29-07-2003, 10:57 | #1 |
|
Aşkın Hukuki Niteliği ! :)))
Merhaba !
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İnternet Sayfasında çok hoşuma giden bir yazı buldum... Ve bu yazıyı da sizlerle paylaşmak istedim.. Beğenilerinize..... ----------------------------------------------------------------------------------- -HUKUKİ NİTELİĞİ Aşkın hukuki niteliğinin ne olduğu hususunda doktrinde görüş birliği bulunmamaktadır. Kimi yazarlar bunu bir sözleşme olarak görürken, kimileri bunun edim yükümlülüğünden bağımsız bir borç ilişkisi, kimileri ise sözleşme benzeri olduğunu iddia etmektedirler. Hemen belirtelim ki, aşkın bir sözleşme olmadığını belirlemek için uzunca bir açıklamaya gerek bulunmamaktadır. Zira sözleşme; tarafların, hukuk düzeninin kendisine hukuki bir sonuç bağladığı bir hususun gerçekleştirilmesine yönelik olarak, karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları" şeklinde tanımlanan hukuki işlemi ifade etmektedir. Oysa aşk ilişkisinde, tarafların iradelerini bu şekilde beyan etmeleri zorunlu olmamakta, hatta birinin iradesi diğeriyle çelişmekte ve böylece karşılıksız aşk dediğimiz durum ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bir sözleşme ile haklar edinebilme ve borç altına girebilme ancak tam fiil ehliyeti ile mümkünken, kısıtlıların ve ayırt etme gücüne sahip küçüklerin de aşk ilişkisinin tarafı olabilecekleri aşikardır. İkinci olarak, aşkın edim yükümlülüğünden bağımsız bir borç ilişkisi olduğu savının da tam olarak doğru olduğunu söylemeye imkan bulunmamaktadır. Çünkü bu ilişkide taraflar, en azından sadakat, sevgi, ilgi gibi edimleri borçlanırlar. Bu edimler yapma şeklinde olabileceği gibi, yapmama şeklinde de olabilir. Örneğin sadakat yükümlülüğü "aldatmama" şeklinde düşünülürse, bunun olumsuz bir edim yükümlülüğü olduğu görülür. Bu edim yükümleri dışında, her borç ilişkisinin dinamik yapısında yer alan yan edim yükümleri, yan yükümler de bu ilişki içerisinde bulunmamaktadır. Bir tarafa (özellikle bayana) üçüncü kişilerden gelebilecek teklifleri veya vuku bulabilecek uygunsuz hareketleri karşı tarafa makul bir sürede ihbar etme külfeti, aydınlatma yükümünün somutlaştırılabileceği bir durumdur. Bu bildirim, hukuki niteliği itibariyle bir yükümlülük değil bir külfet olduğundan, yerine getirilmemesi durumunda karşı taraftan bir talepte bulunulamaz; yalnızca bazı haklardan mahrum kalınır. Ancak erkek akidin aşırı tutucu olması durumunda, karşı tarafın bu külfeti kendi sağlığı için yerine getirmesinin yerinde olacağı kanısındayız. Biz aşkın bir sözleşme benzeri olduğu fikrine katılıyoruz. Zira İsviçre-Türk doktrininde de hakim olan görüş budur. Yargıtay son yıllarda verdiği kararlarında isabetli olarak aşkın her zaman karşılıklı olmayabileceğini, dolayısıyla sözleşme olmadığını belirtmektedir. Federal Mahkeme ise sebebi henüz anlaşılamayan nedenlerle aşkın bir sözleşme olduğu fikrini ısrarla ve büyük bir kıskançlıkla sürdürmektedir. Mahkemeye göre aşk; gerçek anlamda aşk-gerçek olmayan aşk olmak üzere ikiye ayrılır. Gerçek anlamda aşktan ise sözleşme olarak nitelendirile-bilen aşk anlaşılır. Buna göre "aşk; öyle bir akittir ki; onunla erkek kadının ondan talep edeceği her türlü akıl ve mantık dışı edimleri sırf duygusal olduğu gerekçesiyle kayıtsız şartsız yerine getirme ve başka kadınlara bakmama; kadın ise karşılığında, kendisinin keyfinin gelmesi durumunda onunla sonu nereye çıkacağı belli olmayan bir ilişki yaşamayı borçlanır." Bu tanım hem eksik, hem de yanlıştır. Bir kere sonradan cinsiyet değiştirenlerin buraya girip girmeyeceği belli değildir. (Bu tanım üzerine yapılacak tartışmalar bu eserin sınırlarını aştığından burada sadece Federal Mahkeme' nin görüşünün isabetli olmadığını belirmekle yetiniyoruz.) Son yıllarda mahkeme, kararlarını bıçak sırtı çoğunluklarla almaktadır. Bu da göstermektedir ki, yeni nesil yargıçlar yetiştikçe, mahkemenin içtihadı doğru görüş lehinde değişecektir. Bizim de katıldığımız hakim görüş, aşkın bir sözleşme benzeri (= quasi contractus) olduğunu belirtmektedir. Zira sözleşme benzerleri,sözleşmeye ait bazı unsurları taşımakla birlikte tam olarak bir sözleşme mahiyeti arz etmemektedirler. Roma hukukundaki "veriyorum vermen için" olarak kısaca özetlenen ilişki, sözleşme benzerlerinin en klasik örneklerindendir. İşte aşk ilişkisinde de, bazı hususlar ( örneğin iki kişinin varlığı ) sözleşmeye ait unsurlara benzemekle birlikte, bunlar onun sözleşme olarak nitelendirilmesine yetmemektedir. (Yazının devamı ilgili sitede okunmalıdır.) ------------------------------------------------------------------------------------ )) |
29-07-2003, 12:19 | #2 |
|
Aynı yerden Aşkı sona erdiren nedenler ve yargılama usulü ! ))
------------------------------------------------------------------------------------ Aşkı sona erdiren nedenler ve yargılama usulü Gönderen: Fulya Öktem Aşkı sona erdiren nedenler ve bunun sonucunda yapılan yargılamada; aşkın gözü kör ettiği karinesinden bahisle tarafların aşk hali vuku bulduktan sonra cezai ehliyetinin olmadığı ve ayrıca aşk hali vuku bulduktan sonra gayrimümeyyiz olmalarından mütevellit herhangi bir hukuki ilişkide taraf olabilmelerinin mümkün olmadığı gözönüne alınarak aslında aşkın daha başlangıcında mutlak butlanla batıl olduğu yönünde karar verilmesi talep edilmelidir. ------------------------------------------------------------------------------------ |
29-07-2003, 18:37 | #3 |
|
Sayın Aşıklar ve Aşkı Boşu Boşuna Anlamaya Çalışanlar.
Aşkın özel hukuk kuralları ile açıklanması mümkün değildir: Aşk bütünüyle Ceza Hukukunun alanı içindedir. Kadın tarafın çektirdikleri ceza değil de nedir? Ve de isabetlidir: Kötüniyetli erkek bu cezaya müstehaktır. İyiniyetli erkeğin bu cezaya katlanması gerekmez; zaten gözaltına bile almazsınız.. Özel hukukta belgeler geçerlidir. Aşkta ise verilen sözler, unutulan sözler ve anımsatılan sözler geçerlidir. Ceza hukukundaki gibi aşkta da tanık gösterilir. Genellikle tanık dinlenmez ama gösterilir. Kıskanç tarafın soruları, hazırlık aşamasındaki kolluk güçlerinin sorgulamasından daha bezdiricidir. Böyle bir sorgulama özel hukukta yapılmaz; yapılamaz. Aşkta taraflar arasındaki yargılama sonucunda verilen hüküm cezadır: sürekli veya geçici mahrumiyetler söz konusudur. Hatta mahrumiyetler ''sağa bakma'' ''sola da bakma'' ''onunla çay içmeye gidemezsin'' biçimine bürünebilir. Özel hukukta karşı taraftan bir hak alınmaya çalışılır. Cezada ise almak değil, eza vermek söz konusudur. Aşk karşılık beklenmeden yaşanır; ancak karşı tarafa ne kadar acı verilirse o kadar manevi doyum sağlanır. Bu da aşkı ceza hukukunun konusu yapar. Uzatmaya gerek yok: aşk ezadır, cezadır. Gelecek yazımda aşkın nasıl olup da Sosyal Sigortalar Mevzuatına tabi olduğunu anlatacağım .... Saygılarımla Bir Dost |
29-07-2003, 19:07 | #4 |
|
Sayın Bir dost;
Gelecek yazınızı merakla ve hevesle bekliyorum.. Saygılarımla......... |
30-07-2003, 08:25 | #5 |
|
Yapmayın sayın bir dost !!!!! Aşk, ezadır, cezadır demişsiniz. Ya biz aynı "aşk" tan söz etmiyoruz ya da birimiz büyük bir yanılgı içinde....
Yeni yazınızı merakla ve endişe içinde bekliyorum.))))))) Saygılarımla Şenay |
30-07-2003, 12:19 | #6 |
|
)
Aslında aşkın gözü bile kördür. Malülen emeklilik mevzuu ayrıca düşünülmelidir.. Aşkın ''vasıfta hata'' ciheti yine göz ardı edilmemelidir. Meslek aşkı, Allah aşkı, doğa aşkı vs.. bakımından ise asla ama asla nitelemeye girişilmemelidir..) Şaka bir yana, hukuki nitelendirme çabası harika sonuç vermiş. |
30-07-2003, 16:29 | #7 |
|
AŞK, ADLİ TATİL'E TABİ (0LMAYAN) İŞLERE Mİ GİRER?
Aşk ,Sosyal Sigortalar Mevzuatına da mı tabi olmuş? İlahi "Bir Dost", inanın ben de merakla bekleyeceğim yazınızı. Bu arada aşk,Adli Tatile tabi işlere giriyor mu? HUMK 176.madde paralelinde değerlendirme yapılırsa ayrıca bilgilenmiş oluruz. Dolayısiyle,süreler işler mi ? Sayın Sibel,"yargılama usulü" demiş ama,bu konudaki ihtilafların (aşk anlaşmazlıklarının ) hangi usulle (yazılı,basit v.b) giderileceğini açıklamamış. Rica etsek usul hakkında da açıklamada bulunabilir misiniz? Selam ve saygılar. |
17-03-2006, 17:50 | #8 |
|
tarifsiz
aşkı şu veya bu şekilde belli bir kalıp içine sokmaya çalışmak tanımlamaya çalışmak hatadır aşk gibi büyük bir kavramı hukuk gibi sınırlı olan ve en önemlisi insan ürünü olan bir kavramla sınırlamak yanlış olur aşk bir insan ürünü diildir yaradılıştan gelen insanoğlu tarihinden bu yana anlaşılamayan bir konudur bu nedenle aşk hakkında nekadar şey sönlesede tanımlanmaya çalışılsada anlaşılamıcaktır gizemi hep içinde saklıcaktır
Ya Rab belay-ı aşkına aşina kıl beni Bir dem belay-ı aştan eyleme cuda beni |
19-03-2006, 21:55 | #9 |
|
yargılama usulü:)
Ankara Hukuk Sitesinde Aşk konulu her türlü uyuşmazlığın Yargılama Usulünü ben yazdığıma göre sevgili hskaraca'nın sorusuna da benim yanıt vermem uygun olur diye düşündüm...
Aşk kesinlikle yazılı usule tabidir üstad ve adli tatile tabi olmayan işlerdendir... Doktrinde muhalif görüşler olsa da; mevzu bahis kavramın bilhassa adli tatil zamanları fazlalaştığı, lakayıtlaştığı ve hatta bu zaman zarfında "düşman başına" babında, gözününde olması cihetyle pek bi gayri ciddi hale geldiği de görülmemiş şey değildir... Biz bu şiir şarkı türkü işine girersek çıkamayız ama ortama uyum sağlamak için bende bir dörtlük ekleyeyim şuracığa: Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek Giryemi füzun eşkımı hun etti felek Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek .................................................. ....................... fekat hakim bey; benim en büyük aşkım Hentbol... |
22-03-2006, 01:51 | #10 |
|
Mende mecnundan füzûn âşıklık istidâdı var
Âşık-ı sâdık menem Mecnûnun ancak adı var FUZULİ Aşkın kitabını yazdığını iddia edenler de onun elinde perişan oluyorsa vay hukukun haline. Eğer o da aşkın eline düşerse herhalde guguk kuşuna dönse yine kurtuluş şansı yoktur. Gözünün kör olduğu kesin; malulen emekliye ayırmak hukukun gereğidir de onu emekliye ayıracak babayiğit nerede! Dünyayı titretenler bile bir gözleri ahunun elinde titremişse; aşk hukukun kurallarını dinlemez de galiba kendi hukukunu kendisi oluşturur. Öyle bir hukuk oluşturur ki mevcut hukuk da onun hükümlerine tabi olur. Ondan kaçmak mümkün mü peki? Şahsen ben mümkün görmüyorum. Mümkün olsaydı o ateşe kendini atıp da kül edenler olur muydu hiç! Kadın-erkek açısından da durumun pek farklı olduğunu sanmıyorum ama rivayet o ki genelde kadınlar iyi avcılarmış. Mutlu edermiş avını önceleri fakat çabuk tükenirmiş ne menem şeyse! Elektrik diyenler de var da bunun bir üretim merkezi olmalı kardeşim! Nükleer mi, hidrolik mi ya da başka bir şey mi bilmiyorum doğrusu. Onun hakkında, ancak yaşanır; anlatılmaz diyenler de var. Sözün özü, binlerce yıldır kimse anlamamış ki hep anlatmaya çalışanlar da becerememişler anladığım kadarıyla. Yani bunu kimse anlatamadı ise bana ne oluyor ki saçmalayıp duruyorum. En iyiyisi susmak galiba! Bilen varsa anlatsa da biz de bilsek! |
16-04-2006, 17:02 | #11 |
|
aşkı değişik sınıflandırmalara tabi tutmak lazım.tasavvuftaki ilahi aşk,beşeri aşk vb..bence en önemlisi hukuk aşkı..bu foruma bu konuda yazı gönderenlere teşekkür ediyorum.gerçekten aşktan sözedilmesi bile insanı farklı bir atmosfere götürüyor..
bir şiirde benden Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dilber mı yok Mest yok meclisde bilmem mey mi yok sâgar mı yok Gonca-i dil açılıp hâtır nice şâd olmaya Bâğda güller mi yok gülşende bülbüller mi yok Görmeziz bir dil ki tûtî gibi güftâr eyleye Söyledir mi yok cihânda bilmezin söyler mi yok Sengden dil kem mi yâ seng-i siyâhı la’l eder Afitâb-i feyz-bahşâ-yı bülend-ahter mi yok |
22-02-2007, 15:49 | #12 |
|
İzniniz Olursa
Sevgili meslektaşlar,
İzniniz olur ise, açılış mesajında yer alan "Aşkın Hukuki Niteliği" başlıklı yazının bana ait olduğunu belirtmek isterim. Açıkçası beğenilmesi, hatta alıntı yapılması beni memnun etti. Yazıyı, www.adalet.org'da da yayınlamıştım. İyi çalışmalar... |
23-02-2007, 17:20 | #13 |
|
Malatya Barosu tarafından yayımlanan ''Avukat'' adlı mizah dergisinde yer alan ve ''Bekar bir hukukçunun aşkı'' başlığıyla yayınlanan mektup
MALATYA - Dergide yayımlanan mektup şu şekilde; ''Müştemilat tanem, temlik edilmeyenim (takas olabilir). Sana olan sevgim dava dilekçem kadar uzun. Bir bakışın kalbime, icra dosyama para yatmış kadar derin etkiler bırakıyor. Kalem gibi kaşların kadastro davası gibi karışık saçların para kokusu gibi burnumda tütüyor. Tanık dinlemek istemeyen hakimler gibi nazlanma. Senden mektup almak inan icra hukuk mahkemesine hakim atamaktan daha zor. Delillerimiz farklı olsa bile biz seninle mütemmim cüz gibiyiz. İzale-i şüyu bile bizi ayıramaz. Edinilmiş mallara katılmayan, artık değerler arasındaki denkleştirme sonucu bir alacak istemeyen sevgilim. Yargıtay'da olan dosyam kadar özledim seni. Annem buluşmamızı, evlenmemize kadar bekletici mesele yapıyor. Oysa ben seninle birleştirilen davalar gibi olmak istiyorum.'' |
24-02-2007, 01:24 | #14 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Bir Dost, eee, millet 4 yıldırdır anlatmanızı bekliyor,sizden ses seda yok... |
24-02-2007, 22:29 | #15 |
|
Sayın korayad
Gecikme konusunda haklısınız. Sosyal sigortalar konusunda kim ne dese haklıdır. Ayrıca ilginize teşekkür ederim. Saygılarımla |
09-03-2007, 23:26 | #16 |
|
Sayın Bir dost;
Bence iyiki beklemişiniz, zira bu arada sosyal güvenlik yasası temelinden sarsılarak çökertilip yenisi inşaa edilmiştir. Artık buna göre yorumlamanız daha muvafık olacaktır |
09-03-2007, 23:55 | #17 |
|
Sayın Turan
Gerçi ceza mevzuatı da o yazıdan bu yana defalarca değişti ama aşkın ezası değişmedi; aşkın cefası hala aynı. Dünya değişiyor aşk hiç değişmedi; çağlar değişiyor aşk hep aynı. Saygılarımla |
11-03-2007, 17:06 | #18 |
|
sayın arkadaşlar,
- aşkın kanununu bilen var mı? - sevip de her zaman gülen var mı? (Bu soru yukarıdaki soruya evet diyenlere sorulmuştur) - ''kanunu bilmemek mazeret sayılmaz'' kuralı aşk için ne kadar geçerli? - hukuk fakültelerinde ''aşk hukuku'' dersi verilse, aşkın hukuki niteliğini tartışmak daha kolay olmaz mıydı? - aşkla ilgili elinde yargıtay kararı olan arkadaşlar var mı? Teşekkürler, saygılar. |
11-03-2007, 23:35 | #19 |
|
Sayın libra aşkın kanunu tasarısı ths-strese.son.com formunda yazılı..
|
12-03-2007, 00:39 | #20 | |||||||||||||||||||
|
Boşanma ilamları içtihat yerine geçiyorsa, Türkiye'de pek çok içtihat var |
12-03-2007, 13:24 | #21 | |||||||||||||||||||||||
|
Aman aman, sonu boşanmayla bitmemiş aşklara ilişkin olanlar varsa onları rica edelim. |
12-03-2007, 13:50 | #22 | |||||||||||||||||||
|
Bunlar olabilir mi?
|
12-03-2007, 13:54 | #23 | |||||||||||||||||||
|
T.C.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 1983/6-13 K. 1983/155 T. 4.4.1983
|
12-03-2007, 14:14 | #24 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
(aslında size beni yukarıda belirttiğiniz foruma yönlendirdiğiniz için oradaki ünvanınızla; ''sayın Zorgeneral Turan Paşam'' diye hitap etmek isterdim ama, burası Lololistan ülkesi sınırları dışında olduğundan sadece adınızı yazmakla yetiniyorum.Zira sn.Admin sizin oralarda pek görünmüyor ama eminim buralardadır.) yukarıda belirttiğiniz foruma girip, şöyle bir dolaştım.Hani orada;
Ben eskiyenini bile öğrenemeden siz yenisinin tasarısını hazırlamışsınız, ancak o da tam tamamlanamamış galiba.Yoksa ben yanılıyor muyum? |
12-03-2007, 14:33 | #25 |
|
Sayın Dikici,
paylaştığınız kararları okuyunca, aşkın hukuki anlamda da başa bela olabildiğini ve yaşanılan aşkla ilgili herşeyin gün gelip kişinin aleyhinde delil olarak kullanılabileceğini bir kez daha anlamak mümkün. Ne dersiniz? Kararlar için teşekkürler. |
12-03-2007, 14:48 | #26 |
|
Başa bela olacağı kesin.
|
12-03-2007, 19:48 | #27 |
|
Aşkın hukuki niteliği;
Konu aslında çok karmaşık. Herkesin aşk imajı farklıdır eminim. Ben cezai nitelikten bahsetmek isterim...Bence aşk bir suçtur. Cezası da seçimlik olur. İşte benim aşk suçları yasa tasarım:J Madde 1. Tanımlar; Aşk; Failin çeşitli şekillerde karşı cinse karşı duyduğu ve engel olamadığı duygu patlaması ve gerçekleri geçici olarak görememezlik halidir. Fıkra 1. Karşılıklı aşk; fiilin işlenmesine mağdur zımnen veya sarih olarak rıza göstermiş ise, suçun icrai hareketlerinin işlenmesine mağdur katılmış ise, failin suçu işlemesine mağdur hafif veya ağır tahrik ile katkıda bulunmuş ise karşılıklı aşk var sayılır, Fıkra 2. Karşılıksız aşk; Fail kendi kendine gelin güvey olup arkadaşına veya alakasız bir kimseye karşı fiili işler ise karşılıksız aşk varsayılır. Fıkra 3. Platonik aşk ; Failin ulaşamayacağı veya ulaşmasının mümkün olamadığı kimseye karşı fiili işlemesi durumunda veya mağdurun aşk suçunu bilmemesi veya bilecek durumda olmaması durumunda platonik aşk suçu varsayılır. Fıkra 4. Umutsuz aşk ; Fail ve mağdur ayrı dünyaların insanları iseler umutsuz aşk suçu var sayılır.Bu durumda fail ve mağdur sıfatları birleşeceğinden fail suçu kendine karşı işlemiş sayılır ve kendisine ceza verilmez fakat 2. maddenin Ceza 4 fıkrası 1. bendine göre koruma tedbirine hükmolunabilir. Fıkra 5. Hormonal aşk; Fail cinsel dürtülerin etkisi altında bu suçu işler ise hormonal aşk suçu var sayılır . a)Hormonal aşk aynı kişiye karşı 1 kez işlenirse tek gecelik aşk suçu varsayılır. Bu durumda faile 2. maddenin Ceza 4 fıkrası 2. bendine göre ceza verilir. Fail evli ise ceza 2 katı nispetinde artırılır. b)Hormonal aşk aynı kişiye karşı birden fazla kere işlenir ise suçun özel görünüş şekli olarak ortada dost tutma suçu var sayılır. Bu durumda faile Ceza 4 fıkrası 3. bendine göre ceza verilir. Madde 2. Cezalar; Ceza 1. Karşılıklı aşk suçu işlenmiş ise fail evlilikle cezalandırılabilir.(Dikkat edilirse emredici değil) Ceza 1a. Aşkın ağırlığına göre müebbet evlilik (aşk suçu gerçekse müebbeten evliliğe hükmetmek zorunludur) 1b. 10 yıla kadar evliliğe mahkumiyet 1c. Birden çok aşk suçu birden çok kişiye karşı işlendi ise boşanmaya mahkumiyet. Ceza 2. Aşk suçunu işleyenin icrai hareketlerdeki kabiliyetine göre ve mağdurun yalan kabiliyeti nisbetinde terkedilmeye mahkumiyet, Ceza 2a İlk elele tutuşmadan itibaren 6 ay içinde vukubulan terkedilmelerde , terkedilme durumundan itibaren 3 ay ila 6 ay arasında ruhsal çöküntüye mahkumiyet, Ceza 2b İlk elele tutuşmadan itibaren 6 ay-2sene geçtikten sonra vukubulan terkedilmelerde 6 ay ila 1 sene arası ruhsal bunalıma ve unutamamaya mahkumiyet Ceza 2c. Elele tutuşmanın üstünden 2 sene geçtikten sonra vukubulan terkedilmelerde asgari 3 sene ruhsal bunalım, unutmama, karşı cinse güvenememe, ayyaşlığa mahkumiyet Yukarıdaki fıkralarda yazan cezalar nişan yüzüğünün takılmasından sonra vukubulmuşsa ceza 1/2 oranında artırılır. Ceza 3. Yanlış kişiye karşı aşık olma fiili işlenirse;(Karşılıksız aşk ve umutsuz aşk suçlarında yanlış kişiye aşık olunduğu varsayılır) a) aşık olunan kişi iyi ve güvenilir biri ise müebbeten arkadaş kalmaya mahkumiyet, Fail 1. maddenin 2. fıkrasındaki suç tipini arkadaşına karşı işlemiş ise işbu fıkra hükmüne göre cezalandırılır. b) aşık olunan kişi güvenilmez ve cin fikirli ise aldatılmaya mahkumiyete hükmolunur. Affeden tarafın ağlamaya hakkı yoktur. Ceza 4.
Aşk fiilinin işlenmesi sırasında mağdur vefat eder ise fail müebbeten unutamama, en az 10 sene ruhsal çöküntü ve vicdan azabı, hayata küsme, kendini hayattan soyutlama ve doğacak ilk çocuğa cinsiyetine göre mağdurun adını verme cezasına çarptırılır. Madde 3 faal pişmanlık; Fail fiilin herhangi bir yerinde pişmanlık göstererek aşk suçu işlemekten vazgeçerse hakkında cezaya hükmedilemez fakat en az 1 yıl süre mağdura yaklaşmama tedbiri uygulanabilir . Madde 4 Teşebbüs Aşk suçunda teşebbüs hükümleri uygulanamaz. Madde 5. Hafifletici sebepler Mağdur duygularında samimi değil ise , samimiyetsizliğin derecesi ve aşk suçunun ağırlığına göre cezanın ¼ ila ¾ oranında indirime gidilebilir. Madde 6. Suçun uzak etkisi Aşk suçunun devamlılık arzetmesi ve meyve vermesi durumunda mağdur ve fail aşklarının yarısından çoğunu çocuğa yönlendirmeye mahkum edilir. Madde 7. Uzlaşma Fail ve mağdur aralarında anlaşarak dostça ayrılmaya karar verebilirler. Bu durumda taraflar isterlerse arkadaş kalabilirler. Madde 8. Cezayı ortadan kaldıran sebepler; Fıkra 1. İlk aşk suçunu işleyen faile hiçbir şekilde ceza verilemez. Fıkra 2. Mağdur gönül eğlendirmek amacı ile veya iddia üzerine faili tavlar ise faile ceza verilemez. Fıkra 3. Herhangi bir şekilde efsane haline gelmiş aşk suçunun failine ceza verilemez. Gelişigüzel yazılmıştır.Sürç-ü lisan var ise affola…. Saygılarımla…… |
13-03-2007, 14:41 | #28 | |||||||||||||||||||
|
Uygulama kaabiliyeti olmayan -veya kalmamış- bir hüküm gibi geldi bana arkadaşlar. Siz ne dersiniz? Saygılarımla... |
13-03-2007, 14:48 | #29 |
|
Paşama harfiyen katılıyorum. (Lololistan Dayanışma Cephesi)
|
13-03-2007, 17:54 | #30 | |||||||||||||||||||||||
|
her tasarıda o kadar eksik gedik bulunur değil mi saim bey Saygılar.... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Soyadının Hukuki Niteliği : Soyadı Hak mıdır, Özgürlük mü? | margaritka | Hukuk Sohbetleri | 21 | 25-08-2008 10:16 |
Devlet Üstün Hizmet Madalyasının Hukukî Niteliği | Av. Levent Kıray | Hukuk Sohbetleri | 6 | 20-09-2006 20:25 |
ihracatta kapalı faturanın hukuki niteliği | Alper Özboyacı | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 05-09-2006 17:36 |
Düzenleme Şeklinde Noter Tespitinin Hukuki Niteliği | Av.Mehmet Saim Dikici | Meslektaşların Soruları | 1 | 22-11-2004 17:36 |
Kapkaç Suçunun Hukuki Niteliği Nedir? | aristo | Meslektaşların Soruları | 0 | 01-06-2002 00:53 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |