|
Hukuk Soruları Arşivi THS Hukuk Soruları alanına 2000-2007 yılları arasında gönderilmiş eski soruların arşivlendiği forum alanımız. Bu alan yeni mesajlara ve yanıtlara kapalıdır ve sadece arşiv amaçlı olarak yayında tutulmaktadır. |
27-10-2006, 20:00 | #1 |
|
Menfİ Tespİt Davasi ZamanaŞimini Keser Mİ?
İcra takibinden önce açılmış bir menfi tespit davası.İhtiyat-i Tedbir de alınmış.Davalı (Alacaklı Banka) icra takibine geçemiyor ancak önceden elinde bulundurduğu teminat müşteri çeklerini yargılama devam ederken tahsil ediyor ve davaya konu borcun bir kısmı ödeniyor.
Davacı bunlarla ilgili talep ve dava haklarını saklı tuttuğunu dava esnasında beyan ediyor.Dava kabul ediliyor ancak mahkeme fazla ödemeleri dikkate almadan sadece Davacının Davalıya borçlu olmadığına hükmediyor,karar bu şekilde Yargıtayca onanıyor,kesinleşiyor.Davacının fazla ödemeleri dava etme hakkı (VARSA) açısından zaman aşımı ne şekilde hesaplanmalı? SAYGILARIMLA |
28-10-2006, 00:23 | #2 |
|
Sayın Kum,
Sorunuz biraz karışık geldi bana. Mesela "teminat müşteri çekleri ile ilgili haklarını saklı tutuyor" cümleniz. Yani bankaca tahsil edilen çekler , menfi tespit davasına konu değildi . Burada, ödemeler nasıl yapılmış, o önem kazanıyor. Aynı zamanda çeklerin teminat olduğu kanıtlanabiliyor mu? (sanmam) Kabul edildiğini bildirdiğiniz menfi tespit dosyanıza konu evraklar her ne ise, onlarla ilgili bir sorununuz yok. Burada başka bir konu karşımıza çıkıyor: Menfi tespit davasında, yalnızca borçlu olunmadığı bildirilen çek veya senetler mi tartışılmış, yoksa bankaya olan borcun (bir kredi ilişkisi?) yokluğu mu karar altına alınmış. Devamla, müşteri çekleri "kimden" tahsil edilmiş? Müşteri çekleri ödenince, davaya konu borcun bir kısmı ödenmiş oluyor demişsiniz, sonra dava kabul edildi demişsiniz, çeklerin dava konusu için verildiği kanıtlanabiliyor mu? Usule gelirsek, konu açık: İstirdat davası, borçlu olunmadığı iddiasına rağmen, cebri icra tehdidi altında yapılan ödemeler için açılabilir (veya tedbir kararı alınamamış olsa da menfi tespit davası açılmış ve görüşülmekte iken yapılan ödemeler bakımından davaya o kısım için istirdat olarak devam edilir). Çekler davanızın konusu olmadığına göre, ödendikleri tarihten itibaren en geç bir yıl içinde istirdat davası açılması gerekir. Ama bu paragrafta belirttiğim koşullar varsa (icra tehdidi altında ödeme veya tedbir alınamamış menfi tespit davası devam ederken ödeme) Bu unsurlar yoksa, ancak borçlar yasasına göre, sebepsiz zenginleşme hükümleri düşünülebilir. Saygılarımla... |
28-10-2006, 15:41 | #3 |
|
Sn.Demirel;
Yardımlarınız için Teşekkürler.Biraz daha açayım:
Önceki dava icra takibinden önce açılmış bir menfi tespit davası olup "Davalının davacılar aleyhine icra takibine geçmemesi" yönünde ihtiyat-i tedbir kararı vardır. 1-İşin doğası gereği çekler teminat çekidir ve zaten hem dava öncesi hem dava esnası banka kredi borcuna mahsuben virman yapmıştır. 2-Davadan önce 68/b hükmünde tüm üç aylık hesap özetlerine ve faiz oranına yasal süresinde itiraz edilmiştir. 3-Bu nedenle kredinin başından dava tarihine kadar olan süreç davada incelenerek faiz oranı indirimine gidilmiş,süreç içinde tahsil edilen çekler vadeleri itibari ile mahsup ederek,3 aylık hesap devreleri yöntemi ile dava tarihindeki sonuc bilirkişi heyetince yeniden hesaplanmıştır. 4-Hesaplama neticesi dava tarihi(açıldığı tarih) itibari ile borcun fazlası ile ödendiği saptanmıştır. 5-Ancak dava tarihinden sonraki tarihlere olan müşteri çekleri bu hesaplamaya dahil edilmemiş,davacı bunlarla ilgili talep ve dava haklarını saklı tuttuğu yönünde bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmuştur. 6-Yani dava devam ederken banka vadesi gelip ödenen müşteri çeklerini kredi hesabına virman yapmaya devam etmiş,dava kesinleşince (bankaya olan borcun yokluğuna karar verilince) hem bilirkişi tarafından hesaplanan fazla hem de dava tarihinden sonraki bu ödemeler boşa çıkmıştır. 7-Anlaşılacağı üzere Mahkeme ne Bilirkişi Raporunda dava tarihi itibari ile hesaplanan fazla ne de dava tarihinden sonra ki ödemeleri (davanın istirdata dönüştüğünü) dikkate almadan kredi borcu olmadığına karar vermiştir. 8-Davacı Menfi Tespit Davasına dayanarak; a)dava tarihi itibari ile hesaplanan fazlanın b)dava tarihinden sonra ki ödemelerin istirdatı istemi ile yeni dava açmıştır. Ancak İİK 72. mi yoksa BK. 62 kapsamında mı dava ettiği hususunda açıklama yapmamıştır. 9-Davalı İİK. 72 hükmünce zamanaşımı iddiasında bulunuyor.Esasla ilgili önemli bir savunmada bulunmuyor. SAYGILARIMLA; |
28-10-2006, 20:44 | #4 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Kum, Doğrusu dava tarihinden sonrasına ait olan çeklerin neden dava konusu edilmediğini, buınlara ilişkin hakkın saklı tutulduğunu anlamış değilim. (Belki bankanın giriştiği icra takibi varsa, sadece menfi tespite konu olanlar yönünden icra takibine geçildiği ve diğerlerini de kapsayacak biçimde açılacak menfi tespitin harç yönünden yekun oluşturmasından, bilemiyorum) Ama doğru olanı, tüm çeklerin (ve varsa senetlerin) davanın konusu içinde yer almasıydı. Şimdi anlaşılan, dava tarihi itibariyle borcun fazlasını ödemiş ve dava tarihi itibariyle dahi bankadan alacaklı konumda imişsiniz. Ama dava konusu edilmeyip de saklı tutulan çeklerle ilgili açılan bir menfi tespit (dolayısıyla dava devam ederken istirdada dönüşen) bir talep ve dolayısıyla hüküm söz konusu değil. Bu durumda, menfi tespit davası da borcun miktarının tespitini (talebinizde var olduğunu yazılarınızdan anladığım kadarıyla) içerip ve dava gününe dek dahi fazla olan ödemeleri de tespitle hüküm altına almış bulunduğundan (dolayısıyla günü gelmemişler için hiç borçlu olmayacağınızdan) , dava sırasında ödenen ve fakat dava konusu edilmemiş olan müşteri çekleri bakımından, ödendikleri tarihten itibaren , seçenekli olarak; -Müşteri çekleri icra takibine konu edilerek ödenmişlerse, ödendikleri tarihten itibaren bir yıllık süre içinde istirdat (İİK) , -Müşteri çekleri icra takibine konu edilmeksizin borçlu görünence ödenmişse, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ödenmesini istemek (BK.m.62). BK hükümlerine göre dava açılması durumunda dikkat edilmesi gereken pek çok nokta var: Maddeye göre talep tarihiniz "geri alma hakkınızın varlığını öğrenmenizden "itibaren başlar ve talep süreniz yine bu tarihten itibaren bir yıldır (veya her halukarda on yıl,öğrenmenin bir yıldan sonraki tarihte olması halinde) Konuyu bunlara göre değerlendirin, sonra gerekirse devam edelim. Saygılarımla... |
