03-05-2010, 09:23 | #1 |
|
Erken BÜyÜtÜlen Mİnİk YÜrekler
"Bedeni ve ruhu örselenen bir çocuğun, geleceği de yaralıdır"
YARALAYAN DA ÇOCUK, YARALANAN DA
ONLAR ACIMACIZSA BÜYÜTÜLEN MİNİK YÜREKLER Neslihan Sultan PALA Kız çocuklarının yüzde 25’i, erkek çocukların ise yüzde 15’i cinsel istismara uğruyor. İstismarcıların yüzde 75’i evdeki aile bireyleri. Ailelerin yüzde 40’ı çocuklarını fiziksel, yüzde 72’si duygusal yönden istismar ediyor. Gündemimizden hiçbir zaman düşürmememiz gereken bir konuyu ele alıyoruz. Haber yeni-eski tartışmasına girmeden. Olayı tek bir olayla bağdaştırmadan, bütün olarak ele almak gerektiğine inancımızdan tek tek olayları değil olguyu incelemek durumundayız. Konuyu hepimiz biliyoruz. Çocuk istismarı. Bu yazıda istismarın tanımından, çocukları istismardan korumanın yollarından, çocuğumuzun istismara uğrayıp uğramadığını nasıl anlayacağımızdan, istismara uğrayan çocuk için yapılması gerekenlerden ve çocuklara istismarda bulunan çocukların psikolojilerinden bahsedeceğiz. Konunun “çocuklara tecavüz eden yetişkinler” şeklinde bir boyutu daha var ama ben onu başka bir yazı olarak hazırlamak üzere saklıyorum. İstismara uğrayan çocuklar ve istismar eden çocuklar. Yani ortada iki acı gerçek, iki gerçek sorun var. Birincisi çocuklar istismara uğruyor, çocuklar kurban. İkincisi çocuklar istismar ediyor, çocuklar fail. İki ucunda da çocuğun olduğu, iki tarafa da el atılsa yüreğimizin yanacağı bir olgu bu. Hiçbir yazıyı hazırlarken bu kadar sarsıldığımı hatırlamıyorum. Konu zor, yazması zor eminim okuması da bir o kadar zor olacaktır. Kaç gündür hepimizin kanını donduran bu olaylar yeni değil, ilk deği. Yine de her seferinde içimiz acıyor, çaresiz kalıyoruz, korkuyoruz. Şimdi konuya daha bilimsel yaklaşalım, içimizin yangınını, öfkesini şöyle bertaraf ederek, bazılarının “ajitasyom” suçlamalarına maruz kalmadan derdimizi anlatalım. Ben susayım, rakamlar konuşsun, gerçekler kendini ortaya koysun. Türkiye 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”ye 14 Şubat 1990 tarihinde imzasını atmıştır. Çocuk Hakları Sözleşmesi, 27 Ocak 1995 tarihinde Resmi gazetede yayınlanarak 4058 Sayılı yasa ile iç hukuk kurallarına dönüşmüş ve Türkiye’de de uygulanmaya başlamıştır. Böylesine önemli bir konuya ilk imza atan ülkelerden biri olmamıza rağmen, gerek istatistiki veriler, gerekse toplumda yaşanan üzücü hadiseler bu imzanın sadece kağıtta kaldığına, fiiliyata geçirilemediğine delalet ediyor. Oysa yine aynı sözleşmede taraf devletlerin, çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkar muameleye, cinsel saldırı dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri almaları gerektiği yer almaktadır. Bu tür koruyucu önlemler; burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başlıca yöntemleri ve uygun olduğu takdirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar, durumun gereklerine göre, çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği sağlamak amacı ile sosyal programların, düzenlenmesi için etkin yöntemleri de içermelidir. Tam bu noktada araya girmeden edemeyeceğim. Yine isim vermeyelim ama hani birilerinin dediği gibi olmuyormuş bu işler. Yani “biz ailelerle konuştuk, aramızda hallettik”, ya da “bunlar çocuk oyunu efendim” gibisinden destur verilmekle olmuyormuş bu işler. HANGİ ÇOCUKLAR RİSK ALTINDA? Yine ülkemizde 16 bin çocuk üzerinde yapılan bir çalışma, herhangi bir istismar biçimine maruz kalma oranının yüzde 33 olduğunu gösteriyor. Bu durumun sebepleri arasında ise; yoksulluk, işsizlik, sosyal desteğin olmaması veya zayıf olması, aile içindeki geçimsizlik ve şiddetin varlığı, evde çok sayıda çocuk olması gibi etkenler sıralanıyor.1 Yani Türkçe meali şu, yoksulsan ez çocuğu, sosyal destek yok çocuğu at sokağa; ayakkabı boyasın, simit satsın, mendil satsın, dilencilik yapsın. Eşine mi sinirlendin? Veledi hırpala. Evde çok çocuk oldu halbuki üç tane (!) neyine yetmiyordu birkaç tanesini gömelim, birkaç boğaz eksilsin, feraha çıkarsak, canımız çekerse yenilerini yaparız. Çok mu abarttığımı düşünüyorsunuz, bilinçaltı böyle işliyor, bunu dillendirmiyor, bunu istemiyor ama yapılan tam anlamıyla bu. Şimdi gelelim çocukların nasıl istismar edildiği konusuna. ÇOCUKLAR NASIL İSTİSMAR EDİLİR? İstismarın da tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz kanısındayım. İstismar deyince halkın gözünde sadece cinsel istismar anlaşılıyor. O halde söze “istismar nedir?”den başlayalım. Konuyla ilgili doğru bir tanım yapmazsak, nerelerde tökezlediğimizi nereden bileceğiz, değil mi? Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre “Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır”. WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) 1985’de yapmış olduğu tanıma göre ise “çocuğun, sağlığını, fizik gelişimini, psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir yetişkin, toplum veya ülkesi tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlar çocuk istismarı” olarak kabul ediliyor. Tanım aynı zamanda çocuğun istismar veya şiddet olarak algılamadığı veya yetişkinlerin istismar olarak kabul etmediği davranışları da içine alıyor. Davranışın mutlak, çocuk tarafından algılanması veya yetişkin tarafından bilinçli olarak yapılması şart değil. Çocuklar genellikle şu istismar türlerine de maruz kalıyor: Fiziksel istismar: Çocuklara fiziksel şiddet uygulamak, belirli cezalandırma tipleri, cinsel istismar. Duygusal ve psikolojik istismar: Sevgi ve ilgi göstermemek, cinsel istismar İhmal: Yiyecek, barınma, sağlı bakım gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmaması, terk edilmeleri. Şiddete tanık olma: Aile içindeki diğer şiddet türlerini izlemiş olmaları.2 Şu andaki konumuz ise daha çok cinsel istismar olduğu için bu konu üzerinde araştırmamıza devam edelim. Cinsel istismarı çocuğun tek başına anlaması çok da olası değil. Çünkü daha neyin ne olduğunu bile anlamayan 3, 5, 9 ve üzeri yaşındaki çocuklar başlarına gelenin doğru, yanlış olduğunu anlaması veya olması gereken bir durum mu olup olmadığını idrak etmesi beklenemez. Ancak yine de çocuğun kendini suçlu hissetmesi, utanması, acı çekmesi de kaçınılmaz. Türkiye Psikiyatri Derneği’nden yapılan açıklamada ise; bir cümle gözüme çarpıyor ve o cümlenin altına ben de imzamı atıyorum. “Bedeni ve ruhu örselenmiş bir çocuğun geleceği de yaralıdır”. Yine aynı araştırmada tüm dünyada ihmale, şiddete uğrayan, ticari ve cinsel sömürünün nesnesi olarak alkol ve madde kullanan çocuk sayısının giderek arttığı, bir milyar çocuğun sağlıklı ev ortamından uzak büyüdüğü belirtiliyor. KÜLTÜREL YOZLAŞMA Görüyoruz ki, büyük bir travma yaşayan bir çocuğun içinde bulduğu tanımlandırması, anlamlandırması çok güç. Konuyla ilgili olarak Psikoterapist Ayla Ketre “nasıl bir kültürel bozulma yaşandı ki bu olaylar oldu?” sorusuna dikkat çekiyor. Ketre, "Geçmiş yıllarda yetişkin kadın tecavüzleri daha çok duyuluyordu. Ancak toplumsal olarak cinsellik konusunda geliştirdiğimiz tutumlar nedeniyle tecavüz ya yok denecek kadar azaldı ya da artık basına yansıyacak kadar değerli olmadı. Son günlerde artış gösteren iki şey var. Bunlardan biri yetişkin bireylerin çocuklara yönelerek, çocuklara cinsel istismarda bulunması; taciz, tecavüz girişimine kalkışması, diğeri de ergenlik deneyimi olarak gençlerin obje olarak kendilerine çocukları seçmesi” diyor ve şöyle devam ediyor. ÇOCUKLAR NEDEN HEDEF SEÇİLİYOR? Peki neden çocuklar hedef olarak seçiliyor? Ketre bu soruyu da “çünkü çocuklar savunmasızdır, kolay tehdit edilip susturulabilir, kolay kandırılabilir, ne yaşadığını anlamlandıramaz" şeklinde cevaplıyor. Çocuğun istismara uğradığını ya ileriki yaşlarda anlayacağını, ya da yaşadıklarını bir yetişkinle paylaştığında, söz konusu kişi bunun bir istismar olduğunu anlamlandıracağını ifade eden Ketre, Siirt olayına da bakıldığında ilköğretim öğrencilerinin adı geçen kız çocuğunu tehdit yoluyla çıplak fotoğraflarını çekerek, istediklerini elde ettiklerini hatırlatıyor bizlere3. “DÜNYA GÜVENİLMEZ BİR YER” değil ama çocuk böyle algılayabilir! Cinsel istismara uğrayan çocuğun; 'dünya güvenilmez bir yer' şeklindeki bir düşünceye kapılıp, kaygı bozlukları geliştirebileceği gibi kendini ve yaşadığı alanı sürekli olarak güvensiz hissedeceğini anlatan Ayla Ketre, bunun yanında çocuğun; 'tacize uğradıysam bunda benim de suçum var' gibi kendini suçlayan ve değersizleştiren bir yaklaşım içinde 'kirlenmişlik duygusu' hissedebileceği uyarısında bulunuyor. Ketre, tüm bu durumların da ergende; gelecekte bir takım saplantılı düşünce ve davranış bozukluklarına, sosyal uyum sorunlarına, karşı cinsle ilişkilerde bozukluklara neden olabileceğini söylüyor. Bu konuyla ilintili olarak “Çocuk istismardan hasar görmedi' denemez" diyen Prof. Dr. Yüksel, travma etkilerinin ilk etapta ya da on yıl sonra bile görülebileceğini belirtiyor4. YA CİNSEL İSTİSMARDA BULUNAN ÇOCUK ? Cinsel istismarda bulunan çocuğun psikolojisininse değişiklik gösteriyor. Eğer fail çocuk, antisosyal kökenli bir birey olma yolunda gidiyorsa yaptığından hiçbir suçluluk hissetmeyeceği gibi bu durumdan garip bir haz alıyor. Ama eğer aslında arkadaşlarıyla arada o da suça bulaşmışsa ve kimliği aslında hassas bir kimlikse; bu olay onun için yıkıcı bir etki oluşturabiliyor. Yani sadece istismara uğrayanların değil, aynı zamanda suça bulaşan çocukların da psikolojik destek almaları önemli. Gerek istismara uğrayan, gerekse de istismar eden çocukların klasik psikolojik danışmanlık yaklaşımından ziyade travmayı bilinçaltından söküp atacak terapi teknikleriyle çalışmaları daha uygun olacaktır5. Geçtiğimiz yıl Türkiye’yi ziyaret eden Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, Thomas Hammarberg çocuk suçluluğuna yaklaşımının “Suç unsurları belirlenir belirlenmez, çocuğun suç farkındalığını belirlemesi gereken, çok-disiplinli bir değerlendirmeye gerek duyulur. Bu tür bir değerlendirme kurbanın gereksinimlerine en iyi nasıl yanıt verileceğini ve çocuğun suç işlemesinin nasıl engellenebileceğini de belirleyebilir. Bu tür önlemler gerekli olduğu yerlerde zorunlu olmalıdır. Yargılama işlemleri çocuğun kimliğini kamuya açıklamamalı ve çocuğu, resmî olarak yetişkin cezaî adalet sistemiyle ilişkilendirmemelidir”6 şeklinde olması gerektiğini dile getiriyor. Ancak ülkemizde bu durumun ne kadar zor olduğunu Kayseri’de yapılan bir anketle de analatabiliriz. AA’nın yayınladığı bir habere göre; sağlıkçılar bile çocuk istismarı tanısında yetersiz kalıyor. Haber Kayseri’de sağlık çalışanlarıyla yapılan bir ankette, “Çocuk istismarıyla karşılaşan birinci basamakta çalışan sağlık görevlilerinin yüzde 12.2`sinin çözüm için hiçbir şey yapmadığı, yüzde 13.5`inin ise bunu resmi makamlara bildirdiği belirlendi.” şeklinde. Adli Bilimler dergisinden alınan bu bilgiler ışığı altında, birinci basamak sağlık çalışanlarının büyük çoğunluğunun ``çocuk istismarı konusunda ülkede verilen eğitimin yetersiz olduğunu ve bu konuda sağlık çalışanlarına eğitim verilmesi gerektiğini`` dile getirirken, yasal sorumluluklarını bilmediklerini ifade ettikleri belirtildi. Çalışmada, ``Birinci basamak sağlık merkezleri çocuk istismarı ile karşılaşma ihtimali yüksek olan yerlerdir. Çalışanların konu ile ilgili bilgi düzeylerinde ve tanı sonrası yaklaşımlarında yetersizlik saptanmıştır. Bu açıdan mezuniyet öncesi ve sonrası, sağlık çalışanlarına çocuk istismarı ve ihmali konusunda eğitim verilmesinin önemi vurgulanmıştır`` değerlendirmesine yer veriliyor7. TEHLİKE NEREDE BAŞLIYOR? -Şirin ve cazip kız çocukları, evden kaçan çocuklar, ihmal edilmiş çocuklar potansiyel kurbanlardır. -Parklar, genel tuvaletler, ıssız sokaklar, karanlık yerler, boş inşaat sahaları tehlikeli bölgelerdir. -Olayın olduğu yerde genellikle ev, okul, ev ile okul arasındaki yol gibi çocuğun içinde bulunduğu yakın çevresidir. -İstismarcılar sanılanın aksine yaşlı ve hırpani serseri kılıklı yabancılar değil, genellikle kurban tarafından tanınan kişiler, evli ve çocuklu erkeklerdir. TACİZDEN KORUNMASININ YOLU ÇOCUĞUN BİLGİ SAHİBİ OLMASIDIR Çocuklarınızı uyarın! 1- Çocuklara, “İstemediğin sürece sana kimse dokunamaz ve öpemez bunun aksi bir şey olduğunu söylemeli ve bize haber vermelisin.” demek gerekir. 2- Özellikle çocuğunuza direk olarak temasta bulunan kişileri bu anlamda takip etmeli ve gerektiğinde uyarmalısınız. Özellikle aile içinde, bakıcılarda, diğer aile bireylerinde, bazen iyi niyetli de olsa bu tarz davranışları sıklıkla gözlemleyebiliriz. 3- Çocuğunuza istemediği şeyleri ifade edebileceğini, yetişkinlere de “hayır!” diyebileceğini, bundan dolayı suçluluk duymamasını gerektiğini anlatın. Ona doğru gelmeyen şeyleri size iletmesini söyleyin. Çocukların her zaman abartılı söylemleri olabileceğini düşünün ama söylediklerini mutlaka araştırın ve kulak arkası etmeyin. İstemiyorsa birinin onu öpmesi veya sevgi göstermesi için zorlayıcı olmayın. 4- Cinsel içerikli konuşmaları çok rahatlıkla yapın. Yaşına uygun ve her sorduğunda doğru ve tatmin edici cinsel bilgileri vermelisiniz. 5- Başlarına taciz veya ilerisi gelen çocukların ilk tepkileri genellikle korku, utanma ve saklama yönündedir. Bu durumda tacizci kişinin işini kolaylaştırır. Zaten bunu ailesine söylediğinde neler yapabileceğine ilişkin tehdit edilmektedir çoğu. Bu nedenle cinsel konuları utana sıkıla konuşmayın. Rahat olun. Açık ve net dil kullanın. Çocuk kendini cinsel kimliğini tanımalıdır. Başına geldiğinde de hemen size gelip söyleyebilmelidir. Tacizden dolayı genellikle kendilerini suçlarlar bunun böyle olmadığını anlatın. Sonuçta bu herkesin başına gelebilecek bir şeydir. “İstemediğimiz halde bazen insanlar bizim özel bölgelerimize dokunmak isteyebilirler, böyle bir durum olduğunda bize haber vermelisin.” diyebilirsiniz. Ve böyle bir şey olduğunda rahatlıkla hayır deyip tepki göstermesini, cezalandırılmaktan korkmamasını söyleyin. 6- Çocuğunuzda utanma duygusu gelişmeye başladığında, kendini size karşıda saklamaya başladığında onu yıkamak vs. için ısrarcı olmayın. ÇOCUĞUNUZUN TACİZE UĞRADIĞINI NASIL ANLARSINIZ? 1.Cinsel bölgelerinde sağlık açısından sorun (kızartı, kaşıntı, ağrı vb.)oluştuysa, 2.Dokunmaya tepki gösteriyorsa, 3.Fiziksel nedenlerle alakalı olmayan karın ağrıları varsa, 4.Huzursuzsa, 5.Gece uykuları bozulduysa, 6.Altını ıslatma başladıysa, 7.Banyo yapma isteği yoğunlaştıysa, 8.Yaşından büyük cinsel davranış ve sözler içindeyse, 9.Mastürbasyon süreklilik kazanıyorsa ve açık hale geldiyse, 10.Cinsel oyunları abartılı oynuyorsa, 11.Evden kaçmayı düşünüyorsa, 12.İntihar eğilimi gösteriyorsa, 13.Yemek düzeninde sorun yaşıyorsa, 14.İçine kapanıp eski şeylerden zevk almıyor arkadaşlarından uzaklaşıyorsa, 15.Huysuzsa, saldırganlık gösteriyorsa, 16.Genel olarak başarısında düşüş varsa, 17.İnsanları düşman gibi görüyorsa, Çocuğunuz tacize uğramış olabilir. Mutlaka bir uzmana danışarak durumu araştırın. Tacize uğrayan çocuk kesinlikle yalnız bırakılmamalıdır8. İSTİSMARDAN ŞÜPHELENİYORSAK NE YAPMALIYIZ? 1- Çocukların cinsel istismarı suçtur ve bununla ilgili polis, sosyal hizmet görevlileri gibi kişi ve kuruluşların sorumlulukları bulunur. Ancak istismarın önlenmesinde birçok yetişkin de olumlu rol oynayabilir. Cinsel istismara tanık olup sessiz kalmak, suça ortak olmak anlamına gelecektir. 2- Öğretmenler, sağlık çalışanları istismarın önlenmesinde rol oynayabilecek meslek gruplarının başında gelir. Toplumda genel olarak oluşacak farkındalık komşu, arkadaş gibi yetişkinlerin harekete geçmesini de sağlayacaktır. Ayrıca çocuklara kendi bedenlerine saygı gösterilmesini, yetişkinlerin ise çocukları dinlemeyi ve onlara inanmayı öğrenmesi atılacak olumlu adımlardır. 3- Çocuklar cinsel istismar konusunda nadiren yalan söyler. Kuşkulu durumlarda araştırmaktan vazgeçmeyin. Yalan söylediğinin ortaya çıktığı çok özel durumlarda bile, onu yalan söylemeye yönlendiren, zorlayan bir başka yetişkinlerin olabileceğini biliyoruz. Bu da bir şiddet türü olarak kabul edilmektedir. 4- Cinsel istismarı açıklayan bir çocuğa bağırıp çağırmadan, onu korkutmadan, suçlamadan, yargılamadan, utandırmadan yaklaşmalı, onu dinlemeli ve ona inandığınızı ve yaşananların onun suçu olmadığını söylemelisiniz. Verdiğiniz tepkilerin çok aşırı olması, bağırmak, aşırı ağlamak, aşırı öfke onu suçlu hissettirecek ve korkutacaktır. 5- Çocuk istediği sürece onunla konuşmaktan çekinmeyin. 6- Yaşadığı istismarı tekrar tekrar konuşmak zannedildiği gibi onun unutmasına engel olmayacak, yaşadıklarıyla daha iyi baş etmesine ve daha sağlıklı bir şekilde çözümlemesine yardımcı olacaktır. Çocuğunuzun cinsel istismara uğradığından şüpheleniyorsanız ya da bunu öğrenmişseniz üzerinde mutlaka durmalı, profesyonel destek almalısınız. Daha önce yazdığım “Suçlu çocuk mu, suça yönlendirilen çocuk mu?” 9 adlı makalemde de belirttiğim gibi; yasak ilişkiler, umursamaz sorumsuz aileler, yoksulluk, köyden kente göç, madde bağımlılığı vb. sebeplerle çocuklarımız dışarıdalar. Ayrıca huzursuz aile çocukları da aile-içi geçimsizlik, şiddet ve iletişimsizlik sebepleriyle sevgiyi de ilgiyi de yanlış yerde arayabiliyor, onulmaz yanlışlara sürüklenebiliyorlar. Ya da sadece iletişim çağının en büyük handikaplarından olan cinsel içerikli program ve yayınlar sebebiyle çocukta oluşan “merak” ya da hormonal bozukluklar ve benzeri sebepler sonucunda bu olaylar meydana gelebiliyor. Sebepler ne olursa olsun; biri kurban, biri fail. Tecavüz uğrayanı ne kadar kaybediyorsak, edeni de o kadar belki daha fazla kaybetmişiz oluyoruz aslında. Onları kazanmak için neler yapmalı bunu düşünmek gerek. Evet olay oldu. Yaraladı, örseledi, yıktı. Ama ne yapalım şimdi, asıl konu bu. Tecavüze uğrayanı öldürüp, tecavüz edeni de linç mi edelim? Bu mudur çözüm. Her ikisini de kazanamaz mıyız? Çözüm sadece bunu haber yapmak değil. Çözüm sadece haberlerde okuyunca, izleyince iki beddua bir ah vah çekmek değil. Çözüm iki afiş, üç beş pankart, birkaç şakşakçı ve iç açıklatıcı bir konuşmayla yüreğimizi ferahlatmış olarak evlerimize dönmek değil. Çözüm unutmamak. Çözüm unutturmamak, çözüm kazanmaya çalışmak. Çözüm failin de kurban olduğunu anlayarak her iki çocuğumuzun da elini tutmak. Çözüm bir şeyleri hasır altı etmeden gün yüzüne çıkarmak. Yaşananları oyun olarak görmemek, “aile içinde hallettik” diyerek basite indirgememek. Gün yüzüne çıkarmak ne varsa ve ne yaşanmışsa… Ve çocuklarımızın yüzüne çalınan bu karaları alıp, bunları ört bas ederek, saklayarak, yok sayarak ortalarda adamım diye gezenlerin suratına çalmak…. Neslihan Sultan PALA |
18-06-2010, 09:58 | #2 |
|
Neslihan hanım yazınızı okudum, güzel bir çalışma olmuş emeğinize sağlık.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Erken pişman ol, az ceza al! | Seyda | Hukuk Haberleri | 1 | 20-08-2007 17:19 |
Erken Emeklilik | a.lawyer | Meslektaşların Soruları | 2 | 07-12-2006 13:26 |
Erken Kalkan Görür | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 4 | 03-06-2003 21:38 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |