Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

AB ile 47 yıl Sonra Fiili Müzakerelere Başlandı

 
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-09-2006, 01:03   #1
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan AB ile 47 yıl Sonra Fiili Müzakerelere Başlandı

AB ile 47 yıl sonra fiili müzakerelere başlandı

ANKARA (A.A)

Türkiye, o dönemdeki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) ortaklık başvurusunda bulunduğu 31 Temmuz 1959 tarihinden 47 yıl sonra 12 Haziran 2006'da AB ile fiili müzakerelere başladı.

AET ile Türkiye arasında 4 yıl süren müzakereler sonucunda 12 Eylül 1963'te imzalanan ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşması, Türkiye ile AET'nin Gümrük Birliğine gitmesini ve Türkiye'nin adım adım tam üyeliğe hazırlanmasını öngörüyordu.
AET-Türkiye ilişkileri, Ankara Anlaşmasının yürürlüğe girmesinden bugüne kadar inişli çıkışlı bir görünüm sergiledi. Ortaklık Anlaşmasında öngörülen Hazırlık Dönemi sorunsuz geçti, ancak Geçiş Döneminin hemen başında, 1973 yılından itibaren, Türkiye-AB ilişkileri dalgalı bir seyir izlemeye başladı.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı, 1978'de Türkiye'nin Katma Protokol yükümlülüklerini dondurma kararı, 1980 askeri müdahalesi ve AB'nin 22 Ocak 1982'de ilişkileri dondurma kararı, bu dalgalanmada rol oynayan başlıca olaylar oldu.
Aynı süreçte AB, 600 milyon ECU tutarındaki IV. Mali Protokolü de askıya aldı.

TAM ÜYELİK BAŞVURUSU

Türkiye-AB ilişkilerinde 1982-1986 yılları arasındaki durgunluk, 16 Eylül 1986 tarihinde Türkiye-AET Ortaklık Konseyi'nin toplanmasıyla yeniden canlanma sürecine girdi.
Bu sürece daha fazla ivme kazandırmak isteyen Türkiye, 14 Nisan 1987'de tam üyelik başvurusunu iletti. Başvurudan iki yıl sonra AB Komisyonu, Türkiye ile ilgili görüşlerini yansıtan raporunu tamamladı. Bu raporda, Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ve sosyal bazı farklılıklara dikkat çekildi, AB'nin 1993 yılında tamamlamayı hedeflediği İç Pazar Projesinden önce genişlemeyi gündeme almayacağı belirtildi.
Öte yandan, AB Komisyonu'nun Türkiye ile ilişkilerin, gümrük birliği, mali yardımın artırılması, sanayi işbirliği ve güçlü siyasi diyalog temelinde geliştirilmesini içeren planı, Konsey tarafından kabul edildi.
Bu dönemde yaratılan ivmenin de etkisiyle karşılıklı yükümlülükler, hızlandırılmış bir takvim çerçevesinde yerine getirilerek, 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliği resmen yürürlüğe girdi.

LÜKSEMBURG'DAN HELSİNKİ'YE

AB'nin Aralık 1997'de yapılan Lüksemburg zirvesi, genişleme süreci bakımından önem taşırken, Türkiye için büyük hayal kırıklığı oldu. Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Polonya, Slovenya, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Letonya, Estonya ve Kıbrıs Rum kesiminin tam üyelik için aday ülkeler olarak belirlendiği zirvede, Türkiye'nin adının adaylar arasında anılmaması Türk kamuoyunda tepkiyle karşılandı.
Bu zirvede AB, Türkiye'nin adaylar arasında yer almayışına, ”insan hakları ihlalleri”, “Kıbrıs sorunu” ve “Türk-Yunan anlaşmazlığı” gibi konuları gerekçe gösterdi. AB'nin tavrını protesto eden Türkiye, AB ile belirli alanlardaki siyasi ilişkilerin askıya alındığını açıkladı. AB'nin Cardiff, Viyana ve Köln zirvelerinde atılan bazı olumlu adımlara karşın Türkiye'nin adaylığının resmen teyit edilmesi Aralık 1999'daki Kopenhag zirvesinde mümkün oldu.

YENİ DÖNEMEÇ: MÜZAKERELERİN BAŞLAMASI

Türkiye-AB ilişkilerinin 2000'li yıllarda karşı karşıya kaldığı sorun, Türkiye ile müzakerelere başlama tarihinin belirsiz kalışı oldu. İspanya'nın Sevilla kentinde 21-22 Haziran 2002'de yapılan zirvede devlet ve hükümet başkanları, Türkiye'nin hayata geçirdiği reformların memnuniyet verici olduğunu vurguladılar, ancak yapılan reformların uygulanması gerektiğinin altını çizdiler.
Böylece Sevilla zirvesinde de Türkiye'nin müzakerelere başlama tarihi belirsizliğini korudu. Brüksel'de 24-25 Ekimde yapılan olağanüstü zirvede, Türkiye'nin katılım müzakerelerine yaklaştığı kaydedildi. Türkiye'nin reformlara devam etmesi gerektiğini belirten Brüksel sonuç bildirgesinde, Kopenhag zirvesinde, Türkiye'nin adaylığının bir sonraki aşaması konusunda karar alınacağı kaydedildi.

kaynak:www.hürriyet.com
Old 11-09-2006, 01:07   #2
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

KOPENHAG ZİRVESİ

Kopenhag'da 12-13 Aralık 2002 tarihlerinde yapılan AB zirvesi sonucunda 10 aday ülkenin 1 Mayıs 2004 itibariyle üye olmaları kararı verildi. Zirvenin sonuç bildirgesinin Türkiye bölümünde, Konseyin 2004 yılı İlerleme Raporu ve Komisyonun görüşleri ışığında, Aralık 2004 tarihli zirvede, Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşıladığı kararını alması halinde müzakerelerin gecikmeden başlatılacağı belirtildi. Kıbrıs konusunda ise Güney Kıbrıs Rum kesiminin, taraflar arasında anlaşma sağlansın ya da sağlanmasın, katılım müzakerelerinin tamamlanmış olmasına bağlı olarak, diğer 9 aday ülkeyle birlikte 1 Mayıs 2004 tarihinde AB'ye üye olarak kabul edileceği kaydedildi.
Bununla birlikte, Avrupa Konseyi “bütünleşmiş” bir Kıbrıs'ın AB'ye girmesi yönündeki tercihini vurgularken, bu bağlamda Kıbrıs Rum ve Türk kesimlerinin 28 Şubat 2003 tarihine kadar, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın önerisi üzerinde müzakerelere devam etmeye ilişkin taahhütlerini destekledi.
Türkiye, 2003 yılında, AB ile uyum süreci çerçevesinde reform paketleri hazırlamayı sürdürdü. Bu çerçevede Siyasi Partiler Kanunu, Basın Kanunu, Dernekler Kanunu olmak üzere toplam 16 ayrı yasada değişiklik yapıldı.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları doğrultusunda yargılamanın iadesine gidebilme konusunda önemli değişiklikler getirildi. Ayrıca Terörle Mücadele Yasasında değişiklik yapılarak, terör suçu yeniden tanımlandı ve farklı dil ve lehçelerde yayın hakkı verildi.
19-20 Hazirandaki AB zirvesi Selanik'te yapıldı. AB Dönem Başkanlığının Yunanistan'dan İtalya'ya devredildiği zirveye aday ülkeler gözlemci olarak katılırken, zirvede Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül tarafından temsil edildi. AB Komisyonu 5 Kasımda Türkiye'nin üyelik yönünde attığı adımları siyasi, ekonomik ve müktesebat uyumu kriterleri açısından değerlendiren 2003 Türkiye İlerleme Raporunu ve Strateji Belgesini yayınlandı.
Raporda, son 12 ayda Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşılama yönünde etkileyici adımlar attığı, fakat özellikle yargının bağımsızlığı, temel özgürlüklerin kapsamı, asker-sivil ilişkilerinin AB standartlarına yükseltilmesi, kültürel haklar ve Güneydoğu Anadolu'daki durum gibi konularda daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği ifade edildi.
AB'nin yıl sonundaki Brüksel zirvesinde AB Konseyi, Komisyonun raporu ve tavsiyeleri temelinde, 2004 Aralık ayında yapılacak olan zirvede alınacak karar ışığında Türkiye ile birlikte çalışacağı taahhüdünü vurguladı.
Konsey ayrıca, tam üyelik müzakerelerine başlanabilmesi için yapılan hazırlıklar çerçevesinde kaydedilen önemli ilerlemelere dayanarak, Türkiye'yi teşvik ettiğini belirtti.

kaynak:www.hürriyet.com
Old 11-09-2006, 01:10   #3
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

2004

Türkiye, 9 Ocakta idam cezasının kaldırılmasını öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. protokolünü imzalarken, 19 Şubatta Annan Planı çerçevesinde görüşme konusunda uzlaşmaya varan taraflar, Kıbrıs'ta müzakerelere başladı. Kıbrıs süreci çerçevesinde 24 Nisanda adada referandum yapıldı. Kıbrıs Türk halkının yüzde 64,9'u Annan Planını onaylarken, Kıbrıs Rum kesiminde halkın yüzde 75,83'ü planı reddetti.
1 Mayısta, AB'nin 10 yeni üyeyi kapsayan (Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Estonya, Malta, Kıbrıs Rum Kesimi) beşinci genişlemesi gerçekleşti. 22 Haziranda, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Türkiye üzerindeki denetim sürecini sona erdirdi, 7 Temmuzda Avrupa Komisyonu Kıbrıslı Türklerin izolasyonunu sona erdirmek için kapsamlı öneriler açıkladı.
AB Komisyonu'nun 6 Ekimde yayımladığı Türkiye raporuna göre, Türkiye'nin hayata geçirdiği önemli yasal düzenlemelerin ışığında, Komisyon, Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterince karşıladığına kanaat getirdi ve müzakerelerin başlamasını tavsiye etti. Türkiye ile müzakerelerin başlamasının Türkiye'de reformların devam etmesi açısından çok önemli olduğu, ancak müzakereye başlamanın tek başına yeterli olmadığı kaydedilen belgede, “Bu sonu açık bir süreçtir, sonuç baştan garanti edilemez” ifadesi kullanıldı.
AB Anayasası 29 Ekim 2004'te Roma'da imzalanırken, Kasım ayı sonlarına doğru yeni AB Komisyonu göreve başladı.
Komisyonun 2004 yılı Türkiye İlerleme Raporu ve tavsiyesine ilişkin olarak hazırlanan Avrupa Türkiye Taslak Raporu, Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesinde 30 Kasımda kabul edildi. Bu arada, Türkiye için kritik öneme sahip zirve öncesinde 2-3 Aralıkta AP Başkanı Josep Borrell Fontelles, Türkiye'ye gelerek Ankara, İstanbul ve Diyarbakır'da temaslarda bulundu.
AB devlet ve hükümet başkanları 16-17 Aralıkta Brüksel'deki zirvede bir araya gelerek Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiği ve bu çerçevede katılım müzakerelerine 3 Ekim 2005 tarihinde başlanmasını kararlaştırdı.
kaynak.www.hürriyet.com
Old 11-09-2006, 01:16   #4
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

2005 YILINDAKİ GELİŞMELER
2005 yılının ilk günlerinde Avrupa Parlamentosu (AP), Roma'da imzalanan AB Anayasasını onayladı.

Avrupa ülkelerindeki halkların sosyal ve siyasi yaklaşımlarını izlemek üzere 30 yılı aşkın bir süredir raporlar hazırlayan Eurobarometre, Türkiye'ye ilişkin ilk raporunu 2 Martta açıkladı. Türkiye'de 9-26 Ekim 2004 tarihleri arasında toplam 1027 kişiyle görüşülerek hazırlanan rapora göre, Türk halkının AB üyeliğinden en önemli beklentisi ekonomik refah ve işsizlikle mücadele oldu.

Türkiye-AB Troyka toplantısı Mart ayında Ankara'da yapıldı. Toplantıda siyasi kriterlere uyum öncelikli olmak üzere Türkiye ve AB arasındaki ilişkiler gözden geçirildi.

Türkiye-AB Ortaklık Konseyi toplantısı ise 17 Mart'ta Brüksel'de düzenlendi.

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, 3-5 Mayıs 2005 tarihlerindeki Türkiye ziyaretinde, Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği desteği yineleyerek reformların sürdürülmesi gerektiğini ifade etti.

Reform süreci 2005 yılında da devam ederken, Türk ceza sisteminde köklü değişiklikler getiren Yeni Türk Ceza Kanunu 1 Haziranda yürürlüğe girerek AB uyum sürecine ilişkin önemli bir adım daha atıldı.

13 Haziran 2005'te Lüksemburg'da toplanan AB dışişleri bakanları, Ankara Anlaşmasını Kıbrıs Rum kesimini de kapsayacak şekilde genişleten Protokolü onayladı.

AB Hükümet ve Devlet Başkanları zirvesi, 16-17 Haziranda Brüksel'de yapıldı. Zirve sonuç bildirgesinde Türkiye'ye ilişkin doğrudan bir ifade yer almamakla birlikte, önceki zirve kararlarına atıfta bulunularak, bu kararların tam olarak uygulanması gerektiği vurgulandı.

AB Komisyonu, Türkiye'ye yönelik olarak hazırlanması öngörülen belgelerden “Türkiye İçin Katılım Müzakereleri Çerçevesi Taslağı”nı 29 Haziranda açıkladı. Taslakta, müzakereleri düzenleyen genel ilkeler, müzakerelerin içeriği, müzakere prosedürleri ve müzakere başlıklarına ilişkin taslak liste yer aldı.

Komisyonun Türkiye'ye yönelik hazırlaması öngörülen “Sivil Toplumlar Arasındaki Diyaloga İlişkin Tebliği” de bu taslakla birlikte açıklandı.

Temmuz ayıyla birlikte İngiltere, AB dönem başkanlığını Lüksemburg'dan devraldı.

AB dışişleri bakanlarının 18 Temmuzda Brüksel'deki toplantısında, genişlemeden sorumlu Komisyon üyesi Olli Rehn, Türkiye'nin üyelik müzakerelerine yönelik çerçeveyi belirleyen Komisyon önerisini Konseye sundu. Ancak, Türkiye'nin Gümrük Birliğini 10 yeni üyeyi kapsayacak şekilde genişletecek olan protokolü henüz imzalamaması nedeniyle çerçevenin tartışılması 1-2 Eylülde yapılacak gayri resmi Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi toplantısına bırakıldı.

TÜRKİYE EK PROTOKOLÜ İMZALIYOR

Bu toplantının ardından 30 Temmuzda Türkiye, AB ile ilişkilerinin hukuki temelini oluşturan 1963 tarihli Ankara Anlaşmasını, 1 Mayıs 2004 tarihinde AB üyesi olan 10 ülkeyi kapsayacak şekilde genişleten Ek Protokolü imzaladı. Türkiye ile AB dönem başkanı İngiltere arasında mektup teatisiyle yürütülen imza süreci, imzalı metnin, Türkiye'nin Ek Protokolü imzalamasının Protokolde “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak ifade edilen Rum kesimini tanıdığı anlamına gelmeyeceğine yönelik deklarasyonla birlikte gönderilmesiyle tamamlandı.

21 Eylül 2005'te ise AB Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER) toplantısında kabul edilen AB'nin Kıbrıs'a ilişkin karşı deklarasyonu Konsey tarafından onaylandı. Olli Rehn, karşı deklarasyonun “makul ve dengeli” olduğunu açıklarken, deklarasyonda Gümrük Birliğinin uygulanmasının 2006 yılında değerlendirileceği ve müzakerelerin seyrinin bu değerlendirmeden etkileneceği belirtildi.

3 EKİM KARARI

AB dışişleri bakanları 3 Ekimde Lüksemburg'da yaptıkları toplantıda Türkiye ile katılım müzakerelerinin başlamasını kararlaştırarak, müzakere çerçevesine de son halini verdi.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Lüksemburg'da düzenlediği basın toplantısında, Türkiye ile AB arasında müzakerelerin başlamasının, Türkiye'nin yanı sıra AB, bölge ve dünya için tarihi bir olay olduğunu belirtti.

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, 12 Ekimde basın toplantısı düzenleyerek, tarama ve müzakere sürecinin nasıl işleyeceğine ve müzakereleri yürütecek heyete ilişkin bilgi verdi. Oluşturulan idari yapıda 35 başlığın tümünü takip edecek 5 kurum şöyle saptandı: Başbakanlık Müsteşarlığı, AB Genel Sekreterliği, Dışişleri Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve Türkiye'nin AB nezdindeki Daimi Temsilciliği.

20 Ekimde üyelik müzakerelerinin ilk aşamasını oluşturan tarama süreci, bilim ve araştırma alanında düzenlenen tanıtıcı tarama ile başladı. Toplantıya Dışişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı temsilcilerinden oluşan 30 kişilik Türk ekibinin yanı sıra Hırvatistan heyeti de katıldı.

“Eğitim ve Kültür” başlığındaki tarama toplantısı 26 Ekimde yapıldı.

9 Kasımda AB Komisyonu, Türkiye'ye yönelik 2005 yılı İlerleme Raporu ve Katılım Ortaklığı Belgesini açıkladı. 2005 yılı İlerleme Raporu, bir önceki İlerleme Raporundan bu yana Türkiye'nin siyasi ve ekonomik kriterler ile müktesebat uyumu alanlarında kaydettiği ilerlemeleri ve eksiklikleri ortaya koydu.

15-16 Aralık 2005'te düzenlenen AB zirvesinin en önemli gündem maddesi 2007-2013 dönemini kapsayan bütçe tartışmaları oldu. AB liderleri uzun tartışmalar sonucu bütçe üzerinde anlaşmaya vardı.

kaynak:www.hürriyet.com
Old 11-09-2006, 01:20   #5
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

2006 YILINDAKİ GELİŞMELER

Avusturya, yeni yılın ilk günleriyle birlikte AB dönem başkanlığını İngiltere'den devraldı.

AB ile katılım müzakerelerinin ilk adımı niteliği taşıyan tanıtıcı tarama toplantılarının sekizincisi 16 Ocakta “Malların Serbest Dolaşımı” faslında başladı. Türkiye 20 Ocakta Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik yeni planı İngiltere Dış İşleri Bakanı Jack Straw'un KKTC, Kıbrıs ve Türkiye ziyareti öncesinde, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a sundu. Annan'ın inisiyatif alması istenen bu planda, Türk limanlarının Rumlara açılması karşılığında KKTC'ye izolasyonların kaldırılması istendi.

Tarım ve Kırsal Kalkınma faslındaki ayrıntılı tarama toplantısı 20-23 Ocakta, Malların Serbest Dolaşımı faslındaki ayrıntılı tarama toplantısı 20-24 Şubatta ve Fikri Mülkiyet Hukuku konusunda ayrıntılı tarama toplantısı 2-3 Martta Brüksel'de yapıldı.

Türkiye-AT Ortaklık Komitesinin 114. toplantısı Mart sonlarında Brüksel'de düzenlendi. Toplantıda siyasi ve ekonomik kriterler ile Gümrük Birliği konuları ele alındı.

Mart ayı boyunca ayrıca İşletme ve Sanayi Politikasıyla ilgili tanıtıcı tarama toplantısı,M ali Hizmetler alanında tanıtıcı tarama toplantısı ve Balıkçılık alanındaki ayrıntılı tarama toplantıları yapıldı. Çevre alanındaki tanıtıcı tarama toplantısı ise 3-11 Nisanda düzenlendi.

12 Nisanda Reform İzleme Grubunun 14 Mart 2006 tarihli toplantısında alınan kararlara dayanan 9. Reform Paketi, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından açıklandı.

Reform Paketinde, kamu denetçiliği kurumu tasarısı, sayıştay kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı, özel öğretimler kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı, vakıflar kanunu, iskan kanunu tasarısı, idari usul kanun tasarısı, idari yargı usulü tasarısı, siyasi etik komisyon kurulmasına dair tasarı, siyasi partilerin finansmanına dair kanun tasarısı, askeri mahkemelerin kuruluşu ve yargılama usulü kanununda değişiklik ve yapılması öngörülen idari düzenlemeler başlıklarına yer verildi.

Enerji Politikası alanında tanıtıcı tarama toplantısı 15-17 Mayıs, Mali Kontrol alanında tanıtıcı tarama toplantısı ise 18 Mayısta yapıldı.

Başmüzakereci Babacan, 8 Haziranda düzenlediği basın toplantısında tarama sürecine ilişkin bilgi vererek, o güne kadar çevre faslı da dahil olmak üzere 18 fasla ilişkin ayrıntılı tarama çalışmalarının tamamlandığını açıkladı. Babacan, 35 fasla ilişkin bütün tanıtıcı ve ayrıntılı taramaların 13 Ekim 2006'da tamamlanacağını bildirdi.

FİİLİ MÜZAKERELER 12 HAZİRAN 2006'DA BAŞLADI

AB ile fiili müzakereler Rumların tüm engelleme çabalarına karşın dün başladı. Bilim ve araştırma başlığı Rumların itirazlarına rağmen açılıp kapandı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tartışmalı geçen toplantıların ardından, “Yapamayacağımız tek şey Kıbrıs konusunda tavizdir” dedi.

Türkiye-AB fiili müzakereleri 12 Haziranda Rum kesiminin vetosu nedeniyle sancılı geçen bir sürecin ardından başladı. Bilim ve araştırma başlığıyla ilgili müzakereler, Lüksemburg'da gidişi son ana kadar netleşmeyen Dışişleri Bakanı Gül'ün katıldığı toplantıda açılıp kapandı.

Lüksemburg'daki AB Dışişleri Bakanları toplantısında, Rum yönetiminin itirazları aşılarak, müzakerelere ilişkin ortak tutum belgesi üzerinde uzlaşmaya varıldı. AB ve Türkiye ilişkilerinin en önemli karar organı Ortaklık Konseyi toplantısından sonra yayımlanan tutum belgesinde, reform sürecinin yavaşladığı görüşü dile getirildi, reformların yaşama geçirilmesi için daha çok çaba gösterilmesi çağrısında bulunuldu.

Dışişleri Bakanı Gül, “Kıbrıs konusu yüzünden Türkiye-AB ilişkilerinin gereksiz bir şekilde zehirlenmesine izin vermemek gerektiğini” söyledi.
kaynak:www.hürriyet.com
Old 11-09-2006, 01:49   #6
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan Uluslararası hukuk ve iç hukukumuz

Sizden sabırla yazılanların hepsini okumanızı rica ediyorum.Bu konuyu açmaktaki amacım AB'ye girelim mi girmeyelim mi gibi gereksiz bir konuyu tartışmak değil.Önemli olan uluslararası hukuk camiasına kendimizi kabul ettirebilmek için yaptığımız yeniliklerdir.Birçok alanda kanunlarımız AB'ye uyum süreciyle alakalı olarak revizyona uğradı.Bu süreç halende devam etmektedir.Tartışılması gereken konu kanunlarımızda yapılan değişiklikler hukuk düzenimiz için ne derece faydalı olabilir?Başka revise edilmesi gerekn alamlar hangileridir?En önemlisi bunun için biz ne yapabiliriz.Saygılar
Old 23-02-2007, 00:11   #7
Envanter

 
Varsayılan

avrupa birliğinin türkiyedeki yasaların değiştirilmesindeki amacının yine türk halkına daha faydalı olacağı için değiştirildiğini düşünmüyorum.
madem değiştiriliyor. neden peki? yetersiz mi? eğer yetersiz ise bu kararı neden yasama organı vermiyor? yasam organı neden türkiye için avrupa birliğinin verdiği kararla bu yasaların değiştirilmesini yine avrupa birliğinin isteğiyle uyguluyorda kendisi bu yetersizliği göremeyip dış müdahaleye gerek kalmadan müdahale etmiyor.
türkiyeye avrupa birliği ülkelerindeki hiç bir ülkeden şimdiye kadar ekonomik yönden hukuksal yönden katkıları olmamıştır.
avrupa birliği standartlarından bahsedilmiştir bu standartların çoğu ekonomik boyutta aslında. yani türkiyenin bel kemiği olan yasaları evirtip çevirtebilme şansını kullanıyor bu standart uyumu yasaları konusu altında.
Old 24-02-2007, 01:30   #8
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

Zaten AB'nin yasalarımızı bizim iyiliğimiz için değiştirmemizi istediklerini düşünmüyoruz.Bu konuda hepimiz hem fikiriz yani.Benim anlatmak istediğim kanunları değiştirmemizdeki amaç her ne kadar AB'nin gözüne girmek olsada
sonuçta kanunlarımız güncelleşiyor ve bu da hukukmuz açısından faydalı oluyor .Tabi bu süreç sebebiyle değişen her kanun lehimize olmuyor.Ama bir çok düzenlemenin amaç ne olursa olsun işimize yaradığını düşünüyorum.En azından bu sayede kanunlarımız dilimize uygun hale geliyor.Bu faydalarından sadece küçücük bir örnek...
Old 24-02-2007, 17:49   #9
Envanter

 
Varsayılan

Ama bir çok düzenlemenin amaç ne olursa olsun işimize yaradığını düşünüyorum.
kelime oyunları oynamak cümlelerin uzamasına neden olacak ama amacın her türlüsünün fiilen bizlere hangi boyutlarda fayda getireceği tartışılır. kanunlarımızın dilimize uygun hale gelmesi mutlaka iyi birşeydir. bunun getirisi varsa gideride olacaktır. bir hukuk sitesindeyiz konu itibariyle olayın başka boyutlarda da gelişmesi muhtemel ve kaçınılmazdır. siyasal boyutunun da önemi en az hukuksal olması kadar gereklidir.
ortada uzun vadeli uluslararası ve yurtiçi çıkarlarımızın hesaba katılmasıda tartılmayacak kadar önemlidir. hukukumuz uluslararası hukuktaki gelişmeleri yakalamk açısından kendi birtakım değerlerimizin ( ekonomik ambargo çoğrafi stratejinin daha fazla kontrol altına alınması uluslarası yargı mahkemelerinde Türkiyenin soz hakkı ...) daha fazla baskı unsuru oluşturması kaçınılmazdır. kısacası bir takım teknik siyasi ve hukuksal gelişmeleri takip etmek ve yakalamak adına ülkemizin hukukçularına ve siyasetçilerine sanıldığından daha fazla sorumluluk arzetmektedir.
Old 25-02-2007, 19:42   #10
Envanter

 
Varsayılan

Tabi bu süreç sebebiyle değişen -her kanun lehimize olmuyor.-Ama bir çok düzenlemenin -amaç ne olursa olsun -işimize yaradığını düşünüyorum.
Pınar Hanım yukarıdaki cümleyi açarmısnız. ben bir şey anlamadım örneklermisiniz
amaç kötü olsada işimize nasıl yarayacak ve değişen her kanun lehimize olmuyor diyorsunuz. bu cümleler bana çelişkili geldi. iyi ama kötü. arz ederim
Old 25-02-2007, 21:50   #11
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

Demek istediğimi tam olarak ifade edemedim galiba..Amaç kötü olsada sonuçta kanunlarımızın değişmesi işimize yarıyor derken şunu kastettim:Örneğin;Türk Ceza Kanunu'muz AB'yle uyum sürecinde olmamız sebebiyle değiştirildi.Amaç AB'nin bize verdiği direktifleri yerine getirmek..Ama bu kanunumuzun zaten yıllar öncesinden değiştirilmesi gerekiyodu.Tabiki bu kanunumuzun da diğer kanunlarımız gibi aksayan yönleri var.Ancak eskisine nazaran yenisinin ne derece iyi olduğunu tartışmaya bile gerek yok..Yani hangi amaç için değiştirildiği bir yana önemli olan kanunumuz eskisine göre daha iyi mi?EVET. Anlatmak istediğim bundan ibaret..Değişen her kanun lehimize olmuyor derkende şu anki anlattıklarımla çelişmedim.Bilakis AB'ye uyum amaçlı kanunları değiştirirken kimileri lehimize oluyor bu iyi bir şey ama aleyhimize olanlarda var dedim.Hangilerinin aleyhe olduğunu da herkes kendisi takdir etsin..Sanırım şimdi anlaşıldım.Saygılar...
 


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
fiili taksim ve şufa Av.Ufuk Meslektaşların Soruları 13 11-04-2007 09:29
5 yıl fiili hizmet sonucu emekli sandığı yetim maaşı Av.Ufuk Meslektaşların Soruları 1 15-12-2006 10:15
İade kararından sonra... AV.SERTANn Meslektaşların Soruları 9 06-11-2006 20:01
Uluslararası Hukukda Saldırı Fiili bevrim Hukuk Soruları Arşivi 1 10-03-2002 19:18
Türk Vergi Hukukunda Mal Beyanında Bulunmama Fiili Ve Hapsen Tazyik Yaptırımı Admin Hukuk Haberleri 0 11-08-2000 20:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,24705601 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.