|
Hukuk Soruları Hukukçu olmayan üyelerimizin hukukla ilgili sorularına ayrılmış iletişim alanı. Lütfen Dikkat : THS bir hukuki danışmanlık sitesi değildir ve bu foruma da "hukuki danışma" niteliği taşıyan sorular yöneltilemez. Alanda soru sormadan önce lütfen Hukuk Soruları Alanı Kural ve İlkelerimizi okuyunuz. |
16-07-2007, 16:50 | #1 |
|
kendi levazımı ile başkasının arsasına inşaat
olay şundan ibaret; bu bizim araştırma ödevimiz yardımcı olursanız sevinirimm...
A bir arazi alıyo ve o arazinin üstüne kendi malzemesi ile 3 katlı lüks bir daire yapıyor ancak bu araziye bina dikerken bir harita mühendisinden de yardım alıyor ve harita mühendisinin gösterdiği yere bu daire yapılıyor. ancak arazinin sahibi başkası olduğundan ve bu şahıs (B) Almanyadan dönüyor ve arazisine bina dikildiğini görüp dava açıyor. davada A iyi niyetli olduğunu tapudaki parsel numaralarının bile aynı olduğunu ve arzinin değerini vererk kendi mülkiyetine almak istediğini söylüyor B ise çaplı taşınmaz olduğunu burada iyiniyet iddiasında bulunulamayacağını iddia ediyor ve A'nın kötü niyetli olduğunu ve ancak asgari levazım bedeli alabileceğini söylüyor.A ise binanın kal'i nin fahiş zarara neden olacağını söylüyor. benim görevim A'ya vekillik etmek ve içtihatlarla desteklemek bana yardımcı olursanız çok sevinirim teşekkürler saygılarr.... |
16-07-2007, 19:29 | #2 |
|
yaz tatilinde ödev mi veriyorlar artık şu linke bak istersen yardımcı olabilir.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=14583 |
17-07-2007, 01:20 | #3 |
|
ÖZET : 1- 743 Sayılı Türk Medeni Kanununun 651.maddesi gereğince açılacak tapu iptali ve tescil isteğinin kabulü için tescil isteyenin iyiniyetli olması ve bina değerinin zemin değerinden fazla olması gerekir.
2- Çapa bağlanmış bir taşınmaza bina inşa eden kişinin iyiniyetli olduğu kabul edilemez. DAVA : Davacı, maliki olduğu taşınmaza yaptığı evin davalı taşınmazına 2.18 metrekarelik kısmının taşkın olduğunu davalının bu kısım hakkında aleyhine meni müdahale ve kal kararı aldığını belirterek Medeni Kanunun 651. maddesi uyarınca taşkın kısmın davalı tapusundan iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalı, davacının iyiniyetli olmadığından reddini savunmuştur. Mahkeme davanın kabulüne karar vermiş, hükmü davalı vekili temyize getirmiştir. KARAR : Medeni Kanunun 651. maddesinin uygulanabilmesi için öncelikle iki koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan biri, bina değerinin arsa değerinden fazla olması yani objektif koşul, diğeri ise, bina sahibinin bu binayı inşa ederken iyiniyetli olması yani subjektif koşuldur. Somut olayda davalıya ait 13 parsel sayılı taşınmazın 23.6.1975 yılında kadastrosu yapılmış ve çapa bağlanmıştır. Daha sonra tapu sicil müdürlüğünde çeşitli tarihlerde devirler yapılmış ve davalı taşınmazı 13.10.1992 de tapudan satın almıştır. Davacıya ait 12 parsel sayılı taşınmaz ise, 23.6.1975 tarihinde kesinleşen kadastro sonucu "avlulu kargir ev" vasfı ile davacı adına sicil oluşup çapa bağlanmıştır. Davacı 15.1.1992 tarihinde tapuda kadastro tespitindeki evi yıktığını bildirerek bir yerde cins tashihi yaptırmış, hemen akabinde ise kat irtifakı kurmuştur. Dosyadaki beyanlara ve belgelere göre davacı evi 1992 yılında yapmıştır. Taraf taşınmazları 1975 yılında çapa bağlandıktan sonra davacının 1992 yılında taşkın inşaatı yaptığı anlaşılmaktadır. Çaplı taşınmazlarda iyiniyet iddiası dinlenemeyeceğinden davacının iyiniyetli olduğu kabul edilemez. Bu durumda davacı yönünden Medeni Kanunun 651. maddesinde aranan subjektif koşul gerçekleşmediğinden davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle, yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 6.5.2002 gününde oybirliği ile karar verildi. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E. 2002\3174 |
17-07-2007, 01:23 | #4 |
|
kararda gösterildiği gibi kadastrosu yapılan yerlerde iyiniyet iddiası dinlenmiyor. ancak anladığım kadarıyla sizin olayınızda kadastroda bir yanlışlık var ona dayanarak iyiniyet iddiasında bulunabilirsiniz.
|
17-07-2007, 09:27 | #5 |
|
teşekkürler
sayın korayoz;
A zaten kötü niyetli gözüken kişi o yüzden gönderdiğiniz yargıtay kararı tam benim istediğim türde... çok müteşekkirim saygılar... |
17-07-2007, 09:49 | #6 |
|
bizim kadastorada yanlışlık yok gene ortada bir çaplı taşınmaz var ama karşı tarafı benim savunmam gerektiğinden sizin bulduğunuz içtihat dahil A nın iyi niyet iddiasında bulunmasını engelliyor.
o yüzden ben A yı nasıl savunabilirim? saygılar... |
17-07-2007, 11:24 | #7 |
|
ÖZET : Medeni Kanun'un 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul, yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyiniyetin tanımı yapılmamışsa da, aynı kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğuna kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmemesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasaca korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Kural olarak iyiniyetin isbatı 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması defi olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden ( re'sen ) göz önünde tutulmalıdır. Somut olaya gelince; davalı K.'nın ilgili mercilere müracaat ederek kendi çapı kapsamını belirlemeden, başka bir deyişle bu konuda gerekli özeni göstermeden taşkın inşaat yaptığı açıktır. Bu halde davalı K.'nın yukarıdaki ilke ve olgular gözönünde tutulduğunda iyiniyetli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, davalı Köy Tüzel Kişiliği ve K. hakkında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacılar, 518 parselin maliki olduklarını, davalıların ise 517 parselin paydaşı bulunduklarını, 518 parselde bulunan taşınmazlarına geçit hakkı tesisi ile adlarına tesciline karar verilmesini istemiş, karşı davanın ise reddini savunmuşlardır. Davalılar, davanın reddini savunmuş, birleşen davanın davacısı İ. açtığı dava ile davalıların maliki bulunduğu 517 parsele elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiş, karşı davalı K. ise davanın reddini savunmuş, savunma yolu ile iyiniyetli olduğunu belirtip temliken tescil talebinde bulunmuştur. Mahkemece, asıl davanın reddine, birleştirilerek görülen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, karşı davacı İ. E. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Berna Dizdaroğulları Koç'un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Asıl dava geçit hakkı tanınması, birleştirilen dava da çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve eski hale getirme isteklerine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, özellikle 20.5.2004 tarihli teknik bilirkişi kroki ve raporundan çekişme konusu 517 parsel sayılı taşınmazda davacının kayden paydaş olduğu, krokide ( e ) harfi ile gösterilen 1248.54 m2'lik yolun kamulaştırılmaksızın köy tüzel kişiliği tarafından asfalt dökülmek suretiyle yol haline getirildiği, ( a ) harfi ile gösterilen bölüme davalı K'nın taşkın inşaat yaptığı, ( c ) harfi ile gösterilen bölümü de tel örgü. ile çevirerek elattığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, çap iptale kadar geçerlidir. Medeni Yasanın 683. maddesi uyarınca kayıt maliki ( çap maliki ) mülkiyet hakkına dayanarak her zaman yapılan tecavüzlerin defini ( giderilmesini ) isteme hakkına sahiptir. Bu sebeple,çekişme konusu taşınmaz içindeki yolun 20 yılı aşkın zamandır kullanılması, davacının mülkiyet hakkını ortadan kaldırmayacağı gibi, dava açma hakkını da önlemez. Öte yandan, davalı K. 'nın taşkın inşaat yaparak ve tel örgü ile çevirerek davacının çaplı taşınmazına el attığı sabittir. Bilindiği üzere; taşkın yapılarda, sosyal ve ekonomik bir değeri yok etmemek ve yapının bütünlüğünü korumak amacıyla yasa koyucu Medeni Kanunun 722, 723, 724'üncü maddelerinde öngörülenlerden daha değişik ilkelere ihtiyaç duymuş bu nedenle 725. madde hükmünü getirmek zorunda kalmıştır. Söz konusu maddeye göre" Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur." Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir. Görüldüğü üzere taşkın yapının korunmasındaki bireysel ve kamusal yarar nedeniyle Medeni Kanunun 684, 718, 722. maddelerinde kabul edilen "üst toprağa bağlıdır" kuralına ayrıcalık getirilmiş taşkın yapı malikinin komşu taşınmazda inşaat veya irtifak hakkı gibi ayni bir hakkının bulunması halinde taşan kısım, taşılan taşınmazın değil, anayapının bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası ( mütemmim cüz'ü ) sayılmış, tecavüz edilen kısım üzerinde yapı maliki yararına irtifak hakkı tanınmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki taşkın yapıdan inşaat ve imalattan kasıt, taşınmaza sıkı ve devamlı surette bağlı olan esaslı yapılardır. Diğer bir söyleyişle taşan yapının tamamlayıcı parça ( mütemmim cüz ) niteliğinde olması gerekir, Onun, taşınmazın altında veya üstünde yapılması zeminde veya üstten sının aşması, arasında madde hükmünü uygulaması açısından hiçbir fark yoktur. Medeni Kanunun 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan subjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sının aştığını bilmemesi veya bilecek durumda olmaması yahut sının aşmasında yasaca korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyi niyet üzerinde önemli durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak iyiniyetin isbatı 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Karan uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması def'i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden ( re'sen ) göz önünde tutulmalıdır. Ancak, komşu taşınmaz malikinin veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup ta zarar gören kimselerin taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren 15 gün içerisinde. itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldım. Itiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan subjektif ( öznel ) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. ( Durum ve koşulların haklı göstermesi ) şeklinde açıklanan ikinci koşuldan ise imar durumuna göre ifrazın mümkün olması, ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmaması, gibi hususlar anlaşılmalıdır. Bu iki koşulun varlığı halinde taşkın yapı maliki uygun bir bedel ödeyeceğini bildirerek açacağı yenilik doğurucu nitelikteki temliken tescil davası ile taşkın kısımın mülkiyetini veya üzerine bir irtifak hakkı kurulmasını istiyebilir. Ayrıca, iyiniyet savunmasının yukarda açıklanan niteliği dikkate alınıp, bu savunma içerisinde temliken tescil isteğinin de bulunduğu kabul edilerek, tescil talebi, ayrıbir davaya gerek olmaksızın açılan davada savunma yoluyla da ileri sürülebilir. Esasen bu kuralın uyuşmazlıkların en kısa sürede sağlıklı biçimde çözümlenmesi ve dava ekonomisi yönünden büyük yarar sağlayacağı da kuşkusuzdur. Her davada hakim muhik tazminat ( uygun bedel ) olarak salt temlik edilecek arsanın bedelini değil, gerektiğinde taşınmazın bir kısmını terk etmek zorunda kalan malikin özverisini düşünerek uzman bilirkişiden dava tarihine göre devredilen arsa bedeli yanında, geride kalan kısmın uğradığı