Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Site Lokali Edebiyat, Müzik, Spor, Sinema, Bilgisayar.. Site üyelerimizin hukukla ilgisiz konularda sohbetleri için. [Siyaset ve din bu sitede konu dışıdır!]

Kolsuz Gence Hediye; Kol Saati

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-05-2004, 20:15   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Kolsuz Gence Hediye; Kol Saati

Kolsuz Gence Hediye; Kol Saati

Başbakanın kolsuz gencin neresini sıktığını göstermiyor televizyon. Gösteremez de zaten. "Herkesin elini sıkan Başbakan, kolsuz gencin canını sıktı," diye bir cümle geçiyor aklımdan. O çantadan çıkan kol saatini görünce neler hissetti o genç acaba?

--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
22/05/2004 Nazmiye GÜÇLÜ nazmiye60@yahoo.com
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, üzerinde mavi ay-yıldız bulunan küçük kağıt çantalar veriyor gençlere. Neden verdiğini duyamıyorum, gözüm televizyonda kulağım telefonda çünkü.

"Kolsuz genç" kelimelerini duyunca dikkatimi habere veriyorum. "Bu resmi ağzıyla tuttuğu fırçayla yaptı," diyor Başbakan elinde tuttuğu bir tabloyu göstererek.

Hediye vermeden önce ellerini sıkıyordu hepsinin, bakalım kolsuz gencin neresini sıkacak, diye bekliyorum.

Bir yandan da gençlere verilen hediyeyi merak ediyorum. Kol saati çıkıyor çantalardan. Sunucu, yanlışlıkla kolsuz gence de kol saati verildiğini, söylüyor.

Başbakanın kolsuz gencin neresini sıktığını göstermiyor televizyon. Gösteremez de zaten.

"Herkesin elini sıkan Başbakan, kolsuz gencin canını sıktı," diye bir cümle geçiyor aklımdan.

O çanta açılıp da içinden çıkan kol saatini görünce neler hissetti o genç acaba?

O saati takacak kolları olmadığı için üzüldü mü, yoksa güldü mü Başbakanın fıkralara konu olacak hediyesine?

Ya da hiç umursamadı mı, zaten yıllardır benzer şeyler yaşayıp alıştığı için artık?

Her şeye rağmen sevindi mi yoksa?

Ya Başbakan, haberleri izlerken yaptığı "hata"yı gördüğünde ne yaptı acaba?

Kendini o gencin yerine koymayı denedi mi?

Nedense Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yaptığından dolayı üzüleceğine inanıyorum.

Bu hatayı yapmasına sebep olanlardan üzüntüsünün acısını çıkaracağına inandığım gibi...

Bir Başbakan kolları olmayan birine hediye olarak neden kol saati verir?

Bu soru başka soruları da getirdi aklıma;

Sağırlar okulunda yangın alarmının sesli uyarı olmasının nedeni nedir? (Varsayım değil gerçek; bazı sağırlar okullarında sahiden yangın alarmı sesli sistem.)

Yangın çıkınca sağırlar yansın da onlardan kurtulalım, olamaz sebebi öyle değil mi?

Trafik ışıklarının sadece renklerle olup sesli uyarı olmamasının sebebi ne?

Körlere arabalar çarpsın da onlardan kurtulalım diye düşünüyor olabilir mi yetkililer?

Yolların, kaldırımların, binaların tekerlekli iskemleyle dolaşmanın imkansız bir şekilde yapılmasının nedeni ne? Aman bu sakatlar dışarı çıkmasın, görmesin gözümüz onları, olabilir mi?

Düşüncesizlik, diye cevaplayabiliriz tüm soruları.

Sakatları düşünmemek, gibi basit, masum bir şekilde açıklayabiliriz yapılan ya da yapılmayanları.

Ama düşünmemek yok saymaktır. Yok saymak ayrımcılıktır.
Ayrımcılık suçtur.

Sakatlara yönelik ayrımcılıkla ilgili konuşmaya / yazmaya başladığımdan beri bana en çok söylenen / yazılan: "Hiç düşünmemiştim bunları!"

Her defasında öfkeleniyorum, hele bunu söyleyen her konuda düşünüp yazan insanlarsa öfkem daha da artıyor.

Ben öfkeleniyorum diye bana kızıyorlar tabii, hakkım yok ki benim yok sayılmaya karşı öfkelenmeye...

Ayrımcılığın her türüne karşı olduğunu söyleyen / yazan insanlara öfkemin katmerlenmesine de hakkım yok benim.

O kadar çok çeşit ayrımcılık var ve o kadar çok çeşitli kesimlere karşı ayrımcılık yapılıyor ki, başa çıkamıyorlar zaten hepsine kafa yormaya, sakatlara yönelik ayrımcılığa kafa yoracak vakitleri kalmıyor.

Eşcinsellere, şizofrenlere, yaşlılara yapılan ayrımcılık da kafa yormaya vakit bulunamayan ayrımcılık türlerinden bazıları bu ülkede...

***

Şizofrenlere yapılan ayrımcılığın son örneği, üç gün süren "Şizofreni" ile ilgili Birgün gazetesindeki yazı dizisi.

Ana başlık "Yüzyılın Kabusu" ile başlıyor ayrımcılık. Şizofrenlerden uzak durmayı öğütleyen, dışlayan bir başlık. Kabus korkutur insanı.

Bir şizofren o yazı dizisini okurken, o başlığı gördüğünde ne düşünür, ne hisseder hiç düşünmedikleri o kadar belli ki.

Yazı dizisinin ikinci gününde üst başlık: "Çoğunlukla tuhaf ve yalnız çocuklar, erken başlangıçlı şizofrendir."

"Tuhaf ve yalnız" birilerinin beni tanımlama kelimeleri de olabilir; içimizden her hangi birini hayatımızın belli dönemlerinde tanımlayabilir bu kelimeler.

"Tuhaf" kime göre tuhaf?

Kaldı ki, tuhaf olsa bile ayrımcılığı hak etmez ki tuhaf olanlar.

Yazı dizisinde kabus, tuhaf, yalnız gibi kelimelerle beraber anıldığı için şizofren kelimesi hafızalarda olumsuz bir şekilde yer alacaktır ne yazık ki.

Amacı şizofrenlere ayrımcılık olmasa da, -tıpkı Başbakanın o gence hediye verirken niyetinin o olmadığı gibi- düşüncesizce kullanılan kelimeler yüzünden ayrımcılık yapılıyor o yazı dizisinde. (NG/NM)
.....
.....
Old 05-08-2004, 11:18   #2
Av.Kadir

 
Varsayılan

İzmirde öğrenciyken Karşıyaka da limanın olduğu caddede trafik ışıklarına görme engelli insanlarımız için sesli uyarı sistemi takılmıştı. Bir müddet sonra insanlar bu sesten şikayetçi olduğunu bildirince sistem devreden çıkarıldı. Caddeden geçen onca aracın gürültüsünden rahatsız olmayan insanlar bu sesten rahatsız oldu. Bence uygulama ülkemiz için örnek bir uygulama idi. Bu sistemden görme engelliler ile birlikte çocuklarda yararlanabilirdi. Işık yayalara yeşil yanınca geçiniz diye bir uyarı çocuklara ışıkların anlamını daha iyi öğretebilirdi.
Old 05-08-2004, 12:02   #3
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Av.Kadir,

Karşıyaka'daki ses düzeni şimdi de var. Ama önceki gibi insan sesi ile değil de, kısa aralıklarla çalan bir düdük sesi biçiminde.

Sevinmeniz için söyleme ihtiyacı duydum.

Sevinecek çok şey var. Ama üzülecekler daha fazla olduğundan sevinmeye fırsat bulamıyoruz. Bu fırsatı kendimiz yaratmalıyız; kendiliğinden olmuyor.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 15-03-2005, 17:16   #4
Gülümse

 
Varsayılan garip bir ulke

Ne kadar garip,

Bundan iki sene once talihsiz bir olay sonuncunda ayak tarak kemiklerimden bir tanesi kirilmisti. O zaman ozurlu vatandaslarin hayatlarini nasil zindan ettigimizi en kadar bencil yasadigimizi fark ettim. ( Hincal bey de bir kursunlama sonrasinda ayni problemi fark etmisti). Kaldirimlar degil tekerlikli sandalye koltuk deyneklerine gore bile degil. Arabanizi ozurlulerin ayrildigi bolgelere degil park etmek, inip binmek icin imkansiz.. Cunki zamani daha verimli kullanma dusuncesinde olan dostlarimiz oralari isgal etmis durumdalar.

Ama yinede garip yardim sever bir ulkeyiz. Kucuk oglum 8 hafta sonra yaptigi buyuk israrlar sonuncunda kendimi Ist buyuk alisveris merkezinin birinde buldum. Arabadan inisimde olsun gecemedigim butun basamaklarda guvenlik harika onerilerde bulundular. "Isterseniz sizi kucagimiza alabiliriz"

Sevgi ile
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
2006 yılı yaz saati sonu 29 ekim'de Armağan Konyalı Site Lokali 11 16-03-2007 19:07
Duruşma Saati Av.Ömer KAVİLİ Hukuk Sohbetleri 3 23-07-2004 15:51
Forum Saati 1 Hafta Sonra Düzelecek Admin Site Haberleri 2 07-04-2003 01:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,22369003 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.