Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Halk, anlamadığına saygı duyar

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-03-2007, 15:01   #1
Hekimbaşı

 
Varsayılan Halk, anlamadığına saygı duyar

Sn.Katılımcılar,

Bir katılımcının 'Bizim halkımız maalesef, anlamadığına saygı duyar.' tümcesinden yola çıkarak birkaç söz söylemeyi, soru sormayı ve olayı açıklığa kavuşturmak için sonrasını ellerinize bırakmayı düşünüyorum. Katılırsanız sevinirim.

Katılımcımız; Arapça, Farsça, ya da Frenkçe, Germence, İngilizce sözcükler kullanıldığı ve anlatılanın dinleyen için anlaşılmaz hale getirildiği durumlarda; bu anlatımın sahibi meslek sahiplerinin daha makbul, daha bilge, daha ederi yüksek algılandıklarını iddia ediyor; veya en azından ima ediyor. Elbette bu durum bu başlığın amacına aykırı bir durum. Onun için ele almamız gerekir.

İlk ve en önemli sorumuz: gerçekten öyle midir? Yabancı ve anlaşılmaz ifadeler meslek sahiplerini daha bilge, makbul kılar mı? Kimlerin gözünde? Niçin?

İkinci sorumuz: Meslek sahiplerini anlaşılır Türkçe düşünmek ve ifade etmekten alıkoyan etkenler nelerdir?

Üçüncü sorumuz: Türkçe söylenemezler mi? Meslek sahipleri kullandıkları meslek diyeleğini herhangi bir yurttaşın kendini ilgilendirdiği kadarını anlayabileceği bir biçimde geliştiremezler mi?

Başka sorular da var; ama onlar başka başlıklarda ele alınıyor zaten.

Saygılarımla,
Old 29-03-2007, 16:08   #2
eren60

 
Dikkat

Henüz öğrenci olmama rağmen bunun cevabını verebileceğimi düşünüyorum.
1- Gerçekten de gerek sınavlarımızda gerekse derslerde söz aldığımızda eğer arapça, farsça, latince cümleler veya tümceler kullanmak hocalarımız bakımından makbule geçer. eğer arı bir Türkçe ile cevap verirsek (özellikle sınavlarda) sokaktaki insanın da verebileceği bir cevap vermiş oluruz. sırf yabancı kelimeler kullandığı için sınıf huzurunda takdir edilen arkadaşlarımız oldu.
2-Aslında bu sorunun cevabı birinci cevap ile bağlantılı, bir hukuk fakültesi öğrencisine siz bunu dayatırsanız ve yabancı kelimelerle konuşmasını aksi takdirde ciddiye alınmayacağı düşüncesini zihnine sokarsanız bu bilinçaltında ömürboyu sürer.
3-Tabii ki söylenebilirler. Türkçe çok zengin bir dildir, yabancı kelimelerin tamamına yakınına bir karşılık bulunabilir. Böylece yabancı kelimelerin kullanımı da en aza indirilmiş olur.
Bunlar tamamen benim izlenimlerim, her zaman böyledir demiyorum.
Saygılarımla.
Old 29-03-2007, 17:05   #3
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.eren60,

(1) ve (2) ye öğrenci gözüyle verdiğiniz yanıt çok güzel, sizi kutlarım. Olur a eğitici olursanız da, kendi eğiticilerinizde gözlediğiniz yanlışları yinelememenizi umarım. Yasaların 'sokaktaki insan' için yapıldığını unutmamanızı, meslekte başarı anahtarının anlaşılmamak değil, konuyla ilgili bilgi ve deneyimizin takdir edilmesi olduğunu kavramanızı dilerim.

Saygılarımla,
Old 30-03-2007, 15:31   #4
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Katılımcılar,

Ben de görüşlerimi belirteyim, ki üzerinde tartışılacak konular için başlangıç noktaları oluşsun.

1. Evet, yabancı ve anlaşılmaz ifadeler meslek sahiplerini daha makbul kılıyor ne yazık ki. Bunun en önemli nedeni, bizim ataerkil bir toplum olmamız. Bizler varsayım olarak yaşını başını almış, mümkünse sakallı, kır saçlı insanlara saygı gösteririz; diğerlerine değil. Henüz burjuva devrimini yaşamadığımız için, 'akıl yaşta değil baştadır' a göre örgütlenmiş bir toplum olmayı da başaramamış durumdayız. Bunun sonucu olarak; bir meslek mensubuyla karşılaştığımızda onun bizden bilge olduğunu kanıtlamasını bekleriz. Kanıtlayacak olan şey diplomaları, başarıları, veya zeka ve becerisi değil; bizim anlayamadığımız şeylerden söz etmesidir. Avukatın, bizim için en iyi çözümü sağlayacağını, doktorun bizi iyileştireceğini söylediğini duymaktan öte birşeyle ilgilenmeyiz. Diğer söylediklerini ne kadar az anlarsak, o kişi o kadar erişilmez, inandırıcı hale gelir. Bunun işe yaramadığını deneyimle gözleyenler, 'hukuk danışmanı' tutarak sorunu çözmeye çalışırlar. Ancak, bireyler olarak bizlerin böyle bir olanağı yoktur. Bizler en anlamadığımız, en sihirbaz gibi görünen ama en inandırıcı rol yapanı yeğlemek zorunda kalırız. Sorduğumuz sorulara aldığımız yanıtlar ne kadar 'sen bu işten anlayamazsın, boşuna kafa yorma, bana bırak' izlenimi veriyorsa, o avukat o kadar iyi sayılacaktır. Bireyin eğitim düzeyi ne kadar yüksekse, avukat o kadar zorlanır. Çünkü meslek sahibi birey, anlamadığı için pes etmez, anlamak ister, sorularıyla avukatı zorlar. Sorununun doğru çözüleceğine inanmak ister. İşte bu aşamada avukat eğer karşısındakini ikna edebilirse ne ala; yoksa müşteri kaçar. Fakat; müşterinin sadece % 1 - 2 si bu nitelikte olduğundan; avukatlar davranışlarını çoğunluğa göre ayarlayacaktır.

2. (1) deki etmenlere ek olarak, avukatın günlük meslek diyeleğinden uzaklaşmak için ek çaba harcaması, sokaktakinden farklı adlandırılan belge ve kavramları açıklamak için çaba harcaması gerekecektir. Bu ilave çabaya gerek olmaksızın yürütebileceği bir meslek hayatı varken, neden bu yükü üstlensin? Üstlenmez, üstlenmek istemez. Üstelik; bu çaba sırasında kendi meslek diyeleğinden uzaklaşarak, sokak dilini benimseme ve kendi meslekdaşlarıyla yapacağı görüşmelerde de o dili kullanma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilecektir.

3. Elbette ki meslek diyeleği meslek dışı insanların en azından özünü anlayabilecekleri düzeyde Türkçe' leştirilebilir. Ama bu sefer de müşteriyi etkileyen bu gizem ortadan kalkacak, olayı daha iyi kavrayan müşterinin beyninde 'bu işe bu kadar para vermeli miyim' kuşkusu doğmaya başlayacaktır. Bu durum ister istemez isteksizliğe yol açmaktadır. Üstüne üstlük, böyle bir anlaşılırlığı sağlamak için oldukça ciddi düzeyde bir çabaya gerek vardır. Sonuçta, kendi bindiği dalı kesmek olarak da nitelendirilebilecek bu çabadan vazgeçilmesi en akılcısıdır.

Bütün durumlarda, çorbadan ağzı yanan, ayranı kaşıkla içmeye başlayacaktır; ama yargı önüne ömrü boyunca yalnızca bir kere çıkan insan sayısı birden çok çıkanların oldukça küçük bir yüzdesi olduğundan; düzen ağzı yananlara değil, yanmayanlara göre çalışacaktır.

Dolayısıyla, bu kısır döngüyü kıracak olanlar Hukuk öğretim üyeleri ve yasamada görev alanlardır; avukatlık mesleği çalışanları değil.

Saygılarımla,
Old 31-03-2007, 11:16   #5
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Ben Türkçe ile yazıldığında sokaktaki insan gibi olunduğunu hukukçuluktan uzaklaşıldığını düşünmüyorum. Hukukçu kullandığı kavramların anlamını bilerek yerinde kullanmasını bilen kişidir. Ayrıca halkla farklı dilden konuşan bilginler sınıfının olması beni çok rahatsız ediyor. Gerçek bir hukuk devletinde vatandaşlar yasaları okuduğunda haklarını anlayabilmeli, bilebilmeli ve bunlara sahip çıkabilmelidir. Hukukçuların görevi ise haklarına sahip çıkan yurttaşlara yol göstermek, onları temsil etmek olmalıdır. Yasaların dilinin Türkçe olması bu nedenle bir uygarlaşma sorunudur, bir hukuk devleti olma sorunudur.
Old 31-03-2007, 11:51   #6
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Yücel,

Meslek erbabı kullandığı kavramları bilerek yerinde kullanmasını bilecek kuşkusuz; ancak bu gereklilik halkla farklı dilden konuşan bilginler sınıfı olarak yaşamını sürdürmeyi yeğlemelerine engel olmuyor, olamıyor. Bu davranışın nedenleri veya nasıl değiştirilebileceği konusundaki düşüncelerinizi çıkaramadım.

Acaba sorun bilimadamlarımızın terim üretmekteki isteksizlikleri, beceri eksiklikleri veya tutuculukları mı? Belge ve kavramlara karşılık benimsenebilir terimler üretecek kadar Türkçe' ye hükmedememeleri mi? Hukuk gibi kalıtı zengin bir meslekteki kalıtı olduğu gibi kullanma zorunluğunun doğurduğu alışkanlıkları sürdürme kolaycılığı mı? Bilgili olması beklenenler meslek sahipleri olduğuna göre; hem kalıtı anlamak ve kullanmak, hem de günceli izlemek ve geliştirmelerini beklemek; çok şey mi istemek olur? Bu onların görevi sayılmaz mı? Değilse; bu görevi başkalarına yaptırmaya çalışarak sorun çözülebilir mi; daha da önemlisi, mümkün müdür?

Saygılarımla,
Old 31-03-2007, 12:05   #7
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Bilim insanları gerçekten terim üretmekte isteksiz, zaten Türkiye'de birçok bilim alanında üretim yerine çeviri ve alıntılar aşamasındayız. Türkçe duyarlılığının da olmayışı bunu daha kötü hale getiriyor. Atatürk ve Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun hukuk terimlerinin Türkçeleştirilmesi konusundaki çalışmalarından sonra onların izini süren pek olmadı. Ama bugün az da olsa çalışanlar var. Dil Derneği'nde terim kolu çalışmalar yapıyor ve Türkçe Sözlüğüne bunları aktarıyor. Tabii ki yetmez, ama önce hukukçular seçkinciliği bırakıp hak dilinin halk dili olması gerektiğini kabul etmeliler.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Klasik Şiir Keyfi (Halk, Tasavvuf, Divan Şiiri) :)) Gemici Site Lokali 122 21-03-2014 00:13
meslektaşa saygı ozguomur Meslektaşların Soruları 6 09-03-2007 18:17
1948yılında alınmış halk bankkası hisse senetleri HASRET BAŞ Ticaret Hukuku Çalışma Grubu 0 10-11-2006 16:18
Dile saygı akdevrim Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 20 10-09-2006 15:29
Balıklar Duyar, Meslektaşım Duymaz Hamdi Sırrı Duyguseli Hukuk Sohbetleri 1 06-12-2002 20:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03850698 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.