Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Banka takiplerinde yetkili icra dairesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-12-2012, 00:13   #1
tiryakim

 
Varsayılan Banka takiplerinde yetkili icra dairesi

Merhabalar Değerli Meslektaşlarım ;

Banka takiplerinde yetkili icra dairesi neresidir ? Mesela ; Samsun Merkez de bulunan X bankasından kredi kullanan birini ( kredi kartı , konut kredisi , taşıt kredisi , tüketici kredisi vb... ) Samsun'un herhangi bir ilçesinde ( bafra , çarşamba , alaçam vb... ) bulunan X bankasının Şubesi'nin bulunduğu yerde İcra Takibi Yapabilirmiyiz ? Bu konudaki değerli fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim...

Teşekkürler...
Old 27-12-2012, 10:54   #2
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan

Müşteriye karşı, davalının ikametgahı veya kredi sözleşmesinde yetkili kılınan yer dışında (yetki itirazı durumunda) takip yapılamayacağını düşünüyorum.

Saygılarımla...

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/11-741
Karar: 2011/145
Karar Tarihi: 13.04.2011

"...Genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahındaki mahkemedir. Yani her dava, (kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça) açıldığı tarihte davalının (Medeni Kanun gereğince) ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür ....
Bundan başka, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Örneğin sözleşmeden doğan davalarda, sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki mahkeme de yetkilidir (HUMK. m.10).
...

...


Şube kendi başına işlem (muamele) yapabilirse de, bu işlemden doğan hak ve borçlar merkeze aittir. Bu nedenle, şubenin yaptığı işlemden dolayı (merkeze karşı) merkezin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilir.

Bundan başka, şube ile iş yapanlara kolaylık sağlamak için, şubenin işlemlerinden dolayı (merkeze karşı) şubenin bulunduğu yerde de dava açılabileceği kabul edilmiştir (HUMK. m. 17/1. cümle). Buna göre, bir gerçek veya tüzel kişinin başka bir yerde şubesi varsa, o şubenin işlemlerinden dolayı (yani o şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklar için), şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 149).
....
Şubenin işleminden kaynaklanan uyuşmazlıklardan dolayı şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi, kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki niteliğinde olup, genel yetkili mahkemenin yetkisini ortadan kaldırmaz.

Şu durumda, davacı isterse şubenin işlemi nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkta davasını, genel yetkili olan gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yerinin (merkezinin) bulunduğu yerdeki mahkemede açabileceği gibi, şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de, açabilecektir. Davacı burada her iki yetkili mahkemenin birinde davasını açmak konusunda bir seçimlik hakka sahiptir ..."
Old 27-12-2012, 17:49   #3
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Turhan Demiroğlu
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/11-741
Karar: 2011/145
Karar Tarihi: 13.04.2011

Şu durumda, davacı isterse şubenin işlemi nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkta davasını, genel yetkili olan gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yerinin (merkezinin) bulunduğu yerdeki mahkemede açabileceği gibi, şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de, açabilecektir. Davacı burada her iki yetkili mahkemenin birinde davasını açmak konusunda bir seçimlik hakka sahiptir ..."
ŞUbenin bulunduğu yerdede açılıyormuş
teşekkürler...
Old 27-12-2012, 22:58   #4
tiryakim

 
Varsayılan

Peki icra işlemleri yetki konusunda ise yukarıdaki yargıtay kararı geçerli olur mu
Old 28-12-2012, 12:38   #5
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan

*İcra dairelerinin yetkisi hususunda HMK kıyasen uygulanmaktadır. İlaveten "akdin yapıldığı yer" icra daireleri de yetkilidir:

2004/Madde 50 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 11.07.1940 RG NO: 4558 KANUN NO: 3890/1) (YÜR. TAR.: 11.09.1940)
Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir...

*Şubenin bulunduğu yer icra dairelerinin yetkisi, "şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklarla" sınırlıdır:

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/11-741
Karar: 2011/145
Karar Tarihi: 13.04.2011:"...(yani o şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklar için), şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir..."

Saygılarımla...
Old 28-12-2012, 13:18   #6
tiryakim

 
Varsayılan

Kararda şunuda diyor üstadım ;

'' Davacı burada her iki yetkili mahkemenin birinde davasını açmak konusunda bir seçimlik hakka sahiptir ... "

demektedir.
Old 28-12-2012, 13:21   #7
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Turhan Demiroğlu
*İcra dairelerinin yetkisi hususunda HMK kıyasen uygulanmaktadır. İlaveten "akdin yapıldığı yer" icra daireleri de yetkilidir:

2004/Madde 50 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 11.07.1940 RG NO: 4558 KANUN NO: 3890/1) (YÜR. TAR.: 11.09.1940)
Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir...

*Şubenin bulunduğu yer icra dairelerinin yetkisi, "şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklarla" sınırlıdır:

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/11-741
Karar: 2011/145
Karar Tarihi: 13.04.2011:"...(yani o şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklar için), şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir..."

Saygılarımla...

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/11-741
Karar: 2011/145
Karar Tarihi: 13.04.2011


ALACAK DAVASI - TÜZEL KİŞİLİĞE HAİZ SERMAYE ŞİRKETİ OLAN BANKANIN MERKEZİNİN BULUNDUĞU YERDE DAVA AÇILABİLECEĞİ GİBİ BANKANIN ŞUBESİNİN BULUNDUĞU YERDE DE DAVA AÇILABİLECEGİ - YETKİLİ YERLERDEN BİRİNDE DAVA AÇILARAK SEÇİMLİK HAKKIN KULLANILDIĞI

ÖZET: Davaya konu uyuşmazlıkla ilgili olarak davacı, tüzel kişiliğe haiz sermaye şirketi olan bankanın merkezinin bulunduğu yerde dava açabileceği gibi, bankanın şubesinin bulunduğu Kütahya’da da, dava açabilecektir. Davacı, yetkili olan bu iki yerden birisi olan Kütahya’da davayı açarak seçimlik hakkını bu yönde kullanmıştır. Davalının yetki itirazının reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.

(2709 S. K. m. 37, 142) (3167 S. K. m. 2, 10) (4721 S. K. m. 19, 49) (818 S. K. m. 73) (1086 S. K. m. 9, 10, 13, 17) (1163 S. K. m. 4) (6762 S. K. m. 155, 244, 279, 478, 506) (5253 S. K. m. 4) (YHGK. 14.10.2009 T. 2009/21-381 E. 2009/427 K.) (YHGK. 02.06.2010 T. 2010/19-250 E. 2010/300 K.) (11 HD. 21.12.2009 T. 2008/8326 E. 2009/13120 K.)

Dava: Taraflar arasındaki <alacak> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya (2.) Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 06.02.2008 gün ve 2006/431 esas, 2008/16 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.12.2009 gün ve 2008/8326 esas, 2009/13120 karar sayılı ilamı ile;

(... Davacı vekili, dava dışı firma tarafından keşide edilen ve davalının Tavşanlı Şubesine ait 23 adet çekin süresinde ödenmesi için Kütahya Şubesine ibraz edildiğini, talep edilmesine rağmen 3167 sayılı Yasa’nın 10 ncu maddesi hükmü uyarınca davalının sorumlu olduğu miktarın ödenmediğini, yasal sorumluluğunu yerine getirmediğini ileri sürerek, her bir çek için 370.00 YTL olmak üzere toplam 8.510.00 YTL’nin ibraz tarihlerinden itibaren ticari faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davanın Tavşanlı Şubesi’ne karşı açılması gerektiğini, bu yer mahkemesinin yetkili olduğunu, usulüne uygun başvuru yapılmadığını, ibraz süresinde bir talep bulunmadığını, davacının feragat etmiş sayılacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, davanın 3167 sayılı Yasa’nın 10 ncu maddesi uyarınca karşılıksız kalan çekler için bankanın sorumlu olduğu miktarın tahsiline yönelik olduğu, gayri nakdi kredi sözleşmesi uyarınca hamil ile muhatap arasındaki bu davada BK.nun 73 ve HUMK.nun 10 ncu maddeleri uyarınca davacının ikametgahı yer mahkemesinin de yetkili bulunduğu, yetki itirazının yersiz olduğu, çeklerin süresinde ibraz edilerek karşılıksız kaşesi vurulduğu,çeklerin keşidecisinin iflasın ertelenmesi talebi ile dava açtığı, verilen tedbir kararı ile keşide ettiği tüm çeklerle ilgili hiçbir işlem yapılmaması yönünde tedbir kararı verildiği, ancak tedbir kararının ibrazlardan sonraki bir saatte davalıya ulaştığı, kaldı ki böyle bir kararın verilemeyeceği, tedbir kararı olsa bile karşılıksız kalan çeklerden dolayı yasal sorumluluğunu yerine getirmesinin zorunlu olduğu, ibraz anında istenmemiş olmasının feragat veya sonradan istenmeyeceği sonucunu doğurmayacağı, davacının alacaklı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 8.510.00 YTL’nin ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, karşılıksız çıkan çeklerden dolayı davalı Bankanın 3167 sayılı Yasa’nın 10 ncu maddesi uyarınca sorumlu olduğu bedellerin tahsili istemine ilişkindir.

Davalı vekili, ibraz edilen çeklerin keşide edildiği hesabın Tavşanlı Şubesi’nde açıldığını belirterek süresinde yetki ilk itirazında bulunmuş, yetkili mahkemenin Tavşanlı Mahkemeleri olduğunu savunmuş, yazılı gerekçe ile yetki itirazının reddine karar verilmiştir.

3167 sayılı Çek Yasası’na göre, muhatap bankanın her çek yaprağı için belli miktarda yasal garantisi mevcuttur. Anılan Yasa’nın 10 ncu maddesinde düzenlenen bu garanti, mahkemenin kabulünün aksine, muhatap banka ile hamil arasında değil, madde gerekçesinde sorumluluğun temeli çek defteri verilmesi sırasında bir nakit ödemesi söz konusu olmadığından banka ile keşideci arasında gayri nakdi kredi sözleşmesi olarak açıklanmıştır. Bu nedenle, çek hesabı açan bankanın çek defteri vermeden, yasal sorumluluğuna tekabül edecek meblağ kadar istediği teminatı talep edebileceği de kuşkusuzdur.

Öte yandan, 3167 sayılı Yasa’nın 2 nci maddesinde bankaların çek hesabı açarken araştıracağı hususlar açıklanmış, gerekli dikkat ve özeni göstermeleri hüküm altına alınmıştır. Koşulları oluştuğunda bu yükümlülüklerin ihlali halinde de meydana gelen zarardan sorumlulukları söz konusu olacaktır.

Somut olayda davacının davalının Tavşanlı Şubesi nezdinde açılan ve dava dışı Özdağ Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. hesabından keşide edilen 23 adet çekin hamili olduğu, çeklerin süresinde aynı bankanın Kütahya Şubesi’ne ibraz edildikleri, karşılıksız kaşelerinin vurulduğu hususları çekişmesizdir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözülmesi için öncelikle yetkili mahkemenin hangi yer mahkemesi olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Çek, ödenmesi istemiyle muhatap bankanın hesabın bulunduğu şubesine veya herhangi diğer bir şubesine ibraz edilebilir. Ancak, muhatap bankanın hesap açılan şubesi dışındaki şubelerin ibraz bakımından yetkisi, 3167 sayılı Yasa’nın 10 ncu maddesindeki sorumluluğu yerine getirmeyi kapsamamaktadır. Çek hesabının açıldığı şube, davalının Tavşanlı Şubesidir. Anılan şube, çek hesabı açarken ve karneleri teslim ederken başka bir ifadeyle davalı adına işlem yaparken yasanın aradığı dikkat ve özeni göstermek zorundadır.

Bu durum karşısında, davalının Kütahya Şubesinin çeklerin ibrazı dışında bir işleminin olmadığı, davanın yetkisiz mahkemede açıldığı, HUMK.nun 17 nci maddesi uyarınca davalının yetki itirazında gösterdiği yer mahkemesinin yetkili bulunduğu, bu itirazın süresinde ve yerinde olduğu dikkate alınarak yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı: Dava, davalı bankanın, karşılıksız çıkan çeklerden dolayı, 3167 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca sorumlu olduğu bedelin tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili, dava dışı firma tarafından keşide edilen ve davalının Tavşanlı Şubesine ait 23 adet çekin süresinde ödenmesi için Kütahya Şubesine ibraz edildiğini, talep edilmesine rağmen 3167 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca davalı bankanın sorumlu olduğu miktarı ödemediğini ileri sürerek, her bir çek için 370.00 TL olmak üzere toplam 8.510.00 TL.nin ibraz tarihlerinden itibaren ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, ibraz edilen çeklerin keşide edildiği hesabın Tavşanlı Şubesi’nde açıldığını belirterek süresinde yetki ilk itirazında bulunmuş ve yetkili mahkemenin Tavşanlı Mahkemeleri olduğunu savunmuştur.

Yerel Mahkeme; 3167 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca, gayri nakdi kredi sözleşmesi uyarınca hamil ile muhatap arasındaki bu davada BK.nun 73 ve HUMK.nun 10. maddeleri uyarınca davacının ikametgah yeri mahkemesinin de yetkili bulunduğu belirtilerek davalının yetki ilk itirazının reddine, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün davalı taraf vekilince temyizi üzerine;

Özel Dairece, yukarıya aynen alınan gerekçeyle bozulmuş, Yerel mahkemece direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize davalı vekili getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu çeklerin çek hesabının açıldığı Tavşanlı şubesi dışında, Kütahya İş Bankası Şubesine ibraz edilmeleri karşısında Kütahya Mahkemelerinin yetkili olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.

Burada <yetki> konusunda genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır.

Bir davaya yer itibariyle bakma iktidarına sahip mahkemeye <yetkili mahkeme>, bu hususu düzenleyen kurallara da <yetki kuralları> adı verilir (Alangoya/Yıldırım/Deren Yıldırım: Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 2009, s. 83; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medeni Usul Hukuku Ankara, 2009, s. 114).

Her mahkemenin yargı yetkisi, belli bir coğrafi bölge ile sınırlıdır; buna o mahkemenin <yargı çevresi> denir. Bu yargı çevresinin sınırları, idari teşkilat sınırlarına göre belirlenir. Asliye ve sulh mahkemesinin yargı çevresi, bulunduğu ilçenin veya il merkezindekiler için merkez ilçenin sınırları içinde kalan bölgeyle sınırlıdır (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara, s. 137).

1982 Anayasasının 142. maddesine göre, mahkemelerin yetkilerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiş; 37/1. maddesinde ise, hiç kimse, kanunen tabi olduğu (kanunla yetkili kılınan) mahkemeden başka bir mahkeme önüne çıkarılamayacağı teminat altına alınmıştır. Bu nedenle, bir tüzük veya yönetmelik hükmü ile yetki kuralı konulamayacağı gibi, davalı kıyas yoluyla kanunen yetkili olan mahkemeden başka bir mahkeme önünde kendisini savunmaya zorlanamayacaktır (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 138).

Yetki kuralları, bütün davalar ve bazı davalar için olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan kural olarak bütün davalar için uygulanan yetki kuralına, <genel yetki kuralı> ve bu mahkemeye de <genel yetkili mahkeme> denilmektedir.

Genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahındaki mahkemedir. Yani her dava, (kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça) açıldığı tarihte davalının (Medeni Kanun gereğince) ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 138; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: a.g.e., s. 114).

Nitekim belirtilen ilke, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 9. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde aynen; <Her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının Türk Kanunu Medenisi (01.01.2002 tarihinden itibaren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu) gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür> şeklinde ifade edilmiştir.

Bundan başka, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Örneğin sözleşmeden doğan davalarda, sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki mahkeme de yetkilidir (HUMK. m.10). İşte, bazı dava veya dava çeşitleri için kabul edilen istisnai nitelikteki yetki kurallarına (genel olmayıp, yalnız belirli durumlara ilişkin oldukları için) <özel yetki kuralları> denir.

Kural olarak, özel yetki genel yetkiyi kaldırmaz, yani onunla birlikte uygulanır. Bu durumda davacı, isterse genel yetkili (davalının ikametgahındaki) mahkemede, dilerse özel yetkili (sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki) mahkemede davasını açabilir.

Fakat istisnai olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması kanunla öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Örneğin; gayrimenkulün aynına ilişkin davalar, yalnız gayrimenkulün bulunduğu yerde açılabilir (HUMK. m.13); davalının ikametgahı mahkemesinde açılamaz. Bu hallerde (kesin yetki hallerinde), genel yetki kaldırılmış olup, dava yalnız bu özel (ve kesin) yetkili mahkemede açılabilir (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 138).

Davalının ikametgahında dava açılmasını, gerçek ve tüzel kişiler için ayrı ayrı incelemek gerekir:

Gerçek kişilerin ikametgahı (yerleşim yeri), 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Türk Medeni Kanununa göre, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yer, onun yerleşim yeri sayılır (TMK. m.19/1. fıkra).

Tüzel kişilerin ikametgahı, tüzüklerinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, işlemlerinin (işlerinin) yönetildiği yerdir (T.M.K. m.49).

Ancak, derneklerin tüzüklerine ve ticaret şirketleri ile kooperatiflerin ana sözleşmelerine, dernek, şirket veya kooperatif merkezinin yazılması zorunludur (5253 sayılı Dernekler Kanunu m. 4/1-a; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 155/I-3, 244, 279/1, 478, 506/1; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu m. 4/1). Bundan başka, vakıf senedinde vakfın ikametgahının (yerleşim yerinin) gösterilmesi gerekir (TMK. m.106). Bu nedenle, dernek, şirket, kooperatif veya vakıfların ikametgahını (yerleşim yerini) tüzük, ana sözleşme veya vakıf senedine göre kolayca tespit etmek mümkündür. Buna göre, dernek, şirket, kooperatif veya vakıflara karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkeme, bunların merkezinin (yerleşim yerinin) bulunduğu yer mahkemesidir (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s.143).

Şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisine gelince;

Bir merkeze bağlı olduğu halde müstakil sermayesi ve müstakil muhasebesi bulunan veya muhasebesi merkezde tutulduğu ve müstakil sermayesi olmadığı halde kendi başına ticari muamele yapan yerler şube sayılır.

Şube kendi başına işlem (muamele) yapabilirse de, bu işlemden doğan hak ve borçlar merkeze aittir. Bu nedenle, şubenin yaptığı işlemden dolayı (merkeze karşı) merkezin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilir.

Bundan başka, şube ile iş yapanlara kolaylık sağlamak için, şubenin işlemlerinden dolayı (merkeze karşı) şubenin bulunduğu yerde de dava açılabileceği kabul edilmiştir (HUMK. m. 17/1. cümle). Buna göre, bir gerçek veya tüzel kişinin başka bir yerde şubesi varsa, o şubenin işlemlerinden dolayı (yani o şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklar için), şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 149).

Şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi HUMK. 17. maddesinin 1. cümlesinde aynen; <Hakiki veya hükmi bir şahsın muhtelif mahallerde şubeleri bulunduğu takdirde, o şubenin muamelesinden dolayı iflas davası müstesna olmak üzere o şubenin bulunduğu mahalde dahi dava ikame olunabilir> şeklinde ifade edilmiştir.

Şubenin işleminden kaynaklanan uyuşmazlıklardan dolayı şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi, kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki niteliğinde olup, genel yetkili mahkemenin yetkisini ortadan kaldırmaz.

Şu durumda, davacı isterse şubenin işlemi nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkta davasını, genel yetkili olan gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yerinin (merkezinin) bulunduğu yerdeki mahkemede açabileceği gibi, şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de, açabilecektir. Davacı burada her iki yetkili mahkemenin birinde davasını açmak konusunda bir seçimlik hakka sahiptir (Alangoya/Yıldırım/Deren Yıldırım: a.g.e., s. 98- 99)

Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 14.10.2009 gün ve 2009/21-381 E.- 427 K; 02.06.2010 gün ve 2010/19-250 E-2010/300 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Davalının Tavşanlı Şubesi nezdinde açılan ve dava dışı Özdağ Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. hesabından keşide edilen 23 adet çekin hamili olduğu, çeklerin süresinde aynı bankanın Kütahya Şubesi’ne ibraz edilerek talep edilmesine rağmen 3167 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca davalı bankanın sorumlu olduğu miktarın ödenmediği ileri sürülerek, bankanın sorumlu olduğu miktarın tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.

Bu nedenle, görülmekte olan davaya konu uyuşmazlık, çekin tahsil için ibraz edildiği Kütahya İş Bankası Şubesinin işleminden (muamelesinden) kaynaklanmaktadır. Belirtilmelidir ki, davaya konu uyuşmazlıkla ilgili olarak davacı, tüzel kişiliğe haiz sermaye şirketi olan T. İş Bankasının merkezinin bulunduğu yerde dava açabileceği gibi, bankanın şubesinin bulunduğu Kütahya’da da, dava açabilecektir. Davacı, yetkili olan bu iki yerden birisi olan Kütahya’da davayı açarak seçimlik hakkını bu yönde kullanmıştır.

O halde, yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular karşısında, yerel mahkemece davalının yetki itirazının reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, direnme kararı yerindedir.

Ne var ki, işin esasına yönelik temyiz itirazları Özel Dairesince incelenmediğinden, dosyanın bu yönde inceleme yapılmak üzere Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup, işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. hukuk dairesine gönderilmesine, oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 28-12-2012, 13:23   #8
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan

Kesin yetki sözkonusu olmadığından -haliyle- yetkili icra dairelerinden birisi seçilebilecektir.

Saygılarımla...
Old 28-02-2013, 14:01   #9
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiryakim
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/11-741
Karar: 2011/145
Karar Tarihi: 13.04.2011


ALACAK DAVASI - TÜZEL KİŞİLİĞE HAİZ SERMAYE ŞİRKETİ OLAN BANKANIN MERKEZİNİN BULUNDUĞU YERDE DAVA AÇILABİLECEĞİ GİBİ BANKANIN ŞUBESİNİN BULUNDUĞU YERDE DE DAVA AÇILABİLECEGİ - YETKİLİ YERLERDEN BİRİNDE DAVA AÇILARAK SEÇİMLİK HAKKIN KULLANILDIĞI

ÖZET: Davaya konu uyuşmazlıkla ilgili olarak davacı, tüzel kişiliğe haiz sermaye şirketi olan bankanın merkezinin bulunduğu yerde dava açabileceği gibi, bankanın şubesinin bulunduğu Kütahya’da da, dava açabilecektir. Davacı, yetkili olan bu iki yerden birisi olan Kütahya’da davayı açarak seçimlik hakkını bu yönde kullanmıştır. Davalının yetki itirazının reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.

(2709 S. K. m. 37, 142) (3167 S. K. m. 2, 10) (4721 S. K. m. 19, 49) (818 S. K. m. 73) (1086 S. K. m. 9, 10, 13, 17) (1163 S. K. m. 4) (6762 S. K. m. 155, 244, 279, 478, 506) (5253 S. K. m. 4) (YHGK. 14.10.2009 T. 2009/21-381 E. 2009/427 K.) (YHGK. 02.06.2010 T. 2010/19-250 E. 2010/300 K.) (11 HD. 21.12.2009 T. 2008/8326 E. 2009/13120 K.)

Dava: Taraflar arasındaki <alacak> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya (2.) Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 06.02.2008 gün ve 2006/431 esas, 2008/16 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.12.2009 gün ve 2008/8326 esas, 2009/13120 karar sayılı ilamı ile;

(... Davacı vekili, dava dışı firma tarafından keşide edilen ve davalının Tavşanlı Şubesine ait 23 adet çekin süresinde ödenmesi için Kütahya Şubesine ibraz edildiğini, talep edilmesine rağmen 3167 sayılı Yasa’nın 10 ncu maddesi hükmü uyarınca davalının sorumlu olduğu miktarın ödenmediğini, yasal sorumluluğunu yerine getirmediğini ileri sürerek, her bir çek için 370.00 YTL olmak üzere toplam 8.510.00 YTL’nin ibraz tarihlerinden itibaren ticari faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davanın Tavşanlı Şubesi’ne karşı açılması gerektiğini, bu yer mahkemesinin yetkili olduğunu, usulüne uygun başvuru yapılmadığını, ibraz süresinde bir talep bulunmadığını, davacının feragat etmiş sayılacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, davanın 3167 sayılı Yasa’nın 10 ncu maddesi uyarınca karşılıksız kalan çekler için bankanın sorumlu olduğu miktarın tahsiline yönelik olduğu, gayri nakdi kredi sözleşmesi uyarınca hamil ile muhatap arasındaki bu davada BK.nun 73 ve HUMK.nun 10 ncu maddeleri uyarınca davacının ikametgahı yer mahkemesinin de yetkili bulunduğu, yetki itirazının yersiz olduğu, çeklerin süresinde ibraz edilerek karşılıksız kaşesi vurulduğu,çeklerin keşidecisinin iflasın ertelenmesi talebi ile dava açtığı, verilen tedbir kararı ile keşide ettiği tüm çeklerle ilgili hiçbir işlem yapılmaması yönünde tedbir kararı verildiği, ancak tedbir kararının ibrazlardan sonraki bir saatte davalıya ulaştığı, kaldı ki böyle bir kararın verilemeyeceği, tedbir kararı olsa bile karşılıksız kalan çeklerden dolayı yasal sorumluluğunu yerine getirmesinin zorunlu olduğu, ibraz anında istenmemiş olmasının feragat veya sonradan istenmeyeceği sonucunu doğurmayacağı, davacının alacaklı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 8.510.00 YTL’nin ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, karşılıksız çıkan çeklerden dolayı davalı Bankanın 3167 sayılı Yasa’nın 10 ncu maddesi uyarınca sorumlu olduğu bedellerin tahsili istemine ilişkindir.

Davalı vekili, ibraz edilen çeklerin keşide edildiği hesabın Tavşanlı Şubesi’nde açıldığını belirterek süresinde yetki ilk itirazında bulunmuş, yetkili mahkemenin Tavşanlı Mahkemeleri olduğunu savunmuş, yazılı gerekçe ile yetki itirazının reddine karar verilmiştir.

3167 sayılı Çek Yasası’na göre, muhatap bankanın her çek yaprağı için belli miktarda yasal garantisi mevcuttur. Anılan Yasa’nın 10 ncu maddesinde düzenlenen bu garanti, mahkemenin kabulünün aksine, muhatap banka ile hamil arasında değil, madde gerekçesinde sorumluluğun temeli çek defteri verilmesi sırasında bir nakit ödemesi söz konusu olmadığından banka ile keşideci arasında gayri nakdi kredi sözleşmesi olarak açıklanmıştır. Bu nedenle, çek hesabı açan bankanın çek defteri vermeden, yasal sorumluluğuna tekabül edecek meblağ kadar istediği teminatı talep edebileceği de kuşkusuzdur.

Öte yandan, 3167 sayılı Yasa’nın 2 nci maddesinde bankaların çek hesabı açarken araştıracağı hususlar açıklanmış, gerekli dikkat ve özeni göstermeleri hüküm altına alınmıştır. Koşulları oluştuğunda bu yükümlülüklerin ihlali halinde de meydana gelen zarardan sorumlulukları söz konusu olacaktır.

Somut olayda davacının davalının Tavşanlı Şubesi nezdinde açılan ve dava dışı Özdağ Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. hesabından keşide edilen 23 adet çekin hamili olduğu, çeklerin süresinde aynı bankanın Kütahya Şubesi’ne ibraz edildikleri, karşılıksız kaşelerinin vurulduğu hususları çekişmesizdir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözülmesi için öncelikle yetkili mahkemenin hangi yer mahkemesi olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Çek, ödenmesi istemiyle muhatap bankanın hesabın bulunduğu şubesine veya herhangi diğer bir şubesine ibraz edilebilir. Ancak, muhatap bankanın hesap açılan şubesi dışındaki şubelerin ibraz bakımından yetkisi, 3167 sayılı Yasa’nın 10 ncu maddesindeki sorumluluğu yerine getirmeyi kapsamamaktadır. Çek hesabının açıldığı şube, davalının Tavşanlı Şubesidir. Anılan şube, çek hesabı açarken ve karneleri teslim ederken başka bir ifadeyle davalı adına işlem yaparken yasanın aradığı dikkat ve özeni göstermek zorundadır.

Bu durum karşısında, davalının Kütahya Şubesinin çeklerin ibrazı dışında bir işleminin olmadığı, davanın yetkisiz mahkemede açıldığı, HUMK.nun 17 nci maddesi uyarınca davalının yetki itirazında gösterdiği yer mahkemesinin yetkili bulunduğu, bu itirazın süresinde ve yerinde olduğu dikkate alınarak yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı: Dava, davalı bankanın, karşılıksız çıkan çeklerden dolayı, 3167 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca sorumlu olduğu bedelin tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili, dava dışı firma tarafından keşide edilen ve davalının Tavşanlı Şubesine ait 23 adet çekin süresinde ödenmesi için Kütahya Şubesine ibraz edildiğini, talep edilmesine rağmen 3167 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca davalı bankanın sorumlu olduğu miktarı ödemediğini ileri sürerek, her bir çek için 370.00 TL olmak üzere toplam 8.510.00 TL.nin ibraz tarihlerinden itibaren ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, ibraz edilen çeklerin keşide edildiği hesabın Tavşanlı Şubesi’nde açıldığını belirterek süresinde yetki ilk itirazında bulunmuş ve yetkili mahkemenin Tavşanlı Mahkemeleri olduğunu savunmuştur.

Yerel Mahkeme; 3167 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca, gayri nakdi kredi sözleşmesi uyarınca hamil ile muhatap arasındaki bu davada BK.nun 73 ve HUMK.nun 10. maddeleri uyarınca davacının ikametgah yeri mahkemesinin de yetkili bulunduğu belirtilerek davalının yetki ilk itirazının reddine, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün davalı taraf vekilince temyizi üzerine;

Özel Dairece, yukarıya aynen alınan gerekçeyle bozulmuş, Yerel mahkemece direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize davalı vekili getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu çeklerin çek hesabının açıldığı Tavşanlı şubesi dışında, Kütahya İş Bankası Şubesine ibraz edilmeleri karşısında Kütahya Mahkemelerinin yetkili olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.

Burada <yetki> konusunda genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır.

Bir davaya yer itibariyle bakma iktidarına sahip mahkemeye <yetkili mahkeme>, bu hususu düzenleyen kurallara da <yetki kuralları> adı verilir (Alangoya/Yıldırım/Deren Yıldırım: Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 2009, s. 83; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medeni Usul Hukuku Ankara, 2009, s. 114).

Her mahkemenin yargı yetkisi, belli bir coğrafi bölge ile sınırlıdır; buna o mahkemenin <yargı çevresi> denir. Bu yargı çevresinin sınırları, idari teşkilat sınırlarına göre belirlenir. Asliye ve sulh mahkemesinin yargı çevresi, bulunduğu ilçenin veya il merkezindekiler için merkez ilçenin sınırları içinde kalan bölgeyle sınırlıdır (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara, s. 137).

1982 Anayasasının 142. maddesine göre, mahkemelerin yetkilerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiş; 37/1. maddesinde ise, hiç kimse, kanunen tabi olduğu (kanunla yetkili kılınan) mahkemeden başka bir mahkeme önüne çıkarılamayacağı teminat altına alınmıştır. Bu nedenle, bir tüzük veya yönetmelik hükmü ile yetki kuralı konulamayacağı gibi, davalı kıyas yoluyla kanunen yetkili olan mahkemeden başka bir mahkeme önünde kendisini savunmaya zorlanamayacaktır (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 138).

Yetki kuralları, bütün davalar ve bazı davalar için olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan kural olarak bütün davalar için uygulanan yetki kuralına, <genel yetki kuralı> ve bu mahkemeye de <genel yetkili mahkeme> denilmektedir.

Genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahındaki mahkemedir. Yani her dava, (kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça) açıldığı tarihte davalının (Medeni Kanun gereğince) ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 138; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: a.g.e., s. 114).

Nitekim belirtilen ilke, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 9. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde aynen; <Her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının Türk Kanunu Medenisi (01.01.2002 tarihinden itibaren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu) gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür> şeklinde ifade edilmiştir.

Bundan başka, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Örneğin sözleşmeden doğan davalarda, sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki mahkeme de yetkilidir (HUMK. m.10). İşte, bazı dava veya dava çeşitleri için kabul edilen istisnai nitelikteki yetki kurallarına (genel olmayıp, yalnız belirli durumlara ilişkin oldukları için) <özel yetki kuralları> denir.

Kural olarak, özel yetki genel yetkiyi kaldırmaz, yani onunla birlikte uygulanır. Bu durumda davacı, isterse genel yetkili (davalının ikametgahındaki) mahkemede, dilerse özel yetkili (sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki) mahkemede davasını açabilir.

Fakat istisnai olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması kanunla öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Örneğin; gayrimenkulün aynına ilişkin davalar, yalnız gayrimenkulün bulunduğu yerde açılabilir (HUMK. m.13); davalının ikametgahı mahkemesinde açılamaz. Bu hallerde (kesin yetki hallerinde), genel yetki kaldırılmış olup, dava yalnız bu özel (ve kesin) yetkili mahkemede açılabilir (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 138).

Davalının ikametgahında dava açılmasını, gerçek ve tüzel kişiler için ayrı ayrı incelemek gerekir:

Gerçek kişilerin ikametgahı (yerleşim yeri), 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Türk Medeni Kanununa göre, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yer, onun yerleşim yeri sayılır (TMK. m.19/1. fıkra).

Tüzel kişilerin ikametgahı, tüzüklerinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, işlemlerinin (işlerinin) yönetildiği yerdir (T.M.K. m.49).

Ancak, derneklerin tüzüklerine ve ticaret şirketleri ile kooperatiflerin ana sözleşmelerine, dernek, şirket veya kooperatif merkezinin yazılması zorunludur (5253 sayılı Dernekler Kanunu m. 4/1-a; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 155/I-3, 244, 279/1, 478, 506/1; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu m. 4/1). Bundan başka, vakıf senedinde vakfın ikametgahının (yerleşim yerinin) gösterilmesi gerekir (TMK. m.106). Bu nedenle, dernek, şirket, kooperatif veya vakıfların ikametgahını (yerleşim yerini) tüzük, ana sözleşme veya vakıf senedine göre kolayca tespit etmek mümkündür. Buna göre, dernek, şirket, kooperatif veya vakıflara karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkeme, bunların merkezinin (yerleşim yerinin) bulunduğu yer mahkemesidir (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s.143).

Şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisine gelince;

Bir merkeze bağlı olduğu halde müstakil sermayesi ve müstakil muhasebesi bulunan veya muhasebesi merkezde tutulduğu ve müstakil sermayesi olmadığı halde kendi başına ticari muamele yapan yerler şube sayılır.

Şube kendi başına işlem (muamele) yapabilirse de, bu işlemden doğan hak ve borçlar merkeze aittir. Bu nedenle, şubenin yaptığı işlemden dolayı (merkeze karşı) merkezin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilir.

Bundan başka, şube ile iş yapanlara kolaylık sağlamak için, şubenin işlemlerinden dolayı (merkeze karşı) şubenin bulunduğu yerde de dava açılabileceği kabul edilmiştir (HUMK. m. 17/1. cümle). Buna göre, bir gerçek veya tüzel kişinin başka bir yerde şubesi varsa, o şubenin işlemlerinden dolayı (yani o şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklar için), şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 149).

Şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi HUMK. 17. maddesinin 1. cümlesinde aynen; <Hakiki veya hükmi bir şahsın muhtelif mahallerde şubeleri bulunduğu takdirde, o şubenin muamelesinden dolayı iflas davası müstesna olmak üzere o şubenin bulunduğu mahalde dahi dava ikame olunabilir> şeklinde ifade edilmiştir.

Şubenin işleminden kaynaklanan uyuşmazlıklardan dolayı şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi, kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki niteliğinde olup, genel yetkili mahkemenin yetkisini ortadan kaldırmaz.

Şu durumda, davacı isterse şubenin işlemi nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkta davasını, genel yetkili olan gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yerinin (merkezinin) bulunduğu yerdeki mahkemede açabileceği gibi, şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de, açabilecektir. Davacı burada her iki yetkili mahkemenin birinde davasını açmak konusunda bir seçimlik hakka sahiptir (Alangoya/Yıldırım/Deren Yıldırım: a.g.e., s. 98- 99)

Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 14.10.2009 gün ve 2009/21-381 E.- 427 K; 02.06.2010 gün ve 2010/19-250 E-2010/300 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Davalının Tavşanlı Şubesi nezdinde açılan ve dava dışı Özdağ Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. hesabından keşide edilen 23 adet çekin hamili olduğu, çeklerin süresinde aynı bankanın Kütahya Şubesi’ne ibraz edilerek talep edilmesine rağmen 3167 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca davalı bankanın sorumlu olduğu miktarın ödenmediği ileri sürülerek, bankanın sorumlu olduğu miktarın tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.

Bu nedenle, görülmekte olan davaya konu uyuşmazlık, çekin tahsil için ibraz edildiği Kütahya İş Bankası Şubesinin işleminden (muamelesinden) kaynaklanmaktadır. Belirtilmelidir ki, davaya konu uyuşmazlıkla ilgili olarak davacı, tüzel kişiliğe haiz sermaye şirketi olan T. İş Bankasının merkezinin bulunduğu yerde dava açabileceği gibi, bankanın şubesinin bulunduğu Kütahya’da da, dava açabilecektir. Davacı, yetkili olan bu iki yerden birisi olan Kütahya’da davayı açarak seçimlik hakkını bu yönde kullanmıştır.

O halde, yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular karşısında, yerel mahkemece davalının yetki itirazının reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, direnme kararı yerindedir.

Ne var ki, işin esasına yönelik temyiz itirazları Özel Dairesince incelenmediğinden, dosyanın bu yönde inceleme yapılmak üzere Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup, işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. hukuk dairesine gönderilmesine, oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

Yukarıdaki kararda geçen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı...

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2009/21-381
Karar: 2009/427
Karar Tarihi: 14.10.2009


HİZMET TESPİTİ DAVASI - DAVA KONUSU İŞLEMİN KURUMUN ANTALYA ŞUBESİNİN İŞLEMİNDEN KAYNAKLANDIĞI - DAVACININ ŞAHSİ DOSYASININ KURUMUN ANTALYA ŞUBESİNDE BULUNDUĞU - ANTALYA İŞ MAHKEMESİ'NİN YETKİLİ OLDUĞUNUN GÖZETİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Davacı kurumun emeklilik şartlarının oluşmadığı nedeniyle emeklilik talebinin reddi işleminin iptali ve sigorta başlangıç tarihinin düzeltilmesi için eldeki davayı açmıştır. Hal böyle olunca, dava konusu işlemin kurumun Antalya şubesinin işleminden kaynaklandığı, öte yandan davacının şahsi dosyasının da kurumun Antalya şubesinde bulunduğu anlaşılmış olması karşısında, Antalya iş Mahkemesi'nin yetkili olduğunun gözetilmesi gerekir.

(2709 S. K. m. 127, 141) (1086 S. K. m. 9, 17, 77) (5521 S. K. m. 15)

Dava: Taraflar arasındaki <Hizmet Tespiti> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 1. İş Mahkemesi'nce yetkisizliğe dair verilen 14.12.2006 gün ve 946-841 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 02.06.2008 gün ve 15023-8357 sayılı ilamı ile; (...Dava sigortalılık başlangıcının tesbiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, yetkili mahkemenin Ankara iş Mahkemesi olduğu gerekçesi ile yetkisizlik karar vermiştir.

Uyuşmazlık 506 Sayılı Yasadan kaynaklanmakta olup, adı geçen yasada yetki ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Hal böyle olunca uyuşmazlığın 5521 sayılı iş Mahkemeleri Kanunu'nun 15. maddesinin yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 9. ve 17. maddeleri gereğince çözümlenmesi gerektiği; 9. maddeye göre kurum merkezinin bulunduğu Ankara İş Mahkemesi'nde dava açılabileceği gibi, 17. maddeye göre de şubenin bulunduğu Antalya'da da dava açılabileceği ortadadır. Bunun için uyuşmazlığın şube muamelesinden kaynaklanmasına gerek yoktur. Kurum avukatlarının şubenin bulunduğu yerde kurum aleyhine açılan davaların takibe yetkili oldukları, öte yandan diğer davalının da Antalya il Özel idaresi adı altında ilde temsil edildiği, yetkilisinin veya özel idare adına görevli vekilinin açılan davayı takip edebileceği de açıktır.

Bu olgular özellikle Anayasa'nın 14l/son ve HUMK'nun 77. maddelerinden öngörülen hükümler göz ardı edilerek dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki k ağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava; sigortalılık başlangıcının tespiti istemine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkilinin Özel İdare Müdürlüğü'ne devredilen Yol Su Elektrik Müdürlüğü'nün Ankara il Müdürlüğü Makine ikmal Grup Müdürlüğü kısmında 12.11.1979 tarihinde çalışmaya başladığını, bir müddet çalıştıktan sonra başka bir işyerine geçerek Bağ-Kur'lu olarak çalışmasını sürdürdüğünü, burada da bir müddet çalıştıktan sonra tekrar SSK'ya geçtiğini ve halen Antalya'da sigortalı olarak çalışmasını sürdürdüğünü, emeklilik için SSK'ya başvurduğunda ise, işe başlangıç tarihinin 12.11.1979 olarak görünmediğinin ve ancak 2010 yılında emekli olabileceğinin bildirildiğini, bu durumun davacının ilk çalıştığı yerin Ankara olması daha sonra Antalya'ya gelmesi nedeni ile Antalya'ya kayıtların sağlıklı aktarılmamasından olabileceğini ileri sürerek; davacının hizmet süresinin 12.11.1979 tarihinden geçerli olmak üzere tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı SSK (SGK) vekili; davanın haksız olduğunu, davacının iddia ettiği işyerinin Ankara'da olduğunu, davanın Ankara mahkemelerinde açılması gerektiğini bildirerek, davanın esas ve yetki yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemenin, davacının çalıştığını iddia ettiği özel idare müdürlüğünün ikametgah adresinin Ankara olduğu, çalıştığını iddia ettiği yerin de Ankara olduğu, tüm belgelerinin Ankara SSK İl Müdürlüğü'nde bulunduğu gerekçesi ile verdiği yetkisizlik kararı, özel dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuş, yerel mahkeme ilk kararında direnmiştir.

Yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için yasal dayanaklar incelendiğinde, 506 Sayılı Yasanın yetki ile ilgili bir düzenleme içermediği anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın 5521 sayılı iş Mahkemeleri Kanunu'nun 15. maddesinin yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 9. ve 17 maddeleri gereğince çözümlenmesi gerekmektedir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 9. maddesine göre, bu tür bir dava kurum merkezinin bulunduğu Ankara iş Mahkemesi'nde açılabileceği gibi, koşulları mevcut ise 17. maddeye göre şubenin bulunduğu Antalya'da da açılabilir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca; <Hakiki veya hükmi bir şahsın muhtelif mahallerde şubeleri bulunduğu takdirde, o şubenin muamelesinden dolayı iflas davası müstesna olmak üzere o şubenin bulunduğu mahalde dahi dava ikame olunabilir>.

Bu aşamada, genel ve özel yetki kurallarının açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır. Bütün davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilmekte olup, genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahı mahkemesidir. Eş deyişle, her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür (HUMK md. 9/1). Bundan ayrı, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Bu istisnai nitelikteki yetki kurallarına özel yetki kuralları denilmektedir, ilke olarak, özel yetki genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Ancak istisna olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Kesin yetki halleri, genel yetkiye istisnadır. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir (Hukuk Genel Kurulu'nun 08.07.2009 gün ve 2009/10-236-345 sayılı kararı).

Tüzel kişilere karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkeme, tüzel kişilerin yerleşim yerinin, yani merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olmakla birlikte, şube işlemleri nedeniyle açılacak dava, taraf olarak bağlı bulunulan merkez davalı gösterilerek, şubenin bulunduğu yerde de açılabilir.

<Kurum adına işlem yapmaya yetkili bulunmak> şubenin tanımından ortaya çıkan bir sonuç olup, şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olmasında tek başına yeterli değildir. Şubenin bulunduğu yer yetkisi, o şubenin yapmış olduğu işlemlerden, davacıya ait işlemlerin yürütülmesinden doğan uyuşmazlıklarda geçerli bulunmaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 16.04.2008 gün ve 2008/10-330-335 sayılı kararı). Bu nedenle, özel dairenin, <şubenin bulunduğu yerde dava açılabilmesi için uyuşmazlığın o şubenin muamelesinden kaynaklanmasına gerek yoktur> şeklindeki belirlemesi uygun değildir. Kaldı ki, bir yerde bir kurum avukatının bulunması, o yerde dava açılması için bir gerekçe oluşturmamaktadır.

Burada yeri gelmişken, il özel idaresinin hukuki yapısına göz atmakta fayda vardır. 1982 Anayasası'nın 126. maddesi <Türkiye merkezi idare ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayrılır> hükmünü getirmektedir. Merkezi hükümetin taşrada örgütlenmesinin temelinde iller yer almaktadır, il özel idareleri görevleri bakımından merkezi yönetim ile belediye ve köyler arasında <ara düzey> niteliğe sahip idari birimlerdir.

Anayasamızın 127. maddesine göre il yerel yönetimi (il özel idareleri) il halkının yerel nitelikteki ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere, kuruluş esasları yasa ile belirtilen ve karar organları yine yasada gösterilen, seçmenlerce seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir. İl özel idareleri 04.03.2005 tarihli ve 5302 Sayılı Kanunla yönetilir.

İl özel idareleri bağımsız tüzel kişilikleri olan kamu kuruluşlarıdır. Bu durumda, Antalya il Özel idaresi temsilcisi ya da vekilinin, Ankara İl Özel İdaresi’ne karşı açılacak davada temsilci olarak yer alması hukuken olanaklı değildir.

Davaya konu somut olayda, davacı Antalya Sosyal Güvenlik Kurumu il Müdürlüğü'ne bağlı olarak sigortalı olarak çalışmasını Antalya'da sürdürmektedir. Emeklilik başvurusunu Antalya SSK İl Müdürlüğü'ne yapmış ve bu kurumca; şahsi dosyası tetkik edilerek, işe giriş tarihi olarak 15.03.1985 tarihi gözüktüğünden gerekli yasal koşulların ancak 2010 yılında dolacağı belirtilerek, davacının talebi reddedilmiştir. Davacı da, kurumun bu işleminin iptali ve sigorta başlangıç tarihin 12.11.1979 tarihi olarak belirlenmesi için eldeki davayı açmıştır. Hal böyle olunca, dava konusu işlemin kurumun Antalya şubesinin işleminden kaynaklandığı, öte yandan davacının şahsi dosyasının da kurumun Antalya şubesinde bulunduğu anlaşılmış olması karşısında, Antalya iş Mahkemesi'nin yetkili olduğu sonucuna varılmalıdır. Aksi yöndeki yerel mahkeme kararı doğru olmayıp bozulması gerekir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yetkili icra dairesi neresidir? AV Sezin Meslektaşların Soruları 4 10-05-2012 17:33
yetkili icra dairesi advocat63 Meslektaşların Soruları 1 19-03-2012 11:00
yetkili icra dairesi bitigen Meslektaşların Soruları 2 20-11-2009 10:13
sevk irsaliyeli fatura ile yapılan icra takibinde yetkili icra dairesi Av.Safiye Meslektaşların Soruları 3 04-08-2008 21:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06199789 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.