık verendir; enerji verendir; sıcaklık verendir; birleştirendir.’

Bu vizyona sahip olduğum, sahip olduğumu Ankara Barosu Başkanı olarak arkadaşlarımla birlikte görev yaptığım geride kalan beş buçuk yıl içerisinde Ankara Barosu’nda yaptıklarımızla, başardıklarımızla kanıtladığım, aynı hizmet anlayışını Türkiye Barolar Birliği yönetimine taşımayı hedeflediğim, bunun gerektirdiği cesarete sahip olduğum, hep birlikte daha çok şeyi yapabileceğimize inandığım, hizmet etme heyecanına, başarılı olma arzusuna, bunların gerektirdiği deneyime, bilgiye, yeteneğe ve enerjiye sahip bulunduğum için Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na adayım.

Sevgili Meslektaşım,

Çağdaş yönetim anlayışının gerektirdiği kurumsal yapıları kurmak ve uygulamak, en önemli kaynağımız olan meslektaşlarımızı verimli ve başarılı kılacak sistemleri oluşturmak, değişimin çok hızlı ve çok yönlü olduğu bugünün dünyasında, mesleki ve örgütsel fırsatları erken yakalayıp iyi değerlendirmek, mesleğimizin, ülkemizin ve insanlığın geleceği olan genç meslektaşlarımızın sorunlarına karşı duyarlı olmak, bu amaçla onların geleceğine yatırım yapmak, sorun çözücü bir yaklaşımla onları rahatlatacak, geleceğe güvenle bakmalarını sağlayacak, mesleğin alanını genişletecek projeksiyonlar ve projeler geliştirip uygulamak, yaptığımız işleri daha da iyi yapmak, hep beraber el ele vererek daha etkin çalışmak ve böylece yaratacağımız sinerji ile mesleğimizi ve meslek örgütümüzü yüksek değer yaratan bir topluluk haline getirmek en önde gelen görevimiz ve hedefimizdir.

İçselleştirdiğim bütün bu değerleri mesleğim ve meslek örgütüm adına savunmak, bildiklerimi, biriktirdiklerimi mesleğimin ve meslek kuruluşumun, ülkemin ve insanlığın hizmetine sunmak, bireysel ve toplumsal hoşgörü, bireye değer verme, bireysel tercihlere saygı gösterme, yaşamın ve mesleğin sorumluluğunu bir başka güç veya varlığa yıkma yerine, bizzat üstlenme üzerine kurulu bir anlayışı temsil etmek için Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına adayım.

Değerli Meslektaşım,

Günümüzün kuruluşları, güce dayalı yapıdan, bilgiye ve sorumluluğa dayalı bir yapıya dönüşmüşlerdir. O nedenle günümüzün kuruluşlarında, kuruluşun amaçları, katkıları, davranışları, performansı konusunda herkesin sorumluluk alması gerekir. Kuruluşlarda ast/üst diye bir şey yoktur. Sadece birlikte çalışan insanlar vardır. Onun için kuruluşun bütün üyelerinin; benim bu kuruluşa yapabileceğim en önemli katkı nedir diye kendisine sorması, her üyenin sorumluluk sahibi olması, karar yetkilisi olarak çalışması, kendi amaçlarının kuruluşun amaçları ile uyumlu olmasını sağlaması gerekir.

Günümüzde katılımcılıktan, bu amaçla yetki ve görevleri paylaşmaktan çokça ve sıkça söz edilmektedir. Bu, komuta ve kontrole dayalı kuruluş anlayışının işlevini tamamladığını göstermektedir. Her ne kadar, bu kavramlar kimileri yönünden daha hala gücü ve rütbeyi çağrıştırmakta ise de, artık bizim bunların yerine sorumluluklardan ve katkılardan söz etmemiz gerekir. Zira beraberinde sorumluluk bulunmayan güç, güç değildir, sorumsuzluktur. Onun için amacımız, insanları sorumlu kılmaktır. Esasen bilgiye ve sorumluluğa dayalı bir kuruluşta yönetim işi, herkesi yönetici yapmak değil, herkesi katılımcı yapmaktır.

Bir çalışma grubu veya kuruluş bağlamında, başarıya ulaşmak için yerine getirilmesi gereken temel işlevler; konuyla ilgisi bulunan ve ulaşılabilecek her türlü enformasyonu aramayı, kuruluşun görevini, hedefini veya amacını tanımlamayı, doğru karar üreten yapıda işleyebilen bir plan yapmayı kapsayan planlama; kuruluşu gösterilen ve nedenleri açıklanan hedef/amaç doğrultusunda harekete geçirme; her türlü işleyişin amaçlara katkıda bulunmasını sağlamayı, işleyiş hızını etkilemeyi, kuruluş standartlarını korumayı gerçekleştirecek şekilde kumanda; kuruluş üyelerinin ve katkılarının kabul edilmesini, bireysel birikimlerinin geliştirilmesini, cesaretlendirilmesini, disipline edilmesini sağlayacak ve kuruluş ruhunu yaratacak şekilde destekleme; görevleri ve planları netleştirmek, gerek üyelerden ve gerekse dışarıdan bilgiler almak suretiyle kuruluşa ve üyelerine bilgi verme; kuruluşun performansını, üyelerinin standartlar karşısındaki özgül performanslarını değerlendirme-dir.

Bu yönetim anlayışının gerektirdiği özellik ve niteliklere sahip bulunduğum, sahip bulunduğumu Ankara Barosu Başkanı olarak görev yaptığım geride kalan altı yıla yaklaşan hizmet sürem içerisinde yaptıklarımızla, başardıklarımızla kanıtladığım, aynı anlayışı Türkiye Barolar Birliği yönetimine taşımayı hedeflediğim için Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na adayım.

Değerli Meslektaşım,

Barolar sadece Avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamakla değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğünü, insan hakları başta olmak üzere siyasi, medeni ve bireysel hak ve özgürlükleri savunmakla, korumakla, bunların alanlarını genişletmekle, hemen her gün ve her koşulda demokrasiye katkı yapmakla görevli ve yükümlü olan kuruluşlardır.

Bu bağlamda ifade ve işaret etmek gerekir ki, tüm insanların dünyevi güçlerden ve ülkelerden özgürlük ve adalet konusunda doğru dürüst davranış standartları beklemeye, insan haklarına saygılı olmalarını istemeye hakları vardır. Bu standartların, demokrasinin, hukukun ve insan haklarının kasti veya gayri ihtiyari ihlallerine tanıklık etmek ve cesaretle karşı koymak, insan düşüncesini ve insanlar arasındaki iletişimi kıskacı altına alan klişeleri ve indirgeyici kategorileri kırmak, hangi partiye, ya da siyasi görüşe yakınlık duyarsak duyalım, hangi ülkeye ait olursak olalım, kendimizi nereye ait ve bağlı hissedersek hissedelim, insanların çektikleri acılar ve yaşadığı baskılar konusunda belli standartlardan şaşmamak, en başta biz Avukatların ve Baroların görevidir.

Büyük Atatürk’ün ‘Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum’ sözleri ile amaçladığı, ‘Dünyanın herhangi bir yerinde bir rahatsızlık varsa, bana ne, dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Hadise ne kadar uzak olursa olsun bu esastan şaşmamak gerekir. Beşeriyetin hepsini bir vücut ve her milleti, bunun bir uzvu saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan, bütün vücut müteessir olur’ derken ifade ve işaret etmek istedikleri de bu olsa gerekir.

Onun için Avukatlar ve Barolar, kamu için ve kamu adına mesajı, görüşü, tavrı, felsefeyi ya da tanıyı temsil etme, cisimlendirme, ifade etme yetisine sahip bireyler ve kuruluşlar olmak zorundadırlar.

Mesleğimizin bize yüklediği bu sorumluluk; kamunun gündemine sıkıntı veren soru ve sorunları taşımak, slogan, ortodoksi ve doğma üretmektense bunlara karşı çıkmak, iktidarın ya da muhalefetin değil, mesleğimizin ve meslek örgütümüzün adamı ve sözcüsü olmak, yol değil, yollar olduğunu bilmek, unutulan ya da unutturulmak istenilen sorunları kamunun gündemine getirmek, topluma ait maddi değerlerin soyulmasına, manevi değerlerin yozlaştırılmasına izin vermemek, özgül, bireysel ve mesleki sesimizi her koşulda yükseltmek ve varlığımızı hissettirmek görevlerini de yükler.

Bütün bunların bilinci içinde, ama kendisini, kendisine göre öteki düşünce ile etkileşim içinde değişime açık tutarak, hiç kimsenin tekelinde olmayan yeni çözümlerin aranacağı ve elbette bulunacağı bir iletişim platformunu gerçekleştirmek için Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına adayım.

Saygılarımla.
Av.V.Ahsen Coşar

www.ahsencosar.net
bilgi@ahsencosar.net
Old 07-06-2010, 15:01   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
yeni çözümlerin aranacağı ve elbette bulunacağı bir iletişim platformunu gerçekleştirmek için Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına adayım
Sunumun son cümlesini tüm meslektaşlar okumalı. Ve okuyanlar iletişime katılmalı.

Uzatılan bu taze filizli dal meslek aşkıyla tutulmalı ve hiç bırakılmamalıdır. Meslek örgütü ile meslektaşlar arasındaki buzdağları eriyince çöllerde güller açacak diye düşünüyorum.

Saygılarımla
Old 13-06-2010, 16:53   #3
Mozkul

 
Varsayılan

Meslektaşımızın barolar birliği başkanı olduğunu öğrenmiş bulunuyorum.Umarım tüm avukatlar için hayırlı olur.
Old 13-06-2010, 18:35   #4
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Saın Başkanı can-ı gönülden kutluyor;

Alıntı:
Onun için Baro ve Birlik yönetimine talip olanların ve bu görevi üstlenenlerin; üyesi olan Avukatlara iyi bir yaşam ve güvenli bir gelecek sağlamayı, onların, gerek mesleki yönden, gerekse bireysel ve entelektüel yönden kendilerini geliştirmelerine katkı yapmayı, bunun için yeni değerler ve projeler üretmeyi, Avukatın en başta gelen sermaye aracı olan ve aynı zamanda refah, güç ve özgürlük anlamına gelen bilginin üretilmesine ve kullanılmasına katkı yapan, bunun gerektirdiği bilgi üretim ve işlem mekanizmalarını kuran, çalıştıran ve geliştiren, Avukatın, özellikle Adliye Binası içerisindeki günlük yaşantısını kolaylaştıran ve güzelleştiren teknik bir Baroyu gerçekleştirmeyi, yanı sıra Avukatlık mesleğinin kalitesini ve saygınlığını yükseltmeyi amaçlamaları, bütün bunların gerektirdiği donanıma ve vizyona sahip olmaları gerekir.


taahhütlerini yerine getirdiği günleri sabırsızlıkla bekliyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Türkiye Barolar Birliği ne iş yapar? Ersin KUŞ Avukatlık Hukuku Çalışma Grubu 34 07-12-2015 11:20
Türkiye Barolar Birliği Reklam Yasağı Yönetmeliği Armağan Konyalı Hukuk Haberleri 0 24-11-2003 15:55
Türkiye Barolar Birliği Vergi İhdas Edebilir Mi ? Av.Cengiz KOCABEY Meslektaşların Soruları 0 09-01-2003 13:04


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05036092 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.