Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yazılı olmayan eser sözleşmesinde ispat sorunu

Yanıt
Old 09-02-2008, 17:45   #1
üye18721

 
Varsayılan Yazılı olmayan eser sözleşmesinde ispat sorunu

OLAY: Konu bir villa.Davacı bir inşaat mühendisidir.Davalıya karşı ikame ettiği dava dilekçesinde beyan ve talep ettiği hususlar şunlardır;
1-Davalı benim çocukluk arkadaşımdır. Davalı mezkur villasını,taşıyıcı sistemleri kalmak kaydıyla binanın çatı dahil tüm sıvaları sökülerek ilave bir yatak odası ve çatı katı yapılması ve binanın yenilenmesi hususunda, 2006 yılında benden yardım istemiştir. Tarafımdan kendisine bir program verilerek iş mühendis x bey'e ihale edildi. Bina taşıyıcı sistem hariç tamamen soyuldu. Denetimimde bina mühendis,y bey'in projesiyle depreme karşı güçlendirildi.
2- Bu arada davalı ile mühendis y bey'in arasında oluşan anlaşmazlık üzerine davalı işlerin yapılmasını bana teklif etti; davalı ile aramdaki arkadaşlık ilişkisine güvenerek sözlü anlaşma ili hizmetimin karşılığı alacağımın binaya yapılacak tüm harcamalar üzerinden %15 olmasında anlaşılarak iş şahsıma verildi.
3- Bundan sonra şahsım tarafından program dahilinde anlaştığım mimar; z bey'in teknik mimari desteği ile,villanın komple bahçe drenajı,sauna katı izolesi,pis su..giderleri,kanal bacaları,şantiye yönetimi,malzeme temini,kaba ve ince sıva işleri,elektrik,mantolama,boya,demir doğrama,iç ve dış kapılar,ısıtma,soğutma,havalandırma dahil ayrı ayrı kurduğu taşeron ekipleri çalıştırma,ücretlerini ödeme,malzeme temini,fiyat araştırması,binanın şu andaki kullanılır hale gelinceye dek tüm mühendislik hizmetleri,şantiye yönetimi ve koordinasyonunu bir yılı aşkın süre içinde tamamladım.
4- Davalı isteği doğrultusunda tamamlanan villasına yerleşti.Sıra alacağının ödenmesine gelince, davalı bu miktarı vermeye yanaşmamıştır.
5- Şahsımın bu işte yaptığı hizmetin iş piyasasındaki karşılığı inşaat maaliyetinini en az% 25'idir. Davalı ile varılan anlaşma sonucu (arkadaşlık gereği) %15'te mutabık kalınmıştır. Davalı bunu da çok görerek, ortada yazılı bir anlaşma olmamasını öngörerek yapılan hizmeti de inkar etmekle kötü niyetini göstermiştir.
Deliller:
1-Davalı inşaat ile ilgili pek çok ödemeyi şahsım tarafından yapılmıştır.Bunların belgeleri sunulacaktır.İnşaatta çalışan işçilerin ücretleri şahsım tarafından davalı adına ödenmiştir.İnşaatla ilgili tüm çalışanlar şahitlerimiz olacaktır. Malzeme sağlanması... şahsım tarafından yapılmıştır.Malzeme faturaları davalının KDV'sini şirketine mal ederek katma değeri mahsup etmeleri sebebiyle çoğunlukla kendi şirketi adına alınmıştır.Ancak taşınmaz davalının kendi adınadır.
2-Davalı inşaatının tadilatı için ilgili belediyelerden planlı ve projeli izin almamıştır.
3- Yaptırdığı iş İmar Kanunu bakımından kaçaktır. Ancak bu durum,davacı olarak emeğimin karşılığını almasına engel değildir.
4- İnşaatın çeşitli aşamalarında tarafımdan çektirilen fotoğraflar mahkemeye arz edildiğinde,yapılan işlerin niteliği daha iyi anlaşılacaktır.
5- Davalı sözlü anlaşmayı inkar ettiğinden,iş mahallinde bilirkişiler vasıtasıyla durum tespit edilerek,şahsımın ne kadar alacağı olduğu saptanacaktır.
6- Davalının inkardan başka ileri süreceği her türlü delil,defi ve sair itirazların karşılık delil gösterme ve itirazım haklı olmak üzere HUMK'nu hükümlerine uygun delil sunma haklarımı saklı tutarım...

Davacı tarafın iddiaları bu hususlar.3.maddede davalı taşınmaza yapılan ilave yatak odasının ve çatının kaçak olarak inşa edildiğini bunu bildiği halde işi yaptığını iddia ediyor.Dava alacak davası,talep edilen yazılı olmayan bir sözleşmeye istinaden davacının davalıdan belirli bir bedel istemesi. Billindiği kadarıyla davacının elinde iddia ettiği gibi inşaatla ilgili ödemelere dair bir belge yok.Tersine zaten 1.maddede alınan inşaat malzemelerinin faturalarının davalının kendi şirketi adına düzenlendiğini söylüyor. Bu durumda davacı sizce alacak iddiasını ispatlayabilir mi?
Öte yandan kaçak olduğunu bildiği halde ilaveler yaptığını bildiren davacı-mühendisin bu iddiası bu davada olmasa bile açılacak herhangi bir idari veya yasal soruşturma sonrası kendi açısından ne gibi yaptırımlar doğurabilir? Saygılarımla.
Old 10-02-2008, 12:04   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

1.Eser sözleşmeleri şekle tabi değildir. Fakat ispatı HUMK 288 mad.göre sınırlamaya göre yazılı belge ile mümkün olar. İstisnası şifai olarak yapılması hakkında teamül oluşmasıdır.

Teamülün ufak tadilat ve tamiratlarda olabileceği somut olaydaki esaslı yapının ba kavrama girmeyeceği kanısındayım.

2.İmara aykırı inşaat imar kamu düzenine aykırıdır. Belediyece yıktırılır. İmara uygun hale getirilmesi imkanı yoksa yüklenici mal sahibinden hiçbir bedel talep edemez..
Diye düşünüyorum.

Not: Aşağıdaki 1 nolu kararı Hakimliğimiz sırasında biz vermişiz. Yazılı sözleşme olmadığı halde tanık beyanı ve bilirkişi raporuyla davayı kabul etmişiz. Yargıtayda haklı gerekçelerle kararı bozmuş.
Saygılarımla.
T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 1984/1631

K. 1984/3266

T. 31.10.1984

• ESER SÖZLEŞMESİ ( Yazılı Olarak Yapılmış Olmaması )

• SENETLE İSPAT VE TANIK DİNLENMESİ ŞARTLARI ( Eser Sözleşmesi )

• TANIK DİNLEME ŞARTLARI ( Eser Sözleşmesinin Yazılı Olarak yapılmış Olmaması )

1086/m.293

818/m.288

ÖZET : Kural olarak bir şey ortaya çıkarma, imal etme, husule getirme olan eser sözleşmesi Borçlar Kanunumuzda belli bir şekle tabi tutulmamıştır. Halin gereğine ve tarafların durumuna göre senede bağlanmaması teamül haline gelen işlemlerde tanık dinlenilebilir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Kartal İkinci Asliye Hukuk Hakimliği`nce görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 30.12.1983 tarih ve 288-1391 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı yüklenici davasında, davalının satın aldığı bir katlı taşınmaz üzerine altı dairenin yapımını götürü bedelle üstlendiğini ve bitirildiğini beyanla asgari maliyet rayiç bedeli alacak 2.200.000 lira için ödetme kararı verilmesini talep etmiş, davalı, öncelikle taşınmazın kendisine ait olmadığını açıklayarak husumet itirazında bulunup esas cevapta, aralarında istisna sözleşmesi mevcut olmadığını ve yapıldığı iddia edilen işlerin de davacı tarafından yapılmadığını ileri sürmüştür.
Yerel mahkeme, yargılamada dinlenen tanık beyanları ile alınan bilirkişi raporuna dayanarak fazlaya ilişkin istemin reddi ile 2.156.841 lira alacak için ödetme kararı vermiştir. Mahkeme kararını davalı vekili temyiz eylemiştir.
İstisna akdi kavramı, BK. m. 355`deki tanıma göre ( İstisna, bir akittir ki onunla bir taraf ( müteahhit ) diğer tarafın ( iş sahibi ) vermeyi taahhüt eylediği semen ( bedel ) mukabilinde, bir şey imalini iltizam eder. ) yüklenmeyi kapsar. Kural olarak bir şey ortaya çıkarma, imal etme, husule getirme olan eser sözleşmesi Borçlar Kanunumuzda belli bir şekle tabi tutulmamıştır.
Ancak olayımızda, yapımı yüklenilen inşaat, iş davalı tarafından inkar edilerek taraflar arasında akdi bir ilişkinin mevcut olmadığı savunulmakta ve böylece akdi ilişkinin mevcudiyeti varlığı inkar ile ihtilaflı hale gelmektedir.
HUMK.nun değişik 288. maddesi hükmünce; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacı ile yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri beşbin lirayı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.
Bu maddede öngörülen şekil, geçerlik şekli değil, usul hukuku yönünden konulmuş ispat şeklidir. İspat şeklinin zorunluluğu nedeni ile hukuki işlemlerin kural olarak tanık sözleri ile ispatı olanağı da yoktur.
Ne var ki, Usul Kanunumuzda anılan bu ana kurala ayrık hükümler de mevcuttur. Gerçekten Usulün 289. maddesi hükmüne göre, senetle ispatı gereken hususlarda, bu yön hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakatı, rızası halinde tanık dinlenebilir. Çekişmede davalının bu hususta açıkca muvafakatı olmadığına göre anılan madde hükmü gereğince tanık dinlenmesine de olanak yoktur.
Yalnız tanıkla ispat yasağına ayrık hallerden biri de Usulün 293. maddesinin 4. bendinde yer almıştır. Bir başka deyimle anılan Usul Kanunu`nun 293/4. maddesinde açıklanan durumun varlığı halinde de ayrık olarak tanık dinlenmesine imkan tanınmıştır. Anılan hüküm gereğince ( Halin icabına ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede zaptı müteamil olmayan muamelelerde ) tanık dinlenmesi mümkün olmaktadır. Bu hükmün sonucu olarak, bir bölgede halin gereklerine, tarafların durumlarına göre herhangi bir hukuki işlemin devamlı olarak senede bağlanmamasının adet haline gelmesi ve bu hususun zaman içinde herkesce uyulmak suretiyle kararlı bir nitelik kazanmış bulunması ve aynı zamanda kamu oyu tarafından da belirtilen teamüle inanılmış olması takdirinde tanık dinlenebilir.
Yüksek Mahkemenin kökleşen içtihadı da bu doğrultudadır ( En son Yargıtay H. Genel Kurulu Esas: 1982/13-571 Karar: 1984/660, 6.6.1984 tarihli kararı ).
Öyle ise; Mahkemece, işin niteliği, tarafların durumu ve ilişkileri gözetilerek aralarındaki istisna eser sözleşmesinin devamlı surette senede bağlanmaması hakkında istikrarlı ve toplumca inanılmış bir adet olup olmadığı bilirkişi aracılığı ile saptanarak rapor içeriğine göre tanık dinlenip dinlenmeyeceği değerlendirilmelidir.
Yapılacak böyle bir inceleme sonunda, olayda tanık dinlenebileceği sonucuna varılması halinde tanık sözleri ve teknik bilirkişi raporu değerlendirilmek suretiyle, aksi takdirde, davacıya yemin ant hakkı hatırlatılarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda gösterilen nedenlerle temyiz eden davalı D. yararına yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, 31.10.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi. (KAZANCI)
T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/715

K. 2003/4513

T. 2.10.2003

• BAŞKASININ ARSASINA TECAVÜZ EDEN İNŞAAT ( Sözleşmenin Feshedilmesi - Ayıbın Düzeltilmesi Halinde Yüklenicinin Bedele Hak Kazanabileceği )

• İMARA AYKIRI İNŞAAT ( Yükleniciye Mehil Verilerek Ruhsat Alması Halinde Ücrete Hak Kazanabileceği )

• SÖZLEŞMENİN FESHİ ( Yüklenicinin Ayıplı İş Yapması )

• EKSİK VE AYIPLI İNŞAAT ( Sözleşmenin Feshedilmesi )

• ESER SÖZLEŞMESİ ( Sözleşmeye Aykırı Olarak Eserin İmara Aykırı Ve Ayıplı Olarak Meydana Getirilmesi )

818/m.106,108,359,362

743/m.651

ÖZET : Sözleşme feshedilirse yüklenici yaptığı eserin bedeline hak kazanır. Fakat arsa sahibi davacı inşaatın ruhsatsız yapıldığını, plan ve projesinin bulunmadığını, komşu arsa ve yola tecavüz ettiğini, bu haliyle ayıplı bir iş meydana getirdiğini ileri sürmektedir. Gerçekten yüklenici işi teknik yollarına uygun yapmakla zorunlu olduğu gibi imar mevzuatı dikkate alınarak inşaat ruhsatını almak, tasdikli plan ve projesine uygun bir eser meydana getirmekle de yükümlüdür.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı-k.davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı-k.davalı Tulgay'ın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Mahkemece yüklenicinin açtığı karşı davanın kabulüne karar verilmiştir. Sözleşme feshedildiğine göre yüklenici yaptığı eserin bedeline hak kazanır. İlke olarak mahkemenin kararı doğru bulunmaktadır. Ne var ki, arsa sahibi davacı inşaatın ruhsatsız yapıldığını, plan ve projesinin bulunmadığını, komşu arsa ve yola tecavüz ettiğini, bu haliyle ayıplı bir iş meydana getirdiğini ileri sürmektedir. Gerçekten yüklenici işi teknik yollarına uygun yapmakla zorunlu olduğu gibi imar mevzuatı dikkate alınarak inşaat ruhsatını almak, tasdikli plan ve projesine uygun bir eser meydana getirmekle de yükümlüdür. İmar mevzuatı kamu düzenini ilgilendirdiğinden ruhsat alınmadan başlanan bir inşaatın devamı her zaman engellenebileceği gibi sonunda yıkım kararı verilmesi de gerekmektedir. Böyle bir eseri meydana getiren yüklenicinin bedele hak kazanamayacağı da ortadadır.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, Belediye ve ilgili mercilerden dava konusu yapının mevcut durumunun imar mevzuatına uygun bulunup bulunmadığı sorulup, gerektiğinde mahallinde yeniden keşif yapılmak suretiyle bilirkişilerden ek rapor alınması böylece inşaatın yasal hale geleceğinin mümkün olduğunun anlaşılması halinde yüklenici İsmail'e bu konuda uygun bir mehlin verilmesi, bu mehil sonunda inşaat yasal hale getirilmiş ise imalat bedelinin hüküm altına alınması, aksi takdirde yapılan eserin yıkımı gerekip yüklenici bedele hak kazanamayacağından yüklenicinin açtığı karşı davanın reddine karar verilmesinden ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmadan eksik incelemeyle karşı davanın kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca hükmün temyiz eden davacı-k.davalı Tulgay yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı-k.davalıya geri verilmesine, 2.10.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
(KAZANCI)
Old 10-02-2008, 13:45   #3
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Sayın üstadın,görüşlerini destekleyen ve aynı doğrultuda HGK kararını paylaşıyorum.
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2002/15-168
Karar: 2002/200
Karar Tarihi: 20.03.2002
ÖZET : Dosya içeriğine göre inşaat ruhsatının alınması, sözleşmede aksi kararlaştırılmadığından, davacı iş sahibine aittir. Davacı iş sahibi ise, ruhsat almadığından, yapımı suç teşkil eden kaçak inşaatla ilgili olarak davalı yükleniciyi edimini yerine getirmeye zorlayamaz. Davacı iş sahibinin açtığı davanın reddine dair hüküm, bu gerekçe ile doğrudur. 3194 sayılı İmar Kanununa göre; her türlü bina yapımı, yerel idarelerden izin alınmasına bağlıdır. İmar Kanununa aykırı yapılan her türlü inşaatın yıkılması gerekeceğinden, yaratılan değerlerin hukuken korunması söz konusu olamayacağı gibi, yıkılacak yerlerle ilgili olarak iş bedeli de, yasaya aykırılık devam ettiği sürece talep edilemez. Bu durumda, kaçak inşaatın ruhsata bağlanıp yasal hale getirilmesi halinde yüklenicinin iş bedelini talep hakkı saklı kalmak üzere, birleşen davanın da bu aşamada reddine karar vermek gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmemiştir.
(818 S. K. m. 360, 361) (3194 S. K. m. 32)
Dava: Taraflar arasındaki "maddi ve manevi tazminat-itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesince birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.11.2000 gün ve 1998/505 E- 2000/630 K. sayılı kararın incelenmesi davacı karşı davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 31.05.2001 gün ve 2001/465-2948 sayılı ilamı ile; ( ...1- Dosya içeriğine göre inşaat ruhsatının alınması, sözleşmede aksi kararlaştırılmadığından, davacı iş sahibine aittir. Davacı iş sahibi ise, ruhsat almadığından, yapımı suç teşkil eden kaçak inşaatla ilgili olarak davalı yükleniciyi edimini yerine getirmeye zorlayamaz. Davacı iş sahibinin açtığı davanın reddine dair hüküm, bu gerekçe ile doğru olduğundan, davacı karşı davalı iş sahibinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir."
2- 3194 sayılı İmar Kanununa göre; her türlü bina yapımı, yerel idarelerden izin alınmasına bağlıdır. İmar Kanunu, kamu düzeni ile ilgili olup, emredici hükümler taşımaktadır. Bu nedenle, mahkemelerce re'sen gözönünde bulundurulmalıdır. İmar Kanununa aykırı yapılan her türlü inşaatın yıkılması gerekeceğinden, yaratılan değerlerin hukuken korunması söz konusu olamayacağı gibi, yıkılacak yerlerle ilgili olarak iş bedeli de, yasaya aykırılık devam ettiği sürece talep edilemez.
Bu durumda, kaçak inşaatın ruhsata bağlanıp yasal hale getirilmesi halinde yüklenicinin iş bedelini talep hakkı saklı kalmak üzere, birleşen davanın da bu aşamada reddine karar vermek gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. .. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: 1- İlk hükmü temyiz etmeyen davalı birleşen dosya davacısı İsmail Kaya vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz isteğinin reddine, 2- Davacı birleşen dosya davalısı Nuri Çalışkan'ın temyizine gelince;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere, göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: 1- Davalı birleşen dosya davacısı vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yararı yokluğundan REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2- Davacı-birleşen dosya davalısı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 20.03.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Dava konusu uyuşmazlık BK.nun 355 ve onu izleyen maddelerinde düzenlenmiş eser ( istisna ) sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, birleştirilen davanın davacısı yüklenici ( müteahhit ), işçilik ücretinin ödenmediği iddiası ile bu bedelin tahsilini isterken, asıl davanın davacısı olan iş sahibi ise, sözleşmeye aykırılık iddiası ileri sürerek yükleniciden tazminat istemektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire'nin mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararını bozma gerekçesi, tarafların iddia ve savunmalarında yer almayan bir gerekçe ile yani eser sözleşmesine konu olan binanın ruhsatsız olarak inşa edilmiş olması nedeniyle 3194 sayılı İmar Kanunu'na aykırılık teşkil ettiği, bu hususun ise kamu düzenine aykırılık oluşturması nedeniyle bu davanın dinlenemeyeceğine dayalı bulunmaktadır. Kamu düzenine aykırılık halinin mahkemelerce kendiliğinden gözetilmesi kuralı ilke açışından doğru ise de, somut olayların özelliği de mahkemelerce re'sen dikkate alınması gereken hususlardandır. Zira, Türk Medeni Kanunu'nun 4 ncü maddesi uyarınca hakim, durumun gereklerini yada haklı sebeplerini gözönünde tutarak hukuka ve hakkaniyete göre karar verebilecektir.
Kentlerin düzenli ve sağlıklı bir şekilde yerleşmesini ve gelişmesini sağlamaya yönelik olarak çıkartılan 3194 sayılı İmar Kanunu'na göre, imar planlarının düzenlenmesi ve uygulanması kamuya yani yerel yönetimler ( Belediyeler/Valilikler ) ile bunlara müdahale hakkı tanıyan ilgili Bakanlığa yani Devlet'e ait asli görevlerdir. Bu görev öncelikle Devlet tarafından yerine getirildikten sonra kişiler de bu düzenlemelere mutlaka uyacaklardır. Aksi halde hiçbir hak iddia etmeleri mümkün olamaz.
Direnme kararında yer alan bilgilere göre, dava konusu inşaat İstanbul'un Sultanbeyli İlçesi'nde olup, ilçenin kısa sürede nüfus yoğunlaşması ile köy iken ilçe haline dönüştüğü, İlçe'nin Büyükşehir Belediyesi sınırlarını içine alınmamış olması nedeniyle imar planının oluşturulamadığı, Sultanbeyli Belediyesi tarafından yapılan imar planlarının ise, idari yargı kararları ile iptal edildiği ve bu şekilde ilçenin Adliye binası dahil tamamen kaçak yapılaşma niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, bu tür yapılaşma içinde oluşup, gelişen ve ilçe statüsüne kavuşturulan bu yerleşim yerine Kamu, gerek Yerel Yönetim, gerekse Devlet olarak her türlü kamu hizmetini vermekte bu yapılara elektrik ve su bağlamakta olup, kısacası bu tür yerleşimi reddetmemektedir. Üstüne üstlük, Devlet yargı erkini dahi bu tür bir yapıda sürdürmektedir. Böyle bir yerleşim yerinde yapılan inşaattan dolayı taraflarına sadece alacak-borç talep hakları yani kişisel haklar tanıyan bir eser sözleşmesinin geçersiz sayılması ve özellikle yüklenici açısından bu sözleşmenin geçersiz kılınarak, ruhsatsız bina sahiplerinin sebepsiz zenginleşmelerine yol açacak şekilde, bu tür davaların dinlenmesinin mümkün olamayacağı hakkındaki yargısal kararın, Anayasa'mızın 36 ncı maddesinde ifadesini bulan, kişinin hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkına uygun düşmediği kanısı ile sayın çoğunluk görüşüne katılmıyor ve ülkemizin en büyük ve seçkin bir kenti olan İstanbul'un İlçe statüsünü kazanmış bir yerleşim beldesindeki yapılaşma çarpıklığını, bunun sonucu olarak da Devlet'in Yürütme ve Yargı erklerinin içine düşmek zorunda kaldıkları çelişkiyi belirtmek amacı ile bu karşı oy görüşümü açıklamış bulunuyorum.

(KAYNAK: Av. Talih UYAR)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 10-02-2008, 14:53   #4
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Yazılı olmayan eser sözleşmesinde ispat sorunu

Yücel Bey işinb temel noktalarını açıklamış. Ancak ben biraz ortalığı karıştırmak istiyorum:

1- Yücel Bey'in verdiği 1 numaralı kararda sözleşmenin olduğunun kanıtlanması istenmiş.

Şimdi sizin olayınıza bakalım.
Senetli ispat zorunluğunu gerektiren bir bedelde bir SÖZLEŞMENİN varlığının tartışıldığı açık.
Ancak 293/4 yorumlandığında davalının 1 yılı aşkın bir zaman orada işlem yapmış olması ve davalının buna ses çıkarmamış olması bir anlaşmanın varlığına karine oluşturur diye düşünüyorum.
Öte yandan ülkemizde eser sözleşmelerinde genellikle yazılı sözleşme yapılmamaktadır. Daha doğrusu kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin dışında eser sözleşmeleri yazılı şekilde yapılmamaktadır. Ben kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde bu kadar yaygın olarak yazılı sözleşme yapılmasının nedeninin sözleşmenin varlığını değil, paylaşım koşullarını kanıtlamak amacı güttüğünü düşünüyorum.

Yücel Beyin aktardığı kararda da aşağı yukarı aynı mantık kabul edilmiş; halin icaplarına ve yöresel teammüllere göre yazıya bağlanması gerekip gerekmediği.

Bence davalı 1 yılı aşkın bir süre tadilat yaptırmış, bu tadilata ses çıkarmamış bu koşullar birlikte değerlendirildiğinde sözleşmenin varlığı kabul edilebilir. Tek sorun Yargıtay kararında da belirtildiği gibi hakimin bunu kendisinin takdir etmesi yerine bilirkişiye sorması olabilir. Bu koşullarda da bilirkişi büyük olasılıkla arada sözleşmenin olduğunu kabul eder.

2- Arada bir istisna akdinin varlığının kanıtlanması da çok önemli değil bence.

Bir iş yapılmış. İş yapılması hukuki işlem değil hukuki fiildir. Kim tarafından yapıldığı her türlü kanıtla kanıtlanabilir.

Yapılan bu işin karşılığının (bedelinin) ödenmesi ise bir hukuki işlemdir. Sadece yazılı belge ile kanıtlanabilir. Eğer davacı bu işi yaptığını kanıtlarsa bedelini isteme hakkına sahip olacaktır. Bedelin ödendiğini kanıtlama yükümü de size düşecektir.

3- Sözleşmenin varlığının kanıtlanamaması durumunda ne olacaktır? Hangi hükümler uygulanacaktır?
İlk aklımagelenler vekaletsiz iş görme veya haksız fiil. Bence yukarıda belirtilen koşullar karşısında bu iki ilişkiye ait hükümler de uygulanamaz.

4- İmara aykırılık sorununa gelince;
Burada davacı fen adamı olduğu için işi imara uygun olarak yapmak, iş sahibinin talimatı olsa bile yapılması istenen işin imara aykırı olduğu konusunda iş sahibini uyarmak, iş sahibi ısrar ederse yazılı belge almak zorundadır. Bu nedenle işin imara uygun hale getirilmesi nedeni ile ortaya çıkacak zararlardan yüklenicinin sorumlu olduğunu düşünüyorum. Bu sorumluluk onun teknik adam özelliklerinden, meslek erbabı olması özelliklerinden doğan bir sorumluluktur. Benzer hükümler Bayındırlık işleri Genel Şartnamesinde de vardır ve doktrin tarafından kabul edilmektedir.

Saygılarımla.
Old 11-02-2008, 09:54   #5
üye18721

 
Varsayılan

Alıntı:
4- İmara aykırılık sorununa gelince;
Burada davacı fen adamı olduğu için işi imara uygun olarak yapmak, iş sahibinin talimatı olsa bile yapılması istenen işin imara aykırı olduğu konusunda iş sahibini uyarmak, iş sahibi ısrar ederse yazılı belge almak zorundadır. Bu nedenle işin imara uygun hale getirilmesi nedeni ile ortaya çıkacak zararlardan yüklenicinin sorumlu olduğunu düşünüyorum. Bu sorumluluk onun teknik adam özelliklerinden, meslek erbabı olması özelliklerinden doğan bir sorumluluktur. Benzer hükümler Bayındırlık işleri Genel Şartnamesinde de vardır ve doktrin tarafından kabul edilmektedir.


Davacı-yüklenici, dava dilekçesinde görüleceği gibi, ilave yatak odasının kaçak olduğunu bile bile yaptığını iddia ediyor. İş sahibinden bu konuda aldığı yazılı bir belge yok.Bu durumda görülecek alacak davası dışında, müteahhitin ilave odanın kaçak olduğu konusunda belediye'ye ve savcılığa şikayet etmesi durumunda,davalı-taşınmaz sahibi ne gibi yaptırımlara maaruz kalabilir? Özellikle ceza hukuku bakımından davalı-taşınmaz sahibi ne gibi bir cezayla karşılaşabilir? Saygılarımla
Old 11-02-2008, 21:23   #6
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

İMAR KANUNU
Kanun Numarası: 3194

RUHSATSIZ VEYA RUHSAT VE EKLERİNE AYKIRI OLARAK BAŞLANAN YAPILAR:
Madde 32 - Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (...) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.
Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır.
Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.
Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.
Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.

CEZA HÜKÜMLERİ:
Madde 42
- Ruhsat alınmadan veya ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının yapı sahibine ve müteahhidine, istisnalar dışında özel parselasyon ile hisse karşılığı belirli bir yer satan ve alana 500 000 TL.' dan 25 000 000 liraya kadar para cezası verilir. Ayrıca fenni mesule bu cezaların 1/5'i uygulanır.
Birinci fıkrada belirtilen fiiller dışında bu Kanunun 28, 33, 34, 39 ve 40 ıncı maddeleri ile 36 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen mal sahibine, fenni mesule ve müteahhide 500 000 TL.'dan 10 000 000 liraya kadar para cezası verilir.
Birinci ve ikinci fıkralarda belirtilen fiillerin tekrarı halinde para cezaları bir katı artırılarak verilir.
Yukarıdaki fıkralarda gösterilen cezalar, ilgisine göre doğrudan doğruya belediyeler veya en büyük mülki amir tarafından verilir.
(İptal fıkra: Anayasa Mah. 15/05/1997 - E:1996/72, K:1997/51 S. K.)
İlgili idarenin Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla sulh ceza mahkemesine başvurması üzerine, bu mahkemelerce ayrıca, yukarıdaki fıkralara göre ceza verilen fenni mesuller ve müteahhitler hakkında bir yıldan beş yıla kadar meslekten men cezasına da hükmolunur.
Bu husustaki mahkeme kararları ilgili idarelerce Bakanlığa ve meslek mensubunun bağlı olduğu meslek teşekkülüne bildirilir.
Bu maddeye göre belediyelerce verilen cezalar dolayısıyla tahsil olunan paralar belediye bütçesine irad kaydolunur

TÜRK CEZA KANUNU
Kanun Numarası: 5237

İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA
Madde 184 - (1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tâbi yerlerde uygulanır.
(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar plânına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
(6)
(Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./21.mad) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz.

Old 12-02-2008, 04:04   #7
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Yazılı olmayan eser sözleşmesinde ispat sorunu

Çok paraymış.

Müvekkilin bu uyşmazlıktan bu kadar kar edecek mi?

Bi sor bakayım. uyuşmazlığı çıkarmak kolay da altından kalkmak zor.

O mühendise para ödemeyecek, belediye de yatak odasını yıkacak. mühendis de yıkım ve imara uygun hale getirilmesi bedelinden sorumlu olacak.

Çok zor iş.

Kolay gelsin.

Saygılar
Old 24-07-2013, 16:42   #8
av.hande85

 
Varsayılan

Herkese Kolay gelsın..
Benımde elimde yazılı olmayan eser sözleşmesine dayalı olarak açılan 40.000TL bedelli alacak davası var. Gerçekte müvekkilim evinin tadilat isini X isimli bir kişiye vermiş.Bu kişinin vergi levhası yok ve kaçak olarak çalışan bir kişi. İşin yapımı işinde bizzat kendisi yanında günlük yevmiyeli insanlar buluyor ve çalıştırıyor. X isimli kişi tadilata başlamış ve tadilatları yaparken örneğin yaptığı çatı akınca ve yapılan işler eksik-ayıplı olunca müvekkil sinirlenmiş ve buna işi bıraktırmış. Ama işin başlangıcı aşamasında elden 20.000 TL para vermiş bu kişiye ve belge almamış. Müvekkil X isimli kaçak çalışan bu kişiye işi bıraktırınca bu kişide Y isimli bir kişiyle anlaşmış ve bu Y isimli kişi müvekkile dava açmış. (Y isimli şahsın vergi levhası var) Y isimli kişi açtığı davada müvekkilin Y isimli şahsa ait işyerine geldiğini ve tadilat konusunda anlaşma yaptıklarını ve bu anlaşma yapıldığı sırasında da X isimli şahsın yanlarında olduğundan bahisle alacak talep etmekte ve X isimli şahsıda TANIK olarak göstermektedirler.

Bizde cevap dilekçemizde Y isimli şahsı hiç tanımadığımız gibi yüzyüze gelmek suretiyle iş verilmediği isin X isimli şahsa verildiğinden bahisle tanık dinletilmesine muvafakat etmediğimizi beyan etmişsekte hakim tanık dinlenmesine karar verildi. Bu şekilde bir husumet itirazı olduğunda tanık dinlenemeyeceğine dair yargıtay kararı var mıdır? Karar var ise yayınlayabilirseniz sevınırım. Bu konuda kafan çok karıştırdığı için bu davanın seyri hakkında yardımcı olabılırsenız sevınırım.
Herkese sımdıden cok tesekkurler..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
tahliyeyi ispat sorunu ali ekmekçi Meslektaşların Soruları 11 21-12-2011 11:10
Zamanaşımına Uğramış Hamiline Yazılı Çekte Yazılı Delil Başlangıcı Sorunu ad-hoc Meslektaşların Soruları 4 19-08-2008 15:27
Atm'den zarfla para yatırma da ispat sorunu Erccet Meslektaşların Soruları 7 06-06-2007 02:15
Eser sözleşmesinde Kaza geçiren ustanın sigortalı yapılması Av.Gülay Meslektaşların Soruları 2 03-05-2007 15:31
Yazılı Olmayan Sözleşmeler ayaydin Meslektaşların Soruları 0 14-01-2005 11:34


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06857800 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.