28-10-2006, 21:40 | #5 |
|
Sn Demirel;
Konuya çok güzel yaklaştınız çözmek üzereyiz:
Gerek O tarihe kadar ödenen ve gerekse vadesi gelmeyen çekler global olarak dava konusu edilmişti aslında.Şu şekilde özetliyorum: "30.09.2001 itibari (dava tarihi) davalı 100 Lira Talep etmektedir.Banka hesaplarımızda usülsüzlük yaptığından hesap bilgilerimizi ve faiz oranını gizlemektedir.Şu ana kadar tahsil edilen çekler ve diğer banka faiz oranlarına göre 30.09.2001 itibari ile en fazla 10 Lira borcumuz olması gerekir.30.09.2001 den sonrasına ise takribi 10 lira potansiyel müşteri çeki vardır.Bunların da ödenmesi halinde borcumuz kalmayacaktır.Şayet banka daha farklı bir hesap yürütmüş farklı bir faiz oranı uygulamış ise de artık tarafımızca kabul edilmeyecektir,çünkü noter ihtarı ile bu bilgiler talep edildiği halde cevap verilmemiştir." (Ancak size katılıyorum avukat tek tek çeklerin dökümünü sunmalıydı,toplam global yekünden bahsetti sadece.) (1)Mahkeme bankanın faiz oranı bildirim yükümlülüğünü ihtarlara rağmen yerine getirmediğinden bahisle mümasil banka kredi faiz ortalamasından hesap yapılmasına hükmetti.Bu tahminimizinde altında bir faiz oranı idi. (2)Banka dava açıldıktan hemen sonra hesap kat ihtarnamesi göndererek aynen yazıyorum :"100 TL borç olduğunu ancak hesaplarda sistem kaynaklı mükerrer faiz tahsilatı yapıldığı gerekçesi ile geriye dönük kompanse neticesi 30.09.2001 borcunun 85 Liraya baliğ olduğunu" ihtar etti. Yani 15 lira bankanın dava esnasında kendi yaptığı tenkisat(2),mesala 5 lirada faiz oranından (1) ötürü bilirkişi raporunda 30.09.2001 sonrası hesaba dahil edilmediği halde 20 lira fazla ödeme yaptığımız saptandı.30.09.2001 den sonrasına olan çekler normal olarak tahsil edilip krediye 10 lira daha virman yapılmış,2 tanesi protesto olmuş fakat tedbir olduğu için takibe koyamadılar,iade de etmediler halen ellerinde. Bizde karar kesinleştikten hemen sonra hem bu 30 lira için birikmiş faizi ile birlikte(TCMB avans faizinden hesaplayıp) istirdat isteyip hemde ellerindeki 2 adet çek ile 1 adet teminat senedimizin iadesi için dava açtık. Sanıyorum anlaşılmayan hususları açıkladım.İlginize çok teşekkürler. SAYGILAR |
28-10-2006, 23:32 | #6 | |||||||||||||||||||
|
Anladığım; dava konusu edilmeyen (saklı tutulan) çekler, günü, üzerlerinde yazılı keşide tarihi geldikçe ödensin mantığıyla hareket etmişsiniz. Onları dava etmemişsiniz, çünkü onları ödemeyi kabul etmişsiniz. (10 lira dava açıldığında ödenmiş olan, 10 lira da çeklerle ödenecek ve borç kapatılmış olacak iddiasıyla)
Buna karşın bilirkişi verdiği raporda, davadan sonraki 10 liralık yapmayı kabul ettiğiniz ödemeleri gözetmeksizin, dava tarihine dek mevcut ödemeleri hesaplayarak, dav atarihi itibariyle dahi fazla ödemeniz olduğu sonucuna varmış. Doğru mu? Doğru kabul ederek,devam ediyorum:
Çekler protesto edilmez, senettir protestoya konu olan. Çek ve kaşelendi, yahut senet ve protestoya maruz kaldı diyerek yine devam edelim. 30.09.2001 tarihinden sonra (normal olarak tahsil edilip dediğiniz) tahsil edilenler mi istirdata konu ettikleriniz? (Takibe konmayanları ödemediniz herhalde?) Konu açılmıyor, karışıyor sanki |
29-10-2006, 00:37 | #7 |
|
Sayın Demirel;
Ben yanlış anlattıkça siz doğru anlamaya devam ediyorsunuz.
Evet Davayı açtığımızda biz en fazla 10 Lira borcumuz çıkar mantığı ile 10 lirada kalan çekimiz var tarihi geldikçe ödenir,dosya bilirkişiye tevdii edilene dek borçta biter dedik.(Çünkü Çeklerin en uzunu temmuz 2002 gibiydi.) Evet Bilirkişi 2003 te verdiği raporda davadan sonra 10 lira yapmayı kabul ettiğimiz ödemeleri gözetmeksizin dava tarihine kadar mevcut ödemeleri hesaplayarak dava tarihi itibari ile dahi fazla ödememiz olduğunu saptadı.Aynen Doğru. Çekin protesto edilmesi terimini ticari hayattaki gibi yanlış kullandım.Evet 30.09.2001 den sonrakilerin 2 tanesi karşılıksız diye kaşelendi,diğerleri normal olarak tahsil edilip kredi hesabına virman yapılmış. Bu tahsil edilenleri(Vadeleri 01.10.2001-30.07.2002 arası) istirdata konu ettik + Bilirkişinin 30.09.2001 itibari ile tespit ettiği fazla ödemeyi de konu ettik. Davalı hepsi için zaman aşımı itirazında bulundu. Karşılıksız çıkanları yani takibe de konamayan 2 çeki ödemedik,halen ellerinde duruyor.Bir tanede kredi kullanırken verdiğimiz kendimize ait açık teminat senedi var.Bunların(2 müşteri çeki+ 1 senet) ise geri verilmesini talep ettik. Saygılarımla; |
29-10-2006, 01:00 | #8 |
|
Sebepsiz zenginleşmede, ödenmemesi gerektiği halde , ödenmesi gerektiği inancıyla yapılan ödeme sözkonusu olduğu için, iadeye hakkınız olduğunu öğrendiğiniz tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi sözkonusu.
30.09.2001 tarihinden sonrasına ait çekleri hangi tarihte ve davanızın hangi aşamasında ödediniz? |
29-10-2006, 01:06 | #9 |
|
Olayınızdaki istirdat kelimesine takıldım ama nihayetinde hakim gösterilen hukuki sebeple bağlı değil. Neticeten talep kısmında, fazla ödemelerin size iadesini istiyorsunuz.
Yeni açtığınız davanın BK.m.62 ye dayandığını ve en geç menfi tespit davanızın kesinleştiği tarihten itibaren (iade alacaklısı olduğunuzu kesin olarak öğrendiğiniz tarihi bu tarih kabul ederek) bir yıl içinde yeni davanızın açılmış olması gerektiğini düşünüyorum. Saygılarımla |
29-10-2006, 01:43 | #10 |
|
Sayın Demirel;
Aslında dava dilekçesi 10.10.2001 tarihinde verilip,30.09.2001 itibari ile dava açıldığı ifade edildi.Bunun nedeni kredinin 3 er aylık hesap devreleri şeklinde yürümesi ve son 3 aylık hesap kesim tarihinin 30.09.2001 olması idi.Bu tarihe ait hesap özetide 16.10.2001 de yani davadan sonra tarafımıza tebliğ oldu.Dava açmış olmamıza rağmen Ne olur ne olmaz diye buna da noterden süresinde itiraz ettim,Avukat bu hesap özeti ve itirazı bir dilekçe ile mahkemeye sundu.
Ödemeler dediğim gibi 01.10.2001-30.07.2002 arası muhtelif tarihlere dağılmış.Bu arada 2-3 duruşma oldu,ağırlıklı olarak davalı tarafın ihtiyat-i tedbire itirazı görüşüldü.Yani ödemenin büyük bölümü dava dilekçesi verildikten sonra ve dava esnasında yapıldı diyebiliriz.30.09.2001 itibari ile bilirkişnin lehimize hesapladığı fazla ise 31.12.2000-30.09.2001 arası 3 adet 3 er aylık hesap devresinin bir sonucu.Sanırım bu fazla ödemenin hukuken 30.09.2001 de yapıldığı kabul edilebilir(Bunda da son söz sizindir,benimki sadece tahmin.) Ancak bu fazlalığı davanın sonuna doğru verilen ek raporda anladık.Dolayısı ile geriye kalan 10 liralık ödemeninde boşa çıktığını öğrenmiş olduk.Bu durumda geri istemeye hakkımız(VARSA) olduğunu öğrendiğimiz tarih Ek Raporu tebliğ aldığımız tarihmidir?Yoksa davanın kesinleşme tarihi mi?Çünkü ek rapora itiraz edildi ama itiraz görüşülüp reddedildi.Bu yönde ki Temyiz talepleri de reddedildi. Evet Davalı yanda istirdat kelimesine takılıp Menfi Tespit Davası istirdat davası için zaman aşımını kesmez diye 19.HD. 1999/4174 E. 1999/5016 K. 20.09.99 kararı sundu.(1) Bizim avukat cevaba cevabında:"istirdat kelimesi kullanmamız davanın İİK. 72 ye göre açıldığı anlamına gelmez.Zira BK.62 ve devamı maddelerde sık sık istirdat kelimesi geçmektedir.Yine ceza hukuku,eşya hukuku,medeni hukukta sıkça kullanılmaktadır.Kaldı ki davanın bir an için İİK. 72 göre açıldığı varsayılsa dahi fazla ödeme yapıldığı menfi tespit yargılaması esnasında ortaya çıktığı ve dava devam ederken ödeme yapıldığı için süre Menfi Tespit Davasından sonra başlayacaktır" deyip 19. Hukuk Dairesi Esas No: 1997/4945 Karar No: 1997/10103 Karar Tarih: 27.11.1997 kararı ekledi.(2) Birde 12.HD. 2002/2525 E. 2002/3516 K. 18.02.2002 T. kararı var.,Kafam iyice karışt:Bu karar ise TTK 662 hükmünce Menfi Tespit davası zaman aşımını keser diyor.(3) (1),(2),(3) hiç bir içtihat birbirini tutmuyor.Netice de mahkeme öğle veya böğle bir karar verecek.Ben burdaki genel mantığı öğrenmeye çalışıyorum.Siz ne buyurursunuz? SAYGILAR; |
29-10-2006, 18:38 | #11 |
|
Merhaba,
Öncelikle konuda "zamanaşımı" olarak ifade edilen ibareyi "hak düşürücü süre" olarak değiştirmek gerekir.Hak düşürücü sürenin kesilmesi ise mümkün değildir. Yine, İİK anlamında istirdat davasının usule ve esasa dair iki adet unsuru bulunmaktadır.Birincisi davanın "cebri icra tehditi altında ödenmesi" ikincisi ise "borçlu olunmayan paranın ödenmiş olması"dır. Siz icra takibinden önce açmış olduğunuz menfi tespit davasında sözkonusu borçla illgili "icra takibini önleyici" tedbir kararı almışsınız. İİK 72'ye göre açılmış olan menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşebilmesi için ortada bir "tedbir" kararı olmaması gerekir. Ortada bir tedbir kararı varken borcun ödenip ayrıca istirdata gidilmesi mantıklı ve hukuki değildir. Çekler asıl borçtan bağımsız borç doğurduğundan menfi tespit davasına ayrıca ve açıkça konu edilmeliydi.Eğer kredi sözleşmesinde çeklere bu konuda açık atıfta bulunulmuşsa menfi tespit davacısı açısından ispat kolaylığı doğmuş olur.Aksi halde çeklerin teminat amaçlı olduğunun kesin delille kanıtlanması gerekir. Çekler hiç konu edilmeden alınmış olan menfi tespit ilamının bunlara da tevcih edilmesi kanımca imkansızdır.Bu anlamda davacı vekilinin davayı açarken ; davalı vekilinin de esas savunmasını yaparken bu hususlara dikkat etmemiş olduklarını düşünmekteyim. Sonuç olarak düşüncelerim: - İstirdat davasına konu edilmeyen çekler açısından, alınmış olan menfi tespit ilamı uygulanamayacaktır; ayrıca burada İİK anlamında istirdat davasından söz edilemez. - Çeklerin mevzubahis alacağa mahsuben tahsil edilmesi konusunda karşı tarafça yazılı bir açıklama yapılmışsa veya bunların sözkonusu alacağın teminatı olduğu hususu kredi sözleşmesi gibi yazılı bir belgede öngörülmüşse BK 62 gereğince haksız zenginleşme davası açılabilir; rızaen ödeme sözkonusu değildir. (bu davada menfi tespit hükmü yazılan şartlar gerçekleşmise kesin delil sayılacaktır) -BK 62 açısından dava açma süresi 1 yıldır.Bu süre zarar görenin istirdata hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlar.Menfi tespit davasında çekler dava konusu yapılmamış dahi olsa, yukarıda açıkladığım "karşı tarafça zımnen kabul" ve "kredi sözleşmesindeki atıf" gibi hususların bulunması dava açma süresini uzatır.Aksi halde dava açma süresi tahsilatın yapıldığı ve bunun öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıldır, bu sürenin kesilmesi ise sözkonusu değildir. Çeklerin ilama konu borçla ilintisi yoksa veya bu husus ispatlanamamışsa davanın önce süreden aksi halde esastan reddedilmesi gerekir. Kolaylıklar dilerim |
29-10-2006, 19:57 | #12 |
|
Sayin Akpinar;
İlginize teşekkürler:
Evet ihtiyat-i tedbir olduğu için icra takibi yapılamadı ancak yine de dava devam ederken yokluğunun tespiti istenen borcun bir kısmı dava esnasında ve rızamız dışında ödendi.Bu ödeme davalı bankanın dava öncesi tek yanlı tasarrufu ile bloke konan çekler üzerinden gerçekleşti.Tek yanlı tasarruf diyorum ve rızamız dışı diyebiliyorum çünkü davadan çok önce davalı bankanın tüm hesap özetlerine itiraz edip mündericatlarını reddettiğimizi,yapılmış ve ilerde yapılcak faiz tahakkuku ve krediye virmanlara muvaffakatımız olmadığı tüm uygulamalara itiraz ettiğimizi noterden ihtar etmiştik.Davayı bunlar üzerine ve kısmi dava olarak (fazlayı talep hakkı saklı kalmak kaydı ile) açmıştık.Acaba bu durum İİK. 72 açısından bir istisna -yani tedbire rağmen rıza dışında yapılmış bir ödeme-teşkil edermi? Çeklerin teminat çeki olduğunda ve aynı kredi hesabına bağlı olduğunda husumet yoktur.Çünkü davalı taraf hem dava öncesi hemde dava devam ederken bunları tahsile devam edip krediye virmanlamış,yani bu şekilde muhasebeleştirmiş.Yani sanıyorum ilama konu borçla ilgili.Zaten her iki davada da karşı tarafın aksi bir iddiası olmadı. Bu çeklerin hepsi menfi tespit davasına konu edildi.Şöyle ki davalı taraf 30.09.2001 itibari ile 100 lira talep ediyordu.Biz o tarihe kadar olan çekleri dikkate alaak en fazla 10 lira borcumuz çıkar,zaten 30.09.2001 sonrasına da takribi 10 liralık çek var,onlarda ödenince borcumuz kalmayacaktır şeklinde dava açtık. Ancak Bilirkişi raporunda davadan sonra 10 lira yapmayı kabul ettiğimiz ödemeleri gözetmeksizin dava tarihine kadar mevcut ödemeleri hesaplayarak dava tarihi itibari ile dahi fazla ödememiz olduğunu saptadı.Böylelikle hem 30.09.2001 itibari ile hesaplanan fazla hem de dava esnasında tahsil edilen 10 lira boşa çıkmış oldu ancak mahkeme sadece borcun yokluğuna karar verdi. Bizde aynen bu açıklamalarla geri alma davası açtık,ancak avukat istirdat isteminin İİK.72 mi ypksa BK. 62 mi olduğunu açıklamamış.Bu dava İİK 72 göre açılmıştır gibi bir iddia yok ama sebepsiz zenginleşme veya bk 62 gibi bir ifadede yok.Davalı tarafta bu istirdat kelimesine dayanarak süre itirazında bulunuyor.Sizce mahkeme bunu ne davası olarak değerlendirir? Diyelimki biz İİK. 72 diye açmışız,mahkeme bunun bir sebepsiz zenginleşme olduğuna resen karar verebilirmi? Ve diyelim ki mahkeme İİK.72 olarak kabul etti ,bu durumda hak düşürücü ne zaman başlar?Yargıtay bazı kararlarında TTK 662 gereği menfi tespit süreyi keser,bazılarında ise kesmez diyor?Bazısında ise ödeme menfi tespit esnasında yapıldı ise süre davadan sonra işler diyor?Bu çelişki neden? SAYGILARIMLA |
29-10-2006, 20:18 | #13 |
|
Tedbir hangi hususta alındı?Tedbirin konusu "davacı ile davalı arasındaki kredi sözleşmesinden doğan borçla ilgili icra takibi açılmaması" ise neden çekler hakkındaki bloke kaldırılmadı veya çeklerin ödenmemesi hususu özellikle tedbiren istenmedi?Daha önce de belirtmiş olduğum gibi çek mücerret borç doğurur ve aksinin ispatı borçluya düşer.Bu anlamda bahsettiğiniz İİK 72 açısından bir istisnadan, yani istirdat davası açılması için "icra tehditi atında yapılan ödemeden" bahsetmek mümkün değil. Eğer çeklerin borçla ilgili olduğunda husumet yoksa bunlar açısından sebepsiz zenginleşme davasındaki dava açma süresi en erken ilgili menfi tespit hükmünün kesinleşmesiyle başlar.Bu anlamda açmış olduğunuz davada usuli açıdan sorun olmayacaktır.
Siz dava açarken çekleri de dava konusu yaptığınızı iddia ediyorsunuz.Ama dava süresince bu çeklerin takas/mahsup yoluyla borcunuzu düşereceğini düşünmüşsünüz yani çeklerin borcunuza karşılık olduğunu bir anlamda kabul etmişsiniz.. Menfi tespit davası borcu olmayanın veya / o kadar olmadığını iddia edenin açtığı davadır.Sizin davanızda yapılan yargılamada dava tarihi itibariyle hiç borcunuzun olmadığı ortaya çıkmış.Bu anlamda dava safahatinde çekle yapılan ödemeler dikkate alınmamış YANİ ORTADA MÜKERRER ÖDEME VAR.SİZ MÜKERRER ÖDEMEYİ, ÇEKLERİN ÖDENMİŞ OLAN BORÇ İÇİN TAHSİL EDİLDİĞİNİ ispatlayacaksınız! Davada hukuki tasnif hakime aittir.Siz BK uyarınca haksız zenginleşme davası açtığınız konusunda hakimi ikna etmelisiniz.Zaten bu hususta hakim davacı lehine yorumda bulunur. Karşı tarafın davayı yanlış bir yöne çekmesi üzerine sizin de savunmanızı bu yanlışlık üzerine kurmanız karşı tarafın lehine olacaktır. Olayda icra hukuku anlamında bir istirdat davası değil Borçlar hukuku anlamında bir haksız zenginleşme /mükerrer ödeme davası bulunmaktadır. Siz mükerrer ödemenizi ispat ederken 1)menfi tespit ilamına 2)kredi borcu ile çeklerin arasındaki hukuki bağa ve bu hususta ihtilaf olmamasına 3) teminat senedi niteliğine dayananacaksınız. Kolay gelsin |
29-10-2006, 20:33 | #14 |
|
Sayın Akpunar,
Davada sayın Kum'un anlattığı kadarıyla, tek tek menfi tespit davasına konu çekler değil, "kredi ilişkisi" tartışılmış ve global olarak alacak-verecek hesabı yapılmış. (haklarını saklı tuttuklarını belirttikleri çekler açısından bireysel olarak o çekler için davanın menfi tespit davası olarak görüşüldüğünü ve dolayısıyla istirdata konu edilebilmeleri ihtimali sözkonusu değil, ancak bu kredi ilişkisinin tartışıldığı menfi tespit davası neticesinde verilen hükmün, dava sonrası tahsil edilen çekler bakımından, bilahare açılmış olması gereken BK.m.62 ye dayalı iade davası anlamında önemli bir delil olacağı da tartışmasız) Benim aklıma takılan tek nokta şu: Davanın sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası olarak görüşülmesi esnasında, bir yıllık öğrenme süresinin başlangıcının ne kabul edilmesi gerektiği noktası. Yanıtımda menfi tespit davasının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl dedim. Ama ek bilirkişi raporunun tebliğ tarihi de beni düşündürmüyor değil. Çünkü sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı görüşülen davada , önceki menfi tespit davasının başı sonu, mebfi tespit ve istirdat davalarındaki usul, bizi ilgilendirmiyor. Sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılabilmesi için, kişinin , gerçekte ödemesi gerektiğine inandığı bir borcu ödemesi, bilahare ödemesi gerekmediğini, iade alacaklısı olduğunu öğrenmesi gerekiyor. Gerçekten olayda da ek bilirkişi raporuna dek, kişi sonraki çekleri ödemesi gerektiği inancında. Ama raporla birlikte alacaklı çıkarıldığını öğrenmiş oluyor, dolayısıyla, BK.m.62 çerçevesinde görüşülecek dava için işlemeye başlayacak saatin,ek raporun tebliğ edildiği an olduğu da düşünülebilir diye tereddüt ediyorum açıkçası. |
29-10-2006, 20:54 | #15 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Şehper,
Sebepsiz zenginleşme davası açısından dava açma süresinin hesabında farklı yorumlar yapılabilir.Ama öncelikle bir karar eklemek istiyorum.
Olayda taraflar arasında bir kredi sözleşmesi olduğunda ihtilaf yoktur.Çeklerin kredi borcuna mahsuben tahsil edildiğinde de ihtilaf yoktur! Bu açıdan burada Sayın Kum davasını borç sebeplerinden SÖZLEŞME ve sözleşmeye aykırı olarak mükerrer tahsile dayandırabilmelidir. Kararda takip üzerine para ödenmiş olması sözkonusu olsa da aynı kararın bizim olayımızda da uygulnamaması açısından hiçbir neden yoktur.Sözleşmeye dayanmak Sayın Kum için hem SÜRE hem de İSPAT açısından avantajlı hükümler doğuracaktır. İlgili karar mahkemeye ibraz edilerek hukuki tasnifin bu şekilde yapılması hususunda iddia da bulunmak gerekir. |
29-10-2006, 22:37 | #16 |
|
Sn Akpinar;
Olaya çok farklı bir boyut (BK.125) Getirdiniz.Ama gerçekten de "Karşı tarafın davayı yanlış bir yöne çekmesi üzerine sizin de savunmanızı bu yanlışlık üzerine kurmanız karşı tarafın lehine olacaktır" teziniz gerçekleşti.
Onlar cevapta İİK 72 ye göre süre itirazında bulununca bizim avukat cevaba cevabta heman "davanın bir sebepsiz zenginleşme" olduğunu açıkladı.Oysa sizin sunduğunuz karar göre her ikiside değil.Başlı başına kredi sözleşmesi uyuşmazlığı ve 10 yıl sözkonusu. Zaten yargıtayca onanan menfi tespit davamız tamamen Banka Kredi Sözleşmesine dayalı bir uyuşmazlık olarak görüldü karara bağlandı.Geri alma davası da tamamen bu davanın devamı niteliğinde açıldı. Bzim bu karara dayanıp zaman aşımı 10 yıldır şeklinde bir savunma da bulunmamızda sakınca varmı?Ne bileyim savunma genişletilmesi yasağını ihlal olumu? Dediğim gibi dava dilekçesinde davamızı kesin bir kanun maddesine bağlamadık,ancak cevaba cevapta "sebepsiz zenginleşme" olduğunu açıkladık. SAYGILAR; |
29-10-2006, 23:06 | #17 |
|
Sayın Kum,
Sayın Akpunar sorununuzu radikal olarak çözdü Kanımca kararı ibraz etmeniz yeterli olacaktır. Sn.Akpunar'a teşekkür ederiz. Saygılarımla. |
29-10-2006, 23:36 | #18 |
|
Sayin Demİrel;
Evet öğle görünüyor ama sizin açıklamalarınızda çok yararlıydı.Dediğim gibi dava bahane ders gibi çalışıyorum.Eğer #10 numarada yargıtay karaları ile ilgili sorumlada ilgilenirseniz çok memnun olurum.Bu banka kredi uyuşmazlığı ama iş hayatında diğer uyuşmazlıklar ile daha sık karşılaşıyorum.O yüzden genel mantığı çözmek istiyorum.
Saygılar,Teşekkürler. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
icra dosyasından para çekilmesi zamanaşımını keser mi? | Kibitzer | Meslektaşların Soruları | 7 | 24-07-2013 11:38 |
Mal Beyani Ceza Davasi | özge akbıyık izmir | Meslektaşların Soruları | 9 | 27-05-2011 12:29 |
kısmi ödeme zamanaşımını keser mi | balturk | Meslektaşların Soruları | 10 | 04-12-2010 17:28 |
Menfİ Tespİt Davasi-bono Bedellerİne KarŞilik Parsel VerİldİĞİnİn İspati | Ersin KUŞ | Meslektaşların Soruları | 2 | 25-01-2010 10:49 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |