Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Muvazaa Nedeniyle Tapu İptali Tescili Davası Tapunun Devredilmesinden Sonra Zamanaşımı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-05-2015, 15:45   #31
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Ben, 1.4.1974 gün, 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı'nın değiştirilmesini ve uyuşmazlıkların "tenkis" hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerektiğine inanıyorum.
Öte yandan bkz; Prof Dr. Yaşar karayalçın'ın, anılan İBK hakkındaki görüşlerine....
Old 15-10-2015, 10:35   #32
av.lkn

 
Varsayılan

Merhabalar
Yeni bir başlık açmak yerine buradan yazmak istedim umarım görüp yardımcı olursunuz sayın meslektaşlarım. Olayı hemen anlatıyorum dedem öldükten sonra evi anneannem ve 6 çocuğuna kalıyor annem reşit değil o dönemde 1977 yılında 2 dayım anneannemden tapuda satış yoluyla evi alıyor. Annem reşit olmadığından anneannem onun adına da veriyor tabi. Teyzelere hisseler veriliyor annem küçük diye oyalanıyor.Aradan geçen 38 yılda dayılar anneme sürekli vereceğiz diyorlar ancak ortada bir şey yok. Şimdi o ev 2,5 daire karşılığında müteahhitte verildi. Dayılar yine vermedi anneme payını. Ben de dava açmak istedim ama 10 yıllık zaman aşımı burada uygulanır mı?Bir de o arsa müteahhite verildi ama karşılığındaki daireler dayılara ait ben nasıl bir yol izlemeliyim? Tapunun iptalini mi isteyim yoksa o evlerin 1/6 payı anneme ait onu isteyebilir miyim? Bu aradan geçen 38 yıl beni dara sokuyor. Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
Old 08-12-2015, 12:28   #33
gökhann

 
Varsayılan

İyi günler...Kamulaştırma bedel tespiti ve tescili davası neticesinde arsa ve üzerindeki taşınmaz kamulaştırılmış olup söz konusu arsa ve taşınmaz maliklerine kamulaştırma bedeli idare tarafından ödenmiştir. Ancak dava neticesinde ödenen kamulaştırma bedeline ek olarak , taşınmazda oturan zilyede , kamulaştırmayı yapan idarece ev verilmiştir ve tapuda satış olarak gösterilmiştir.Ancak kamulaştırma neticesinde verilen evde kamulaştırılan taşınmazın tüm maliklerinin hakkı vardır. Bu muvazaalı işleme karşın tapu iptal ve tescili davası açılır mı? Bu hususta emsal bir karar arıyorum ama bulamadım..Şimdiden teşekkürler..
Old 07-08-2016, 23:29   #34
Avukat İlkay Uyar Kaba

 
Varsayılan

TAPU İPTAL DAVASI – TAPU NEDİR

Bir mülkün kimin olduğunu gösteren “Resmi Belgeye ‘Tapu (Tapu Senedi)” denilir.
TAPU KÜTÜĞÜ NEDİR

Tapu’ya ve Tapu Senedi’ne esas teşkil eden gayri*menkul üzerindeki hakların hallerini gösteren Resmi Si*cillere Tapu Kütüğü, bir başka ifadeyle ‘Tapu Sicili” de*nir
TAPU İPTAL DAVASI AÇMAK İÇİN ARANAN ŞARTLAR NELERDİR

Ortada haklı bir sebep olmaksızın yapılan,
Bir tescil (Kütüğe yazım) veya,
Tescilin tadili (değiştirilmesi) veya,
Terkini ile bir ayni haklan zedelenmiş olması gerekir.
Bu durumda; ayni hakkı zedelenen kimse, Tapu Si*cilinin düzeltilmesini dava edebilir (TMK. m: 1025/1).
Tapu İptali Davası Nasıl Açılır

TAPU İPTAL DAVASI NEREDE GÖRÜLÜR

Taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahke*mesinde açdır (HUMK. m: 13).
TAPU İPTAL DAVASINDA HUSUMET KİME YÖNELTİLİR

Tapu’da adına tescil yapılmış kişiye yöneltilir.
Ancak, Tapu iptaliyle birlikte ‘Tescil de istenmişse; o zaman, taşınmazın bulunduğu yere göre; Hazine’ye, Köy Muhtarlığına, Belediye Başkanlığı’na da husumetin yö*neltilmesi gerekir.
TAPU İPTAL DAVASI NASIL AÇILIR VE GÖRÜLÜR

Tapu kayıtlan getirtilir. Kayıt sebebleri araştırılır.
Taraf şahitleri dinlenir.
Keşif yapılır. Bilirkişi mütalaası alınır. Neticede, hasıl olan kanaata göre karar verilir.
HESAP HATASI NEDENİYLE TAPU İPTAL DAVASI

Hesap Hatası nedeniyle Tapu iptal davası, Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir. Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir.
ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ NEDENİYLE TAPU İPTAL DAVASI

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır.Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese bile, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz. Sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir. Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım alacaklısı, haklarını güvence altına almak üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına sahiptir. Bakım alacaklısı, sözleşmenin kurulmasıyla bakım borçlusunun aile topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu, almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür. Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır.Kabul ettikleri kişilere ölünceye kadar bakma amacıyla kurulmuş olan kurumların bakım borcunun kapsamı ve ifası, kendilerince hazırlanarak yetkili makamların onayından geçen genel düzenlemelerle belirlenir.
Bu düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden sayılır.Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkanını kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilirler.Hakim, sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun ifa edeceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar verebilir.Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal davası açma hakları saklıdır. Tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Bu oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine denk düşen anapara değeri ile bağlanacak irat arasındaki fark esas alınır. Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verilir. Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hale gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkansız hale getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur.Hakim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir. Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl içinde sözleşmenin feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası halinde, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun mirasçılarından isteyebilir. Bakım alacaklısı, hakkını başkasına devredemez. Bakım borçlusunun iflası halinde bakım alacaklısı, borçlunun ödemekle yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken anapara değerine eşit bir parayı, iflas masasına alacak kaydettirme hakkını elde eder.
AİLE KONUTU NEDENİYLE TAPU İPTAL DAVASI

Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir.
Aile konutu şerhi esasen kurucu değil açıklayıcı bir şerhtir. Bu nedenle eşin rızası dışında yapılan işlemlerde üçüncü kişinin kazanımının korunup korunmayacağı onun iyiniyetli olup olmamasına bağlıdır. Öte yandan, Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır.Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz .
Tapu İptali Davası Nasıl Açılır

MURİS MUVAZAASI NEDENİYLE TAPU İPTAL DAVASI

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali; Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz. Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi şarttır. Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmi şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz. Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.
Yasal mirasçıların paylarına ilişkin olarak tasarrufta yer alan kurallar, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, sadece paylaştırma kuralları sayılır. Miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar tenkise tabidir.
VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI NEDENİYLE TAPU İPTAL DAVASI

Vekalet Görevini Kötüye Kullanma, Vekil, vekalet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak, vekalet verenden izin alma imkanı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hallerde, vekil talimattan ayrılabilir. Bunun dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekalet borcunu ifa etmiş olmaz. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır. Vekil, vekalet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekaletle ilişkili olarak aldıklarını vekalet verene vermekle yükümlüdür. Vekil, vekalet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.
TAPU İŞLEMLERİ İÇİN VEKALET NASIL VERİLİR

Niteliği bakımından tapuda işlem yapılmasını gerektiren sözleşme ve vekaletnamelerle, vasiyetname, mülkiyeti muhafaza kaydı ile satış, gayrimenkul satış vaadi, vakıf senedi, evlenme mukavelesi, evlat edinme ve tanıma, mirasın taksimi sözleşmesi ve diğer kanunlarda öngörülen sair işlemler 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 89. maddesi gereğince düzenleme şeklinde yapılması zorunlu işlemlerdir.
Noterlik işlemlerinde, niteliği bakımından tapuda işlem yaptırılmasını gerektiren vekaletnamelere ilgilinin fotoğrafının yapıştırılması zorunludur.
Hukuki işlemlerin noter tarafından düzenlenmesi bir tutanak şeklinde yapılır. Bu tutanağın;
Noterin adı ve soyadı ile noterliğin ismini,
İşlemin yapıldığı yer ve tarihi (Rakam ve yazı ile),
İlgilinin ve varsa tercüman, tanık ve bilirkişinin kimlik ve adresleri ile ayrıca ilgilinin vergi kimlik numarası,
İlgilinin hakiki arzusu hakkındaki beyanını,
İşleme katılanların imzalarını ve noterin imza ve mührünü, Taşıması gereklidir. Bu şekilde düzenlenen iş kağıdının aslı noterlik dairesinde saklanır ve örneği ilgilisine verilir.
Tutanak, noterin ilgiliyi tanıyıp tanımadığını, tanımıyorsa ilgilinin kişiliği hakkında ne yoldan kanı sahibi olduğunu gösterir kayıtları taşır. Noter böyle bir kanıya ulaşamaz ve işlemin yapılması da istenirse, keyfiyet ve kimliğin tespiti için getirilen ispat vasıtası tutanağa yazılır. Tutanağın, ilgilinin gerçek isteği hakkındaki beyanı yazıldıktan sonra okuması için kendisine verilir. İlgili tutanağı okur, içindekiler isteğine uygun ise, bu husus da yazıldıktan sonra altını imzalar.

Tapu İptali Davası Nasıl Açılır– Yargıtay Kararları

YARGITAY : TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI – MURİS MUVAZAASI

T.C. YARGITAY 23.Hukuk Dairesi Esas: 2013/3853 Karar: 2013/8045 Karar Tarihi: 13.12.2013
TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI – MURİS MUVAZAASINA YÖNELİK İDDİA HAKKINDA HERHANGİ BİR DEĞERLENDİRME YAPILMADIĞI – MURİSİN TORUNUNA YAPTIĞI TAŞINMAZ SATIŞLARININ MUVAZAALI OLUP OLMADIĞININ DEĞERLENDİRİLEREK KARAR VERİLMESİ – HÜKMÜN BOZULDUĞU
ÖZET: Somut olayda, davacı, davalı borçlunun murisinin, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla, taşınmazları diğer davalıya bedelsiz olarak devrettiğini ve davalı borçlunun da hakkı olduğu halde, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla, muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptal ve tescil davası açmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, davacının muris muvazaasına yönelik iddiası hakkında ise herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu durumda, mahkemece yapılması gereken iş, dosyaya bildirilen yasal tüm delil ve tanık beyanlarının da incelenerek, murisin torununa yaptığı taşınmaz satışlarının bedelsiz, yani muvazaalı olup olmadığının değerlendirilmesinden ve sonucuna uygun bir karar verilmesinden ibarettir.
Somut olayda, davacı, davalı borçlunun murisinin, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla, taşınmazları diğer davalıya bedelsiz olarak devrettiğini ve davalı borçlunun da hakkı olduğu halde, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla, muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptal ve tescil davası açmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, davacının muris muvazaasına yönelik iddiası hakkında ise herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
YARGITAY : TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI

T.C. YARGITAY 1.Hukuk Dairesi Esas: 2013/12662 Karar: 2013/16024 Karar Tarihi: 18.11.2013
TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI – MAHKEMENİN DAVACILARIN PAYLARI ORANINDA KABUL KARARI VERMESİ – DAVANIN TAMAMEN KABUL EDİLMİŞ OLMASI – YARGILAMA GİDERLERİNİN TAMAMININ DAVALI ÜZERİNDE BIRAKILMASI GEREĞİ – HÜKMÜN BOZULMASI
ÖZET: Somut olayda, davacılar payları oranında tapu iptali ve tescil istedikleri, mahkemenin pay oranında kabul kararı verdiği, reddedilen bir kısmın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın tamamen kabul edilmiş olması karşısında davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi ve yargılama giderlerinin tamamının davalı üzerinde bırakılması gerekirken aksi yönde karar verilmiş olması doğru değildir.
YARGITAY : TAPU İPTAL VE TESCİLİ DAVASI – VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI

T.C. YARGITAY 1.Hukuk Dairesi Esas: 2013/3149 Karar: 2013/6633 Karar Tarihi: 02.05.2013
TAPU İPTAL VE TESCİLİ DAVASI – VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI HUKUKSAL NEDENİ -GÖREVSİZLİK KARARININ TEMYİZ EDİLMEKSİZİN KESİNLEŞMESİNİN GÖREV KURALLARININ KAMU DÜZENİNDEN OLMASI NEDENİYLE SONUCA ETKİLİ OLMADIĞI – HÜKMÜN BOZULMASI
ÖZET: Somut olayda, asliye hukuk mahkemesinin görevsizlik kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesi görev kurallarının kamu düzeninden olması nedeniyle sonuca etkili değildir. Hal böyle olunca, davaya genel mahkemede bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esası bakımından hüküm kurulması doğru değildir.
Asıl ve birleşen dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil olmadığı takdirde bedel, birleşen dava ise çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın davalıları adına yazılı tapu kaydı bulunmayıp, davadan önce A. B.’e devredildiği gerekçesiyle asıl davanın reddine; davacı M. B. tarafından davalı A. B. aleyhine açılan birleşen 2009/466 E. sayılı muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davasında, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davasının kabulüne; birleşen diğer dava olan 2009/592 E.sayılı davada, davalı Z. Y.’un dava konusu taşınmaza bir elatmasının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; 18.1.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4 üncü maddesinde; 8.7.2003 tarihinde faaliyete geçen aile mahkemelerinin görev kapsamı belirlenmiş ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2. kitabının üçüncü kısmı hariç ilk iki kısımda yer alan (118 ile 395 inci maddeleri arası) hükümleriyle ilgili çıkan uyuşmazlıklar bu mahkemelerin görevleri arasında kabul edilmiş ve çekişmenin aile mahkemeleri tarafından hükme bağlanacağı benimsenmiştir.Somut olaya gelince; davacı adına kayıtlı 830 ada 230 parsel sayılı taşınmazını, evi ipotek ettirip kredi çekeceğini söyleyen davalı eşi N. B.’a güvenerek verdiği vekaletname kullanılarak, N.’in kendi akrabalarına ve tanıdıklarına düşük bedellerle sattığı veya sattırdığını, dava konusu taşınmazların davalıların aralarındaki muvazaalı satışlarla bir çok kez el değiştirdiğini, en son N.le birlikte yaşayan davalı A.’ye devredildiğini ileri sürüp A. adına olan tapunun iptaliyle adına tescilini olmazsa tazminat isteyerek eldeki davayı açmıştır.
Davacının, Borçlar Kanununun 390. (TBK 506) maddesinde düzenlenen vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak eldeki davayı açtığı belirgindir. Bu durumda, uyuşmazlığın 4787 sayılı Yasanın 4 üncü maddesi kapsamında olduğundan sözetme olanağı yoktur. Davaya bakma görevi aile mahkemesine ait olmayıp asliye hukuk mahkemesine aittir. Davacıyla davalı N.’in karı-koca olmaları ya da taşınmazın aile konutu olması, ileri sürülen iddianın niteliğine göre çekişmenin aile mahkemesinde çözüme kavuşturulması için neden teşkil edemez.
YARGITAY: AİLE KONUTU ŞERHİ KONULMASI VE TAPU İPTAL TESCİL DAVASI

T.C. YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2011/3511 Karar: 2011/11893 Karar Tarihi: 11.07.2011
AİLE KONUTU ŞERHİ KONULMASI VE TAPU İPTAL TESCİL DAVASI – BİRLEŞTİRİLMİŞ DAVALARIN AYRILMASI – AİLE KONUTU İLE İLGİLİ TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASININ AYRILARAK BOŞANMA DAVASININ SONUCUNUN BEKLENİLMESİ – GERÇEKLEŞECEK SONUCA GÖRE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ
Konuyu Buradanda inceleyebiliriniz
Old 08-12-2017, 13:19   #35
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

22.10.2007 tarihli cevabımda ; Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davasının zamanaşımına tabi olmamasına karşın aynı nedenle açılacak tazminat davasının Yargıtay 4.HD.sinin 29.03.2004 tarih E. 2003/14343 ,K. 2004/3876 kararına dayalı olarak sebepsiz zenginleşmeye ait BK m.66 daki 1-10 (TBK.m.82 deki 2-10) yıllık zamanaşımına tabi olduğunu ve bu sürenin en erken miras bırakanın ölümünden itibaren başlayacağın söylemiştim.

Aslında muris muvazaasında ;tazminat davasının da zamanaşımına tabi olmaması yönünden eskiden beri bir fikrim mevcut idi.Fakat 4.HD.sinin kararı bu konuda etraflı bir açıklama içerdiğinden kişisel görüşümden ziyade 4.HD.sinin görüşünün açıklanmasına özen göstermiştim.

Sonradan gelişen yargısal kararlar çerçevesinde zamanaşımı konusunun güncelleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yargıtay 1.HD.sinin aşağıdaki (1) numaralı kararında; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil talebinde bulunulabileceği gibi , tazminat talepli dava açılmasın da mümkün olduğu, miras bırakanın temlikinin muzavaa ile illetli olması halinde açılan tazminat davasının zamanaşımına tabi olmadığı ifade edilmiştir. (2) numaralı kararda ise ; taşınmazın üçüncü kişiye temlik edilmesi durumunda davacı mirasçının tapu iptali davası açma hakkı olduğu müddetçe, davaya konu taşınmazın bedeline yönelik açılacak davada zaman aşımı süresinin işlemeyeceği “ belirtilerek bedele yönelik tazminat davalarının da tapu iptali ve tescil davasında olduğu gibi zamanaşımına tabi olmayacağı belirtilmiştir.

Bu durumda ; daha önce bildirdiğimiz 4.HD.si kararı ile şimdi bildirdiğimiz 1.HD.kararları arasında çelişki oluşmuştur. Kişisel olarak; muris muvazasında davacının tapu iptali ve tescil davası açma hakkı bulunduğu gibi hakkını tazminat davası açarak ta arayabileceğine göre , bir hakkın şu şekilde kullanıldığında (tapu iptali ve tescil şeklinde ) zamanaşımına tabi değildir. Bu şekilde kullanıldığı takdirde (tazminat şeklinde ) zamanaşımına tabidir demenin hukuk mantığı ve hak arama özgürlüğü karşısında mümkün olamayacağını, her iki talep şeklinin zamanaşımına tabi olmadığının kabulünün uygun olacağını , 1.HD.sinin yaklaşımının hukuk ve mantık kurallarına daha uygun düşeceği kanısındayım.

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E:2012/580
K:2012/2568
T:08.03.2012

Muris Muvazaası
Tapu İptali ve Tescil
Tazminat

Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, miras bırakanları Nazif'in maliki olduğu 246 parsel sayılı taşınmazı, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, davalının da daha sonra taşınmazı dava dışı kişiye devrettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 246 parsel sayılı taşınmazın muvazaalı temliki nedeniyle tazminata karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, zamanaşımı süresinin dolduğunu, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

Dava, miras bırakanın yapmış olduğu temlikten kaynaklanan pay oranında tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan Nazif'in maliki olduğu 246 parsel sayılı taşınmazını 15.01.1987 tarihinde oğlu olan davalı Vehbi'ye satış suretiyle temlik ettiği, onun tarafından da dava dışı kişilere devrinden sonra, müteaddit kez el değiştirdiği anlaşılmaktadır.

Davacılar, miras bırakanlarının davalı Vehbi'ye yaptığı temlikin, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, taraflar arasındaki çekişmenin mirasta istihkaka ilişkin olmayıp, muris muvazaası hukuksal nedeninden kaynaklandığı tartışmasızdır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil istenebileceği gibi, tazminat istenebileceğinde de kuşku yoktur. Davacılar, somut olayda tazminat isteğini tercih etmişlerdir.

Öyleyse mahkemece yapılacak iş, miras bırakanın davalı Vehbi'ye yapmış olduğu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının araştırılması, bir başka ifadeyle miras bırakanın 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde iradesinin tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve muvazaa ile illetli olduğunun anlaşılması halinde zamanaşımı hükümlerine tabi olmayacağı da gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

Davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/4638
K. 2014/2187
T. 11.2.2014


DAVA : Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacılar, mirasbırakan H. A.'in mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 1087 ada 12, 13, 14 ve 15 parsel sayılı taşınmazları vekili kızı Memnune aracılığıyla diğer kızı davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, murisin satış ihtiyacının bulunmadığını, devirden sonra taşınmazların komşu parsellerle tevhit edilerek oluşan 1087 ada 16 parsel sayılı taşınmazda kat karşılığı binalar yapıldığını, davalı adına 22 adet bağımsız bölümün tescil edildiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre ise davalıya (A) Blokta 4, 22 ve 23 nolu, (B) Blokta ise 18, 28, 37 numaralı bağımsız bölümler ile 27 numaralı bağımsız bölümün 5/14 payının isabet ettiğini, taşınmazların dava dışı üçüncü kişilere devredilmiş olduğunu, 27 numaralı bağımsız bölümü ise dahili davalı N.'in 'davalıdır' şerhini görerek iktisap ettiğini ileri sürerek 27 numaralı bağımsız bölümün 5/14 payının tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, diğer 6 adet bağımsız bölümün ise bedellerinin miras payları oranında yasal faizi ile davalıdan tahsiline, uğradıkları zarar karşılığı 5.000,00 TL munzam zararın da faizi ile tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, davaya konu taşınmazları gerçek satışla edindiğini, mal kaçırmak için bir nedeni olmayan murisin taşınmazlarını satarak geçimini idame ettirdiğini, muvazaa iddialarının asılsız olduğunu, zamanaşımı dolduktan sonra dava açıldığını, zarar iddiası ve tazminat isteğinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davalının edindiği taşınmazların komşu parsellerle tevhit edilerek oluşan parselde yapılan kat karşılığı binalarda yükleniciye düşen bağımsız bölümler bakımından davacı taleplerinin reddi gerektiği, davalıya isabet eden bağımsız bölümlerden 27 numaralı bağımsız bölüm hariç diğerlerinin dava tarihinden önce üçüncü kişilere devredildiği, 27 numaralı bağımsız bölümün ise yargılama sırasında 'davalıdır' şerhi ile yükümlü olarak dahili davalı Nusret'e temlik edildiği, zamanaşımı ve derdestlik itirazlarının yerinde olmadığı, asıl davada satış, birleşen davada dava tarihi değerlerine göre davacıların miras paylarına isabet eden bedellere ıslah doğrultusunda hükmetmek gerektiği, davacıların munzam zarara yönelik isteklerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.2.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. Şanverdi ile temyiz edilenler vekili Avukat M. H. Arabacıoğlu geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen dahili davalı N. Ç. gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi E. Solmazlar tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel ve munzam zararın tahsili isteklerine, birleşen dava ise, bedel istemine dair olup, mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazları kızı davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, 27 numaralı bağımsız bölümdeki davalı payı hariç diğer bağımsız bölümleri dava tarihinden önce davalının dava dışı kişilere temlik ettiği belirlenmek suretiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesinden bir isabetsizlik yoktur.

Öte yandan, bilindiği gibi taşınmaz malların haksız eylem sonucu malikin elinden çıkmış olduğu hallerde zararın gerçekleştiği tarih, ayni hakkın sona erdiği tarih olacağı açıktır. Taşınmazın üçüncü kişiye temlik edilmesi durumunda tapu iptali davası açma hakkı olduğu müddetçe, davaya konu taşınmazın bedeline yönelik açılacak davada zaman aşımı süresi işlemeyecektir.

Somut olayda, davacıların tapu iptali ve tescil davası açma hakları devam etmekte iken eldeki davada bedel istediklerine göre zamanaşımı söz konusu olmayacağı kuşkusuzdur.

Diğer taraftan, asıl davada davacılar tapu iptali ve tescil davalarını kayıt malikine yöneltmediklerinden, isteklerini ıslah ile bedele de dönüştüremeyeceklerinden birleşen davada bedel isteğinde bulunmuş olmaları da derdestlik itirazına konu olamaz.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilenler vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının ve aşağıda yazılı 11.782.24.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 11.2.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 23-06-2019, 14:47   #36
Av.Yasin Dedeli

 
Varsayılan

Aşağıdaki Yargıtay Kararı'nın zamanaşımı konusunda yol gösterici olabileceğini düşünüyorum.

1. Hukuk Dairesi 2015/16087 E. , 2016/6654 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL OLMADIĞI TAKDİRDE BEDELİNİN TAZMİNİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde bedelinin tazmini davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 31.05.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... vd. vekili Avukat Burcu Sırataş, davalılar ... vd. vekili Avukat Songül Uslu, davalı ... vekili Avukat ..., davacı ...vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat .... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalılar ... vd.vekili Avukat, davalı ..., davalı ..., davalı ..., temyiz edilen davalı ... gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babaannesi ...'nın eşinden intikal eden 82 adet taşınmazdaki paylarını vekili aracılığı ile oğulları olan davalılar .... ile diğer davalıların mirasbırakanları olan .....'e satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve miras payı oranında tescile, mümkün olmadığı takdirde payına karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak şimdilik 10.000.-TL'nin davalılardan payları oranında faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında tapu iptali ve tescil isteğinden feragat ettiğini, tazminat yönünden davasını sürdürdüğünü bildirmiştir.
Bir kısım davalılar, iddiaların doğru olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, 35 yıl sonra dava açılmasının dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, kaldı ki 35 yıl önce yapılan temliklerin belgelerinin saklanmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, murisin tüm malvarlığını vasiyetname yolu ile vakfa bıraktığını, davacının vasiyetnamenin iptali için açtığı davasının reddedilip kesinleştiğini, bu nedenle taraf sıfatının bulunmadığını, davacının aynı iddialarla birden çok dava açtığını, bir kısmının takipsiz bırakıldığını, bir kısmının reddedildiğini, öte yandan Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 712. ve 713. maddesindeki şartlarının da oluştuğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil davasının feragat sebebi ile reddine, terditli açılan alacak davasının davalılar .. yönünden zamanaşımının geçmiş olması sebebi ile reddine, diğer davalılar bakımından ise, çekişmeye konu taşınmazın mirasbırakan tarafından temliklerin muvazaalı olup taşınmazların daha sonra üçüncü kişilere devredildiği gerekçesi ile tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1326 doğumlu olan mirasbırakan .....ı'nın, 12.02.1966 tarihinde ölen eşi ......'dan intikal eden, davaya konu 82 adet taşınmazdan 80 adet taşınmazdaki (davaya konu 389 ada 10 ve 11 nolu parsellerin 13.01.1937 tarihinde kadastroya istinaden ... adına kayıtlı olup, gitti kaydı bulunmadığından) payını vekilleri aracılığı ile 17.01.1975, 03.02.1975 ve 11.02.1975 tarihlerinde oğulları olan ...e satış suretiyle temlik ettiği, onların da paylarını dava dışı kişilere devrettikleri, temliklere konu taşınmazların imar görerek çok sayıda başka parsellere gittiği, muris ....ı'nın 06.06.1988 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak oğulları olan ... ...ı ile kendisinden önce 25.12.1979 tarihinde ölen oğlu İhsan'dan olma torunları olan davacı ile, dava dışı ...'nın kaldıkları, mirasçılardan .... 2004 yılında, ... 09.01.1996 tarihinde, ....'nın 24.06.1998 tarihinde ölümü ile bir kısım davalının mirasçı olarak kaldıkları, öte yandan mirasbırakan .... Noterliğinde düzenlenen 22.04.1974 tarihli ''Vasiyet Suretiyle Mirasçı Nasbı'' ile terekesinin tamamı için. Vakfı'nı mirasçı atadığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki: .... 22.04.1974 tarihli vasiyetname ile tüm malvarlığını...... Vakfına bırakmış ise de; söz konusu vasiyetnameden sonra, dava konusu temlikleri gerçekleştirdiği gözetildiğinde, murisin oğullarına devrettiği dava konusu taşınmazlar bakımından vasiyetnamenin hükümsüz hâle geldiği açıktır.
Diğer taraftan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinde hükmün kapsamının hangi hususları içereceği düzenlenmiş olup, aynı maddenin (c) fıkrasında ''Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerini'' içermesi gerektiği belirtilmiştir. Aynı Yasanın 298/2. maddesinde ise ''Gerekçeli karar, tefhim olunan hüküm sonucuna aykırı olamaz.'' düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan bu düzenleme ile, duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçe arasında farklılık yaratılamayacağı kuralı kabul edilmiştir.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak gerekçeli kararın hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlerle ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetiminin yapabilmesi için, ortada, usûlüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Mahkeme kararları gerekçesi ve hüküm fıkrası ile bir bütün olup, gerekçe ile hüküm sonucu arasında açık bir çelişkinin bulunmaması asıldır. Kararların farklı ve çelişkili olması mahkemelere olan güven ilkesini zedeler.
Somut olayda; gerekçeli kararda; ''... miras bırakan .....ı'nın ölüm tarihinin 27.06.1988 tarihi olup dava tarihi olan 26.06.2009 arasından 21 yıl geçtikten sonra dava açılmasının TMK.nun 2.maddesine aykırılık teşkil edeceği'' şeklinde gerekçe yazılarak yukarıda açıklanan ilke ve yasa hükümleri gözardı edilmek suretiyle tefhim olunan hükme aykırı gerekçeye yer verilmiştir.
Öte yandan; muris muvazaası iddiasına dayalı davaların, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğini taşıdığından ve yolsuz tescil niteliğinde olduğundan, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği sapma göstermeyen yargısal içtihatlar ve aynı yöndeki öğreti görüşü ile benimsenmiştir. Başka bir anlatımla muvazaalı işlem hiçbir hüküm doğurmaz ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zamanın geçmesi ile görünürdeki batıl işlem geçerli hâle gelmez. Tapu iptali yerine muris muvazaası nedeni ile tazminat istenilmesi de sonuca etkili değildir. Muris muvazaasının herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabileceği kuralının istisnası miras bırakanın kadastro tespitinden önce ölmesi hâlidir. Zira, TMK'nin 599.maddesi hükmü uyarınca ölüm ile mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olurlar. Ölümün kadastro tespitinden önce gerçekleşmesi halinde mirasçılar tarafından açılacak davanın kadastro tespitinin kesinleşmesi tarihinden itibaren 3402 sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması zorunludur. Aksi halde, davanın hak düşürücü süre geçtiğinden reddi gerekir.
O hâlde, zamanaşımı süresinin geçtiğinden bahisle bir kısım davalı hakkında davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.

Hakkında davanın kabulüne karar verilen davalılarla ilgili temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda değinilen ilkelere uygun araştırma ve inceleme yapıldığı söylenemez.
Özellikle; taraflar tanık deliline dayandıkları halde, tanıkların beyanlarının alınmadığı, mirasbırakanın temlik dışı terekesinin bulunup bulunmadığının, taşınmazları devrettiği çocuklarının alım güçlerinin olup olmadığının araştırılmadığı, taşınmazların gerçek değerleri ile temlik tarihindeki değerleri arasında fark olup olmadığı konusunda teknik bilirkişilerde rapor alınmadığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, tarafların gösterdikleri tüm delillerin eksiksiz toplanması, toplanacak delillerin, toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek, mirasbırakanın temliklerdeki gerçek iradesinin, diğer mirasçılardan mal kaçırma olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek sonuca gidilmiş olması doğru değildir.
Kabul tarzı itibariyle de; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davaya konu her bir taşınmazda, mirasbırakanın oğullarına temlik ettiği pay oranı ve bu payın değeri ile, davacının miras payına isabet edecek pay değerinin gösterilmemiş olması, diğer bir söyleyişle denetime imkan vermeyecek şekilde düzenlenmiş bilirkişi raporunun hükme esas alınmış olması da isabetsizdir.
Davacı vekili ile bir kısım davalılar vekillerinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 1.350.00.'şer-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 20-01-2020, 14:09   #37
Av. Caner Besler

 
Varsayılan Tapu İptal Davası

Tapu iptal davası ile ilgili makalemizi incelemek isterseniz bknz.
https://www.besler.av.tr/tapu-iptal-...e-kadar-surer/
Old 16-08-2022, 08:48   #38
Av.Gökmen KESKİNSOY

 
Varsayılan muris muvazaası nedeniyle sebepsiz zenginleşme davasında zamanaşımı

1. Hukuk Dairesi 2015/12919 E. , 2018/11494 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan annesi ... tarafından maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 3 nolu bağımsız bölümün 29.07.2005 tarihinde davalıya, ondan da dava dışı ...’e satış suretiyle temlik edildiğini, yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu iptali- tescil ve bedele ilişkin isteminin taşınmazın dava tarihinden üç gün önce davalı tarafından üçüncü kişiye devredilmesi nedeniyle bedele dönüştürüldüğü, miras payı karşılığı 30.476,77 TL tazminat talep edilebileceği, ancak tapu kayıt maliki aleyhine açılmış tapu iptali ve tescil davası olmadığı için bedel isteminin de dinlenilemeyeceği gerekçeleriyle reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini ileri sürüp, 30.476,77 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, muvazaanın söz konusu olmadığını, tekllikin bedeli karşılığında yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, alacağın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklandığı ve zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...'in maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 3 nolu bağımsız bölümün 29.07.2005 tarihinde davalıya, ondan da dava dışı ...’e 29.07.2009 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil istenebileceği gibi, tazminat istenebileceğinde de kuşku yoktur. Davacı, somut olayda tazminat isteğini tercih etmiştir.
Öyleyse mahkemece yapılacak iş, mirasbırakanın davalı ...’a yapmış olduğu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının araştırılması, bir başka ifadeyle mirasbırakanın 1.4.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde iradesinin tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve muvazaa ile illetli olduğunun anlaşılması halinde zamanaşımı hükümlerine tabi olmayacağı da gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 2 (0 Site Üyesi ve 2 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bono'da Zamanaşımı mntaylan Meslektaşların Soruları 9 24-06-2014 15:14
mirasçıdan mal kaçırma-muvaza Av.S.S Meslektaşların Soruları 7 03-06-2010 15:51
muvaza mı? ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali mi? yaşar Miras Hukuku Çalışma Grubu 1 02-04-2006 13:16
Zamanaşımı selma Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 19:18
Zamanaşımı zamanaşımı Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 17:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05787992 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.