12-03-2013, 16:57 | #1 |
|
Mahkemenin avukata "görev" verme yetkisi var mıdır?
Sayın meslektaşlarım,
Böyle bir sorun ile karşılaştık... Mahkeme avukata görev verebilir mi? Mahkeme yargıcının böyle bir yetkisi var mıdır? Sorunun kaynağı bir ara karar. Ara karar aynen şöyle: "...varsa taraf vekillerinin müvekkilleri olan asıllara, Hukuki Sorunların Sulh ya da Uzlaşma Yoluyla Çözümlenmesinin yasal dayanakları ile birlikte mahiyet ve önemini ayrıntılı bir şekilde anlatmalarına, bu görevini yerine getirmeyen vekil hakkında 6100 sayılı HMK’nun 329. maddesi gereğince disiplin hükümlerinin uygulanma imkanının bulunduğunun da bilinmesine" Biz bu ara karara karşı düşüncemizi belirtmeden önce THS dostlarımıza danışalım, görüşlerini alalım dedik. Bir makamın, bir başka makama görev verebilmesinin ön koşulu olarak, makamlar arasında astlık üstlük ilişkisinin var olması gerektiğini düşünüyoruz. Davayı gören yargıç ile taraf vekili avukat arasında hiyerarşik bir ilişki var mıdır? Kabule göre de (severim bu klişeyi) HMK 329'un hedeflediği amaç ile yukarıdaki "görev" içerik olarak uyuşmakta mıdır? Diğer bir anlatımla, HMK 329'un olayda uygulanma yeri var mıdır? Ama asıl soru tabii ki şu: Yargıç, avukata görev verebilir mi? Tüm bu kaos içinde belki tali önem taşımakta ama, ara karara hakim olan üslup hakkında düşünceleriniz nelerdir? Tüm dostlara selam ve saygılarımla... |
13-03-2013, 12:38 | #2 |
|
Anladığım kadarıyla hakim epey sinirlenmiş. Avukata sorumluluk yüklenebilir ama görev verilemez. HMK md. 329'un konuyla hiçbir ilgisi bulunmuyor. Ayrıca, yanlış biliyorsam düzeltiniz, artık uzlaşmak da mümkün değildir. Çünkü uzlaşma duruşmaya kadar gerçekleşebilir. Artık sadece sulh imkanı vardır.
|
13-03-2013, 14:28 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Yok sayın meslektaşım, yanlış anlama olmasın yargıçta herhangi bir sinirlilik falan yok. Bu "ön inceleme tutanağında" yer alan bir ara karar. Yani mahkemenin dosyayı ele aldıktan sonra verdiği ilk ara kararlardan...Taraf vekilleri ve yargıç henüz yüz yüze bile gelmedi...Dilekçelerin teatisi aşamasını yeni bitirdik. Bu mahkeme muhtemelen, (bu konuyu henüz araştırmadım) tüm ön inceleme tutanaklarında aynı yönde karar veriyor; yani bize has bir karar değil. Saygı ile... |
13-03-2013, 15:19 | #4 | |||||||||||||||||||
|
Böyle bir görevlendirme olamayacağı gibi, yapılmış ise -ki somut durumda kabul etsek de etmesek de yapılmış- avukatın disiplin sorumluluğuna gidilebilmesinin mümkün olmadığı ve gidilse dahi görevini yerine getirmediği sonucuna varılamayacağı ve varılsa da bunun isabetli olmayacağını; ayrıca, ön inceleme tutanağı da olsa hakimin bu yönde "ara karar" oluşturmasının hukuk etiği açısından hatalı ve nahoş olduğunu düşünüyorum. Saygılarımla.. |
22-03-2013, 18:16 | #5 |
|
Sayın meslektaşım;
Yargılamaların hızlanması adına getirilen yasal düzenlemeler ve akabinde yeni usül hükümleri, uygulayıcıların ufuklarını biraz fazla genişletmiş gibi gözüküyor Ancak, ben burada karar vericinin avukata görev verme saikiyle hareket ettiğini düşünmüyorum. Pek tabi ki, görev verme saikinin olmaması, bu konuda ara karar oluşturulmasına da engel teşkil etmemiş maalesef. Bu bakımdan size, ara kararı yerine getirme/getirmeme, dilekçe verme/vermeme v.b. seçimler doğuyor. Ben olsam, hukuki metin ve uzun kanun maddeleriyle bezeli, büyük puntolarla 'avukata görev verilemez' ifadelerinin yazılı olduğu tepkisel dilekçemi vermeden önce, karar vericinin kapısını çalarak, ara karardaki ifadesini sorardım veya daha sağlıklı bir şekilde, mahkemeye vereceğim bir dilekçe ile müphem ve muğlak olan ara kararın açıklanmasını talep ederdim(benim için muğlak çünkü) Gelecek cevaba göre de, hukuki argümanlarımı kullanırdım.(ara karardan rücu talebi v.b.) Ara karardaki üslup bakımından, illa ki bir görüş oluşturmak gerekecekse de; Gözümle gördüğüm ve dilekçeme cevap aldığım/almadığım bir hakimin üslubu hakkında yorumda bulunmayı tercih ederdim. Zira, bazen göz yanıltır, akıl kısa gelir... Değişik uygulamalara/uygulayıcılara sahne olan bir dönemdeyiz. Umarım, hukuki ve meşru uygulamalar yerleşik hale gelir ve adalet adına gelişim sağlanır. Sizin, açtığınız bu konu bence bu amaca hizmet ediyor. Selam ve saygılarımla. |
22-03-2013, 18:27 | #6 |
|
Konuya fayda sağlaması ve konunun genişlemesi bakımından;bazı meslektaşların kendi iradeleri doğrultusunda ''müzekkerenin elden takip edilmesine karar verilmesi'' taleplerini değerlendirmelerinize sunuyorum.
Burada, kendi isteğimizle hakimin bize görev vermesini istemiş olmuyor muyuz? Yaman çelişkiler |
22-03-2013, 18:30 | #7 |
|
aslında konumuz olan ara kararı inceleyince sulhe teşvik eden bir mahkeme var. ve dava açılmadan önce sulhe teşvik olma uzlaştırma vb. yönünde kanunların gözünde avukatların görevi olduğu düşünülebilir.
|
22-03-2013, 21:05 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Hukuk ve muhakeme ölçüsünden uzak, fevkalade yanlış bir metin okuduğum... Maddi hukuka da aykırı, medeni usul hukukuna hakim ilkelere de, her şeye... İşgüzarlık, ölçüsüzlük... Umarım bir şekilde (kendi kendine, temyiz/bozma, teftiş, disiplin cezası ne ise) kendisini düzeltir.. |
24-03-2013, 22:20 | #9 |
|
Allah allah enteresan bir ara karar olmuş hakikaten. Hakimin buradaki HMK m. 329 göndermesinden davacı tarafın kötü niyetle dava açtığını düşünüyor olabileceğini farz ediyorum ama öyle bile olsa "uzlaşmazsanız fena yaparım" diye emir verir gibi bir metni kaleme almasının bir açıklamasını bulamıyorum.
|
25-03-2013, 00:04 | #10 |
|
Bence kendi içinde HMK hükümlerine aykırı ve kabul edilemez bir ara karar.
Öncelikle –kabul anlamına gelmemekle birlikte - ara karar oluşturulurken Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ na aykırı davranılmış. Yargıç bu ara kararı oluştururken ve kendince vekillere bir görev yüklerken HMK madde 74 gereği taraf vekillerinin SULH için özel yetkisi olup olmadığını kontrol edip ara kararına yansıtmış mıdır? Bu bağlamda vekiline sulh yetkisi vermeyen asiller için sulhe TEŞVİK (HMK 137,139,140,320) hükümleri uygulanabilecek midir? Kaldı ki yetki olsa bile yine HMK 188 gereği sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrarın tarafları bağlamayacağı açık hükümken ve müvekkil sırrını saklama yükümlülüğü bizler için halen yürürlükteyken !! taraf vekillerine “ biz tarafları sulhe teşvik ettik ama sulh olmadılar, bakın bu belgede ispatı ” gibi bir yükümlülük yüklemenin kabul edilemez olduğu açıktır. Yine hayatın olağan akışı çerçevesinde taraflar sulh olsaydı herhalde yıllarca süren davalar için huzurda olmazlardı. Yeni yasadan sonra davalı vekili olduğum dosyalardan sadece iki tanesinde HMK madde 329’ un uygulanmasını talep ettim. Benim yorumum “ davanın yarattığı sonuç itibarıyla davacının kötüniyeti ve davada uygulanması gereken hükümler çerçevesinde davacının açıkça dava açmaya hakkı olmadığı idi ”, henüz bir karar verilmedi ve bildiğim kadarı ile bu madde ile ilgili bir Yargıtay kararı da yok. Ancak HMK madde 329’ un sulh hükümleri ile ilgisi olduğunu da hiç düşünmüyorum. Sonsuz olasılıkla dolu hukuki uyuşmazlıklarda bu maddenin bu denli dar yorumlanmasını ve özellikle 2. Fıkra gereği düzenlenen para cezasının vekillere yansıtılmasını, hem müvekkil sırrını saklama yükümlülüğü ilkesi, hem HMK madde 188, hem de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ nın 36. Maddesi karşısında hukuki dayanaktan yoksun ve abes buluyorum. Öncelikle ara karardan rücu, kabul görmemesi halinde Anayasaya Aykırılık iddiasında bulunulabileceğini düşünüyorum. Aksi durumda ve en azından içtihat oluşana kadar bu tür ara kararlar ile yükümlülük altına sokulmaya çalışılmak mesleğimizin geldiği noktayı daha da gerilere götürecek niteliktedir. Hukuk kültürüne uzak vatandaşlara, hatta hukuktan korkan vatandaşlara sahip ülkemizde, hukuki terimler ile müvekkile bırakın haklarını, sulh konusunu, mahiyetini, sonuçlarını nasıl anlatmamız bekleniyormuş çok merak ediyorum!!! |
25-03-2013, 11:14 | #11 |
|
Uzun ve özenli bir cevap yazmıştım. Geçersiz konu siteden kaldırılmış olabilir uyarısıyla karşılaştım ve yazdıklarım gitti.
Dava dilekçesini tam bitirmişken tüm yazılanların silinmesi gibi bir durum ve bunun yarattığı o isimsiz duyguyu yaşadım sayın meslektaşlar |
25-03-2013, 17:26 | #12 |
|
Burada benim anladığım. hakim davanın hakkı olmadan açıldığına ya da kötüniyetle açıldığına kanaat getirmiş. Vekil olarak size bunu açıklaması ihsası rey olacağından uzlaşma ve sulh hükümleri çerçevesinde ön inceleme de davayı sonuçlandırmanızı aksi takdirde nihai karar ile davanın kötüniyetle ya da haksız açılması sebebiyle hem sizin hem de müvekkilinizin hakkında disiplin cezası uygulanabileceğini hatırlatmış. Sizin lehinize üstü örtülü ihsası rey kanaatindeyim. Detayı bilmediğimiz için anladığım bu kadar!
|
25-03-2013, 19:13 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, 3 numaralı mesajda bunun düşündüğünüz gibi bir şey olmadıgını açıklamıştım. Gözden kaçtı herhalde... |
25-03-2013, 19:17 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Davanın "kötü niyetle açıldığına" kanaat getirmek için hakimin tarafları, tarafların da birbirini görmesine gerek yoktur sanıyorum. Hakim ara kararında bu maddeye atıf yaptığından dolayı, eldeki verilen bilgilerden böyle bir şey olabileceği sonucunu çıkartılıyor, yanılma şansı var ancak verdiğiniz bilgiler bu kadar |
25-03-2013, 19:34 | #15 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, Yargıcın yanlış maddeye atıf yapma ihtimali yok mu? Elimde daha fazla bilgi var ve paylaşmıyor değilim; dediğim gibi "on inceleme tensip tutanağı" bu... |
26-03-2013, 00:02 | #16 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Haklısınız bence Sayın Eren.. Neden, çünkü hakim zikrettiği maddeyi sulh görüşmeleri hususunda verdiği görevin yapılmamasına bağlıyor... Bu da amacının kötü niyetli dava açılmasını yaptırıma bağlamak falan olmadığını gösteriyor. Mızrak çuvala sığmaz derler ya, bu ara karar o kabil bir ara karar işte... Zemin aranılmasın; bulunamaz...
|
26-03-2013, 08:22 | #17 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Tarafları sulhe teşvik etmek hakimin görevidir.
Hakimin, avukattan talep ettiği "yardım"ın sınırını da Avukatlık Kanunu 35/A maddesi çizer.
Bu ara kararla, HMK.329. maddeyi uygulatabilmek ise, hukuka ve akla uygun değildir. Saygılarımla |
05-04-2013, 17:26 | #18 |
|
Öncelikle görüşlerini paylaşan tüm meslektaşlara teşekkür eder, 5 Nisan Avukatlar Günümüzü kutlarım...
Bu ara karara karşı şöyle bir dilekçe kaleme aldık ve mahkemeye sunduk: ********** HUKUK MAHKEMESİ
YARGIÇLIĞINADosya No:2012/***
KONUSU : Avukatlık Hukuku’na aykırı gördüğümüz ara karardan dönülmesi talebidir. Mahkemeniz, 05.03.2013 tarihli ön inceleme tutanağının (4) numaralı ara kararında “varsa taraf vekillerinin müvekkilleri olan asıllara, Hukuki Sorunların Sulh ya da Uzlaşma Yoluyla Çözümlenmesinin yasal dayanakları ile birlikte mahiyet ve önemini ayrıntılı bir şekilde anlatmalarına, bu görevini yerine getirmeyen vekil hakkında 6100 sayılı HMK’nun 329. maddesi gereğince disiplin hükümlerinin uygulanma imkanının bulunduğunun da bilinmesine” denmiştir. Yargılama sürecinde tarafların sulhe teşvik edilmesi yargıç için hem bir görev hem de bir yetkidir. Taraf vekili olan avukatların da müvekkillerini sulhe teşvik etmesi Avukatlık Hukuku’nun bir gereğidir. Mahkemenizin bu kararı alırken iyiniyetle hareket ettiği tarafımızdan bir ön kabuldür. Ancak, kararda kullanılan kelimeler ve ara karara hakim olan üslup, Avukatlık Hukuku açısından kabul edebileceğimiz bir yöntem değildir. Birincisi, yargılama hukukunda, mahkemenin taraf vekili olan avukata bir ödev, bir görev verme yetkisi bulunmamaktadır. Avukat, yargılama boyunca, elinde olanları sunmak istediği kadarı ile sunar, yapma imkanı olduğu fiilleri de yapmak istediği kadarı ile yapar. Avukatın bağımsızlığı ve serbestliğinin doğal bir sonucudur bu. Avukatın bu serbestisinin elbette bir sınırı vardır. Bu sınır, temsil ettiği kişinin hakları ve Avukatlık Disiplin Hukuku’dur. Avukatın yargılama esnasında hukuka aykırı ya da kötüniyetli davranışları olursa, bunun soruşturma yeri duruma göre Cumhuriyet savcılığı ya da Baro Disiplin Kurulu olacaktır; davayı gören mahkeme değil. Buna paralel olarak ifade etmeliyiz ki, “görev verme işlemi” görevi verenle muhatabı arasında bir astlık - üstlük ilişkisinin varlığını arar. Yargılama hukukunda, davayı gören yargıç ile taraf vekili avukat arasında bir astlık – üstlük ilişkisi bulunmadığına göre ara karardaki bu konunun “görev” olarak tanımlanması yanlış olmuştur. İkinci olarak, “bu görevi yerine getirmeyen vekil hakkında HMK m.329 hükmüne göre disiplin hükümlerinin uygulanma imkanın bulunduğunun da bilinmesine” karar verilmiştir. Kararın bu bölümüne hakim olan üslubu tasvip etmediğimizi ifade etmek istiyoruz. Yargılama makamı olan yargıç, taraf vekili olan avukatı, ileriye dönük muhtemel davranışlara atıfla, disiplin hükümleri işletmekle uyarmamalıdır. Bu, yargılamaya hakim olması gereken ve hukukçuların iletişiminde bulunması gereken nezaket kurallarına aykırıdır. Yargılamada her makam görev ve yetkilerini bilerek işlem yapmalıdır. Avukatın müvekkili ile olan en geniş anlamda iletişimi, paylaşımları, görüş alış verişi, bunların sınırı ve içeriği, yargıç dahil hiçbir makamın müdahale edemeyeceği bir alandır. Bu alanda bir kusur, bir eksiklik varsa, ifade ettiğimiz gibi bunun sorgulama yeri ancak Cumhuriyet savcılığı ya da Baro Disiplin Kurulu olabilir. SONUÇ ve İSTEM : Sunduğumuz nedenlere, 05.03.2013 tarihli (4) numaralı ara kararın kaldırılarak aynı istemin, Avukatlık Hukuku’na aykırı olmayacak bir yöntemle yeniden kaleme alınması saygılarımızla talep olunur. Davalı – karşı davacı vekili
Avukat Hakan ERENBu dilekçemize karşı bir yanıt/karar aldığımızda onu da elbette siz meslektaşlarımla paylaşacağım. Selam ve saygılarımla... |
06-04-2013, 06:58 | #19 | |||||||||||||||||||||||
|
|
06-04-2013, 17:44 | #20 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Eren, Dilekçe ve emeğiniz için bir avukat olarak teşekkür ederim... Ancak, dilekçenizi yapılan açık yanlışı bertaraf edecek ve ortaya koyacak kudrette bulmadığımı belirtmek durumundayım.. Hakimin hatası, daha etkili bir yanıtı hak edecek kadar fahiş nitelikte idi çünkü... |
07-04-2013, 14:34 | #21 | |||||||||||||||||||||||
|
O zaman şöyle yapalım: Herkes bu konuda mahkemeye hitaben bir dilekçe yazsın, en etkili olanı Sayın EREN sunsun.. |
11-04-2013, 08:28 | #22 |
|
Tamamen işgüzarlık...
Ne yürürlükten kaldırılan HUMK içeriğinde ne de yürürlükteki HMK'da Hakimin ara kararını haklı, anlaşılır ve yasal gösterebilecek hiçbir dayanak yoktur. Uygulamada da böyle bir eğilim yoktur. Dili son derece nobran, itici ve rahatsız edicidir. Ciddiye alınacak bir tarafı yok diye düşünüyorum, ama yine de esaslı bir yanıt verme isteğinden kendini alamıyor Avukat... |
11-04-2013, 16:40 | #23 |
|
Avukat Yargı Organına Karşı da Bağımsızdır.
Sayın meslekdaşım,
Avukatla hakim arasında hiyararşi var mı? Avukat hakimden talimat alabilir mi ? gibi sorular ve en önemlisi eklediğiniz ara karar bana çok garip geldi. Malesef son dönem yargıda yaşanan hukuksuzluklar artık böylesi soruları dahi -üstelik avukatlara- sordurur oldu... Meslekdaşım; AVUKAT BAĞIMSIZDIR. (Av.K'nu Md.1) Bağımsızlık avukatın meslek icrasının tümüne yansır. Avukat sadece hukuka bağlıdır.(sadece "Kanuna" değil.) Avukatın YARGI ORGANINA KARŞI DA BAĞIMSIZDIR. "Avukat mahkemenin emrinde ve hizmetinde değildir.Mahkemeden talimat alması, ona tabi olması düşünülemez.O, sadece hukuka tabidir." (Prof.Dr. Meral Sungurtekin Özkan, Avukatlık Mesleği, Avukatın hak ve Yükümlülükleri, İzmir 1999, Sayfa.54.) Selamlar. |
11-04-2013, 16:47 | #24 | |||||||||||||||||||||||
|
Saygılar, teşekkürler.. Bu tür had aşımları yapan kişilere karşı, sert ve püskürtücü mukabele edilmelidir!. Avukatlık mesleğine, açık saldırıdır bu.. Nezaket içinde ve normal bir üslup ile değerlendirilmemelidir. |
12-04-2013, 09:06 | #25 | |||||||||||||||||||||||
|
İlerleyen aşamalarda "beni Av.Ömer Güntay tahrik etti" derim ama Şimdi ikinci kez benzer şekilde yorumunuzu görünce kendimden şüphe ettim; acaba çok hafif dozda mı yazdım diye? Ben şahsen kürsüde oturan bir yargıç olsam, birinin dilekçesinde bana "nezaket kurallarını hatırlatmasından", "yargılamada her makamın görev ve yetkisini bilmesi gerektiğinin" hatırlatılmasından, ara kararımın sadece içerik yönünden değil, üslup olarak da eleştiriye tabi tutulmasından rahatsız olurum; özeleştiri yaparım. Ya bu ara kararımını arkasında dururum (argümanlar koyarak) ya da geri adım atarım. Velhasıl, bana göre dozu, tarzı ve üslubu gerektiği ve yettiği ölçüde kaleme alınmıştır. Ama tabi ki her hukukçunun farklı tarzı vardır; 10 ayrı meslektaş böyle bir karara karşı dilekçe yazsa, 10 ayrı tarz ortaya koyar... Asıl sorun şurada; bu ara karara (-ki matbu ve klişe olduğu her halinden belli) karşı, başka meslektaşlardan "itiraz" (sızlanma demiyorum) acaba geldi mi? Bu mahkemede dosyası olan tek avukat ben olmasam gerek... Ama neyse, biz yola çıkarken önümüze sadece hayaller ve idealler koymadık; taahhüt ettiğimiz tek şey en azından kendi kapımızın önünü temiz tutabilmekti. Çabamız bunadır... Selam ve saygı ile üstat... |
19-04-2013, 01:15 | #26 |
|
Merhaba,sayın meslektaşlarım;yeniHMK/ 6100, ön hazırlık-inceleme safhasında MD-29 dikkat çekerek,tarafları uyarı ve sonuçlarını,( aleni bir ara karar ile idia makamını ve karşı tarafı uyardığı)izlenimi vardır.Dolayısı ile mahkeme de taraflar,kendisini bir vekil ile temsil ettirdiklerinden bu ara kararı vekilleri vasıtasıyla ,asilleri uyarın şeklinde bir sonuç ortaya çıkmaktadır.''asiller mahkemede vekil tutmadan kendileri davaya iştirak etselerdi''bu durum ortaya çıkmıyacaktı..KARAR VERİCİ MAHKEME BAŞKANI galiba bu konuyu göz önünde bulundurmadan bir ara karar verdiği izlenimi doğdu..Talihsiz bir ara karar.(3 gün içinde ara karar düzeltmesi isteyebirsiniz).kolay gelsin saygılar
ECHOKOSMOS |
19-04-2013, 11:02 | #27 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın "echocosmos" İki hususu anlayamadım: 1- Tartışılan konu ile HMK m.29 (yargılamada dürüstlük kuralı) arasında ne gibi bir ilgi var? 2- Ara karara itiraz, sizce neden "3 gün içinde" yapılmalıdır? Selam ve saygı ile... Not: Sonra yeniden bakınca herhalde 329 yerine hataen 29 yazdınız diye tahmin ettim; doğru mudur? |
20-04-2013, 20:33 | #28 |
|
HMK'nın yürürlüğe girmesi ile henüz bocalama döneminden çıkılamayan zamanlarda olduğumuz için uygulamada bu gibi ikilem ve yeni prosedürlerde zaman zaman eksik kalıyoruz. Öncelikle yeni hmk davaların bir an önce bitmesi hatta gerekirse açılmadan uzlaşıya gidilmesi temeline dayandığı için(ki uygulamada ne yazıkki eskisinden farklı olmasada) bu hakim tarafından ön inceleme aşamasında yazılmış prosedür bir metin olup avukatın sözde bu yükümlülüğünün araştırıldığı bile yoktur. Bu metnin amacı avukatın müvekkiline duruşma aşamasından önce davanın açılmaması için diğer yolları önermesini dikte etmektir. Kanaatimce bu dikte diğer hukukçu arkadaşlarımın da belirttiği gibi astlık-üstlük ilişkisi gibi emir verici bir şekilde olması gayet tabiki yanlıştır. Ancak günümüz hukuk sisteminde gördüğümüz yanlışlıkların yanında tartışmaya değer bir önemi olmayan bu meselenin sadece prosedür gereği yazıldığını ve bu kalıp metinlere biz avukatların alışmaktan başka çaresi olmadığını üzülerek söyleyerek saygılarımı sunarım...
|
20-04-2013, 22:27 | #29 |
|
sayın Eren ; yasa 6100 md_329(düzeltme)doğrudur.eksik çıkan rakam,(yazım hatası).düzeltme yaptığınız için tşk.ederim.ayrıca ara karar düzeltilme (süresi içinde düzeltme yapılma isteği ) tebliğ tarihinden itibaren,eski-yeni HMUK 6100 e süre=göre (3 )gün. olarak aklımda kalmış. saygılar
|
21-04-2013, 02:53 | #30 |
|
sayın EREN;Temyiz süreleri bilindiği üzere yeni değişiklerle düzenlemeye gidildi;a)icra mahkemeleri 10 gün,b)sulh hukuk mahkemeleri 8 gün , asliye hukuk mahkemeleri 15 gün , ceza mahkemeler 7 gün.olarak belirlendi(taraflara tebliğ ve tefhim den sonra) ayrıca;yasa 5236 md-20 ile yasa 1086 da tanınan karar düzeltme hakları(md-440,444)kaldırılmıştır ancak karışıklık olmaması için geçici EK-md3(ek-6217 ta.31.3.2011/md30)eklenmiştir. saygılar
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Boşanma Davası "açtıktan sonra" aynı konutta yaşayan taraf için "ortak hayatı" sürdürme iradesinin de devam ettiğinin kabulü mümkün müdür? | Av.Ufuk Bozoğlu | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 57 | 16-10-2019 11:13 |
Yargıtay ile yerel mahkemenin "esrar ihtiyacı" anlaşmazlığı | Seyda | Hukuk Haberleri | 5 | 03-02-2015 11:24 |
Site yonetimin "uyarma/yaptirim" yetkisi hakkinda. | umutlaw | Meslektaşların Soruları | 4 | 28-09-2009 16:20 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |