Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Basında Çocuk Haberleri-2009

Yanıt
Konu Notu: 5 oy, 4,20 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-01-2009, 14:38   #1
Av.Elvan Akkaya

 
Yeni Fikir Basında Çocuk Haberleri-2009

ÇOCUK HAKLARININ TARİHÇESİ

Çocuk hakları ile ilgili gelişmeler 1800'lü yılların başlarında yetiştirme yurtlarındaki uygulamalarla başlamıştır. 20. yy'nin başlarından itibaren çocuk haklarının yetişkin haklarından farklı olarak algılanması gerektiği düşüncesi yaygınlaşmaya başlamıştır.

Bu düşünceyle hazırlanan Çocuk Hakları Bildirgesi 1924 yılında Birleşmiş Milletler (League of Nations) tarafından kabul edilmiştir. Daha sonra 1959 ve 1989 yıllarında olmak üzere iki kez yenilenmiştir. Birleşmiş Milletler sürekli yaptığı çalışmalarla çocuk haklarını temel ilkeler ve standart kurallara bağlamaya çalışmaktadır.

Birleşmiş Milletlerin çocuk hakları sözleşmesinin kökeni Çocukları Koruma derneğinin kurucusu Eglantyne Jebb'in çocuk haklarının beş temel ilkesini ortaya attığı 1923 yılına kadar dayanır. Daha sonra bu ilkeler Birleşmiş Milletler tarafından 1924 yılında kabul edilmiş ve Cenova Sözleşmesi olarak tanınmıştır.

II. Dünya Savaşını takiben Birleşmiş Milletler insan hakları üzerine daha çok yoğunlaşmış ve 1948 yılında İnsan Hakları Bildirgesi'ni yayınlamıştır. Bu bildirgede çocuk haklarına değinilmişse de bunlar yetersiz görülmüş ve 1959 yılında BM bu sefer çocuk haklarına özel bir bildirge yayınlamıştır. On temel maddeden oluşan bu sözleşme yalnızca çocuk haklarının genel bir çerçevesini çizmekteydi.

Bundan tam 30 yıl sonra 1989 yılında, Birleşmiş Milletler önceki sözleşmeyi yenilemiş ve bunu 54 maddeye çıkararak genişletmiştir. Ayrıca üye ülkelerin sözleşmeyi imzalamasıyla bu sözleşme uluslararası bir yasa haline gelmiştir.

http://www.cocukhaklari.net/tr/cocuk_haklari.htm


Bu forum içinde 2009 yılında basında çocuk ve çocuk hakları ile ilgili her türlü belge/bilgi ve haberi paylaşabilirsiniz.
Old 13-05-2009, 23:19   #2
devran

 
Varsayılan

Çocuk gün görmüyor
Çocuk Vakfı'nın 'Dünya Çocuk Günü' raporu: Türkiye'de bin bebekten 37'si ölüyor, 6 milyon çocuk çalışıyor, sokakta yaşayanların sayısı 6 bin
07/10/2002 (644 kişi okudu)
HATİCE YAŞAR (Arşivi)
İSTANBUL - Çocuk Vakfı tarafından 7 Ekim Dünya Çocuk Günü nedeniyle (bugün) hazırladığı 'Türkiye'nin Çocuk Karnesi' adlı rapor, her türlü olumsuzluktan en fazla etkilenen çocukların içler acısı durumunu ortaya koyuyor. Rapor, olumlu anlamda gelişmenin aksine ekonomik krizle birlikte çocuk karnesinin zayıflarla dolduğunu gösteriyor. Çarpıcı rakamların yer aldığı raporu 'yorumsuz' olarak veren Çocuk Vakfı yönetimi çocukların yaşadığı olumsuz şartlara dikkat çekiyor. Rapordaki tespitler şöyle:
Nüfusun yüzde 18'i yoksul
• Türkiye'de kişi başına 2 bin 900 dolar gelir, 2 bin 100 dolara geriledi. 12.5 milyon kişi yoksulluk sınırı olan günde iki doların altında bir gelire sahip.
• İç ve dış borçlarının toplamı 217 milyar doları bulurken her bebek 1650 dolar borçla doğuyor.
• Nüfusun yüzde 18'i yoksul.
• 326 bin kişi yoksulluk sınırının altında.
• Ülke nüfusunun zengin yüzde 10'luk bölümünün gelirden aldığı pay yüzde 32.3 iken, nüfusun en yoksul yüzde 10'u ise gelirden yüzde 2.3 oranında pay alıyor.
• Türkiye 2001'de yüzde 7.8 küçülerek dünyanın en fazla küçülen dördüncü ülkesi.
Okul yerine işe...
• Türkiye, insani gelişme endeksi açısından dünyada 84. sırada. Türkiye'nin çocuk riski puanı 15 (çocuğun büyüme ve gelişmesini etkileyen faktörler açısından).
• 0-4 yaş arası 2 milyonu aşkın çocuk, sosyal güvenceden yoksun.
• 6-18 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 6 milyon sınırını aştı.
• Çalışanların yüzde 30'u okula gitmiyor.
• 6-14 yaş grubundaki 768 bin okul çağı çocuğu okula gitmiyor.
• Sokak çocuğu sayısı mevsim değişkeni dikkate alındığında 6 bin civarında.
• Yalnız İstanbul'daki sokak çocuklarının sayısı 650 civarında.
• Türkiye'de kimsesiz, korunmaya muhtaç çocuk sayısı 1 milyonun üzerinde.
• SHÇEK'in himayesindeki çocuk sayısı 17 bin.
• Son bir yılda 3 bin bebek için teslim
edilmek üzere, aileler tarafından SHÇEK'e müracaat edildi.
• Son beş yıl içinde çocukların işlediği suçlar ile çocuklara karşı işlenen suçların oranında büyük artış var.
• 14-24 yaş arası intiharlarda artış var.
• Ekonomik, fiziki ve cinsel istismar oranları yükselme eğilimi gösterdi.
Bin anneden 53'ü ölüyor
• Yılda 1 milyon 325 bin bebeğin doğduğu Türkiye'de bebek ölüm oranı binde 37. Anne ölüm oranı ise binde 53.
• Beş yaş altındaki çocukların ölüm oranına bakıldığında ise ortaya çıkan rakam binde 52. Her üç çocuktan birinin sağlıklı beslenemediği Türkiye'de sağlıklı içme suyu olmayan hane halkı ise yüzde 26 oranında.
• 0-18 yaş arası nüfus 27 milyon olarak belirlenirken, 4-18 yaşlarındaki çocuk nüfusu içinde 1 milyon 100 bini özürlü.
• 45 bin görme, 130 bin işitme, 500 bin zihinsel, 300 bin hareket engelleri olan toplam özürlü nüfus içinde eğitim alma imkânına sahip olanların oranı ise yüzde 2.1 gibi çok düşük bir oran.
• Özel eğitim dahil ilköğretimden yararlanan özürlü çocuk sayısı ise yaklaşık 28 bin.
Eğitim kötü

• Her yıl dünyaya gelen bin 350 üstün yetenekli çocuktan gerekli özel eğitimi almayı başaranların oranı sadece yüzde 1.

• Okuma-yazma bilmeyen kadınların oranı yüzde 21 olurken, okul öncesi eğitime devam eden çocuk oranı yüzde 9.

• Türkiye toplamında nitelikli eğitim alan ilköğretim çağı çocuk oranı yüzde 5 iken, sınıf mevcudu ortalaması 51.

• 68 bin resim öğretmeni açığı bulunan ülkemizde, derslik sayısı açığı toplam sınıf sayısının yarısı.

• Nitelikli eğitim için gerekli öğretmen sayısı 132 bin, ders kitabı dışında kitap okuma alışkanlığı oranı yüzde 10.
________________________________________

Şirin: En öncelikli konu çocuk
Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin, bir ülkenin hiçbir temel sorunun çocuk sorunundan öncelikli olmadığını belirterek şunları söyledi: "Son 10 yılda toplumsal gelişme, ekonomik gelişmelerin altında kaldığı gibi, insani gelişmeyi sağlayıcı ülke ölçekli sosyal politikalar da sürekli olarak ertelenmiştir. Ailenin risk altındaki öznelerine yönelik sosyal değer üretimine dayalı etkin sosyal politikalara yönelmedikçe, çocuk alanındaki kriz daha da büyüyerek derinleşecektir.

Türkiye'de, çocuk gerçeğini algılamadaki bilinç düzeyi yükselmedikçe, çocuk çocukların yaşadığı olumsuz koşullar aynı kalır."

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=52451
Old 13-05-2009, 23:19   #3
devran

 
Varsayılan Çocuk gün görmüyor

Çocuk gün görmüyor

Çocuk Vakfı'nın 'Dünya Çocuk Günü' raporu: Türkiye'de bin bebekten 37'si ölüyor, 6 milyon çocuk çalışıyor, sokakta yaşayanların sayısı 6 bin


HATİCE YAŞAR (Arşivi)

İSTANBUL - Çocuk Vakfı tarafından 7 Ekim Dünya Çocuk Günü nedeniyle (bugün) hazırladığı 'Türkiye'nin Çocuk Karnesi' adlı rapor, her türlü olumsuzluktan en fazla etkilenen çocukların içler acısı durumunu ortaya koyuyor. Rapor, olumlu anlamda gelişmenin aksine ekonomik krizle birlikte çocuk karnesinin zayıflarla dolduğunu gösteriyor. Çarpıcı rakamların yer aldığı raporu 'yorumsuz' olarak veren Çocuk Vakfı yönetimi çocukların yaşadığı olumsuz şartlara dikkat çekiyor. Rapordaki tespitler şöyle:
Nüfusun yüzde 18'i yoksul

• Türkiye'de kişi başına 2 bin 900 dolar gelir, 2 bin 100 dolara geriledi. 12.5 milyon kişi yoksulluk sınırı olan günde iki doların altında bir gelire sahip.

• İç ve dış borçlarının toplamı 217 milyar doları bulurken her bebek 1650 dolar borçla doğuyor.

• Nüfusun yüzde 18'i yoksul.

• 326 bin kişi yoksulluk sınırının altında.

• Ülke nüfusunun zengin yüzde 10'luk bölümünün gelirden aldığı pay yüzde 32.3 iken, nüfusun en yoksul yüzde 10'u ise gelirden yüzde 2.3 oranında pay alıyor.

• Türkiye 2001'de yüzde 7.8 küçülerek dünyanın en fazla küçülen dördüncü ülkesi.
Okul yerine işe...

• Türkiye, insani gelişme endeksi açısından dünyada 84. sırada. Türkiye'nin çocuk riski puanı 15 (çocuğun büyüme ve gelişmesini etkileyen faktörler açısından).

• 0-4 yaş arası 2 milyonu aşkın çocuk, sosyal güvenceden yoksun.

• 6-18 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 6 milyon sınırını aştı.

• Çalışanların yüzde 30'u okula gitmiyor.

• 6-14 yaş grubundaki 768 bin okul çağı çocuğu okula gitmiyor.

• Sokak çocuğu sayısı mevsim değişkeni dikkate alındığında 6 bin civarında.

• Yalnız İstanbul'daki sokak çocuklarının sayısı 650 civarında.

• Türkiye'de kimsesiz, korunmaya muhtaç çocuk sayısı 1 milyonun üzerinde.

• SHÇEK'in himayesindeki çocuk sayısı 17 bin.

• Son bir yılda 3 bin bebek için teslim
edilmek üzere, aileler tarafından SHÇEK'e müracaat edildi.

• Son beş yıl içinde çocukların işlediği suçlar ile çocuklara karşı işlenen suçların oranında büyük artış var.

• 14-24 yaş arası intiharlarda artış var.

• Ekonomik, fiziki ve cinsel istismar oranları yükselme eğilimi gösterdi.
Bin anneden 53'ü ölüyor

• Yılda 1 milyon 325 bin bebeğin doğduğu Türkiye'de bebek ölüm oranı binde 37. Anne ölüm oranı ise binde 53.

• Beş yaş altındaki çocukların ölüm oranına bakıldığında ise ortaya çıkan rakam binde 52. Her üç çocuktan birinin sağlıklı beslenemediği Türkiye'de sağlıklı içme suyu olmayan hane halkı ise yüzde 26 oranında.

• 0-18 yaş arası nüfus 27 milyon olarak belirlenirken, 4-18 yaşlarındaki çocuk nüfusu içinde 1 milyon 100 bini özürlü.

• 45 bin görme, 130 bin işitme, 500 bin zihinsel, 300 bin hareket engelleri olan toplam özürlü nüfus içinde eğitim alma imkânına sahip olanların oranı ise yüzde 2.1 gibi çok düşük bir oran.

• Özel eğitim dahil ilköğretimden yararlanan özürlü çocuk sayısı ise yaklaşık 28 bin.
Eğitim kötü

• Her yıl dünyaya gelen bin 350 üstün yetenekli çocuktan gerekli özel eğitimi almayı başaranların oranı sadece yüzde 1.

• Okuma-yazma bilmeyen kadınların oranı yüzde 21 olurken, okul öncesi eğitime devam eden çocuk oranı yüzde 9.

• Türkiye toplamında nitelikli eğitim alan ilköğretim çağı çocuk oranı yüzde 5 iken, sınıf mevcudu ortalaması 51.

• 68 bin resim öğretmeni açığı bulunan ülkemizde, derslik sayısı açığı toplam sınıf sayısının yarısı.

• Nitelikli eğitim için gerekli öğretmen sayısı 132 bin, ders kitabı dışında kitap okuma alışkanlığı oranı yüzde 10.
________________________________________

Şirin: En öncelikli konu çocuk
Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin, bir ülkenin hiçbir temel sorunun çocuk sorunundan öncelikli olmadığını belirterek şunları söyledi: "Son 10 yılda toplumsal gelişme, ekonomik gelişmelerin altında kaldığı gibi, insani gelişmeyi sağlayıcı ülke ölçekli sosyal politikalar da sürekli olarak ertelenmiştir. Ailenin risk altındaki öznelerine yönelik sosyal değer üretimine dayalı etkin sosyal politikalara yönelmedikçe, çocuk alanındaki kriz daha da büyüyerek derinleşecektir.

Türkiye'de, çocuk gerçeğini algılamadaki bilinç düzeyi yükselmedikçe, çocuk çocukların yaşadığı olumsuz koşullar aynı kalır."

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=52451
Old 13-05-2009, 23:25   #4
devran

 
Varsayılan Adana’da 11 ayda 67 çocuğu 290 yıl hapis cezası

Adana’da 11 ayda 67 çocuğu 290 yıl hapis cezası


10:20 / 04 Mayıs 2009

ADANA - Adana’da İHD verilerine göre 2006 yılı ortasından bu yana 18 ve 15 yaş altı 67 çocuğu yapılan indirimlerden sonra toplam 290 yılı aşkın hapis cezası verildi.

Türkiye’de Kürt çocuklarına yönelik polis avı devam ederken, İHD Adana Şubesi’nin hazırladığı ceza tablosu nasıl bir “demokratik” işleyişin olduğunu gözler önüne seriyor. İHD Adana Şubesi verilerine göre 3 Haziran 2008’den 28 Nisan 2009 tarihine kadar 18 ve 15 yaş altı 67 çocuğa indirimlerden sonra toplam 290 yıl 3 ay hapis cezası verildi.

Adana Şubesi Başkanı Ethem Açıkalın, “Ceza alan çocukların tablosu Adana’nın nasıl Kürt çocuklarına cehennem olduğunun kanıtıdır. Onlar gelecek için tehlikeliydiler. Ceplerinde çıkan bilyeler, sapanlar, polise attıkları taşlar ve attıkları sloganlar bu ülke için çok tehlikeliydi. Bir Türk Ata sözü vardı ‘yılan küçükken başını ezeceksin’ bu felsefeyle bir kuşak dört duvar ortasında yok edilmek isteniyor” dedi.

Açıkalın, “ Çünkü o çocuklar terörist ilan edilmiş bir halkın çocuklarıdır ve tehlikelidir onlara göre. Çocuklara uygulanan bu zulüm tablosu bir türlü görünmek istenmiyor. Bu zulüm tablosu kimsenin dikkatini çekmiyor. Kürt çocukları, Filistinliyiz diye bağırsalardı şimdi Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere devlet yetkililerinin dikkatini çoktan çekmişlerdi” diye belirtti. Açıkalın Kürt çocuklarına uygulanan bu zulme karşı tüm kamuoyunu harekete geçmeye çağırdı.
Old 02-06-2009, 13:30   #5
uye8490

 
Varsayılan

Konya'da 4 yaşındaki B.Ç'nun, komşu kadın tarafından sobada yakıldığı iddia edildi.

Konya'da 33 gün önce ekmek almak için çıktığı evine bir daha dönmeyen 4 yaşındaki B.Ç.'nun, komşu kadın tarafından sobada yakıldığı iddia edildi.

Zanlı kadın gözaltına alınırken, içinde kemik parçaları bulunan soba da delil olarak adliyeye getirildi.

Edinilen bilgiye göre, Konya Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekiplerince yürütülen kapsamlı soruşturmada, çocuk ile birlikte en son görülen komşu kadın K.U. takibe alındı.

Birçok kez konuyla ilgili ifadesi de alınan K.U'nun evine baskın yapan polis, evde sobanın içinde çocuğa ait olduğu belirtilen kemiklerini buldu. Gözaltına alınan K.U, Konya Adliyesi'ne çıkarıldı.

Adliyeye, çocuğun yakıldığı iddia edilen soba da getirildi.

K.U'nun, 33 gün önce annesinin ekmek almak için bakkala gönderdiği küçük B.'ı alarak evine götürdüğü ve çocuğu burada boğarak öldürdüğü iddia edildi. Daha sonra ortada delil bırakmamak için B.nın cesedini sobada yaktığı öne sürelen zanlı K.U'nun 3 yaşındaki çocuğunun hastalık nedeniyle öldüğü, bir çoğunun da engelli olduğu, bu olayı ''kıskançlık'' nedeniyle işlemiş olabileceği öğrenildi.

Zanlı komşu kadının, çocuk kaybolduktan sonra dikkat çekmemek için B.'nın ailesinin yanına sıkça uğradığı öğrenildi.

http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=225281
Old 03-07-2009, 12:23   #6
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

TRT'de oruçlu çizgi film
TRT Çocuk kanalında sabah ve akşam yayın kuşağında yayımlanan "Arthur" adlı çizgi filmde, ilk kez oruç tutan ve açlığa dayanamayarak orucunu bozan çocuğun "yüz karası olduğu" mesajı verildi.


İlhan Taşcı

Ankara- TRT Çocuk kanalında sabah ve akşam yayın kuşağında yayımlanan "Arthur" adlı çizgi filmde, orucunu bozan çocuğun "yüz karası" olduğu mesajı verilmesi dikkat çekti. "Oruç tutmak, yemek yemek kadar kolay" diyerek oruç tutmaya başlayan çocuk ilerleyen saatlerde açlığa dayanamayarak pizzayla orucunu bozunca gökyüzünde beliren kanatlı bir melek, "Artık küçük prensesim değilsin. Sana yüz karası diyeceğim" diyerek çocuğu azarladı.

Siyasi tartışma programları başta olmak üzere pek çok yayını tartışmalara neden olan TRT’nin çocuk kanalı da bir skandala imza attı. Gündüz ve akşam yayın kuşağında yayımlanan "Arthur" adlı bir çizgi filmde önceki akşam çocukların oruç tutma gerekliliği ve ilk kez tuttuğu orucunu bozan çocuğun yaşadıkları, çocuk psikolojisine uzak bir dille anlatıldı.

Çizgi filmde, Arthur adlı çocuğun arkadaşı "Oruç tutmak, yemek yemek kadar kolay" diyerek heyecanla oruç tutmaya başladı. Ancak bir süre sonra açlığa dayanmakta zorlanan çocuk, orucunu açması için kalan saatleri saymaya başladı. "12 saat kaldı. 8 saat 44 dakika kaldı" diyen çocuk, zaman geçirebilmek için televizyon izlemeye koyuldu. Ancak televizyonda yemekle ilgili reklamları izleyip iştahı kabarınca "Anlaşılan televizyon seyretmek kötüymüş. Kitap okuyacağım" diyerek, kitaplığa yöneldi. Baktığı kitapların da yemeklerle ilgili olması üzerine bundan da vazgeçti.

Daha sonra arkadaşına elektronik mektup yazarak "Bizde bayram yaklaşıyor. Oruç tutuyorum. Bir önerin (zaman geçirmek için) var mı?" dedi. Arkadaşının önerisi üzerine çocuk, yakın arkadaşının evine gitti. Çocuk, arkadaşının evinin mutfağında pizzayı görünce dayanamayarak bir dilim yedi. O anda gökyüzünde kanatlı bir melek belirerek "Oruçlu iken nasıl yemek yedin? Artık küçük prensesim değilsin. Sana yüz karası diyeceğim" diyerek çocuğu azarladı. Hemen ardından da çocuğun arkadaşları ortaya çıkarak, "yapamayacağını biliyorduk" diyerek küçümsediler.

Hem gökyüzünde beliren meleğin, hem de arkadaşlarının kendisine yönelik tavrı nedeniyle sıkıntı yaşayan çocuk, ailesiyle konuştu. Büyükannesi, çocuğa "yüz karası olmadığını, orucun amacının günahlardan arınmak olduğunu" anlatırken annesi de ilk orucunun sonunu kendisinin de getiremediğini söyledi.

http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=66252
Old 14-07-2009, 21:03   #7
devran

 
Varsayılan Cezaevleri çocuk mahkumlarla doldu!

Cezaevleri çocuk mahkumlarla doldu! ANF15:58 / 14 Temmuz 2009 İSTANBUL -

Çocuklar İçin Adalet Çağırıcıları Grubu 2814 çocuğun cezaevinde olduğunu açıklayarak, cezaevindeki çocukların gerçek yaşlarının kaydedilmemesi nedeniyle verilerin gerçek rakamı yansıtmadığını kaydetti.

Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları Grubu, Türkiye’de çocuk tutukluların durumuna dikkat çeken bir rapor hazırladı. Adalet Bakanlığı'nın Haziran 2009 yılı verileri ile İnsan Hakları Dernekleri'nin verileri dikkate alınarak hazırlanan rapora göre, cezaevlerinde 2 bin 814 çocuk mahkûm bulunuyor. Bu çocuk mahkûmların 2003'ünü erkekler, 66’sını ise kız çocukları oluşturuyor.

Raporun diğer bir çarpıcı tespiti de, 2006 yılından itibaren Terörle Mücadele Kanunu Kapsamı'nda bin 56 çocuğun Ağır Ceza ve Özel Yetkili Ağır ceza Mahkemeleri'nde sanık olarak yargılanması oldu. Yargılanan bu çocuklardan 208’i bu mahkemelerde hüküm giydi.

TMK MAĞDURU ÇOCUKLAR

3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde, toplam 12–18 yaş arası 1056 çocuk Ceza mahkemelerinde ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde sanık olarak yargılandı. Yargılanan çocuklardan 208’i hüküm giydi. TCK’nın 301. çerçevesinde, 16 çocuk Ceza mahkemelerinde ve özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde sanık olarak yargılandı. Özellikle Akdeniz Bölgesi'nde 2008'in başından beri 193 çocuk mahkemelere sevk edildi.

Türkiye'de binlerce çocuk 1991' de çıkan ve 2006 senesinde yenilen Terörle Mücadele Kanunu sebebiyle "yetişkin" gibi, gözaltına alınıyor, sorgulanıyor, yargılanıyor, hapsediliyorlar.

ANF NEWS AGENCY
Old 27-08-2009, 12:29   #8
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

... ve Bez Bebek


Günün en çarpıcı haberi Adana’dan geldi… Çoçuk Esirgeme Kurumu’nda kalan 15 yaşındaki G.A. yurttan kaçarak bir eve hırsızlık yapmak için girdi… Polis ekipleri G.A.’yı evin arka bahçesinde saklanırken yakalandı… Polis gördükleri karşısında şoke oldu… G.A.’nın çaldığı eşyalar: otomobil teybi, saç kurutma makinesi ve BEZ BEBEK…


Olay, saat 23.30 sıralarında Sümer Mahallesi'nde meydana geldi. 2 katlı bir evin tuvalet penceresinden içeri giren G.A., hırsızlık amacıyla evde gezinirken, evlerinin balkonunda oturan vatandaşlar, evde olmadığını bildikleri komşuların evinde birinin gezindiğini görünce polise haber verdi. Olay yerine gelen polis, sahipleri Yalova'da olan evin arka bahçesinde saklanan G.A.'yı yakaladı. Yakaladıkları kızın yaşının küçük olması nedeniyle evde başka suç ortağı da olabileceğini düşünen polis, çilingir çağırıp, evi açtırdı. Yapılan araştırmada kimsenin olmaması üzerine kapı yeniden kilitlendi. Evin etrafını gezerek inceleyen polis, G.A.'nın evden çaldığı oyuncak bez bebek, saç kurutma makinesi ve otomobil teybi buldu. Çalıntı eşyalar arasındaki bebek polisleri şaşırttı.



Bağlar Polis Merkezi'ne götürülen, Adli Tıp Kurumu'ndan sağlık raporu alındıktan sonra Çocuk Şubesi'ne teslim edilen G.A.'nın yaklaşık 3 yıl önce Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Çocuk Yuvası'na yerleştirildiği, devlet korumasında olan kızın, sık sık yurttan kaçtığı öğrenildi. Kaçışlarından bir süre sonra yeniden bulunup, yuvaya teslim edilen kızın, son olarak 15 gün önce yuvadan kaçtığı anlaşıldı. Ailesinin de bakıma muhtaç ve sorunlu oldukları belirtilen G.A. ile ilgili soruşturma sürüyor.

Salih ÜÇTEPE / ADANA, DHA) 27 Ağustos 2009
Old 23-09-2009, 08:58   #9
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Taş atan çocuklardan taştan ağır mektup


Yeni öğretim yılı başlarken polise taş attıkları gerekçesiyle terör örgütü üyeliğiyle suçlanan çocuklar ise yine demir kapılar ardında olacak. Bayramı Mardin E Tipi Cezaevi'nde geçiren çocukların gönderdiği mektuplar, acı...


İSTANBUL - “Taş atmışım diye tutuklandım. Okul açılıyor, belki bırakırlar diye düşünmüştüm, ertelendi. Bizim yaşımızdaki çocuklar okula gidecekken biz cezaevindeyiz. Kimliğimiz farklı diye bize böyle davranılıyor...” “Okullar açılıyor, ben içerdeyim. Okulumu çok seviyordum, elimden aldılar. İlk defa bayramda evden uzaktayım. Akşam yattığımda en çok annemi düşünüyorum...” “Bana fıkra gibi geldi. Yasalar, maddeler... Ben bir şey anlamadım, niye içerdeyim? Annem çok üzülüyor. Görüşüme geldiginde sürekli ağladığı için doğru dürüst konuşamıyoruz...”
Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Terörle Mücadele Kanunu (TMK) mağduru çocukların İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şubesi’ne gönderdiği mektuplar yürek burkuyor. İHD Mardin Şubesi, polise taş attıkları için kentteki cezaevine konulan çocukların durumuyla ilgili bir rapor hazırladı. Rapora göre, cezaevinde sekizi hükümlü 24 çocuk tutuklu var. Cezaevinde doktor ve psikolog bulunmadığından çocuklar tedavi olamıyor, ilaçları gardiyanlar veriyor.
Tamamı öğrenciyken tutuklanan çocukların Ramazan Bayramı ve okulların açılmasının arifesinde gönderdikleri mektuplarda yer alan mesajlar çarpıcı:
P.İ. (16 yaşında. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla hakkında 14.5 yıla kadar hapsi isteniyor. Beş duruşmaya çıktı): “Şubatta Cizre’de, taş atmışım diye tutuklandım. Okulum açılıyor. Bizi bırakırlar diye düşünmüştüm ancak ertelendi. Lise 3 öğrencisiydim. Yedi aydır içerdeyim. Açıköğretime kaydolacağım. Bizim yaşımızdaki çocuklar okula gideceklerken biz cezaevindeyiz. Kimliğimiz farklı diye böyle davranılıyor. Cinayetten yargılansam bu kadar ceza istemezlerdi... Psikolojimiz bozuldu. Koğuştan kötü kokular geliyor, nefes alamıyoruz. Doktor yok, gardiyanlar tedavi ediyor, ilacı onlar veriyor... Ailem görüşüme geliyor ama her defasında telefonlar bozulduğu için görüşümüz yarım kalıyor. Bayramda dışarıda olmak güzel olurdu.”
Y.S. (16 yaşında. Cizre’de tutuklandı, hakkında hâla dava açılmadı. Dört aydır tutukluolarak parmaklık ardında): “Lise 1 öğrencisiydim. Okullar açılıyor, ben içerdeyim. Okulumu çok seviyordum, elimden aldılar. Hakkımda kaç yıl ceza istiyorlar, bilmiyorum. İlk defa bayramda evden uzaktayım. Akşam yattığımda en çok annemi düşünüyorum. Arkadaşlarımızın çoğu ceza almış. Dışarı çıkacağımı düşünüyordum. Arkadaşlar ‘Sen de ceza yiyeceksin’ dediler. Her akşam televizyonda bizimle ilgili haber çıkacak diye bekliyoruz ama bahseden yok.”
İ.K. (16 yaşında. Cizre’de tutuklandı. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 13 yıl ceza verildi. Ceza, yaşı dikkate alınarak 7.5 yıla indirildi. Dosyası, Yargıtay’da): “Ortaokulu bitirdim, burada açık öğretime kaydolmak istedim ama param yok... Dosyam Yargıtay’da ama umudum yok. Bana fıkra gibi geldi. Yasalar, maddeler... Ben bir şey anlamadım, niye içerdeyim? Annem çok üzülüyor. Görüşüme geldiginde sürekli ağladığı için doğru dürüst konuşamıyoruz. Kardeşlerim şimdi Manisa’da çalışıyor, domates topluyorlar. Dışarıda olsam onlarla çalışırdım... Buraya bir grup geldi üniversiteden, durumumuzu araştırmak için. Kötü kokudan dolayı içeri girmediler. Dedim, biz nasıl kalıyoruz? 15 yaşında arkadaşımız var burada. Hakkında 20 yıl ceza isteniyor. Çok küçük, ceza da verecekler galiba... Geçen yemekte zehirlendik. Hastaneye götürülmedik. Dediler ki, bol bol su için geçer, dediler. Sanki bol su var.”




‘Çocuklara ders kitapları verilmiyor’





Diyarbakır Barosu, kentteki E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 17 çocukla yüz yüze görüştü. Ziyaret sonrası hazırlanan raporda şu tespitlere yer verildi:

* Çocuklara her öğün yarım ekmek, son bir haftadır her akşam makarna veriliyor. Yemeklerden çivi, topluiğne, ip ve böcek çıkıyor.

* Sıcak su günde 10 dakika veriliyor, sıcak su verilirken soğuk su kesiliyor. Bu yüzden soğuk suyla yıkanıyorlar. Giysilerini elde yıkıyorlar. En erken iki ay sonra hastaneye sevk ediliyorlar.

* Ailelerin getirdiği ders kitapları çocuklara verilmiyor.

* Koğuşta hamam böcekleri ve fareler cirit atıyor.

* Adlilere tanınan haklar TMK’den yargılanan çocuklara verilmiyor. Örneğin bilgisayar kursuna katılamıyorlar.

* Gece ışıkların söndürülmesine izin verilmiyor.

* Götürüldükleri psikologun, “Siz teröristsiniz” dediklerini söylüyorlar. Ellerindeki kelepçe de sökülmüyor.

* Aileleri görüşe geldiğinde kötü muameleye ve hakarete uğruyor.
23/09/2009 08:09
İSMAİL SAYMAZ
Old 14-10-2009, 14:53   #10
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

9 ayda bin 162 çocuk kayboldu
Türkiye'de 9 ayda 18 yaş altı bin 161 çocuğun kaybolduğu açıklandı.

SAMSUN (İHA) - Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Seher Akbaş, çocukların ruh sağlı konusunda uyarılarda bulunarak, Türkiye'de 9 ayda 18 yaş altı bin 161 çocuğun kaybolduğuna dikkat çekti.

Yrd. Doç. Dr. Seher Akbaş, Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, bu yılın başından itibaren Türkiye'de 9 ayda 3 bin 336 kayıp vaka bildirildiğini, bu kayıpların 18 yaş altı 348 erkek, 814 kız olmak üzere bin 162 kişi olduğunu açıkladı.

Çocukların her şeyden önce sağlıklarının, yaşam haklarının korunması, güven içinde, korkusuzca yaşamalarının sağlanmasının önemli olduğunu dile getiren Akbaş, yetkililerin artan kayıp çocuklara yönelik acil girişimlerde bulunması gerektiğine işaret etti.

Çocukların ruhsal hali iyi değerlendirilerek, çocukların bakımını sağlayan ve onlardan sorumlu olan ebeveynlerin ruhsal durumunun sağlıklı olması gerektiğini dile getiren Akbaş, "Dünyada her yıl çok sayıda çocuk ihtiyacı olduğu halde ruhsal yönden destek alamamakta ve bu durum çocukların gelişimleri ve eğitimlerini aksatmaktadır. Yaşam kalitelerinin düşürmekte ve hayatlarını kaybetmelerine neden olmaktadır. Özellikle çocukları ruhsal sorun ve danışmanlık alanlarında desteğe ihtiyacı olan aileler uzman kişilerden yardım almalıdırlar" dedi. Akbaş, çocukların yetişkinlerden farklı özellikleri ve ruhsal gelişimleri göz önüne alındığında çocuk ve ergen psikiyatristlerince değerlendirilmeleri gerektiğini de sözlerine ekledi.
14 Ekim 2009 İHA
Old 17-10-2009, 23:08   #11
ali aydın

 
Varsayılan

05/10/2009
Ölüm ve cezaevi gölgesinde ‘Dünya Çocuk Günü’
HER yıl ekim ayının ilk pazartesi günü kutlanan ‘Dünya Çocuk Günü’, Türkiye’de buruk karşılanıyor. Yaşları 18’den küçük olan yüzlerce çocuk, çeşitli protesto gösterilerinde ‘polislere taş attıkları’ gerekçesiyle yaşlarından daha fazla cezalara çarptırılırken, araştırmalara göre Türkiye’de 1989 yılından 2009 yılına kadar geçen süre içerisinde 415 çocuk, asker ve polislerin müdahalesi ya da açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi.
HER yıl ekim ayının ilk pazartesi günü kutlanan ‘Dünya Çocuk Günü’, Türkiye’de buruk karşılanıyor. Yaşları 18’den küçük olan yüzlerce çocuk, çeşitli protesto gösterilerinde ‘polislere taş attıkları’ gerekçesiyle yaşlarından daha fazla cezalara çarptırılırken, araştırmalara göre Türkiye’de 1989 yılından 2009 yılına kadar geçen süre içerisinde 415 çocuk, asker ve polislerin müdahalesi ya da açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi.
Türkiye’de yaşayan birçok çocuk, sağlıksız koşullarda, çalışarak, sokakta yaşayarak, okulsuzlukla karşılıyor bu günü; bu sene de. Fakat Kürt çocukları için daha da buruk bu gün. Türkiye, 23 Nisan’a Hakkari’de bir çocuğun polisler tarafından dipçikle dövülmesi ile girerken, Dünya Çocuk Günü’ne de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde askeri bölgeden atılan patlayıcı bir maddenin 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un bedenini parçalaması ile girdi.
YÜZLERCE ÇOCUK
YARGILANIYOR
Türkiye’de çeşitli etkinliklere katıldıkları ve taş attıkları gerekçesiyle çok sayıda çocuk, şu an cezaevinde tutulurken, halen tutuklu bulunan çocukların çoğunluğu ilköğretim öğrencisi. Tutuklanan çocuklar hakkında TCK’nın ‘örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ suçunu içeren 314/2. maddesi uyarınca 10’ar yıl, TMK’nın ‘örgüt propagandası yapmak’ suçunu içeren maddesi uyarınca 5’er yıl, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun ‘dağılma sırasında silah veya araçlarla mukavemet etmek’ suçunu içeren 33/c maddesi uyarınca 8’er yıl olmak üzere toplam 23’er yıla kadar hapis cezaları istendi. Terörle Mücadele Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle yüzlerce çocuk ağır ceza mahkemelerinde yargılanıp tutuklanırken, bu yasa ile birlikte gözaltına alınan ve tutuklanan yüzlerce çocuk, travmalar geçirdi, psikolojik sorunlar yaşadı. Toplumsal olaylarda ‘polislere taş atmak’ gerekçesiyle yaşlarının iki katı kadar ceza alan ve ‘yasadışı örgüt üyeliği’ suçlamasıyla yargılanan çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanması gerekirken, eski adı DGM olan Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanmaları tepkiye neden olmuştu.
20 YILDA 415 ÇOCUK
ÖLDÜRÜLDÜ
Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları Grubu’nun hazırladığı rapora göre 1989 yılından 2009 yılına kadar son 20 yılda polis ve askerler tarafından 415 çocuk öldürüldü. Raporda, 10 ile 17 yaşlarında olan çocukların başta Şırnak, Mardin, Hakkari, Diyarbakır, Muş, Van ve Ağrı olmak üzere özellikle bölgede birçok il ve ilçelerde güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü belirtildi. Raporda, 1989 yılında asker ve polisler tarafından 2 çocuğun öldürüldüğü kaydedilirken, bu sayı 1990 yılında 21’e yükseldi. 1991 yılında 12 çocuk öldürülürken, çocuk ölümleri 1992’de 115 ile tarihin en fazla sayısına ulaştı. 1993 yılında 66 çocuk, 1994 yılında 84 çocuk, 1995 yılında 7 çocuk, 1997’de 7 çocuk, 1998’de 8 çocuk, 1999’da 12 çocuk, 2000’de 3 çocuk, 2004’te 1 çocuk, 2006’da 8 çocuk, 2008’de 1 ve 2009 yılında ise 5 çocuk, polis ve askerlerin kurşunları ile yaşamlarını yitirdi.
(HABER MERKEZİ)
Old 17-10-2009, 23:11   #12
ali aydın

 
Varsayılan

15/10/2009
2008 yılının çocuk kitapları seçildi!
Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu’nun (IBBY) üyesi olan Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin (ÇGYD) Yılın Çocuk Kitapları seçiminin 2008 yılı ödülleri sahiplerini buldu.
Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu’nun (IBBY) üyesi olan Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin (ÇGYD) Yılın Çocuk Kitapları seçiminin 2008 yılı ödülleri sahiplerini buldu.
2004 yılından beri yapılan seçim, çocuk edebiyatının gelişmesi, nitelikli kitaplarla güçlenmesi, yayınevlerinin uzmanlaşması ve kamuoyunun dikkatini yayıncılığın bu önemli alanına çekmeyi amaçlıyor. Seçime yayınevleri, ilk baskısını 2008 yılında yaptıkları kitaplarla katıldı.
ÇGYD’nin çocuk ve ilk gençlik kitapları yayımlayan yüzden fazla yayınevine yaptığı çağrı sonucunda, 21 yayınevi bu yıl için belirlenen dallara ve ölçütlere uygun 87 kitapla seçime katıldı. Bu yıl için belirlenen dört dalda yedi kitaba ödül verildi.
‘EN İYİ ARKADAŞIM’ EN İYİ ÇOCUK ÖYKÜSÜ
Kısa süre önce kaybettiğimiz usta Yazar Kemal Özer’in yazdığı ve Tudem’in yayımladığı “En iyi arkadaşım”, Yılın En İyi Çocuk Öyküleri Kitabı dalında seçilirken; Feridun Oral’ın yazıp resimlediği ve Yapı Kredi Yayınları’nın yayımladığı “Kırmızı Elma”, Yılın En İyi Resimli Öykü Kitabı seçildi.
Yılın En İyi Çocuk Kitabı Tasarımı dalında Günışığı Kitaplığı’nın yayımladığı ve Suzan Aral’ın grafik tasarımını yaptığı “Berber Pire Tellal Deve” (Yazan Gülsevin Kıral, resimleyen Mustafa Delioğlu) seçildi
Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin kuruluşunun 15. yılı nedeniyle bu yıl özel olarak eklenen 15 Yılın En İyi Çocuk Şiirleri Kitabı (1994-2008) dalında Sennur Sezer’in yazdığı ve Evrensel Basım Yayın tarafından yayımlanan “Pencereden Bakan Çocuk” seçildi.
Yılın Çocuk Kitapları 2008 ödülleri, 28. İstanbul Kitap Fuarı’nda, 8 Kasım’da düzenlenecek ödül töreninde sahiplerine verilecek. (KÜLTÜR SERVİSİ)
Old 17-10-2009, 23:14   #13
ali aydın

 
Varsayılan

15/10/2009
ÖZGÜRLÜKLER
HÜSNÜ ÖNDÜL
Çocuklara uygulanacak hukuk
İnsan hakları teorisi “herkes”ten sık sık söz eder. “Herkes” her insan demek. Çocuklar da “herkes”in sahip olduğu haklara sahip…Ama bir de çocuk olmaktan kaynaklı hakları var. İnsan hakları belgeleri (çocukların haklarına dair belgeler), bu hakların neler olduğunu ortaya koymakta. Yargılanma, yaptırım ve infaz konusu bunlar arasında yer almakta.
Türkiye sisteminde de ulusal üstü insan hakları belgelerine, o arada çocuklarla ilgili belgelere uyum konusunda adımlar atıldığı ama bunların belgelere uyumunun pek fazla sağlanamadığı görülüyor. Başka şeyler bir yana, “taş atan çocuklar” konusu güncel bir tartışma. Hapishanelerde üç bin civarında çocuk var. Bunların tamamı taş atan çocuklar değil. Ama çocuk işte... Ve sistemin genel arazı yanında genel olarak çocuk hakları konusunda, yargı, yaptırım ve infaz konusunda arazı var. Taş atan çocuklar, son birkaç yılın olgusu. Çocukların haklarını toplumun ve devletin gündemine sokuyor. Devletin çocuklara hoyrat yaklaşımı, taş atan çocuklar örneğinde görülüyor. Çok açık görülüyor. O yüzden devlet sinirleniyor, hırçın tutumlar alıyor.
Devletin, “Ne diyeceğiz? Taş atan çocuklara terörist demeyeceğiz de ne diyeceğiz?” diye bağırmasının nedeni, bu ‘açık görülme’ durumudur.
Birleşmiş Milletler toplantısına katılan Feray Salman, Bianet’de yazdı toplantıda olanı biteni ve raporları. Çocuklar İçin Adalet Girişimi ve öncü girişimlerden Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları çalışmalarından kamuoyu haberdar artık.
Son girişim Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları’ndan.
TBMM nezdinde yaptıkları girişim için davet etmişlerdi. Katılamadım. Ama katkı çeşitli biçimlerde verilebiliyor. Çeşitli basın yayın organlarında yer aldı çağrıcıların düşünceleri, istemleri, teklifleri…
Biliyorsunuz, taş atan çocuklarla ilgili hükümet, üç maddelik bir yasa değişikliği ile durumda kısmi iyileşme yoluna gitmek istiyor. Ama bu kısmi iyileştirme sorunu çözmüyor. Sorunu hukuksal planda büyük ölçüde çözecek yollar var. Çağrıcılar, sorun yaratan maddeleri açıklıyorlar. Bu maddeler değişmeli diyorlar. Katılıyorum. Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi değişmeli. Çünkü çok tuhaf bir biçimde (büyükler için de geçerli) örgüt üyesi olmasa bile örgüt üyesi gibi ceza öngörüyor. Ceza hukukunun evrensel ilkelerine aykırı. Örgüt üyesi değilsin ama örgüt üyesi gibi cezalandırılıyorsun. TMK’nın 5. maddesi değişmeli. Çünkü bu madde, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında sayılan suçlarla ilgili olarak verilen cezaları yarı oranında artırıyor. TMK.7/2a maddesi değişmeli. Propaganda suçunu düzenliyor. TMK 9. madde değişmeli. Çünkü bu madde, 2006 değişiklikleriyle gündeme geldi. Çocukların çocuk ağır ceza mahkemesinde yargılanmaları yerine özel yetkili ağır ceza mahkemesinde yargılanması yolunu açıyor. TMK 10. maddesi de değişmeli. Soruşturma usulünü düzenliyor. Çocukları da kapsamına alıyor. TMK 13 maddesi değişmeli. Çünkü, TMK çerçevesinde verilen cezaları erteleme, paraya çevirme ve çeşitli seçenek yaptırımlarına çevirme olanağını ortadan kaldırıyor. TMK 17. madde de değişmeli. Bu madde, cezaların infazı ve şartla salıvermeye dairdir ve çocuklar için hiçbir olanak sağlamamakta; çocukları büyüklerin infaz rejimine tabi tutmaktadır.
İki kanun daha var sorunlu olan. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 33/c maddesi, taşı silah yerine koymakta. Böylece çocuk, taş attığı için polise silahlı direniş göstermiş oluyor. Yargı pratiği de zaten bu yönde.
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220/6. maddesi, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemeyi yaptırım altına alıyor ve çocuklara uygulanıyor.
Çağrıcıların taleplerine eklemeler yapılabilir. Örneğin TCK’nın 220/8. madde de örgütün ya da amacının propagandasını yasaklıyor ve ceza yaptırımına tabi tutuyor. Çocuklara da uygulanıyor.
Çocuklara uygulanacak hukuk, insan hakları hukukudur. Tıpkı büyüklere uygulanacak hukukun da insan hakları hukuku olması gibi... Esasa ve usule dair düzenlemeler insan hakları hukukuna uygun yapıldığında ve uygulandığında, çocukların insan haklarına saygı yaşam bulmuş olacaktır. Yasama, yürütme ve yargı gücünden de bu beklenir…
Çocuk haklarına saygı!..
Old 13-11-2009, 13:22   #14
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Çocuklara yine ceza yağdı


Adana'da 2008 yılında yapılan toplumsal gösterilere katıldıkları iddiasıyla Adana 7 Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan C.K. (14), İ.G. (16), İ.S. (14), M.O. (17), Ö.Ö.(16), S.Ö.(14) adlı çocuklara toplam 26 yıl 9 ay hapis cezası verildi.

Çocuklara ceza yağdı

Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi, 2008 yılının Ekim ayında kentte yapılan gösterilere katıldıkları gerekçesiyle 6'sı çocuk 8 kişiye toplam 38 yıl 9 ay hapis cezası verdi.

Adana'da 2008'de toplumsal gösterilere katıldığı iddia edilen Murat Kaya, Servet Güneş, C.K. (14), İ.G. (16) ile daha sonra serbest bırakılan İ.S. (14), M.O. (17), Ö.Ö.(16), S.Ö.(14) adlı çocukların yargılanmalarına devam edildi. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşmasında mahkeme heyeti tutuklu yargılanan İ.G.(16) ile tutuksuz yargılanan M.O. (17), Ö.Ö.(16) adlı çocuklara, 'Örgüt adına suç işlemekten' 4'er yıl 2'şer ay hapis cezası, ayrıca örgüt propagandasını düzenleyen 3713 sayılı Yasanın 7/2 maddesi gereğince 7'şer ay hapis cezası verilmesine karar verdi. Tutuklu sanıklardan C.K. (14) ile tutuksuz sanıklardan İ.S. (14), S.Ö.(14) adlı çocuklara 'Silahlı örgüt adına suç işlemekten' 3'er yıl 9'ar ay hapis cezası verilmesine karar verdi. Mahkeme aynı çocuklara 'Örgüt propagandası yapmaktan' ise 5'er ay hapis cezası verdi. Sanıklardan Murat Kaya ve Servet Güneş'in ise 'Örgüt adına suç işlemekten' 6 yıl 3'er ay hapis cezası vererek Kaya ve Güneş'i tahliye etti. Batman'da da 13- 17 yaşları arası 7 çocuk hakkında 15'er yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Kıymayın efendiler!

Liseli Öğrenci Birliği (LÖB) aktivistleri, TMK mağduru çocuklara destek vermek için Alibeyköy Cengiz Topel Caddesi'nde basın açıklaması yaptı. Öğrencilerden Beritan Sayan, Türkiye'de 2006-2007 yıllarında Terörle Mücadele kanunu kapmasında bin 572 çocuğun yargılandığını belirtti. Sayan, Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde askeriyenin attığı havan topu sonucu yaşamını yitiren Ceylan Önkol ve Mardin'nin Kızıltepe İlçesi'nde güvenlik güçleri tarafından 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz'ı hatırlatarak, yaşıtlarının ölümüne sessiz kalmayacaklarını söyledi. Sayan 'Çocuklar özgürlüğüne kavuşana kadar, onurlu bir barış yapılana kadar sokaklarda olmaya devam edeceğiz' dedi. Açıklamanın ardından öğrenciler çocukların özgürlüğü için beyaz güvercin uçurdu.

Tasarı tepkileri dindirmek için

Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, ''Taş atan çocuklar'' için düzenlemeleri de öngören Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair TBMM Başkanlığına sunulan kanun tasarısına ilişkin Baro binasında basın toplantısı düzenledi. Meclis'te görüşülecek tasarının, bir bütün olarak hukuksuzlukları gidermeyip sadece bir kısım usuli düzenlemeleri içerdiğine dikkat çeken Aktar, tasarının çocukların maruz kaldığı hukuksuzlukları gidermeye yönelik olmadığını, oluşan kamuoyu baskısını dindirmeye yönelik olduğunu söyledi. Çocukların kendilerine özgü yargılama usullerinde ve mahkemelerde yargılanmalarının önemli olduğunu vurgulayan Aktar, 'Ancak bu değişikliğe rağmen çocukların alacakları cezalar her halükarda 3 yıldan fazla olacağı için seçenek yaptırımların uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. Baro olarak, Terörle Mücadele Kanunu'nun 5, 7, 13 ve 17. maddelerine 'Bu hükümler çocuklar hakkında uygulanmaz' ifadesinin eklenmesini talep ediyoruz. Meclis'i biraz daha sağduyulu olmaya davet ediyoruz' dedi.

'Sorunu çözmez'

TMK mağduru çocuklar için bir araya gelen Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları, çocuklar için yapılması düşünülen yasal değişikliklerin önemli olduğunu, ancak bunun yeterli olmadığına dikkat çekerek, yasaların tamamen değiştirilmesini istedi. Amargi Kitap Evin'deki toplantıya oyuncu Nedim Saban, müzisyen Yasemin Göksu, tiyatro oyuncusu Mehmet Atak, akademisyen Özgü Sevgi Göral'ın da bulunduğu birçok kişi katıldı. Mehmet Atak, Atak, yasanın sorunları çözmediğini ve bu nedenle tamamen değişmesi gerektiğini söyledi. Diğer konuşmacılar da, yapılan yasal deşikliklerin yetersiz olduğuni ve yasaların tamamen değişmesi gerektiğini söyledi.

ADANA / DİYARBAKIR /İSTANBUL
DİHA
Old 16-11-2009, 23:12   #15
ali aydın

 
Varsayılan

Çocuklar ve Kronik Hastalara Domuz Gribi Aşısı 16 Kasım'da Başlıyor
Beş yaş altı çocuklar ve kronik hastalar için aşılama sağlık ocaklarında ve aile sağlığı merkezlerinde yapılacak. Aşıyla ilgili ayrıntılar 184'ten öğrenilebiliyor. Tedavisi süren 145 kişiden 33'ü yoğun bakımda. Hayatını kaybedenlerin sayısı 40 oldu.

Ankara - BİA Haber Merkezi12 Kasım 2009, Perşembe


Sağlık Bakanlığı domuz gribi (H1N1) aşısının beş yaş altı çocuklar ve kronik hastalar için 16 Kasım'da başlayacağını duyurdu.

Aşılama sağlık ocaklarında ve aile sağlık merkezlerinde yapılacak.

bianet'in bakanlık yetkililerinden edindiği bilgiye göre, hangi sağlık merkezlerinde aşı olunabileceğini ve aşıyla ilgili ayrıntıları öğrenmek için 184 numaralı Sağlık Bakanlığı Bilgi Merkezi (SABİM) telefonu veya İl Sağlık Müdürlükleri aranabilir.

Sağlık çalışanlarının ve hacca gideceklerin aşılanması devam ediyor.

40 kişi öldü, 145 kişi tedavi görüyor
Bakanlığın dünkü (11 Kasım) duyurusuna göre, hastalık nedeniyle ölenlerin sayısı 40 oldu.

145 kişinin tedavisi hastanede devam ediyor. Bunların 33'ü yoğun bakımda, dokuzu solunum cihazına bağlı.

Hayatını kaybedenlerin biri gebeydi; 19'unda kronik hastalık bulunuyordu. 20 kişide kronik hastalık saptanmadı. Bunların ikisi sağlık çalışanı, 10'u da 25 yaşın altındaydı.

Hayatını kaybedenlerin 15'i çocuk, ikisi genç
Bakanlığın verdiği bilgilere göre hayatını kaybedenlerin yaş dağılımı şöyle:

0-4: 6 kişi.

5-14: 9 kişi.

15-24: 2 kişi.

25-44: 16 kişi.

45-65: 4 kişi.

65 yaş üstü: 3 kişi. (TK)
Old 18-11-2009, 07:27   #16
ali aydın

 
Varsayılan

17/11/2009
TMK tasarısı çözümden uzak
DİYARBAKIR Barosu Çocuk Hakları Merkezi, gösterilere katıldığı gerekçesiyle tutuklanan ve ağır ceza mahkemelerinde yargılanan çocukların yaşadığı sorunların devam ettiğine dikkat çekerek, hükümetin konuya ilişkin hazırladığı yasa tasarısının kamuoyunda oluşan tepkileri azaltma amaçlı ve sorunun çözümünden uzak olduğuna işaret edildi.
DİYARBAKIR Barosu Çocuk Hakları Merkezi, gösterilere katıldığı gerekçesiyle tutuklanan ve ağır ceza mahkemelerinde yargılanan çocukların yaşadığı sorunların devam ettiğine dikkat çekerek, hükümetin konuya ilişkin hazırladığı yasa tasarısının kamuoyunda oluşan tepkileri azaltma amaçlı ve sorunun çözümünden uzak olduğuna işaret edildi.
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada Türkiye’de, 3 binin üzerinde çocuğun Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı bir biçimde Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında yargılandığına ve önemli bir kısmının da ağır cezalar aldığına dikkat çekildi.
34.5 yıla kadar varan hapis cezalarıyla yargılandığına işaret edilen açılamada, 2006 yılından sonra 18 yaşından küçük çocukların, yargılama usulleri ve verilen cezaların tamamen genel hukuk kurallarına aykırı olduğuna vurgu yapıldı. Açıklamada değişikliklere rağmen çocukların alacakları cezaların 3 yıldan fazla olacağına dikkat çekildi. (Diyarbakır/DİHA)

--------------------------------------------------------------------------------
NELER DEĞİŞMELİ?

Açıklamada şu talepler sıralandı:
*3713 sayılı TMK’nın 2. maddesine, “Eylemlerine uygun genel hükümler saklı kalmak kaydıyla bu maddenin 2.fıkra hükmü ve 5237 sayılı TCK’nun. 220/6. madde hükmü çocuklar hakkında uygulanmaz” düzenlemesi bir fıkra olarak eklenmeli.
*TMK’nın 5. maddesine “Yukarıdaki hükümler çocuklar hakkında uygulanmaz” fıkrası eklenmeli.
*TMK’nın “Terör örgütleri” başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasının a bendinin sonuna “Çocuklar hariç” ifadesi eklenmeli.
*TMK’nın 9. maddesinin son cümlesi yasa metninden çıkarılmalı.
*TMK’nın 13. maddesinin son cümlesi “Ancak bu hükümler çocuklar hakkında uygulanmaz.” şeklinde değiştirilmeli.
*TMK’nun koşullu salıverilmeyi düzenleyen 17. maddesine “Yukarıdaki hükümler çocuklar hakkında uygulanamaz” fıkrası eklenmeli.
*2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33. maddesine “d) Eylemlerine uygun genel hükümler saklı kalmak kaydıyla bu maddenin (a), (b) ve (c) bentleri çocuklar hakkında uygulanmaz” ifadesi eklenmeli.
Old 18-11-2009, 07:31   #17
ali aydın

 
Varsayılan

17/11/2009
5 saniyede 1 çocuk açlıktan ölüyor
BİRLEŞMİŞ Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) dünya kamuoyunun dikkatini açlık sorununa çekmek için düzenlediği Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi dün Roma’da başladı.
BİRLEŞMİŞ Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) dünya kamuoyunun dikkatini açlık sorununa çekmek için düzenlediği Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi dün Roma’da başladı.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, üç gün sürecek zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, dünyada 1 milyar insanın açlık sorunuyla boğuşmasına seyirci kalınamayacağını belirterek, “Sadece bugün itibariyle 17 bin çocuk açlıktan ölecek: Her 5 saniyede bir çocuk, yılda ise 6 milyon çocuk açlık yüzünden can veriyor” dedi.
‘AÇ OLMAK BAŞKA ORUÇ TUTMAK BAŞKA’
Ban, FAO Genel Müdürü Jacques Diouf’un çağrısına uyarak, zirve öncesinde 24 saat oruç tuttuğuna da değinerek, “Bir gün hiçbir şey yemeyerek oruç tutmak hiç de kolay olmadı. Ama pek çok insan için aç olmak, günlük gerçeklerden biri durumunda” diye konuştu.
60 liderin katıldığı FAO Zirvesi’nin bugün ve yarınki oturumlarına, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılması bekleniyor. (DIŞ HABERLER)
Old 18-11-2009, 12:20   #18
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

BM ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN 20. YILI

"Haklarımı Bilmek Matematik Dersinde İşime Yarıyor"

Recep, Musa, Esra, Cem, Batuhan, Caner, Aslı, Tarık, Bünyamin ve Osman ile BM'nin 20 yıl önce imzaladığı Çocuk Hakları Sözleşmesi ve hakları hakkında konuştuk.
Birleşmiş Milletler (BM) 20 Kasım 1989'da Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzaladı. Türkiye bu sözleşmeye 12 yıl önce imza attı.
191 ülkenin imzaladığı sözleşmenin 20. yıl dönümü yaklaşırken Beyoğlu'ndaki Firuzağa İlköğretim Okulu'na gittik ve çocuklara "haklarınızı biliyor musunuz" diye sorduk.
Yaşları 10 ile 14 arasında değişen öğrencilerin ilk akıllarına gelen hakları oyun oynamak ve ödevlerini yapmak oldu.
"Haklarımı biliyorum; oyun oynamak..."
Recep Serdar Altıntop (10) "Okulda öğretmenim çocuk haklarını anlatıyor" dedi. "Peki neler anlatıyor, hakların neler" sorumuza "Hatırlamıyorum" şeklinde yanıt verdi. Biraz kararsızlıktan sonra devam etti:
"Sanırım bazı kurallara uymak."
"Sözleşmeden haberdarım" diye söze giren Musa Naz (10), haklarını "okula gelen üniversiteli büyük ablalardan" öğrendiğini anlatıyor. "Oyun oynamak ve ödevlerini sonradan yapmanın çocukların en temel hakları olduğunu" söylüyor.
Esra Üveyiş Demir (11) de sözleşmeden haberdar. "Çocuk hakları tüm çocukların sorumluluklarını yapmaları demek" diyor. "Nedir sorumluluklar" diyoruz, anlatıyor:
"Derslerini çalışmak, ödevlerini yapmak..."
Cem Mustafa Engin (14) Esra'nın söylediklerine ekleme yapıyor:
"Derse geç kalmamak ve eğitim-öğretim hakkı da var."
"Sözleşme haklarımı engellerse karşı çıkarım"
Batuhan Sarı (11) "Öğretmenin derste anlattı. Her çocuğun eğitim-öğretim hakkı var ve devletin imkanlarından yararlanabilir" diyerek sohbete dahil oluyor. "Ve" diyor heyecanla, "herkes 18 yaşına kadar çocuktur. Böyle muamele görmelidir.""BM'nin çocuk hakları sözleşmesi imzalaması hakkında ne düşünüyorsun" diye soruyoruz Caner Akay'a (13). "Eğer haklarımı engelleyecekse ben itiraz ediyorum bu sözleşmeye" diyor sert bir ses tonuyla. "Çünkü" diye sürdürüyor konuşmasını, "Çocukların özgürlük hakkı var. Ödevlerimizi yapmak, aileden şiddet görmemek ve dersten kaytarma hakları da."
Aslı Zeyrek (12) "Güzel giyinme hakkından" bahsediyor. "Çiçekli ve renkli elbiseler giymek bizim de hakkımız!" diye haykırıyor. "Tabii evdeki kararlarda bizim de fikirlerimiz sorulmalı" diye bitiriyor cümlesini.
"Çocukların dersten kaytarma hakları var"
Sözleşmeden memnun olduğunu ifade eden Tarık Avcı (11), "Çocukların öğretmenlere ve ailelerine saygılı davranma hakları olduğunu" söylüyor. "Sağlık hizmetlerinden ve devlete ait kurumlardan yararlanma haklarının da olduğunu" belirtiyor.
"Okulda kendilerine haklarının anlatılmasından memnun olduğunu" dile getiren Bünyamin Aras'a (11) göre çocukların hakları şöyle:
"Bence çocuk hakları dışarı çıkmak, bilgisayar oynamak, maç yapmak, okula gitmemek, eğitim ve öğrenim görmek, arkadaşlık yapmak, oyunlara katılmak ve ders yapmak."
Bünyamin'e katılan Osman Elveren (11) ise haklarını bilmenin derslerinde, özellikle de matematik dersinde çok işine yarıyor.(BÇ)

Bawer ÇAKIR - Çiçek TAHAOĞLU
İstanbul - BİA Haber Merkezi
17 Kasım 2009, Salı
Old 21-11-2009, 00:17   #19
ali aydın

 
Varsayılan

20/11/2009
Boylarından büyük işlerde çalışıyorlar
Ceren Saran - Şener Doğan
Çocuklara ücretsiz eğitim ve sağlık, sağlıklı çalışma koşulları, anadilde eğitim gibi birçok temel hakkı güvenceye alan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye’de tam 20 yıl önce bugün imzalandı.
Çocuklara ücretsiz eğitim ve sağlık, sağlıklı çalışma koşulları, anadilde eğitim gibi birçok temel hakkı güvenceye alan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye’de tam 20 yıl önce bugün imzalandı.
Aynı zamanda Dünya Çocuk Hakları Günü olan bugünde, on binlerce çocuk, yaşları için uygun olmayan koşullarda çalışıyor, binlerce çocuk ‘taş atmak’ suçlamasıyla dört duvar arasında, eğitim, sağlık hakkından, ailesinden, özgürlüğünden uzak büyüyor.
Metal sanayi, konfeksiyon, çorap atölyeleri ve büyük fabrikaların bulunduğu Bayrampaşa’da çalışan çocuklar, Dünya Çocuk Hakları Günü’nden de, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden de habersiz. Kimi çalışmaktan mutlu, kimi şimdi okulda olmayı hayal ediyor, kimi ise ‘ne yapalım, ekmek ...’ diyor.
OLMADI İŞTE...
17 yaşındaki Atilla Aluç çorap atölyesinde çalışıyor. O da Mesut gibi 7’nci sınıfa kadar okuyabilmiş. 2-3 yıldır çorap ve tekstil atölyelerinde çalışan Atilla, aylık 600 lira maaş alıyor. Çalışma ortamı gürültülü, ama “ekmek davası” diyerek işine sarılıyor. Üniversiteye girme hayallerini anlatıyor, niye okuyamadığını da: “Sınıfta kaldım, ayrıldım, çalışmaya karar verdim. Fazla mutlu değilim, okumak isterdim ama durumlar el vermedi. Mecburuz ne yapalım, ekmek davası. Vallahi okumak isterdim, üniversiteye giderdim, kazanırsam güzel bir meslek bulurdum, işe girerdim, çalışırdım... ama olmadı işte...”
Murat Coşkun, 16 yaşında, tekstil atölyesinde ütücü olarak çalışıyor. Ortaokulu bitiren Murat, “şimdi nerede olmak isterdin” sorusuna “Evde veya okulda” diye yanıt veriyor ve ekliyor: “Kader işte, ne yapalım...”
‘KEŞKE OKULDA OLSAYDIM’
17 yaşındaki Cihat Babayiğit, Bayrampaşa Terazidere’de bir büfede garsonluk yapıyor. Okulu lise 1’de bırakan Cihat, daha sonra çok pişman olduğunu anlatıyor: “Kendi isteğimle bıraktım, ailem okumamı istiyordu. Okusaydım daha iyi olurdu.”
3 yıldır çalışan Cihat, büfeye sabah 7 buçukta giriyor, akşam 18.00’de çıkıyor. Okulu çok özleyen Cihat, “Şimdiki aklım olsa okurdum. Arkadaşlara da söylüyorum okusunlar, çalışacaklarına okusunlar” diyor.
BM Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan haklara Türkiye’deki çocukların sahip olmadığını söyleyen Cihat, “Şu an okulda, derslerimin başında olmak isterdim” diyor.
TEK İSTEĞİ RAHAT BİR YAŞAM
15 yaşındaki Serkan Bozdağlı, 2 yıldır çay ocağında çalışıyor. Ortaokulu bitiren, diplomasını alan Serkan, okulu başarısız olduğu ve ekonomik durumları kötü olduğu için bıraktığını anlatıyor. Çalışma hayatından memnun, “Yavaş yavaş etraftakileri tanıdım, aramız iyi” diyor. Fabrikalarda çalışan yaşıtları için, “Onların ortamı kötü, kimyasal madde falan var, pis kokuyor” diyen Serkan, çalıştığı için çok da pişman olmadığını belirtiyor, ekmek kazanmayı öğrendiğini dile getiriyor. Serkan hayallerini şöyle sıralıyor: “Okumak isterdim, okuyup öğretmen olmak isterdim. Rahat bir yaşamım olsun isterdim, nerede olduğu fark etmez, lüks bir hayat istemezdim, sadece ekonomik gücüm olsun isterdim.”
BM Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan haklarını bilip bilmediğini sorduğumuz Serkan, “Haklarım bilmiyorum var mı, vardır herhalde...” yanıtını veriyor.
17 yaşındaki İlyas Kaçmaz, meslek lisesinde elektrik bölümünde okuyor. Terazidere’de bir atölyede staj görüyor, 3 gün işe, 2 gün okula gidiyor. “Haklar Türkiye’de yok, olsa çocuklar işe gitmez, okula gider” diyen İlyas, parasız eğitim almadığını söylüyor. Maddi durumu olmayanın okuyamadığına dikkat çeken İlyas, çocuk işçilerin çok kötü koşullarda çalıştığını belirtiyor.
(İstanbul/EVRENSEL)


--------------------------------------------------------------------------------
YAŞ 17 GÜNDE 11 SAAT MESAİ
Mesut Yıldırım Döküm İşçisi, 17 yaşında. Eğitim hayatı, ilköğretim 7’nci sınıfta bitmiş. Okulu bırakma nedenini “Para sıkıntısı vardı, geçim sıkıntısı içindeydik” diye açıklıyor. Bir yetişkinin bile zar zor dayanabileceği çalışma koşullarını şöyle anlatıyor: “Neredeyse saçımızın telinden ayak tırnağımıza kadar toz oluyoruz. Tozlardan çok kötü hastalıklar kapıyoruz, her gün hastayız zaten.”
“Ama her sabah kalkıp geliyoruz oraya” diye devam eden Mesut, bu koşullar altında tam 3 yıldır çalışıyor. Sabahın kör karanlığında, saat 7’de kapandığı fabrikadan öğle yemeği için çıktığında gün ışığı görüyor. Mesut’un mesaisi akşam 20.00’de son buluyor. Çocuk yaşta günde 11 saat çalışan Mesut’un, aylığı asgari ücretin bile altında, 450 lira. 3 kardeşinden 2’si sanayi sitesinde, diğeri tekstilde çalışan Mesut, “Sigortamı 18 yaşından sonra yapacakmış” diyor ve fabrikanın yolunu tutuyor.
Old 23-11-2009, 23:24   #20
ali aydın

 
Varsayılan

Önce çocuk Formun Üstü


YILDIRIM
TÜRKER
Türkiye
23/11/2009
Toplum olarak bir kıyametten daha geçiyoruz.
Yer yarılıyor, altında kalmamamız gerektiğini biliyor, ne yapacağımızı bilemiyoruz.
Kan severler kendilerini ortaya atmış çırpınıyorlar. Devleti kaptırmayacaklar.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti şimdiye kadar hangi duruşla hayatımızı kararttıysa, o duruşa çalışmamız gerektiğini haykırıyorlar.
Aslında en demokrat bildiklerimizin bile bir yerlerinden Kemalizmle zehirlenmiş çocuklukları çıkıyor.
Herkes Cumhuriyeti sevdiğine inanıyor, herkesin kutsalı Atatürk’ün gençliğe armağanı.
Bütün kutsallar gibi hiç sorgulanmadan, hiç araştırılmadan
kabul görmüş bir mayın tarlası sunuyor bu alan. Sosyalist bildiklerimiz anti-emperyalizm diye en basitinden bir zenofobinin, bir yalan bağımsızlık ülküsünün peşine düşmüş.
Bu cumhuriyetin tarihinde hiçbir muktedirin dile getiremediği kaygıları, kuşkuları sağcı muhafazakâr bir parti hükümeti gündeme oturtuyor. Bunu hazmetmek hepimiz için çok güç.
Bildiğimiz yegâne kahramanlık alanı, gerçekte ne olduğunu hiç tartmadan peşine düşmüş olduğumuz laiklik mücadelesi çünkü.
Doğduğumuzdan beri bendesi olduğumuz devletin inkârını, işkencesini, militarist baskısını, ince-kalın zulmünü yeğlememiz gerek. Yoksa AKP yalakası ilan edilmek işten bile değil.
Oysa birilerinin on yıllardır itiraf etmesi gerekiyordu. Devletle yüzleşebilmek için. Devletle hesaplaşabilmek için.
Dersim de 1937-38 yıllarında yaşananın bir katliam olduğunu. Kürtlere onlarca yıldır reva görülen zulmün bütün aşamalarını. İnsanın modernizmi bile beklemeden oluşturmuş olduğu adalet terazisi, vicdan tartısıyla.
Şimdi, açıkça kendimize sormak zorundayız. Cehenneme çevirdiğimiz bu memleket bu kıyamet lehçesinden insanlık diline nasıl geçer?
Çocuklardan başlayalım diyorum.
Bunca çürük, bunca vahşi bir hayatı onarmaya çocuklardan başlamak zorundayız.
Yangında ilk kurtarılacak olanlar onlar değil mi?
Öyleyse önce şu buz gibi rakamlara bir bakalım. Üstelik Devlet İstatistik Enstitüsü’nün rakamlarına göre,
* Türkiye’nin çocuk nüfusu 27 milyon 429 bin 570.
* 2 milyon 700 bin çocuk eğitim hakkından yoksun.
* 750 bin çocuk kimsesiz.
* 19 milyon 440 bin çocuk şiddete maruz kalıyor.
* 1 milyon 250 bin çocuk engelli.
* 9 milyon 250 bin çocuk istismara uğruyor.
* 800 bin çocuk anne var.
* 2 milyon 250 bin çocuğun nüfusa kaydı yok.
* 2 milyon 500 bin çocuğun beslenme yetersizliği var.
* 150 bin çocuk sokağa itilmiş.
* 5 milyon 400 bin çocuğun hiç oyun oynama fırsatı olmamış.

Çocuğun hakkı
20 Kasım, DÜNYA Çocuk hakları günüydü. Türkiye 1995’te Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalayarak çocuğun evrensel haklarını tüm yasa ve düzenlemelerin üzerinde tutacağını kabul ve taahhüt etti.
Pekiyi bu konuda bir arpa boyu yol kat edilebildi mi?
20’den fazla örgüt, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin güvence altına aldığı hakların tam olarak hayata geçebilmesi için önerilerini sıraladı. Çocuk adalet sisteminden çocukların korunmasına, sağlık hizmetlerinden eğitime kadar birçok alanı kapsayan bu önerilerin bazılarını şunlar:
Yasaların oluşturulmasına çocukların ve sivil toplumun katılımı sağlanmalı.
Çocuk haklarına yönelik tüm mevzuatın ve bu mevzuatın çocuklara tanıdığı olanaklar tüm çocuklar için erişilebilir kılınmalı.
Yasalar ve politikalar meclisten geçmeden önce çocuk hakları etki analizi, yürürlüğe girdikten sonra da çocuk hakları etki değerlendirmeleri yasal bir zorunluluk olmalı.
Cinsel taciz suçunun şikayete tabi suç olmaktan çıkarılması gerek.
Mağdur çocukların ifadelerine başvurulması süreci de suça itilmiş çocuklarda olduğu gibi savcı ya da hakim yetkisine bırakılmalı.
Adli Tıp Kurumu’nun çocuk bakış acısını taşıyabilmesi için güçlendirilmesi gerek. Güçlendirme çalışmalarında barolar ve çocuk adaleti yönetimi ile ilgili çalışan hükümet dışı kuruluşlar ve çocuklarla birlikte
hareket edilmeli.
Hâkim ve savcılara çocuk hakları konusunda hizmet içi eğitimlerin artırılması gerek.
Çocuk savcıları, medyada çıkan ve çocuğun yüksek yararını zedeleyecek haberler ile ilgili etkin mücadele etmeli.
Memurların çocuklara karşı suçlarla ilgili soruşturulmalarında, izin zorunluluğu kaldırılmalı.
Çocuğun ceza ehliyeti yaşının, gelişimsel dönemleri göz önünde bulundurularak, 14-15 yaslarına yükseltilmesi çocuğun yüksek yararına olacaktır. On sekiz yaşından sonra ceza ehliyetiyle ilgili bir geçiş dönemi öngörülmeli, çocukların yaş belirleme aşamasında çocuğun yararına olacak esneklik kural haline getirilmeli.
Yargıtay’da bir çocuk dairesi oluşturulmalı.
Okul müfredatında insan hakları derslerine yeniden yer verilmeli.
Çocukların dini tercihlerini ailenin ve toplumun baskısıyla değil, reşit olduktan sonra kendi bilinçleriyle yapmalarına olanak tanınmalı. Dini tercih, anne babadan çocuğa geçen bir miras gibi algılanmamalı, çocuğa hür iradesi ile dinini seçebileceği ve dini inançlarını yaşayabileceği 18 yaşına kadar hiçbir baskı yapılmamalıdır. Çocukluk çağındaki din eğitimi de isteğe bağlı olmalı.
Çocuk ve ergenlerin fiziksel, duygusal ve cinsel şiddete maruz kalmamaları ve şiddet davranışlarında bulunmamaları için müdahale programlarına ivedilikle gereksinim var. Olumlu çevre ortamının oluşturulması ve çocukların iletişim becerilerinin artırılması, stresle başa çıkabilmeleri, duyguları kontrol edebilmeleri gibi becerileri içeren, yaşam becerilerinin geliştirilmesine ilişkin yapıcı programlara gereksinim var.
İlköğretim müfredatı içinde yaş gruplarına yönelik olarak üreme ve cinsel sağlık bilgilerinin verilmesi gerek.
Bakım kurumlarının bağımsız denetçiler tarafından denetlenmesi ve raporların kamuya açık olması gerek.
Koruyucu aile ve evlat edinme sistemlerinin basitleştirilmesi ve hızlandırılması için altyapı çalışmalarının yapılması gerek.
Bu arada Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin üç maddesine koymuş olduğu çekince nedeniyle Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Komitesi tarafından eleştiriliyor ve uyarılıyor. Demokratik açılımın samimiyetini tartacak isek hükümetin bu çekinceleri bir an evvel kaldırması gerek. Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası katılımlarında kurnazlığına çok güvenir ya, 1995’te anadilinde eğitimin önünü kapatmak için şu üç maddeye çekince koymuştu:
- Kitle iletişim araçlarının azınlık grubuna veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik edilmesi. (madde: 17. d)
- Çocuğun anne-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi. (madde 29. c)
- Dini ya da dilsel bir azınlığa ya da yerli halka mensup bir çocuğun, kendi kültüründen yararlanma, kendi dininin gereklerini yerine getirme ya da kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılmaması.
(madde 30)
Türkiye, Ağustos 2009’da Birleşmiş Milletler’e sunduğu raporda “Etnik köken, dil veya din bakımından farklı gruplara mensup çocukların, kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama, yahut özel alanda kendi dilini kullanma bakımından sorunu bulunmamaktadır” diyor. Çocuk hakları savunucularıysa hükümete şunu soruyor: “Bu çekincelerin, çocukların günlük hayatlarında herhangi bir sorun yaratmadığı bilgisine hangi izleme mekanizmasıyla ulaştınız?”
Çocuklar dövülüyor, ağır cezalar alıyor, tecavüze uğruyor, öldürülüyor, kimsesiz ve bakımsız bırakılıyor. Çocuk sevmek dendiğinde mangalda kül bırakmayan milletimin çocuk haklarına sahip çıkması gerek. Hükümetin de hayatımızı ıslah edecek her açılıma çocukla başlaması şart.
Başbakanımız nasıl bir amca? İkide bir kaptığı çocuklarla poz verdiğine göre, çocukları seven biri olsa gerek.
Old 28-11-2009, 20:55   #21
ali aydın

 
Varsayılan

27/11/2009
Çocuklar pancar tarlasında
GÜNEYDOĞU’dan Yozgat’a tarım alanlarında çalışmak için gelen işçilerin çocukları, pancar tarlalarında çamur ve soğuğa aldırmadan ailelerine yardım ediyor.
GÜNEYDOĞU’dan Yozgat’a tarım alanlarında çalışmak için gelen işçilerin çocukları, pancar tarlalarında çamur ve soğuğa aldırmadan ailelerine yardım ediyor.
Mart ve Nisan aylarından itibaren yaşadıkları bölgelerden Yozgat başta olmak üzere, İç Anadolu’nun çeşitli illerinde tarım alanlarında çalışmak için gelen işçiler, kış mevsimi başlayıncaya kadar çalışmalarını sürdürüyor. Son olarak pancar söküm işlerini yapan tarım işçilerinin çocukları da tarladaki çamur ve soğuğa aldırmadan bir an önce işlerini tamamlayıp memleketlerine dönebilmek için ailelerine yardım ediyor.
Urfa’dan mevsimlik işçi olarak Yozgat’ın Sorgun ilçesine pancar tarlasında çalışmak üzere 6 çocuğu ve eşiyle birlikte gelen Abdulsamet Güneş isimli vatandaş, kışın soğuğuna aldırmadan sabahın erken saatinde tarlada bulunan pancarları söküyor.
Pancar tarlasında çalışan çocuklardan İslam 12, Kadir 10, İbrahim 8, Mehmet Güneş ise 4 yaşında ama hepsi şimdiden hayatın gerçekleriyle yüz yüze gelmiş, ailelerine destek olmak için pancar söküp kesim yapıyorlar. Ne Kurban Bayramı ne de tatil onların gündeminde yok.
Küçük İslam ekmek parası için çalıştıklarını ifade ederek, “Hava soğuk, üşüyoruz ama mecburuz anne ve babamıza yardım ediyoruz” şeklinde konuştu.
Diğer kardeşi İbrahim ise evde oturmak, film izlemek, arkadaşlarıyla oynamak, bisiklete binmek istediğini belirterek, “Babamdan bisiklet almasını istedim ama parası olmadığı için bisiklet alamadığını ifade ederek ümitsizliğini dile getirdi” dedi.
Daha sonra Pancar Tarlası Sahibi Ahmet Başol ise tarlanın 30 dönüm olduğunu, Güneş ailesine dönüm başı 70 liradan tarlayı kabala verdiğini, toplamda ise 1200 lira ellerine geçeceğini belirterek başka bir şey yapamayacağını sözlerine ekledi. (YOZGAT)
Old 28-11-2009, 20:56   #22
ali aydın

 
Varsayılan

28/11/2009
‘Çocuklarımın karnı doysa bayram yaparım’
Erkan Araz - Meral Peker
Bayram geldiğinde, neşesiyle bereketiyle gelir” sözü Ekrem Gölge için herhangi bir anlam ifade etmiyor. Zira, 11 nüfusla İstanbul’da...
Bayram geldiğinde, neşesiyle bereketiyle gelir” sözü Ekrem Gölge için herhangi bir anlam ifade etmiyor. Zira, 11 nüfusla İstanbul’da yaşam savaşı veren Ekrem Gölge’nin hanesine ne neşe, ne de bereket uğramış. Çöpten kağıt toplayarak geçinmeye çalışan Gölge’nin kazandığı ailesine yetmezken, bayram yapması ise pek mümkün görünmüyor. “Çocuklarımın karnı doyarsa bayram yaparım. Benim bayramım işte o zaman olur. Ama bayram geldi ben çocuklarıma ne bayramlık alabildim, ne de onlara bir harçlık verebildim. Bayramda temiz giyinmek, sevilmek her çocuğun hakkıdır. Ama yok ki yapalım. Bir insan bunu yaşıyorsa bütün duyguları bitmiştir. Bu ölü bir duygudur” diyen Gölge, kendisi gibi birçok insan bulunduğunu ve bu yaşam koşullarının değişmesi gerektiğini söylüyor.
BİR DÜKKANIN İÇİNDE 11 KİŞİ
Gaziantep’in İslahiye ilçesinden geçinemediği için bir umutla İstanbul’a göçen Gölge, daha beter bir durumun içinde bulmuş kendisini. Şimdi İstanbul’a geldiğine pişman ama memleketinde kalmasını sağlayacak yaşam koşullarından da yoksun. Bu duyguların içini kemirdiğini aktaran Gölge, kira parası ödeyemediği için Şirinevler’de bir binanın altında bulunan dükkanda yaşıyor. Odası dahi olmayan bu dükkanın içinde 11 nüfusla bir arada kaldıklarını söyleyen Gölge, bu durumu “Katlanılması zor” diye anlatıyor. “3 yetişkin oğlum ve ben işsizim. Kaldığımız dükkanın elektrik, su parasını veremiyorum. Kirasını daha ödeyemedik. 11 nüfus benim elime bakıyor. Benim geçim kaynağım bir hurda el arabası. Sabah erkenden kağıt toplamaya gidiyorum. Gece yarılarına kadar. Kağıdın kilosu 100 lira. 100 kilo toplasan 10 milyon eder. 100 kilo kağıt için saatlerce geziyorum. Yürüyerek 5 mahalle geçiyorum. Benim gibi bir sürü kağıt toplayan var. Bir konteynerin başına 5 kişi birden geliyor” diyen Gölge, devletin ve bu devleti yönetenlerin bu gidişata bir çözüm bulması gerektiğini ifade ediyor.
BU ÇOCUKLARIN DA OKUMAYA HAKKI VAR
Küçük çocuklarının mahallede bulunan çöp konteynerlerinin başında beklediğini aktaran Gölge, onların da çevredeki marketlerin sebze meyve artıklarını topladığını dile getiriyor. “Çocukların çöpten bulup yedikleri şeyler zehirli olabilir, bozuk olabilir. Domuz gribi var diyorlar her gün. Bu yiyecekler virüslü olabilir. Zabıtalar çocukları konteynerin başından kovalıyor. Çağır bakalım bir yanına, sor bakalım neden böyle yapıyor? Çocuklarım aç, ondan böyle yapıyor. Belediyenin depolarında erzak yok mu?” diyen Gölge, bu erzakların neden sadece seçimlerde dağıtıldığını soruyor. Çocuklarını bu yıl kağıt, kalem, çanta parası yüzünden okula yazdıramadığını belirten Gölge, kendi çocuklarının da okumaya hakkı olduğunu ifade ediyor.
REÇETE BOŞ BİR KAĞIT PARÇASI
Bir baba olarak yaşadıklarının çok acı ve katlanılmaz olduğunu söyleyen Gölge, bazı babaların intihar ettiğini, ailesini zehirlediğini hatırlatıyor. Sağlık durumlarının da oldukça kötü olduğunu anlatan Gölge, tedavi olmak için de para gerektiğini dile getiriyor. “Eşim sezaryenle doğum yaptı. Ameliyat oldu. Doğan çocuğum 15 gün kuvözde kaldı. Eş dost yardımıyla hastaneden çıkardık. Ancak onlara reçeteyle verilen ilaçları halen alamadım. Paran olmayınca reçete boş bir kağıt parçası. Neden yazıyorsun ki sen o ilaçları? Benim de boğazımda yara var. İlaç almam gerekiyor. Bir ilacım 80 lira. Ben o parayla 8 gün geçinirim. Yağlı bir yemek değil. Bir çorba, bir pilav yiyoruz” diyen Gölge, evde durmak bile istemediğini belirtiyor. (İstanbul/EVRENSEL)

--------------------------------------------------------------------------------
KORKUYORUM AMA AÇMAK ZORUNDAYIM

Kağıt toplama işinin oldukça zor bir iş olduğunu aktaran Ekrem Gölge, yol boyunca birçok olayla karşılaştığını dile getiriyor. Tinercisinden hırsızına kadar birçok belayla uğraştığını ifade eden Gölge, ölümle karşı karşıya olduklarını söylüyor. “Çöp konteynerlerini açarken acaba içinde bomba falan var mı diye korkarak açıyorum. Bir kutu, bir poşet görsem, aklıma bin bir türlü şey geliyor. Korkuyorum yanına yaklaşmaya. Ama ne yapalım? Gidip onu açmak zorundayım” diyen Gölge, geçim derdinin insanı bunlara zorladığını anlatıyor.

--------------------------------------------------------------------------------
MAHALLE SAKİNLERİ DEVLETTEN DAHA İYİ

Kendisi bu derece fakirlik içinde yaşarken Başbakan ve milletvekillerinin lüks içinde yaşamasını sindiremeyen Ekrem Gölge, Türkiye’deki yasaların ve adaletin bu durumu kaldırdığını ifade ediyor. “Öyle bir başbakan da cumhurbaşkanı da milletvekili de yok. Bu yönetim benim böyle yaşamamı sağlıyorsa benim de böyle bir devletim yok. Sen bizi besleyemiyorsan, başka bir ülkeye yolla. Sürgün et bizi o zaman. Devlet bizi görmüyor, ama halk görüyor. Mahalle sakinleri bir sıcak çorba, bir eski elbise getiriyor” diyen Gölge, mahalle sakinlerinin devletten daha iyi olduğunu belirtiyor.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Basında Hasta Hakları Haberleri Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hasta Hakları Çalışma Grubu 41 18-01-2010 19:25
Basında Çocuk Haberleri-2008 Av.Elvan Akkaya Çocuk Hakları Çalışma Grubu 34 13-05-2009 23:15
Basında Çocuk Hakları Haberleri Av.Habibe YILMAZ KAYAR Çocuk Hakları Çalışma Grubu 31 08-01-2009 01:15
Basında Çocuk Haberleri 2007 Y£LİZ Çocuk Hakları Çalışma Grubu 46 21-08-2007 21:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08018088 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.