Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Temyiz süreleri sizce böyle mi olmalı?

Yanıt
Old 01-06-2008, 22:42   #1
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan Temyiz süreleri sizce böyle mi olmalı?

Sayın meslektaşlarım, bilindiği gibi ceza davalarında temyiz süresi tefhimle başlamak üzere 7 gündür. Oysa hukuk davalarında bu süre, mahkemesine göre değişmekle birlikte, daha fazladır ve bir çoğunda süre kararın tebliği ile başlar.
Sizce bu durumda bir gariplik yok mu?
Old 01-06-2008, 23:41   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Sizce bu durumda bir gariplik yok mu?
Daha da garibi, idari yargıda temyiz süresinin 30 gün olması. 7 gün çok kısa ama 30 gün çok uzun.

Bütün sürelerin tebliğden itibaren 15 gün olarak düzenlenmesi herkese büyük kolaylık sağlar. Her konuda ayrı süre kafa karıştırıcı ve kullanışsız oluyor.

Örneğin bilirkişi raporuna ilişkin bir haftalık süre çok kısa; uzmanlık gerektiren bir konuda layıkıyla araştırma yaparak beyanda bulunmak için en az 15 gün gerekiyor.

Konuyu açan Sayın Av.Cengiz Aladağ'a teşekkür ederim. Üzerinde düşünülmesi-tartışılması gereken bir konu.

Saygılarımla
Old 02-06-2008, 06:42   #3
Kemal Yıldırım

 
Mutlu Süre Tutum

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz ALADAĞ
ceza davalarında temyiz süresi tefhimle başlamak üzere 7 gündür

Daha da garibi bu durumun bir görünümü olan kararın tefhiminden sonra, gerekçeli karardan sonra temyiz dilekçesinin verilecek olması nedeniyle talep edilen süre tutum müessesesinin yarattığı karmaşa. Ceza davalarında da temyiz süresinin kararın tebliğinden başlamak üzere 15 gün gibi bir süre olarak belirlenmesi hem hak kayıplarının önlenmesi hem de bu karmaşa ve gereksiz işlemlerin ortadan kaldırılması açısından yerinde olacaktır.

Saygılarımla..
Old 02-06-2008, 08:03   #4
duyurucu1

 
Varsayılan Temyiz etmek yada etmemek işte bütün mesele bu



Bir ceza davasında,ya da iş mahkemesinde hakim karar verdi ve yüzüme karşı tevhim kıldı.

Karar o an içime sinmedi.

"Temyiz edeceğim" dedim .Ancak ortada gerekçeli karar yok.gerekçeli karar olacak ki kararın neden yanlış olduğunu açıklayayım.

"Süre tutum" dilekçesi verdim.Yani bu dilekçe ile şunu demek istedim:"Ben bu kararı temyiz edeceğim ama gerekçeli karar hakim tarafından yazdırılmadığı için temyiz süresini kesiyorum.Ama Yargıtay öyle demiyor."Hayır sen süre tutum dilekçesi verdiğine göre ,kararı temyiz ediyorsun demektir.İster gerekçeli karar eline geçtikten sonra sayfalar dolusu temyiz dilekçesi döktür istersen de iki satırlık"Süre tutum dilekçesi veriyorum"de ben kararı ntemyiz ettiğini anlarım.Ve senden dosyanın yargıtaya gidiş dönüş masraflarını artı tebligat giderlerinin alınmasını sağlarım./Masraf ve temyiz harcı iş mahkemesi içindir)

Çok ilginç ve mantığı olmayan bir uygulama.

Hakim dosyayı yazdırıyor.Bakıyor ki içerisinde süre tutum dilekçesi var.Eee.Biraz daha özenli oluyor.Nede olsa taraflardan biri kararını Yargıtaya taşıyacak.Hakim bakıyor ki,süre tutum dilekçesi yok.Eh.O zaman belli ki karar Yargıtaya taşınmıyor.Fazla özenli olmaya gerek yok.Bu ihtimaller olamaz mı?Hakimlerin taktirine kalmış bir durum.Ama "süre tutum ",temyiz olarak algılanmazsa,hakim kararı yazdırdığında her kararında daha özenli olur.

Bir başka sorun da,süre tutum dilekçesini verdim.Gerekçeli karar tarafıma tebliğ edildi.Ama ben gerekçeli kararı alınca ikna oldum.Temyiz edersem karar bozulmayacak.Anladım.Daha önce süre tutum dilekçesi ile başlattığım temyiz sürecini durdurmak istiyorum.Gittim mahkemeye "temyiz etmiyorum" dilekçesi verdim.Ne olacak?"

"Kesinleştirin ve verin kesinleşmiş kararı "desem ne olacak?Çünkü temyiz süresinin dolmasını istemiyorum.Bana "Al kesinleşmiş kararı sevgili duyurucu1 mi denilecek yoksa Hayır daha kararın kesinleşmesine 3 gün var bu gün git 3 gün sonra gel "mi denecek?

Hadi diyelim ki "süre tutum "dilekçesinden sonra temyizden vaz geçtim.Temyizden vazgeçmem de mahkemece kabul gördü."Verin pullarımı".Anında verecekler."Verin peşin yatırdığım harcı"Nasıl verecekler?Peşin yatan harcın geri iadesi için nasıl prosedür işliyor biliyor musunuz?(Not:Yazıda bahsettiğim temyiz harcı İş mahkemeleri içindir)

Bu konuda Yargıtayın,"süre tutum dilekçesini" "temyiz dilekçesi" gibi algılaması hayatın gerçeklerine uymuyor.Doğrusu:"Süre tutum dilekçesi" temyiz süresini kesen bir irade beyanı olarak algılanmalıdır."Gerekçeli karar taraflara tebliğ edildikten sonra işleyecek temyiz süresi içerisinde kararın temyiz edilip edilmeyeceği belli olacaktır",şeklindeki algılama doğru ve ihtiyaca uygun bir algılamadır.Yargıtay görüşünü bu şekilde değiştirmelidir.

Selam ve sevgiyle kalın
Old 02-06-2008, 12:07   #5
Av.Hüseyin Erdayandı

 
Varsayılan

Hukuk sistemimizde eni-konu tartışılması gereken konuların başında gelen süre konusu mesektaşlarımın belirttikleri gibi oldukça karmaşık bir hal almış durumda.Özellikle hukuk ve ceza yargılamalarındaki ayrımdan başka hukuk alanında da farklı sürelerin belirlenmiş olması zaman zaman hukukçuları da sıkıntıya sokmaktadır.Temyize ilişkin süreler İcra Hukuk Mahkemelerinde,Sulh Hukuk Mahkemelerinde ,İş Mahkemelerinde ve Asliye Hukuk Mahkemelerinde farklı farklı olduğu gibi kimisi tefhimden kimisi tebliğ den başlamakta dolayısıyla yerli yersiz hak kayıplarına yol açmaktadır.Hatta dava tiplerine göre adli tatilde bile farklı süre uygulamaları bulunmaktadır.Öte yandan hukuk sistemimizde "Süre Tutum" müessesesinin olmadığı ve bizim uydurduğumuz(Uygulamada yarttığımız) ayrı bir gerçek.Bu durumda yapılması gereken olacaksa yargılam usüllerine göre (Basit,Seri,Yazılı)temyiz süreleri belirlenmeli ve temyiz sürelerinin hepsinin tebliğle işlemeye başlaması daha uygun olur,görüşündeyim.Bu durumda farklı görüş ve önerileri merak ediyorum.Tüm meslektaşlarıma çalışmalarında kolaylıklar diliyorum.Saygılarımla.
Old 02-06-2008, 17:02   #6
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Süre tutum, nam-ı diğer, "Adem-i kanaatle" temyiz

Ne zaman süre tutum dilekçesi versem, mesleğe başladığımdaki alışkanlıkla "Kararı adem-i kanaatle temyiz ediyoruz" cümlesini yazdığımda, komik de gelir. Adem-i kanaat, Ademin kanaati, insani kanaat/düşünce, refleks, böyle olmamalı düşüncesi, önyargı, peşin hüküm, adına ne derseniz deyin. Gerekçesini bilmediğim kararın, yanlış olduğu inancıyla temyiz etmek, anlamsız ve zaman kaybı, hak kaybına neden olucu.

Neredeyse 5-6 farklı temyiz müddeti, üstelik tefhim/tebliğden başlama farklılığı gözetilince, inanın aklıma, acaba "Birinden birinde hata yapılır nasılsa" mantığı ve "Ne kadar atlanırsa, o kadar az Üst Mahkeme yoğunluğu" düşüncesinden öte bir mantık yürütme gelmiyor.

Üstelik ekseriyetle maddeye müteallik çekişmenin görüldüğü AHM de daha uzun bir süre/15 gün, yine üstelik tebliğ ile, özgürlüğün ve yaşamların tartışılıp hüküm altına alındığı Ceza mahkemelerinde ise yarısından daha az/7 gün , üstelik tefhimden itibaren...

Anlaşılmaz...
Old 03-06-2008, 11:57   #7
Av.Barış

 
Varsayılan

Aslında basite indirgenmesi gereken konular bizim hukuk sistememizde bizim bile zorlandığımız noktalara getiriliyor.Her konu için ayrı mahkemelerin kuruluşu ve bu mahkemelerin görev yerleri sıkıntısı ile uyuşmazlık mahkemeleri,alt-üst derece yargı yerleri ile görev uyuşmazlıkları,sizinde belirtmiş olduğunuz üzere her ayrı mahkeme için ayrı süreler,dava açma süreleri vs
Tüm bunlar için yukarıda değinildiği gibi tek bir süre yapmak aslında hiç de zor birşey değildir.
MEsela bütün davalar için 1 aylık temyiz süresi bizim hem süre tutum verme derdinden kurtarır.
Süre tutum olayı ile ilgili bir örnek;
x asliye ceza mahkemesi.karar tarihi mart 2007
süre tutum verdim.gerekçeli karar bana mart 2008'de geldi.tam 1 yıl sonra.
Gelen gerekçeli karar ile kısa karar arasında pek bir fark yok.Dosyayı temyiz etmedim.
Old 03-06-2008, 12:26   #8
Av.Cevdet Bekler

 
Varsayılan

Sn.Av.Cengiz Aladağ ile zaman zaman tartıştığımız bir konu "Temyiz sürelerinin ve başlama tarihlerinin farklı oluşu". Bu konuda ben diğer meslektaşlardan biraz farklı düşünüyorum. Özellikle idari davalarda; idarenin ağır çalışmasından kaynaklanan bir sıkıntı olduğu açık ve gerçek kişiler içinde temyiz için gerekli bazı bilgi, belgelerin geç ve güç elde edilmesi sebebiyle sürenin tebliğten başlaması ve 30 gün olmasının doğal olduğunu düşünüyorum.Ceza davalarında ise hazırlar için tefhim ile temyiz süresinin başlaması normal (yargılamanın çabuk sonuçlanması,kişi hak ve hürriyetlerini ilgilendirmesi bakımından )ancak sürenin kısa olduğu açık.Bu konudaki en önemli garabet ise Sulh ve Asliye Mahkemelerdindeki temyiz sürelerinin farklı olması.Her iki mahkeme için ayrı yargılama usulü düzenlenmiş olsa bile özellikle vatandaşlar için bu ayırımın hiç manası kalmıyor. Özellikle bu hususun gözden geçirlmesi gerektiği kanaatindeyim.
Old 04-06-2008, 00:39   #9
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cevdet BEKLER
Ceza davalarında ise hazırlar için tefhim ile temyiz süresinin başlaması normal (yargılamanın çabuk sonuçlanması,kişi hak ve hürriyetlerini ilgilendirmesi bakımından)

Kesinlikle haklısınız; ancak, bu durum yıllardır devam etmekte ve istenilen şekilde olumlu bir sonuç alınamamakta. Bilindiği gibi tefhim ile sürenin başlamasına ve verilen süre tutum dilekçesi ile temyiz isteminde bulunulmuş sayılmasına rağmen tam olarak temyiz aşaması başlamamaktadır. Asıl temyiz dilekçesi verilmeden de bu aşama başlamayacaktır. Temyiz dilekçesinin temyiz sebepleri belirtilerek verilebilmesi için de gerekçeli kararın verilmiş olması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki en önemli bozma sebeplerinden birisi de kararın gerekçesiz olmasıdır. Başka bir bozma sebebi olmasa bile, ya da Yargıtay' ın düzelterek onayabileceği bir karar olsa da verilen karar gerekçesiz ise bozulacaktır.

Saygılarımla..
Old 04-06-2008, 13:42   #10
av.cemile

 
Varsayılan

Kararların yazılmasının aylar sürmesine ne demeli? Gerekçeli karar elinize geçtiğinde ,bırakın süre tutum verip vermediğinizi dosyayı bile unutmuş oluyorsunuz neredeyse. Aylar sonra müvekkili arayıp dosya Yargıtay'a gitti diye haber veriyorsunuz, yeni mi gitti, şimdiye dönmeli değil miydi? cevabını alıyorsunuz. E haklı.

Ayrıca ben de tüm sürelerin 15 gün ve tebliğle başlaması gerektiğini, gerekçeli kararın yazılması sürecine de sınır-süre kaydı getirilmesi gerekliliğini savunuyorum.Hakimlerin iş yükü fazla da olsa gerekçeli kararı yazmak için belli bir süre tanınmalı hakimlere(misal en geç 30 gün içinde gerekçeli karar yazılmalı gibi). Bir düşünün hakimler gerekçeli kararı yazdıklarında, dava sürecini, tanık beyanlarını, duruşmadaki havayı, o an takdir yetkilerini kullanırken ki haleti ruhiyeyi 7-8 ay sonra hatırlayabilecekler mi?
Old 04-06-2008, 13:52   #11
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.cemile
...
...gerekçeli kararın yazılması sürecine de sınır-süre kaydı getirilmesi gerekliliğini savunuyorum.Hakimlerin iş yükü fazla da olsa gerekçeli kararı yazmak için belli bir süre tanınmalı hakimlere(misal en geç 30 gün içinde gerekçeli karar yazılmalı gibi).
...


Örnek: C.M.K. Madde 232/3: "Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur."

Meslektaşımızın görüşüne katılıyorum; hukuk davaları için de sayın av.cemile'nin önerisinde olduğu gibi bir süre konmalıdır.
Old 04-06-2008, 14:15   #12
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.cemile
Bir düşünün hakimler gerekçeli kararı yazdıklarında, dava sürecini, tanık beyanlarını, duruşmadaki havayı, o an takdir yetkilerini kullanırken ki haleti ruhiyeyi 7-8 ay sonra hatırlayabilecekler mi?

Hani bazı mahkemelerde, dosya kapağına iliştirilen küçük kağıtlar var ya...Hah işte buyurduğunuz hususlar orada yazmaktadır.

Saygılarımla
Old 04-06-2008, 14:45   #13
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Bir düşünün hakimler gerekçeli kararı yazdıklarında, dava sürecini, tanık beyanlarını, duruşmadaki havayı, o an takdir yetkilerini kullanırken ki haleti ruhiyeyi 7-8 ay sonra hatırlayabilecekler mi?

Doğru, müvekkiller de hatırlamıyor...

Davaların uzamasının bazen de ters etki ile tarafların "davayı ve konusunu unutmaları nedeniyle" yumuşamalarına neden olduğunu da görebiliyoruz.

Tuhaf çelişki.
Old 04-06-2008, 15:41   #14
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Doğru, müvekkiller de hatırlamıyor...

Davaların uzamasının bazen de ters etki ile tarafların "davayı ve konusunu unutmaları nedeniyle" yumuşamalarına neden olduğunu da görebiliyoruz.

Tuhaf çelişki.


Bu menfi durumun, belki de yegane müspet sonucu da bu olmalı
Old 25-12-2008, 17:01   #16
Zamanakarsi

 
Varsayılan

Bu işin neresinden tutulacak neresi doğru anlamadım. 15 gun içinde gerekçeli karar dosyaya konulmasa bile( ki bu sürenin anlamı yok )1 ay sonra konulsa bile ne değişiyor ? gerekçeli kararın verildiği tarih yazılmıyor ki. Nihayetinde yüze karşı okunan kararın tarihi yazılıyor. Yani mesela 12.11.2008 de verilen kararın gerekçesi diyelim ki 12.12.2008 de yazılıyor. Ama 12.11.2008 yazılıyor. Bu aslında karar duruşmasının tutanağı ile aynı gün gerekçe yazıldığı gibi bir izlenim doguruyor. Tabiki uygulama herkesin malumu ama yanlışı doğruya uydurmak yerine doğruyu yanlışa uyduruyoruz.

Sakat bir düzeni ayakta tutmak için debelenip duruyoruz.
Atatürk ün sevdiğim bir sözü var.
"Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!"

"çalışkan" kısmını "alışkan" şeklinde anlamışız maalesef.

Sonuç yasa koyucunun yeterince çalışkan olmadığıdır. Ve dahi çalışkan olmak çok iş yapmak değildir bence. Gerekli ve nitelikli iş yapmaktır. Yapabilmektir. yasakoyucu çalışmıyorsa çalışması için baromuz çalışmalıdır. Umarım oyle de olur
Old 02-01-2009, 12:49   #17
HAKİM BOZKULAK

 
Varsayılan

Ceza davalarında temyiz süresinin tefhimle başlamasını ve süreninde 7 gün olması kabul edilir bir durum değil... Kanun böyle, böyle ama insan hakları nerde kaldı? Hukuk davasında genel olarak maddi kayıplar söz konusu olur. Madi kayıplar bir şekilde telafii edilebilir, ancak insan ceza davalarında hürriyeti kayıp eder veya en azından ömür boyu acısını çekeceği sicil bozukluğuna uğrar. Bu kadar ağır sonuçları olan bir yaptırımın temiz süresinin tefhimle başlatan ve 7 günlük bir süre ile sınırlandıran yasa hükmü hemen ve derhal değişmelidir. Bu insan haklarına saygılı hukuk devleti olmanında bir şartı olsa gerek. Barolar bu yasanın değişmesi ve yine hukuk mahkemelerinde ki temyiz başvuru sürelerininde tek ve mantıklı süreye olarak (örnek 20 gün gibi) değiştirilmesi için girişimde bulunmalıdır. Bu hususu gündeme taşıyan Av. Cengiz Aladağ'ı kutlarım.
Old 02-01-2009, 14:54   #18
Avukat Tekin

 
Varsayılan

Ceza davalarında sürenin tefhimle başlamasını doğru buluyorum.
Türkiye'de ciddi bir zamanaşımı sorunu olduğunu unutmamak gerekiyor. Benim baktığım "sahte fatura-VUK 359" davalarında yaklaşık %75 oranında dava zamanşımıyla karşılaşıyorum. Bu suçlarda hemen her seferinde suçun tespit edilmesi yıllar sürüyor ve iş mahkeme safhasına geldiğinde, davanın karara bağlanıp kesinleşmesi için kalan süre oldukça az oluyor.
Bu her ne kadar sanık müdafii olarak yararıma olsa da "adaletin gecikmeden tecellisi" adına bu uygulamayı doğru buluyorum.
Temyiz süresi tebliğden başlarsa sanıkların adres değiştirme v.s. yollarla tebliğden uzun süre kaçacağını düşünüyorum.
Zamanaşımından düşen bir sürü dava hepimizin içini acıtmıştır eminim.
Yapılması gereken düzenleme süre tutum dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak değerlendirilmemesi, süre tutum dilekçesini veren tarafa temyiz dilekçesi vermesi için süre verilmesi ve temyiz sürelerindeki farklılığın olabildiğince giderilmesidir diye düşünüyorum.
Old 02-01-2009, 14:59   #19
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan m.ufuktekin
Ceza davalarında sürenin tefhimle başlamasını doğru buluyorum.
Türkiye'de ciddi bir zamanaşımı sorunu olduğunu unutmamak gerekiyor. Benim baktığım "sahte fatura-VUK 359" davalarında yaklaşık %75 oranında dava zamanşımıyla karşılaşıyorum. Bu suçlarda hemen her seferinde suçun tespit edilmesi yıllar sürüyor ve iş mahkeme safhasına geldiğinde, davanın karara bağlanıp kesinleşmesi için kalan süre oldukça az oluyor.
Bu her ne kadar sanık müdafii olarak yararıma olsa da "adaletin gecikmeden tecellisi" adına bu uygulamayı doğru buluyorum.
Temyiz süresi tebliğden başlarsa sanıkların adres değiştirme v.s. yollarla tebliğden uzun süre kaçacağını düşünüyorum.
Zamanaşımından düşen bir sürü dava hepimizin içini acıtmıştır eminim.
Yapılması gereken düzenleme süre tutum dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak değerlendirilmemesi, süre tutum dilekçesini veren tarafa temyiz dilekçesi vermesi için süre verilmesi ve temyiz sürelerindeki farklılığın olabildiğince giderilmesidir diye düşünüyorum.

Davaların zamanaşımına uğraması çok rahatsız edici bir durum ancak zamanaşımına giden yolda, karar tebliğinin hemen hiç rolü yoktur. Temyiz süresinin tebliğle başlaması ve örneğin 15 gün olarak düzenlenmesi halinde de, sadece bu nedenle zamanaşımına uğrayacak dosya olacağını sanmıyorum. Zamanaşımı sorununda çözümü doğru yerde aramak gerekir bence.
Old 02-01-2009, 16:10   #20
Kartepeli12

 
Varsayılan

Ceza Mahkemelerinde Tefhim olunan Kararlarda 7 günlük Temyiz süresi olduğu hatırlatılmaktadır.Ancak; Haftanın son günü olan Cuma günü yapılan duruşma sonunda, Cumartesi Pazar günleri tatil.Tatilden sonraki 5 gün içerisinde de diğer Mahkemelerdeki duruşmalara katılım bahanesiyle Temyiz dilekçesinin hazırlanamaması söz konusu edilmektedir. Bu nedenle, 7 günlük Temyiz süresinin Hukuk Davalarında olduğu gibi 15 güne çıkarılmasının daha uygun olacağı görüşündeyim.
Tüm Çalışanlara ömür boyu sağlık, mutluluk ve başarı dolu günler dilerim.
Old 06-01-2009, 13:59   #21
Avukat Tekin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Davaların zamanaşımına uğraması çok rahatsız edici bir durum ancak zamanaşımına giden yolda, karar tebliğinin hemen hiç rolü yoktur. Temyiz süresinin tebliğle başlaması ve örneğin 15 gün olarak düzenlenmesi halinde de, sadece bu nedenle zamanaşımına uğrayacak dosya olacağını sanmıyorum. Zamanaşımı sorununda çözümü doğru yerde aramak gerekir bence.

Sayın meslektaşım 7 gün ya da 15 gün olmasını kast etmedim. Bana kalırsa ceza davalarını temyiz süresi tefhimden itibaren 15 gün olmalı. İşin içine tebliğ girerse mahkumiyet almış sanıkların tebliği almamak için -adres değiştirme v.s. dahil- ellerinden geleni yapacaklarını düşünüyorum.
Old 06-01-2009, 14:05   #22
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan m.ufuktekin
Sayın meslektaşım 7 gün ya da 15 gün olmasını kast etmedim. Bana kalırsa ceza davalarını temyiz süresi tefhimden itibaren 15 gün olmalı. İşin içine tebliğ girerse mahkumiyet almış sanıkların tebliği almamak için -adres değiştirme v.s. dahil- ellerinden geleni yapacaklarını düşünüyorum.

Tebligat Kanunu'nun 35.maddesi varken, böyle bir sakınca da olmayacaktır.
Old 03-02-2009, 21:59   #23
arbitrator

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Süre tutum, nam-ı diğer, "Adem-i kanaatle" temyiz

Ne zaman süre tutum dilekçesi versem, mesleğe başladığımdaki alışkanlıkla "Kararı adem-i kanaatle temyiz ediyoruz" cümlesini yazdığımda, komik de gelir. Adem-i kanaat, Ademin kanaati, insani kanaat/düşünce, refleks, böyle olmamalı düşüncesi, önyargı, peşin hüküm, adına ne derseniz deyin. Gerekçesini bilmediğim kararın, yanlış olduğu inancıyla temyiz etmek, anlamsız ve zaman kaybı, hak kaybına neden olucu.

Adem-i kanaat "kanaat yokluğu" demektir.
Ayrıca "süre tutum" diye bir şey yoktur. Temyiz süreleri hakdüşürücü süreler olup, durma ve kesilme sebepleri hakdüşürücü süreler için söz konusu olamaz.
Bir meslektaş olarak tavsiyem o dilekçelere "süre tutum" dilekçesi gözüyle bakmayın. Temyiz süresi tutulamayacağından, normalde, bu istemin yasaya aykırılığı nedeniyle reddi, bilahare verdiğiniz "gerekçeli temyiz layiha"nızın da süreden reddi gerekir. Oysa Yargıtay "amaç belli, harcı da yatmış" düşüncesiyle bu tür dilekçeleri temyiz dilekçesi gibi işleme almaktadır. Kararı temyiz ettiğinizi mutlaka yazın
Saygılarımla.
Old 03-02-2009, 22:30   #24
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın arbitrator,

"Adem", yok-yokluk anlamına mı geliyor?


* Son zamanlarda "Adem-i kanaatimle" ( ) bir iki süre tutum talepli temyiz dilekçesi verdim... Sanırım oradaki adem; benim


Saygılarımla...
Old 04-02-2009, 12:03   #25
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Öğrencilik dönemim boyunca azabımdı şu temyiz süreleri. Sayılarla aram iyi değildi, hiçbir zaman olmadı ve belki de bu yüzden bir türlü temyiz sürelerini ezberleyemiyordum. (birbirinden farklı bunca süre ezberden başka ne edilir ki?) Öğrenmek istiyordum ve Medeni Usul Hukuku dersinin her sınavında , sorular arasında çıkacak mı çıkmayacak mı telaşı ile ne olur ne olmaz diye ezberlemekle cebelleşiyordum. (Medeni Usulü de 3. kere de verdiğimi ifade etmek isterim -başıma bela olmuştu- iyi ki de olmuş; meslek hayatına başladıktan sonra usulün önemini çok daha iyi anladım.)

Sonra bir gün bir cinnet anında durup bir daha düşündüm "Bu ne saçmalık?! Neden her mahkemenin temyiz süresi farklı. Ya da ne bileyim niçin idari yargıda bu süre 30 gün? (Armağan Abinin de dile getirdiği gibi) Neden bütün temyiz süreleri ortalama bir süre belirlenip birbirine denk tutulmuyor?" Cevabını bulamadım ve hala merak ediyorum. Bunun mantıklı bir cevabı var ise bir daha bu konu üzerine kafa yormayacağıma söz veriyorum.

Her ne kadar şu anda bütün temyiz sürelerini "ezbere" biliyor olsam da ben bu işin mantığını çözemedim ve hiçbir zaman çözemeyeceğim... Mutlak surette bir değişikliğe gidilmesi gerektiği düşüncesinde olanlardanım.
Old 04-02-2009, 15:17   #26
arbitrator

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Sayın arbitrator,

"Adem", yok-yokluk anlamına mı geliyor?


* Son zamanlarda "Adem-i kanaatimle" ( ) bir iki süre tutum talepli temyiz dilekçesi verdim... Sanırım oradaki adem; benim


Saygılarımla...

Evet, "adem" yokluk demektir. İnsan, insanoğlu anlamındaki "âdem" uzun a ile yazılır.
Farsça tamlamalar (ki onlar terkip derler), tıpkı İngilizce'deki "of" sözcüğü gibi "-i" eki kullanılarak ve tamlayan, tamlanandan önce yazılmak suretiyle yapılırlar.

adem-i kanaat: kanaat yokluğu
hıyanet-i vataniyye: vatana ihanet
Kanun-ı Medeni: 743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun gerçek adı bu idi.
akl-ı selim: salim akıl gibi.

Faculty of law: Hukuk Fakültesi

Hazır yeri gelmişken
"fesh-i ihbar" değil, bu şekilde yazılırsa, önceden yaptığınız ihbarın feshedilmesi anlamına gelir.
"feshi ihbar" yani fesih işlemini bildirme...
Bu hatanın yapıldığına sıkça şahit oluyorum.

Ayrıca bkz., http://www.turkhukuksitesi.com/makale_935.htm

Saygılarımla
Old 04-02-2009, 15:21   #27
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Duygu Işık
(Medeni Usulü de 3. kere de verdiğimi ifade etmek isterim ...... Her ne kadar şu anda bütün temyiz sürelerini "ezbere" biliyor olsam da....

3. kerede 100'le verdiğin için unutmuyorsundur.

Bir de benim gibi ortalama bir notla verip komple unutanlar var. Her hatırlamaya çalıştığımda da sürekli birilerine kızıp duruyorum

Allahtan, Sevgili OLCAYK bir liste gönderdi de oradan bakabiliyorum hemen. Ezberlemek yerine artık bu listeyi kullanıyorum(listenin kontrolü yapılmış olup OSE tescil belgeli).
Old 16-02-2009, 11:27   #28
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan arbitrator
Evet, "adem" yokluk demektir. İnsan, insanoğlu anlamındaki "âdem" uzun a ile yazılır.
Farsça tamlamalar (ki onlar terkip derler), tıpkı İngilizce'deki "of" sözcüğü gibi "-i" eki kullanılarak ve tamlayan, tamlanandan önce yazılmak suretiyle yapılırlar.

adem-i kanaat: kanaat yokluğu
hıyanet-i vataniyye: vatana ihanet
Kanun-ı Medeni: 743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun gerçek adı bu idi.
akl-ı selim: salim akıl gibi.

Faculty of law: Hukuk Fakültesi

Hazır yeri gelmişken
"fesh-i ihbar" değil, bu şekilde yazılırsa, önceden yaptığınız ihbarın feshedilmesi anlamına gelir.
"feshi ihbar" yani fesih işlemini bildirme...
Bu hatanın yapıldığına sıkça şahit oluyorum.

Ayrıca bkz., http://www.turkhukuksitesi.com/makale_935.htm

Saygılarımla

Mesajınız için teşekkürler. Gerçekten yararlı oldu. Her "Süre tutum talepli temyiz dilekçeme " adem-i kanaat tamlamasını eklediğimde yadırgar, gülerdim. Çünkü açıklamanıza değin "Adem'in kanaati" yani, "Şehper'in kanaati" gibi algılardım. "Kanaat yokluğu", "Verilen red ya da kabul hükmüne bir anlam yükleyememe" şeklinde olduğu takdirde, temyiz dilekçesinin ruhuna, anlam ve veriliş amacına da uygun düşüyor...

Teşekkürler

(Doğrusu Türkçe'yi doğru konuşup,yazanlardan olduğumu sanırdım, ancak "Fesh-i ihbar" tamlamasını şimdiye dek nasıl yazdığımdan emin olamadım Bunun için de teşekkür ederiz. )
Old 16-02-2009, 22:53   #29
arbitrator

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL

(Doğrusu Türkçe'yi doğru konuşup,yazanlardan olduğumu sanırdım, ancak "Fesh-i ihbar" tamlamasını şimdiye dek nasıl yazdığımdan emin olamadım Bunun için de teşekkür ederiz. )

Fırsat bulmuşken yazayım:
Bir de "ceza-i şart" yazanlar oluyor. Oysa "cezaî şart" doğru. Yani şartın cezası değil, ceza içeren sözleşme şartı, maddesi anlamında. (Hani yetki şartı deriz ya).
Old 18-02-2009, 20:02   #30
didem kunal

 
Varsayılan

davalarda zaman çok önemlidir.Bunun için usul kanunumuzda da usul ekonomisinden bahsedilmiştir. davanın derdest olduğu, celseler,3 er 5 er ay aralarla görüldüğü, dosyaların bilirkişilere gidip bir türlü dönmediği, davanın aydınlanabilmesi için taraflardan istenilen bir şeyin celseler boyunca ihtarat yapılmış kesin süre verilene değin yapılmadığı bir hukuk sisteminde elbetteki temyiz süre tutumun verilmesi, gerekçeli kararın yazılmasının haftalar alması ve elbetteki yargıtaya bunca zahmetli yollar kat ederek ulaşan dosyanın aylar boyunca dönmemesi.... Sizce sistemin bir yerimi yanlış yoksa sistem bu anlamda baştan mı yanlış?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kızımın Velayeti Bende , Baba Ile Görüşme Süreleri,yaşanan Sorunlar,eski Eşin Baskısı Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 05-01-2008 18:04
Hayat böyle işte Ahmet Turan Site Lokali 1 26-09-2007 18:03
Borçlarda Zamanaşımı Süreleri yaso Hukuk Soruları Arşivi 6 14-03-2007 12:29
Staj Süreleri Av. Adil Giray ÇELİK Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi 3 21-09-2006 11:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09024501 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.