Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kadinlarin Nafaka Hakkina Dokunmayin !

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-10-2018, 17:26   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Kadinlarin Nafaka Hakkina Dokunmayin !

KADINLARIN NAFAKA HAKKINA DOKUNMAYIN !

Medeni Kanun’un 175’inci Maddesi’nde Kadınların Aleyhine Yapılmak İstenen Değişikliklere Dair Görüşümüzdür

09.10.2018

Son günlerde, boşanma durumunda yoksulluğa düşeceği tespit edilen kişilere verilmesi öngörülen yoksulluk nafakasının düzenlenmesini içeren Medeni Kanun’un 175’inci ve 176’ncı maddelerinde değişiklik yapılacağına dair haberlerin sayısı artmıştır. Yapılması planlanan bu değişikliğe istinaden Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı tarafından 10 Ekim 2018 Çarşamba günü “Gündem Buluşmaları: Nafaka Sistemi” başlıklı bir Çalıştay düzenleneceği haberi alınmış, Türk Kadınlar Birliği ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu dışında kalan, alanda yıllardır çalışan bağımsız kadın örgütlerine davet gelmemiştir. Davet gönderilmediği halde Çalıştay’a katılmak istediklerini telefon ve e-mail gibi çeşitli iletişim araçları üzerinden belirten aşağıda imzası bulunan bağımsız kadın örgütlerinin ısrarlı talepleri sonucu ancak bir kadın örgütünün (Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı) daha Çalıştay’a davet edilmesi mümkün olmuştur.

Yoksulluk nafakası hakkında kamuoyuna aksettirilen bilgiler yanıltıcıdır. Medeni Kanun’un 175’inci maddesi, “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği”ni öngörmektedir. 175’inci maddede cinsiyet belirtilmemektedir; iki taraf da nafaka talep edebilmektedir. Ancak yoksulluk nafakası uygulamada daha çok kadınlara bağlanmaktadır. Bu durum Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle genellikle kadınların yoksul olmasından kaynaklanmaktadır.(1)

Yoksulluk nafakasının bağlanması için kişinin geliri olmaması gerekir ve kişinin yoksulluk koşulları değişirse yoksulluk nafakası kesilir. Yani bu nafaka kamuoyuna yansıtıldığı gibi süresiz değildir; nafaka ödeyen kişi koşullar değiştiği takdirde nafakanın kesilmesini talep edebilmektedir. Kaldı ki takdir edilen nafaka miktarı yoksulluğu giderecek bir miktar değildir.

Basından takip ettiğimiz kadarıyla yoksulluk nafakasının ödenmesine en az 1 yıl, en çok 5 yıl olmak üzere süre kısıtlaması getirilmek istenmektedir. Ayrıca yoksulluk nafakasının bağlanması için bir dizi koşul aranması istenmekte, bu koşullar arasında evli kalma süresi, çocuk olup olmaması, boşanan kadının yaşı, gelir durumu ve kusur durumu gibi kriterler belirlenmesi planlanmaktadır. Yoksulluk nafakası erkeklerin kadınlara bir lütfu değil, pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de devletin kadınların güçlenmesine ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik aldığı tedbirlerdendir. Kadınların evlilik sonrası yaşamlarını idame ettirebilmelerini sağlayan ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle yoksullaştırıldıkları için gerekli olan bir haktır.

Yoksulluk nafakasına süre kısıtlaması getirme çabalarının yanında boşanma sonrasında velayete sahip olan ebeveyne, yetişkin olmayan çocuklarının bakım masraflarını üstlenebilmek için ödenen iştirak nafakasının da ödenmemesi gerektiği dile getirilmeye başlanmıştır. Böylesi bir değişiklik, çocukların yüksek yararı açısından da oldukça korkutucu bir gelişme olacaktır.

Çocukların ve yaşlıların bakımı dahil, ev içinde ücretsiz emek sarf etmiş, bu sebeple çalışma hayatına hiç katılamamış, katılması engellenmiş veya ev içindeki bakım emeği yükü nedeniyle iş hayatından ayrılmak zorunda kalmış, yeniden çalışma hayatına katılması önünde bir dizi bariyer bulunan kadınların nafaka hakkına sınırlama getirmenin Türkiye’de giderek artan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştireceğini biliyoruz.

Bu düzenlemenin kadınlara yönelik ekonomik, psikolojik, cinsel ve fiziksel şiddeti artıracağını, kadınları ev içine hapsedeceğini ve kadınların boşanma kararı almalarını zorlaştırarak büyük hak ihlallerine neden olacağını düşünüyoruz.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sebep olduğu mağduriyetlerin çözümü, kadınların yıllarca mücadele ederek kazandığı hakların her fırsatta geri alınmasıyla değil, toplumsal cinsiyet eşitliğinin kurulmasıyla sağlanacaktır.

Son dönemde kadınların haklarına saldırıları gerçekleştirenlerin, kimi hukuk kurumları ve ilgili Bakanlıklar tarafından yapılan toplantılarda kendilerine yer buluyor olmasını ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin göz ardı edilip konunun doğrudan muhatabı olan kadın örgütlerini dahil etmeksizin atılan adımları kaygı ile karşılıyoruz. Devletin görevi kadınları daha da güçsüzleştirecek, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştirecek ve toplumsal cinsiyete duyarsız düzenlemeler yapmak değil; aksine, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten sosyal politikalar üretmek ve ücretsiz, kaliteli bakım hizmetlerini sağlamaya yönelik çalışmalar yapmaktır. Kadınların iş gücü piyasasına katılabilmeleri için ücretsiz, kaliteli bakım evleri ve kreşlerin açılması, kadınların eğitime katılmaları önündeki engellerin kaldırılması, yüksek öğrenim görememiş kadınların da en azından temel gereksinimlerini karşılayabilecekleri ücretli işlerde çalışmalarını sağlayacak kaliteli eğitim ve iş fırsatlarının yaratılması gerekmektedir.

EŞİTİZ (Eşitlik İzleme Kadın Grubu) Filmmor Kadın Kooperatifi
Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği Kadınlarla Dayanışma Vakfı - KADAV
KAHDEM (Kadınlara Hukuk Destek Merkezi Derneği)
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı

(1) Dünya Ekonomik Forumu’nun 2017 raporuna göre Türkiye’de kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için 100, ücret eşitliği hakkına erişebilmesi içinse 217 yıl geçmesi gereklidir. http://www.sivilsayfalar.org/2017/11...tlik-icin-100- yil-ucret-esitligi-icinse-217-yil-bekleyecek/
Old 12-10-2018, 19:10   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Mutsuz Bu sadece bir kadın meselesi değildir.

Çok önemsiyorum bu konuyu ve bir o kadar da tedirgin oluyorum. Kadına süre sınırlamalı ve kriterli yoksulluk nafakası kadar, toplumu çürütecek bir uygulama daha yoktur diye düşünüyorum.

Hele ilk defa yukarıda okuduğum, iştirak nafakasının ödenmemesi gerektiğine ilişkin görüşten beklenen sosyal fayda nedir acaba..

Dehşet verici buluyorum. Kadınlarımızı ve çocuklarımızı koruyamamak, acımasız kapitalist düzenin içine ser sefil bırakmak da neyin nesidir?

Bu anlayış bizim, örf ve adetlerimize son derece aykırıdır. Çocuğumuzu 18 yaşına kadar evimizden ayırmayız, koruyup, besleriz. Velayeti alan anaya bu reva mıdır? İnanamıyorum, gerçekten.

Boşanmayıp, fiziki, ekonomik, manevi şiddet görmeye mahkum edilecek kadın ve bu ortamda yetişmek zorunda kalan çocuklardan nasıl bir beklentimiz olacak. Hayata, umuda dair..

Yoksulluk nafakası, süresiz değildir. Şartlar değiştiğinde kaldırılır, azaltılır. Evlenme halinde kesilir. Asgari ücret dahi yoksulluğu ortadan kaldıran bir sebep değilken, ülkemiz kadınını, kızını nasıl korumaz.

Old 15-10-2018, 18:01   #3
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Bir kanun maddesi değiştirilirken ve yerine yeni madde getirilirken; bunun toplumsal gerekçeleri hangi ihtiyaçtan kaynaklandığı ve yapılacak düzenlemenin neden daha yararlı olacağı açıklanmalıdır.

Değiştirilmesi istenen, Medeni Kanunun ilgili maddelerinin neden bu şekilde vaz edildiği ve günümüzde neden değiştirilme ihtiyacı duyulduğu net biçimde, çoğulculukla tartışılmalıdır.

Konu önemlidir. Aile, kadın, çocuk, sosyal ve ekonomik örgü, ülke gerçekleri irdelenmelidir. Nafakalar süresiz değildir. Nafaka borçlusunun gücü oranında hükmedilir. Kadın çalışmaya başlarsa kesilir veya azaltılır. son derece esnek ve tarafların durum ve şartlarına göre değişkenlik gösteren nafaka hükümlerinin neden değiştirilmesine ihtiyaç vardır?
Old 12-06-2019, 21:55   #4
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Kadinlarin Nafaka Hakkina Dokunmayin!

BASININ VE KAMUOYUNUN DİKKATİNE

Aralarında Ümit Boyner, Latife Tekin, Zuhal Olcay, Müjde Ar, Leman Sam, Nesrin Nas, Hazal Kaya, Feride Acar, Ufuk Tarhan gibi isimlerin de yer aldığı, farklı çalışma alanlarından 100 tanınmış kadın nafaka hakkının hiçbir şekilde kısıtlanmaması, değiştirilmemesi veya geri alınmaması gerektiğinin altını çizdikleri bir metin yayınladılar. Sadece nafaka hakkının değil, kadınların boşanma ve miras hakkı dahil olmak üzere tüm kazanılmış haklarının da tehlike altında olduğunun vurgulandığı metin, toplumun tüm kesimlerinden kadınları haklarına sahip çıkmaya çağırıyor. Nafaka hakkını sınırlandırmaya yönelik adımların, kadınları güçsüzleştireceğinin altını çizen imzacılar, tüm devlet otoritelerini ve siyasetçileri, kadınların kazanılmış haklarına saygı duymaya davet ediyorlar.

Aşağıdaki imzalar Nafaka Hakkı Kadın Platformu'nun başlattığı kampanyaya gelen ilk imzalar. Kampanya genişleyerek sürüyor. Platform, tüm kadınları bu metni imzalamaya ve haklarına sahip çıkmaya çağırıyor ve http://bit.ly/2X7NCUe adresindeki form üzerinden, nafakahakkinadokunma@gmail.com mail adresinden ya da @nafakaimza isimli twitter adresinden yeni imzaları bekliyorlar.

KADINLARIN NAFAKA HAKKINA DOKUNMAYIN!

Kadına ödenen yoksulluk nafakasının süreli hale getirilmesi ve çeşitli kriterlerle sınırlanmasına yönelik taleplerin yükselişini büyük bir kaygıyla takip etmekteyiz.
Nafaka yerine kadının iş bulup çalışması ya da nafakanın devlet tarafından ödenmesi talep edilmektedir. Oysa ki, TÜİK 2018 verilerine göre Türkiye’de kadınların istihdam oranı yalnızca %29’dur ve bu rakam gerçekte çok daha düşüktür. Eğitim ve istihdam konusunda erkeklerle eşitsiz durumda olan kadınlardan asıl olarak ev kadını ve anne olmaları istenmektedir. “Ev kadını” olarak evlilik yaşamı boyunca eş, çocuk, hasta ve yaşlıların bakımı ile uğraşmak durumunda bırakılan bu kadınlardan, boşandıkları anda mucizevi bir şekilde geçinmelerine yetecek ücretlerde işler bulmaları beklenmektedir. Devletin ücretsiz, kaliteli ve güvenilir kreş hizmetleri sağlamadığı koşullarda, çocuklara kimin bakacağından, bakıcının ya da kreşin ücretini kimin ödeyeceğinden kimse söz etmemektedir.

Hacettepe Üniversitesi’nin 2014 tarihli “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması”, boşanmış ya da eşinden ayrı yaşayan kadınların %75’inin fiziksel ya da cinsel şiddete, %80’inin ise duygusal şiddet/istismara maruz kaldığını göstermektedir. Kadınlar açısından tablonun bu kadar vahim olduğu bu koşullarda kazanılmış yasal bir hak olan Nafaka Hakkı’nın geri alınması, değiştirilmesi veya sınırlandırılması kadınları güçlendirecek bir adım olamaz. Aksine, evlilik sırasında ve sonrasında başta ekonomik şiddet olmak üzere, tüm şiddet ve ayrımcılık biçimlerini pekiştirip, kadınları daha da güçsüzleştirecektir.

Biz aşağıda imzası olanlar, nafaka hakkına itiraz edenlerin; ayrıca çocukların velayeti, yasal mal rejimi, kadının boşanma ve miras hakkı, kadını şiddetten koruyan 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yürüttükleri kampanyaları da kaygı ile izliyoruz.
Tüm devlet otoritelerini ve siyasetçileri, kadınların kazanılmış haklarına saygı duymaya davet ediyoruz. Özellikle tek seçenek olarak evlilik sunulduğu için meslek sahibi olamamış veya meslek sahibi olsa dahi çalışmasına izin verilmediği ve/veya evin tüm yükü üzerine bırakıldığı için mesleğini icra edememiş kadınların bir nebze de olsa hayata tutunmasına olanak veren yoksulluk nafakasını şu ya da bu biçimde sınırlama girişimlerinden uzak durmaya çağırıyoruz.

Metni imzalamak isteyeceklerin imzalarını http://bit.ly/2X7NCUe adresindeki form üzerinden, nafakahakkinadokunma@gmail.com mail adresinden ya da @nafakaimza isimli twitter adresinden bekliyoruz.
İmzacılar:
1. Arzum Onan, Oyuncu
2. Aslı Tohumcu, Yazar
3. Ayça Damgacı, Oyuncu
4. Aylin Aslım, Müzisyen/Besteci
5. Aylin Nazlıaka, İş İnsanı/Eski Milletvekili
6. Arzu Çerkezoğlu/ DİSK Genel Başkanı
7. Aysel Çelikel, Hukukçu/Eski Adalet Bakanı
8. Ayşe Sözeri Cemal, İş İnsanı
9. Ayşe Sucu, Gazeteci/Yazar
10. Ayşegül Tözeren, Edebiyat Eleştirmeni
11. Ayşenur Arslan, Gazeteci
12. Bahar Çuhadar, Gazeteci/Yazar
13. Banu Güven, Gazeteci
14. Banu Yelkovan, Gazeteci/Spor Yorumcusu
15. Birhan Keskin, Şair
16. Binnaz Toprak, Akademisyen/Eski Milletvekili
17. Buket Uzuner, Yazar
18. Burcu Karakaş, Gazeteci/Yazar
19. Büşra Sanay, Gazeteci/Haber Spikeri
20. Candan Yıldız/ Gazeteci
21. Ceren Moray, Oyuncu
22. Deniz Durukan, Şair/Yazar
23. Deniz Türkali, Oyuncu/Müzisyen
24. Ece Temelkuran, Gazeteci/Yazar
25. Elif Ilgaz, Gazeteci
26. Fatma Akdokur, Akademisyen
27. Fatma Bostan Ünsal, Akademisyen/Aktivist
28. Feride Acar, Akademisyen/GREVIO Eski Başkanı, CEDAW Komitesi Eski Başkanı
29. Feyhan Güver, Karikatürist
30. Figen Şakacı, Gazeteci/Yazar
31. Füsun Demirel, Oyuncu/Yönetmen
32. Gaye Boralıoğlu, Yazar
33. Gaye Erbatur, Akademisyen/Eski Milletvekili
34. Gencay Gürün, Eski Milletvekili/Tiyatro Yazarı
35. Gila Benmayor, Gazeteci
36. Gül Abus Semerci, Senarist/Yazar/Oyuncu
37. Gülay Batur, Karikatürist
38. Hatice Meryem, Yazar
39. Hazal Kaya, Oyuncu
40. Hidayet Şefkatli Tuksal, Yazar/Akademisyen
41. Işılay Saygın, Eski Milletvekili/Eski Devlet Bakanı
42. Işıl Özgentürk, Senarist/Yazar
43. İlkay Akkaya, Müzisyen
44. İlke Kodal, Balerin
45. Jale Özgentürk, Gazeteci/Yazar
46. Kezban Hatemi, Hukukçu/ Akil İnsanlar Heyeti Üyesi
47. Lale Orta, Hakem
48. Latife Tekin, Yazar
49. Leman Sam, Müzisyen
50. Leyla Selen Uçer, Oyuncu
51. Mehveş Evin, Gazeteci
52. Melda Onur, Gazeteci/ Eski Milletvekili
53. Melis Alphan, Gazeteci
54. Meral Tamer, Gazeteci/Yazar
55. Mualla Kavuncu, Akademisyen
56. Müjde Ar, Oyuncu
57. Nalan Kuruçim, Oyuncu
58. Nazan Kesal, Oyuncu
59. Necla Arat, Felsefeci/Kadın Çalışmaları
60. Necla Zarakol, İş İnsanı
61. Neslihan Akbulut Arıkan, Antropolog/Akademisyen
62. Nesrin Nas, Eski Milletvekili/Anavatan Partisi Eski Genel Başkanı
63. Nevşin Mengü, Gazeteci
64. Nilay Yılmaz, Spor Yazarı
65. Nilhan Antitoros, Hukukçu/ İş İnsanı
66. Nilüfer Açıkalın, Oyuncu/Yazar
67. Nur Ger, İş İnsanı/ TÜRKONFED YK Üyesi/ Yanındayız YK Başkanı
68. Nurcan Akad, Gazeteci
69. Oya Baydar, Sosyolog/Yazar
70. Önay Alpago, Hukukçu/Eski Devlet Bakanı
71. Özge Özpirinçci, Oyuncu
72. Özlem Yüzak, Gazeteci
73. Pelin Esmer, Yönetmen
74. Pınar Öğünç, Gazeteci/Yazar
75. Ruhat Mengi, Gazeteci/Yazar
76. Rümeysa Çamdereli, Müzisyen/Aktivist
77. Selin Şekerci, Oyuncu
78. Sema Kaygusuz, Yazar
79. Sena Kaleli, İş İnsanı/Eski Milletvekili
80. Seray Şahiner, Yazar
81. Serfiraz Ergun, Gazeteci
82. Sıla Türköne, Sosyolog
83. Şebnem Sönmez, Oyuncu
84. Şenal Sarıhan, Hukukçu/Eski Milletvekili
85. Şengül Hablemitoğlu, Akademisyen/Yazar
86. Şirin Payzın, Gazeteci
87. Tilbe Saran, Oyuncu
88. Türkan Miçooğulları, Kimyager/ Eski Milletvekili
89. Ufuk Tarhan, Fütürist/Ekonomist
90. Ümit Boyner, İş İnsanı/ TUSIAD Eski Başkanı
91. Yakın Ertürk, Sosyolog/ BM Kadına Yönelik Şiddet Eski Özel Raportörü
92. Yasemin Göksu, Müzisyen
93. Yaşar Seyman, Yazar/BASİSEN Ankara ve İç Anadolu Eski Bölge Başkanı
94. Yazgülü Aldoğan, Gazeteci/Yazar
95. Yıldız Ramazanoğlu, Yazar
96. Zeynep Altıok Akatlı, Yazar/Eski Milletvekili
97. Zeynep Göğüş, Gazeteci/Yazar
98. Zeynep Oral, Gazeteci/Yazar
99. Zeynep Tanbay, Dansçı/Koreograf
100. Zuhal Olcay, Oyuncu
Old 13-06-2019, 20:51   #5
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Kadınların haklarına dokunmayın..

Kimse kendi cebinden sadaka verdiğini zannetmesin.

NAFAKA İLE GEÇİNMEK ZORUNDA KALAN ÇOCUĞUNA BAKAN KAÇ KADINLA GÖRÜŞÜLDÜ ÇOK MERAK EDİYORUM.

Hukuki ve ciddi bir yaklaşımı toplumumuz fazlasıyla hak ediyor.

Kadına istihdam yaratmadan ekmeğini elinden almak, asla kabul edilemez. Kendi gereçeğini bilmeyen, geleceğinden medet ummasın.

Saygılarımla,
Old 07-08-2019, 15:00   #6
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

TÜBAKKOM NAFAKA ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ
30.07.2019
NAFAKA HAKKINA MÜDAHALE AYRIMCIDIR, TÜRKİYE ŞARTLARINDA CEDAW VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE AYKIRIDIR

Nafaka yükümlülüğü sosyal devlet ilkesine değil yalnızca önceki evlilik birliği sebebiyle var olan dayanışma yükümlülüğüne dayanır. Bu nedenle fonlar kurulması veya sosyal yardımlar yapılması nafakanın alternatifi değildir.
Ayrımcı toplumsal roller, ücretli işe alımda görünen ve görünmeyen engeller sebebiyle kadınlar aleyhine iş yaşamında cinsiyet ayrımcılığının hüküm sürdüğü bilinen bir gerçektir. Kadınlar aleyhine cinsiyet ayrımcılığı sebebiyle yoksulluk nafakasından en çok kadınların yararlanması ve daha doğrusu yararlanmak zorunda kalması nedeniyle nafaka hakkına yapılacak müdahaleler ağırlıklı biçimde kadınları olumsuz etkileyeceği için kadınlar aleyhine DOLAYLI AYRIMCILIK oluşturur ve CEDAW hükümlerine aykırı düşer. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ev içi şiddetin orantısız biçimde kadınları etkilemesi sebebiyle ev içi şiddetle mücadelede genel pasifliğin ayrımcı nitelik taşıdığını belirtmiştir. Nafaka konusunda da cinsiyet açısından nötr görünen bir düzenleme değişikliği orantısız biçimde kadınlar aleyhine sonuçlar doğuracağı için ayrımcıdır.
Şiddet döngüsünden kurtulamayan kadınlar üzerinde yoksulluk nafakası üzerinden mali anlamda baskı ve tehdit yaratmak, şiddetle mücadeleyi etkisiz hale getirmek, dahası şiddetle mücadeledeki pozitif yükümlülükleri ihlal etmek anlamına gelir ve bu nedenle taraf olduğumuz İstanbul Sözleşmesine aykırı düşer. Zira şiddetle mücadelede taraf devletlere Sözleşmeyle yüklenen dört temel yükümlülük vardır: önleme, koruma, kovuşturma ve bütüncül politikalar. Önleme yükümlülüğü kapsamında taraf devletlerin fiili eşitliği hayata geçirmesi, eşitsiz konumdaki bireyleri güçlendirecek politikalar izlemesi, haklarını kullanmasının önündeki görünen ve görünmeyen engelleri kaldırması zorunludur.
Yoksulluğa rağmen, nafakaya hükmedilip hükmedilmeyeceği ve yoksulluğun bitip bitmeyeceği bilinmeden, önceden nafakanın süresinin belirlenmesi konusunda takdir yetkisi tanımak kadınlar aleyhine dolaylı ayrımcı bir tutumdur, görünmez ve ücretlendirilmemiş emeğin yol açtığı yoksullaşmanın ve işgücü kaybının görmezden gelinmesi anlamına gelir. Yoksulluk bir insan hakları sorunudur ve medeni hukuk içindeki kazanımlardan yararlanıp yararlanamayacağı konusunda takdir yetkisini gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Nafakaya ve yoksulluk nafakasına ilişkin yasal ve fiili duruma ilişkin ayrıntılar aşağıda maddeler halinde şöyle raporlanmıştır:

A - Türk Medeni Kanunu Düzenlemeleri Tutarlıdır

1. Genel olarak nafaka borcu, bakma veya dayanışma yükümlülüğüne dayanır, bir yaptırım değildir

Nafaka yükümlülüğünün dört farklı temeli vardır: mevcut evlilik birliğinin giderlerine katılma yükümlülüğü (birlikte veya ayrı yaşarken), soy bağının doğrudan sonucu olarak çocuğa bakma yükümlülüğü, önceki evlilik birliğine dayanan dayanışma yükümlülüğü ve hısımlar arasında dayanışma yükümlülüğü.
Anayasa Mahkemesi de önüne itiraz yoluyla gelmiş olan başvuruya ilişkin 17.05.2012 tarihli kararında aynı gerekçeyle aynı sonuca varmıştır: “Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlâki değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır. Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür.”
Nafaka yükümlülüğü, hangi ilişkiden kaynaklanırsa kaynaklansın kusurdan bağımsızdır. Zira nafakanın temelinde hukuka aykırı fiil değil; bakma veya dayanışma yükümlülüğü vardır. Kusur değerlendirmesi sadece yoksulluk nafakasında nafaka alacaklısının daha ağır kusurlu olup olmadığını inceleyebilmek için yapılabilir.
2. Yoksulluk nafakası çocuğa ve evlilikte eşe ödenen nafakanın aksine şarta bağlıdır

Alacaklısının bizzat çocuk olduğu iştirak veya bakım nafakası ve evlilik birliğinin giderlerine katılma yükümlülüğüne dayanan tedbir nafakası koşulsuz şartsız talep edilebilmektedir. Tedbir nafakasını kimin ödeyeceği eşlerin hangi edimlerle (ev işi, çocuk bakımı, para) evlilik birliğinin giderlerine katıldığına göre belirlenir.
Yoksulluk nafakası ve hısımlar arasında ödenen yardım nafakası ise şarta bağlıdır. Her ikisi de dayanışma yükümlülüğüne dayanır ve yoksulluğa düşecek olma koşuluna bağlıdır. Üstelik yoksulluk nafakası boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olma koşuluna ve ayrıca daha ağır kusurlu olmama koşuluna bağlıdır.
3. İleri sürülenin aksine sadece yoksulluk nafakası değil, yardım nafakası da süresizdir

Koşulsuz istenebilen ve ödenen tedbir nafakası ile iştirak/bakım nafakası süreyle kısıtlıdır, zira evlilik sona erdiğinde ya da çocuk erginleştiğinde veya eğitimi sona erdiğinde son bulur. Koşula bağlı istenebilen ve ödenen yoksulluk nafakası ile yardım nafakası ise süresizdir. Sadece yoksulluk nafakası değil hısımlara ödenen yardım nafakası da süresizdir.
TMK madde 176 yoksulluk nafakasının sona erme veya kaldırılma sebeplerini tutarlı biçimde nafakanın ödenme koşullarının ortadan kalkmasına bağlamıştır. Evlenme halinde yoksulluğun ortadan kalkacağı varsayılmış, haysiyetsiz yaşam sürme halinde daha ağır kusurlu olmama şartının kalktığı kabul edilmiş, fiilen evli gibi yaşama halinde kanuna karşı hile söz konusu olduğu varsayılmıştır. Ödeme gücünün ölçüsü nafaka tutarı için belirleyici ölçüt olduğundan ödeme gücünde sonradan gerçekleşen düşme tüm sürekli borç ilişkileri için geçerli biçimde uyarlama ve tutarı azaltma sebebidir. Şarta bağlı yardım nafakasında da durum farklı değildir.
4. Sadece yoksulluk nafakası zamanaşımı süresine tabidir, diğerleri her zaman istenebilir

Yoksulluk nafakası dışındaki nafaka türlerinde nafakanın her zaman yani zamanaşımına tabi olmadan istenmesi mümkündür, bu nedenle mali anlamda bir güçsüzlük durumunda nafakanın kaldırılması hak kaybına yol açmamaktadır. Buna karşılık yoksulluk nafakası bir yıllık zamanaşımına tabi olduğu için nafaka yükümlüsünün görece geçici bir süre için ödemeden güçsüzlüğe düşmesi halinde nafakanın kaldırılması nafakanın bir daha istenememesine, bağlanmamasına yol açacaktır. Bu nedenle hâkime iradı sadece azaltma ya da artırma yetkisi tanınması yoksulluk nafakasının amacı ve bağlı olduğu düzenlemeler dikkate alındığında tutarlıdır.

5. Şartsız destek olma borcu yükleyen mevcut evlilik birliği veya çocuklar için geniş takdir yetkisi tanınmıştır, şarta bağlı dayanışma yükümlülüğü yönünden sınırlı takdir yetkisi tanınmıştır

Boşanma davasında hâkime tanınan takdir yetkisinin amacı çocuğu koruyucu önlemlerin aksine kamu menfaatini korumak değil, tarafların özgür iradesini olumsuz etkileyecek şartları dikkate alarak tarafların menfaatlerini korumaktır. Yoksulluk nafakasında da çocuğa ödenen iştirak nafakasındaki durumun aksine korunacak bir kamusal menfaat yoktur, dolayısıyla geniş bir takdir yetkisi gerektiren olgu da yoktur.
Tarafların mali durumları nafakanın yalnızca tutarının belirlenmesinde takdir yetkisini gerektiren bir değişkendir. Üstelik nafaka miktarları ve artırım tutarları çok düşük belirlenmekte ve günlük ihtiyaçları karşılamamaktadır, takdir yetkisi kadınlar aleyhine kullanılmaktadır. Nafakanın artırımı için açılan davalar iki yıl veya daha uzun sürmektedir, hak arama özgürlüğü ihlal edilmektedir.
Hâkime tanınan takdir yetkisi kapsamında nafakanın biçimini irat yerine toptan ödeme şeklinde belirlemek mümkündür, buna çok kısa süren evliliklerde başvurulabilir.
TMK madde 169’a göre “boşanma ve ayrılık davası açıldığında hakim … geçici önlemleri re’sen alır”. Bu hükümle hâkime tanınan geniş takdir yetkisinin nedeni evlilik birliğinin halen sürmesi ve kadının boşanma hakkını kullanmaktan caydırılmamasıdır.
B - Uygulamaya İlişkin Sorunların Çözümü Yine Kanunda Vardır

Hakkın kötüye kullanılmasını TMK madde 2 yasaklar ve hukuk düzeninin bunu korumayacağını emreder. TMK 2 tüm özel hukuk ilişkilerinde yedek olarak uygulanabilen bir düzenlemedir, ispatı halinde hâkim buna dayanarak nafakayı kaldırma yetkisine sahiptir.
Nafakanın hâkim kararıyla kaldırılma sebeplerinden olan haysiyetsiz yaşam sürme Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından cinsiyetçi ahlak kalıplarında yorumlanabilmekte ve aslında haysiyetin gerçekten ne anlama geldiği sorgulanmamaktadır.
Türkiye’de esasen nafaka alacaklılarının nafakayı tahsil edememe sorunları vardır. Nafaka alacaklısı çocuk da olsa eski eş de olsa nafaka yükümlülerinin ciddi bir kısmının kasıtlı olarak nafaka ödemekten kaçındığı, nafaka ödeme konusunda direnç gösterdikleri sabit olduğu için bu nitelikte özel olarak ve 3 ayı geçmeyen disiplin niteliğinde tazyik (zorlama) hapsinin öngörüldüğü belirtilebilir.
3 ayı geçmeyen ve niteliği yükümlülükleri yerine getirmeye zorlamadan ibaret tazyik hapsinden başka hiçbir şekilde borçlular aleyhine özgürlüğü kısıtlayıcı önlem bulunmamaktadır. Borç sebebiyle yıllarca hapiste kalmak tümüyle gerçek dışı bir iddiadır.
İcra ve İflas Kanunu’na göre hapsin uygulanmasına başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. Dolayısıyla amaç bağcıyı dövmek değil, yalnızca üzüm yemektir.
Şiddete karşı koruyucu/önleyici tedbir kararlarına karşı direnç göstermek ile nafaka kararına karşı direnç göstermek arasında zihniyet açısından bir fark yoktur.
C - Kadın Yoksulluğunun Yapısal Sebepleri Vardır

1. Kadın yoksulluğunun yasal ve yargısal sebepleri vardır

TMK madde 192’de belirtilen eşlerin meslek seçiminde “evliliğin huzur ve yararı göz önünde tutulur” hükmü kadınlar aleyhine yorumlanarak uygulanmaktadır.
2016 yılında 55.757 kadın lehine 6284 sayılı yasaya göre tedbir kararı verilmiş olmakla birlikte bunlardan sadece 6’sı kreş yardımından, 10’u ise geçici maddi yardımdan yararlanabilmiştir.
Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik’e göre emziren kadının işyerinde kreş açma yükümlülüğü vardır. Ancak 2008’de 497 olan kreş sayısı 2016’da yarıya düşmüştür. Yönetmeliğe göre sadece annenin işyerinin kreş açması gerekiyor, babanın işyeri için böyle bir yükümlülük yüklenmemektedir. Dolayısıyla Yönetmelik çocuk bakımını anneye bırakılarak kadınların yoksulluğuna yapısal ayrımcılıkla sebebiyet verilmektedir.
2. Kadın yoksulluğunun politik ve ekonomik sebepleri vardır

MEB verilerine göre erken evlilik nedeniyle okulu terk eden çocukların % 94’ü kız çocuklardır.
112.000 kadın yaşlı bakımı yüzünden eve dönmüştür. 260.000 kadın kreşler pahalı olduğu için, 900.000 kadın çocuğuma ben bakmalıyım diye düşündüğü için işten ayrılmıştır.
Kadınlar işten çıkarmada ilk gözden çıkarılanlar arasında olmaktadır, işe alımda evli olması ve çocuk bakması engel oluşturmaktadır.
Norveç ve Finlandiya’da kadınların % 100’ünün kendi adına banka hesabı varken Türkiye’de ise kadınların sadece % 69’unun kendi adına hesabı vardır
Kadınların ev içi emekle yarattığı ürün ve hizmet üretimi sebebiyle erkekler hem manevi anlamda hem de maddi anlamda tasarrufta bulunmaktadır ve kadın tasarruflarıyla elde edilen mülkler erkekler adına kaydedilmektedir. Ücretsiz ev içi emeğin maliyeti çok büyüktür, tek bir şirket bu işleri yapsaydı yıllık cirosunun 10 trilyon dolar olacağı tahmin edilmektedir.
Çocuk, engelli ve yaşlı bakımı konusunda devlet tarafından pasif kalınarak politika geliştirilmeyerek dolaylı biçimde kadınlara yüklenilmektedir.
Tüm bu tespitlerimize göre;

- Yoksulluk nafakası düzenlemesinde cinsiyet ayırımı yapılmamıştır. Kadın veya erkek eş boşanmakla yoksulluğa düşecekse ve kusuru diğer taraftan daha fazla olmamak şartıyla diğer eşten yoksulluk nafakası isteyebilir (Madde 175).

- Yoksulluk nafakasının daha çok kadınlara veriliyor olmasının nedeni kadınların ekonomik olarak güçsüz bırakılmaları, bağımlı kılınmaları ve boşanmakla yoksulluğa düşecek olmalarıdır.

- Yoksulluk nafakası ömür boyu değildir. Türk Medeni Kanunu’nda yoksulluk nafakasının sona ermesi, kaldırılması ve indirilmesi şartları belirlenmiştir (Madde 176).

- Anayasa Mahkemesi kararları ve Yargıtay içtihatlarıyla yoksulluk nafakasının ölüm veya evlilik ile kendiliğinden sona erinceye ya da mahkeme kararıyla kaldırılıncaya kadar süresiz olması gerektiği karara bağlanmıştır.

- Türkiye taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde kadını güçlendirmeyi, korumayı, şiddeti önlemeyi ve her türlü ayrımcılığa son vermeyi taahhüt etmiştir. Anayasanın 90. maddesi uyarınca bu sözleşmeler kanun hükmündedir.

- Nafakanın süreli hale getirilmesi kadının mağduriyetini artıracak ve onu şiddet gördüğü ve mutsuz olduğu bir evliliğe katlanmak zorunda bırakacaktır.

“YOKSULLUK NAFAKASI KONUSUNDA YENİ BİR YASAL DÜZENLEMEYE İHTİYAÇ YOKTUR, KADININ NAFAKA HAKKINA DOKUNMAYIN” diyoruz.



TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ KADIN HUKUKU KOMİSYONU (TÜBAKKOM)


https://www.barobirlik.org.tr/Haberl...ldirgesi-80777
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Almanyada ki kadinlarin haklari Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 09-01-2017 16:39
Marka Hakkina Tecavüz AV.AYŞE GÜL Meslektaşların Soruları 2 22-04-2013 16:51
Marka Hakkina TecavÜz Nil Şeker Meslektaşların Soruları 1 08-01-2009 19:11
Şufa Hakkina İlİŞkİn Dava. Av.Mustafa ÇİMEN Meslektaşların Soruları 3 22-04-2008 11:11
Kadinlarin Almasi Gereken Semİnerler avien Site Lokali 0 18-01-2007 01:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07682204 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.