|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
23-05-2008, 15:07 | #1 |
|
Hükmen Tescil Durumunda Tasarrufun İptali Davası Açılabilir mi ?
Borçlunun adına kayıtlı taşınmazını gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile üçüncü şahsa sattığı,
Ancak satış vaadinin tapuya şerh ettirilmediği ve borçlu satıcı tarafından rızaen ferağının da verilmediği, Üçüncü şahsın da bu durum karşısında ferağa icbar davası açarak, taşınmazı hükmen adına tescil ettirdiği durumda, (Diğer şartların varolduğu -süre, icra takibi, aciz belgesi vd.- düşünülerek) Alacaklı İİK 277 vd. maddeleri gereği borçlu ve üçüncü şahıs aleyhine Tasarrufun İptali davası açabilir mi? Ya da Alacaklı eğer şartları varsa HUMK 446. maddesi gereği dava mı açmalıdır. ? |
23-05-2008, 20:37 | #2 |
|
HUMK.446. maddeye göre yargılamanın iadesini isteyebilmek için, hükmün taraflarının anlaşarak, hile ile borçlu satıcı aleyhine hüküm verilmesini sağlamış olmaları gerekiyor.
Diğer taraftan İİK.277'ye göre tasarrufun iptalinin istenebileceğini düşünüyorum. Tasarruf iptal edildiğinde, bu hüküm Medeni Kanun anlamında,tapu sicilinde bir iptal ve tescil sonucu doğurmayacağı için, taşınmaz üçüncü kişi üzerindeyken icraen satışı yapılabilecektir. |
24-05-2008, 09:10 | #3 |
|
1. Borcun doğumunun satış vaadi sözleşmesi tarihinden önceki bir tarih olması ve diğer koşulların da oluşması halinde tasarrufun iptali davası açılabilir. Satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tescil kararı verilmesinin veya sözleşmenin tapuya şerh edilmesinin tasarrufun iptali davasına engel teşkil etmeyeceğini düşünüyorum. Tasarrufun iptali kararı hakimin verdiği tescil kararını ortadan kaldırmamakta, taşınmaz 3.kişi adına kayıtlı olduğu halde alacaklıya cebri icra imkanı tanımaktadır.
2. HUMK. 446 maddesi de alacaklıya tanınan bir imkandır.Olay bu maddeye de uyabilir. Fakat bu davanın açılması hükmün öğrenilmesi tarihinden itibaren 1 ay şeklinde kısa bir süreye tabidir. 3. Tescil hükmünün tasarrufun iptali davasına engel teşkil etmeyeceğine dair örnek : T.C. YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ E. 2001/4773 K. 2001/4872 T. 30.10.2001 DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Dava dilekçesinde, davalı Abdülkadirin bankaya kredi borcu olduğu, hesap kat edildiğinde borcu ödemediği, yapılan takibin sonuçsuz kaldığı taşınmazını diğer davalıya satışının vaadedildiği,ferağa icbar için açılan davayı borçlunun kabul etmesi üzerine taşınmazın diğer davalı adına tescil edildiği beyanla alacağın tahsili için tasarrufun iptali istenilmiştir. Kesinleşmiş bir icra takibi, bu takip esnasında İİK.nın 105.maddesince alınmış geçici aciz belgesi bulunmasına davacı alacağının doğduğu kredi sözleşmesinin 3.8.1993 tarihli olmasına satış vaadi sözleşmesinin ise 4.9.1995 tarihinde yapılmasına göre dava İİK.nın 277 ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş tasarrufun iptali davasıdır. Davada ileri sürülen olayları tasvip ve buna uygun kanun hükmünü bulup uygulama hakime ait olmakla dava dilekçesini hazırlayan kişinin olayda yeri olmayan HUMK.nun 445 ve ardından gelen maddelerine dayanması sonuca etkili değildir. Satış vaadi sözleşmesi 250 milyon üzerinden yapılmış aynı tarihte taşınmazın 4 milyar 855 milyon değerinde olduğunun bilirkişilerce saptanmış olmakla ivazlar arasında fahiş farkın varlığı açıktır. Davalılardan birinin, diğerine 5 milyar alındığına dair verdiği makbuz HUMK.nun 299/İlk md.desi hükmünce 3.kimse durumunda olan davacı bankayı bağlamacağından İİK.nun 278.maddesinin 2.fıkrasının (2) nolu bendi uyarınca davacının alacağının tahsiline imkan verir şekilde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenlerle kararın bozulması gerekir. SONUÇ : Yukarda yazılı nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 30.10.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
24-05-2008, 10:36 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu konuda tereddüte düşerek tekrar baktım, ancak yukarıdaki düşüncenizi doğrulayacak bir hükme rastlayamadım. Nitekim henüz borç doğuracak işlemi gerçekleştirmemiş kötüniyetli kişinin, müstakbel alacaklının alacağına kavuşmasını engellemek düşüncesiyle, borçlanma tarihinden önce yaptığı ve 277 vd. belirtilen diğer şartları taşıyan tasarrufların da bu davalara konu olabileceğini düşünüyorum. saygılarımla... |
24-05-2008, 11:34 | #5 |
|
Sayın (Bahar B),
" Kanun m.279 ve 280.maddede iptali istenen tasarrufun ,takibe konu alacağın doğum tarihinden sonra olması koşulunu öngörmemiştir. Ancak Yargıtay 278 maddedeki söz konusu koşulun tüm iptal davalarında da uygulanacağını kabul etmektedir " ( Pekcanıtez-Atalay-Özkan-Özekes,İcra İflas Hukuku 2005 sh: 509,511) "İcra ve İflas K.na dayalı olarak açılan iptal davalarında kural olarak tasarruf borcun doğumundan sonra yapılmış olmalıdır. " denilerek Yargıtay kararlarından örnekler verilmektedir. ( İ. Karataş-E.Ertekin, Tasarrufun İptali Davaları 1998 sh: 74) T.C. YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ E. 2004/2634 K. 2005/170 T. 24.1.2005 • TASARRUFUN İPTALİ TALEBİ ( İptali İstenen Tasarrufun Borcun Doğumundan Sonra Olması Şartı ) • BORCUN DOĞUMUNDAN ÖNCEKİ TARİHLİ SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ŞERHİNİN SİLİNMESİ TALEBİ ( Tasarrufun İptal Edilebilmesi İçin Borcun Doğumundan Sonra Yapılmış Olması Şartı ) • SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN ŞERHİN TAPU KAYDINDAN SİLİNMESİ TALEBİ ( Tasarrufun İptali İçin Borcun Doğumundan Sonra Yapılmış Olmasının Şart Olması ) 2004/m.277 ÖZET : Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için iptali istenen tasarrufun, borcun doğumundan sonra olması zorunludur. T.M.S.F. tarafından açılan iptal davasında borç kredi sözleşmelerinin düzenlendiği 6.3.1997 ve 24.3.1997 tarihlerinde doğmuş, iptale konu şerh işlemi ise borcun doğumundan önce 21.8.1996 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Bu durumda karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının reddi yerine, tasarruf işleminin E. Bankasından kullanılan kredinin son ödeme tarihi olan 23.7.1998 tarihinde yapıldığının benimsenmesi suretiyle koşulları oluştuğundan bahisle kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. |
24-05-2008, 13:57 | #6 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Kocabaş;
Düzeltmeniz için teşekkür ederim. Gerçekten de, bu konuda Yargıtay'da kararlı bir uygulama olduğu görülüyor. Alttaki karar gerekçe bakımından biraz daha açıklayıcı gibi:
|
27-05-2008, 20:05 | #7 |
|
Öncelikle ilginize teşekkürler
Bu konu ile ilgili aksi yönde bir karar buldum, buna göre de hükmen tescil durumunda İİK 277 vd. maddeleri gereği dava açılamayacağı belirtilmiş, bunu nasıl değerlendirirsiniz? T.C. YARGITAY 15.Hukuk Dairesi Esas: 1990/4739 Karar: 1990/5605 Karar Tarihi: 19.12.1990 ÖZET: Satış vaadi sözleşmesinin siciline şerhi, taşınmazın davalıya intikal tarihi ve sebebi araştırılıp rızaen ferağ varsa tasarrufi işlem tarihine göre hak düşürücü sürenin hesaplanması, bu süre dolmamışsa davalının kesin hüküm itirazı da dikkate alınarak davanın esasına girilmesi, tescil mahkeme ilamına dayalı ise hak düşürücü sürenin bu tarihte başlayacağının dikkate alınması, süre geçmemiş ise davayı İ.İ.K.nun 277 ve müteakip maddelerine göre bakılamayacağı gözönünde tutulmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekir. (2004 S. K. m. 245, 277, 282, 283) (1086 S. K. m. 446) Dava: Taraflar arasındaki davanın Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Hakimliğince görülerek reddine dair verilen (...) hükmün temyizen tetkiki davacı tafından istenmiş (...) olmakla (...) gereği konuşulup düşünüldü: Karar: Dava, İ.İ.K.nun 245. maddesi uyarınca iflas idaresinin verdiği yetkiye dayalı olarak alacaklı vekili tarafından aynı Kanunun 277. ve meteakip maddelerince açılmış iptal davasıdır. Bu davalarda maksat; borçlunun kötüniyetle mamelekinden çıkarttığı veya borç ödemesine engel bağışlarla ya da bu hükümdeki tasarruflarla mamelekinden çıkan mal, alacak ve haklar üzerinde cebri icrayı mümkün kılmaktadır. Bu sebeple iptal davalarının konusu tasarrufi muamelelerdir. İltizami muamelelerde iptale gerek yoktur. Bir hüküm sonucu borçlunun mamelekinde husule gelen noksanlaşma hallerinde ise, bu bap hükümlerine göre değil, şartları varsa H.U.M.K.nun 446. maddesi uyarınca iptal istenebilir. Somut olayda -sicile şerh verilmediği sürece- iltizami mahiyette olan satış vaadi sözleşmesinden söz edilmiş, daha sonra hükmen tescilin varlğı ileri sürülmüştür. Taraflarca delil olarak bildirilmiş ve mahkemece de hükme dayanak gösterilmiş olmalarına rağmen satış vaadi sözleşmesi, ilgili dava dosyası ve tapukayıtları celbedilmemiştir. Taraf beyanına göre satış vaadi sözleşmesinin 7.5.1984 tarihli olduğu esas alınarak hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Noksan incelemeyle ve dosyaya girmeyen belgelere dayanılarak hüküm verilemez. Satış vaadi sözleşmesinin siciline şerhi, taşınmazın davalıya intikal tarihi ve sebebi araştırılıp rızaen ferağ vasa, tasarrufi işlem tarihine göre hak düşürücü sürenin hesaplanması, bu süre dolmamışsa davalının kesin hüküm itirazı da dikkate alınarak davanın esasına girilmesi, tescil mahkeme ilamına dayalı ise hak düşürücü sürenin bu tarihte başlayacağının dikkate alınması, süre geçmemiş ise davayı İ.İ.K.nun 277 ve müteakip maddelerine göre bakılamayacağı gözönünde tutulmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekir iken noksan inceleme ve yanlış değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesine isabet görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (...) 19.12.1990 gününde oybirliği ile karar verildi. İlgilerinize teşekkür ederim, saygılarımla |
28-05-2008, 19:57 | #8 |
|
Yargıtay kararlarında, tasarrufun iptalinin tasarrufi işlemlerde söz konusu olabileceğini,iltizami işlemlerde bu davanın açılamayacağını bildirmektedir.
Tasarrufi işlem , bir hakkı doğrudan etkileyen , onu diğer tarafa geçiren bir işlemdir. İltizami işlemde ise sözleşme konusu mal henüz borçlunun mal varlığından çıkmamıştır. Örneğin henüz taşınmaz alacaklı adına tescil edilmemiş veya tapaya şerh edilmemiş ise ortada iltizami işlem vardır. Bu durumda, tasarrufun iptali davası açılmaz doğrudan o mal hacz edilebilir.Satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tapuya tescil edilmiş veya şerh edilmişse tasarrufun iptali davası açılması gerekir. Koşulları uyuyorsa alacaklı HUMK. mad. 446 mad.deki hakkını da kullanabilir. Tapuya tescil edilen satış vaadi sözleşmesi aslında tasarrufi işlem olduğu halde Yargıtay 15. HD.sinin bunu iltizami işlem olarak kabul etmesine ve alacaklının sadece HUMK. daki hakkını kullanabileceği görüşüne ben şahsen katılamıyorum. Nitekim 15. HD. yaynladığım 30.10.2001 tarihli ve aşağıdaki 12.07.2007 tarihli kararında açıkca satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak mahkemece verilen tescil kararına karşı tasarrufun iptali davası açılabileceği kabul edilmiştir. Sonuç olarak ; 15: HD sinin tasarrufun iptali davası açma imkanını tanıyan kararlarının daha yeni tarihli olmaları ve yukarıdaki açıklamalarım çerçevesinde benimsenmesi gereken kararlar olduğu kanısındayım. Saygılarımla. T.C. YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ E. 2007/1811 K. 2007/4813 T. 12.7.2007 DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı-k.davalı Ali Kul vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı-k.davalı Ali Kul vekili avukat Kaya Doğan ile birleşen davanın davacısı Alfa Kimya San.Tic.A.Ş. vekili avukat Alican Süküt geldi. Davalı vekili gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı-k.davalı ve birleşen davanın davacısı Alfa Kimya San. ve Tic.A.Ş. avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Satış vaadinin satıcısı İbrahim Özerol, satış vaadinin alıcısı durumunda olan Ali Kul ile aralarındaki 17.09.1999 tarihli satış vaadi sözleşmesinin muvazaalı olduğunu savunmuştur. Satıcı İbrahim'in bu savunmasının taraf muvazaası niteliğinde olup, Yargıtay'ın yerleşmiş uygulaması uyarınca, ancak yazılı delil ile kanıtlanabilir. Somut olayda, satıcı İbrahim, muvazaa savunmasını yazılı delil ile kanıtlayamadığından ve tasarrufun iptali davasının alacaklısı Alfa Kimya San.Tic.A.Ş.'de, ferağa icbar davasının tarafı olmadığından, o davada muvazaanın kanıtlanmasına yönelik delil sunabilme hakkına sahip değildir. Bu durumda, koşulları oluşan ferağa icbar davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, muvazaalı olduğundan bahisle reddi doğru olmamıştır. Ferağa icbar davasının kabulü ile tasarrufun iptali davasındaki talep, artık, satış şeklinde gerçekleşen tasarrufun iptali istemine dönüşeceğinden, bu tasarruf hakkında iptale karar verilmesi gerekecektir. O halde karar, az yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 500,00 YTL duruşma vekalet ücretinin davalı İbrahim'den alınarak davacı Ali Kul'a verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı-k.davalı Ali Kul'a geri verilmesine, 12.07.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
29-05-2008, 18:34 | #9 |
|
Sayın Yücel Bey,
İlginize ve bilgilendirmenize gerçekten çok teşekkür ederim Saygılarımla |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Gayrimenkul Satış Vaadine Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası | AV. İREM BATIBEKİ | Meslektaşların Soruları | 8 | 24-11-2016 21:31 |
Tapu İptali ve Tescil Davası mı Alacak Davası mı? | Kamaz | Meslektaşların Soruları | 5 | 05-01-2010 18:26 |
Muvazaa Nedenİyle Tapu İptali mi? Yoksa Tasarrufun İptali mi? | SOFTWARE | Meslektaşların Soruları | 16 | 22-02-2009 11:18 |
Tasarrufun İptali(İİK.) | av.knel | Meslektaşların Soruları | 2 | 17-11-2007 20:59 |
Tasarrufun İptali | Defensour | Meslektaşların Soruları | 2 | 15-06-2007 11:49 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |