Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Islah DİlekÇesİne ZamanaŞimi İtİrazi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-04-2010, 11:07   #1
Av.TYILMAZ

 
Varsayılan Islah DİlekÇesİne ZamanaŞimi İtİrazi

değerli meslektaşlarım,
müvekkil davalı bulunduğu bir iş davasını takip etmemiş
ve davada bilirkişi raporu alınmış ve davacı davasını ıslah etmiş
ancak davacının alacaklarının bir kısmı zamanaşımına uğramış
ıslah dilekçesini yeni aldık ıslah edilen kısım açısından zamanaşımı definde bulunabilir miyim, bulunabilirsem eğer hangi aşamaya kadar
bu konuda emsal karar varmı
bilgisi olan varsa ve cevap verirse çok memnun olacağım
şimdiden teşekkür ederim herkese
Old 28-04-2010, 11:15   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Islaha konu edilen miktar yönünden süresinde zamanaşımı itirazında bulunursanız ıslah edilen miktar yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir. Süresi ilk oturuma kadardır.
Old 28-04-2010, 11:15   #3
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/7548
Karar: 2009/11479
Karar Tarihi: 13.10.2009

ALACAK DAVASI - DAVACILAR İLE DAVALI ARASINDAKİ İLİŞKİ VEKALET İLİŞKİSİ OLDUĞU - VEKALET SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN DAVALARDA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN BEŞ YIL OLDUĞU - ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DOLDUĞU - DAVANIN ZAMANAŞIMI NEDENİYLE REDDİ GEREĞİ

ÖZET: Somut olayda davacılar ile davalı arasındaki ilişki vekalet ilişkisi olduğuna göre, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi BK'nın 126/4. maddesi uyarınca 5 yıldır. Davalı ıslaha konu edilen miktar yönünden süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuş olduğundan, vekaleten işlem yaptığı 20.11.2000 tarihi ile ıslah dilekçesinin verildiği 14.04.2008 tarihi arasında zamanaşımı süresinin dolduğu gözetilerek ıslah edilen miktar yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

(818 S. K. m. 126) (1086 S. K. m. 83)

Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacılar, davalı ile aynı taşınmaz üzerinde iştirak halinde malik olduklarını, davalıyı anılan taşınmazı kat karşılığında müteahhide vermesi, üçüncü kişilere satması vs konularda vekil tayin ettiklerini, davalının taşınmaz üzerine inşaat yaptırmasına rağmen kendilerini bilgilendirmediği gibi, satış bedelini de ödemediğini ileri sürerek hisselerine düşen bağımsız bölümlerin tespiti ile şimdilik 5.100 YTL'nin tahsiline karar verilmesini istemişler; 14.04.2008 tarihinde verdikleri ıslah dilekçeleri ile de 26.417 YTL'nin ödetilmesini istemişlerdir.

Davalı, davaya konu edilen taşınmazı vekaletnamesindeki yetkiye dayanarak arsa halinde üçüncü kişiye 20.11.2000 tarihinde tapuda sattığını, davacıların kız kardeşlerine düşen hissenin de kendilerine ödenmesini istediklerini ve bu nedenle kendi hisse bedellerini almadıklarını savunarak davanın reddini dilemiş; ıslah dilekçesine verdiği cevabında ise, asıl davaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle ıslah edilen miktar yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu savunmuş ve davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davaya konu taşınmazın 08.09.2004 tarihinde satıldığı ve 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçe gösterilerek bilirkişi raporu da esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacılar, 16.11.2000 tarihli vekaletname ile davalıyı vekil tayin ettiklerini, davalının bu vekalete dayanarak taşınmazı kat karşılığında müteahhide verdiğini, hisselerini ödemediğini ileri sürerek talepte bulunmuşlar; daha sonradan 14.04.2008 tarihinde verdikleri ıslah dilekçeleri ile de taleplerini 21.317 YTL daha artırmak suretiyle toplam 26.417 YTL'nin ödetilmesini istemişler, davalı ise, yasal 10 günlük süresi içerisinde davacıların ıslah taleplerine verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Toplanan delillerden ve özellikle getirtilen akit tablosu ve tapu kaydının incelenmesinden, davaya konu edilen 3 parsel numaralı taşınmazın davalı vekil tarafından 20.11.2000 tarihinde davacılara vekaleten dava dışı Ercan'a sattığı anlaşılmıştır. Davacılar ile davalı arasındaki ilişki vekalet ilişkisi olduğuna göre, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi BK'nın 126/4. maddesi uyarınca 5 yıldır. Davalı ıslaha konu edilen miktar yönünden süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuş olduğundan, vekaleten işlem yaptığı 20.11.2000 tarihi ile ıslah dilekçesinin verildiği 14.04.2008 tarihi arasında zamanaşımı süresinin dolduğu gözetilerek ıslah edilen miktar yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

Mahkemenin değinilen bu yönü gözardı ederek yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle; davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 13.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 28-04-2010, 11:16   #4
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi

Esas: 2008/2951
Karar: 2009/15606
Karar Tarihi: 04.06.2009

İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI - İŞE İADE İSTEMİ - DAVACI TARAFIN ISLAH SURETİYLE DAVA KONUSUNU ARTTIRDIĞI - DAVALI TARAFIN ZAMANAŞIMI DEFİ İLERİ SÜRDÜĞÜ - HÜKMÜN BOZULDUĞU

ÖZET: Davacı tarafın ıslah suretiyle dava konusunu arttırmasından sonra davalı vekilince zamanaşımı defi ileri sürülmüştür. Mahkemece ıslah tarihine göre fazla çalışma ve genel tatil ücreti alacaklarının zamanaşımı yönünden değerlendirilmesi için ek rapor alınmadan verilen karar isabetsizdir.

(4857 S. K. m. 57)

Dava: Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil ücreti ile işe iade karan ile belirlenen 4 aylık ücret ve 4 aylık tazminat alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi G. Demirtaş tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı, onanarak kesinleşen işe iade davasından sonra işe başlatılmadığını ileri sürerek: kıdem ve ihbar tazminatı, diğer işçilik alacakları ile işe iade kararında belirtilen ücret ve tazminat alacakları isteğinde bulunmuştur.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı temyiz aşamasında, davacı imzasını içeren yıllık izin defteri örneğini dosyaya sunmuştur. Ödeme itiraz niteliğinde olup yargılamanın her aşamasında nazara alınabilir. Bu nedenle davalı tarafça sunulan belgeler davacıya gösterilerek diyecekleri sorulması gerekli değerlendirme yapılarak sonuca gidilmelidir.

Davacı tarafın ıslah suretiyle dava konusunu arttırmasından sonra davalı vekilince zamanaşımı defi ileri sürülmüştür. Mahkemece ıslah tarihine göre fazla çalışma ve genel tatil ücreti alacaklarının zamanaşımı yönünden değerlendirilmesi için ek rapor alınmalıdır. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 28-04-2010, 14:59   #5
av.aysil

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

iş mahkemesi sıfatı ile yapılan yargılamalar sözlü yargılama usulüne tabidir.Sözlü yargılama usulünde def'i niteliğinde olan zamanaşımı ilk oturuma kadar en geç ilk oturumda yapılabilir.Bu durumda sizde ıslah edilen kısım için ilk oturuma kadar zamanaşımı def'i nde bulunabilirsiniz.
Old 14-07-2010, 16:22   #6
av. hüseyin onur

 
Varsayılan

sayın meslektaşlarım,
buraya kadar yaptığınız tüm açıklamalara katılmakla beraber eklemek istediğim bir husus var,
eğer ıslah talebine konu olan değer dava açılmadan önce davacı tarafından çekilen bir ihtarnameye konu olduysa zamanaşımı def'i nin sonuçsuz kalması gibi bir durumla karşılaşabilineceği kanaatindeyim.
Old 15-07-2010, 14:29   #7
ali ekmekçi

 
Varsayılan

ilk oturuma kadar itiraz edilmelidir ancak şu kararı da gözardı etmemeliyiz..
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/3775
K. 2009/16587
T. 11.6.2009
• ZAMANAŞIMI ( Alacak Hakkının Belli Bir Süre Kullanılmaması Yüzünden Dava Edilebilme Niteliğinden Yoksun Kalabilmesini İfade Edeceği )
• KISMİ DAVA ( Fazlaya İlişkin Hakların Saklı Tutulmuş Olması Saklı Tutulan Kesim İçin Zamanaşımını Kesmediği - Zamanaşımı Alacağın Yalnız Kısmi Dava Konusu Yapılan Miktar İçin Kesileceği )
• ZAMANAŞIMI KESİLMESİ ( Kısmi Davada Fazlaya İlişkin Hakların Saklı Tutulmuş Olması Saklı Tutulan Kesim İçin Zamanaşımını Kesmediği - Zamanaşımı Alacağın Yalnız Kısmi Dava Konusu Yapılan Miktar İçin Kesileceği )
• SAVUNMANIN GENİŞLETİLDİĞİ İTİRAZI ( İle Karşılaşılmadığı Sürece Zamanaşımı Savunmasının Geç İleri Sürülmesi İncelenmesine Engel Olmadığı )
• ZAMANAŞIMI DEF’İ ( İleri Sürüldüğünde Eğer Savunma Gerçekleşirse Hakkın Dava Edilebilme Niteliği Ortadan Kalkacağından Anık Mahkemenin İşin Esasına Girip Onu da İncelemesinin Mümkün Olmadığı )
• ZAMANAŞIMI SAVUNMASI ( Savunmanın Genişletildiği İtirazı İle Karşılaşılmadığı Sürece Zamanaşımı Savunmasının Geç İleri Sürülmesi İncelenmesine Engel Olmadığı )
818/m.66, 101, 125, 126, 127, 128, 131, 132, 133, 137, 139
1086/m.187,188,202
4857/m.32, 41
5521/m.7
ÖZET : Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, anık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir. Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir. Savunmanın genişletildiği itirazı ile karşılaşılmadığı sürece zamanaşımı savunmasının geç ileri sürülmesi, incelenmesine engel değildir.

DAVA : Davacı, kıdem ve fazla çalışma alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi C.Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten soma dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentler dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Taraflar arasında işçinin yapmış olduğu fazla çalışma alacağı yönünden zamanaşımı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.

Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, anık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.

Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkar olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.

Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp istenmesini, önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.

İşte bundan dolayı, yasalarda öngörülen zamanaşımı sürelerinin işlemeye başlayabilmesi için öncelikle talep konusu hakkın istenebilir bir konuma, duruma gelmesi gerekmektedir. Yasalarda hakkın istenebilir konumuna, diğer bir anlatımla yerine getirilmesinin gerektiği güne, ödeme günü denmektedir. Bir hak, var olsa bile, o hakkın istenmesi için gerekli koşullar gerçekleşmedikçe istenemez.

Bilindiği gibi zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.

Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.

Genel olarak savunma nedenlerinin ve bu arada zamanaşımı savunmasının esasa cevap süresi içinde bildirilmesi gereklidir. Ancak, 20/12/1974 gün ve 6155-17127 sayılı Daire kararında da belirtildiği veçhile ( bu karar için de yukarıda anılan dergi, sayfa 637 ve devamına bakınız ); savunma nedenlerinin ve savunma nedenlerinden olan zamanaşımının yasanın öngördüğü cevap süresi geçtikten soma ileri sürülmesi, diğer bir ifade ile ( savunmanın genişletilmesi ), bazı kayıt ve şartlarla mümkündür ( HUMK. 202/11 ). Bu tek şart, savunmanın genişletilmesine karşı tarafın ( hasmın ) muvafakatidir. Eğer karşı taraf savunmanın genişletilmesine muvafakat etmez ve dolayısıyla ( savunmanın genişletildiği ) yollu bir itirazda bulunursa, o takdirde ancak mahkemenin ileri sürülen savunma nedenlerini ( bu arada zamanaşımı savunmasını ) incelemesi olanağı yoktur; bu durumda ise mahkeme hemen savunma nedenlerini reddetmelidir. Usulün 202. 187. ve 188. maddelerinin birlikte incelemesinden çıkan sonuç budur. Özetle belirtmek gerekirse, savunmanın genişletildiği itirazı ile karşılaşılmadığı sürece zamanaşımı savunmasının geç ileri sürülmesi, incelenmesine engel değildir.

Hemen belirtmelidir ki, gerek İş Kanunu'nda, gerekse Borçlar Kanununda, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.

Uygulama ve öğretide kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davalar, hakkın doğumundan itibaren, Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur.

Bu noktada, zamanaşımı başlangıcına esas alınan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkının doğumu ise, işçi açısından hizmet aktinin feshedildiği tarihtir.

Zamanaşımı, harekete geçememek, istemde bulunamamak durumunda bulunan kimsenin aleyhine işlemez. Bir hakkın, bu bağlamda ödence isteminin doğmadığı bir tarihte, zamanaşımının başlatılması hakkın istenmesini ve elde edilmesini güçleştirir, hatta olanaksız kılar.

İşveren ve işçi arasındaki hukuki ilişki iş sözleşmesine dayanmaktadır, işçinin sözleşmeye aykırı şekilde işverene zarar vermesi halinde, işverenin zararının tazmini amacı ile açacağı dava Borçlar Kanununun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zaman aşımına tabidir.

İşverenin, işçiye hata en ödediğini iddia ettiği kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer işçilik alacaklarını geri verilmesi yönündeki istemi BK. nun 66. maddesi hükmü uyarınca, bir yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımının başlangıcı işverenin geri alma hakkını öğrendiği tarihten itibaren başlar. Resmi kuruluşlarda bu zamanaşımı başlangıcı yetkili makamın öğrenme tarihidir.

Tazminat niteliğinde olmayan ücret alacakları için 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde 5 yıllık özel bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 4857 sayılı kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı kanunda ücret alacaklarıyla ilgi olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Ancak uygulama ve öğretide ücret alacağına ilişkin davalar, hakkın doğumundan itibaren, Borçlar Kanunu'nun 126/1 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur.

TTK.nun 1259. maddesinin 1. fıkrasında yazılı bir yıllık zamanaşımı, aynı Kanunun 1235. maddesi uyarınca gemi adamlarının hizmet ve iş mukavelelerinden doğan alacaklarının bir rüçhan hakkı olarak gemi bedeli üzerindeki talebi ile ilgili olup genel anlamda, hizmet ve iş mukavelelerinden doğan ücret alacaklarının BK. nun 126. maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.

Kanundaki zamanaşımı süreleri, BK' nun 127.maddesi gereğince " tarafların iradeleri ile değiştirilemez.

İş sözleşmesi devam ederken kullanılması gereken ve İş Sözleşmesinin feshi ile alacak niteliği doğan yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımı süresinin fesih tarihinden başlatılması gerekir ( HGK. 05.07.2000 gün ve 2000/9-1079 E, 2000/1103 K ).

Sözleşmeden doğan alacaklarda zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar. ( BK. m. 128 ).BK. nun 101. maddesince, borcun muaccel olması, ifa zamanının gelmiş olmasını ifade eder. Borcun ifası henüz istenemiyorsa muaccel bir borçtan da söz edilemez.

Müteselsilen borçlu olan kişilerin birbirlerine rücuunu ve bunun zamanaşımını aralarındaki hukuki ilişkinin niteliği düzenler. Zira müteselsilen borçluluk muhtelif hukuki ilişkiler sonucu doğabilir. Ancak rücu hangi hukuki ilişki veya yasal nedenle doğmuş olursa olsun rücu zamanaşımı rücua neden olan ödemenin yapıldığı andan itibaren işlemeye başlar ve bu zamanaşımı süresi de, yukarıda açıklandığı üzere, ödemeyi yapan ve rücu eden ile edilen kişi arasındaki hukuki ilişkiye göre saptanır.

Borçlar Kanununun 128. maddesi ile zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu zamanda başlayacağı esasını kural olarak getirmiştir. Belirtmek gerekir ki, borç belirli bir vadeye bağlanmış ise bu vadenin bittiği tarihte muacceliyet kesbedeceğinden aynı Yasanın 130. maddesi hükmü göz önünde tutularak zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının hesap edilmesi gerekir. Kanun koyucu burada borçlunun temerrüde düşürülmesi esasından ayrılarak alacağın muaccel olmasını kafi görmüştür. Zamanaşımının başlaması için ayrıca borçlunun sözü geçen Yasanın 101. maddesinde yazılı şekilde temerrüde düşürülmesine lüzum yoktur.

Alacağın muacceliyeti bir ihbar vukuuna tabi olan halleri 128. maddenin 2. fıkrası düzenlemiştir. Bu hükme göre zamanaşımı haberin verilebileceği günden itibaren işlemeye başlayacaktır. Kanun koyucu burada haberin verileceği değil, verilebileceği günün zamanaşımına başlangıç olarak kabul edilmesi gerekeceğini öngörmüştür. O halde, bu durumda zamanaşımının başlayabilmesi için fiilen haberin verilmesi şart olmayıp verilmesi mümkün olan zamanın tespitini yeterli görmüştür. Haber verebilme ihtiyari bir olaydır. Bu husus alacaklı tarafa bırakılmış ise alacaklı verdiği tarihten itibaren bu hakkını kullanma olanağına her zaman sahiptir. Yani verdiği tarihten itibaren her zaman borçluya verdiği şeyin ödenmesi için ihbar yapabilir. Bu itibarla borçlunun temerrüt haline düşürülüp düşürülmediği ve fiili ihbarın yapılıp yapılamadığı hususları araştırılmadan ödenmesi ihbar yapılması esasına bağlı borç ilişkilerinde zamanaşımının bu haberin verilebileceği yani para ve sairenin verildiği tarihin zamanaşımına başlangıç olarak alınması gerekir.

Borçlar Kanunun 131. maddesi gereğince asıl alacak zaman aşımına uğradığından faiz ve diğer ek haklarda zamanaşımına, uğrar. Diğer bir deyişle faiz alacağı asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur. Borçlar Kanununun 133/2. maddesince alacaklının dava açmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak zaman aşımının kesilmesi sadece dava konusu alacak için söz konusudur.

Kısmi bir dava açılması halinde alacağın yalnız o kısım için zamanaşımı kesilir. Dava dışı kalan bölümü hakkında, zamanaşımı işlemeye devam eder.

Borçlar Kanununun 132/4. maddesinde "Hizmet mukavelesinin devam ettiği müddetçe hizmetçilerin, istihdam edenlere karşı olan alacakları hakkında" zamanaşımının işlemeyeceği ve duracağı belirtilmiş ve hizmetçi" terimi kullanılmıştır. Bu maddenin iş sözleşmesiyle bağlı her kişiye uygulanması olanağı yoktur. Hizmetçiden kastedilen; kendisine ev işleri için ücret ödenen, iş sahibiyle aynı evde yatıp kalkan, aileden biriymiş gibi ev halkı ile sıkı ilişkileri olan kimsedir.

Borçlar Kanununun 133. maddesinde zamanaşımını kesen nedenler sınırlama getirmeksizin gösterilmiştir. Bunlardan borçlunun borcunu ikrar etmesi ( alacağı tanıması ), bu nedenlerden biridir. Borcun tanınması, tek yanlı bir irade bildirimi olup; borçlunun, kendi borcunun devam etmekte olduğunu kabul anlamındadır. Borç ikrarının sonuç doğurabilmesi için, eylem yeteneğine ve mallan üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan borçlunun veya yetkili kıldığı vekilinin, bu iradeyi alacaklıya yöneltmiş bulunması ve ayrıca zamanaşımı süresinin dolmamış olması gerekir. Gerçekte de borç ikrarı, ancak, işlemekte olan zamanaşımını keser; farklı anlatımla zamanaşımı süresinin tamamlanmasından somaki borç ikrarının kesme yönünden bir sonuç doğurmayacağından kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Bu bağlamda BK. 139. maddesinden de söz edilmesi zorunludur.

Borçlar Kanununun 139. maddesi zamanaşımından feragati düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, borçlunun zamanaşımı defini ileri sürme hakkından önceden feragati geçersizdir. Önceden feragatten amaç, sözleşme yapılmadan önce veya yapılırken vaki feragattir. Oysa daha soma vazgeçmenin geçersiz sayılacağına ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. O nedenle borç zamanaşımına uğradıktan soma borçlu zamanaşımı defini ileri sürmekten feragat edebilir. Zira, burada doğmuş bir defi hakkından feragat söz konusudur ve hukuken geçerlidir. Bu feragat; borçlunun, ileride dava açılması halinde zamanaşımı definde bulunmayacağını karşılıklı olarak yapılan feragat anlaşmasıyla veya tek yanlı iradesini açıkça bildirmesiyle veyahut bu anlama gelecek iradeye delalet edecek bir işlem yapmasıyla mümkün olabileceği gibi, açılmış bir davada zamanaşımı definde bulunmamasıyla veya defi geri almasıyla da mümkündür.

Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni ( örtülü ) feragat anlamına geldiği, öğretideki başlan görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmaktadır. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/11/1963 T. 5924-6419 sayılı kararı ) Dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun da bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesi çelişkili davranış yasağını oluşturur ve MK. md. 2. ye aylandır. Hukuken korunamaz. ( HGK. 23.02.2000 gün ve 2000/15-71 E, 2000/116 K )

Borçlar Kanununun 133/2.maddesi hükmü uyarınca, dava açılması veya icra takibi yapılması zamanaşımını kesen nedenlerdendir. Borçlar Kanununun 135. maddesi ise, zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir.

Zamanaşımı, dava devam ederken iki tarafın yargılamaya ilişkin her işleminden ve hakimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden işlemeye başlar ve kesilmeden itibaren yeni bir süre işler ( BK. m. 135-136 ).

Borçlar Kanununun 133/2. maddesi gereğince takas defi zamanaşımını keser ve 136. maddesi gereğince de dava devam ettiği sürece hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden işlemeye başlar.

Borçlar Kanunun 134.madde hükmü, "Müruruzaman müteselsilen borçlu olanlardan veya taksimi kabil olmayan bir borcun müşterek borçlularından birine karşı katedilmiş olunca diğerlerine karşı da katedilmiş olur" kuralını içermektedir. Bu maddeye göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser.

Bu hükmün haksız fiillerden doğan müteselsil sorumlulukta sadece tam teselsülde yani Borçlar Kanunu md. 50'ye dayanan müteselsil sorumlulukta uygulama bulacağı; buna karşın eksik teselsülde yani Borçlar Kanunu md. 51'e dayanan müteselsil sorumlulukta uygulama bulmayacağı kabul edilmelidir. Yine halefiyette borçlu alacaklının yerine geçtiğinden, alacaklının alacak hakkının tabi olduğu zamanaşımı süresinden yararlanır. Bunun sonucu olarak halefıyetten yararlanan rücu hakkı sahibinin, diğer borçlulara rücu hakkı alacaklının sahip olduğu zamanaşımı süresinden yararlanır.

Borçlar Kanununun 137 maddesinde hangi hallerde zamanaşımına ilaveten 60 günlük munzam müddetten yararlanılacağı sınırlı bir biçimde sayılmış, ayrıca sayılan hususlardan dolayı daha önce davanın reddedilmiş olması koşulu öngörülmüştür. Bu düzenlemede davanın açılmamış sayılma ile sonuçlanması haline yer verilmemiştir.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesinde İş Mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Bu nedenle zamanaşımı defi ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir.

Somut olayda davacı işçi dava dilekçesinde 100 YTL fazla çalışma alacağı talep etmiştir. Davalı işveren zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Bilirkişi zamanaşımı savunmasını dikkate alarak hesaplama yapmıştır. Davacı işçi davasını ıslah ederek fazla çalışma alacağını 431,05 YTL' ye yükseltmiştir. Davalı işverence ıslah üzerine usulüne uygun biçimde zamanaşımı itirazında bulunulmuştur. Mahkemece davalı işverenin 24.10.2002 tarihinde temerrüde düşürüldüğü belirtilerek zamanaşımı sakınmasına değer verilmemiştir. Davacı işçi tarafından noter kanalıyla gönderilen ihtarname ile davalı işveren temerrüde düşürülmüştür. Temerrüt, alacağa talep edilecek faizin başlangıcı bakımından önemlidir. Ancak davalı işverene gönderilen ihtarname zamanaşımını kesmez. Zamanaşımını kesen sebepler Borçlar Kanunun 132 ve devamı maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Davacı işçinin dava dilekçesinde talep ettiği 100 YTL ile ıslah tarihinden 5 yıl geriye gidilerek yapılan hesaplama neticesinde bulunan 102,45 YTL olmak üzere toplam 202,45 YTL fazla çalışma alacağına hükmedilmesi gerekirken 431,05 YTL hükmedilmesi hatalıdır. Bu nedenle kararın bozulması gerekir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 13-07-2012, 20:34   #8
alphukuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av. hüseyin onur
sayın meslektaşlarım,
buraya kadar yaptığınız tüm açıklamalara katılmakla beraber eklemek istediğim bir husus var,
eğer ıslah talebine konu olan değer dava açılmadan önce davacı tarafından çekilen bir ihtarnameye konu olduysa zamanaşımı def'i nin sonuçsuz kalması gibi bir durumla karşılaşabilineceği kanaatindeyim.
Merhaba:
Görüşünüze dayanak olabilecek bir yargıtay kararı bize faydalı olacaktır
Old 15-07-2012, 14:50   #9
halit pamuk

 
Varsayılan

Şu karara dikkat; ıslaha karşı zamanaşımı def'i ileri sürülemez, demektedir.:


YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ : Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 10/06/2010

NUMARASI : 2004/385-2010/205

DAVACI : 1-Hasan Bulut 2-Fadime Bulut vekili Av.Harun Tirtom 3-Meyser

Bulut vekili Av. Özlem Karaniksir
DAVALI : Hasan Kalburcu vekili Av.Menderes Hırçıner

Davacılar Hasan Bulut ve Fadime Bulut vekili Avukat Harun Tirtom tarafından, davalı Hasan Kalburcu aleyhine 18/06/2004 ve 18/11/2004 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/06/2010 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı Meyser Bulut vekili ve davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava, trafik kazası sonucu desteğin ölümü nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, dava dilekçesindeki maddi ve manevi tazminat istemlerinin bir bölümü kabul edilmiş, ıslah dilekçesi ile artırılan tazminat miktarının ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacılardan Meyser Bulut ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.

a) Davacı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak eşinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemiştir. Yargılamanın devamı sırasında düzenlenen tazminat bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma zararının istemden daha fazla olduğunun belirlenmesi üzerine davacı, 31.03.2010 günlü ıslah dilekçesini vererek dava dilekçesindeki talep sonucunu artırmış ve bilirkişi raporunda belirlenen zarar miktarına göre bakiye zararını istemiştir. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 1.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan kanunun 177/1. maddesinde de ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.



b) Davacının desteği Kazım Bulut, 31.03.2004 günü meydana gelen trafik kazası nedeniyle yaşamını yitirmiştir.


Tazminat hukuku ilkeleri gereğince haksız eylemden doğan zararın ödetilmesi amacıyla açılan davalarda istek bulunması durumunda kabul edilecek tazminata olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Dava dilekçesinde, tüm davacılar yönünden kabul edilecek tazminatlara olay gününden itibaren yasal faiz isletilmesi istenmiştir. Şu durumda yerel mahkemece, desteğin eşi olan davacı Meyser Bulut yönünden de belirlenen tazminatlara olay gününden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, adı geçen davacı yönünden faize karar verilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın, bu nedenle de bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2/a ve b) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davacılardan Meyser Bulut yararına BOZULMASINA; davacının diğer temyiz itirazları ile davalının tüm temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve temyiz eden davacılardan Meyser Bulut'tan peşin alman harem istek halinde geri verilmesine 05/12/2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi



Başkan Üye Üye Üye Üye

Şerife Oztürk Sadık Demircioğlu Ahmet Kütük Ali Kaya Ali Akın

(M)
Old 16-07-2012, 11:43   #10
Av.Kaya

 
Varsayılan

Kararda bir gariplik var,Yargıtayın hangi dairesi belli değil.Ayrıca kararda 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı kanundan bahsediliyor ama karar tarihi 10.06.2010.
Old 16-07-2012, 12:32   #11
magistra175

 
Varsayılan

Bahsettiğiniz konuya ilişkin olarak görüş farklılıkları olmakla birlikte Yargıtay'ın yerleşik içtihatları ıslha karşı zamanaşımının ileri sürülebileceği yönündeydi. Gerekçe ise, kazanılmış(müktesep) hakkın varlığıydı. Ancak HMK'nın yürürlüğe girmeisnden sonra ve aşağıda paylaşacağım kararda aksi yönde karar verimiştir. Bu karara ise, daire başka karşı oy yazısı yazmıştır. Aşağıdaki karardan da anlaşılacağı üzere yargıtay da bu konuda hem fikir değildir. Dolayıısyla iddianızı iyi gerekçelerndirip savunma imkanınız vardır.

T.C. YARGITAY 4. Hukuk Dairesi ESAS NO :2010/10984 KARAR NO : 2011/12929
YARGITAY İLAMI
MAHKEMESİ : Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10/06/2010
NUMARASI : 2004/385-2010/205
DAVACI : 1-Hasan Bulut 2-Fadime Bulut vekili Av.Harun Tirtom 3-Meyser
Bulut vekili Av. Özlem Karaniksir
DAVALI : Hasan Kalburcu vekili Av.Menderes Hırçıner
Davacılar Hasan Bulut ve Fadime Bulut vekili Avukat Harun Tirtom tarafından, davalı Hasan Kalburcu aleyhine 18/06/2004 ve 18/11/2004 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/06/2010 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı Meyser Bulut vekili ve davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, trafik kazası sonucu desteğin ölümü nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, dava dilekçesindeki maddi ve manevi tazminat istemlerinin bir bölümü kabul edilmiş, ıslah dilekçesi ile artırılan tazminat miktarının ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacılardan Meyser Bulut ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.
a) Davacı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak eşinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemiştir. Yargılamanın devamı sırasında düzenlenen tazminat bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma zararının istemden daha fazla olduğunun belirlenmesi üzerine davacı, 31.03.2010 günlü ıslah dilekçesini vererek dava dilekçesindeki talep sonucunu artırmış ve bilirkişi raporunda belirlenen zarar miktarına göre bakiye zararını istemiştir. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 1.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan kanunun 177/1. maddesinde de ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

b) Davacının desteği Kazım Bulut, 31.03.2004 günü meydana gelen trafik kazası nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

Tazminat hukuku ilkeleri gereğince haksız eylemden doğan zararın ödetilmesi amacıyla açılan davalarda istek bulunması durumunda kabul edilecek tazminata olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Dava dilekçesinde, tüm davacılar yönünden kabul edilecek tazminatlara olay gününden itibaren yasal faiz isletilmesi istenmiştir. Şu durumda yerel mahkemece, desteğin eşi olan davacı Meyser Bulut yönünden de belirlenen tazminatlara olay gününden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, adı geçen davacı yönünden faize karar verilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın, bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2/a ve b) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davacılardan Meyser Bulut yararına BOZULMASINA; davacının diğer temyiz itirazları ile davalının tüm temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve temyiz eden davacılardan Meyser Bulut'tan peşin alman harem istek halinde geri verilmesine 05/12/2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi

BaşkanÜyeÜyeÜyeÜye
Şerife OztürkSadık DemircioğluAhmet KütükAli KayaAli Akın
(M)
KARŞI OY YAZISI
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.
Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. BK. 133 madde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Nitekim 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK. 107. maddesinde düzenleme altına alman belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.

Aynı Yasanın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.
°6100 sayılı Kanunun hazırlanması sırasında görev alan Prof.Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr. Oğuz Atalay ve Prof.Dr. Muhammet Özekes tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine göre Medeni Usul Hukuku Kitabının 321. sayfasında "Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir..." şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK'nun önceki içtihatları gibi yeni HMK.da da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamanın devam ettirildiği anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu ölümlü trafik kazası 31/03/2004 tarihinde meydana gelmiş, ıslah ise 15/03/2010 günlü dilekçe ile yapılmıştır. Şu durumda 2918 sayılı yasanın 109. maddesinde öngörülen iki yıllık ve ceza kanunları ile öngörülen 5 yıllık (ceza) zaman aşımı süreleri geçmiştir. Yerel mahkemece davacı Meyser'in ıslahla artırılan maddi tazminat isteminin zamanaşımı nedeniyle reddi doğrudur. Bu nedenle dairemizin bozma kararının 2-a bendine katılmıyorum. 05/12/2011
Başkan Şerife Oztürk
Old 16-07-2012, 16:51   #12
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Koray,
Alıntı:
Yazan Av.Adnan Koray
Şu karara dikkat; ıslaha karşı zamanaşımı def'i ileri sürülemez, demektedir.:...

Paylaşımınız için teşekkürler... Böyle bir kararı "yorumsuz" bırakmazdınız

Alıntı:
Yazan Av.Adnan Koray
...Dava, trafik kazası sonucu desteğin ölümü nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, dava dilekçesindeki maddi ve manevi tazminat istemlerinin bir bölümü kabul edilmiş, ıslah dilekçesi ile artırılan tazminat miktarının ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

...Davacı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak eşinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemiştir. Yargılamanın devamı sırasında düzenlenen tazminat bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma zararının istemden daha fazla olduğunun belirlenmesi üzerine davacı, 31.03.2010 günlü ıslah dilekçesini vererek dava dilekçesindeki talep sonucunu artırmış ve bilirkişi raporunda belirlenen zarar miktarına göre bakiye zararını istemiştir. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 1.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan kanunun 177/1. maddesinde de ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...

1- Yargıtay'ın, kararına gerekçe (???) kıldığı düzenlemelere ilişkin olarak: HUMK ve HMK arasında fark yoktur:

* 1086 sayılı HUMK m.83: "İki taraftan her biri usule mütaallik olarak yaptığı muameleyi tamamen veya kısmen ıslah edebilir. Aynı dâvada her taraf ancak bir kere ıslah hakkını kullanabilir."

6100 sayılı HMK m.176: "Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.
Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir."

* HUMK m.84: "Islah, tahkikata tabi olan dâvalarda tahkikat bitinciye kadar ve tabi olmıyanlarda muhakemenin hitamına kadar yapılabilir."

HUMK m.85: "Islah, muayyen celsede diğer taraf hazır olduğu halde yapılabileceği gibi evvelemirde o tarafa tebliğ edilmek şartiyle arzuhal ile de yapılabilir."

HMK m.177: "Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir."

Dolayısıyla Yargıtay'ın "...Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı def'inde bulunulamaz... Açıklanan yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir..." yorumu yersizdir. Yargıtay'a sormak gerek "değişen nedir? -şu durumda- derken?..."

2- Aslında kararda gerekçe olarak nitelenebilecek cümleler: "Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez... Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir."

Yargıtay, kanuni düzenlemelerde herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen; "kısmen ıslah"a yeni bir yorum getirmektedir.

Yargıtay'ın, ıslah ile müddeabihin artırılması halinde, ıslah edilen kısma ilişkin zamanaşımı itirazında bulunulabileceği kabulünün menşei: "Kısmi ıslah yoluyla müddeabihin artırılabilmesi olanağı, bir anlamda, artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde bulunduğundan; kısmi davadaki ıslah ile, bu yola gidilmeyip ek dava açılması halleri, davacıya aynı hak ve olanakları tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerekir ve beklenir... (Yarg HGK, 12.10.2011 T., E: 2010/4-504, K: 2011/606; Yarg HGK, 14.4.2004 T, E: 2004/4-200, K: 2004/227 v.b. kararları)" yorumudur. Daire, anılan gerekçe ile bu kabulü değiştirmiş/değiştirmek istemiştir.

Yerleşik bir görüşten/kabulden/yorumdan dönmek isteyen, yeni bir bakış açısı getirmek isteyen Yargıtay ise; beklenen odur ki: tüm hukukçuları doyurucu/tatmin edici gerekçeniz olmalıdır. Tabir-i caizse "kaçak dövüşmek" yerine (Kanuni düzenlemede değişiklik olmamasına rağmen 6100 S.K.'u anarak bi' yere varılamaz) "bizim düşüncemiz bu, gerekçesi de budur" denebilmelidir. Yargıtay'a kadar yükselen sayın hukukçularımızdan bu kadarcık beklentimiz de olsun değil mi?

3- Sayın Şerife Öztürk'ün:
Alıntı:
1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK. 107. maddesinde düzenleme altına alman belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.

Aynı Yasanın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.
görüşüne katılmakla birlikte; burada da sorgulanası olan düzenlemenin HMK m.107/3 olduğu kanaatindeyim. Çünkü madde: "Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." şeklinde düzenlenmiş ve gerekçede de zamanaşımıyla ilgili açıklama, bu fıkraya münhasır yapılmıştır: "Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi edâ ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir.

Davacı, söz gelimi bir tazminatın tahsili yerine alacağın miktarının ve borçlunun sorumlu olduğunun tespitini hedefleyen bir dava açabilir, açabilmelidir. Bu dava, zamanaşımını kesecek, davada istihsal olunan ilam genel haciz yoluyla takibe konabilecek..."

107/3 düzenlemesinde kastedilenin "kısmi eda davası" değil; "belirsiz alacak davası" olduğu kanaatindeyim:
http://www.turkhukuksitesi.com/showp...1&postcount=27

Aksi takdirde her kısmi eda davası açacağımızda birlikte tespit isteyerek (ki istemeseniz de; nasıl olsa her eda hükmü, içinde tespiti de barındırdığından, duruma göre açtığınız davayı kısmi eda ile birlikte tespit davası şeklinde yorumlatmayı da mümkün kılıp düzenlemeyi keyfekeder kullanarak) bu zamanaşımı problemini aşmak da mümkün olacaktır... Ki böylece Sayın Şerife Öztürk'ün ve Yargıtay'ın yerleşik görüşünün de gayet kolay aşılabilirliği kabul edilmek zorunda kalınacaktır.

4- Bence Yargıtay'ın, bu kararla yapmaya çalıştığı şudur: Dava, konusu itibariyle, elan "belirsiz alacak davası" olarak ikame edilebilecek bir davadır. Bu davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilmiş olması halinde de "ıslah"a gerek kalmayacağı gibi; davanın türü sebebiyle zamanaşımı, dava ikame tarihinde kesilmiş olacaktır. Ve sonuç olarak bu dava, şu anda ikame edilen bir dava olsa idi Yargıtay'ın vardığı sonuca göre karara bağlanacak idi. Böylece bu karar ile Yargıtay'ın, bir nebze de olsa hukuk vicdanını rahatlatmaya çalıştığı kanaatindeyim.

Saygılar...
Old 08-07-2013, 23:07   #13
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan 9 ve 11 no'lu mesajlardaki 4 HD kararına ilişkin HGK kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 06.03.2013 T., Esas: 2012/4-824, Karar: 2013/305: "...Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 05.12.2011 gün ve 2010/10984 E., 2011/12929 K. sayılı ilamı ile;

...Dava, trafik kazası sonucu desteğin ölümü nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece ... ıslah dilekçesi ile artırılan tazminat miktarının ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir... Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez... Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece bozma ilamının 2/a bendi yönünden önceki kararda direnilmiştir.
...
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ıslah dilekçesi ile talep edilen tazminata karşı zamanaşımı definin ileri sürülmesinin mümkün olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacılardan M. B.’un 31.03.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettiği destekten yoksunluk tazminatını için zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

...Davanın kısmen ıslahı durumunda ise davacı; kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek bir dava açarak isteyebileceği gibi, müddeabihin arttırılmasını önleyen yasal düzenlemenin yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesinin kararı ile ortadan kalkmasından yararlanarak müddeabihi aynı davada kısmi ıslah dilekçesi verip harcını yatırmak suretiyle arttırabilecektir.
Bu aşamada açıklanması gereken diğer bir husus zamanaşımının kesilmesi konusudur.

Bir davanın açılması halinde zamanaşımı kesilir ( BK.m.133/2 ). Ancak, kesilen zamanaşımı, kesilme tarihinden başlayarak yeniden işler ( BK.m.135/1 ). Dava ile kesilmiş zamanaşımı, davanın devamı süresinde taraflardan birinin yargılamaya ilişkin her bir işleminden ve hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden cereyana başlar.

Öğretide, kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir ... Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir ( HGK.20.3.1968 gün ve 1968/9-210 E.; 151 K.; HGK, 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E. 572 K.; HGK 9.10.2002 gün ve 2002/9-809 E., 802 K. ).

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sadece ek dava yerine kısmi ıslah yoluyla saklı tutulan alacakları aynı davada isteme kolaylığı getirmiş olup, zamanaşımı, temerrüde düşürme gibi, usul ve yasa hükümlerini değiştirmiş değildir... Kısmi ıslah, yapıldığı tarihten ileriye yönelik olarak hüküm ifade eder ( HGK.3.7.2002 gün 2002/9-564 E.ve 572 K. ).

...Somut olayda...ıslah dilekçesine karşı davalı tarafından zamanaşımı def’i ileri sürülmüştür. Görüldüğü üzere davacıların murisinin ölümüne neden olan trafik kazası ile müddeabihin artırıldığı ıslah tarihi arasında ( 6 ) yıllık bir süre geçmiştir.

Bu itibarla, somut olaya uygulanması gereken 2918 sayılı yasanın 109. maddesinde öngörülen ( 2 ) yıllık ve ceza kanunları ile öngörülen ( 5 ) yıllık ( ceza ) zaman aşımı süreleri ıslah tarihi itibariyle geçmiştir ve zamanaşımına ilişkin olarak yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davacılardan M. B.’un ıslahla artırılan maddi tazminat istemi yönünden zamanaşımı süresi dolduğundan bu istemi reddeden mahkemenin direnme kararı yerindedir..."

Kararın tamamı için:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=14873
Old 09-07-2013, 12:09   #14
avukat_12

 
Varsayılan

ıslah yeni bir dava olmayıp davanın devamı niteliğindedir. bence ıslah ile istenen veya arttırılan miktar nedeni ile zamanaşımı defiinde bulunulamaz...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yetkİ İtİrazi ARİF MUTLU Meslektaşların Soruları 6 18-11-2011 17:24
ISLAH ve ZAMANAŞIMI (BORÇLAR KANUNU MU ?TTK MI?) Pınar Meslektaşların Soruları 12 12-04-2010 09:23
Islahla ZamanaŞimi İtİrazi Yapilabİlİr Mİ? ALAMUT Meslektaşların Soruları 3 29-07-2009 21:01
Yetkİ İtİrazi Av. Bahadır ÖZTÜRK Meslektaşların Soruları 2 06-01-2009 11:04
Derdestlİk İtİrazi tolga doğan Meslektaşların Soruları 1 14-11-2008 10:57


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07927704 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.