değer kaybı varsa taşınmaz malikinin öteki zararları gibi konularda da rapor almak suretiyle Medeni Kanunun 4. Borçlar Kanunun 42. maddeleri uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi de önleyecek biçimde en uygun bedeli tayin ve takdir etmeli, bu bedel karşılığında tecavüzün şekline, taşkın yapının ve taşınmazların niteliğine göre, taşılan yerin mülkiyetinin devrine veya üzerinde irtifak hakkı kurulmasına karar vermelidir. Öte yandan taşkın yapı ile iki komşu taşınmaz fiilen birleşmekte, iktisadi bir bütün oluşturmaktadır. Olayın bu özelliği itibariyle taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa kabul edildiği üzere taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Bu durumda taşınmazların miras yoluyla veya temliken intikal etmesi halinde yeni malikler de maddede belirtilen haklardan yararlanabildikleri gibi, borçlardan da sorumlu tutulurlar. Somut olaya gelince; davalı K.'nın ilgili mercilere müracaat ederek kendi çapı kapsamını belirlemeden, başka bir deyişle bu konuda gerekli özeni göstermeden taşkın inşaat yaptığı açıktır. Bu halde davalı K.'nın yukarıdaki ilke ve olgular gözönünde tutulduğunda iyiniyetli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. SONUÇ : Hal böyle olunca,davalı Köy Tüzel Kişiliği ve K. hakkında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Karşı davacı ( davalının ) temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.7.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E.2005\7532 |
17-07-2007, 11:26 | #8 |
|
buradada belirtmiş çapı belirlemede kusurlu olmadığını kanıtlaman lazım ondada harita mühendisinin yanlış yönlendirmesine dayanabilirsin başarılar.
|
17-07-2007, 12:38 | #9 |
|
Aşağıdaki karar haksız inşaat değil, taşkın inşaatla ilgili. Bu nedenle temliken tescil iddiasının savunma yoıluyla ileri sürülebileceğine dair görüş sizin olayınızda geçerli değil (ayrı dava gerekir) , ancak kadastro çapları düzenlenmiş parsellerde iyiniyiyet iddiasının dinlenmeyeceği ilkesinin mutlak olmadığı, her somut olayda ayrı ayrı iyiniyetin varlığının kuşkuya yer bırakmayacak denli araştırılması gerektiğine dair bölümü kullanabilirsiniz.
Kolay gelsin! HD 01, E: 1990/010212, K: 1990/011133, Tarih: 11.10.1990[*]TEMLİKEN TESCİL[*]İYİNİYET Medeni Kanunun 651. maddesinden kaynaklanan hakkın; savunma yoluyla ileri sürülebileceği kararlılık kazanmış, yargısal uygulamada benimsenmiş bulunmaktadır. Her ne kadar Yargıtay’ın diğer bir ilkesinde, kadastro çapları düzenlenmiş parsellere taşan yapı sahibinin kural olarak iyiniyetli kabul edilmeyeceği ifade edilmiş ise de; bu ilkenin, her zaman ve her durumda uygulama yeri olacağı düşünülemez. Bu nedenle; olaylar, karineler ve tarafların toplanacak tüm delilleri birlikte incelenip değerlendirilerek, davalının iyiniyetli sayılıp sayılmayacağı kesin biçimde ortaya çıkarılmalıdır. (743 s. MK. m. 2, 651) Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Samsun Üçüncü Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 11.9.1989 gün ve 1366-673 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 5.4.1990 gün ve 4554-4935 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olduğundan; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: Davacıya ait çaplı taşınmazın hüküm yerinde belirtilen 1215 m2.lik kısmına davalı tarafından taşkın bina yapılmak suretiyle elatıldığı, kadastral esas ve yöntemler gözetilerek düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla saptandığına göre; davalının ölçüme değinen karar düzeltme nedenleri yerinde değildir, reddine. Ancak, davalı verdiği layihalarında (...bitişik nizama tabi her iki inşaatın projelerinin 1973 senesinde aynı mühendise çizdirildiğini, aynı ustalara yaptırıldığını, özellikle taraf taşınmazlarını ayıran ortak kadastral sınırın müşterek muvafakatla belirlenip, bunun noterde düzenlenen 28.2.1973 tarihli muvafakatnameye bağlandığını, kendi inşaatının da davacıya ait inşaattan üç ay sonra başlatıldığını; böylece, işin başından beri iyiniyetle hareket edildiğini...) bildirmiş, taşkın binanın isabet ettiği zeminin muhik tazminat karşılığında adına temliken tescilini talep etmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, anılan nitelikteki talebin (temliken tescil talebinin); diğer bir deyişle, MK.nun 651. maddesinden kaynaklanan hakkın, savunma yoluyla da ileri sürülebileceği kararlılık kazanmış, yargısal uygulamada benimsenmiş bulunmaktadır. Her ne kadar; Yargıtay’ın yerleşmiş diğer bir ilkesinde, kadastral çapları düzenlenmiş parsellere taşan yapı sahibinin kural olarak iyiniyetli kabul edilemeyeceği ifade edilmiş ise de; bu ilkenin her zaman ve her durumda uygulama yeri bulacağı söylenemez. Bu itibarla, olaylar, karineler ve tarafların toplanacak tüm delilleri birlikte incelenip değerlendirilmeli, davalının iyiniyetli sayılıp sayılmayacağı kesin biçimde ortaya çıkarılmalıdır. Ayrıca, temliken tescili talep edilen çekişmeli zeminin, imar mevzuatına göre ifrazına yasal olanak bulunup bulunmadığı da merciinden sorularak saptanmalı ve ondan sonra varılacak sonuç doğrultusunda bir hüküm kurulmalıdır. Esasen, hükmüne uyulan bozma kararında da (...tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde gerekli soruşturma ve uygulama yapılmalı, ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmelidir...) denilmiş; böylece, soruşturmanın tamamlanması yönünden taraf yararına usuli kazanılmış hak teşekkül etmiştir. Yerel mahkemenin, yukarıda belirtilen ilke ve olguları karşılayacak içerikte bir soruşturma ve değerlendirme yapmadan yazılı olduğu üzere hüküm kurması doğru değildir. Anılan hususlar, bu kez yapılan inceleme sonunda anlaşıldığından, davalının karar düzeltme isteğinin HUMK.nun 440. maddesi uyarınca kabulüne ve dairenin 5.4.1990 tarih, 4554/4935 sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, Samsun Asliye Üçüncü Hukuk Mahkemesi’nce kurulan 11.9.1989 tarih, 1366/673 sayılı hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.10.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kaynak={YKD. Mart-1991 s: 333} |
17-07-2007, 12:59 | #10 |
|
HD 01, E: 2000/007449, K: 2001/008356, Tarih: 05.07.2001
[*]TAŞKIN İNŞAAT NEDENİYLE TESCİL Bir taşkın inşaata dayalı temliken tescil davasında, öncelikle taşkın yapılanmanın iyiniyete dayanıp dayanmadığı araştırılmalı; davacının iyi niyetli olduğu açıkça saptandığı taktirde MK.nun 651. maddesinde belirtilen diğer koşullar da araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. (743 s. MK. m. 3, 651) Davacı tarafından, davalı aleyhine açı lan "davada, Mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, çaplı taşınmaza taşkın inşaat nedeniyle elatmanın önlenmesi ve yıkım (kal) isteğine ilişkindir. Davalılar Medeni Yasanın 650 ve 651. maddelerinin dikkate alınmasını ve davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece elatmanın önlenilmesi davasının reddine, Medeni Kanunun 651. maddesine dayalı isteğine kabulüne, 47 m2 lik taşkın kısım için saptanan 5.640.000.000 liranın davalılardan alınarak davacıya verilmesine ifraz ve tescile karar verilmiştir. Ancak, yapılan soruşturma ve araştırma hükme yeterli değildir. Bilindiği üzere; taşkın yapılarda, sosyal ve ekonomik bir değeri yoketmemek ve yapının bütünlüğünü korumak amacıyla Yasa Koyucu Medeni Kanunun 648, 649, 650. maddelerinde öngörülenlerden daha değişik ilkelere ihtiyaç duymuş bu nedenle 651. madde hükmünü getirmek zorunda kalmıştır. Söz konusu maddeye göre; "(Yanındaki arsaya tecavüz etmiş olan inşaat ve imalat bunları yapan kimsenin o arsa üzerinde ayni bir hakkı varsa, bunlar o kimsenin arsasının mütemmim cüz''''ü olur ve tecavüz eden kısmı irtifak hakkı olmak üzere tapu siciline kaydedilir. Bunlardan mutazarrır olan arsa sahibi muttali olduğu tarihten itibaren onbeşgün içinde itiraz etmemiş ise inşaat hüsnüniyetle yapıldığı ve icabi hal müsait bulunduğu taktirde inşaatı yapan kimse muhik bir tazminat mukabilinde tecavüz ettiği mahal üzerinde kendisine ayni bir hak verilmesini veya o mahal mülkiyetinin kendisine aidiyetinin tanınmasını isteyebilir." Görüldüğü üzere taşkın yapının korunmasındaki bireysel ve kamusal yarar nedeniyle Medeni Kanunun 619, 644, 648. maddelerinde kabul edilen "üst toprağa bağlıdır" kuralına ayrıcalık getirilmiş taşkın yapı malikinin komşu taşınmazda inşaat veya irtifak hakkı gibi ayni bir hakkının bulunması halinde taşan kısım, taşılan taşınmazın değil, anayapının bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüz''''ü) sayılmış, tecavüz edilen kısım üzerinde yapı maliki yararına irtifak hakkı tanınmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki taşkın yapıdan inşaat ve imalattan kasıt, taşınmaza sıkı ve devamlı surette bağlı olan esaslı yapılardır. Diğer bir söyleyişle taşan yapının tamamlayıcı parça (mütemmim cüz) niteliğinde olması gerekir. Onun, taşınmazın altında veya üstünde yapılması zeminde veya üstten sınırı aşması, arasında madde hükmünü uygulaması açısından hiçbir fark yoktur. Medeni Kanunun 651. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı Kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasaca korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyi niyet üzerinde önemle durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak iyiniyetin isbatı 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması defi olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re''''sen) gözönünde tutulmalıdır. Ancak, komşu taşınmaz malikinin veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olupta zarar gören kimselerin taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren 15 gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan sübjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (İcabı halin müsait bulunması) şeklinde açıklanan ikinci koşuldan ise imar durumuna göre infazın mümkün olması, ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmaması, gibi hususlar anlaşılmalıdır. Bu iki koşulun varlığı halinde taşkın yapı maliki muhik bir tazminat ödeyeceğini bildirerek açacağı yenilik doğurucu nitelikteki temliken tescil davası ile tevacüzlü kışımın mülkiyetini veya üzerine bir irtifak hakkı kurulmasını isteyebilir. Ayrıca, iyiniyet savunmasının yukarda açıklanan niteliği dikkate alınıp, bu savunma içerisinde temliken tescil isteğinin de bulunduğu kabul edilerek, tescil talebi, ayrı bir davaya gerek olmaksızın açılan davada savunma yoluyla da ileri sürülebilir. Esasen bu kuralın uyuşmazlıkların en kısa sürede sağlıklı biçimde çözümlenmesi ve dava ekonomisi yönünden büyük yarar sağlayacağı da kuşkusuzdur. Her davada hakim muhik tazminat olarak salt temlik edilecek arsanın bedelini değil, gerektiğinde taşınmazının bir kısmını terk etmek zorunda kalan malikin özverisini düşünerek uzman bilirkişiden dava tarihine göre devredilen arsa bedeli yanında, geride kalan kısmın uğradığı değer kaybı varsa taşınmaz malikinin öteki zararları gibi konularda da rapor almak suretiyle Medeni Kanunun 4, Borçlar Kanununun 42. maddeleri uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi de önleyecek biçimde en uygun bedeli tayin ve takdir etmeli, bu bedel karşılığında tecavüzün şekline, taşkın yanının ve taşınmazların niteliğine göre, taşılan yerin mülkiyetinin devrine veya üzerinde irtifak hakkı kurulmasına karar vermelidir. Öte yandan taşkın yapı ile iki komşu taşınmaz fiilen birleşmekte, iktisadi bir bütün oluşturmaktadır. Olayın bu özelliği itibariyle taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa kabul edildiği üzere taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Bu durumda taşınmazların miras yoluyla veya temliken intikal etmesi halinde yeni maliklerde maddede belirtilen haklardan yararlanabildikleri gibi borçlardan da sorumlu tutulurlar. Hal böyle olunca, öncelikle taşkın yapılanmanın iyi niyete dayanıp dayanmadığının açıkta saptanması, daha sonra yukarıdaki ilkeleri karşılar şekilde öteki koşulların araştırılması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.7.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kaynak={YKD. Kasım-2001 s: 1660} |
17-07-2007, 14:01 | #11 |
|
sayın demirel yardımlarınız için teşekkür ederim...
saygılar |
17-07-2007, 14:02 | #12 |
|
sayın korayoz yardımlarınız için teşekkür ederim
saygılar |
17-07-2007, 16:42 | #13 |
|
Sayın Demirel'e ve Sayın Korayoz'a katılıyorum ama yine de çaplı taşınmaza yapılan bir inşaatte malzeme sahibinin vekilliğini yapmak zor olacaktır. Çünkü artık karine onun kötüniyetli olduğudur;iyiniyetli olduğuna ilişkin ispat yükü ise sizdedir.Bunu kanıtlamak ise çok ama çok zor olacaktır.
Ne diyeyim,Kolay gelsin, bu yaz sıcağında ders çalışmakta zor olacaktır.. |
17-07-2007, 16:54 | #14 |
|
Ben de sayın korayad'ın malzeme sahibin zor durumda olduğuna dair görüşüne katılıyorum
Aslında seneler önce böyle bir olayda bu konuya çok uygun düşen bir içtihada da rastlamıştım. Yer gösterme kadastro tarafından yapılmıştı. Haritacıyla eşdeğer güç addedilebilir mi emin değilim, o kararı da bulamadım. Bulursam ekleyeceğim. Saygılarımla... |
18-07-2007, 09:30 | #15 |
|
sonuçta iyi niyeti ispat bana düşüyor ama iyi niyet kavramında önemli olan şu değil mi; gerekli özen ve ihtimamı göstermek dolayısıyla da ; A harita mühendisini çağırmış ve ve harita mühendisinin gösterip kazık çaktığı yere kendi malzemesi ile 3 katlı lüks bir daire dikmiş
bu da A nın iyi niyetini ispatlamaz mı? |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
başkasının arsasına inşaat | Av.Ufuk | Meslektaşların Soruları | 20 | 15-11-2021 21:54 |
Başkasının arsasına yapılan inşaat(1):Men'i müdahale inşaatin kaldırılması davası | halit pamuk | Eşya Hukuku Çalışma Grubu | 38 | 06-10-2021 10:00 |
başkasının arsasına inşaat ve inşaatın ruhsatsız oluşu | Av.Ufuk | Meslektaşların Soruları | 10 | 17-05-2020 01:46 |
Başkasının arsasına inşaat (2): Tazminat talebi. | halit pamuk | Eşya Hukuku Çalışma Grubu | 7 | 24-05-2018 13:07 |
Başkasının arsasına inşaat | bercan | Meslektaşların Soruları | 2 | 04-05-2007 11:08 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |