Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Mİzahimiz Utanacak YÜz Beklİyor

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-02-2009, 23:53   #1
Durdu GÜNEŞ

 
Varsayılan Mİzahimiz Utanacak YÜz Beklİyor

MİZAHIMIZ UTANACAK YÜZ BEKLİYOR

Av. Durdu GÜNEŞ


Mizah gülecek yüz araması gerekirken neden “Utanacak yüz bekliyor?” diyebilirsiniz.

Gülmek insanın en doğal ve toplumsal ihtiyacıdır. Gülmeden hayatı güzel kılmak mümkün mü? Gülerken gerginliklerimizi atıp yüzümüze bir sempati kazandırmaz mıyız? Bir anda diğer insanlarla iletişime açık hale geliriz. Tüm insanların en güzel anlaşma dili bir tebessümden geçmez mi?

Gülmek bireysel olarak ruhsal gerginliklerimizi giderir. Japonlar “Gülmek en iyi ilaçtır.” derler.

Gülen insan mutlaka yanında başka bir paylaşımcıya ihtiyaç duyduğundan toplumsal yönü vardır ve bulaşıcı özellik gösterir. Gülümseyen insan çevreye pozitif bir enerji yayar.

Tarih boyunca gülme, bazen insanı yoldan çıkaran bir eylem olarak lanetlenmiş hatta yasaklandığı dönemler olmuş, bazen da hazcı bir anlayışla hayatın hedefi haline getirilmiştir.

Gülmek ne lanetlenecek ne de hayatın hedefi haline getirilen kutsanacak bir eylemdir. Gülmek mahiyeti iyi kavrandığı takdirde hayatımıza mutluluk katacak, sosyal hayatımızı renkli hale getirecek insani bir özelliğimizdir.

Hiç gülmeyen insanı normal bir insan saymadığımız gibi her şeye nedensiz ve gelişigüzel gülen insana da deli deriz.

O halde gülmenin mahiyeti kavranmalı hayatımızdaki yeri değerlendirilerek dengesine kavuşmalıdır.

Her gülme mizahi gülme kavramı içine girmez. Örneğin gıdıklanan insan güler. Ya da bazı kimyasal gazlar insanı güldürebilir. Burada bir mizah söz konusu değildir.

Yazı konumuz mizahi gülme ile ilgilidir.

Mizah bir düşündürme ve güldürme sanatıdır. Mizah karşılığı Türkçeye yerleştirilen “gülmece” kavramı ise düşündürmeyi dışarıda bırakan, sadece gülmeye odaklı bir anlayışı ortaya koyduğundan mizah kavramını kullanmayı tercih ediyorum.

Mademki mizah zekâ ile yakından ilgilidir. O halde mizahı zekâmızın gelişmesi yolunda kullanabiliriz.

Ama mizahı sadece gülme olarak değerlendirirsek akla ziyan espriler, küfür, argo ve belaltı gülmecesi mizah alanında yabani otlar gibi çoğalarak akla, zekaya, toplumsal gelişime negatif etkide bulunabilir.

Mizah kişilerin, milletlerin karakteriyle, zekâ düzeyleriyle, kültürleriyle, eğitimleriyle yakından ilgilidir. Bu nedenle mizah kişilerin ve toplumların boy aynasıdır. Oradan kişilikleri ve özellikleri okumak mümkündür.

Mizah anlayışı, zamana, iklime, coğrafyaya ve milletlere bağlı olarak değişir. Eğitim, kültür, erdem geliştikçe estetik zevkler, sanatta kalite arayışı ve mizahta seviye beklentisi de artacaktır.

Ancak yine de şunu kabul etmek gerekir ki toplum homojen değildir. Toplum katmanları arasında değişik seviyede mizah beklentisi hep olacaktır.

Sadece toplum katmanları değil aynı topluma dâhil olup farklı coğrafyadaki insanların bile mizah anlayışı farklı olmaktadır. Örneğin bir Karadenizli Temel fıkrası anlatır ve güler. Oysa fıkra saflık üzerine kurulmuştur. Karadenizli kendine olan özgüven ve zekâsından emin olduğu için hiç alınganlık göstermez. Ama benzer bir fıkrayı doğulu kendine yönelik olarak anlatmaz, doğuluya izafe edilerek anlatılsa aşırı tepki gösterebilir.


Mizahımızın Kısa Bir Özgeçmişine Bakış


Mizah kültürel anlamda bizi güldürerek eğitme amacına yöneliktir. Geleneksel mizah kültürüne göre fıkraların temel görevi kıssadan hisse şeklinde idi. Bir ders vermeye yönelikti.

Bu tür mizah, sohbet kültürünün hem tuzu biberi olur hem de kişiler incinmeden mesajlarını alırlardı.

Geleneksel mizahımızın başkahramanı Nasreddin Hoca aynı zamanda halk filozofudur. Her fıkrasında felsefi bir derinlik ve evrensel bir gerçeklik vardır. Onun için asırlardır fıkraları hafızadan hafızaya taşınmıştır. Fıkralarındaki bazı sözler atasözü haline gelmiştir.

Nasreddin hoca saf değildir, saf rolü oynayarak dersini verir. Kötüyü model olarak göstermez. Kötüyü, hilekârı, rol olarak oynar ama gerçek kişilik olarak sonunda ders verir.

Bektaşi fıkraları hayattan kopuk, kuru taassupla alay ederek bizi düşünmeye ve hayatın gerçeklerine yöneltir.

Hacivat Karagöz oyunlarında; halktan kopuk aydın geçinen Hacivat’la, halkı temsil eden Karagöz arasındaki söz oyunları, aydın-halk tezatları, hayata ve topluma dair sorunlar gündeme getirilirdi.

Cumhuriyet döneminde mizahın bir siyasal muhalefet aracı olarak kullanılması devlet otoritesi tarafından hep endişeyle takip edilmiştir.

Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, Rıfat Ilgaz gibi Akbaba ve Makro Paşa mizah dergisi yazarları genelde mizah romanı ve mizah öyküsü tarzında verdikleri eserleriyle toplumcu bir mizah anlayışıyla hareket etmişlerdir. Mizahı toplumsal ve siyasi bir rol içinde sürdürmüşlerdir.

Gırgır dergisiyle mizah daha ziyade karikatür ağırlıklı bir politika izlemiştir. Görselliğin ön plana çıkmasında televizyonun hayatımıza daha fazla girmesinin etkisi olduğu düşünülebilir.

12 Eylül 1980 ihtilalıyla birlikte gençliği politikadan uzaklaştırmak için ideolojinin yerine cinsellik ve spor fanatizmi (Futbolun kendisini değil, taraftarlığını ideolojik bir hedef olarak yerleştirmek) yerleştirilmesinin mizah da kaygı verici yankıları olmuştur.

Bu dönemde mizah; ağırlıklı olarak, düşünceden, ideolojiden ve kültürel değer yargılarından uzaklaşmıştır. Küfür, argo ve cinsellik içeren karikatürler ile absürt espriler ve duvar yazıları mizah anlayışında geniş yer almıştır.

Mizah beyaz perdeye komedi filmleri olarak yansımıştır. Bir dönem komedi filmlerinde Sadri Alışık’ın Turist Ömeri ile Öztürk Serengil’in Adanalı Tayfur gibi tiplemeleri toplumda ciddi yankı bulmuştur.

Daha sonra komedi filmlerinde Kemal Sunal Şaban tiplemesi çok konuşulur tartışılır olmuştur.

2000 yıllarından sonra komedi dünyamızda yerini alan Cem Yılmaz, Ata Demirer, Şahan Gökbakar ve Yılmaz Erdoğan gibi talk şovlarıyla öne çıkıp sonra komedi filmleriyle gündemimize oturan kişilerin mizah anlayışı üzerinde durulması gereken bir konudur.

A.R.O.G filminde Cem Yılmaz’ın Arif tiplemesi Recep İvedik’le Şaban Gökbakar’ın Recep tiplemesi, filmlerde kullanılan argo, küfür ve magandalığın ön plana çıkması toplumun bu filmlere olağanüstü ilgi göstermesi mizah anlayışımızın geldiği nokta açısından oldukça düşündürücüdür.


Mizahımızda İnce Zeka Yerini Neden Argo ve Magandalık Kültürüne Bırakmıştır.


1-Çağımız bir tüketim çağı haline gelmiştir. “Tüket at” anlayışı her şeyi içine almaktadır. Mizah artık bir tüketim malzemesidir. Gülerek tüketeceksin ve geriye bir şey kalmayacak. Filmden çıkanlar gülerek boşalmışlardır. İçgüdüsel ve sinirsel gevşeme yaşanmıştır. Ayrıca bir dimağ zevkine gerek yoktur.

2-Mizahi gülme bir zekâ seviyesine, bir kavrayış gücüne ihtiyaç duyar. Oysa argo, küfür ve magandalık, kaba bir aykırılığı ortaya koyduğundan zekâya ihtiyaç yoktur. Gülmek için çocuk yaşında bir zekânız varsa yeterlidir.

3-Gençliği ideolojilerden ve siyasetten uzak tutmak maksadıyla değer yargılarından koparılmış, cinsellik ve spor fanatiği haline getirmeye çalıştığınızda küfürden, argodan, kaba cinsellikten hoşlanan bir kitlenin oluşması doğaldır. Bu kitle argodan, küfürden, magandalıktan ve bel altı esprilerinden oluşan bir mizah ürününü tercih edecektir.

4-Toplumun model kahramanları mecliste, siyaset meydanlarında küfür ve argoyu bir hitabet sanatı olarak kullanırlarsa, mizah onu daha da ileri götürür. Mizah birazda abartma sanatıdır.

5-Günlük hayatını nerdeyse 100 kelimeyle sürdüren bir toplumda söz ve zekâya dayalı daha üst düzeyde komedi filmleri yapmak zaten saçma olur. Dil kısırlaştırılmıştır. Onun için en rahat anlaşılan maganda kültürü olan küfür ve argodur. Recep İvedik türü filmler toplumun aynasıdır.

6-Muzır mizah üretmek en kolay yoldur. İnsanların zekâsına değil içgüdülerine hitap ettiğinizden alıcı kitlesi hayli geniş olacaktır. Oysa seviyeli mizah; dil zenginliğini, ince zekâyı, derin bir felsefeyi ve ciddi bir yeteneği gerekmektedir. Onun için mesaj kaygısız mizah en kestirme yoldur.

7)Muzır mizahta olaylar somuttur. Soyut düşünebilme yeteneği zayıf toplumlarda daha fazla rağbet görmesi doğaldır. Felsefeciler zekâyı soyut düşünebilme yeteneği olarak tanımlarlar. Soyut düşünmesi gelişmemiş toplumlarda hareket komiği türünde komedi rağbet görecektir.

Bu gerekçeleri çoğaltmamız mümkündür. Ama konunun anlaşılması bakımından bu kadarı yeterlidir.








Ne Yapılmalı?


Yukarıdaki maddeleri sıralarken sakın mizah yoluyla vaaz verilmeli anlamı çıkmasın.

Mizah alışılagelen kalıpları yıkarak, zihnimizi sürekli tuzağa düşerek ilerler. Ama bu tamamen sınırsız, sorumsuz bir mizah üretimi olarak algılanmamalıdır.

Mizah elbette toplumdaki eğilimlerden, zıtlıklardan yararlanacaktır. Kötü olan şey mizahın toplumdaki magandalık gibi, argo gibi hastalıklı davranışları sevimli hale getirerek, bu davranışların daha da yaygınlaşmasında meşru zemin oluşturmasıdır.

Maganda davranışına maruz kalan kişi bundan son derece muzdaripken, başkalarına yapıldığında hoş ve sevimli buluyorsa burada ciddi bir mantık fukaralığı vardır. Magandalığı hoş ve meşru gören kişi önce magandalığa müdahil sonrada muhatap olur.

Mizahın güldürerek eğitme yerine güldürerek yozlaşmayı tetiklemesi kabul edilemez.

Mizah sıra dışı düşünmeyi, yaratıcılığı, eleştirel düşünmeyi, özgür fikri tahrik etmelidir. Bunu yaparken toplumu daha ileri boyutlara taşıması hedeflenmelidir.

Mizah toplumsal hastalıklarımızla alay ederek bir eğitim görevi üstlenebilir. Ama toplumsal hastalıklarımızı abartarak ve meşrulaştırarak sevimli hale getirmesi zararlı sonuçlar doğurur.

Mizah üretirken geleneksel mizah anlayışımızdan istifade edilmelidir. Güncel mizahı üretirken içine felsefi bir derinlik katılabilir.

Komedi filmleri ya da dizilerinin bizdeki etkisi bir saman alevi gibi içgüdüsel bir gülme ve sinir boşalmasından ibaret kalmamalıdır. Aynı zamanda bize bir dimağ tadı, bir felsefi bakış açısı verebilmelidir.

Bütün bunların olması için; kaliteli mizah talep eden, okuyan, düşünen, üreten bir topluma ihtiyaç vardır. Talep arzı doğuracaktır.

Şimdi mizahımız ayaklar altına düşmüştür. Gülecek değil utanacak yüz bekliyor.













Old 01-03-2009, 01:19   #2
Adli Tip

 
Varsayılan

Emeginiz, keyifli yaziniz icin cok tesekkurler. Tespitlerinizin tamami yerinde. Lakin dusuncelerinizin bir coguna katilamiyorum.

Alıntı:
Mademki mizah zekâ ile yakından ilgilidir. O halde mizahı zekâmızın gelişmesi yolunda kullanabiliriz.

Ama mizahı sadece gülme olarak değerlendirirsek akla ziyan espriler, küfür, argo ve belaltı gülmecesi mizah alanında yabani otlar gibi çoğalarak akla, zekaya, toplumsal gelişime negatif etkide bulunabilir.

Gulme eylemi ruhumuza iliskin bir ihtiyactir bence.


Alıntı:
Geleneksel mizahımızın başkahramanı Nasreddin Hoca aynı zamanda halk filozofudur. Her fıkrasında felsefi bir derinlik ve evrensel bir gerçeklik vardır. Onun için asırlardır fıkraları hafızadan hafızaya taşınmıştır. Fıkralarındaki bazı sözler atasözü haline gelmiştir.

Nasreddin hoca saf değildir, saf rolü oynayarak dersini verir. Kötüyü model olarak göstermez. Kötüyü, hilekârı, rol olarak oynar ama gerçek kişilik olarak sonunda ders verir.

Bektaşi fıkraları hayattan kopuk, kuru taassupla alay ederek bizi düşünmeye ve hayatın gerçeklerine yöneltir.

Hacivat Karagöz oyunlarında; halktan kopuk aydın geçinen Hacivat’la, halkı temsil eden Karagöz arasındaki söz oyunları, aydın-halk tezatları, hayata ve topluma dair sorunlar gündeme getirilirdi.

Simdi bizi guldurenlerin tarihteki yerini tespit etmek icin cok erken degil mi?


Alıntı:
Mizahi gülme bir zeka seviyesine, bir kavrayış gücüne ihtiyaç duyar. Oysa argo, küfür ve magandalık, kaba bir aykırılığı ortaya koyduğundan zekaya ihtiyaç yoktur. Gülmek için çocuk yaşında bir zekanız varsa yeterlidir.
iki kelimeden olusan bir cumlede, 1. kelimeye gulen de 2. kelimeye gulen de; cumleden cikardigi a anlamina gulen de b anlamina gulen de olabilir.

"Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak... " misralari sebebiyle, Yilmaz Erdogan'in "sevebilme ihtimali" siirine "komik siir' diyen insanlari tanidim ben mesela.


Alıntı:
Günlük hayatını nerdeyse 100 kelimeyle sürdüren bir toplumda söz ve zekâya dayalı daha üst komedi filmleri yapmak zaten saçma olur. Dil kısırlaştırılmıştır. Onun için en rahat anlaşılan maganda kültürü olan küfür ve argodur. Recep İvedik türü filmler toplumun aynasıdır.

"daha ust komedi filmi" daha cok ratingli mi, daha cok gulduren mi yoksa daha didaktik olan mi bilmiyorum ama, Nasrettin Hoca'nin da icinde yasadigi toplumun o yasadigi donemde konustugu sozlerle guldurdugunu saniyorum.

Alıntı:
Muzır mizah üretmek en kolay yoldur. İnsanların zekasına değil içgüdülerine hitap ettiğinizde alıcı kitlesi hayli geniş olacaktır. Oysa seviyeli mizah; dil zenginliğini, ince zekayı, derin bir felsefeyi ve ciddi bir yeteneği gerekmektedir. Onun için mesaj kaygısız mizah en kestirme yoldur.

Insanlarin en cok guldukleri sey; kendilerinin de aslinda her zaman karsilastiklari olaylara hic o gozle bakmadiklarini farketmeliridir. Herkesten farkli bir gozle bakabilmek de kolay degildir. Gulduren aslinda mesaj kaygisini hep tasir. O, farkli bir mesaj cikaran ve o mesaji paylasandir.

Alıntı:
Ne Yapılmalı?

Bence ya gulmeli, ya da gulmemeli. Bunun icin de bir caba sarfedilemez zaten.


Alıntı:
Mizah elbette toplumdaki eğilimlerden, zıtlıklardan yararlanacaktır. Kötü olan şey toplumdaki magandalık gibi, argo gibi hastalıklı davranışları sevimli hale getirerek, bu davranışların daha da yaygınlaşmasında meşru zemin oluşturmasıdır.

Iletsim araclari daha dogal sadece. Kendimizle yuzlesmek, zaten varolanlari mesrulastirmak degildir bence. Yerli bir filme " ama biz evlerimizde ayakkabiyla gezmiyoruz ki" diye elestri getirilebilir, getirilmelidir. Ancak esini bir baskasiyla ayni yatakta goren birinin "hay aksi" demesini beklememeli hic kimse. O durumda olan bir Turk'un sarfedecegi seyleri soyleyen birisinin sozlerine gulen kisilerin zeka seviyelerini artirmak da o filmi yapanlarin misyonu olmamali bence. Diyarbakir turkusunu "Istanbul sivesiyle" soyleten TRT bile bundan vazgecti. Olmayan bir seyin, olan gibi sunulabilecegi bir millet olmayacak kadar gelistik bence.
Alıntı:
Maganda davranışına maruz kalan kişi bundan son derece muzdaripken, başkalarına yapıldığında hoş ve sevimli buluyorsa burada ciddi bir mantık fukaralığı vardır.

"Yorgan gitti kavga bitti" derken Nasrettin Hoca; magdura gulmuyor muyuz?
Belki de "maruz kalanin da" gulup gecmesi gerektigidir mesaj? Boylelikle toplumsal barisi saglamayi misyon edinmislerdir...

Alıntı:
Mizahın güldürerek eğitme yerine güldürerek yozlaşmayı tetiklemesi kabul edilemez.
Belki de simdiye kadar egitilirken gulduk. Simdiyse yozlasarken. Gelistiren de yozlastiran da mizahcilar degil belki de. Onlar sadece olana gore misah yapiyor belki de...

Alıntı:
Mizah sıra dışı düşünmeyi, yaratıcılığı, eleştirel düşünmeyi, özgür fikri tahrik etmelidir. Bunu yaparken toplumu daha ileri boyutlara taşıması hedeflenmelidir.

Mizahci zaten sira disi dusunur, yaraticidir, elestirel dusunur. Toplum ne kadar gelismisse, o da az biraz daha gelimistir sadece.

Alıntı:
Mizah toplumsal hastalıklarımızla alay ederek bir eğitim görevi üstlenebilir. Ama toplumsal hastalıklarımızı abartarak ve meşrulaştırarak sevimli hale getirmesi zararlı sonuçlar doğurur.

Bence siyatcilerle ilgili karikaturleri de bir dusunun ornegin... Cok defa soylediginiz gibi olmuyor sonuclar.

Alıntı:
Mizah üretirken geleneksel mizah anlayışımızdan istifade edilmelidir. Güncel mizahı üretirken içine felsefi bir derinlik katılabilir.

Devekusu Kabereyi izlerseniz, aslinda her mizahcinin bir oncekinden esinlendigini, bir sonrakine esin kaynagi oldugunu gorebilirsiniz.

Alıntı:
Bütün bunların olması için; kaliteli mizah talep eden, okuyan, düşünen, üreten bir topluma ihtiyaç vardır. Talep arzı doğuracaktır.

Evet; aslolan budur. Arzin talebi dogurmasi genel gecer bir kural olamaz.

Saygilar
Old 01-03-2009, 15:04   #3
Adli Tip

 
Varsayılan

G.O.R.A. ve A.R.O.G.'dan sonra A.R.G.O. mi cekilecek acaba?
Old 01-03-2009, 15:40   #4
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
G.O.R.A. ve A.R.O.G.'dan sonra A.R.G.O. mi cekilecek acaba?

Bir joker harf kullanılıp Z.A.G.O.R. çekilebilir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11143208 saniyede 12 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.