Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

bordrodaki ücretin aksini ispat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-06-2007, 13:50   #1
Av.Çağlar Şener

 
Varsayılan bordrodaki ücretin aksini ispat

öncelikle tüm üyelere ve ziyaretçilere iyi çalışmalar diliyorum;
müvekkilin ücreti bordroda asgari ücret olarak görünmesine rağmen aldığı maaş 600,00 YTL.dir. kıdem tazminatının tahsili için açılacak davada bu hususu tanık beyanları ile ispat etmek mümkün müdür?
-maaş elden alınmakta, başkaca yazılı delil bulunmamaktadır. ama halen orada çalışan işçiler bu konuda tanıklık yapabilirler.
saygılarımla;
av.çağlar şener
Old 12-06-2007, 16:51   #2
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın Şener,
Maaş bordrosu işçi tarafından imzalanmamışsa kendisi tarafından imzalanmamışsa bordro tek başına işçi aleyhine delil teşkil etmez.Maaş bordroları tek taraflı düzenlenen belgelerden olup,bu takdirde aksinin ispatı her türlü delil ile birlikte değerlendirilmelidir.Yargıtay'ın görüşü bu yönde ...

Saygılarımla
T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/16453

K. 2001/1392

T. 30.1.2000

• ÜCRET ALACAĞI TALEBİ ( Bordroların Bir Kısmında İşçinin İmzasının Bulunmaması - Ödendiğinin İspatının Davalı İşverene Düşeceği )

• ÜCRET BORDROSU ( Bir Kısmında İşçinin İmzasının Bulunmaması - Kayıtlar ve Defterler Değerlendirilerek Gerçek Durumun Bordrolara Yansıtılmış Olup Olmadığının Tesbiti Gereği )

• İSPAT YÜKÜ ( Ücret Alacağı Talebi/Bordroların Bir Kısmında İşçinin İmzasının Bulunmaması - Ödendiğinin İspatının Davalı İşverene Düşeceği )

• FAZLA MESAİ ALACAĞI ( Muhasebe Müdürü İşçinin Çalışma Saatlerini Kendisinin Düzenlendiğinden Söz Edilerek Karar Verilmemesinin Hatalı Olduğu )

1475/m.30, 35


ÖZET :Muhasebe müdürü olması dolayısıyla davacının ücretlerini almamış olması zayıf bir ihtimal gibi gözükse de, ücretin ödendiğinin ispatı davalı işverene düşer. İşverenin ibraz ettiği ücret bordrolarının bir kısmında davacının imzasının bulunmamasının üzerinde durulması, kayıt ve defterlerin incelenmesi gereklidir.
Muhasebe müdürü işçinin, çalışma saatlerini kendisinin düzenlendiğinden söz edilerek fazla mesai alacağına karar verilmemiş olması hatalıdır.
DAVA Taraflar arasındaki, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin parası, hafta, bayram ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30/01/2000 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti.Duruşma günü yapılan tebligata rağmen taraflar adına kimse gelmediğinden incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı davalıya ait oto servisi işyerinde muhasebe müdürü olarak çalışmakta iken bu çalışma süresi içinde ücretlerinin bir kısmının ödenmediğini iddia ederek ücret alacakları isteğinde bulunmuştur.
Dosya içinde mahkemece de değerlendirmeye tabi tutulmuş olan ücret bordroları mevcut olup bunlardan bir kısmında davacının imzasının bulunmadığı, diğerlerinde bulunduğu görülmektedir.
Mahkemece muhasebe müdürü olması dolayısıyla davacının ücretlerini almamış bulunmasının kabul edilemeyeceği görüşü vurgulanarak bu istek de reddedilmiştir.
Ücretin ödendiğinin ispatı davalı işverene düşer. İşverenin ibraz ettiği ücret bordrolarının bir kısmında davacı işçinin imzası bulunmamasının üzerinde durulması gerekir. Her ne kadar muhasebeci olduğu için ücretlerini almamış olması zayıf bir ihtimal gibi görünmekte ise de, bu konuda tereddütlerin ortadan kaldırılabilmesi için işyerine ait tüm defter ve kayıtların ücret bordroları ile birlikte bir incelemeye tabi tutulması yerinde olur. Büyük miktarda işlerin yapıldığı böyle bir işyerinde personel ücretlerinin de kayıtlı olduğu defterler ve diğer belgelerin de mevcudiyeti kabul edilmelidir. Bu kayıtlar ve defterler değerlendirilerek gerçek durumun bordrolara yansıtılmış olup olmadığı ve davacının nezdinde çalışan diğer muhasebe elemanlarına anılan aylarda ücretlerin ödenip ödenmediği ve davacının muhasebecilik göreviyle birlikte ücretlerin ödenmesinde bizzat görevli olup olmadığı, bu tür ödemelerin yapılmasında kendisinin ne derece etkili ve yetkili olduğu açıklığa kavuşturulmalıdır.
Mahkemece bu konuda kesin bir kanaate varılamadığı taktirde yemin teklifi üzerinde de durularak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması hakkaniyet ve adalet ilkelerine uygun düşer.
Yukarda belirtildiği şekilde araştırma yapılması, ihtiyaç duyulduğu taktirde bir muhasebeci vasıtasıyla inceleme yaptırılarak alınacak rapor bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
3- Davalı tanıkları davacının haftada 2.5 saat fazla mesai yaptığını açık ve kesin bir şekilde belirtmişlerdir. Bu durum karşısında muhasebe müdürü sıfatı bulunan kişinin çalışma saatlerini de kendisinin düzenlediğinden sözedilerek fazla mesai alacağına karar verilmemiş olması da hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 30.1.2000 gününde oybirliği karar verildi.


T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/734

K. 2004/23513

T. 19.10.2004

• ÜCRET ALACAĞI TALEBİ ( İşçinin İşverence İbraz Edilen Ücret Bordrosundaki İmzaya İtiraz Etmesi - Mahkemece İmza İncelemesi Yapılması Gereği )

• İMZA İNCELEMESİ YAPILMASI MECBURİYETİ ( Ücret Alacağı Talebine İlişkin Davada İşçinin İşverence İbraz Edilen Ücret Bordrosundaki İmzayı İnkar Etmesi )

• İŞÇİLİK ALACAKLARI TALEBİ ( İşçinin İşverence İbraz Edilen Ücret Bordrosundaki İmzaya İtiraz Etmesi - Mahkemece İmza İncelemesi Yapılması Gereği )

• BORDRODAKİ İMZAYI İŞÇİNİN İNKAR ETMESİ ( Mahkemece İmza İncelemesi Yaptırılması Gereği - Ücret Alacağı Talebi )

1475/m.26

2004/m.68a


ÖZET : Davacı işçi, işverence sunulan ücret bordrolarına imza yönünden itiraz etmiş, ancak mahkemece bu konu üzerinde durulmamış ve imza incelemesine gidilmemiştir. Diğer yandan davalı işverene de davacının sunduğu 31.7.2001 tarihli bordroya karşı diyecekleri sorulmamıştır. Mahkemece, bu hususlar dikkate alınmaksızın sonuca gidilmesi hatalıdır. Öncelikle davacının imzaya itirazı üzerinde durulmalı, ayrıca davalı tarafa davacının sunduğu ücret bordrosuna karşı diyecekleri sorulmalıdır. Daha sonra dosyadaki tüm deliller yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak gerçek ücretin tespitine gidilmelidir. Buna göre ücret alacağının bulunup bulunmadığı noktasında bir karar verilmeli, ayrıca ücretin bilirkişinin hesaplamada dikkate aldığından daha farklı olduğu kabul edildiği takdirde kıdem tazminatı ile izin ücreti ve fazla çalışma ücretlerinin hesabı yönünden bilirkişiden ek rapor alınmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla mesai ve maaş alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19.10.2004 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat M. A. K. geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1. Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Taraflar arasında davacının aylık ücretinin miktarı tartışmalıdır. Davalı işveren imzalı ücret bordrolarına dayanmış, davacı işçi ise 31.7.2001 tarihli bir bordroyu sunmuştur. Buna göre dosya içinde 31.7.2001 tarihli iki farklı ücret bordrosu bulunmaktadır. Bunlardan işverenin sunduğu bordroda asgari ücret, davacının ibraz ettiği bordroda ise 500.000.000 TL. net ücret gösterilmiştir. Davacı işçi, işverence sunulan ücret bordrolarına imza yönünden itiraz etmiş, ancak mahkemece bu konu üzerinde durulmamış ve imza incelemesine gidilmemiştir. Diğer yandan davalı işverene de davacının sunduğu 31.7.2001 tarihli bordroya karşı diyecekleri sorulmamıştır. Mahkemece, bu hususlar dikkate alınmaksızın sonuca gidilmesi hatalıdır.
Öncelikle davacının imzaya itirazı üzerinde durulmalı, ayrıca davalı tarafa davacının sunduğu ücret bordrosuna karşı diyecekleri sorulmalıdır. Daha sonra dosyadaki tüm deliller yeniden bir değerlendirmeye. tabi tutularak gerçek ücretin tespitine gidilmelidir. Buna göre ücret alacağının bulunup bulunmadığı noktasında bir karar verilmeli, ayrıca ücretin bilirkişinin hesaplamada dikkate aldığından daha farklı olduğu kabul edildiği takdirde kıdem tazminatı ile izin ücreti ve fazla çalışma ücretlerinin hesabı yönünden bilirkişiden ek rapor alınmalıdır. Mahkemece eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 375.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.10.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/9-260

K. 2005/283

T. 27.4.2005

• İŞÇİLİK ALACAKLARI ( Davacı İşçinin Aylık Ücretinin Taraflar Arasında Tartışmalı Olması - Aynı Nedenle İş Sözleşmesi Sona Eren Kişilerin Anlatımlara Göre Sonuca Gidilmesinin Doğru Olmadığı )

• BORDRODAKİ ÜCRETLER ( İşçilik Alacakları Davası/Davacının Aynı Nedenle İş Sözleşmesi Sona Eren Kişilerin Anlatımlara Dayanması - Davalı Tanıklarının Bordrodaki Ücreti Doğrulaması/Hesaplamada Bordrodaki Ücrete İtibar Edileceği )

• ÜCRETİN BORDRODA GÖSTERİLENDEN DAHA YÜKSEK OLDUĞU İDDİASI ( İşçilik Alacakları Davası - Aynı Nedenle İş Sözleşmesi Sona Eren Kişilerin Anlatımlara Göre Sonuca Gidilmesinin Doğru Olmadığı )

• KIDEM TAZMİNATI ( Ücretin Bordroda Gösterilenden Daha Yüksek Olduğu İddiası - Aynı Nedenle İş Sözleşmesi Sona Eren Kişilerin Anlatımlara Göre Sonuca Gidilmesinin Doğru Olmadığı )

1475/m. 14,26


ÖZET : Davacı işçinin aylık ücretinin miktarı taraflar arasında tartışmalıdır. Davalı işveren davacının imzasını taşıyan aylık ücret bordrolarına dayanmış, davacı ise ücretin bordroda gösterilenden daha yüksek olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece davacının iddiasına değer verilerek yapılan hesaplamaya göre istek konusu kıdem tazminatı ile diğer işçilik haklarının kabulüne karar verilmiştir.
Davacı tanıkları ücret konusunda davacının iddiası doğrultusunda anlatımda bulunmuşlarsa da aynı nedenle iş sözleşmesi sona eren kişiler olmaları sebebiyle salt bu anlatımlara göre sonuca gidilmesi doğru olmaz. Diğer yandan davalı tanıkları bordrolarda geçen ücreti doğrulamışlardır. Böyle olunca bordrolarda yazılı olan ücrete itibar edilerek davaya konu tazminat ve diğer işçilik hakları hesaplanmalıdır. Mahkemece, gerekirse bilirkişiden bu yönde ek rapor alınarak sonuca gidilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki "işçilik alacakları" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kemer Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.01.2004 gün ve 2002/276 E. 2004/22 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.09.2004 gün ve 2004/12147-19498 sayılı ilamı ile;
( ... 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı işçinin aylık ücretinin miktarı taraflar arasında tartışmalıdır. Davalı işveren davacının imzasını taşıyan aylık ücret bordrolarına dayanmış, davacı ise ücretin bordroda gösterilenden daha yüksek olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece davacının iddiasına değer verilerek yapılan hesaplamaya göre istek konusu kıdem tazminatı ile diğer işçilik haklarının kabulüne karar verilmiştir.
Davacı tanıkları ücret konusunda davacının iddiası doğrultusunda anlatımda bulunmuşlarsa da aynı nedenle iş sözleşmesi sona eren kişiler olmaları sebebiyle salt bu anlatımlara göre sonuca gidilmesi doğru olmaz. Diğer yandan davalı tanıkları bordrolarda geçen ücreti doğrulamışlardır. Böyle olunca bordrolarda yazılı olan ücrete itibar edilerek davaya konu tazminat ve diğer işçilik hakları hesaplanmalıdır. Mahkemece, gerekirse bilirkişiden bu yönde ek rapor alınarak sonuca gidilmelidir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.04.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/24571

K. 2005/13555

T. 18.4.2005

• ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMA ( Uzun Yıllardan Beri Usta Olarak Çalıştığı Anlaşılan Bir Kimsenin Asgari Ücret İle Çalıştığı Kabul Edilemez İse De Hesaplamalara Baz Alınan Ücretin Gerçeği Yansıtıp Yansıtmadığı Da Araştırılması Gereği )

• USTA İŞÇİ ( Uzun Yıllardan Beri Usta Olarak Çalıştığı Anlaşılan Bir Kimsenin Asgari Ücret İle Çalıştığı Kabul Edilemez İse De Hesaplamalara Baz Alınan Ücretin Gerçeği Yansıtıp Yansıtmadığı Da Araştırılması Gereği )

• GERÇEK ÜCRETİN ARAŞTIRILMASI ZORUNLULUĞU ( Fesih Tarihindeki Ve Diğer İşçilik Haklarının Gerçekleştiği Tarihteki Ücretin Ne Olabileceğinin Davacının Kıdemi Yaptığı İş Ve İşyerinin Özellikleri Dikkate Alınarak Meslek Kuruluşundan Sorulması Gereği )

• İŞÇİNİN ÜCRETİ ( Gerçek Ücretin Saptanabilmesi İçin Fesih Tarihindeki Ve Diğer İşçilik Haklarının Gerçekleştiği Tarihteki Ücretin Ne Olabileceğinin Davacının Kıdemi Yaptığı İş Ve İşyerinin Özellikleri Dikkate Alınarak Meslek Kuruluşundan Sorulması Gereği )

1475/m.13,14,26,35


ÖZET : Gerçek ücretin saptanabilmesi için fesih tarihindeki ve diğer işçilik haklarının gerçekleştiği tarihteki ücretin ne olabileceğinin davacının kıdemi, yaptığı iş ve işyerinin özellikleri dikkate alınarak meslek kuruluşundan sorulmalı ve alınacak cevaba göre hüküm kurulmalıdır. Uzun yıllardan beri usta olarak çalıştığı anlaşılan bir kimsenin asgari ücret ile çalıştığı kabul edilemez ise de hesaplamalara baz alınan ücretin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı da araştırılması gereken bir konu niteliğindedir.
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1.Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2.Taraflar arasında, davacının almakta olduğu ücretin miktarında uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır.
Davalı savunmasında davacının asgari ücretle çalıştığını ileri sürmektedir. Davacı ise aylık net 460.000.000TL aldığını dava dilekçesinde açıklamıştır. Gerçek ücretin saptanabilmesi için fesih tarihindeki ve diğer işçilik haklarının gerçekleştiği tarihteki ücretin ne olabileceğinin davacının kıdemi, yaptığı iş ve işyerinin özellikleri dikkate alınarak meslek kuruluşundan sorulmalı ve alınacak cevaba göre hüküm kurulmalıdır.
Gerekçede belirtildiği üzere uzun yıllardan beri usta olarak çalıştığı anlaşılan bir kimsenin asgari ücret ile çalıştığı kabul edilemez ise de hesaplamalara baz alınan ücretin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı da araştırılması gereken bir konu niteliğindedir. Az önce açıklandığı üzere durumun açıklığa kavuşturulması için meslek odasından ücretinin tahkik edilmesi zorunludur. O halde karar bu yönden bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.4.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/3877

K. 2003/17102

T. 15.10.2003

• YILLIK ÜCRETLİ İZİN ALACAĞI ( Kullandığının Ancak İşçinin İmzasını Taşıyan İzin Defteri Veya Belgesi ile İspat Edilebileceği - İşverenin Feshi Haklı Olduğundan Reddine Karar Verilemeyeceği )

• İŞVERENİN HAKLI FESHİ ( Feshin Haklı Olması Nedeniyle Yıllık Ücretli İzin Alacağının Reddine Karar Verilemeyeceği )

• ÜCRET ALACAĞI ( Ödendiğine İlişkin İşverence Davacı İmzasını Taşıyan Ödeme Belgesi Bulunmadığı Takdirde Alacağın Kabulüne Karar Verilmesi Gereği )

• FAZLA ÇALIŞMA ( Tanıkla da Kanıtlanması Mümkün Olduğu - Davacı ve Davalı Tanıklarının Anlatımları Değerlendirmeye Tabi Tutularak Karar Vermek Gereği )

1475/m.35,42,52


ÖZET : 1475 sayılı İş Kanununun 52 ve sonraki maddeleri ve yıllık ücretli izin yönetmeliğine göre, işçinin yıllık ücretli izin kullandığı ancak işçinin imzasını taşıyan izin defteri veya belgesi ile ispat edilebilir. İşveren böyle bir belge ibraz etmediğine göre bilirkişi tarafından hesaplanan bu alacağın kabulüne karar vermek gerekirken işveren feshi haklı olduğundan bu isteğin de reddine karar verilmesi hatalıdır.
Davacı işçinin ücret alacağının ödendiğine ilişkin işverence davacı imzasını taşıyan ödeme belgesi bulunmadığı takdirde bu alacağın da kabulüne karar verilmesi gerekirken bu alacakla ilgili olumlu olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
Davacı fazla çalışma ücreti alacağın tanıkla da kanıtlanması mümkün olduğundan davacı tanığı ve davalı tanıklarının davacının işi ve çalışma saatlerine ilişkin anlatımları bir değerlendirmeye tabi tutularak günlük 7.5 saat, haftalık 45 saati aşan çalışmaları bulunduğunda bu alacağın da kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar ve kötüniyet tazminatı, ücret, fazla mesai ve yıllık izin ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-1475 sayılı İş Kanununun 52 ve sonraki maddeleri ve yıllık ücretli izin yönetmeliğine göre, işçinin yıllık ücretli izin kullandığı ancak işçinin imzasını taşıyan izin defteri veya belgesi ile ispat edilebilir. İşveren böyle bir belge ibraz etmediğine göre bilirkişi tarafından hesaplanan bu alacağın kabulüne karar vermek gerekirken işveren feshi haklı olduğundan bu isteğin de reddine karar verilmesi hatalıdır.
3-Davacı işçinin ücret alacağının ödendiğine ilişkin işverence davacı imzasını taşıyan ödeme belgesi bulunmadığı takdirde bu alacağın da kabulüne karar verilmesi gerekirken bu alacakla ilgili olumlu olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
4-Davacı fazla çalışma ücreti isteğinde bulunmuş, bilirkişi işyerinde puantaj bordrosu tutulmadığından fazla çalışma hesabı yapmamış mahkemece de bu alacakla ilgili herhangi bir hüküm kurulmamıştır. Bu alacağın tanıkla da kanıtlanması mümkün olduğundan davacı tanığı Mehtap Ö.in ve davalı tanıklarının davacının işi ve çalışma saatlerine ilişkin anlatımları bir değerlendirmeye tabi tutularak günlük 7.5 saat, haftalık 45 saati aşan çalışmaları bulunduğunda bu alacağın da kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.10.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/5424

K. 2001/8578

T. 17.5.2001

• ÜCRET BORDROSU VE PUANTAJ CETVELLERİ ( İşçi Tarafından İmzalı - Aynı Aylara Ait Fazla Mesai İsteği İle Dava Açarak Hak Talebinde Bulunulamayacağı )

• FAZLA MESAİ ÜCRETİ ( İşçi Tarafından İmzalı Bordrolar - Aynı Aylara Ait Fazla Mesai İsteği İle Dava Açarak Hak Talebinde Bulunulamayacağı )

• İSBAT YÜKÜ ( Fazla Mesai Ücretinin Ödenmesi - İşverene Düşeceği )

• FAZLA MESAİ ÜCRETİ ( Alacak Miktarlarının Dönem Dönem O Tarihteki Ücretler Üzerinden Tesbit Yoluna Gidilmesi Gereği )

1475/m.35, 30


ÖZET : Yargıtay'ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, işçi tarafından imzalı bordrolarda fazla mesai sütununda yer verilmiş fakat davacı bordro muhteviyatını alırken ihtirazi kayıtta bulunmamış ise, aynı aylara ait fazla mesai isteği ile dava açarak hak talebinde bulunamaz. Aksi halde işçiye mükerrer ödeme yapılmış olur. Bu yüzden davanın açılış tarihine göre son beş yıllık döneme ilişkin fazla mesai isteğinin kabulü hatalıdır.
Davacının fazla mesai alacağı bulunduğu takdirde; Yargıtayın yerleşmiş uygulamaları uyarınca alacak miktarlarının dönem dönem o tarihteki ücretler üzerinden tespiti yoluna gidilmelidir.
DAVA : Davacı, fazla çalışma ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde, davalı avukatınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı işçi, davalı Belediyenin akaryakıt istasyonunda çalıştığı Cumartesi günlerine ait fazla mesai karşılığı ücretin ödenmediğini ileri sürerek alacak isteğinde bulunmuştur. Davalı işveren davanın açılış tarihine göre son beş yıla ait bordrolar ile puantaj cetvellerini ibraz ederek Cumartesi günleri dahil yapılan tüm fazla mesailerin davacıya ödendiğini savunmuş ancak zamanaşımı definde bulunmamıştır. Daha önceki döneme ait bordro ve puantaj kayıtlarının muhafazasının güçlüğü nedeniyle imha ettiğini bildirmiştir.
Gerçekten son beş yılın ücret bordrolarında ve eki puantaj cetvellerinde davacının haftalık ne kadar fazla mesai yaptığı açık ve kesin şekilde gösterildiği ancak imzalı olan bu bordrolarda davacı işçinin ihtirazı kayıtta bulunmadığı görülmektedir. Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamasına göre, işçi tarafından imzalı bordrolarda fazla mesai sütununda yer verilmiş, fakat davacı bordro muhteviyatım alırken ihtirazı kayıtta bulunmamış ise, aynı aylara ait fazla mesai isteği ile dava açarak hak talebinde bulunamaz. Zira aksi halde işçiye mükerrer ödeme yapılması sonucu ile karşılaşılır. Bu itibarla davanın açılış tarihine göre son beş yıllık döneme ilişkin fazla mesai isteğinin kabulü doğru değildir.
Daha önceki döneme gelince davacı, fazla mesai yaptığını ücretinin ödenmediğini, davalı ise, yapılan fazla mesailer karşılığı ücretin ödendiğini ancak, tüm belge ve kayıtların imha edildiğini savunduğuna göre, bu iddia ve savunma üzerinde durularak bir değerlendirme yapılmalıdır. Gerçekten bu durumda uyuşmazlık fazla mesai alacağının ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır. Ödemenin yapıldığını isbat etmek borçlu işverene düşer.
Bu durumda evrakın imha tutanağı üzerine durulmalı, gerekli gördüğü takdirde işverene yemin teklifi hatırlatılarak bu prosedürün uygulanmak suretiyle sonuca gidilmesi doğru olur.
Bu araştırmalar sonucunda davacının bir fazla mesai alacağı bulunduğu takdirde; Dairemizin yerleşmiş uygulamaları uyarınca bu alacak miktarlarının dönem dönem o tarihteki ücretler üzerinden tesbit yoluna gidilmelidir.
Eksik ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.5.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 12-06-2007, 17:40   #3
Av.Çağlar Şener

 
Varsayılan

sayın Gamze Dülger;
verdiğiniz cevaplar ve yargıtay kararları için çok teşekkür ederim.
iyi çalışmalar;
saygılarımla;
Old 03-08-2010, 14:39   #4
iyakupoglu

 
Varsayılan

• Ücretin ödendiğini ispat yükü işverene aittir. İY md. 37 uyarınca işveren, işyerinde veya bankaya yaptığı ödemelerde işçiye ücret hesabını gösterir imzalı veya işyerinin özel işaretini taşıyan bir pusula vermek zorundadır.
• İşyerinde ücretin hesabına ve ödenmesine ilişkin bordro, ücret kartonu gibi belgeler tutulur. İşçilere imzalatılan bu belgeler işverende kalır. Buna karşılık, ücret hesap pusulasının işçiye verilmesi gerekir. Söz konusu belgelerin işverence tutulması ve işçiye imzalatılması hesap pusulasının işçiye verilmesi yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
İyi Çalışmalar,
Av. İlke YAKUPOĞLU
Old 28-01-2012, 15:06   #5
temesh

 
Varsayılan

Öncelikle tüm meslektaşlara iyi çalışmalar diliyorum.
Bordrolardaki imza ile ilgili olarak;
Müvekkil davalı işyerinde asgari ücretten fazla ücretle çalışmakta.Ancak ücret ödemelerinin asgari ücrete tekabül eden kısmı bankaya yatmakta, geri kalan kısım da müvekkile elden verilmektedir. Müvekkil ücreti alırken asgari ücret tutarındaki bordroya imza atmış.Müvekkilin daha fazla ücretle çalıştığı, bordrodaki imzaya rağmen tanıkla veya aynı işi yapan emsal işçilerin ücretinin ilgili odaya yazılacak yazıyla ispatı mümkün mü?Aksinin ispatı hangi delillerle yapılabilir?
Old 28-01-2012, 17:06   #6
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan temesh
Öncelikle tüm meslektaşlara iyi çalışmalar diliyorum.
Bordrolardaki imza ile ilgili olarak;
Müvekkil davalı işyerinde asgari ücretten fazla ücretle çalışmakta.Ancak ücret ödemelerinin asgari ücrete tekabül eden kısmı bankaya yatmakta, geri kalan kısım da müvekkile elden verilmektedir. Müvekkil ücreti alırken asgari ücret tutarındaki bordroya imza atmış.Müvekkilin daha fazla ücretle çalıştığı, bordrodaki imzaya rağmen tanıkla veya aynı işi yapan emsal işçilerin ücretinin ilgili odaya yazılacak yazıyla ispatı mümkün mü?Aksinin ispatı hangi delillerle yapılabilir?


Mümkündür, inceleyiniz


T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2009/49361

K. 2010/3057

T. 9.2.2010

DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, izin ücreti, fazla mesai, bayram ve genel tatil, hafta tatili, ikramiye alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ö.F.Tüfek tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Davacı vekili davacının davalıya ait işyerinde 2. 2.1998 - 5.7.2005 tarihleri arasında baş usta dokumacı-makinist olarak en son 1.650 YTL aylık net ücretle çalışmakta iken, iş sözleşmesinin haksız olarak fesih edildiğini, davacıya çek olarak makbuz mahiyetinde kısmi ödeme yapıldığını, fakat kalan haklarının ödenmediğini iddia ederek dava konusu tazminat ve alacakları talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesi vermemiş davayı takip etmemiştir.

Mahkeme gerekçesinde ;davacının iş sözleşmesinin İş kanunun 17. maddesine göre işverence sona erdirildiği, davacının hak kazandığı kıdem ve ihbar tazminatlarının ödendiğini gösteren ödeme belgesi sunulmadığı, Tekstil Mühendisleri Odasının ücrete ilişkin cevabı tanık beyanları ve davacının yaptığı iş ile kıdemi dikkate alınarak aylık net 1.500 YTL ücretle çalıştığı, haftanın 6 günü fazla mesai yaparak çalıştığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından davacı işçinin fazla çalışması olmadığını, işyeri günlük puantaj listelerinin değerlendirilmesi gerektiğini, davacının ihbar tazminatının tamamını elden alarak ihbar öneli bildirimini imzaladığını, ihbar tazminatına karar verilmesinin hatalı olduğunu, 15.10.2005 tarihli ve 3.000 YTL tutarında, 5.11.2005 tarihli ve 4.500 YTL tutarında iki çek düzenlenerek davacıya verildiğini, 7.500YTL tutarındaki ödemenin kıdem tazminatına mahsuben yapıldığını, davacının ücretinin bordrolarda görüldüğü gibi asgari ücret kadar olduğunu belirterek temyiz etmiştir.

Taraflar arsında davacıya yapılan ödemelerin mahsubu ve fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanmadığı, işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konularında uyuşmazlık vardır.

a)- Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Bordroda fazla çalışma bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.

İşyerinde en üst düzey konumda çalışan işçinin görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanılması olanaklı değildir. Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir yönetici ya da şirket ortağı bulunması durumunda, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden yasal sınırlamaları aşan çalışmalar için fazla çalışma talep hakkı doğar. O halde üst düzey yönetici bakımından şirketin yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi tarafından fazla çalışma yapması yönünde bir talimatın verilip verilmediğinin de araştırılması gerekir. İşyerinde yüksek ücret alarak görev yapan üst düzey yöneticiye işveren tarafından fazla çalışma yapması yönünde açık bir talimat verilmemişse, görevinin gereği gibi yerine getirilmesi noktasında kendisinin belirlediği çalışma saatleri sebebiyle fazla çalışma ücreti talep edemeyeceği kabul edilmelidir.

Satış temsilcilerinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük faaliyet planları ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak pirim karşılığı çalışan bu işçiler yönünden pirim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalıdır. İşçiye ödenen satış priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam olarak karşılamaması halinde aradaki farkın işçiye ödenmesi gerekir.

İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.

Günlük çalışma süresinin 11 saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağını ve zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.

Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati geçemez (m.69/3). Bu hal de günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın bir sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden haftalık 45 saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde 7.5 saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Dairemizin kararı bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 23.6.2009 gün 2007/ 40862 E, 2009/ 17766 K).

Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41. maddesinde yazılı olan fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir. Dairemizin kökleşmiş uygulaması bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 18.11.2008 gün 2007/32717 E, 2008/31210 K.).

Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanununun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.

Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır (Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/ 25857 E, 2008/ 20636 K., Yargıtay 9.HD. 28.4.2005 gün 2004/ 24398 E, 2005/ 14779 K. ve Yargıtay 9.HD. 9.12.2004 gün 2004/ 11620 E, 2004/ 27020 K.). Fazla çalışma ücretinden indirimi öngören bir yasal düzenleme olmasa da, bir işçinin günlük normal çalışma süresinin üzerine sürekli olarak fazla çalışma yapması hayatın olağan akışına aykırıdır. Hastalık, mazeret, izin gibi nedenlerle belirtilen şekilde çalışılamayan günlerin olması kaçınılmazdır. Böyle olunca fazla çalışma ücretinden bir indirim yapılması gerçek duruma uygun düşer. Fazla çalışma ücretinden indirim, taktiri indirim yerine, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla, davacı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekir.
Ancak, fazla çalışmanın taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Somut olayda davalı vekili tarafından temyiz aşamasında sunulan günlük puantaj kayıtlarının kapsadıkları dönem itibari ile işçinin fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanmadığı noktasında değerlendirilmesi gerekir.

b) - 4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.

Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine; dönemlere uyularak ödenmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.

İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin 2. fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçiler o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.

4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusunun mahkemece resen araştırılması gerekmekle, mahkemenin belgeye değer vermeden önce muvazaa şüphesini ortadan kaldırması ve kendiliğinden gerekli araştırmaya gitmesi gerekir(Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/ 27217 E, 2008/ 24515 K.).

Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur.

Asıl sorun, yasal yükümlülüğe ve cezai yaptırıma rağmen 8. ve 37. madde hükümlerine aykırı şekilde belgelerin hiç verilmemesi noktasında ortaya çıkar. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı İş Kanununun 8 ve 37. maddelerinin işverene bu konuda bazı yükümlülükler de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, İş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümüne yardımcı nitelikte olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmiş olması, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında taraflar delillerinin değerlendirilmesi sırasında, işverence düzenlenmesi gereken bu tür belgelerin düzenlenmiş olup olmamasının da gözetilmesi gerekir.

Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.

Somut olayda davacı işçinin alabileceği aylık ücretin miktarı konusunda dairemiz ilke kararında belirtilen kuruluşlardan emsal ücret araştırması yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir iken, yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.

c) - İşveren tarafından yapılan kısmi ödemenin işçinin hangi alacağına mahsup edileceği noktasında ;

I. NORMATİF DAYANAK

Uyuşmazlığın normatif dayanağı Borçlar Kanununun 84–86. maddeleridir.
Borçlar Kanununun 84. maddesinde “Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir.
Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etmek hakkını haiz değildir” kuralına yer verilmiş; 85. maddesinde “birden fazla borçları bulunan borçlu, borçları ödemek zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etmek hakkını haizdir. Borçlu beyanatta bulunmadığı surette vukubulan tediye kendisi tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça alacaklının makbuzda irae ettiği borca mahsup edilmiş olur” hükmü öngörülmüş; 86. maddede ise “kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güna mahsup gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül etmiş olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup mütenasiben vaki olur. Hiç bir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir” kuralı düzenlenmiştir.

II. GENEL HÜKÜMLER YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME

Borçlar Kanununun yukarıda belirtilen hükümleri öncelikle muacceliyet ve temerrüt kavramlarının açıklanmasını gerektirmektedir.

Muacceliyet, alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisidir. Borç muaccel olmadan borçlu temerrüdü söz konusu olmaz.

Temerrüt, en kısa tanımıyla, alacaklı tarafından talep edilebilir (muaccel) hale gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir ve kural olarak, bu tür (muaccel) bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer (BK.m. 101/1). Başka bir ifadeyle, temerrütten söz edilebilmesi için, öncelikle muaccel bir borcun ve alacaklının o borca yönelik ihtarının bulunması gerekir. Kural böyle olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının gerekmediği bazı durumlar da vardır: Örneğin, ifa günün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı (BK.m.101/2), borçlunun borcu ifa etmeyeceğini bildirmiş olduğu veya hal ya da durumundan bu sonuca varılabildiği (BK.m.107/1) hallerde, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur.

Buna göre tek bir borç ilişkisinin söz konusu olduğu durumda borçlu para borcunun faiz ve masraflarını ödemede temerrüde düşmemişse yaptığı kısmi ödemeyi anapara borcuna mahsup etme hakkına sahiptir. Ancak, para borcunun bir kısmı için kefalet, rehin veya benzeri bir teminat verilmişse, yapılan kısmi ödemenin teminatlı olan borca mahsubu istenemez. Bu durumda kısmi ödemenin teminatsız olan ya da teminatı daha az olan borca mahsubu gerekir. Borçlu, faiz ve masrafları ödemede temerrüde düşmüşse yaptığı kısmi ödeme öncelikle gecikmiş faiz ve masraf borçlarına mahsup edilecektir. Hukuk Genel Kurulunun 27.9.2000 tarih ve 2000/12-1148 esas, 2000/1193 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, BK.nun 84. maddesi gereğince ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Gecikme ve alacaklının iradesini açıklaması halinde, ödenen kısmın öncelikle faizden düşülmesi gerekir.
İcra takibi, ödemeye ihtirazi kayıt konulması irade açıklamasıdır.

Birden fazla borcu bulunan borçlu, yaptığı ödeme ifa zamanında beyan ettiği borca mahsup edilir. Borlu, ödeme sırasında, yapılan ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu beyan etmemiş veya alacaklının makbuzda belirttiği borca derhal itirazda bulunmamışsa makbuzda belirtilen borca mahsup edilmelidir.

Birden fazla para borcunun olduğu borç ilişkisinde, borçlunun, yapılan kısmi ödemenin hangi borç için mahsup edildiğini belirtmemesi, alacaklının da ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu makbuzda göstermemesi durumunda, kısmi ödemenin hangi borca mahsup edileceği sorunu BK.m. 86’ye göre çözümlenmelidir. Buna göre kısmi ödeme öncelikle muaccel olan borç için yapılmış sayılır. Ödeme zamanında birden fazla borç muaccel hale gelmişse ödeme ilk takibe konulan borca mahsup edilir. Muaccel olan borçlardan hiçbiri takibe verilmemişse kısmi ödeme ifa zamanı önce gelen borca mahsup edilmiş sayılır. Borçların ifa zamanları (vadeleri) aynı günde gelmişse yapılan kısmi ödeme borçların miktarlarıyla orantılı olarak mahsup edilir. Borçlardan hiçbirinin ifa zamanı gelmemişse, kısmi ödeme alacaklı için güvencesi en az olan borca mahsup edilmiş sayılır.

III. İŞÇİ ALACAKLARI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME

İş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında mahsubun ne şekilde yapılacağı ile ilgili İş Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından Borçlar Kanununun yukarıda belirtilen genel hükümleri kapsamında sorun çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının, örneğin sadece kıdem tazminatı alacağının bulunduğu durumda kısmi ödeme nedeniyle mahsup işlemi BK.m.84. çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelidir.

Borcun taksitle ödenmesi konusunda yapılan anlaşma aksi öngörülmemişse, kural olarak, işçinin faiz talebinden vazgeçtiğini kapsar. Ancak, bu sonuç işverenin taksit anlaşmasına uygun hareket etmesine bağlıdır. İşverenin taksitlerden birini zamanında ödememesi halinde işçinin faizle ilgili feragati geçersiz hale gelir ve sadece ödenmeyen taksit için değil, tüm alacak için faiz talep hakkı doğacaktır. Bu durumda ödenmiş olan önceki taksitlerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu gerekecektir. Kuşkusuz taksit sözleşmesinin işçinin serbest iradesi ile meydana gelmiş olması gerekir.

İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması durumunda, yapılan kısmi ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise mahsup işlemi BK.m.86. çerçevesinde yapılacaktır. İş Kanununda işçinin sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları konusunda değişik hükümler öngörülmüştür.

4857 sayılı İş Kanununa göre ücret en geç ayda bir ödenir(m.32/5). İş Hukuku mevzuatımızda Basın İş Kanununun 14. maddesi hariç, ücretin peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyet tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir.

1475 sayılı İş Kanununun 14 ve 4857 sayılı İş Kanunun 120. maddesi uyarınca işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve alacaklar bakımından ise tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir.

Buna göre örneğin; 5.000 TL ihbar tazminatı, 7.500 TL kıdem tazminatı, 2.500 TL ücret, 2.000 TL fazla mesai ve 500 TL yıllık izin ücreti alacağı olmak üzere takibe konu yapılmamış toplam 17.500 TL alacağı olan bir işçiye işveren tarafından yapılacak 15.000 TL lik bir kısmi ödeme, öncelikle muaccel olan normal aylık ücret ve fazla mesai alacağına ilişkin borçlarına mahsup edilmelidir. Kalan miktar ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti borcuna mahsup edilecektir. Anılan borçların muacceliyet tarihleri aynı olduğundan temerrüt tarihi önce gerçekleşmiş olan borca yani kıdem tazminatına mahsup edilecektir. Kalan 3.000 TL lik ödemenin ihbar ve izin ücreti borcuna mahsubu anılan borçların muacceliyet ve temerrüt tarihlerinin aynı olması nedeni ile miktarları ile orantılı olarak yapılacaktır. Kalan toplam borç 5.500 TL olup, ihbar tazminatının bu miktara oranı 5.000/5.500 = 10/11, izin ücretinin oranı 500/5.500 = 1/11 olmakla, 3.000 X 10/11 = 2.727 TL ihbar tazminatına, 3.000 X 1/11 = 273 TL izin alacağına mahsup edilecektir. Böylece işverenin 2.273 TL ihbar tazminatı, 227 TL izin ücreti olmak üzere toplam 2.500 TL borcu kalmış olacaktır. Somut olayda, davacıya iki adet çekle yapılan toplam 7500 YTL ödeme yukarıda ki açıklamalar doğrultusunda yapılacak değerlendirme ile mahsub edilmelidir. Ayrıca davacının imzası olan fesih bildirimi ile yapılan 912 YTL ihbar tazminatı ödemesi dikkate alınarak, öncelikle mahsubu yapılmak suretiyle karar verilmesi gerektiğinden hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Avukatlık Ücret Sözleşmesinin ve Ücretin ikrar ile ispatlanmasına ilişkin Karar ebrus Meslektaşların Soruları 5 31-07-2015 13:38
iş akdinin, ücretin zamanında ödenmemesi nedeniyle feshi Av. Caner Arıcı Meslektaşların Soruları 4 14-08-2012 09:59
Asgari Ücretin Altında İşçi Çalıştırma Nedeniyle Isyeri Kapatma Cezası denizus Meslektaşların Soruları 4 18-01-2007 22:11
Taraflar genel işlem şartlarının aksini, sözleşme ile kabul edebilirler(Yargıtay Kar) Av.Ceylan Pala Karadağ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 0 08-09-2006 12:46
İhbar Ve Kıdem Tazminatında Brüt Ücretin Asgari Ücretten Yüksek Olduğunun İspatı Av. Mehmet Demirezen Meslektaşların Soruları 1 06-01-2006 19:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09111691 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.