|
Alıntı: |
|
|
|
|
|
|
|
|
Dava devam ederken, şerhin terkini talep edilebiilir hatta terkinin resen yapılabileceği yorumlarıda var sitede araştırdığım kadarıyla |
|
|
|
|
|
Re'sen terkin ancak vaad borçlusunun talebi ile mümkündür. Re'sen= Mahkeme kararına ihtiyaç duyulmadan diye anlaşılmalıdır diye düşünüyorum.
Anlatımınızdan hacizlerin şerhden sonra konulduğu da anlaşılmakta. Alacaklılar taşınmazın el değiştirebileceğinin farkında demektir bu.
Vaad alacaklısı müvekkiliniz 5 yıl içinde davasını açarsa (Tapu iptal tescil ve hacizlerin kaldırılması) ve Saim Bey'in söylediği gibi tedbir de talep edilirse taşınmazın satışınını dava sonuçlanana kadar engellenebileceğini düşünüyorum.
Haciz alacaklıları iyiniyetli olduklarını iddia edemeyeceklerdir.
Yargıtay kararlarında hacizlerin kaldırılması için, satış vaadi alacaklısının 5 yıl içinde dava açması ve tescil işleminin tamamlanmış olmasını şart koşmaktadır.
|
Alıntı: |
|
|
|
|
|
|
|
|
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi tapu kütüğüne şerh edilmiş olsa dahi, bu kişi adına tescil işlemi gerçekleşmedikçe mülkiyetin intikalini sağlamaz. Tapu Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca sicile şerh verilen satış vaadi sözleşmesi 5 (beş) yıl süre ile 3.kişilere karşı ileri sürülebilir.
Haczin kaldırılması için, anılan süre içerisinde tescil davası açılması ve 3.kişi adına taşınmazın tescil işleminin tamamlanması zorunludur.
Somut olayda, tescil davasının 11.01.2008 tarihinde açıldığı, taşınmazın 3.kişi adına tesciline karar verildiği ve bu kararın 21.05.2008 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
Bu durumda, 3.kişinin şikayetinin Tapu Kanununun 26/6. maddesi uyarınca 5 yıllık süreye bağlı olduğu gözetilmeden ve açıklanan yasal koşullar oluştuğundan haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin reddi isabetsizdir...>) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle tapuya şerh edilmiş satış vaadi alacaklısı olan şikayet eden üçüncü kişinin 2004 sayılı icra iflas kanunu’nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayet hakkının bulunduğunun anlaşılmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Şikayet eden üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş nedenlerden dolayı, bozulmasına, oybirliği ile karar verildi. |
|
|
|
|
|
Bu kararlarda geçen 5 yıl içinde dava açılmalı ve ancak 5 yıl içinde dava sonuçlanamazsa veya tescil işlemi tamamlanana kadar 5 yıllık süre dolarsa satış vaadi alacaklısı hakkını bu haciz alacaklılarına karşı kullanamayacak mıdır?
Bence kullanabilmelidir. Çünkü tapu aleniyeti ilkesi gereği ve şerhi göre göre haciz işlemi gerçekleştiren vaad boçlusu alacaklıları iyiniyetli olduklarını iddia edemeyeceklerdir. Tescilin 5 yıl içinde tamamlanamaması sebebiyle vaad alacaklısının hak kaybına uğraması adil olmayacaktır diye düşünüyorum.
Taşınmazın satışı gerçekleşirse ve bu satış gerçekleştiği sırada dava ve/veya şerhten haberdar olan diğer üçüncü kişilere karşı da tescil davasının ileri sürülebileceğini düşünüyorum. Davadan ve tedbirden haberdar olmak şerhle aynı hukuki sonucu doğurmalıdır düşüncesindeyim. Tedbir haciz alacaklılarına karşı açılan dava nedeniyle verilmiştir. Bu kişiye karşı 5 yıl içinde açılmış bir dava vardır. Tapu kaydındaki tedbir de bunu anlatmaktadır. Yeni malik bunları bilmediğini iddia edemez. Farklı yorumlar da olabilir tabii.
Saygılarımla,