30-05-2006, 18:23 | #1 |
|
ölünceye kadar bakma akti-tapu iptali
Merhabalar.
Müvekkil 2005 yılının sonunda beraber yaşadığı bayanla ölünceye kadar bakma akti yaparak tapuda gayrımenkul üzerinden akit yapılıyor. Akit tarihinden 4 ay sonra yani 2006 mart ayında akit borçlusu kadın gayrımenkulu 3. şahsa satış suretiyle devrediyor ve kadın yurt dışına gidiyor. Bu durumda akde aykırılık ya da hile sebebi ile tapu iptali ve tescili davası açılabilir mi? Akit tarihinden itibaren 3 ay içinde akit alacaklısının kanunu iptek hakkı varmış, fakat müvekkilin bilgisi olmadığından ipotek hakkı kullanılmamış,bu şartlar dahilinde de tapu iptali davası açılabilir mi? Açılabilirse nasıl ispatlanır,tanık beyanları yeterli olur mu? Şimdiden teşekkürler. |
31-05-2006, 11:54 | #2 |
|
Yargıtay 1.Hukuk Dairesi
2006/1228 E 2006/2882 22.03.2006 tarihli kararı sizin sorunuzla ilgili. Bir yıllık hak düşürücü süre içinde hile (ile aldatılmış olduğu) sebebiyle dava açılıp, işlemin geriye dönük olarak iptali istenebilir.Ancak üçüncü şahsa satılmış olduğunu belirtmişsiniz bu durumda üçüncü şahsın iyiniyetli olup olmadığı da önemli. Tapu kaydına tedbir talebini de unutmamalı. Kolaylıklar diliyorum. Av.Nejan NART ÜNVER Bandırma |
31-05-2006, 12:46 | #3 |
|
Ölünceye kadar bakma akitleri ivazlı akitlerdendir.Sözleşme ile,borçlu ölünceye kadar bakım alacaklısan bakma gözetme,borçlu ise bu bakım karşılığı olan tapunun temlikini borçlu üzerine yapmak zorunluluğundadır.
Anlaşıldığı kadarıyla aktin yapılmasından itibaren dört aylık süreçte bakım alacaklısına bakılmış ancak ardından alacaklı tapuyu temik etmiş ve sözleşmeden dönmüştür. O takdirde eğer siz tapu iptali ve tescil davası açarsanız ki kanımca böyle bir dava hakkınız yok dava reddedilmeye mahkumdur.sebeb ise ivazlı akitteki ivazı yanı bakımın ölünceye kadar sağlanmamış olmasıdır.Üstelik bu tür sözleşmelerin tek yanlı sona erdirilmeleri mümkündür.Bu durumda taraflar verdiklerini geri almak hakkına sahip olurlar.Çünkü artık tek taraflı fesih ile akte aykırılık gerçekleşmiştir.(BK 511-517) Bu takdirde bu süreçte (dört aylık) bir bakım varsa bunun ivazı belirlenmeli ve bu bedelin bakım alacaklısından tazmini ayrıca kusur var ise bu kusur sebebiyle dahi tazminat talebinde bulunulmalıdır. Irat tesisine dair şartlar olayınızda gerçekleşmeyeceğinden buna dair karar örneğini yardımcı olması için sunuyorum T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2003/7932 K. 2003/8477 T. 10.7.2003 • Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ( Tapu İptali ve Tescil Talebi - Bakım Yükümlülüğü İmkanlarının Ortadan Kalktığı Ya da Büyük Ölçüde Sınırlandığı Haller/İrat Tahsisi ) • TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Ölünceye kadar bakıma Sözleşmesi - Bakım Yükümlülüğü İmkanlarının Ortadan Kalktığı Ya da Büyük Ölçüde Sınırlandığı Haller/İrat Tahsisi ) • BAKIM YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( İmkanlarının Ortadan Kalktığı Ya da Büyük Ölçüde Sınırlandığı Haller/İrat Tahsisi - ölünceye kadar bakma a Sözleşmesi ) 818/m. 511-517 ÖZET avacı, taşınmazı ölünceye kadar bakma sözleşmesi ilee davalıya temlik ettiğini, davalının aktin gereklerini yerine getirmediğini ileri sürüp tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re'sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir. Uyuşmazlığın değinilen hüküm uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır. DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 51 parsel sayılı taşınmazı ölünceye kadarbakma aktii ile davalıya temlik ettiğini, davalının aktin gereklerini yerine getirmediğini ileri sürüp tapu iptali, tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı, ölünceye kadar bakmaa aktinin gereklerini yerine getirdiğini bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının yaşlılık halinden ileri gelen bir takım hareketlerine davalının tahammül edemediği ve aralarındaki ölünceye kadar bakmaa aktinin gereklerini yerine getirmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davacı, çekişmeli taşınmazını davalı oğluna ölünceye kadar bakma aktiti ile temlik ettiğini, davalının bakım görevini yerine getirmediğini ileri sürüp iptal-tescil isteğinde bulunmuştur. Bilindiği üzere; ölünceye kadarar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, "kaydı hayat ile bakım mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadarr bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit" olarak tarif edilmiştir. Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadarr bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 517. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili ( makable şamil ) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir. Öte yandan, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re'sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir. Uyuşmazlığın değinilen hüküm ( BK.nun 517/son maddesi ) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır. Somut olayda, davacının evlenerek aynı bahçe içerisinde bulunan eve taşındığı, davalının da sözleşme hükümlerini yerine getirmediğine dair kesin ve inandırıcı bir delil bulunmadığı anlaşılmaktadır. SONUÇ : Hal böyle olunca, uyuşmazlığın yukarıdaki ilkeler gözetilerek çözümlenmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde iptal ve tescile karar verilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.7.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2005/1609 K. 2005/4426 T. 12.4.2005 •Ölünceye kadarR BAKIM AKDİ ( Akdin Devamının İmkansız Hale Geldiği Olayda Davalının Kusuru Olmadığı Anlaşıldığından B.K. 517.m. Gereği İrat Kaydı Hususu Düşünülmesi Gereği ) • İRAT KAYDI ( Belirlenirken Akit Taraflarının Sosyal Ve Ekonomik Durumları Gözetilmeli Ve Hakkaniyet Kurallarına Uyulması Gereği - Ölünceye kadar bakım Akdi ) • AKDİN DEVAMININ İMKANSIZ HALE GELMESİ ( Ölünceye kadarr Bakım Akdi - Olayda Davalının Kusuru Olmadığı Anlaşıldığından B.K. 517.m. Gereği İrat Kaydı Hususu Düşünülmesi Gereği ) • BAKIM SÖZLEŞMESİNİN FESHİ VE TAPU İPTALİ TALEBİ ( Akdin Devamının İmkansız Hale Geldiği Olayda Davalının Kusuru Olmadığı Anlaşıldığından B.K. 517.m. Gereği İrat Kaydı Hususu Düşünülmesi Gereği ) 818/m.43-44-98-517 4721/m.4 ÖZET : Akde aykırılık nedeniyle bakım sözleşmesinin feshi ve tapu iptali isteğine ilişkin davada; taraflar arasında düzenlenen akdin devamı imkansız hale gelmiştir. Bu imkansızlıkta davalının kusuru olmadığı anlaşıldığından, Borçlar Kanunu 517. maddesi hükmü gereği irat kaydı hususu düşünülmelidir. İrad belirlenirken, akit taraflarının sosyal ve ekonomik durumları gözetilmeli ve hakkaniyet kurallarına uyulmalıdır. DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 53 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümü Ölünceye kadar bakma aktii ile davalıya verdiğini, davalının edimlerini yerine getirmediğini ileri sürüp, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı, davacı tarafından evden kovulduğunu, bu nedenle bakım borcunu yerine getiremediğini, belirtip, davanın reddini savunmuştur. Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, uyuşmazlığın Borçlar Kanununun 517/son maddesi uyarınca çözümlenmesi, irat kaydı hususunun düşünülmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davacının tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, Borçlar Kanununun 517. maddesi gereğince irat tahsisine karar verilmiştir. Karar, taraflarca süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava, akte aykırılık nedeniyle bakım sözleşmesinin feshi ve tapu iptali isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak önceden kurulan hüküm, Dairece, 4.6.2003 tarih 6007-6768 sayılı ilamla taraflar arasında düzenlenen aktin niteliği ve akte aykırılığın sonuçları açıklanmak suretiyle taraflar arasındaki sözleşmenin devamının imkansız hale geldiği ve bu imkansızlıkla davalıya yüklenebilecek bir kusur bulunmadığına değinilerek Borçlar Kanununun 517. maddesi hükmü gereğince irat kaydı hususunun düşünülmemiş bulunmasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, bozma hükmüne uyulduktan sonra keşfen yapılan inceleme sonunda bilirkişilerden alınan rapor doğrultusunda davacı yararına irat bağlanmasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de böyle bir saptamanın, bir yandan akte konu taşınmazın değer ve getireceği gelirin, diğer yandan davalının bakım yükümlülüğünün karşılığının belirlenmesi suretiyle olanaklı bulunduğu kuşkusuzdur. Ne var ki, bu suretle belirlemede akit taraflarının sosyal ve ekonomik durumlarının gözetilmesi ve hakkaniyet kurallarına uyulması da zorunludur. Somut olayda, bozma ilamında belirtildiği gibi davalının akit gereklerinin yerine getirilmesinde kusurunun bulunmadığı açıktır. Diğer yandan, mahkemece hükmedilen iradı ödeme güçsüzlüğü de ortadadır. Öyle ise, mahkemece yapılacak iş, Türk Medeni Kanununun 4. ve Borçlar Kanununun 98. maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 43 ve 44. maddelerinin gözetilmesi suretiyle, iradın belirlenmesinden ibarettir. Belirtilen bu ilkelere uygun düşmeyen irat takdiri yanılgılıdır. SONUÇ : Tarafların temyiz itirazları açıklanan sebeplerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK'nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.4.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı Yayınlarından alıntıdır. |
31-05-2006, 15:10 | #4 |
|
Sayın Nejan cevabınız için teşekkür ederim. 3.kişinin iyiniyetli olması halinde taşınmaz tekrar müvekkile geçmez mi?
Sayın Gamze DÜLGER,zannedersem yanlış anlaşılma olmuş,taşınmazı temlik eden bakım alacaklısı değil bakım borçlusudur.Bu takdirde sorunun yanıtı da değişecektir. Araştırdığım kadarıyla bu durumda tapu iptali davası açabiliyorum fakat akde aykırılık mı yooksa hileden mi açılması gerekmektedir,bu hususa takıldım. Herkese iyi çalışmalar. |
31-05-2006, 20:11 | #5 |
|
Bence de "hile" ye dayanılabilir ama bunun kanıtlanması kanımca zordur.Taşınmazın bakım alacaklısına dönmesini engellemek amacıyla bakım borçlusuyla 3. kişi (özellikle akrabaya) arasında yapılan satım akdinin "muvazaa"lı olduğu gerekçesiyle iptal ve tescil davası da açılabilir.3. kişi iyiniyetliyse veya muvazaa ispatlanamazsa bu kez sözleşmeden dönülerek taşınmaz nispetinde tazminat istenmesi gerekir diye düşünüyorum.
|
01-06-2006, 11:42 | #6 |
|
Yanlış anlamadan dolayı üzgünüm.
Kanımca hileden ziyade aşağıdaki yargıtay kararındaki yola göre dava açılabilir.Kararı inceleyiniz.Değerlendirmeleri sonra yapalım.Saygılarımla T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2005/4672 K. 2005/5674 T. 5.5.2005 • ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA AKDİNİN FESHİ VE TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI ( Taşınmazın Mülkiyetinin Devredilmiş ve Yasal İpotek Hakının Kullanılmamış Olması - Davalının Ediniminin Muvazaalı Olup Olmadığı TMK. Md. 1023'den Yararlanıp Yararlanamayacağının Saptanması Gereği ) Tapu İPTALİ VE TESCİL (Ölünceye kadar bakma Akdinin Feshinin de İstenmesi - Taşınmazın Mülkiyetinin Devredilmiş ve Yasal İpotek Hakının Kullanılmamış Olması/Davalının Ediniminin Muvazaalı Olup Olmadığı TMK. Md. 1023'den Yararlanıp Yararlanamayacağının Saptanması Gereği ) • BAKIM ALACAKLISININ YASAL İPOTEK HAKKI ( Üç Aylık Hak Düşürücü Süre İçerisinde Tapuya Tescil Ettirmediği Takdirde Muvazaalı Temlikler Dışında Üçüncü Kişilere Karşı Kullanmasında Yasal Olanak Bulunmadığı ) • İPOTEK HAKKI ( Ölünceye kadar bakma akdi/Bakım Alacaklısı Yararına Devrettiği Taşınmaz Üzerinde Tanındığı - Üç Aylık Hak Düşürücü Süre İçerisinde Tapuya Tescil Ettirmediği Takdirde Muvazaalı Temlikler Dışında Üçüncü Kişilere Karşı Kullanmasında Yasal Olanak Bulunmadığı ) • KANUNİ İPOTEK HAKKI (Ölünceye kadar bakma Akdi - Bakım Alacaklısı Taşınmazın Mülkiyetini Devrettiğinden Akdin Yanları Arasındaki Bu Dengesizliği Gidermek Amacıyla Bakım Alacaklısı Yararına Tanındığı/Hak Düşürücü Süre İçinde Kullanılmaması ) • BAKIM BORÇLUSUNA TEMLİK EDİLEN TAŞINMAZIN DEVRİ ( Bakım İlişkisinin Sürdürülmesi Olanağının Kalmaması/Tapu İptali ve Tescil Talebi - Devir Alanın İyiniyetli Olduğunun Belirlenmesi Halinde Bakım Borçlusundan Taşınmaz Bedelinin Tahsili İçin Hüküm Kurulması Gerektiği ) • İYİNİYETLE TAŞINMAZ İKTİSABI (Ölünceye kadar bakma akdinin Feshi İle tapu İptali ve Tescil İstenmesi - Davalının Ediniminin Muvazaalı Olup Olmadığı TMK. Md. 1023'den Yararlanıp Yararlanamayacağının Saptanması Gereği ) 4721/m.893-894-1023 818/m. 511-513-516-517 ÖZET : Dava,ölünceye kadar akdinin feshi ile tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir. Ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Ayrıca, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi feshetme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı vardır. Olayda, aralarında birçok sorun bulunan, sorunları yargı kararlarına konu olan taraflar arasında bakım sözleşmesinin varlığından ve bundan böyle bakım ilişkisinin sürdürülmesi olanağının bulunduğundan söz edilemeyeceğinden bakım alacaklısı bakımından sözleşmenin feshi hakkının doğduğu kabul edilmelidir. Öte yandan, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi ile bakım borçlusuna devir ve temlik edilen taşınmazın başkasına devredilmesini önleyen bir düzenleme olmamakla birlikte, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi ile bakım alacaklısı hayatı boyunca bakılıp gözetilmeyi isteme gibi daha az teminatlı bir kişisel hak karşılığında taşınmazının mülkiyetini devrettiğinden sözleşmenin yanları arasındaki bu dengesizliği gidermek amacıyla bakım alacaklısı yararına devrettiği taşınmaz üzerinde kanuni ipotek hakkı tanınmıştır. Bakım alacaklısı bu ipotek hakkını temlik tarihinden itibaren üç aylık süre içerisinde herkese karşı ileri sürebilirse de, hak düşürücü süre geçtikten sonra üçüncü kişilere karşı ipotek hakkını kullanabilmesi için hakkın tapu siciline tescil ettirilmesi gerekir. Başka bir anlatımla; bakım alacaklısının, değinilen hak düşürücü süre içerisinde tapuya tescil ettirmediği takdirde yasal ipotek hakkını, muvazaalı temlikler dışında üçüncü kişilere karşı kullanmasında yasal olanak yoktur. Buna göre, çekişmeli taşınmazın kayıt maliki davalının davaya konu taşınmazı edinmesinin muvazaalı olup olmadığının, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının saptanması, iyiniyetli olduğunun belirlenmesi halinde taşınmazın dava tarihindeki bedelinin belirlenmesi ve Borçlar Kanununun 516/2. maddesi de gözetilmek suretiyle, bakım borçlusundan bunun tahsili için hüküm kurulması gerekir. DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacı vasisi, kısıtlı Ayşe adına kayıtlı bulunan 4250 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetinin ölünceye kadar bakma akdi ile davalı Ayten'e temlik edildiğini, sonradan sözleşmeden cayılarak 2 milyar lira bedel karşılığı taşınmazın çıplak mülkiyetinin geri alındığını, bu sırada Ayşe'nin hacir altına alınması nedeniyle davalı Ayten tarafından açılan iptal tescil davası ile taşınmazın tam mülkiyetinin Ayten'e döndüğünü ve muvazaalı olarak diğer davalı Ali'ye satış suretiyle devredildiğini ileri sürerek ölünceye kadar bakma akdinin iptali ile tapuiptal tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar; davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, çekişmeli taşınmazdaki davacının intifa hakkının ketmedildiği gerekçesiyle, intifa hakkının tapuya şerh verilmesi suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacı ve davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Dava, ölünceye kadar bakma akdinin feshi ile tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza intifa şerhi konulmasına karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; dava konusu 4250 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetinin davacı Ayşe tarafından ölünceye kadar bakım koşuluyla davalı Ayten'e 9.9.1997 tarih 1045 yevmiye nolu akit ile temlik edildiği, daha sonra tarafların anlaşmazlığa düşmesi üzerine taşınmazın çıplak mülkiyetinin davalı Ayten tarafından 1.3.1999 tarih 222 yevmiye nolu akit ile davacı Ayşe'ye 2.000.000.000 TL. bedelle satış suretiyle iade edildiği, bu satış tarihinde davacı Ayşe'nin ehliyetsiz olduğunun anlaşıldığı ve kendisine vasi atandığı, vasi tarafından da davalı Ayten aleyhine 2.000,000.000 TL'lik satış bedelinin sebepsiz zenginleşme nedeniyle tahsili için İzmir Dokuzuncu Asliye Hukuk Mahkemesinde 2000/194 esas sayılı davanın açıldığı, buna karşılık davalı Ayten'in de İzmir Onbirinci Asliye Hukuk Mahkemesinde 2000/376 esas sayılı dosyasıyla davacı Ayşe'nin ehliyetsizliği sebebiyle tapu iptal ve tescil davası açtığı, yapılan yargılamalar sonucu her iki davanın da kabulüne karar verildiği, anılan kararların derecattan geçerek kesinleştiği, iptal, tescil davasında intifaın ayrık tutulmadığı, taşınmazın tam mülkiyetinin davalı Ayten'e döndürüldüğü, davacı Ayşe vasisi tarafından sebepsiz zenginleşme davası ile hükmedilen bedelin icra yoluyla tahsiline tevessü edildiği, bu arada davalı Ayten'in iptal tescil davasının hükmüne dayanarak dava konusu taşınmazın tam mülkiyetini 29.5.2002 tarih 1089 yevmiye nolu akit ile üzerine geçirdiği ve aynı tarih 1090 yevmiye nolu akit ile diğer davalı Ali'ye satış suretiyle devrettiği görülmektedir. Eldeki davada, kısıtlı Ayşe vasisi 7.5.2004 tarihli ıslah dilekçesiyle, fiilen ortadan kalkan ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptali ve davalı Ayten tarafından diğer davalı Ali'ye yapılan satış işleminin muvazaalı olması sebebiyle taşınmazın tamamının tapusunun iptali ile kısıtlı Ayşe adına tescili isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme BK'nın 511. maddesinde, "kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit" olarak tarif edilmiştir. Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakım gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK'nın 517. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili ( makable şamil ) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir. Somut olaya açıklanan ilkeler gözetilerek bakıldığında, aralarında birçok sorun bulunan, sorunları yargı kararlarına konu olan taraflar arasında yukarıda açıklandığı anlamda bir bakım sözleşmesinin varlığından ve bundan böyle bakım ilişkisinin sürdürülmesi olanağının bulunduğundan söz edilemez. Öyle ise bakım alacaklısı bakımından sözleşmenin feshi hakkının doğduğu kabul edilmelidir. Fesih sonuçlarının taraflar bakımından değerlendirilmesine gelince; bakım akti ile davalı bakım borçlusuna devredilen çekişmeli 4 nolu bağımsız bölümün 29.5.2002 tarihli akitle, satış yoluyla davalı Ali'ye temlik edildiği anlaşılmaktadır. Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi ile bakım borçlusuna devir ve temlik edilen taşınmazın başkasına devredilmesini önleyen bir yasa hükmü yoktur. Esasen bu husus mülkiyet hakkının doğal bir sonucudur. Ne var ki ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi ile bakım alacaklısı hayatı boyunca bakılıp gözetilmeyi isteme gibi daha az teminatlı bir kişisel hak karşılığında taşınmazının mülkiyetini devretmektedir. İşte yasa koyucu sözleşmenin yanları arasındaki bu dengesizliği gidermek amacıyla bakım alacaklısı yararına devrettiği taşınmaz üzerinde Medeni Kanunun 807 ve 808. ( Yeni Türk Medeni Kanunu 893-894. ) maddeleri yanında Borçlar Kanununun 513. maddesi ile de yasal bir ipotek hakkı bahşetmiştir. Ancak, bakım alacaklısı yasalarla kendisine tanınan bu ipotek hakkını temlik tarihinden itibaren üç aylık süre içerisinde herkese karşı ileri sürebilirse de, söz konusu hak düşürücü süre geçtikten sonra üçüncü kişilere karşı ipotek hakkını kullanabilmesi tapu siciline tescil ettirmesine bağlıdır. Başka bir anlatımla; bakım alacaklısının, değinilen hak düşürücü süre içerisinde tapuya tescil ettirmediği takdirde yasal ipotek hakkını, muvazaalı temlikler dışında üçüncü kişilere karşı kullanmasında yasal olanak yoktur. SONUÇ : Hal böyle olunca, öncelikle çekişmeli taşınmazın kayıt maliki davalının davaya konu taşınmazı edinmesinin muvazaalı olup olmadığının, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının saptanması, iyiniyetli olduğunun belirlenmesi halinde taşınmazın dava tarihindeki bedelinin belirlenmesi ve Borçlar Kanununun 516/2. maddesi de gözetilmek suretiyle, bakım borçlusundan bunun tahsili için hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir, davacının temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 5.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
06-06-2006, 19:46 | #7 |
|
ölünceye kadar bakma vaadi ölenin evlatlerından biriyle yapılmış sadece bankadaki belli bir miktar parayı kapsıyor ve ölenin başkaca bir malı da bulunmuyorsa bu duruma diğer kardeşlerden herhangi bir itiraz olmadığı halde banka ödeme yapmayabilir mi?
|
07-06-2006, 10:26 | #8 | |||||||||||||||||||
|
Yardımlarınız için çook teşekkür ederim. |
14-01-2008, 11:11 | #9 |
|
sayın lawwyer,
Tereddüt etmenizi gerektirecek herhangi bir husus olduğunu düşünmüyorum Temlik anladığım kadarıyla müvekkiliniz ölmeden yapılmış ve bakım borçlusu borcunu yerine getirmekten imtina ederek bakım alacaklısını terk etmiştir. BU durumda akte aykırılık olduğu açıktır ve bence davanın tapu iptali olarak açılması gerekir.Çünkü bakım borçlusu henüz haketmediği gayrımenkulu devretmiştir.Ama pek tabiki 3.kişinin iyiniyeti hususu kanımca araştırılmalıdır... |
14-06-2008, 11:32 | #10 |
|
Merhaba, benim müvekkilim de eşi ile ölünceye kadar bakım sözleşmesi yaparak taşınmazın yarısını sözleşmeye konu etmiştir. Ancak eşi tarafından dövüldüğü için boşanma davası açacaktır. Bu sözleşmenin iptali içinde doğrudan dava açması yeterli midir sözlşemeyi dava yoluyla mı feshetmesi gereklidir, 3.sahıslara temlik riskine karşı hakdüşürücü süre temlikden itibaren mi başlar, kişinin sözleşme yaptıktan sonra bu riske karşı tapuya şerh düşme imkanı var mıdır?
|
27-12-2012, 15:31 | #11 |
|
Sözleşmeden dönme iradesinin açıklanma şekli?
Arkadaşlar Merhaba,görüşlerinize ihtiyacım var.
Müvekkilin murisi, sağlığında düzenlediği "Ölünceye Kadar Bakma Akdi"nden 1 ay sonra, yeniden notere giderek "filancaya (bakım borçlusuna) verdiğim tüm vekaletlerden kendisini azlediyorum" diye azilname gönderiyor. Muris cahil birisi ve Ö.K.B.Akdini vekaletname olarak nitelendiriyor, dolayısıyla azilname ile sözleşmeyi sonlandırdığını düşünüyor. Bakım borçlusu da zaten o azilnameden sonra murise bakmıyor ve sonuçta muris ölüyor. Ancak bakım borçlusu, bu sözleşmeye dayanarak müvekkillere tapu iptali davası açtı ve mahkemeye tarafımızdan bakım borcunun yerine getirilmediği kanıtlandığı halde, azilname sunulduğu halde, mahkeme; "bakım alacaklısı sağlığında bu davayı açmalıydı, mirasçı açamaz" gerekçesiyle davayı kabul etti. Şimdi öğrenmek istediğim husus şu; Müvekkiller murisi, gönderdiği azilname ile sağlığında bu sözleşmeden dönme iradesini beyan etmiş midir, etmemiş midir? Bence etmiştir. Kararı temyiz etmeyi düşünüyorum. Bu konuda fikri ve deneyimi olan arkadaşlar paylaşırsa sevinirim. Saygıyla... |
28-12-2012, 21:37 | #12 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Anlamak için
OLAY:
1.Bakım alacaklısı= M (Müvekkilin murisi) 2.Bakım borçlusu= B 3.(M) ile (B) arasında >>> ÖKB. Sözleşmesi yapılıyor 4.Azilname= M’nin B’ye (Sözleşmeden bir ay sonra) noterden gönderdiği azilname 5.M (Bakım alacaklısı) ölüyor 6.Bakım borçlusu (B), (M)’nin mirasçılarına karşı “tapu iptali” davası açıyor 7.Mahkeme davayı kabul ediyor (M) ile (B) arasındaki ÖKB. Sözleşmesinin 1.Tarihi=? 2.Koşulları= ? 3.(M)’nin ölüm tarihi=? 4.Azilnamenin tarihi=? Hukuk: 1.ÖKB. Sözleşmesi “miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz.” (TBK.m.612/1) 2.Ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır (TBK.m.611/2) 3.Mirasbırakan, miras sözleşmesiyle mirasını veya belirli malını sözleşme yaptığı kimseye ya da üçüncü bir kişiye bırakma yükümlülüğü altına girebilir (TMK.m.527) 4.Miras sözleşmesi yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak, kısıtlı bulunmamak gerekir (TMK.m.503) 5.Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir (TMK.m.545) 6.Tek taraflı ortadan kaldırma, vasiyetnameler için kanunda öngörülen şekillerden biriyle yapılır (TMK.m.546/3) 7.Mirasbırakan, vasiyetname için kanunda öngörülen şekillerden birine uymak suretiyle yeni bir vasiyetname yaparak önceki vasiyetnameden her zaman dönebilir. Vasiyetnamenin tamamından veya bir kısmından dönülebilir (TMK.m.542)
"ayırt etme gücüne sahip ve ergin, kısıtlı bulunmayan" (TMK.m.503) M'nin iradesi: 1."filancaya (bakım borçlusuna) verdiğim tüm vekâletlerden kendisini azlediyorum" içerikli azilname; TMK.m.542 kapsamında ÖKB.Sözleşmesinden dönme olarak yorumlanabilir mi? 2."Azilname" TBK.m.1/2 anlamında "irade açıklaması" olarak kabul edilebilir mi? 3.Mirasçıları, (M)'nin sağlığından ona karşı TBK.m.615 kapsamında dava açmışlar mı? Sayın av.külcü, Şimdilik bu kadar.. Mola... Saygılarımla |
31-12-2012, 10:18 | #13 |
|
Mirasçılar halefiyet yoluyla muris adına dava açabileceklerine göre dava süresinde açılmış ise kabul edilmesi gerekirdi diye düşünüyorum.
|
02-01-2013, 09:29 | #14 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Sorularınızın cevaplarını yazdım. Şimdi tekrar soruyorum; azilname müvekkiller murisinin sözleşmeden dönme iradesi olarak yorumlanabilir mi? Şimdiden teşekkürler... Saygıyla... |
28-11-2013, 16:08 | #15 |
|
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde, bakım borçlusu, bakım yükümlülüğüne uymamıştır. Bakım alacaklısı öldükten sonra, bakım alacaklısının mirasçıları, bakım borçlusunun, annelerine bakmadığı gerekçesiyle dava açarlarsa, bu dava için;
1-Zamanaşımı veya hak düşürücü bir süre söz konusu mu?, 2-Süre, bakım alacaklsının ölümünden itibaren mi başlar? |
03-12-2013, 16:59 | #16 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben böyle bir dava açtım. Yerel mahkeme; "bakım alacaklısı sağlığında vazgeçmeliydi, mirasçılarının bu hakkı yoktur" gerekçesiyle davamızı reddetti, Yargıtay onadı, tashihi karar talebimiz de reddedildi, maalesef...! Bilginize... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Ölünceye kadar bakma akdinin iptali-Tescil-Tenkis def'i | Av. Şehper Ferda DEMİREL | Miras Hukuku Çalışma Grubu | 34 | 06-07-2012 15:28 |
Kadastro tespiti-tapu iptali ve tescil | Burak Demirci | Meslektaşların Soruları | 6 | 06-07-2009 15:07 |
tapu iptali ve tescil davası-tanıklar-ispat | nisa | Meslektaşların Soruları | 3 | 18-12-2006 03:15 |
muvaza mı? ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali mi? | yaşar | Miras Hukuku Çalışma Grubu | 1 | 02-04-2006 13:16 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |