Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kadının Toplumdaki Yeri

Yanıt
Old 15-01-2015, 13:47   #1
Gemici

 
Varsayılan Kadının Toplumdaki Yeri

Toplumların kadına verdikleri değer, toplumdan topluma, çağdan çağa değişmektedir. Kadının toplumdaki yerini belirleyen etmenler sadece kadına yönelik, kadını ilgilendiren konulara yönelik değildir elbette. Kadına verilen değer toplumun diğer fertlerine gösterdiği değerin kadına yansımasıdır. Kadına erkeklere tanıdığı hakları tanımayan bir toplum, toplumu oluşturan diğer bireylere de, örneğin çocuklara, belirli hakları vermez.
Buradaki 'kadına verilen değer' ifadesinden kasıt kadına ana, bacı, eş, çocuklarımızın anası olarak verilen değer değildir elbette, kadını erkeklerle eşit hakların sahibi olarak görmektir.
Kadının toplumdaki yerini belirleyen olayların en belirgin örneklerinden birisini geçtiğimiz pazar günün gerçekleşen 44 devlet ve hükumet başkanının katıldığı Paris yürüyüşünde gördük. 44 Devlet ve Hükumet başkanı göstericilerin önünde yürürken resimleri çekilmişti.
Yürüyüşe katılan Başbakanımız şu açıklamada bulunmuş: 'Çok rahasızdım. Ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın o resimde olması lazımdı. Katıldığım için birçok lider gelip beni tebrik etti' (Hürriye Almanya Baskısı 14.01.2015)

Aynı Yürüyüşe Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de katıldığını dünya basınında baş sayfalardan verilen söz konusu resimde görüyoruz. Bayan Merkel Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ile kolkola göstericilerin ön safında yürüyor. Sayın Davutoğlu ile Hollande arasında üç kişi var ve bu üç kişiden birisi Bayan Merkel.
Aynı resmi ve haberi „HaMevaser“ adlı tutucu Yahudi Gazeteside okuyucuları ile paylaşmış. Söz konusu gazetenin yayınladığı resim ile diğer medyanın yayınladığı resim arasında ufacık bir fark var: „HaMevaser“ in resminde Bayan Merkel yok. Başbakanımız ile Hollande arasındaki kişi sayısı ikiye inmiş.
Alman basınının konu hakkındaki yorumu şu: „HaMevaser“ aşırı tutucu bir ortodoks gazete. Alman basınındaki haberlere göre bu gazete kadın resmi yayınlamıyormuş, gazetede bir kadın ismi bile yanınlanmıyormuş, ahlaka aykırı olduğu için.
Gazetenin yazı işlerine Merkel'in resmini neden kestiklerini sorarsanız, olası cevaplar şöyle olur herhalde:
Kültürümüzde,..... yoktur!
Kültürümüz,....... cevaz vermez!
Örf ve adetlerimiz,.....elvermez!

Cevaplar hiçte yabancı değil nedense.

İsteyen alttak linkten söz konusu resimlere ulaşabilir:
http://www.bild.de/politik/ausland/p...9238.bild.html

Saygılarımla
Old 16-01-2015, 13:25   #2
Gemici

 
Varsayılan

Bugünkü Hürriyetin Avrupa baskısının 5.ci sayfasında şu haber var:
Kadın Şiddete Karşı Yalnız.
Haberde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 6 yıl aradan sonra bir aile içi şiddet araştırması yaptırdığı, ama araştırmanın sonuçlarını basınla paylaşmadğı belirtiliyor. Hürriyetin sonuçlarını elde ettiğini belirttiği araştırmaya göre kadına karşı şiddetin nedenlerini kadınlar şöyle sıralıyormuş:
* Erkeğin aile ile sorunu: %33
* Ekonomik sıkıntı/zorluk: %27
* Erkekle ilgili nedenler: %28
* Erkeğin kötü alışkanlığı %12
* Kadınla ilgili nedenler: %24
* Özel bir nedeni yok: %12
* Çocuklarla ilgili sorunlar:%10

Belirtilen nedenler başka ülkelerde de, örneğin Almanyada da var:
Almanyadaki,
* Erkeğin de aile sorunu var,
* Almanyada da ekonomik sıkıntı/zorluk çeken erkekler var,
* Almanyada da erkeklerin sorunları, belki de Türkiyedekinden daha çok sorunları var,
* Almanyadaki erkeklerin de kötü alışkanlıkları var,
* Almanyadaki kadınların da sorunları var,
* Almanyada da özel bir neden olmadan aile içi anlaşmazlık ve sorunlar var,
* Alman ailelerin de çocukları ile ilgili sorunları var.

Tüm bu saydıklarıma rağmen Almanyada kadına karşı şiddet ve öldürme eylemleri Türkiye ye oranla çok daha az. Yok değil ama oran olarak az. Ayrıca Almanyadaki kadın cinayetlerinin ekseriyetinin faili ve kurbanı Türkler ve diğer müslüman ülkelerden gelen kişiler.

Kadına karşı şiddeti ve kadın cinayetlerini incelediğimizde olayların fazla derinine inmeden bile bu türden olayların belirli toplumlarda daha çok yaygın olduğunu görmek hiçte zor değil. Tüm sorumluluğu erkeklere veya kadınlara yıkmak kadına karşı şiddetin ve kadın cinayetlerinin kaynağına inmemize yetmiyor.
Kendi kendimize sormamız gereken sorular şunlar:
* Kadına karşı şiddetin kaynağı nedir?
- Toplum mu, saldırgan ve şiddete yatkın kişiler/failler mi? Bunlarsa neden saldırganlaştılar? Şiddete yatkın oluşları genetik mi, toplumsal ve ailevi yapı mı?
- Kendilerini şiddete karşı korumaktan aciz olan veya aciz bırakılmış kadınlar/kurbanlar mı?
- Kadınları şiddete karşı aciz ve yalnız bırakanlar kimlerdir? Toplum mu? Yargı mı? Politika mı? Yasakoyucu mu?
- Kol kırılır yen içinde mentalitesi ile olaylara bana ne diyerek göz yumanlar mı?
- Yoksa kültür ve fıtrat mı?

Saygılarımla
Old 23-01-2015, 17:31   #3
Gemici

 
Varsayılan

Sizler geceleri uyuyamayınca ne yaparsınız bilmiyorum? Herkesin kendisine göre bir metodu olsa gerek; Bazıları koyun sayar, bazıları uyku hapı alır. Ben genelde kalkıp televizyonu açar ve yeniden uykum gelinceye kadar izlerim.
Bundan birkaç gün önce de aynı durum oldu. Gece saat üçtü zannedersem. Televizyonda Maria von Welser adındaki bir gazeteci ile bir söyleşi vardı. Bayan von Welser 'Wo Frauen nichts Wert sind'(Kadınların değersiz olduğu yer/yerler)adlı kitabını tanıtıyordu.
Bu gün gidip kitabı aldım. Fırsat buldukça kitaptan bazı bölümleri burada THS katılımcıları ile paylaşacağım.
Bugünlük kitabın ön ve arka sayfalarındaki tanıtma yazılarına değinmek istiyorum.
Arka sayfa da şu başlık var:
Es passiert jeden Taf und überall
(Hergün ve her yerde cereyan ediyor).
Nedir peki bu her gün ve her yerde cereyan eden?
Cevap:
Kadına karşı şiddet ve baskı.
Savaş, açlık ve ahlaki bozukluğun hüküm sürdüğü yerlerde ilk kurbanlar kadınlardır. Kadınlara karşı cinsel saldırı, kız çocuklarının daha doğmadan öldürülmesi, kadınları sünnet ederek cinsel ilişki zevkilerini köreltmek, zorla evlendirmeler, kadın ve kızların savaş esiri olarak pazarlarda satılması türünden eylemler dünya gündemini meşgul eden konuların başında geliyor.
Kitabın iç kapak sayfasında Kadına karşı şiddetin kültürell ve dini bir folklor olarak değerlendirilemiyeceği, kadına karşı sürdürülen şiddet olaylarının bireysel olaylar değil de bir bütünün parçaları olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve bu sistematik şiddet bir ve baskı altında tutmanın, kadına karşı sürdürülen dünya boyutundaki savaşın bir parçası olduğu belirtiliyor.

Kafama takılan soru: Türkiyede kadına karşı işlenen aile içi ve aile dışı şiddet eylemlerini bireysel olarak mı yoksa toplumsal olarak mı değerlendireceğiz?

Saygılarımla
Old 27-01-2015, 12:13   #4
Gemici

 
Varsayılan Anglikan Kilisesi

İngilteredeki Anglikan Kilisesi Church of England ilk olarak bir kadını, iki çocuk annesi Libby Lane'ı, piskopos olarak seçmiş. Bir kadının piskopos olması tarihi bir adım olarak nitelendiriliyor İngilterede .
Bu kilisede kadınların rahip/rahibe olarak kilisede görev almalarının tarihi bundan yirmi yıl kadar öncesine dayanıyor.
Piskopos olmaları daha yeni. Medyada çıkan haberlere göre daha 2012 senesinin kasım ayında kadınların piskopos olmalarını öngören bir yasa tasarısı red edilmiş. Bu red tarihinden kısa bir süre sonra, yüzyıllarca bir tarihi geçmişi olan bir kilisede, bir kadının piskopos olması hızlı bir gelişimin habercisi mi dersiniz?
Aynı kilisenin dünyada başta İrlanda, ABD, Avusturalya, Yeni Zelanda ve Küba başta olmak üzere 20 ile 30 arası piskoposu varmış.

Saygılarımla
Old 28-01-2015, 14:09   #5
Gemici

 
Varsayılan Kadına Karşı Şiddet: Almanya, 08000 116 016 nolu Telefon Hattı

Hürriyetin bugünkü Yurtdışı baskısında gazetenin Berlin Temsilcisi Celal Özcan'ın Almanya Aile Bakanı Manuela Schwesig ile yaptığı bir söyleşi var.
Söyleşide'Aile içi Şiddet' konusunda şunlar belirtiliyor:
* Avrupa Birliği araştırmalarına göre Almanya'da her üç kadından birisi fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalıyormuş,
* Bakan bu kadar kadının şiddete maruz kalması ve onların üçte ikisinin yardım talebinde bulunmasının o nu çok etkilediğini belirtiyor ve ekliyor 'Çünkü birilerinin onlara yardım edeceğine inanmıyorlar veya korkuyorlar veya utanıyorlar. Ama dövülen kadınlar değil, döven suçlu erkekler utanmalı'
* Bayan Schwesig Almanyada şiddet gören Türk kadınlarının oranının yüzde 38, Almanyadaki ortalamanın ise yüzde 25 olduğunu belirtiyor ve ekliyor 'Bu rakam şunu gösteriyor, bizim Türk toplumuyla bu konuyu nasıl gündeme getiririzi konuşmamız lazım. Daha çok sebepleri ele almalıyız. Ayrıca bizim Almanya'da şiddet uygulayan suşlula için de danışma yerlerimiz var. Dövenlere de yardım etme imkanı bulunuyor. Aile içi şiddet tabu olmamalı. Bu tabuyu kırmalıyız. Bu, aynı zamanda Türk toplumuna düşen bir görev'

Aile içi şiddete karşı telefon hattı:
Almanya'da 2013 yılının mart ayından beri faaliyet gösteren bir yardım telefonu var. Bu hatta Almanya'nın her yerinden, günün her saatinde ve kesintisiz olarak, ulaşma olanağı var. Telefon Almanca bilmeyenler için veya derdini anlatamıyacak kadar yeterli Almancası olmayanlar için 15 dilde tercümanla hizmet veriyor. Bu 15 dilin arasında Türkçe'de var.
Şiddete maruz kalan kişilerin yanında, o kişilere yardım etmek isteyen kişiler ve şiddete maruz kalanların yakınları ve akrabaları da telefon edebilir.
Yardım hattına ilk yılda 47 bin telefon gelmiş ve bunlarına yarsına yardım edilmiş. Bakan'ın ifadesine göre.

Telefon Hattı: 08000 116 016

Saygılarımla
Old 31-01-2015, 00:28   #6
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
DİYARBEKİR KALESİNDEN NOTLAR
VE
ADİLOŞ BEBENİN NİNNİSİ
...
Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü...

Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü...

Bu, namustur
Künyemize kazınmış,
Bu da sabır,
Ağulardan süzülmüş.
Sarıl bunlara
Sarıl da büyü...
Ahmed Arif

Çocuklar en değerli varlıklarımızdır. Canları acıdığında, hasta düştüklerinde yeniden iyileşmleri ve acılardan ve dertlerden arınmış bir şekilde büyümeleri için elimizden gelen herşeyi yaparız. Birisi çocuklarımıza kötülük yaptığında, onlara bir zarar verdiğinde hemen yardımlarına koşarız. Çocuklarımzla beraber bizler de acı çeker üzülürüz.

Durum böyle olunca da Almanyanın Darmstadt kentinde 19 yaşındaki kızını boğarak öldüren Pakistan asıllı babayı ve ona yardımcı olan anneyi anlamak zorlaşıyor. Haberlere göre Alman vatandaşlığına geçmiş olan kız ailenin istemediği kendi istediği bir erkekle evlenmek istiyormuş. Aile bu evliliğe karşı imiş.
Nasıl izah edeceğiz peki şimdi bu cinayeti?
Kim suçlu?

Canavar ruhlu baba mı?

Canavar babaya yardımcı olan canavar ruhlu anne mi?

Canavar ruhlu babaya karşı koyamayıp kendisini ona yardımcı olmak zorunda gören anne mi?

yoksa,

İnsanı, katılaşmış birtakım kalıplar içine hapsetmeye çalışan onları arzuları, istekleri, kendisine göre düşünce yapıları olan bireyler olarak kabul etmeyip de, belirli kalıplaşmış ritüellere uymak zorunda bırakan örf ve adetler daha doğrusu genel olarak kültür diye adlandırdığımız mefhum mu? Ve bu kültürü fertlerinin hayatı pahasına yaşatmaya çalışan toplum mu?

Söz konusu anne ve baba kızlarını hiç mi sevmediler?

Eğer Sevdilerse neden baba bu sevgiye rağmen kızını boğarak öldürdü? Anne ona neden yardım etti?

Sevgiden daha etkili olan bu güç nedir?

Saygılarımla
Old 02-02-2015, 02:07   #7
Gemici

 
Varsayılan İş Hayatında Kadın

Almanyada, çalışan kadınlar işgücü piyasasını ele geçiriyor. Bu haber haftalık Spiegel dergisinin internet sayfasından alınma. Habere göre Deutsche Institiut für Wirtschaftsforschung (DIW)= Alman Ekonomie Araştırma Enstitüsü, yaptığı bir araştırmada 1995 yılından bu yana çalşan kadınların oranında yüzde 10luk bir artış olduğunu saptamış. 1998 - 2004 yılları arasında çalışan erkek sayısında bir azalma olmuş. 1995 ten şimdiye kadar çalışan erkek sayısında yüzde 1 lik bir fazlalık var. 2013 yılında tüm çalışanlarda kadın oranı yüzde 46 imiş. Bu araştırmadan çıkan sonuç: çalışan kadın oranı artraken çalışan erkek oranında bir azalma var.

DIW işgücü piyasası uzmanı Brenke kadın çalışanların sayısının artmasını ön planda eğitime bağlıyor. Uzman ikinci bir etken olarak kadınların ekonomik bağımsızlıklarına kavuşmak için çalışma yaşamına yöneldiklerini belirtiyor. Diğer bir etken, erkeklerin çalışma alanı olan klasik endüstri işyerlerinin yavaş yavaş azalması, buna karşılık kadınların tercih ettiği sağlık, sosyal, eğitim ve öğretim alanlarındaki iş yerlerinin çoğalması.

Saygılarımla
Old 03-02-2015, 14:57   #8
Gemici

 
Varsayılan Otuz İki Kısım Tekmili Birden

'Otuz iki kısım tekmili birden' çocukluğumdan kalan bir deyim. Bir 'payton'(fayton)un arkasına kocaman bir film afişi asılır ve hoparlörden otuz iki kısım tekmili birden anonsu altında filmi tanıtılır ve şehrin mahalleleri dolaşılırdı. Filmler genelde aşk, macera ve heyecan filmleri olarak tanıtılırdı.

Mardinden kaçan bir çiftin İstanbul-Esenler Otogarında öldürülmesi haberini okurken aklıma takıldı medyanın otuz iki kısım tekmili birden çığırtkanlığı geldi; Medyamız hem Mardindeki hem de İstanbuldaki haberci ordusunu seferber ederek aşk macera ve heyecan dolu olayın ıcığını cıcığını ortaya çıkarmış; Çıkarmış ta nolmuş derseniz. Birbiri ile çelişen bilgilerden oluşan bir aşk, heyecan ve macera hikayesi çıkmış ortaya. İsteyen araştırabilir.

Birkaç alıntı:

1. Bebeğini bıraktı, baldızını kaçırdı!
Şok iddia! Kayınpederini arayıp 'kızının bedeli ne kadar? 10 bin lira mı, 20 bin lira mı?' diye sordu. Aile kaçırılan kızlarına tecavüz edildiğini de ileri sürüyor. Esenler Otogarı'nda meydana gelen olayın görüntüleri de ortaya çıktı.

2.‘İnfazdan kaçtılar’
Otogar’da öldürülen Hamdullah Ayaydın’ın baldızı C.İ. ile 2 ay önce kaçtıkları, aileleri, “affedeceğiz” deyince geri döndükleri öne sürüldü. Ancak öldürüleceklerini anlayan çift, yeniden kaçmaya karar verdi. C.İ.’nin 3 erkek kardeşi ile 3 kuzeni, çiftin izini İstanbul’a kadar sürerek saldırıyı gerçekleştirdi.
3.
İstanbul Otogarı’nda öldürülen Ayaydın’ın kayınpederi:
Damadım baldızını kaçırdı
. İstanbul Esenler Otogarı’nda dün Mardin’den gelen otobüste iner inmez bıçaklı saldırıya uğrayarak öldürülen 25 yaşındaki Hamdullah Ayaydın’ın yanında bulunan ve yaralanan baldızı 19 yaşındaki C.İ.’nin ailesi şoke olduklarını söyledi. Kayınpeder Sabri İ., damadı Hamdullah Ayaydın’ın evine gelerek kızı C.İ.’yi ablasına yardımcı olması bahanesiyle Kızıltepe’ye götürdüğünü ve sonra da kaçırdığını söyledi.
4.
“Yasak aşk” töre kurbanı oldu
Mardin'den İstanbul'a kaçan iki sevgili dün sabah otogara adım atar atmaz akrabaları tarafından bıçaklı saldırıya uğramıştı. Olayın altından yasak aşk çıktı

5. Otogardaki cinayette öyle bir detay ortaya çıktı ki!
İstanbul Esenler Otogarı’nda dün öldürülen Hamdullah Ayaydın’ın baldızını kaçırdığı öne sürüldü.
6. Baldız cinayetinde cenaze ortada kaldı
Mardin’den geldikleri İstanbul otogarında 5 kişinin defalarca bıçaklayıp öldürdüğü Hamdullah Ayaydın’ın ailesi, cenazeyi istemedi.
7. Evlenmek için kaçan kız ve oğlan otogarda bıçaklandı: 1 ölü, 1 yaralı
SON SÖZÜ 'AŞKIM' OLDU
4 kişinin gençleri bıçakladığını söyleyen görgü tanıkları, "İçlerinden birisi 'burada burada' diye bağırmaya başladı. Saldırganlar, gençleri yere yatırıp bıçakladı. Genç kız, adama sarılıp 'aşkım' dedi. Çok kötü bir olay." diye konuştu.

Yoruma gerek varmı bilemiyeceğim?

Herşeye rağmen kısa bir eklenti. Haber başlıkları ve haberlerde geçen Şok iddia! ve C.İ.’nin ailesi şoke olduklarını söyledi ifadeleri toplumun aynadaki bir yansıması olan medyamızın, dolaylı olarakta toplumumuzun, bu türden olaylara bakış açısını belirgin bir şekilde gözler önüne seriyor.

* Cinayeti şok olay olmaktan çıkarıp bir kişinin baldızını kaçırması veya kayınpederine para teklif etmesi iddiasını şok olay olarak algılıyoruz. İnsan hayatı bedava.
* C.İ'nin ailesi neden şoke olduklarını belirtmemiş. Damatları öldürüldüğü için mi, kızları bıçak darbelerine maruz kaldığı için mi, kızları ve damatları kaçtıkları için mi, kızları ölmediği için mi şoke olmuşlar?

Toplum ve medya bu türden olaylara şimdiki gibi yaklaştığı sürece birileri daha çok şoke olurken diğerleri canından olur.

Medyamızın süsleyip püsleyerek önümüze sürdüğü masalı sindirip, açık artırma üsülü 2 den 6 ya kadar değişen saldırgan sayısı üzerindeki düşüncelerimiz toplayıp, Şoke olmuşluğumuzdan'da kurtulup normal düşünmeye başladığımızda kendi kendimize sormamız gereken sorular:
Bu olayın kurbanları kimlerdir, gerçek failleri kimlerdir?
Ölenler ve öldürenler belli (değilse bile yakında ortaya çıkar) elbette.
Öldürtenler kim peki?
Sadece aile mi?
'Canavar aile' mi, yoksa ....?

Saygılarımla
Old 04-02-2015, 12:55   #9
Gemici

 
Varsayılan Müminlere Direktifler!

Almanyada şu sıralar bir inanç kavgası sürüyor. Bir inanca göre Müslümanlık Almanyaya ait değildir, Batı dünyasının Müslümanlığa karşı korunması gerekir; Bu inancın taraftarları „Patriotische Europäer gegen die Islamisierung des Abendlandes (Pegida) (Avrupa’nın İslamlaşmasına Karşı Avrupalı Yurtseverler) adı altında uzun süredir her pazartesi yürüyüşler düzenliyorlar. Merkezleri Dresden şehri. Dresdendeki gösterilere 15-20 binin üzerinde katılım var. Bu inancın eski DDR (Demokratik Alman Cumhuriyeti) sınırları içindeki Dresden'den başka şehirlerde taraftarı var. Eski Batı Almanyada fazla taraftarı yok Pegidanın. Diğer inanç grubu, Müslümanlık Almanyaya aittir diyor ve Pegida'ya karşı demeçler verip yürüyüşler düzenliyor; Bu grupta başta Başbakan Merkel ve eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff olmak üzere Almanyanın demokratik kesimleri ve Almanyanın yabancı işgücüne ihtiyacı olduğunu düşünen işverenler var. Münihte iki gün önce kentteki dini kuruluşların (Hıristıyan, Yahudi ve Müslüman), ortaklaşa düzenledikleri bir ışık zinciri eylemine 15 bin kişiden fazla katılım oldu. Bu kuruluşların içinde DİTİB ve Alevi dernekleri de vardı.

Bu bilgileri vermemin sebebi bazı Müslüman kuruluşların Pegida'yı haklı çıkarırcasına sergiledikleri, demokratik değerlere ve kadın erkek eşitliğine karşı davranışları. Ve Almanyanın Başşehri Berlindeki Al-Nur-Moschee(nur camisi) nin imamının insana Pegida haklıdır dedirtecek vaazı (http://www.focus.de/politik/deutschl...d_4447933.html). Vaaz Arapça. İnternetteki video İngilizce altyazılı. Vaazı yayınlayan Focus dergisi vaazın içreiğini şöyle veriyor:

'Kadın kendisini güzelleştirmelidir. Evini yeni çiçek açan bir bahçeye çevirmelidir ki kocası kendisinden cüzzamlı bir hastadan veya bir aslandan kaçıyor gibi kaçmasın. Kadın kocasının evine, kocasının müsaadesi olmadan kimseyi almamalıdır. Ve evi müsaadesiz olarak terketmemelidir ve kendi evinden başka yerde gecelememelidri, ailesinin evinde bile. Kadın kocasının müsaadesi olamdan çalışamaz. Eğre koca kadının çalışmasına izin veriyorsa yumuşak bir mizaca sahiptir demektir. Genelde kadın kocasının evine bağlıdır. Evde kalmalı ve çocuklarına ve kocasına bakmalıdır. Yemek pişirmeli ve evi temizlemelidir.

Kadın kocası kendisi ile beraber olmak istediği zaman buna karşı çıkmamalıdır. Beraber olmamak için bahanler aramak yanlıştır. Bir hadise göre kocası kendisi ile beraber olmak istediğinde uyuyormuş gibi davranan kadını melekler lanetler, kadın gözlerini açıncaya kadar.
Kadın adet görse bile bu kocanın cinsel zevk almasına mani değildir. Bu durumda mahrem yerler tabudur. Bu tabuya uymak için mahrem yerlein bir peştemalla kapatılması gerekir. Kadın vücudunun diğer yerleri bu durumda bile erkeğin zevk almasına açıktır'.

Habere göre Verfassungsschutz (Anayasayı Koruma Teşkilatı) imamı kontrol ediyormuş.
Old 07-02-2015, 13:49   #10
Gemici

 
Varsayılan Paralel Toplum

Ehrenmord (Namus Cinayeti) kavramının Almanca diline yerleşmesinde Hatun Sürücü cinayetinin büyük payı var. Hatun Sürücü bundan 10 yıl önce 07. Şubat 2005 tarihinde kardeşi tarafından başına üç kurşun sıkılarak, Berlinde sokak ortasında öldürülmüştü. Olay Alman kamuoyunu halen meşgul ediyor. Sürücü için bugün öldürüldüğü Berlin'de bir anma toplantısı yapılacak.

Sürücü'nün katli söz konusu olunca Alman basını şunları belirtiyor: 'Aile kızlarının batı yaşamına yönelik özerk yaşamını kabul etmek istemiyordu. Sürücü zorla evlendirildiği eşinden ayrılmış, başörtüsünü çıkarmış ve oğlunu tek başına büyütüyordu. Partilere katılıyor ve elektrik tesisatçısı olarak meslek eğitimi yapıyordu. Cinayet ailenin namusunu temizlemek amacı ile işlenmişti'.

Bu türden olaylar olunca Alman basını belirli durumlarda 'Paralel Toplum' kavramını kullanıyor. Bu Paralel Toplum ifadesi özellikle Berlin için geçerli. Berlinde kendi içine kapalı, Alman kültürüne yabancı, Türkiyedeki toplumsal gelişmeden bile habersiz ve tutucu bir çevre var. Alman toplumu ile fazla 'aldısı verdisi' olmayan bu paralel toplumun en büyük derdi genelde kadınları ve kızları ile olan 'Kültür Çatışması'; Ailedeki tutucu ve baskıcı yaşama dayanamayıp baş kaldıran kadınlar ve kızlar, kurtuluşu kendilerine özgürlükçü ve insan haklarına dayalı bir yaşam tarzı vaad eden batı kültürüne yönelmekte görüyor ve ailenin değerlerini red ediyor. Değerlerini korumak ve ele güne rezil olmamak isteyen aile değerlerine karşı isyan bayrağı açan bu fertlerini yola getirmenin tek çıkar yolu olarak onları cazalandırmayı görüyor.

Samuel P. Huntington'un Türkçeye Medeniyetler Çatışması veya Kültürlerin Çatışması adı altında Türkçeye çevrilen eseri Clash Of Civilizations çatışma alanı olarak dünyayı, devletleri ve kültürleri konu ediniyor. Almanyadaki 'Kültür Çatışması' mevzilerininin sınırları ise aileler içinden geçiyor. Bir tarafta örf ve adete bağlı konserveleştirilmiş geleneksel yaşam biçimi, diğer tarafta insan haklarına ve bireyciliğe dayalı özgürlük istemleri. Ezilen, katledilen ve kendilerine yaşam hakkı tanınmayan ikinciler şimdiki durumda bu kavganın kaybedenleri. Ne zamana kadar mı?
İnsanı kadın erkek, beyaz siyah, küçük büyük, müslüman -hıristiyen - yahudi hindu-budist , dinli dinsiz, zengin fakir ayırımı yapmaksızın sadece insan olark gören ve herkese eşit haklar tanıyan toplumsal bir düşünce yapısı oluşuncaya kadar. Bu oluşuma kadar daha birçokları örf ve adetin ve törenin gazına gelerek birçok canlar alır. Namusunu temizlediği için de itibar görür!
Toplumun katili katil olarak adlandıracağı ve kader kurbanı diye nitelendirmiyecaği günler gelmiyecek değil elbette. Bunun için toplumun aydın kesiminin, yargının ve devlet yöneticilerinin ciddi bir şekilde beraberce çalışması ilk adımı oluşturur.

Saygılarımla
Old 10-02-2015, 18:12   #11
Gemici

 
Varsayılan ‚Cinsel İhtiyaç Ödeneği‘

Bir avukat, ismini merak edenler internette bulabilir, bekar erkeklere cinsel ihtiyaçlarını giederebilmeleri için 75 liralık bir ‚cinsel ihtiyaç ödeneği‘ verilmesini talep etmiş.

Haberi okuyunca ‚Dondurmam Buz Gibi Buz‘ diye başlıyan İstanbul Türküsü geldi aklıma nedense. Ala vişneli dondurmasını öven dondurmacının nakaratı şöyle:

Mini mini hanımlara sevdalı beylere
Parasını almadan tattırmam
Ala vişneli dondurmaaa...

Türküler. Com sitesinden dinliyebilirsiniz.
http://www.turkuler.com/sozler/turku..._gibi_buz.html

75 liralık haftalık ödeneği ile cinsel ihtiyacını karşılayan erkek kedi gibi munisleşip sağa sola saldırmıyacak ve ortalık toz pembe olacakmış gerekçeye göre. Her bekar erkeğe haftalık 75 lira ile kadına karşı şiddeti şıp diye anında kesecekmişiz. Sayın avukatımız Hindistana bu öneri ile gitse büyük rağbet görür herhalde. Erkeklerin, cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için, grup halinde veya tek başlarına kadınlara cinsel tecavüzde bulunmalarının önüne geçmiş olur Hintliler bu uygulama ile.

Türk toplumu bakımından bu talep fazla rağbet görmez. Türk toplumunun derdi herşeyden önce evli erkeklerin eşlerine ve ailelerin kızlarına ve kadınlarına uyguladığı şiddet. Erkek bekar veya evli olmuş, hiç fark etmez. Evlisi eşine evli olmayanı 75 liralık ödeneğini harcadıktan sonra dönüp sevgilisine şiddet uygular.

Talep başka sorulara da yol açıyor elbette. Her bekara genç yaşlı, iktidarlı iktidarsız demeden 75 lira vermek adil bir uygulama olarak kabul görse bile adaletsizliklere yol açar. Ben herkese ihtiyacına göre ödenek verilmesi taraftarıyım. Burada da bir sorunla karşılaşıyoruz. İhtiyacı ölçme sorunu. Kimin ne kadar ihtiyacı olduğunu nasıl tesbit edeceğiz?
Cevaplandırılması gereken diğer sorular:
• ‘cinsel ihtiyaç’ ödeneğinin gerçekten bu ihtiyacı gidermeye yönelik harcanıp harcanmadığını nasıl kontrol edeceğiz?
• Tüketici olan bekar erkek tacirden bir fatura mı getirsin?
• Arz talep kanununun gereği olarak her bekara haftalık bir ödenek verilmesinin cinsellik piyasını canlandıracağı bir gerçek. Tüketici erkeğin ihtiyaçlarını giderecek tacirleri nereden bulacağız?
• İthalat mı yoksa ... mı?
• Ödeneği yersiz kullanana ne gibi yaptırımlar uygulayacağız?
• ‘Kusura bakma ağam, günlerdir mideme bir lokma ekmek girmemişti, ödeneğimle bir güzel karnımı doyurdum’ diyene cevabımız ne olacak?

Ödeneğin neden sadece sevdalı beylere verilmesi gerektiği, anayasada sevdalı beylerle mini mini hanımların eşit olduğu türünden bir hüküm olduğununun altını çizmeye gerek yok zannedersem!

Saygılarımla
Old 13-02-2015, 13:31   #12
Gemici

 
Varsayılan

Tokat!

Ne demiş Ziya Paşa:
Nush ile yola gelmiyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmıyanın hakkı kötektir.


İnternet Camiası bu beytin anlamı üzerinde tartışıyor; Yanlış anlaşılmasın, beyitte belirtilen görüşün doğru olup olmadığı değil, beytin günümüz Türkçesinde ne anlama geldiği, tartışılmakta olan. Ne anlama geldiğini ortaya çıkardıktan sonra, içeriğe katılıp katılmadığımız üzerinde de tartışırız inşallah!

Dayağın(TDK: dayak, -ğı (I) a. Bir insanı veya bir hayvanı dövme işi, sopa, patak, kötek) cennetten çıkmş olduğunu bilmiyenimiz zaten yok.
Kızını dövmiyenin dizini döveceği de hepimizin bildiği bir gerçek!
Eti senin kemiği benim, ve
Hocanın vurduğu yerde gül biteceği gerçeği de atalarımızdan miras kalmış bizlere.
Durum böyle iken medyanın bir basketbol takımı hocasının bir öğrencisine bir tokat vurmasını allandırıp pullandırmasının gereği yok. Vurmuşsa vurmuş. Altı üstü bir tokat değil mi? Koskocaman bir antrenör durup dururken vurmaz elbette. Bir bildiği var ki vurmuş. Ayrıca bu tokatı oyuncunun ve takımın iyiliği için vurmuştur muhakkak. Bakın bu işleri bilmesi gereken diğer bir hoca/antrenör de diyor:


Alıntı:
Yazan http://haber.rotahaber.com/Yilmaz_Vural_Dovmekle_kalmam_gebertirim_515072.html
'Dövmekle kalmam gebertirim'

Soyunma odasında Göktürk Ural'ı tokatlayan Ergin Ataman'a benzer olaylara imza atan Yılmaz Vural'dan destek geldi: "Ergin'i benden iyi anlayan yoktur. Eline sağlık kardeşim, doğru yapmışsın."

Galatasaray'daki tokat atma olayını NTV Spor'da yorumlayan Yılmaz Vural, "Orada yaşanan orada kalır. Orada ne yapılıyorsa dışarı çıkmamalı. Nasıl takımsınız? Nasıl başarılı olacaksınız? Ergin kardeşimi çok iyi anlıyorum. Bir daha olsa bir daha yapar" dedi.

Kendinden örnek veren Vural, "Ben oyuncuma diyorum ki; 'Kardeşim, sarı kartı, kırmızı kartı Allah aşkına adam gibi görün. Zorlayıcı bir sebep varsa, -85'te adam gole gidiyorsa bırakırsan gol olacak- bırak beş dakika 10 kişi oynayayım. Öyle bir yerde 4. sarı kartı görüyorsun ki, onu yapmazsan pozisyon öyle bir yere gider ki, orada kart gör, üste para verelim sana. Ama öyle bir sarı kartı görüyorsun ki, topa vuruyorsun, formanı çıkarıyorsun. Sonra ikinci sarı karı görüyorsun, atılıyorsun, Takımı kupa finalinde yarı yolda bırakıyorsun. Dayak değil, seni gebertmek lazım. Ergin'i anlıyorum. Eline sağlık kardeşim. Doğru yapmışsın" ifadelerini kullandı.

Sayın Vural Yılmaz’ın 'Dövmekle kalmam gebertirim' i gerçekten gebertmek değilde Eşek Sudan Gelinceye Kadar Dövmek‘ anlamında kullandığını zannediyorum. Dediğim gibi değilse hakkında suça teşvikten dava açılması olanağı vardır. Sayın Vural Yılmazı ayrıca gelenek ve göreneklerimize bağlılığından dolayı tebrik etmek gerekir. Orada ne yapılıyorsa dışarı çıkmamalı demekle kol kırılır yen içinde düsturuna iyi bir gönderme yapmış.
Kol kırılır yen içinde, halkımızın aile içi şiddete bulaşmamak ve komşuluk ve akrabalık bağlarını koparmamak için bulduğu üç maymun düsturudur : duymadım, görmedim, bilmiyorum. Bir spor takımı da sonuçta bir ailedir. Aille içinde yaşananın aile içinde kalaması gerektiği gibi takımda yaşanan da takım içinde kalmalıdır.

Aile içi şiddet genel olarak şiddetin bir alt boyutudur.
Bu alt boyutla mücadeledeki başarının derecesi şiddet ve baskıdan arındırılmış, insan haklarını ve insanlık onurunu kendisine düstur edinmiş, duyan, gören ve bilen bir toplumdan geçer.

Saygılarımla
Old 14-02-2015, 14:06   #13
Gemici

 
Varsayılan Kadın Haberleri

Kadın Haberleri:
* Suudi Arabistanda otomobil kullandıkları gerekçesi ile gözaltına alınan iki kadın 73 gün sonra serbest bırakılmış. Haberlere göre Suudi Arabistanda kadınların otomobil kullanmasını yasaklıyan bir yasa yukmuş, Kadınlara bu yasağı getiren bir fetva imiş. Kadınlar bu yasağı delmek için son yıllarda belirli eylemlerde bulunuyor. 2013 yılının ekim ayında bu yasağa karşı eylem düzenlemek isteyen kadınlar, gelen uyarılar karşısında eylemlerinden vaz geçmiş. Yasağa rağmen otomobil kullanan kadınları kırbaçlama cezası bekliyor.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
* Çocukluk aşkı ile evlenen 24 yaşındaki koca 2012 yılının ocak ayında 23 yaşındaki eşinin boğazını sıkıp boynunu kırarak öldürmekten tutuklanmış. Eşini öldüren koca mahkemede hiçbir şey hatırlamadığını, eşini rüyasında öldürmüş olabileceğini belirterek, 'Bir elimle eşimin boğazını sıkmış halde uyandım. Eşimi öldürmem için bir neden yoktu. Bilinçli değil ne olur anlayın' demiş. Bunun üzerine mahkeme, sanıkta bir REM uykusu davranış bozukluğu olup olmadığı hususunda rapor istemiş. Rapor istenen hastahane mahkemeye kendilerinde 'Polisomnografi' tetkiki yapılmadığını bildirince mahkeme duruşmayı bu testi yapan bir hastahane buluncaya kadar ertelemiş.
'Polisomnografi' İngilizcedeki Polysomnografie (PSG) kelimesinden Türkçeye geçen ve uyuyan bir kişinin fizyolojik fonksiyonlarını ölçen bir teşhis yöntemidir. Kısaca belirtmek istersek: bir uyku laboratuvarıdır. Bu teknikle uyku esnasında değişik vücut fonksiyonları kesintisiz olarak gözlemlenir. Amaç uyku bozukluklarının bir teşhisini yapmaktır.
Polismnografi'nin olayımızla ilgili olan kısmı Parasomnie kavramı. Parasomnie uyku esnasında başgösteren davranış bozuklukları anlamına geliyor. Bu bozukluklar çocuklarda olabileceği gibi yetişkinlerde de olabilir. Wikipedia'daki açıklamalara göre sık sık başgösteren parasomnie tıbbi bir müdahaleyi gerektirir. Çünkü kişinin kendisi için tehlikeli olabileceği gibi çevresi için de tehlikeli olabilir. Uykunun parasomnik bir safhasındaki eylemlerden dolayı 'cezai ehliyetsizlik' söz konusu olabilirmiş.
Alman Doktorların internet sayfasında http://www.aerzteblatt.de/archiv/43122, şunlar belirtiliyor: Hastalar rüyalarında kendilerini yaralasalar bile uyanmazlar. Uyandırıldıklarında, genel olarak rüyalarını hatırlarlar. Bu hatırlananlar laboratuvardaki gözlemlerle uyuşabilir. Rüyalar çokça rüya görenin kendisini bir saldırıdan korumak için savunması veya kaçması ile ilgilidir. Sıkça yatak arkadaşı saldırgan olarak algılanır ve tartaklanır.
Olayımızdaki kişinin eşini parasomnik bir uyku safhasında mı, yoksa bilerek mi öldürdüğünü kestirmek zor. Uyku laboratuvarı testinin nasıl bir sonuç vereceğini beklemek gerekir.
Tanrı bizi uykuda olmadığı halde yetiştiği kültürün, çevresinin, kişiliğinin ve erkekliğinin Parasomnie'sinin etkisinde eşini öldürenlerden korusun.

Saygılarımla
Old 15-02-2015, 17:57   #14
Gemici

 
Varsayılan

Suudi Arabistan
Kadınların otomobil kullanmalarının yasaklanmasının gerekçesi:
Almanyanın Haftalık Dergisi FOCUS'un Independent gazetesine dayanarak verdiği habere göre Suudi Arabistanlı Tarihçi Dr. Sale al-Sadoon kadınların otomobil kullanması yasağının gerekçesini bir söyleşide şöyle açıklıyor:
* 'Otomobil arızalanınca kadın cinsel tecavüze uğrayabilir'. Tarihçi soruyor: 'Kadın bir şehirden diğer şehre giderken arabası arızalanınca ne olur'?
* 'Seksüel suçlar Amerika ve Avrupadaki kadınlar için büyük bir şey değildir. Suudi Arabistanda durum tam tersinedir. Suudi Arabistanda kadınlar kraliçeler gibi hizmet görmektedirler, çünkü erkekler kendilerine soförlük yapıyor'. 'Peki ya şoförler kadına cinsel tecavüzde bulunursa' sorusunu tarihçi şöyle cevaplandırıyor: 'Haklısınız bu bir problemdir'.
* Tarihçi bu problemede bir çözüm getiriyor: Yabancı kadınların Suudi Arabistanlı kadınlara şoförlük yapmaları.

Saygılarımla
Old 17-02-2015, 23:06   #15
Gemici

 
Varsayılan

Özgecan Aslan cinayeti:
• Milat mı?
• Bardağı taşıran son damla mı?
• Abartma mı?
• Gelip geçici bir öfke fırtınası mı?
• Şimdiye kadar olduğu gibi fırtına dindikten sonra çoğu kimsenin hiçbir şey olmamış gibi işine gücüne bakacağı toplumsal bir travma mı?
• Kurt dumanlı havayı sever sloganına uyarak olaydan politik kapital çıkarmaya çalışanların yaygarası mı?
• "Mini etek giyip sokaklarda gezen ve erkekleri baştan çıkaran yozlaşmış kültür ürünü kadın ve kızlar" mı kadına karşı şiddeti ve kadın cinayetlerini körükleyenler?
• İdam cezasını yeniden getirmek kadın cinayetlerini önlemede etkili bir önlem midir?
• Evet diyenlere Hindistanı örnek olarak verebiliriz. Hindistandaki idam cezası kadınların cinsel tacize uğramasına ve öldürülmesine engel oluyor mu?
• Bütün suç genç bir kadını hunharca öldürende mi, içinden çıktığı toplum ve kültürün suçlu kimlik oluşmasınada hiç mi suçu ve katkısı yok?
• Genel olarak toplumumuz, medyamız, hukuk sistemimiz, okullarımız, aile yapımız, yasa koyucumuz ve diğer toplumsal kurumlarımız toplumsal şiddetin ve kadına karşı şiddetin önüne geçmek için ne yaptılar, bu türden olaylar olduğunda nutuk atıp ‚asalım keselim idam edelim‘ demekten başka?
• Bence yerlerine oturup yeni bir olay oluncaya kadar daha önceki nutuklarından dolayı aldıkları alkışların gölgesinde hoşça zaman geçirdiler.
• Gerçekten şiddete karşı olan özellikle kadına karşı şiddete karşı olupta bu alanda canla başla çalışanlara sözüm yok burada. Sayısı az olmayan ve günden güne artan bu türden kişilerin toplumun diğer kesimlerinin desteğine ihtiyacı var.
• Evet bütün suç sadece kadını öldürendedir dersek, neden bazı ülkelerde bu türden katiller çok diğerlerinde az sorusuna nasıl bir cevap vereceğiz?
• Kadın cinayetlerinin, daha doğrusu şiddetin çok olduğu ülkelerin insanı bir katil ve şiddet genine mi sahip?
• Bu türden olaylara rastlanmıyan ülkelerin insanlarının şiddetten yoksun insan sevgisi dolu genlerinden nasıl faydalanabiliriz?
• Yoksa genler değil de öve öve bitiremediğimiz örf ve adetler ve kültürümüz mü şiddet ve cinayetlerin asıl sorumlusu?
Olaydan olaya galeyana gelip asalım keselim diyeceğimize toplumsal şiddetin, özellikle kadına karşı şiddetin ve kadın cinayetlerinin nedenlerini araştırıp bu nedenleri ortadan kaldırmak için neler yapılması gerektiği konusunda bir toplumsal seferberliğe ihtiyacımız var. Bunu yapmadığımız sürece daha çok Özgecan Aslan'lar cinayete kurban gider.

Saygılarımla
Old 20-02-2015, 11:42   #16
Gemici

 
Varsayılan Kollektif Suç

Medya haberlerinde gözüme çarpan çarpıklık:
Aslında çarpıklık değil, toplumumuzun bir karekteri; haberler ve yorumlar olayların belirli bir noktasına odaklanır, olayın diğer ayrıntıları ve olayın olmasına yol açan etmenler odak noktasının dışında kalır.
* Özgecan Aslan olayı:
Suç işleyen kişi ön plana geçirilip bütün kişilik özellikleri ile incelenir, suça yatıkınlığı, hangi olayların onu canavarlaştırdığı gözler önüne serilir, avukatlar biz bu caniyi savunmayız der. Diğer tarafta sanığa yardım ettikleri belirtilen arkadaşı ve babası olayda silik olarak kalır, mercek altına alınmaz. Bu kişiler sanığa neden yardım etti? Neden yatkili makamlara baş vurmadılar? Neden olayı ört nbas etmeye yardımcı oldular?

* Bu günkü bir medya haberi:
Cinayet var şikayetçi yok
:
Osman Y. isimli kişi 2014 yılının ekim ayında halasının kızını bıçaklıyarak öldürmekten ve kızla beraber bir restorandan çıkan arkadaşını bıçakla yaralamaktan sanık olarak mahkemeye çıkarılmış. Öldürülen kızın annesi, babası ve kardeşi olayı görmediklerini belirterek sanıktan şikayetçi olmadıklarını belirtmişler. Olayda yaralanan kızın arkadaşı, 'ben kendisinden şikayetçi değilim. Davayada katılmak istemiyorum' demiş.
Görmedim, duymadım, bilmiyorum
misali!
Neden bu ve buna benzer daha birçok olayda üç maymunu oynar toplumumuz?

Saygılarımla
Old 21-02-2015, 18:10   #17
Gemici

 
Varsayılan Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesinin Uygulanması

Mahkemenin 'Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi'ni uygulamasının gerekçeleri:
Alıntı:
Yazan İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi
Gerekçeli kararda Erköseoğlu’nun intihar etmiş olabileceğini değerlendiren mahkeme heyetinin olaya ilişkin yorumu ise şöyle;“Bir erkeğe duygusal yakınlık kuran, onunla ilişkisini ilerletmek isteyen, ancak isteği tarafça kabul edilmeyen, annesi ve babası çok önce boşanmış, yurtdışında eğitim görmüş ancak eğitimine uygun bir iş bulamamış, 26 yaşına gelmesine rağmen ailesinin desteğine muhtaç olarak yaşayan, olay gecesi evlenen babası tarafından çağırıldığı halde kardeşi gibi babasının düğününe gitmeyen, daha önceden sadece selamlaştığı bir erkek ile beraber alkol alıp, o gece duygusal yakınlık kurup gece 03.00’te evine giden, cinsellik yaşayan, erkek ev sahibinin sızmasına veya uyuya kalmasına rağmen uyumayan mağdurenin ne yaptığını, ne düşündüğünü tespit etmek mümkün değildir. Maktülenin Can ile birlikte olmak için çıkardığı çamaşırını kendisinin giymesi ve hayatta yaşadığı olumsuzlukları etkisi ile atlamış olma ihtimalinin de varlığını bu davada düşünmek gerekmektedir.”

Anahtar Kelimeler:
* intihar,
* 26 yaşına gelmesine rağmen ailesinin desteğine muhtaç olarak yaşamak,
* Bir erkeğe duygusal yakınlık kurup, onunla ilişkisini ilerletmek istemek,
* olay gecesi evlenen babası tarafından çağırıldığı halde kardeşi gibi babasının düğününe gitmemek
* daha önceden sadece selamlaştığı bir erkek ile beraber alkol almak,
* o gece duygusal yakınlık kurup gece 03.00’te evine gidip, cinsellik yaşamak,
* mağdurenin ne düşündüğünü ne yaptığını tespit edememek,
* çıkardığı çamaşırını kendisinin giymesi ve hayatta yaşadığı olumsuzlukları etkisi ile atlamış olmak.

Mahkeme mağdurenin neredeyse bir intihar değil bin intihar sebebi olduğunu belirtmeye çalışmış kararında.
Medya haberlerinden çıkan sonuçlara bakılırsa sanıkların şüpheden yararlanıp yararlanamıyacaklarını değerlendireceğine mağdurenin kendi
ölümünden sorumlu tutulup tutulamıyacağı üzerinde kafa yormuş.
Medyamız mı olayları çarpıtıyor dersiniz?

Saygılarımla
Old 27-02-2015, 20:42   #18
Gemici

 
Varsayılan Kadınla Erkek arasındaki kişilik farkı mı, yoksa münferit bir olay mı?

Kadınla Erkek arasındaki kişilik farkı mı, yoksa münferit bir olay mı?
Medyadan:
Haber başlığı: Ondan nefret etmiyorum!
Yer: Almanyanın Paderborn şehrinde bir Mahkeme salonu
Dava konusu: Davalının şahit kadının yüzüne asit dökerek onu yaralaması.
Olay şu: Kadın ve erkeğin arkadaşlığı sıkça kavgaya ve kadının dövülmesine sahne oluyor. Son seferinde erkek kadının yolunu bekliyor ve ona şu soruyu yöneltiyor:
'Beni aldatıyor musun?'
Kadın: 'delirdin mi?'
Kadın bu arada erkeğin elindeki asit şişesini görüyor ve başına gelecekleri hissediyor.
Asidin verdiği acı içinde bağırarak ve kıvranarak eve giren kadını komşular hastahaneye götürüyor.

Habere göre şahit kadın mahkemeye yüzünü örten bir maske ile çıkmış, çünkü asit yüzünün sağ tarafını tamamen yakmış, asitin değdiği yerde saç yok, kulak memesinin yarısı aside kurban gitmiş, göz kapakları ameliyatla düzeltilmiş. Tedavi eden doktorun anlattıklarına göre kadının yüzünün değişik yerlerine deri ekilmiş, tedavi halen devam ediyor.
Ve davalı sessizliğe bürünmüş, bilirkişiye karşı kendisine atfedilen suçu işlediğini belirtmiş ama mahkemede olay konusunda sessiz kalmayı tercih ediyor.
Ve kadın mahkemede diyor ki:
'Onu affettim'
Çektiği acıya ve kaybolan sosyal ve psikolojik yaşamına rağmen!
'Onun yerinde erkek olsaydı durum nasıl olurdu?'
Sorusunu soruyorum kendi kendime.

Saygılarımla
Old 08-03-2015, 13:12   #19
Gemici

 
Varsayılan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü

8 Mart Dünya Kadınlar Günü
„Keine Sonderrechte, sondern Menschenrechte’ (ayrıcalık değil, insanlık hakkı).
Kadınlara özel haklar değil, hak eşitliği öneren bu isteğin sahibi Clara Zetkin. Zetkin bu isteğini 1910 yılında Kopenhag’daki İkinci Enternasyonalda dile getirmiş. Bu tarihten bir yıl sonra kadınlar Almanya, Avusturya Danimarka ve İsviçrede sokağa çıkmış. İstekleri kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması ve kadınlara politik katılım hakkının verilmesi. O tarihte Finlandiya dışında hiçbir Avrupa Devletinde kadınların seçme ve seçilme hakkı yokmuş.
8 Mart 1921 tarihinden beri Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. Aslında kutlanacak bir şey yok ve kutlama fiili yersiz burada; Çünkü bu gün kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olabilmek için verdikleri mücadelenin, dayanışmanın ve ezilmişlikten kurtulmanın hatırlanmasının belleklere yerleştirilmesinin günü. ‘Bir kadınlar günü kutladığımız sürece, hak eşitliği yok demektir.Amaç günün birinde hak eşitliği elde etmektir, bu güne ihtiyacımız kalmasın diye’ diyor AB Komiseri Viviane Reding.
8 Martın Dünya Kadınlar günü olarak anılmasını Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1997 yılında kararlaştırmış. Bu gün birçok devlette resmi tatil günü kabul edilmiş.
Bu gün üzerinde durulması gereken konuların en başında kadına karşı şiddet geliyor. Şiddet, özellikle ülkemizde, sadece kadın ve kızlara karşı değil, erkekler ve erkek çocuklarda şiddet mağduru elbette. Buna rağmen kadına karşı şiddetin, özel bir konumu var, kadının toplumdaki yeri göz önünde buluındurulduğunda.

Saygılarımla
Old 20-03-2015, 23:54   #20
Gemici

 
Varsayılan Ist Genie Männlich?

Ist Genie Männlich?
Bu soru Almanyanın haftalık Gazetesi 'Die Zeit'ın bu haftaki sayısının baş sayfasında soruluyor. Türkçesi: 'Deha erkek midir'?
Dehanın erkeği kadını olmaz elbette. Sorudan anlaşılması gereken şu zannedersem: Deha erkeklere ait bir özellik midir?
Ne dersiniz deha diye isimlendirdiğimiz özellik/yetenek sadece erkeklerde mi bulunur?
Neden dahi deyince aklımıza sadece erkekler geliyor? Sadece erkekler mi dahi olur? Kadından 'dahi' olmaz/olamaz mı?

Saygılarımla
Old 29-03-2015, 00:52   #21
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Basından
Koca şiddetinde kurtulmak için kendisini tavana asarak intihar teşebbüssünde bulunan kadın, ailesi tarafından (kocanın ailesi olsa gerek) ölümden kurtarılmış, ama asılı kaldığı süre içinde beynine oksijen gelmediği için komaya girip yaşamını yatağa bağlı olarak geçirmek zorunda kalmış.
Söylentilere göre evlilikten çocuk olmayınca koca kadına kadına şiddet uygulamaya başlamış. Bu şiddete dayanamıyan kadın yaşamına son vermeye karar vermiş.
Koca, yataktan kalkamıyan ve konuşamıyan kadını getirip baba evine bırakmış ve boşanma davası açmış. Dava devam ederken de imam nikahı ile başka bir kadınla evlenmiş.

Anahtar Kelimeler:
şiddet uygulamak, getirip baba evine bırakmak, imam nikahı
Çağrışımlar:
Yargıtayın zina konusundaki tutumu,
Anadolu kadınının kaderi!

Saygılarımla
Old 01-11-2015, 22:04   #22
Gemici

 
Varsayılan

Erkeklik dediğin!

Alıntı:
Yazan Basından

‘Teklifimi kabul etmedi bıçakladım’

Gerede’de üniversiteli D____’ı boğazını bıçakla keserek öldüren zanlı U____ A____ poliste verdiği ifadede, ‘Arkadaşlık teklif ettim. Reddedince bıçakladım’ dedi.


Saygılarımla
Old 01-11-2015, 22:21   #23
Gemici

 
Varsayılan Erkeklik Dediğin!

Alıntı:
Yazan Basından
Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, olaylı Gaziantepspor maçının ardından Türkiye Futbol Federasyonu ve hakemler aleyhinde şok açıklamalar yaptı: "Böyle bir Allah'sızlık olmaz ki ya! Bundan sonra neler olacağını Türkiye Cumhuriyeti görecek. Öleceksek de adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız. Bizi kadın gibi yaşatmaya da kimsenin gücü yetmez."

Erkek
lik dediğin erkekçe/adam gibi ölmektir!
Kadınlık neymiş peki?
Kadın gibi yaşamak! Kaderde bıçaklanıp ölmek olmasa elbette!
Kader!?

Saygılarımla

Old 05-11-2015, 19:37   #24
Gemici

 
Varsayılan

Adamca ölsünler diye yetiştirdiğimiz oğullarımız ve kadın gibi yaşasınlar diye yetiştirdiğimiz kızlarımız!

Alıntı:
Yazan Basından
Babaya 'ilk ilişki' davası: 14 yaşındaki oğlu için kadın bulmuş!

Akaryakıt işiyle uğraşan işadamı Nurettin K., 5 yıl önce 14 yaşında olan oğlu B.K.’nın cinsel deneyim yaşaması için arkadaşı Fatma Y.’den (46) ‘yardım’ istedi. Daha önce, fuhuşa aracılık suçlamasıyla hakkında soruşturma açılan Fatma Y., o dönem 25 yaşında olan Bahar O. ile anlaştı. 9 Aralık 2011’de işadamı Nurettin K.’nın Kandilli’deki evine misafir gibi giden Bahar O., çocukla cinsel ilişkiye girdi.



Alıntı:
Yazan Basından
İlkokulda kızlı-erkekli oturma krizi

Antalya’nın Döşemealtı İlçesi Karataş İlkokulu’nda öğrencilerin karma oturmaları nedeniyle bir veli, 7 yaşındaki kız çocuğunu okula göndermemeye başladı.



Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kadının ilk kocasından olan çocuk kadının yeni kocasının soyadını alabilir mi av_mine Meslektaşların Soruları 11 04-09-2014 11:47
Hamile kadının intihar etmesi, bebeğin ölmesi, kadının cezai sorumluluğu? GECE Meslektaşların Soruları 4 14-11-2011 09:35
Kadın’ın Toplumdaki Yeri .- Tarih’te ve Günümüzde - Gemici Kadın Hakları Çalışma Grubu 1 16-08-2008 16:22


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12389994 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.