15-03-2005, 15:04 | #1 |
|
Soybağının Reddi/Babalık Davası/ Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2001/16705 K. 2002/26 T. 15.1.2002 • BABALIK DAVASI ( Davanın Babaya Baba Ölmüşse Mirasçılarına Karşı Açılması ) • CUMHURİYET SAVCISI VE HAZİNE İHBAR KURALI ( Babalık Davasının Kamu Düzenini de İlgilendirmesi Nedeniyle ) 4721/m.301/son ÖZET : 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 301/son maddesi babalık davasında, davanın babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılacağı öngörülmüş, işin kamu düzenini de ilgilendirdiği dikkate alınarak Cumhuriyet Savcısı ile Hazineyede ihbar edileceği kuralı getirilmiştir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. KARAR : Dava babalığa ilişkindir. 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulanma Şekli Hakkındaki Kanunun 13. maddesi; Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış babalık davalarınında bu kanuna göre karara bağlanacağını hükme bağlamıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 301/son maddesi ise babalık davasında, davanın babaya, baba ölmüşse miraşçılarına karşı açılacağı öngörülmüş, işin kamu düzenini de ilgilendirdiği dikkate alınarak Cumhuriyet Savcısı ile Hazineyede ihbar edileceği kuralı getirilmiştir. Ğerçekleşen bu durum karşısında davanın Cumhuriyet Savcısı ile Hazineye ihbar edilmesi zorunlu olup hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 15.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
16-03-2005, 14:24 | #2 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2002/13770 K. 2002/14683 T. 24.12.2002 • BABALIK DAVASI ( Çocuğa Kayyım Tayin Edilmesi ve Davanın Cumhuriyet Savcısına ve Hazineye İhbar Edilmesi Gereği ) • DAVANIN İHBARI ( Babalık Davası - Çocuğa Kayyım Tayin Edilmesi ve Davanın Cumhuriyet Savcısına ve Hazineye İhbar Edilmesi Gereği ) • ÇOCUĞA KAYYIM TAYİNİ ZORUNLULUĞU ( Babalık Davası - Ananın Her Zaman Çocuğun Yararına Davranmayacağı İlkesinden Hareket Ederek ) 1086/m.49 4721/m.301, 337, 426 4722/m.13 ÖZET : Yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan babalık davalarına 4721 sayılı Yeni Türk Medeni Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Evlilik dışı ilişkiden doğan çocuğun velayeti anaya ait ise de, babalık davasında ananın her zaman çocuğun yararına davranmayacağı ilkesinden hareket ederek çocuğa kayyım tayin edilmeli ve dava Cumhuriyet Savcısına, ve Hazineye ihbar edilmelidir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava niteliği itibariyle babalık davasıdır. Davada ana ile çocuğun menfaatleri çatıştığından aynı vekil tarafından temsili yasaya aykırı olup doğru bulunmamıştır. ( N.K. md.38/b ). 4722 sayılı yasanın 13. maddesi; Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan babalık davalarına 4721 sayılı kanunun uygulanacağını hükme bağlanmıştır. Türk Medeni Kanununun 337. maddesi uyarınca evlilik dışı ilişkiden doğan çocuğun velayeti anaya ait ise de Kanun koyucu, babalık davasında ananın her zaman çocuğun yararına davranmayacağı ilkesinden hareket ederek küçük için hemen kayyım tayin edilmesini ( MK. md.426/1 )ve davanın Cumhuriyet Savcısına, Hazineye; ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbarını ( TMK. md.301/3 )ve böylece çocuğun yararının korunmasını öngörmüştür. Davada küçük kayyım tarafından temsil edilmiştir. Yukarıda açıklanan kural çerçevesinde davanın Cumhuriyet Savcısı ile Hazineye ihbar ( HUMK. Md. 49 )edilmeden, katılmasına imkan hazırlanmadan, gösterdiği takdirde delilleri de toplanmadan eksik tahkikatle hüküm verilmesi doğru değildir. SONUÇ : Temyiz olunan hükmün gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 24.12.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ------------------------------------------------------------------------ Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ------------------------------------------------------------------------ Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
16-03-2005, 14:26 | #3 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2002/5576 K. 2002/6620 T. 16.5.2002 • YETKİ İTİRAZI HAKKINDA TARAFLARIN YOKLUĞUNDA VERİLEN KARAR ( Tebliğ Mecburiyeti ) • TEBLİĞ MECBURİYETİ ( Tarafların Yokluğunda Verilen Yetki İtirazının Reddine İlişkin Karar ) • BABALIK DAVASINDA SÜRE ( Nesebin Reddi Davası Açılmışsa Bu Davanın Kesinleşme Tarihinden Başlayacağı ) • SÜRE BAŞLANGICI ( Babalık Davası Açma Süresi - Çocuğun Eski Nesebi İçin Nesebin Reddi Davası Açmış Olması ) • NESEBİN REDDİ DAVASI AÇAN ÇOCUK ( Babalık Davası Açabileceği Süre ve Bu Sürenin Başlangıcı ) 4722 Sayılı Yasanın 13/1 4721/m.286,303 1086/m.187/2,225 ÖZET : 1- Yetki itirazı hakkında verilen ara kararının ilgilisine tebliğinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Belirtilen yasal kurala uyulmadan davalının yokluğunda hüküm kurulması savunmayı ve davanın sonucunu etkileyen önemli bir usul hatasıdır. 2- 4722 Sayılı Yasanın 13/1. maddesi gereğince babalık davaları Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre karara bağlanır.Türk Medeni Kanunun 286. maddesi gereğince çocuk da nesebin reddi davası açabilir. Yine aynı Yasanın 303. maddesi gereğince çocuk ile başka bir erkek arasında nesep ilişkisi varsa bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. O halde gerek nesebin reddi davası ve gerekse babalık davası yönünden eğer nesebin reddi davası kabul edilirse dava süresinde olacaktır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm duruşmalı olarak temyiz edilmişse de; duruşma için davetiye pulu eksik olduğundan duruşma isteği reddedilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Davalılardan Canten ve Neziha yetki ilk itirazında bulunmuş, bu konuda bir karar vermeden dava yokluklarında bitirilmiştir. Mahkemelerin yetkisine yönelik itirazlar ilk itirazlardan olup ( HUMK.l87/2 )bu husus mahkemece öncelikle ve esasa girilmeden, hadise şeklinde incelenerek sonuçlandırılır. ( HUMK.l90-l96 )Hakim hadise hakkındaki kararını derhal verir ve iki tarafa bildirir. ( HUMK.225 )Görüldüğü gibi yetki itirazı hakkında verilen ara kararının ilgilisine tebliğinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Belirtilen yasal kurala uyulmadan davalının yokluğunda hüküm kurulması savunmayı ve davanın sonucunu etkileyen önemli bir usul hatasıdır. 2-Yenileme dilekçesi davalı Canten'e tebliğ edilmeden, davaya devamla hüküm kurulması da doğru bulunmamıştır. 3-4722 Sayılı Yasanın 13/1. maddesi gereğince babalık davaları Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre karara bağlanır.Türk Medeni Kanunun 286. maddesi gereğince çocuk da soybağının reddi davası açabilir. Yine aynı Yasanın 303. maddesi gereğince çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. O halde gerek soybağının reddi davası ve gerekse babalık davası yönünden eğer soybağının reddi davası kabul edilirse dava süresinde olacaktır. Bu duruma göre davacı ve davalılardan delilleri sorulup gösterdikleri takdirde toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması da bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
16-03-2005, 14:28 | #4 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/449 K. 2004/934 T. 26.1.2004 • SOYBAĞININ REDDİ ( Mahkemece Küçüğe Kayyım Tayin Ettirilmesi Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Delillerinin Toplanılması Sonucu Uyarınca Karar Verilmesi Gereği ) • KAYYIM TAYİNİ ( Soybağının Reddi - Mahkemece Küçüğe Kayyım Tayin Ettirilmesi Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Delillerinin Toplanılması Sonucu Uyarınca Karar Verilmesi Gereği ) • HUSUMET ( Soybağının Reddi - Mahkemece Küçüğe Kayyım Tayin Ettirilmesi Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Delillerinin Toplanılması Sonucu Uyarınca Karar Verilmesi Gereği ) 4721/m. 286, 426/2 ÖZET : Kocanın soybağının reddi davası açarak babalık karinesinin çürütebileceği, bu davanın ana ve çocuğa karşı açılacağını hükme bağlamıştır. Mahkemece küçüğe kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerinin toplanılması, delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Medeni Kanunun 286. maddesi; kocanın soybağının reddi davası açarak babalık karinesinin çürütebileceğini, bu davanın ana ve çocuğa karşı açılacağını hükme bağlamıştır. Davacı, küçük Gençay'ın kendisinden olmadığını soybağının reddine karar verilmesini istemiştir. Gençay 4.2.2001 doğumludur. Yasal temsilcisi annesinin menfaati ile kendi menfaati çelişki içerisindedir. ( MK. md. 426/2 ) Mahkemece Gençay'a kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerinin toplanılması, delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Eksik hasımla işin esasının incelenmesi ve yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 2-4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından ( MK. md. 118-494 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici l. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün l. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre de diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 26.01.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
16-03-2005, 14:33 | #5 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/2185 K. 2004/3013 T. 10.3.2004 • BABALIK DAVASI ( Evliliği Sırasında Doğan Çocuk - Baba Tarafından Soybağı Reddedilmeden Anne Tarafından Veli Sıfatıyla Açılamayacağı ) • EVLİLİK SIRASINDA DOĞAN ÇOCUK ( Baba Tarafından Soybağı Reddedilmeden Anne Tarafından Veli Sıfatıyla Babalık Davası Açılamayacağı ) • SOYBAĞININ REDDİ ( Evliliği Sırasında Doğan Çocuk - Baba Tarafından Reddedilmeden Anne Tarafından Veli Sıfatıyla Babalık Davası Açılamayacağı ) 4721/m. 285 ÖZET : Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün içerisinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu durum karşısında babalık davasının, baba tarafından soybağı reddedilmeden, anne tarafından veli sıfatıyla açılması olanaklı değildir. Mahkemece, baba tarafından soybağının reddedildiğine ilişkin karar getirmek üzere davacıya önel verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : İddiaya göre küçük S. davacının Günter S. isimli şahısla evliliği sırasında dünyaya gelmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 285. maddesi gereğince evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün içerisinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu durum karşısında davanın baba tarafından soybağı reddedilmeden anne tarafından veli sıfatıyla açılması olanaklı değildir. Mahkemece bu konuda karar getirmek üzere davacıya önel verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma kapsamına göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 10.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
16-03-2005, 14:37 | #6 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/1318 K. 2004/2253 T. 26.2.2004 • BABALIK DAVASI ( Annenin Vekili Olan Avukatın Aynı Zamanda Çocuğa Kayyım Olarak Atanması - Avukatlık Kanunu'na Aykırılığı ) • KAYYIM TAYİNİ ( Annenin Vekili Olan Avukatın Aynı Zamanda Çocuğa/Babalık Davası - Avukatlık Kanunu'na Aykırılığı ) • AVUKATIN ANNENİN VEKİLİ OLMASI VE ÇOCUĞA KAYYIM OLARAK ATANMASI ( Babalık Davası - Avukatlık Kanunu'na Aykırılığı ) 1136/m.38 4721/m.426/2 ÖZET : Anne ve çocuk tarafından açılan babalık davasında annenin vekili olan avukatın aynı zamanda çocuğa kayyım olarak atanması, Avukatlık Kanunu'na aykırıdır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Babalık davasında, ana ile çocuk arasında her zaman yarar çatışması ihtimali bulunduğundan, kanun koyucu, çocuğa kayyım tayinini ( TMK.426/2 ) zorunlu tutmuştur. Dava, ana ve çocuk tarafından birlikte açılmıştır. Çocuğa, davadan önce 21.8.2002 tarihli 2002/271-257 sayılı kararla kayyım atanmış, kayyımın çocuğu temsilen tayin ettiği avukat Ç.A., aynı zamanda ananın da vekili olarak davayı açmış ve takip etmiştir. Böylece ana ve çocuk davada aynı avukat tarafından temsil edilmişlerdir. Avukatlık Kanunu'nun 38/b maddesi gereğince davacı anne ile çocuğun menfaatleri çatıştığından aynı vekille temsil edilmeleri mümkün değildir. Bu yön gözetilmeden hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
16-03-2005, 14:39 | #7 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/7028 K. 2003/9443 T. 24.6.2003 • NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ DAVASI ( Davacının Babasının İsminin Yanlış Olduğundan Bahisle Yanlış Kaydın Düzeltilmesini İstemesi ) • SOYBAĞININ REDDİ ( 743 Sayılı Medeni Kanunda Çocuğa Soybağının Reddi İmkanı Verilmemesi Bu Hakkın 4721 Sayılı Kanunla Getirilmesi ) • BABALIK DAVASI ( 4721 Sayılı Kanunla Çocuğa Soybağının Reddi İmkanı Verildiğinden Süresinde Açılan Dava Nedeniyle Öncelikle Bunun Daha Sonra da Babalıkla İlgili Talebin İncelenmesi ) 4722/m.12 ÖZET : 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde çocuğa soybağının reddi imkanı verilmemiş, bu hak 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Kanunun 286. maddesi ile getirilmiştir. Dava çocuğa bu hakkın tanınmasından itibaren bir yıllık süre geçmeden 17.9.2002'de açıldığına göre önce soybağının reddi daha sonra da babalıkla ilgili talebin incelenmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davacı; babasının Satılmış olmayıp, Çubuk 8. hanede kayıtlı Selahattin olduğunu ileri sürerek yanlış kaydın düzeltilmesini istemiştir. Çocuk ile ana arasındaki soybağı doğumla kurulur. Baba ile aradaki soybağı ise babanın anayla evlenmesi, tanıma veya hakim kararı ile gerçekleşir ( M.K. md. 282 ). Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içersinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu soybağının karinesidir ( M.K. md. 258 ). Koca soybağının reddi davasını açarak karinenin aksini isbat edebilir. Çocukta bu dava hakkına haizdir ( M.K. md. 286 ). Davacının babası görülen Satılmış ile annesi Suna 2.3.1939'da evlenmişlerdir. Davacı Yusuf bu evlilik içersinde 1.1.1946'da dünyaya gelmiştir. Suna'nın baba olduğu iddia edilen Selahattin ile evliliği yoktur. Davacı ( Yusuf ) babasının Satılmış olmadığı, Selahattin olduğunu ileri sürdüğüne göre, önce Satılmış'tan olmadığı tesbit edilip ( soybağı reddedilip ) daha sonra da babalığın isbatı gerekmektedir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde çocuğa soybağının reddi imkanı verilmemiş, bu hak 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Kanunun 286. maddesi ile getirilmiştir. Dava çocuğa bu hakkın tanınmasından itibaren bir yıllık süre geçmeden 17.9.2002'de açıldığına göre önce soybağının reddi daha sonra da babalıkla ilgili talebin incelenmesi gerekir ( 4722 S.K. md. 12 ). Bu yön gözetilmeden, Satılmış ve Suna mirasçılarından Behice ve Ataman davaya dahil edilmeden, babalık davası yönünden dava hazineye ihbar edilmeden eksik araştırma ile yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 24.06.2003. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
04-05-2005, 21:43 | #8 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/15804 K. 2005/1735 T. 10.2.2005 • BABALIK DAVASI ( Kamu Düzeni İle İlgili Olduğu/Davalının Davayı Kabul Etmesinin Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Mahkemece Taraf Delillerin Toplanması Kan ve Genetik Bulgular Yönünden Resen İnceleme Yapılması Gereği ) • DAVAYI KABULUN HUKUKİ SONUÇ DOĞURMAMASI ( Babalık Davası/Mahkemece Taraf Delillerin Toplanması Kan ve Genetik Bulgular Yönünden Resen İnceleme Yapılması Gereği - Kamu Düzeni İle İlgili Dava ) • KAMU DÜZENİ İLE İLGİLİ DAVA ( Babalık Davası/Davalının Davayı Kabul Etmesinin Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Mahkemece Taraf Delillerin Toplanması Kan ve Genetik Bulgular Yönünden Resen İnceleme Yapılması Gereği ) 4721/m. 301 1086/m. 95/2 ÖZET : Babalık davası kamu düzeni ile ilgili olduğundan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 95/2. maddesi hükmüne göre davalının davayı kabul etmesi hukuki sonuç doğurmamaktadır. Mahkemece taraflardan delillerin sorulup toplanması, kan ve genetik bulgular yönünden kendiliğinden inceleme yapılması gerekirken bu hususunda gözardı edilmesi doğru bulunmamıştır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava niteliği itibarıyla babalığın tesbitine ilişkindir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 301. maddesinin son fıkrasında yer alan "Babalık davası Cumhuriyet Savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma, kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir" hükmü uyarınca ana tarafından açılan davanın kayyıma ihbar edilmemesi, küçüğün kayyımı yok ise, kayyım atanmadan davanın sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırıdır. Diğer taraftan babalık davası kamu düzeni ile ilgili olduğundan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 95/2. maddesi hükmüne göre davalının davayı kabul etmesi hukuki sonuç doğurmamaktadır. Mahkemece taraflardan delillerin sorulup toplanması, kan ve genetik bulgular yönünden kendiliğinden inceleme yapılması gerekirken bu hususunda gözardı edilmesi doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
10-05-2005, 12:45 | #9 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/3243 K. 2004/4223 T. 5.4.2004 • NESEBİN REDDİ DAVASI ( Küçüklere Kayyım Tayin Edilerek Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Gereği - Boşanma Davası Sürdüğünden Çocukların Nüfusa Geç Kaydedilmiş Olması/Hak Düşürücü Sürenin Geçirilmesinin Haklı Nedene Dayanması ) • SOYBAĞININ REDDİ DAVASI ( Küçüklere Kayyım Tayin Edilerek Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Gereği - Boşanma Davası Sürdüğünden Çocukların Nüfusa Geç Kaydedilmiş Olması/Hak Düşürücü Sürenin Geçirilmesinin Haklı Nedene Dayanması ) • KAYYIM ATANARAK HUSUMETİN KAYYIMA YÖNELTİLMESİ GEREĞİ ( Soybağının Reddi Davasında Çocuklara ) • HUSUMETİN KAYYIMA YÖNELTİLMESİ GEREĞİ ( Soybağının Reddi Davasında Davalı Küçüklerin Kayyım Tarafından Temsili Gereği ) • BOŞANMA DAVASI KESİNLEŞTİKTEN SONRA ANNENİN BAŞVURUSU ÜZERİNE NÜFUSA TESCİL EDİLEN KÜÇÜKLER ( Soybağının Reddi Davasının Hak Düşürücü Süre Geçirildikten Sonra Açılmasının Haklı Nedene Dayanması ) 4721/m.286,289,426/2 ÖZET :1- Soybağının reddi davasında, küçüklere kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerin toplanması gerekirken, küçüklere kayyım tayin ettirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 2- Küçükler boşanma davasının kesinleşmesinden sonra annenin başvurusu üzerine nüfusa tescil edilmişlerdir. Bu husus gecikmenin haklı bir nedene dayandığının göstergesidir. Bu husus nazara alınmadan hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Türk Medeni Kanununun 286. maddesi uyarınca soybağının reddi davası ana ve çocuğa karşı açılır. Küçüklere Türk Medeni Kanununun 426/2. maddesi gereğince kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerin toplanması gerekirken küçüklere kayyım tayin ettirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 2-Küçükler boşanma davasının kesinleşmesinden sonra annenin başvurusu üzerine nüfusa tescil edilmişlerdir. Bu husus gecikmenin haklı bir nedene dayandığının göstergesidir. ( TMK. md. 289 ) Bu husus nazara alınmadan hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddide usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün l. ve 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma kapsamına göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 05.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
09-07-2005, 19:42 | #10 |
|
Soybağının (Nesebin) Reddi Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2001/2339 K. 2001/3809 T. 15.3.2001 • NESEBİN REDDİ DAVASI ( Cumhuriyet Savcılarının Nesebin Reddi Davalarına Medeni Kanunun 245/son Maddesi Şartları Oluşmadıkça Müdahale Yetkisi Olmadığı - Nesebin Reddi Kararını Savcılığın Temyiz Yetkisi Olmadığı ) • ÖZEL HUKUK DAVASI ( Cumhuriyet Savcılarının Nesebin Reddi Davalarına Medeni Kanunun 245/son Maddesi Şartları Oluşmadıkça Müdahale Yetkisi Olmadığı - Nesebin Reddi Kararını Savcılığın Temyiz Yetkisi Olmadığı - Savcıların Açabileceği Özel Hukuk Davalarının Kanunlarda Gösterildiği ) • TEMYİZ ( Cumhuriyet Savcılarının Nesebin Reddi Davalarına Medeni Kanunun 245/son Maddesi Şartları Oluşmadıkça Müdahale Yetkisi Olmadığı - Nesebin Reddi Kararını Savcılığın Temyiz Yetkisi Olmadığı ) 743/m.245 2709/m.6/3,140/5,142, ÖZET : Cumhuriyet savcılarının görev, yetki ve açabilecekleri özel hukuk davaları kanunlarda gösterilmiştir. Kanunlarımızda C. savcılarına MK. 245 ve müteakip maddesi uyarınca yapılan nesebin reddi davalarına 245/son maddesi şartları oluşmadıkça müdahale yetki ve görevi verilmemiştir. Bu nedenle nesebin reddine kararını savcılığın temyiz yetkisi yoktur. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davalılar Mevlüde, Fadime ve Nuray muris Hacı ile ana Şayeste'nin evlilik birliği içinde doğmuşlardır. Dava niteliği itibariyle nesebin reddine ( MK.241-245 )ilişkindir. "Hiç bir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz" ( Anayasa 6/3 )"Savcılar, kanunda belirtilenlerden başka, resmi ve özel hiç bir görev alamazlar" ( Anayasa 140/5 )Mahkemelerin görev ve yetkileri Anayasanın 142. maddesi uyarınca kanunla düzenlendiği gibi mahkemelerin rüknü durumunda olan Cumhuriyet Savcılarının görev ve yetkileri, açabilecekleri özel hukuk davaları kanunlarda gösterilmiştir. (MK. 101, 103, 113, 245, 251, 294; Dernekler Kanunu 43, 45, 57, Nufus Kanunu 46, Sendikalar K. 30.md'leri gibi )Kanunlarımızda Cumhuriyet Savcılarına Medeni Kanunun 245 ve müteakip maddesi uyarınca yapılan nesebin reddi davalarına 245/son madde hükmü şartları oluşmadıkça müdahele yetki ve görevi verilmemiştir. Şu halde nesebin reddine kararını Savcılığın temyiz etmeye yetkisi bulunmadığından temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ : Gösterilen sebeple temyiz dilekçesinin REDDİNE, 15.3.2001 gününde oyçokluğuyla karar verildi. MUHALEFET ŞERHİ : Davanın niteliği itibarıyla nüfus kaydında değişiklik gerektiğinden Cumhuriyet Savcısının davaya katılması gerekir.(Nüfus Kanunu md. 46 )Öte yandan yargılama sırasında celb edilen nüfus kaydına göre doğumun evlilik içinde olması ve Medeni Kanunun 245. maddesinin uygulanmasının gerekmesi şeklinde vasfın değişmesi davaya katılan Cumhuriyet Savcısının davaya katılmasını ortadan kaldırmaz.Bunun sonucu olarak Cumhuriyet Savcısının kararı temyize de yetkisi vardır.Davanın esası incelenmelidir.Dilekçenin reddine dair çoğunluk görüşüne karşıyız.--------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
07-08-2005, 22:35 | #11 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/2124 K. 2005/4964 T. 28.3.2005 • BABALIK KAYDININ DÜZELTİLMESİ İSTEMİ ( TMK.'nun Yürürlüğe Girmesinden Sonra Küçüğün Kayyımı Tarafından Açılan - Önce Soybağının Reddi Daha Sonra Babalıkla İlgili Talebin İncelenmesi Gereği ) • SOYBAĞININ REDDİ ( TMK.'nun Yürürlüğe Girmesinden Sonra Küçüğün Kayyımı Tarafından Açılan Babalık Kaydının Düzeltilmesi Davası - Önce Soybağının Reddi Daha Sonra Babalıkla İlgili Talebin İncelenmesi Gereği ) • ÇOCUĞUN SOYBAĞINI REDDİ ( Kayyımı Tarafından Açılan Babalık Kaydının Düzeltilmesi Davasında Önce Soybağının Reddi Daha Sonra Babalıkla İlgili Talebin İncelenmesi Gereği ) • KAYYIM İLE ANANIN AYNI VEKİLLE TEMSİLİ ( Kanuna Aykırı Olup Bozmayı Gerektirdiği - Davada Ana İle Küçüğün Yararlarının Çatışması ) 4722/m. 12, 13 4721/m. 282, 285, 286 1136/m. 38/b ÖZET : Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan babalık davaları, bu kanun hükümlerine göre karara bağlanır. ( 4722 Sayılı Kanun md. 13 ) Dava çocuğa bu hakkın tanınmasından sonra küçüğün kayyımı tarafından açıldığına göre önce soybağının reddi daha sonrada babalıkla ilgili talebin incelenmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Davacılar Yosma ile küçük Deniz'in babasının davalı İrfan olmadığını babasının davalılardan Ali olduğunu ileri sürerek yanlış kaydın düzeltilmesini istemişlerdir. Çocuk ile ana arasındaki soybağı doğumla kurulur. Baba ile arasındaki soybağı ise babanın anayla evlenmesi, tanıma veya hakim kararı ile gerçekleşir. ( TMK. md. 282 ) Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içerisinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu soybağın karinesidir. ( TMK. md. 285 ) Koca soybağının reddi davasını açarak karinenin aksini isbat edebilir. Çocukta bu dava haklarına haizdir. ( TMK. md. 286 ) Davacı küçük Deniz'in babası olarak görünen İrfan ile davacı Ana Yosma 5.6.1984 tarihinde evlenmişler 17.05.1990 tarihinde kesinleşen Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/827 esas 1990/223 sayılı karar ile boşanmışlardır. Küçük Deniz bu evlilik içerisinde 14.05.1987 tarihinde dünyaya gelmiş, 29.08.1988 tarihinde Yosma ve İrfan hanesine tescil edilmiştir. Davacı Deniz'in babasının İrfan olmayıp Ali olduğu ileri sürüldüğüne göre Deniz'in önce İrfan'dan olmadığı tesbit edilip ( soybağı reddedilip ) daha sonra babalığın isbatı gerekmektedir. 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinde çocuğa soybağının reddi imkanı verilmemiş, bu hak 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Kanunun 286. maddesi ile getirilmiştir. Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce sahih olmayan nesepli çocuklar yürürlük tarihinden başlayarak bu kanunun soybağına ilişkin hükümlere tabii olurlar. ( 4722 Sayılı Kanun md. 12 ) Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan babalık davaları, bu kanun hükümlerine göre karara bağlanır. ( 4722 Sayılı Kanun md. 13 ) Dava çocuğa bu hakkın tanınmasından sonra 12.09.2002 tarihinde küçük Deniz'in kayyımı tarafından açıldığına göre önce soybağının reddi daha sonrada babalıkla ilgili talebin incelenmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya olup bozmayı gerektirmiştir. 2-Bu davada ana ile küçüğün yararları çatışmaktadır. Kayyım ile ana aynı vekil tarafından temsil edilmiştir. Bu nedenle aynı vekil tarafından temsilleri de kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. ( Avukatlık Kanunu md. 38/b ) SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 1. ve 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
04-12-2005, 19:04 | #12 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/7948 K. 2005/10455 T. 4.7.2005 • BABALIK DAVALARI ( Annenin Mali Hakları - Düzenlemede Ana İçin Manevi Tazminata Yer Verilmediği/Davacı Ananın Manevi Tazminat İsteminin Reddi Gereği ) • MANEVİ TAZMİNAT ( Babalık Davalarında Annenin Mali Hakları - Davacı Ananın Manevi Tazminat İsteminin Reddi Gereği/Düzenlemede Ana İçin Manevi Tazminata Yer Verilmediği ) • ANNENİN MALİ HAKLARI ( Babalık Davalarında - Düzenlemede Ana İçin Manevi Tazminata Yer Verilmediği/Davacı Ananın Manevi Tazminat İsteminin Reddi Gereği ) 4721/m. 304 ÖZET : Türk Medeni Kanununun 304. maddesi babalık davalarında annenin mali haklarını düzenlemiştir. Bu düzenlemede ana için manevi tazminata yer verilmemiştir. Davacı ananın manevi tazminat isteminin reddi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Türk Medeni Kanununun 304. maddesi babalık davalarında annenin mali haklarını düzenlemiştir. Bu düzenlemede ana için manevi tazminata yer verilmemiştir. Davacı ananın manevi tazminat isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. 3-Davacı ananın maddi tazminat talebi ile ilgili Türk Medeni Kanununun 304. maddesi gereğince araştırma yapılıp delillerin bu çerçevede değerlendirilerek sonucu uyarınca karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2. ve 3. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
05-09-2006, 13:35 | #13 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2006/2900 K. 2006/9378 T. 13.6.2006 • SOYBAĞININ REDDİ TALEBİ ( Babalık Davası Açılabilmesinin Önşartı Olması - Babalık Karinesinin Çürütülmesi Usulü/Annenin Davacıya Hamile Kaldığı Dönemde Kocasından Ayrı Yaşadığının Tanıklarca Beyan ve Taraflarca Kabul Edilmesinin Yeterli Olması ) • BABALIK KARİNESİNİN ÇÜRÜTÜLMESİ ( Annenin Davacıya Hamile Kaldığı Dönemde Kocasından Ayrı Yaşadığının Tanıklarca Beyan ve Taraflarca Kabul Edilmesinin Yeterli Olması - Soybağının Reddi Davasının Kabulü Gereği ) • İDDET MÜDDETİ İÇİNDE DOĞAN ÇOCUK ( Babalık Karinesinin Çürütülmesi İçin Anne ve Babanın Beyanlarıyla Tanık Beyanlarının Yeterli Olması - Soybağının Reddi Davasının Kabulü Gereği ) 4721/m.285/1,288/1,289/2,302,303 ÖZET : Dava, soybağının reddi talebine ilişkindir. Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. Olayda, davacı evliliğin sona ermesinden sonraki üçyüz gün içinde doğmuştur. Davacının, annesi kızlık hanesine annesinin aile soyismi ile tescil edilmiş olması ve bu hanede baba adının farklı gösterilmiş bulunması çocukla koca arasında yasal olarak kurulmuş olan soybağını ortadan kaldırmaz. Davacının babalık davası açabilmesi için yasal soybağının geçersiz kılınması gerekir. Öte yandan, tanıklar annenin davacıya hamile kaldığı dönemde kocasından ayrı yaşadığını beyan ettiklerine ve davalılar da bu iddiayı kabul ettiklerine göre davacının başka bir kanıt getirmesine gerek yoktur. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. ( babalık karinesi ) ( TMK md. 285/1 ) Davacının annesi davalı A. 6.5.1986 tarihinde kocası ( davalı ) H.'den boşanmıştır. Davacı Mehmet, evliliğin sona ermesinden sonraki üçyüz gün içinde ( 24.11.1986 ) tarihinde doğmuştur. Davacı, 24.11.2004 tarihinde ergin olmuş, dava ise 1.4.2005 tarihinde açılmıştır. Dava süresinde ikame edilmiştir. ( TMK md. 289/2 ) Davacının, annesi kızlık hanesine annesinin aile soyismi ile tescil edilmiş olması ve bu hanede baba adının "Ali" gösterilmiş bulunması çocukla koca arasında yasal olarak kurulmuş olan soybağını ( TMK md. 285/1 ) ortadan kaldırmaz. Bu soybağı geçersiz kılınmadıkça, davacının babalık davası açmasına da olanak yoktur. Dinlenen tanıklar, annenin davacıya hamile kaldığı dönemde kocasından ayrı yaşadığını beyan ettiklerine ve davalılar da bu iddiayı kabul ettiklerine göre Türk Medeni Kanununun 288/1. maddesi gereğince davacının başka bir kanıt getirmesine de gerek yoktur. Davanın kabulü ile davacı ile davalı H. Ö. arasındaki soybağının reddine karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
15-09-2008, 12:18 | #14 |
|
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ Tarih : 20.02.1986 Esas No : 1986/1323 Karar No : 1986/1724 743 - TÜRK KANUNU MEDENİSİ 241 / 245 ÖZET ÇOCUĞUN NESEBİNİ RED SÜRESİ SONA ERMEDEN ÖNCE, KOCANIN ( BABANIN ) ÖLÜMÜ VEYA TEMYİZ KUDRETİNDEN YOKSUN OLMASI YA DA HERHANGİ NEDENLE ÇOCUĞUN DOĞUMUNDAN HABERDAR EDİLEMEMESİ DURUMUNA ÇOCUKLA BİRLİKTE MİRASCI OLAN VEYA ÇOCUK NEDENİYLE MİRASTAN YOKSUN ( MAHSUN ) OLANLAR DOĞUMU ÖĞRENDİKLERİ TARİHTEN İTİBAREN BİR AY İÇİNDE NESEBİ RED DAVASI AÇABİLİRLER. DAVA VE KARAR : Hamide ile Mehmet ve arkadaşları arasındaki nüfus kayıt tashihi davasının yapılan muhakemesi sonunda verilen hüküm davalı ve C.Savcısı tarafından temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü: Evlilik mevcut iken veya sona ermesinden itibaren üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır ( MK.m.241 ). Koca, doğumu öğrendiği günden itibaren bir ay içinde çocuğun nesebini red edebilir ( MK. 242 ). Red süresi sona ermeden önce kocanın ( babanın ) ölümü veya temyiz kudretinden yoksun olması veya da herhangi bir sebepten dolayı çocuğun doğumundan haberdar edilememesi halinde çocukla birlikte mirascı olan veya çocuk sebebiyle mirastan mahrum olanlar doğumu öğrendikleri tarihten itibaren bir ay içinde nesebi red davası açabilirler ( MK. m. 245/1 ). Bu süreler hak düşürücü olup mahkemece resen gözetilir. Olayda baba Şükrü, 31.1.1969 tarihinde ölmüş, çocuk Şinasi ise 3.4.1969 tarihinde, yani babasının ölümünden üçyüzgün geçmeden doğmuştur. Bu bakımdan Şinasi'nin babasının Şükrü olduğunun kabulü zorunludur. Çocuğun doğduğu tarihte Döndü'nün kocası olan Şükrü sağ olmadığına göre, Şinasi'nin doğumu sebebiyle kardeşi Şükrü'nün mirasından pay alamayacak olan davacının, doğumu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde nesebi red davası açması gerekirdi. Oysa temyize konu dava 2.3.1984 tarihinde açılmıştır. Davacı, Şinasi'nin doğumunu davada engeç bir ay önce öğrendiğini iddia ve ispat etmiş değildir. Bu sebeple hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın reddi gerekirken Şinası'nin babasını Şükrü olarak gösteren nüfus kaydının iptaline ve böylece nesebin reddine karar verilmesi usül ve kanuna aykırıdır. |
14-03-2009, 15:16 | #15 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/17575 K. 2007/16310 T. 22.11.2007 • BABALIĞIN TESPİTİ ( Babalık Hükmü Aile Mahkemesinin Görevine Girmekte İse de Birlikte İstenilen Maddi ve Manevi Tazminatın Dayanağı Borçlar Kanunu Olduğundan Görevli Mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi Olduğu ) • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Babalığın Tesbiti İle Birlikte İstendiği - Dayanağı Borçlar Kanunu Olduğundan Görevli Mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi Olduğu ) • GÖREVLİ MAHKEME ( Babalık Hükmü Aile Mahkemesinin Görevine Girmekte İse de Birlikte İstenilen Maddi ve Manevi Tazminatın Dayanağı Borçlar Kanunu Olduğundan Görevli Mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi Olduğu ) • AİLE MAHKEMESİ ( Babalık Hükmü Aile Mahkemesinin Görevine Girmekte İse de Birlikte İstenilen Maddi ve Manevi Tazminatın Dayanağı Borçlar Kanunu Olduğundan Asliye Hukuk Mahkemesinin Görevli Olduğu ) 4721/m.301 ÖZET : Dava babalığın tesbiti ile maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 301. maddesine dayalı babalık hükmü aile mahkemesinin görevine girmekte ise de birlikte istenilen maddi ve manevi tazminatın dayanağı Borçlar Kanunu olduğundan, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle mahkemece bu isteklerle ilgili tefrik kararı verilmesi ve davaya Asliye Hukuk Mahkemesi olarak bakılması gerekir. DAVA : Yukarıda tarihi, numarası, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; Dairenin 11.07.2007 gün ve 16588 - 11017 sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmişti. Sözü geçen Dairemiz kararının maddi ve manevi tazminat yönünden düzeltilmesi istenilmekle, evrak okundu, gereği görüşülüp düşünüldü. KARAR : Dava babalığın tesbiti ile maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkin olup, Asliye Hukuk Mahkemesine açılmış, karar ise Aile Mahkemesi sıfatıyla verilmiştir. Türk Medeni Kanununun 301. maddesine dayalı babalık hükmü aile mahkemesinin görevine girmekte ise de birlikte istenilen maddi ve manevi tazminatın dayanağı Borçlar Kanunu olduğundan, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle mahkemece bu isteklerle ilgili tefrik kararı verilmesi ve davaya Asliye Hukuk Mahkemesi olarak bakılması gerekirken, bu istekler hakkında da, aile mahkemesi sıfatıyla esasa ilişkin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı ise de, bu hususun hükmün ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığı ve hükmün maddi ve manevi tazminatla ilgili bölümünün de onanmasına karar verildiği anlaşıldığından, karar düzeltme isteminin maddi ve manevi tazminat yönünden kabulüne, bu isteklerle ilgili onama kararının kaldırılmasına, hükmün maddi ve manevi tazminat yönünden bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440 - 442. maddeleri uyarınca davacının karar düzeltme isteminin kabulüne, Dairemizin 11.07.2007 gün ve 2006/16588 esas, 2007/11017 karar sayılı onama ilamının maddi ve manevi tazminat yönünden kaldırılmasına, hükmün açıklanan nedenlerle maddi ve manevi tazminat yönünden BOZULMASINA, temyiz ve tashihi karar harcının istek halinde iadesine, 22.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
17-04-2009, 13:31 | #16 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2008/8437 K. 2008/8914 T. 18.6.2008 • BABALIĞIN TESPİTİ ( Çocuğun Doğumundan Önce veya Sonra Açılabileceği - Ananın Dava Hakkı Doğumdan Başlayarak 1 Yıl Geçmekle Düşeceği ) • BABALIK DAVASI ( Babaya Açılacağı - O Ölmüşse Mirasçılarına Karşı Açılacağı ) • HUSUMET ( Babalık Davası Babaya O Ölmüşse Mirasçılarına Karşı Açılacağı ) • ÇOCUĞA DOĞUMDAN SONRA KAYYIM ATANMASI ( Çocuk Hakkındaki 1 Yıllık Süre Atamanın Kayyıma Tebliği Tarihinde Kayyım Atanmamışsa Çocuğun Ergin Olduğu Tarihte İşlemeye Başlayacağı ) • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Babalık Davası - Ananın Dava Hakkı Doğumdan Başlayarak 1 Yıl Geçmekle Düşeceği ) 4721/m.301,303 ÖZET : Babalık davası babaya, ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. İstek, babalığın tespitine ilişkindir. Babalık davası çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı doğumdan başlayarak 1 yıl geçmekle düşer. Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa çocuk hakkındaki 1 yıllık süre atamanın kayyıma tebliği tarihinde, kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar. Yasada öngörülen süre hak düşürücü niteliktedir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Türk Medeni Kanunu 301. maddesi hükmüne göre, babalık davası babaya, ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. Nüfus kaydına göre 04.05.1945 doğumlu olan davacı davayı 26.05.2004 tarihinde açmıştır. İstek, babalığın tespitine ilişkindir. Babalık davası çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı doğumdan başlayarak 1 yıl geçmekle düşer. Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa çocuk hakkındaki 1 yıllık süre atamanın kayyıma tebliği tarihinde, kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar. ( TMK. 303.md. ) Yasada öngörülen süre hak düşürücü niteliktedir. Mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Süre dikkate alınmadan babalığa karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.06.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
20-06-2009, 08:58 | #17 |
|
Soybağının Reddi-Husumet-Kayyım
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/21189 K. 2009/3020 T. 23.2.2009 • SOYBAĞININ REDDİ DAVASI ( Ana ve Çocuğa Karşı Açılacağı - Mahkemece Küçüğe Kayyım Tayin Ettirilmesi Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Gerektiği/Çocuk İle Annesinin Menfaatinin Çatıştığı ) • ÇOCUK İLE ANNENİN MENFAATİNİN ÇATIŞMASI ( Soybağının Reddi Davası - Mahkemece Küçüğe Kayyım Tayin Ettirilmesi Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Gerektiği ) • KAYYIM TAYİNİ ( Soybağının Reddi Davası - Mahkemece Küçüğe Kayyım Tayin Ettirilmesi Husumetin Kayyıma Yöneltilmesi Gerektiği/Çocuk İle Annesinin Menfaatinin Çatıştığı ) 4721/m. 286/1, 426/2 ÖZET : 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 286/1. maddesinde; kocanın soybağının reddi davası açarak babalık karinesini çürütebileceği, bu davanın ana ve çocuğa karşı açılacağı hükme bağlanmıştır. Anılan Kanunun 426/2. maddesine göre bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa vesayet makamınca ilgilisinin isteği üzerine veya re’sen temsil kayyımı atanması gerekmektedir. Bu davada nesebi reddedilen küçük A. ile annesinin menfaati çatışmaktadır. Mahkemece; küçüğe kayyım tayin ettirilmesi husumetin kayyıma yöneltilmesi gösterdiği takdirde delillerin toplanması gerekirken küçüğe kayyım tayin ettirilmeden eksik inceleme ile işin esasının incelenerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davacı A.T.’ın D.B.’a karşı açtığı davada, eski eşi olan davalının kendisinden habersiz olarak nüfusuna kaydettirdiği xxx1 doğumlu A. T.’ın babası olmadığına ve soybağının reddine karar verilmesini istediği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 286/1. maddesinde; kocanın soybağının reddi davası açarak babalık karinesini çürütebileceği, bu davanın ana ve çocuğa karşı açılacağı hükme bağlanmıştır. Anılan Kanunun 426/2. maddesine göre bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa vesayet makamınca ilgilisinin isteği üzerine veya re’sen temsil kayyımı atanması gerekmektedir. Bu davada nesebi reddedilen küçük A. ile annesinin menfaati çatışmaktadır. Mahkemece; küçüğe kayyım tayin ettirilmesi husumetin kayyıma yöneltilmesi gösterdiği takdirde delillerin toplanması gerekirken küçüğe kayyım tayin ettirilmeden eksik inceleme ile işin esasının incelenerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, 23.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı Bilişim |
10-07-2009, 00:44 | #18 |
|
Sayin Üstadim .. İsvİÇre Mahkemesİnİn Babalik Davasinin TÜrkİyede Taninmasinda Yukaridakİ Yargitay Kararlari Emsal Olurmu Yoksa Tanima İÇİn Ne Ararinir?
|
15-08-2009, 13:44 | #19 |
|
Babalık Hükmü-Altsoyun dava hakkı-Zamanaşımı
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2008/19513 K. 2008/17669 T. 23.12.2008 • BABALIK HÜKMÜ ( Ana ve Çocuğun İsteyebileceği - Çocuğun Ergin Olduğu Tarihten İtibaren 1 Yıl İçinde Babalık Davasını Açmak Zorunda Olduğu ) • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Soybağının Kurulmasını Ana ve Çocuğun İsteyebileceği - Çocuğun Ergin Olduğu Tarihten İtibaren 1 Yıl İçinde Babalık Davasını Açmak Zorunda Olduğu ) • DAVA HAKKI ( Soybağının Kurulmasını Ana ve Çocuğun İsteyebileceği/Babaya veya Baba Ölmüşse Mirasçılarına Karşı Açılacağı - Davanın Çocuğun Alt Soyu Tarafından Açılamayacağı ) • SOYBAĞININ BELİRLENMESİ ( Ana ve Çocuğun İsteyebileceği - Davanın Çocuğun Alt Soyu Tarafından Açılamayacağı ) 4721/m. 301, 302, 303 ÖZET : Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilir. Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. Çocuk ergin olduğu tarihten itibaren 1 yıl içinde babalık davasını açmak zorundadır. Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir. Davanın çocuğun alt soyu tarafından açıldığı gibi, hak düşürücü sürelere de riayet edilmediği açıktır. Davanın reddine karar verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davacılar; anneleri H.'nin davalıların babası M. T.'un A. ile evlilik dışı ilişkisinden doğduğunu ileri sürerek, anneleri H. ile baba olduğu iddia edilen M. T. arasındaki soybağının belirlenmesini istemişlerdir. Dava Türk Medeni Kanunu 301 vd. maddelerine dayanan babalığa yöneliktir. Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilir. ( T.M.K. md. 301/1 ). Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. ( T.M.K. md. 301/2 ) Çocuk ergin olduğu tarihten itibaren 1 yıl içinde babalık davasını açmak zorundadır. Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir. ( T.M.K. md. 303/2, 4 ) Babalık davası açma hakkı çocuk ile anaya tanınmış olup, davanın açılabilmesi için öngörülen süreler de kanunda açıkça belirtilmiştir. Bu süreler hak düşürücü süreler olup, mahkemece re'sen dikkate alınmak zorunludur. Toplanan delillerden davanın çocuğun alt soyu tarafından açıldığı gibi, hak düşürücü sürelere de riayet edilmediği açıktır. O halde mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış nitelendirme, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.12.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
04-11-2009, 09:13 | #20 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2005/19930 Karar No. 2006/8141 Tarihi 23.05.2006 İLGİLİ MEVZUAT 4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/303.3 KAVRAMLAR SOYBAĞININ REDDİ BABALIK DAVASI BEKLETİCİ SORUN ÖZET BABALIK DAVALARINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE SOYBAĞININ REDDİ İLE İLGİLİ HÜKMÜN KESİNLEŞME TARİHİNDEN İTİBAREN İŞLEMEYE BAŞLAR. BU NEDENLE SOYBAĞINA İLİŞKİN DAVANIN BEKLETİCİ SORUN YAPILMASI GEREKİR Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden AP vekili Av. KD ve karşı taraf Hazine vekili Av. AÖ, İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü vekili Av. HDE ve NB, VYE vekili Av. MZ, NK ve arkadaşları vekili Av. MU geldiler. MP tebligata rağmen gelmedi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Soybağının reddi davası bu davayı ilgilendirmektedir. Babalık davalarında hak düşürücü süre soybağının reddi ile ilgili hükmün kesinleşme tarihinden itibaren işlemeye başlar ( TMK. mad. 303/3 ) Bu nedenle soybağının reddi ile ilgili davanın bekletici mesele yapılmasının delillerin birlikte takdiri ve sonucu itibariyle karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddi doğru olmamıştır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 450 YTL. vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
12-12-2010, 22:46 | #21 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/19148 K. 2009/4972 T. 18.3.2009 • SOYBAĞININ REDDİNDE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRELER ( Gecikme Haklı Bir Sebebe Dayanıyorsa Bir Yıllık Süre Bu Sebebin Ortadan Kalktığı Tarihten İtibaren Başlayacağı ) • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Soybağının Reddi İstemi - Gecikme Haklı Bir Sebebe Dayanıyorsa Bir Yıllık Süre Bu Sebebin Ortadan Kalktığı Tarihten İtibaren Başlayacağı ) • HUSUMET ( Soybağının Reddi İstemi - Küçüğe Kayyım Tayini ve Kayyımın Davaya Dahili Varsa Onun da Göstereceği Delillerin Toplanması Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği ) • KAYYIM TAYİNİ ( Soybağının Reddi İstemi - Küçüğe Kayyım Tayini ve Kayyımın Davaya Dahili Varsa Onun da Göstereceği Delillerin Toplanması Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği ) 4721/m.289, 426 ÖZET : Dava soybağının reddi isteğine ilişkin olup, anaya ve çocuğa karşı açılmıştır. Yasal temsilcinin menfaati ile çocuğun yararı çatışmaktadır. Türk Medeni Kanunu'nun 426/2. maddesi gereğince 2001 doğumlu küçüğe kayyım tayini, kayyımın davaya dahili, varsa onun da göstereceği delillerin toplanması, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Türk Medeni Kanunu'nun 289. maddesinin son fıkrasına göre gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren başlar. Davacı dilekçesinde küçük O.un kendisinden olmadığını dava tarihinden üç ay önce öğrendiğini ileri sürmüştür. Bu iddianın sözü edilen yasanın son fıkrası çerçevesinde değerlendirilip, deliller toplanıp sonucu uyarınca karara bağlanması gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Dava soybağının reddi isteğine ilişkin olup, anaya ve çocuğa karşı açılmıştır. Yasal temsilcinin menfaati ile çocuğun yararı çatışmaktadır. Türk Medeni Kanunu'nun 426/2. maddesi gereğince 2001 doğumlu küçüğe kayyım tayini, kayyımın davaya dahili, varsa onun da göstereceği delillerin toplanması, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. ( TMK. md. 426 ) Bu yön gözetilmeden davaya devamla eksik hasımla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. 2- Kabule göre de; Türk Medeni Kanunu'nun 289. maddesinin son fıkrasına göre gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren başlar. Davacı dilekçesinde küçük Onur'un kendisinden olmadığını dava tarihinden üç ay önce öğrendiğini ileri sürmüştür. Bu iddianın sözü edilen yasanın son fıkrası çerçevesinde değerlendirilip, deliller toplanıp sonucu uyarınca karara bağlanması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 1. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.03.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. Kazancı |
28-05-2011, 16:33 | #22 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2009/21306 K. 2010/961 T. 20.1.2010 • SONRADAN EVLENME YOLUYLA SOYBAĞININ KURULMASI (Ana ve Babanın Yasal Mirasçıları Çocuk ve C. Savcısı Soybağının Kurulmasına İtiraz Edebilecekleri - İtiraz Eden Kocanın Baba Olmadığını İspatla Yükümlü Olduğu) • SOYBAĞININ DÜZELTİLMESİNE İTİRAZ (Ana ve Babanın Yasal Mirasçıları Çocuk ve C. Savcısı Sonradan Evlenme Yoluyla Soybağının Kurulmasına İtiraz Edebilecekleri - İtiraz Eden Kocanın Baba Olmadığını İspatla Yükümlü Olduğu) • İTİRAZ HAKKI (Soybağı Kurulmasına - Ana ve Babanın Yasal Mirasçıları Çocuk ve C. Savcısı Sonradan Evlenme Yoluyla Soybağının Kurulmasına İtiraz Edebilecekleri/İtiraz Eden Kocanın Baba Olmadığını İspatla Yükümlü Olduğu) 743/m.247 4721/m.292, 294 ÖZET : Dava soybağının reddi değil, sonradan evlenme yoluyla soybağının düzeltilmesine itiraz niteliğindedir. Ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet Savcısı sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz edebilirler. İtiraz eden, kocanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür. Çocuğun altsoyu da, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmiş olması halinde itiraz hakkına sahiptir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davalı G. 18.10.1975 doğumlu olup, annesi F.’nin evlilik dışı ilişkisinden doğmuş, anne F.'nin H.İ.'la 10.08.1979 tarihinde evlenmesinden sonra, H.'in evlilik hanesine bu kişinin ve annesinin bildirimi üzerine 02.09.1981 tarihinde tescil edilmiştir. Bu hukuki duruma göre, dava soybağının reddi değil, sonradan evlenme yoluyla soybağının düzeltilmesine (TKM.md.247) itiraz niteliğindedir. (TMK. md. 294) Ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet Savcısı sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz edebilirler. İtiraz eden, kocanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür. Çocuğun altsoyu da, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü Sürekli olarak kaybetmiş olması halinde itiraz hakkına sahiptir. (TMK. md. 294/1-2) Olayda baba H.İ., 04.09.2007 tarihinde ölmüş, dava H.'in yasal mirasçıları tarafından 24.09.2007 tarihinde açılmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeye göre davacı B.'in aktif husumet ehliyeti mevcut olduğu gibi, dava da yasal süresi içinde açılmıştır. O halde, işin esasının incelenmesi gerekirken, B.'in aktif husumet ehliyetinin bulunmadığından, diğer davacı Y.K. yönünden de hak düşürücü süre geçtiğinden söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Temyiz eden hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.01.2010 gününde oybirliği ile karar verildi. Kazancı |
15-06-2011, 12:45 | #23 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2010/17813 K. 2010/19935 T. 30.11.2010 • SOYBAĞININ REDDİ ( Davacının Baba Olmadığını Davadan Bir Hafta Önce Öğrendiğini İleri Sürerek Dava Açtığı - Gecikmeyi Haklı Kılan Sebep Bulunup Bulunmadığını İspat Yükünün Davacıya Düştüğü/1 Yıllık Hak Düşürücü Süre ) • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Soybağının Reddi/Davacının Baba Olmadığını Davadan Bir Hafta Önce Öğrendiğini İleri Sürerek Dava Açtığı - Gecikmeyi Haklı Kılan Sebep Bulunup Bulunmadığını İspat Yükünün Davacıya Düştüğü ) • SOYBAĞININ REDDİ DAVASININ KABULÜ ( Tek Başına Sonuç Doğurmayacağı - Hakimin Kan ve Genetik Bulgular Yönünden Re'sen Araştırma Yapması Gerektiği ) • KABULÜN SONUÇ DOĞURMAMASI ( Soybağının Reddi Davasının Kabulü - Hakimin Kan ve Genetik Bulgular Yönünden Re'sen Araştırma Yapması Gerektiği ) 4721/m. 286, 289 1086/m. 95 ÖZET : Dava koca tarafından açılmış soybağının reddi isteğine ilişkindir. Davacı baba olmadığını davadan bir hafta önce öğrendiğini ileri sürerek dava açtığına göre; gecikmeyi haklı kılan sebep bulunup bulunmadığını ispat yükü davacıya düşer. Davanın süresi içinde açıldığının anlaşılması halinde, delil ile ispatı zorunlu bulunan hallerde kabul beyanının tek başına sonuç doğurmayacağı ( HUMK. md. 95 ) hakimin; kan ve genetik bulgular yönünden re'sen araştırma yapması gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. KARAR : Dava koca tarafından açılmış soybağının reddi isteğine ilişkindir. Koca davayı doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde açmak zorundadır. Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa bir yıllık süre sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar ( TMK. md. 289 ). Bu süre hak düşürücü nitelikte olup, ileri sürülmüş olup olmadığına bakılmaksızın hakim tarafından re'sen gözetilir. Davacı baba olmadığını davadan bir hafta önce öğrendiğini ileri sürerek dava açtığına göre; gecikmeyi haklı kılan sebep bulunup bulunmadığı konusunda ispat yükü davacıya düşer. İddia ve varsa savunma ile ilgili delillerin sorularak; gösterildiği takdirde toplanması gerçekleşecek sonucuna göre, davanın süresi içinde açıldığının anlaşılması halinde, delil ile ispatı zorunlu bulunan hallerde kabul beyanının tek başına sonuç doğurmayacağı ( HUMK. md. 95 ) hakimin maddi olayları re'sen araştırma ve kanıtları serbestçe takdir edeceğine ilişkin Türk Medeni Kanunu'nun 284. madde düzenlemesi de gözetilip; kan ve genetik bulgular yönünden re'sen araştırma yapılması gerekirken; sadece kabule dayanılarak, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup; bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyize konu hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
14-08-2012, 14:31 | #24 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2010/7346 K. 2011/10593 T. 15.6.2011 • SOYBAĞININ REDDİ DAVASI ( Atanan Kayyım Soybağının Reddi Davasında Küçüğü Temsil Etmek Üzere Atanmış Olup Soybağının Reddi Davasının Neticelenmesiyle Kayyımın Temsil Görevi de Sona Erdiği - Aynı Kayyımın Görevlendirilmediği Bir İşte Küçüğü Temsil Edemeyeceği) • KAYYIM ATANMASI ( Babalığın Tespiti İstemi/Daha Önce Açılan Soybağının Reddi Davasında Atanan Kayyım Tarafından Küçük Adına Açıldığı - Davada Küçüğü Temsil Etmek Hak ve Menfaatlerini Korumak Amacıyla Yetkili Vesayet Makamınca Yeniden Küçüğe Kayyım Tayin Ettirileceği) • BABALIĞIN TESPİTİ İSTEMİ ( Daha Önce Açılan Soybağının Reddi Davasında Atanan Kayyım Tarafından Küçük Adına Açıldığı - Bu Bakımdan Küçüğe Vesayet Makamınca Yeniden Kayyım Atanmasının Zorunlu Olduğu) • KÜÇÜĞÜN TEMSİLİ ( Soybağının Reddi İle Babalığın Tespiti İstemi - Kayyım Tarafından Küçük Adına Açıldığı/Davada Küçüğü Temsil Etmek Hak ve Menfaatlerini Korumak Amacıyla Yetkili Vesayet Makamınca Yeniden Küçüğe Kayyım Tayin Ettirilmesi Gerektiği) • KAYYIM TARAFINDAN AÇILAN SOYBAĞININ REDDİ İLE BABALIĞIN TESPİTİ İSTEMİ ( Atanan Kayyım Soybağının Reddi Davasında Küçüğü Temsil Etmek Üzere Atanmış Olup Soybağının Reddi Davasının Neticelenmesiyle Kayyımın Temsil Görevi de Sona Erdiği - Aynı Kayyımın Görevlendirilmediği Bir İşte Küçüğü Temsil Edemeyeceği) 4721/m.286,301,477 ÖZET : Dava; soybağının reddi ile babalığın tespitine ilişkin olup, daha önce açılan soybağının reddi davasında atanan kayyım tarafından küçük adına açılmıştır. Bu bakımdan küçüğe vesayet makamınca yeniden kayyım atanması zorunludur. Atanan kayyım, soybağının reddi davasında küçüğü temsil etmek üzere atanmış olup, soybağının reddi davasının neticelenmesiyle kayyımın temsil görevi de sona ermiştir. Aynı kayyımın, görevlendirilmediği bir işte küçüğü temsil etmesi mümkün bulunmamaktadır. O halde, bu davada küçüğü temsil etmek, hak ve menfaatlerini korumak amacıyla yetkili vesayet makamınca yeniden küçüğe kayyım tayin ettirilmesinin sağlanması ve kayyımın davaya katılımı ve böylece taraf teşkili sağlanarak, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava; soybağının reddi ( TMK. md. 286) ile babalığın tespitine ilişkin ( TMK. md. 301) olup, daha önce açılan soybağının reddi davasında atanan kayyım tarafından küçük N. S. adına açılmıştır. Bu bakımdan küçüğe vesayet makamınca yeniden kayyım atanması zorunludur. 06.08.2007 tarihli 2007/279-994 sayılı kararla atanan kayyım, 2006/550 esas sayılı soybağının reddi davasında küçüğü temsil etmek üzere atanmış olup, soybağının reddi davasının neticelenmesiyle kayyımın temsil görevi de sona ermiştir ( TMK. md. 477/1). Aynı kayyımın, görevlendirilmediği bir işte küçüğü temsil etmesi mümkün bulunmamaktadır. O halde, bu davada küçüğü temsil etmek, hak ve menfaatlerini korumak amacıyla yetkili vesayet makamınca yeniden küçüğe kayyım tayin ettirilmesinin sağlanması ve kayyımın davaya katılımı ve böylece taraf teşkili sağlanarak, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; usulünce taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olup; bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
29-03-2013, 16:28 | #25 |
|
Çocuğun Soybağının Reddi Davası Açabilmesi İçin Öngörülen 1 Yıllık Hak Düşürücü Süre Anayasa Mahkemesi Tarafından İptal Edildi
-------------------------------------------------------------------------------- 7 Şubat 2012 SALI Resmî Gazete Sayı : 28197 ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2010/71 Karar Sayısı : 2011/143 Karar Günü : 27.10.2011 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Van Aile Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU : 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 303. maddesinin ikinci fıkrasının “...hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” bölümünün, Anayasa’nın 2., 5., 10., 13., 17., 36., 40. ve 41. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir. I- OLAY Davacı tarafından açılan babalık davasında, Cumhuriyet savcısının itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir: “4720 sayılı TMK’nun 303/2. maddesindeki “Hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” ibaresinin Anayasa’nın 2., 5., 10., 13., 17., 36., 40. ve 41. maddelerine aykırı olduğu gerekçesi ile iptal başvurusu Mahkememizde yargılaması yürütülen 2010/356 esas sayılı dava dosyasında; davacının babasının ... olduğu, babası ile annesinin resmi nikahları olmadan evlilik dışı birliktelik yaşadıklarını ancak babasının resmi nikahını yapmadan öldüğünü bu nedenle babasının nüfusuna yazılmak istediğini beyan ederek dava açmıştır. Açılan bu dava soybağının tespitine ilişkin dava olduğundan TMK’nun 303/2. maddesindeki hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddedilmesi gerekeceğinden; duruşmaya çıkan C. Savcısı bu maddenin Medeni Kanundaki 289. madde ile benzer olduğunu, 289. maddedeki baba yönünde getirilen hak düşürücü sürenin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiğini, bu maddedeki ibarenin de iptal edilmesi amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesini talep etmiştir. Bu hususla ilgili olarak davalı nüfus idaresi temsilcisini ve davacının da Anayasaya aykırılık iddiasına karşılık beyanları alınmış, davalı nüfus idaresi temsilcisi ve davacı aykırılık iddiasına katılmışlardır. Anayasa’nın 152. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun 28. maddesine göre mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun hükümlerini Anayasa’ya aykırı olduğunu görür veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurma yetkilerinin olduğu belirtilmektedir. Bu kurallar gereğince bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için o mahkemede yargılaması devam eden ve usulünce açılmış, mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması iptali istenen hükmünde bu dava da doğrudan uygulanacak hüküm olması gerekmektedir. Mahkememizde açılan 2010/356 esas sayılı dava dosyasının derdest olduğu, yargılamasının devam ettiği, TMK’nun 303/2. maddesi bu dava da doğrudan uygulanan ve bu davanın sonucunu etkileyen bir hüküm olması nedeniyle C.savcısının talebi de dikkate alınarak hükmün iptali amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesine karar verilmiştir. HUKUKSAL OLAY: TMK’nun 303/2. maddesinde düzenlenen babalık davasının, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabileceğini, annenin dava hakkının doğumdan başlayarak 1 yıl geçmekle düşeceğini belirtmiştir. Anne açısından biyolojik olarak nesebin karışıklığa yol açması mümkün değildir. Zira çocuğu doğuran çocuğun annesidir. Ancak bu imkan biyolojik olarak baba ve çocuk için mümkün değildir. Soybağı hem kamu düzenini ilgilendirmekte, hem de hısımlık hukukunu doğrudan ilgilendirmektedir. Soybağı ilişkisi aile hukukunun en önemli konularından birisidir. Çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişimi üzerinde doğrudan etkisi olan bir husustur. Soybağının kurulması, tespiti ve reddi gibi hususlar yenilik doğrucu haklardandır. Soybağında istikrarı sağlamak ve çocuğun çıkarlarını güvence altına almak sağlıklı aile yapısı oluşturmak ve sağlıklı toplum oluşturmak için çok önemli hususlardandır. Soybağı çocuk ile anne ve baba arasındaki bağlantıyı ifade ettiği gibi çocuğun ecdadı, üst soyu arasındaki biyolojik ve doğal bağlantıyı da ifade eder. 4721 sayılı TMK’na göre anne ile çocuk arasındaki soybağı doğumla kurulur. Baba ile çocuk arasındaki soybağı ilişkisi ile anne ile evlilik, tanıma veya hakim hükmü ile kurulacağını düzenlemiştir. Açılan davada soybağının hakim hükmüyle kurulması talep edilmiştir. ANAYASA’YA AYKIRILIĞI İDDİA EDİLEN KANUN MADDESİ: Davacı hakkında uygulanacak olan TMK’nun 303/2. maddesinde düzenlenen “Hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” kanun maddesindeki ibarenin Anayasa’ya aykırılığı iddiasıdır. İLGİLİ ANAYASA MADDELERİ: Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen; Türkiye Cumhuriyeti, İnsan Hakları’na ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. demek suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasasının 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti olduğu insan haklarına dayandığı, hak ve özgürlüklerin güçlendirerek koruma altına aldığı, idarenin her türlü eylem ve işlemini hukuka uygun olması gerektiği Anayasa’ya aykırı olan tutum ve davranışlardan kaçındığı hukuku tüm devlet organlarına egemen kıldığı, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı saydığı, yargı denetiminin açık olduğu bir devlettir. Bu nitelikleri nedeniyle Anayasa’ya aykırı olan bir hükmün davada uygulanamayacağı bir gerçektir. Anayasa’nın 5. maddesinde; Devletin temel amaçları ve görevleri düzenlenmiştir. Bu temel amaç ve görevlerden kişilerin refah ve huzuru ile hak ve hürriyetlerinin güvence altına almak, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, maddi ve manevi varlığını geliştirip güçlendirmesi için gerekli koşulları hazırlamak ve bunun için çalışmak görevi verilmiştir. Bu madde gereğince soybağının doğru tespit edilmesi kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi ile doğrudan ilgilidir. Kişinin soybağını tespitine yönelik sınırlandırma getirmek bu maddenin özü ve sözü ile bağdaşmamaktadır. Anayasa’nın 10. maddesinde; herkesin ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu hususu düzenlenmiştir. Daha önce Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu ile TMK’nun 289. maddesi ile ilgili olarak yapılan başvuruyu, Anayasa Mahkemesi baba yönünden doğumdan itibaren işleyecek 5 yıllık süreyi iptal etmiştir. Ekonomik ve sosyal açıdan daha güçlü durumda olan baba için Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği yasa maddesi ile TMK’nun 303/2. maddesindeki ibare arasında doğrudan ilişki olması nedeniyle bu ibarenin iptal edilmemesi durumunda çocuk için soybağının tespiti açısından bu maddenin lafzına ve yorumuna aykırı bir durum yaratılmış olacaktır. Anayasa’nın 13. maddesinde; temel hak ve özgülüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamanın da Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmayacağı şeklinde sınırlamanın olabileceğini hükme bağlamıştır. Kişinin soybağını bilmesi en temel haklarından birisidir. Kişinin babası olmayan birisinin üzerine nüfusa tescil edilmiş olması kişinin daha sonra bunu öğrenmesi durumunda belli bir süre ile sınırlandırmak Anayasa’nın temel ilkelerine ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun değildir. Bu nedenle TMK’nun 303/2. maddesindeki ibarenin bu maddeden çıkarılması gerekmektedir. Anayasa’nın 17. maddesinde; herkesin maddi ve manevi varlığını koruma, geliştirme hakkına sahip olduğu, bunu engellemenin Anayasa’nın temel ilkeleri ile demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı açıkça ortadadır. Anayasa’nın 36. maddesinde; hak arama hürriyeti düzenlenmiş, herkesin yargı mercileri önünde davacı ve davalı sıfatıyla hak arama hürriyetine sahip olduğunu düzenlemiştir. Hiç kimsenin hak arama hürriyeti engellenemeyeceği bir Anayasa kuralı haline getirmiştir. Hak arama hürriyetinin belli bir süreyle kısıtlamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen Adil Yargılanma Hakkına aykırı olacağı yadsınamaz bir gerçektir. Anayasa’nın 40. maddesinde; Temel Hak ve Hürriyetlerin korunması düzenlenmiştir. Kişinin fiili hayatta sahip olmuş olduğu soy bağını nüfusa tescil ettirmemesi bu madde ile açıkça çelişmektedir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkına da açıkça aykırı olduğu bir gerçektir. Anayasa’nın 41. maddesinde; Ailenin Türk toplumunun temeli olduğu, Devletin ailenin huzurunu sağlamak zorunda olduğu, özelikle annenin ve çocukların korunması için devlete bir yükümlülük getirdiği görülmektedir. Kişinin mensup olmadığı bir aile de, nüfus kayıtlarında bu ailenin bir ferdi olarak görülmesi hem ailenin sağlıklı gelişimini, hem de çocuğun sağlıklı bir birey olarak gelişimini engelleyecektir. Ayrıca Aile Hukukunu ilgilendiren Medeni Kanunun getirmiş olduğu yükümlülükler ve haklar açısından da ölçüsüz bir durum ortaya çıkacaktır. Anayasamızın 90. maddesinin son fıkrasına göre usulüne uygun olarak yürürlüğe giren uluslararası sözleşmeler yasal mevzuatımız niteliğinde olduğu için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi değerlendirildiğinde, yukarıda kısaca özetlenen Anayasa hükümleri ile bu maddenin uyum içinde olduğu TMK’nun 303/2.deki “Hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” ibaresi hem Anayasamıza hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. ve yukarıda zikredilen diğer maddelerine açıkça aykırı olduğu görülmektedir. UYGULAMADA HAKKANİYETİN SAĞLANMASI: Anayasa Mahkemesi’nin 25/06/2009 tarihli, 2008/30 esas, 2009/96 sayılı kararı ile TMK’nun 289/1. maddesindeki “Her halde doğumda başlayarak beş yıl içinde açmak zorundadır.” ibaresindeki 5 yıllık süreyi iptal etmiştir. Baba çocuğun kendi çocuğu olmadığını öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde davasını açabilecektir. Baba için tanınan bu imkanın çocuk için tanınmaması hakkaniyet ve nesafet ölçütlerine aykırı olacaktır. Yapılacak değerlendirmede bu hususun da gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Aksine babası olmadığını bildiği bir kişiye mirasçı olunabilecek bu da hem bu kişinin mirasçıları açısından aleyhe bir durum oluşturacak, hem de dava açacak olan kişinin mirasçıları lehine bir duruma sebebiyet verecektir. Van gibi Ülkemizin Doğusu ve Güneydoğusunda Feodal Toplum Düzeninin henüz tam çözülmemiş olması, ülkemizde son yıllarda gelişen ekonomik ve sosyal durum, insanların eğitim ve bilinç düzeyini yükseltmiş olması, e- devlet projesinin bir çok kurumda işler hale gelmiş olması nedeniyle bu yöre de gerçek hayatta düz çizgi hısımı olmadıkları halde nüfus kaydında evli görünen çok sayı da kişinin olması bununla birlikte mahkemelere soybağı ile ilgili olarak çok sayıda davanın açılmış olması, açılan bu davaların büyük bir çoğunluğunun TMK’nun 303/2. maddesindeki hak düşürücü süre nedeniyle reddedildiği bir gerçektir. Hak düşürücü süre re’sen gözönünde bulundurulması gereken, davanın şartlarından olan bir husus olması nedeniyle taraflar hak düşürücü süreyi ileri sürmeseler bile hakim tarafından re’sen gözönünde bulundurma zorunluluğu nedeniyle davalar reddedilmektedir. Bu hususta toplumda miras, aile ilişkileri, aile hukuku gibi konularda karışıklığa neden olmaktadır. Bu karışıklığı gidermek ancak TMK.nun 303/2. maddesindeki “hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” ibaresinin iptali ile mümkün olabilecektir. SONUÇ: Yukarıda izahı yapılan TMK.nun 303/2. maddesindeki “Hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” cümlesi Anayasa’nın zikredilen maddeleri uygulamadaki sorunlar dikkate alındığında, mahkememizde yargılanması devam eden davacının davasında uygulanacak olan TMK.nun 303/2. maddesindeki “Hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” cümlesi Anayasa’nın belirtilen hükümlerine aykırı olduğu, TMK.nun 303/2. maddesindeki “Hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” ibaresinin yasal metinden çıkarılarak iptal edilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. 16.7.2010” III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun itiraz konusu kuralı da içeren 303. maddesi şöyledir: “MADDE 303.- Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar. Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.” B- Dayanılan Anayasa Kuralları Başvuru kararında, Anayasa’nın 2., 5., 10., 13., 17., 36., 40. ve 41. maddelerine dayanılmıştır. IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ, Zehra Ayla PERKTAŞ ve Engin YILDIRIM’ın katılımlarıyla 22.9.2010 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı Soybağı terimi, 743 sayılı önceki Medenî Kanundaki nesep sözcüğünün yerine 4721 sayılı Türk Medenî Kanun’u (TMK.) tarafından hukuk diline kazandırılan bir terim olup, biri geniş diğeri dar olmak üzere iki farklı anlamda kullanılmaktadır. Geniş anlamda soybağı, bir kimse ile onun ecdadı, üstsoyu arasındaki biyolojik ve doğal bağlantıyı ifade eder. Dar anlamda soybağı ise, sadece çocuklar ile ana ve babaları arasındaki bağlantıyı, başka bir deyişle çocuğun ana ve babasına nisbetini ifade eder ki, Medenî Kanunun “Aile Hukuku” başlıklı ikinci kitabında düzenlenmiş olan soybağı da bu dar anlamdaki soybağıdır. 4721 sayılı TMK.’nun soybağının hükümlerini düzenleyen 282. maddesinde, çocuk ile ana arasındaki soybağının doğumla, çocuk ile baba arasındaki soybağının ise ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulacağı belirtilmiştir. Ayrıca bu maddeye göre, soybağı evlat edinme yoluyla da kurulabilir. Çocuk ile babası arasında, anne ile evlenme, tanıma ve evlat edinme yoluyla soybağı ilişkisi kurulmasında babanın rızası bulunmaktadır. Babanın rızasının bulunmadığı durumlarda, çocuk ile babası arasında soybağının kurulması için hakim kararına ihtiyaç bulunmaktadır. Çocuk ile babası arasında soybağının kurulması için açılan bu davaya babalık davası denilmektedir. Babalık davası ile ilgili hükümler 4721 sayılı TMK’nun 301-304. maddeleri arasında düzenlenmiştir. TMK.’nun 301. maddesinin birinci fıkrasında, çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ile çocuğun isteyebileceği belirtilmiştir. TMK.’nun 303. maddesinin birinci fıkrasında ise babalık davasının, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabileceği, ananın dava hakkının, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşeceği, itiraz konusu kuralı da içeren ikinci fıkrasında, çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa çocuk hakkında bir yıllık sürenin atamanın kayyıma tebliği tarihinde, hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, üçüncü fıkrasında, çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa bir yıllık sürenin bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlayacağı, dördüncü fıkrasında ise, bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabileceği öngörülmektedir. TMK.’nun 303. maddesinde babalık davası için öngörülmüş olan süreler hak düşürücü sürelerdir. B- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu Başvuru kararında, kişinin soybağını bilmesinin en temel haklarından birisi olduğu, kişinin babası olmayan birinin üzerine kaydedilmesi ve bunu daha sonra öğrenmesi durumunda dava açma hakkının itiraz konusu kural ile belli bir süreyle sınırlandırılmasının Anayasa’nın temel ilkeleri ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık teşkil ettiği ve hak arama özgürlüğünü sınırladığı, Anayasa Mahkemesi’nin 25.6.2009 günlü, 2008/30 Esas, 2009/96 Karar sayılı kararıyla TMK.’nun 289. maddesindeki “Her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde açmak zorundadır.” ibaresindeki beş yıllık sürenin iptal edildiği, baba için tanınan bu imkânın çocuk için de tanınması gerektiği belirtilerek, itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2., 5., 10., 13., 17., 36., 40. ve 41. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” başlıklı 17. maddesinde, “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” denilmektedir. Buna göre kişinin yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma hakkı birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez, vazgeçilmez temel haklardandır. Bu haklara karşı her türlü engelin ortadan kaldırılması da devlete görev olarak verilmiştir. Güçlüler karşısında güçsüzleri koruyacak olan devlet gerçek eşitliği sağlayacak, toplumsal dengeyi koruyacak ve böylece sosyal niteliğine ulaşacaktır. Bu itibarla kişilerin yaşayışlarına ilişkin yasal düzenlemeler “yaşama hakkı ile maddî ve manevî varlığını koruma hakları”nı önemli ölçüde zedeleyecek veya ortadan kaldıracak kuralları içermemelidir. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin gerekli araç ve yollardan yararlanarak yargı organları önünde davacı ya da davalı olarak sav ve savunma hakkı bulunduğu belirtilmektedir. Maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. İtiraz konusu kuralda, çocuk hakkındaki bir yıllık babalık davası açma süresinin çocuğa doğumdan sonra hiç kayyım atanmamışsa, çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlayacağı öngörülmektedir. Kuralda öngörülen dava açma süresi, yargılama usulüne ilişkin olup, soybağı davalarında dava açma süresini belirleyip belirlememe yetkisi, Anayasa’da belirlenen kurallara bağlı kalmak ve adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini gözetmek koşuluyla yasa koyucunun takdirindedir. Yasa koyucu, soybağı davalarında dava açma süresine ilişkin hükümleri düzenlerken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, getirilen kuralın, ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik”, getirilen kuralın, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve “orantılılık” ise getirilen kural ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Ölçülülük ilkesi nedeniyle Devlet, sınırlamadan beklenen kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengeyi sağlamakla yükümlüdür. Anayasa’da düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile Devlet’in herkesin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi için gerekli şartları hazırlama görevi göz önüne alındığında; kişi evlilik dışı dünyaya gelse bile, ana babasını bilmek, babasının nüfusuna yazılmak, bunun getireceği haklardan yararlanmak, ana ve babasından kendisine karşı olan görevlerini yerine getirmelerini istemek gibi kişiliğine bağlı temel haklara sahiptir. İtiraz konusu kural ile çocuğun babalık davasını açma hakkının hiç kayyım atanmamışsa ergin olduğu tarihten itibaren bir yıllık süre ile sınırlandırılmasının gerekçesinin, davalı babanın sürekli olarak dava tehdidi altında kalmamasını sağlamaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Davalı babanın veya ailesinin uzun süre dava tehdidi altında bulunmaması, diğer yandan da çocuğun ana babasını bilme, babasının nüfusuna yazılma ve hak arama özgürlüklerinin zarar görmemesi amacıyla, her iki taraf açısından yasa koyucunun süre koyma konusundaki takdir yetkisini makul bir süre olarak belirlemesi gerekmektedir. Hak düşürücü niteliğinden dolayı itiraz konusu kuralda öngörülen sürenin geçmesinden sonra çocuğun babası ile arasındaki soybağını kurma olanağını yitirmesi hususu göz önüne alındığında, çocuk hakkında hiç kayyım atanmamışsa ergin olduğu tarihten itibaren işleyecek olan bir yıllık dava açma süresi yeterli ve makul olmadığı gibi, ölçülü de değildir. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2., 17. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. Kural, Anayasa’nın 2., 17. ve 36. maddelerine aykırı bulunarak iptal edildiğinden, Anayasa’nın 5., 10., 13., 40. ve 41. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir. Serruh KALELİ, Serdar ÖZGÜLDÜR ve Nuri NECİPOĞLU bu görüşe katılmamışlardır. VI- İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesinin dördüncü fıkrasında, yasanın belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir. 4721 sayılı Kanun’un 303. maddesinin ikinci fıkrasının “...hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” bölümünün iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan aynı cümlede yer alan “Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; ...” bölümünün de 6216 sayılı Yasa’nın 43. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince iptali gerekir. Serruh KALELİ bu görüşe katılmamıştır. VII- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez” denilmekte, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 303. maddesinin ikinci fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür. VIII- SONUÇ A- 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 303. maddesinin ikinci fıkrasının, “… hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Serruh KALELİ, Serdar ÖZGÜLDÜR ile Nuri NECİPOĞLU’nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, B- 4721 sayılı Kanun’un 303. maddesinin ikinci fıkrasının, “… hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” bölümünün iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan aynı fıkrada yer alan “Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; …” bölümünün de, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE, Serruh KALELİ’nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, C- 4721 sayılı Kanun’un 303. maddesinin ikinci fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu fıkraya ilişkin İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, OYBİRLİĞİYLE, 27.10.2011 gününde karar verildi Başkan Haşim KILIÇ Başkanvekili Serruh KALELİ Başkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Mehmet ERTEN Üye Fettah OTO Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECİPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI KARŞI OY GEREKÇESİ İptal istemine konu kural, babalık davasının hiç kayyım atanmamış olması halinde, çocuğun ergin olduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacağına ilişkin olup; onsekiz yaşın doldurulmasından itibaren bir yıl içinde bu davanın açılması gerektiği maddede hüküm altına alınmaktadır. 4721 sayılı Medeni Kanunun 303. maddesinin iptal istemine konu yapılmayan son fıkrasında ise “Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.” denilmektedir. Bu fıkra, maddenin ilk üç fıkrası bakımından ortak olup, ikinci fıkranın dava konusu bölüm yönünden de değerlendirilmesi gereken bir kural mesabesindedir. 303. madde bir bütün olarak incelendiğinde; yasa koyucunun dengeli bir kural getirdiği, “gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa” ibaresiyle de, bir yıllık süre dışındaki hukuken meşru nedenlerle her zaman babalık davası açılabilmesine imkân tanıdığı anlaşılmaktadır. Çocuk ile baba arasındaki soybağının bir temel hak olduğu kuşkusuz ise de, itiraz konusu kuralın bu hakkı ihlâl ettiğini söyleyebilmek imkânı yoktur. Madde metni bütünsel biçiminde değerlendirildiğinde, yasa koyucunun değişik durum ve ihtimalleri gözeterek ilgililere yeteri kadar dava hakkı tanıdığı açıkça görülmektedir. İptal istemine konu kuralın, maddenin diğer bölümleri dikkate alınmadan yorumlanması ve sonuca bu şekilde varılması isabetli olmayacaktır. Açıklanan nedenlerle; kuralın bir temel hakkı ihlâl eden, adil yargılanma hakkını ortadan kaldıran mahiyeti bulunmadığı ve yasa koyucunun takdir hakkı çerçevesinde yapılan düzenlemenin Anayasa’ya aykırı bir yönünün olmadığı kanaatine vardığımızdan; çoğunluğun iptal yönündeki kararına katılmıyoruz. Başkanvekili Serruh KALELİ Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Nuri NECİPOĞLU |
02-04-2013, 16:05 | #26 |
|
T.C.
YARGITAY İKİNCİ HUKUK DAİRESİ Esas:2011/10692 Karar:2011/11458 Tarih:04.07.2011 ♦ SOYBAĞININ BELİRLENMESİ ♦ BABALIK KARİNESİ ♦ SOYBAĞININ REDDİNDE DİĞER İLGİLİLERİN DAVA HAKKI ♦ BABALIK DAVASI ♦ KAYYIMLIĞI GEREKTİREN HALLER ÖZET: Çocuklardan Emrah 1994, Yasemin ise 1996 doğumlu olup, anneleri Şehriye'nin Selahattin'le evlilikleri içinde doğmuşlardır. Anne Şehriye'nin, Selahattin'le evliliği 25.1.2006 tarihinde “fesih kararıyla” sona ermiş, bundan sonra Şehriye, 27.4.2006 tarihinde davacı Emin ile evlenmiştir. Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. Dava, bu çocukların babası olduğunu iddia eden Emin tarafından açılmıştır. Koca'nın gaipliğine karar verildiğine göre, dava babalık değil, baba olduğunu iddia eden kişi tarafından açılan soybağının reddi isteğine ilişkindir. O halde, delillerin davanın bu hukuki vasfı çerçevesinde değerlendirilmesi, çocuklarla yasal temsilcisi (anne) arasında dava nedeniyle menfaat çatışmasının olduğu da gözetilerek, çocukları davada temsil etmek, hak ve menfaatlerini korumak üzere kayyım atanması için sulh mahkemesine ihbarda bulunulması, atanan kayyımın duruşmaya davet edilmesi, göstermesi halinde onun delillerinin de toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Bu yön dikkate alınmaksızın, çocuk ile baba arasındaki soybağının belirlenmesini ana ve çocuğun isteyebileceği (TMK. m. 301/1), baba olduğunu iddia eden kişinin babalık davası açamayacağı gözetilmeksizin davanın “babalık” olarak nitelendirilmesi ve yazılı gerekçe ile reddi doğru bulunmamıştır. ( 4721 s. MK m. 285, 291, 301, 426 ) ( 743 s. MK m. 241 ) -YARGITAY İLAMI- Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ. Çocuklardan Emrah 1994, Yasemin ise 1996 doğumlu olup, anneleri Şehriye'nin Selahattin'le evlilikleri İÇİNDE DOĞMUŞLARDIR. Anne Şehriye'nin, Selahattin'le evliliği 25.1.2006 tarihinde “fesih kararıyla” sona ermiş, bundan sonra Şehriye, 27.4.2006 tarihinde davacı Eminle EVLENMİŞTİR. Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun BABASI KOCADIR. (TKM. m. 241, 4721 s. TMK. m. 285/1) Dava, bu çocukların babası olduğunu iddia eden Emin TARAFINDAN AÇILMIŞTIR. Koca'nın gaipliğine karar verildiğine göre, dava babalık değil, baba olduğunu iddia eden kişi tarafından açılan soybağınınreddi İSTEĞİNE İLİŞKİNDİR. (TMK. m. 291/1) O halde, delillerin davanın bu hukuki vasfı çerçevesinde değerlendirilmesi, çocuklarla yasal temsilcisi (anne) arasında dava nedeniyle menfaat çatışmasının olduğu da gözetilerek, çocukları davada temsil etmek, hak ve menfaatlerini korumak üzere kayyım atanması (TMK. m. 426/2) için sulh mahkemesine ihbarda bulunulması, atanan kayyımın duruşmaya davet edilmesi, göstermesi halinde onun delillerinin de toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucu uyarınca karar VERİLMESİ GEREKİR. Bu yön dikkate alınmaksızın, çocukla baba arasındaki soybağının belirlenmesini ana ve çocuğun isteyebileceği (TMK. m. 301/1), baba olduğunu iddia eden kişinin babalık davası açamayacağı gözetilmeksizin davanın “babalık” olarak nitelendirilmesi ve yazılı gerekçeyle reddi DOĞRU BULUNMAMIŞTIR. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ. 04.07.2011 (Pzt.) Kaynak :Corpus Arşiv |
03-11-2013, 22:45 | #27 | |||||||||||||||||||
|
Anayasa Mahkemesi TMK 291/2 “…HER HALDE DOĞUMDAN BAŞLAYARAK BEŞ YIL…” ibaresini iptal etti.
Anayasa Mahkemesi, 10.10.2013 tarihli toplantısında Sincan 2. Aile Mahkemesinin itiraz yolu ile yaptığı başvuru üzerine 2013/62 Esas sayısı ile baktığı dosyada, ergin olmayan çocuğa atanacak kayyımın, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, her hâlde doğumdan başlayarak beş yıl içinde soybağının reddi davasını açacağına dair 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 291/2. fıkrasında yer alan “…her halde doğumdan başlayarak beş yıl…” ibaresini Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir. Karar henüz resmi gazetede yayımlanmamıştır.
http://www.istanbulbarosu.org.tr/Det...atID=1&ID=8647 |
10-03-2014, 14:03 | #28 |
|
T.C.
YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ E. 2013/15385 K. 2013/17139 T. 5.12.2013 • BABALIĞIN TESPİTİ İSTEMİ ( Çocuk İçin Hak Düşürücü Sürenin Anayasa Mahkemesinin Kararı İle İptal Edildiği - Delillerin Toplanması ve DNA İncelemesi Yapılması Gerektiği ) • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Babalığın Tespiti Talebi - 4721 S.K. Md. 303/2'nin Anayasa Mahkemesi Kararı İle İptal Edildiği/Çocuk İçin Hak Düşürücü Sürenin Uygulanmayacağı ) • DNA İNCELEMESİ ( Babalığın Tespiti Talebi - Çocuk İçin Hak Düşürücü Sürenin Anayasa Mahkemesinin Kararı İle İptal Edildiğinden Delillerin Toplanması ve DNA İncelemesi Yapılması Gerektiği ) • ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI ( Babalığın Tespiti Talebi - Çocuk İçin Hak Düşürücü Süre İptal Edildiğinden Delillerin Toplanması Gereği ve DNA İncelemesi Yapılacağı ) 4721/m.301, 303 T.27.10.2011 E.2010/71 K.2011/143 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı ÖZET : Dava çocuk tarafından açılan babalığın tespitine ilişkindir. ''Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.'' hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş ve karar 08.02.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Mahkemece karar verilmesinden sonra Türk Medeni Kanunu'nun 303/2 . maddesi hakkındaki iptal kararı yürürlüğe girdiğinden ve Yasada çocuk için hak düşürücü süre artık bulunmadığından mahkemece taraf delillerinin toplanması, DNA incelemesi yapılması ve sonucuncakarar verilmesi gerekir. DAVA : Davacı Z.S. ile davalılar S.C. vd. aralarındaki babalığın tespiti davasına dair Ordu Aile Mahkemesinden verilen 26.09.2012 günlü ve 2011/555-2012/543 sayılı hükmün onanması hakkında Dairece verilen 30.05.2013 günlü ve 2013/7885-2013/9453 sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur. Bu isteğin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacı, anası H. ile davalıların mirasbırakanı İ'nin evlilik dışı ilişkilerinden 30.08.1983 tarihinde doğduğunu belirterek babalığın tespitine karar verilmesini istemiş, mahkemece hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dava reddedilmiş, hüküm Dairemizce onanmış ise de; dava Türk Medeni Kanunu'nun 301/1, 303/2 maddesine dayalı olarak, çocuk tarafından açılan babalığın tespitine ilişkindir. Aynı Yasanın 303/2. maddesinde ''Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.'' hükmü Anayasa Mahkemesinin 2010/71 Esas 2011/143 Karar ve 27.10.2011 tarihli kararı ile iptal edilmiş ve karar 08.02.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Mahkemece karar verilmesinden sonra Türk Medeni Kanunu'nun 303/2 . maddesi hakkındaki iptal kararı yürürlüğe girdiğinden ve Yasada çocuk için hak düşürücü süre artık bulunmadığından mahkemece taraf delillerinin toplanması, DNA incelemesi yapılması ve sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerektiğinden ve ret hükmü bu nedenle yerinde görülmediğinden davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin açıklanan nedenle kabulüne, SONUÇ : Dairemizin 30.05.2013 gün ve 2013/7885-9453 sayılı onama kararının kaldırılmasına ve mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle BOZULMASINA, temyiz onama harcı ile karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 05.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
15-02-2018, 14:35 | #29 |
|
Y8HD
Esas : 2017/3038 Karar : 2017/8880 Tarih : 13.06.2017 BABALIĞIN TESPİTİ --- --- YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ KARARI: DAVA TÜRÜ: Babalığın Tespiti Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13.06.2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Av. Duygu Kesler ve karşı taraftan davalı vekili Av. ... Vakkosoğlu geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü: Dava dilekçesinde; davacı ...'nin, annesi... ile davalı ...'un evlilik dışı birlikteliğinden dünyaya geldiği ve annesinin kızlık hanesine kaydedildiği, ....l'un babası olduğunun tespitine karar verilmesi istenmiş; davalı vekili davanın reddini savunmuş; mahkemece, davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından edilmiştir. Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un 301. maddesi kapsamında çocuk tarafından açılan babalığın tespiti istemine ilişkin olup, baba olduğu iddia edilen ... aleyhine açılmıştır. Babalık davası sonuçları itibariyle kamu düzeni ile yakından ilgili olup, mahkemeler istemle bağlı olmadan kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın re'sen de yapacağı tahkikatla elde edeceği bulgulara göre soybağını doğru olarak tespit etmek zorundadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 284. maddesinde; "Soybağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak kaydıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulanır: 1. Hakim maddi olguları resen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder. 2. Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hakimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hakim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 292. maddesinde ise; “(1) Uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun olmak, ayrıca sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkes, soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorundadır. Haklı bir sebep olmaksızın bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde, hâkim incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar verir. (2) Üçüncü kişi tanıklıktan çekinme hakkı bulunduğunu ileri sürerek bu yükümlülükten kaçınamaz." hükümleri yer almaktadır. 31.07.2004 gün ve 25539 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan... Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin 19. maddesi 41. fıkrasının "a" ve "b" bendinde; Biyoloji ihtisas dairesine incelenmek üzere gönderilecek biyolojik materyallerin hangi koşullarda toplanacağı ve gönderileceği düzenlenmiştir. Buna göre; "a) Mahkeme ve Cumhuriyet savcılıkları tarafından nesep tayini için gönderilen şahısların sol kollarının mühürlü olması, beraberlerinde nüfus cüzdanlarını ve mahkeme ile Cumhuriyet savcılıkları tarafından onaylanmış ve son altı ay içerisinde çekilmiş ikişer adet vesikalık fotoğraflarını getirerek mesai gün ve saatlerinde başvurmaları, b) Nesep tayini için ilgili şahısların bizzat gönderilememesi halinde; en az 5 ml olacak şekilde kapaklı, antikoagülan içeren (EDTA lı) tüplere kan örneklerinin alınması ve tüpün alt üst edilerek karıştırılması (pıhtılaşmayı önlemek için), dik pozisyonda naklini sağlamak için sabitleyici içine yerleştirilerek en kısa zamanda, kurye ile birlikte soğuk taşıma zincirine uyularak (plastik buz paketi içeren termos içinde) Biyoloji İhtisas Dairesine gönderilmesi, bu koşulların yerine getirilememesi halinde; emici vasıfta pamuklu beyaz bez üzerine 8-10 damla kan damlatılarak oluşturulan lekenin oda ısısında, güneş ışınlarından uzak, tozsuz, temiz bir ortamda doğal seyriyle kurutularak beyaz kağıda sarılmasını müteakiben zarflanıp etiket bilgileri yazılarak biyoloji ihtisas dairesine gönderilmesi," gerektiği belirtilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davanın ... Anadolu 1. Aile Mahkemesinde açıldığı, davalının ise .....da ikamet etmesi ve onar günlük iki istirahat raporu sunması sebebiyle ... Nöbetçi Aile Mahkemesi'ne talimat yazılarak DNA testine esas olmak üzere kan ve doku örneklerinin alınması istenmiş, talimat mahkemesine davalının tebligat yapılmasına rağmen gelmemesi üzerine zor kullanılarak müracaatının sağlanması ile elden takipli olarak (davalının kendisi) .. Hastanesine müzekkere yazılarak gerekli örnekler alınmış ve yine davalı tarafından numuneler talimat mahkemesine teslim edilmiş, talimat mahkemesi tarafından da... Kurumuna gönderilmiştir. Davacı, anne ....un kan ve doku örnekleri üzerindeki çalışma neticesinde de... Kurumu.... Dairesinin 91778600-101.02-1 -16416/689 sayı ve 26/02/2016 tarihli raporu ile de baba olduğu iddia edilen ...'in, çocuk ... için biyolojik babalığı reddedildiğine dair rapor sonucu dikkate alınarak davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekili yargılama aşamasında ve temyiz dilekçesinde davalıdan numune alınma şekline itiraz ederek şüphelerini dile getirmiş, 21.06.2016 tarihli oturumda ise ...'ya gidip örnek vermeye hazır olduklarını dile getirmiştir. Bu haliyle davalıdan alınan numunelerin... Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği 19. madde 41. fıkrasının "a" ve "b" bendindeki şartlara uygun alınmadığı, davacı tarafta bu konuda haklı olarak kuşku ve şüphelerin oluştuğu, hükme esas alınan raporun soybağını doğru olarak ortaya koyacak şekilde kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta ve yeterlikte olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılacak iş; yukarıda açıklanan mevzuattaki düzenlemeler doğrultusunda soybağının belirlenmesi için, davacı yanın ...'ya gidip örnek vermeye hazır oldukları beyanı da dikkate alınarak, çocuk ve ana ile davalının... Kurumu ... Grup Başkanlığı Biyoloji İhtisas Dairesine son altı ay içinde çekilmiş ve mahkemece onaylanmış ikişer adet vesikalık fotoğraflarıyla birlikte sevk edilerek, gerekli tıbbi materyallerinin alınıp, DNA tiplemelerinin ve genetik incelemenin yapılarak davalının baba olup olamayacağı konusunda yeniden rapor alınıp, sonucuna göre hüküm kurulmasından ibarettir. Bu yönler gözetilmeden eksik ve yetersiz inceleme ve araştırmayla davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün, 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.480,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 13.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
15-02-2018, 14:37 | #30 |
|
Y8HD
Esas : 2017/13143 Karar : 2017/10069 Tarih : 6.07.2017 DAVA, 4721 SAYILI TÜRK MEDENİ KANUNUN 301. MADDESİ KAPSAMINDA EVLİLİK DIŞI BİRLİKTELİKTEN DOĞUP ANNENİN KIZLIK HANESİNE KAYITLI ÇOCUĞUN ÖLÜ BABA MİRASÇILARI ALEYHİNE AÇTIĞI BABALIĞIN TESPİTİ İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. --- --- YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ KARARI: Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. Dava dilekçesinde, davalıların murisi ...'ın davacı ...'in babası olduğunun tespiti istenmiştir. Mahkemece babalığın tespitine karar verilmiştir. Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 301. maddesi kapsamında evlilik dışı birliktelikten doğup annenin kızlık hanesine kayıtlı çocuğun ölü baba mirasçıları aleyhine açtığı babalığın tespiti istemine ilişkindir. 1-Kamu düzeni ile yakından ilgili olan soybağının tespiti davalarında, Mahkemece, kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın soybağının doğru olarak tespit edilmesi zorunludur. Öncelikle baba olduğu iddia edilen ...'ın mezarının tespit edilip fethi kabir yapılarak ... incelemesine esas doku ve kemik örnekleri alınması, bu imkanın kullanılamaması halinde davacı ile kardeş olduğu iddia edilen davalılar arasında kardeşlik bağının olduğunu (aynı soydan geldiklerini) kanıtlar nitelikte.... incelemesi yaptırılması ve alınacak rapor ile tarafların diğer delilleri birlikte değerlendirilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken,...testi yaptırılmadan sadece davacı beyanları, bir kısım davalıların kabul beyanı ve tanık ifadeleri yeterli bulunarak davanın kabulüne karar verilmesi, Kabule göre de; 2- Baba olduğu iddia edilen ...'ın mirasçısı olmayan ... ile dava dilekçesinde davalı gösterilmesine rağmen karar başlığında davalı olarak yer verilmeyen nüfus müdürlüğü yönünden davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, 3- ... mirasçı olmayıp, ...'ın vasisi olduğu anlaşılmakla bu kişinin davalı olarak karar başlığında gösterilmesi, 4- Mirasçı ...'ın dava açılmadan önce 19.04.2013 tarihinde öldüğü ve mirasçılarının taraf sıfatıyla davada yer aldıkları anlaşılmakla, kararın başlık kısmında Fatma'nın davalı olarak adının yazılması, Doğru görülmemiştir. SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine gününde oybirliğiyle karar verildi. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 2 (0 Site Üyesi ve 2 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Yurdışında Evlilik Dışı Babalık Davası | seyitsonmez | Meslektaşların Soruları | 11 | 07-04-2010 14:08 |
babalık davası | hsc22 | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 24-03-2006 13:48 |
Babalık Davası | deniz75 | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 08-12-2003 11:01 |
Babalık Davası | gülten | Hukuk Soruları Arşivi | 4 | 27-02-2002 19:38 |
Babalık Davası | melike | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 18-02-2002 01:12 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |