|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
28-11-2008, 15:55 | #1 |
|
Ayıplı araç-ihtarname
Sayın meslektaşlarım öncelikle iyi bir gün geçirmenizi diliyorum..
şöyle bir sorum olacaktı; Ayıplı araç sebebiyle Tüketici mahkemesine açılacak davada, davalı şirkete öncelikle ihtarname çekme zorunluluğu var mıdır?Vatandaş ayıplı malın iadesi talebiyle davayı açmış ,ancak dosyaya baktığımda ihtarname keşide edilmemiş olduğunu gördüm.Davalı taraf;aracın yağ bakımının serviste yapılmamış olması sebebiyle garanti kapsamının sona erdiğini bu sebeple araç iadesinin mümkün olmadığını ileri sürmüş. Davacı vekili olarak dosyaya vekaletnamemi sunacağım ancak ihtarnamenin keşide edilmemiş olması aklımı karıştırdı.Bu konuda cevap veren ve yardımcı olan meslektaşlarıma şimdiden çok teşekkür ederim.. |
28-11-2008, 23:43 | #2 |
|
1. mesaj
Merhabalar sayın meslektaşım.
Yaklaşık bir hafta önce 0 km Op.. Co... marka bir Alman aracı aldım. Aracımı yıkamacıya verdim geçen gün, onlar fark etmişler. Aracın tavan ve 4 kapısındaki boyalar atmaya başlamış. Konuyla ilgili detaylı bir araştırma yaptım. Bazı yargıtay kararlarında benimkisi gibi boya atması olayının gizli bir ayıp olduğu, bu tür gizli ayıplarda ihtar çekme zorunluluğu olmadığı, aracın değiştirilmesi yönündeki seçimlik hak talebimi ayıbın nevinin tespitinden sonra dahi kullanabileceğimi, dava sonunda karşı tarafın benden kullanım bedeli talep edemeyeceğini, buna ilişkin herhangi bir yasal düzenleme olmadığını, benim baştan aracı teslim etme zorunluluğumun olmadığını gördüm. Periyodik bakımının serviste yapılmaması vs hususlarla aracın garanti kapsamından çıkmasının konuyla ilgisi yok. Araç zaten en başından hatalı/ayıplı olduğu için siz değiştirme talebinde bulunuyorsunuz. Araçtaki arıza gizli ayıpsa yargıtay ihtarname aramıyor. Yok açık ayıpsa teslim tarihinden itibaren 15 gün (yeni düzenlemeyle 30 gün) içinde ihtarname çekmek gerektiğini söylüyor. Yalnız yargıtay da hemen hemen tüm arızaları gizli ayıp kabu etmiş. T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2001/11921 K. 2002/1159 T. 5.2.2002 • SEÇİMLİK HAK ( Tüketicinin Satın Aldığı Malın Ayıplı Olduğunun Anlaşılması Halinde Seçimlik Hakkının Olması ) • AYIPLI MAL SATIN ALINMASI ( Tüketicinin Seçimlik Hakka Sahip Olması ) • TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKKI ( Tüketicinin Satın Aldığı Malın Ayıplı Olduğunun Anlaşılması Halinde Seçimlik Hakkını Kullanabilmesi ) • GİZLİ AYIP ( Tüketicinin Aldığı Malın Gizli Ayıplı Olması Halinde Tüketici Süre Sınırı Tanımaksızın Tercih Hakkını Kullanabilmesi ) 1086/m.74 4077/m.4 ÖZET : Tüketici, satın aldığı malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde, satıcıdan verdiği bedelin iadesini veya ayıp nisbetinde bedelin tenzilini veya ayıbın giderilmesi için gerekli onarımın yapılmasını veya aracın yenisi ile değiştirilmesini tercih hakkına sahiptir. Açık ayıplarda tüketici bu haklardan herhangi birini malın kendisine teslim tarihinden itibaren 15 gün içinde satıcıya bildirmekle yükümlü olup, ayıpların gizli ayıp olması halinde bu 15 günlük sınır olmaksızın tercih hakkını kullanabilir. Satıcı tüketiciyi bu haklarından herhangi birini kullanmaya zorlayamaz. DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü: KARAR : Davacı, satın aldığı L.. R.. marka yeni aracını 4.1.2000 tarihinde teslim alıp kullanmaya başladığını ilk defasında aracın kilometre göstergesindeki sorun nedeniyle 11.1.2000 tarihinde servise başvurup şikayetinin giderdiğini daha sonra aracın kaportasında pas çıkması ve boya kabarması, menteşelerinde paslanma, arka silgeçte yırtık şikayeti ile 26.1.2000 tarihinde servise başvurduğunu servisin boya yapılması gerektiğini söylediği ancak boya yapılmasına muvafakat etmediğini bildirerek aracı servise bıraktığı, mahkemece yaptırdığı tesbitte bilirkişi araçta gizli ayıplı imalat olduğunu bildirdiği bu rapora istinaden aracın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesi talebinin satıcı tarafından yerine getirilmediği bu yüzden aracın aynı model ve ayıpsız olan yenisi ile değiştirilmesini mümkün değilse bedelinin ödenmesini ayrıca yaptığı telefon, taksi masrafı olarak 300 milyon liranın ödetilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı araçta gizli ayıplı imalat olmadığı Tüketici Kanununa göre yasal 15 günlük süre içinde başvurmadığından tercih hakkını kaybettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece 23.7.2001 tarihli bilirkişi raporuna istinaden araçta gizli ayıplı imalat olduğunun kabulü ile bu ayıptan dolayı satış bedelinden 1.139.098.809 TL. indirilerek bu miktarın davalıdan alınıp Davacıya verilmesine, aracın yenisi ile değiştirilmesi ve telefon taksi gider taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı 29.12.1999 tarihli satış sözleşmesi ile 6.378.953.000 TL. bedelle L.. R.. marka 0 kilometre aracı 4.1.2000 tarihinde satın aldığı ilk defasında KM göstergesindeki şikayeti nedeniyle 11.1.2000 tarihinde servise başvurduğu, orijinal parça ile değiştirilerek şikayetinin giderildiği, daha sonra iki arka kapı ve bagaj menteşelerinde pas bulunması ve boya kabarması, sol arka teker üstü kaportada kaza boya kabarması ve arka silgecin yırtık olduğu şikayeti ile 26.1.2000 tarihinde servisine başvurduğu düzenlenen 26.1.2000 tarihli faturada KM göstergesinin değiştiği, döşemelerin lekeli olup değiştirildiği, direksiyonda sola sapma nedeniyle yeniden sökülüp takıldığı, fonksiyon ayarı yapıldığı belirtilmiştir. Davacı paslanma ve boya kabarması için boya yapılması gerektiği bildirilmesi üzerine boyaya müsaade etmediğini bildirerek aracı servise bıraktığı, bilahere 2000/491 nolu değişik iş dosyası ile 21.2.2000 tarihinde yaptırdığı tesbitte bilirkişinin paslı malzeme kullanılıp iyice temizlenmemesinden boya kabarması ve paslanma olduğu, araçta gizli ayıplı imalat olup yenisi ile değiştirilmesi şeklinde verilen rapora istinaden satıcıdan yenisi ile değiştirilmesi talebi karşılanmayınca dava açarak aracın yenisi ile değiştirilmesi mümkün değilse bedelinin ödenmesi talebi ile davasını açtığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yaptırılan 20.12.2000 tarihli bilirkişi kurulu raporunda araçtaki paslanma ve boya kabarmasının davacının kullanmasından değil, fabrika çıkışı imalat hatası olduğu bildirilmiştir. Mahkemece son olarak Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden oluşturulan bilirkişi heyetinin 23.7.2001 tarihli raporunda ayıpların bir kısmının gizli, bir kısmının açık ayıp olduğu, aracın kaporta ve menteşelerdeki boya kabarması ve paslanmanın davacının kullanımından kaynaklanmayıp fabrikasyon hatası olduğu, gizli ayıplı imalat olduğu ancak bu ayıbın araçtan beklenen faydayı ortadan kaldırmadığını, tamirle düzelebileceği, aracın yenisi ile değişmesinin gerekmediği, davacının araçla 1132 KM yol yaptığı da gözetilerek 1.139.098.809 TL.nin satış bedelinden tenzili gerektiği şeklinde rapor verilmiş mahkeme bu rapora istinaden satış bedelinden 1.139.098.809 TL. indirilmesine bu miktarın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar vermiştir. Oysa davacının tenzil talebi olmadığı dava dilekçesinin incelenmesinden anlaşılmaktadır. 4077 sayılı tüketicinin korunması hakkında kanunu/4.maddesi hükmü uyarınca tüketici satın aldığı malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde satıcıdan verdiği bedelin iadesini veya ayıp nisbetinde bedelin tenzilini veya ayıbın giderilmesi için gerekli onarımın yapılmasını veya aracın yenisi ile değiştirilmesini tercih hakkına sahiptir. Açık ayıplarda tüketici bu haklardan herhangi birini malın kendisine teslim tarihinden itibaren 15 gün içinde satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Ancak ayıpların gizli ayıp olması halinde bu 15 günlük sınır olmaksızın tercih hakkını kullanabilir. Satıcı tüketiciyi bu haklarından herhangi birini kullanmaya zorlayamaz. Davacı tercih hakkını aracın yenisi ile değiştirilmesi mümkün değilse bedelinin ödenmesi olarak kullanmıştır. HUMK. 74. maddesi hükmüne göre hakim taleple bağlı olup ve talep dışında karar veremez.Gerek tarafların yaptırdıkları tesbit dosyalarındaki bilirkişi raporlarında gerekse mahkemece yaptırılan bilirkişi raporlarında araçtaki paslanma ve boya kabarmasının davacının kullanımından kaynaklanmayıp fabrikasyon çıkışlı gizli ayıplı imalat hatası olduğu açıkça ifade edildiğine göre, davacının talebi doğrultusunda aracın ayıpsız olan yenisi ile değiştirilmesine karar verilmesi gerekirken talep dışına çıkılarak satış bedelinden tenziline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 5.2.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2001/11921 K. 2002/1159 T. 5.2.2002 • SEÇİMLİK HAK ( Tüketicinin Satın Aldığı Malın Ayıplı Olduğunun Anlaşılması Halinde Seçimlik Hakkının Olması ) • AYIPLI MAL SATIN ALINMASI ( Tüketicinin Seçimlik Hakka Sahip Olması ) • TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKKI ( Tüketicinin Satın Aldığı Malın Ayıplı Olduğunun Anlaşılması Halinde Seçimlik Hakkını Kullanabilmesi ) • GİZLİ AYIP ( Tüketicinin Aldığı Malın Gizli Ayıplı Olması Halinde Tüketici Süre Sınırı Tanımaksızın Tercih Hakkını Kullanabilmesi ) 1086/m.74 4077/m.4 ÖZET : Tüketici, satın aldığı malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde, satıcıdan verdiği bedelin iadesini veya ayıp nisbetinde bedelin tenzilini veya ayıbın giderilmesi için gerekli onarımın yapılmasını veya aracın yenisi ile değiştirilmesini tercih hakkına sahiptir. Açık ayıplarda tüketici bu haklardan herhangi birini malın kendisine teslim tarihinden itibaren 15 gün içinde satıcıya bildirmekle yükümlü olup, ayıpların gizli ayıp olması halinde bu 15 günlük sınır olmaksızın tercih hakkını kullanabilir. Satıcı tüketiciyi bu haklarından herhangi birini kullanmaya zorlayamaz. DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü: KARAR : Davacı, satın aldığı L.. R.. marka yeni aracını 4.1.2000 tarihinde teslim alıp kullanmaya başladığını ilk defasında aracın kilometre göstergesindeki sorun nedeniyle 11.1.2000 tarihinde servise başvurup şikayetinin giderdiğini daha sonra aracın kaportasında pas çıkması ve boya kabarması, menteşelerinde paslanma, arka silgeçte yırtık şikayeti ile 26.1.2000 tarihinde servise başvurduğunu servisin boya yapılması gerektiğini söylediği ancak boya yapılmasına muvafakat etmediğini bildirerek aracı servise bıraktığı, mahkemece yaptırdığı tesbitte bilirkişi araçta gizli ayıplı imalat olduğunu bildirdiği bu rapora istinaden aracın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesi talebinin satıcı tarafından yerine getirilmediği bu yüzden aracın aynı model ve ayıpsız olan yenisi ile değiştirilmesini mümkün değilse bedelinin ödenmesini ayrıca yaptığı telefon, taksi masrafı olarak 300 milyon liranın ödetilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı araçta gizli ayıplı imalat olmadığı Tüketici Kanununa göre yasal 15 günlük süre içinde başvurmadığından tercih hakkını kaybettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece 23.7.2001 tarihli bilirkişi raporuna istinaden araçta gizli ayıplı imalat olduğunun kabulü ile bu ayıptan dolayı satış bedelinden 1.139.098.809 TL. indirilerek bu miktarın davalıdan alınıp Davacıya verilmesine, aracın yenisi ile değiştirilmesi ve telefon taksi gider taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı 29.12.1999 tarihli satış sözleşmesi ile 6.378.953.000 TL. bedelle L.. R.. marka 0 kilometre aracı 4.1.2000 tarihinde satın aldığı ilk defasında KM göstergesindeki şikayeti nedeniyle 11.1.2000 tarihinde servise başvurduğu, orijinal parça ile değiştirilerek şikayetinin giderildiği, daha sonra iki arka kapı ve bagaj menteşelerinde pas bulunması ve boya kabarması, sol arka teker üstü kaportada kaza boya kabarması ve arka silgecin yırtık olduğu şikayeti ile 26.1.2000 tarihinde servisine başvurduğu düzenlenen 26.1.2000 tarihli faturada KM göstergesinin değiştiği, döşemelerin lekeli olup değiştirildiği, direksiyonda sola sapma nedeniyle yeniden sökülüp takıldığı, fonksiyon ayarı yapıldığı belirtilmiştir. Davacı paslanma ve boya kabarması için boya yapılması gerektiği bildirilmesi üzerine boyaya müsaade etmediğini bildirerek aracı servise bıraktığı, bilahere 2000/491 nolu değişik iş dosyası ile 21.2.2000 tarihinde yaptırdığı tesbitte bilirkişinin paslı malzeme kullanılıp iyice temizlenmemesinden boya kabarması ve paslanma olduğu, araçta gizli ayıplı imalat olup yenisi ile değiştirilmesi şeklinde verilen rapora istinaden satıcıdan yenisi ile değiştirilmesi talebi karşılanmayınca dava açarak aracın yenisi ile değiştirilmesi mümkün değilse bedelinin ödenmesi talebi ile davasını açtığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yaptırılan 20.12.2000 tarihli bilirkişi kurulu raporunda araçtaki paslanma ve boya kabarmasının davacının kullanmasından değil, fabrika çıkışı imalat hatası olduğu bildirilmiştir. Mahkemece son olarak Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden oluşturulan bilirkişi heyetinin 23.7.2001 tarihli raporunda ayıpların bir kısmının gizli, bir kısmının açık ayıp olduğu, aracın kaporta ve menteşelerdeki boya kabarması ve paslanmanın davacının kullanımından kaynaklanmayıp fabrikasyon hatası olduğu, gizli ayıplı imalat olduğu ancak bu ayıbın araçtan beklenen faydayı ortadan kaldırmadığını, tamirle düzelebileceği, aracın yenisi ile değişmesinin gerekmediği, davacının araçla 1132 KM yol yaptığı da gözetilerek 1.139.098.809 TL.nin satış bedelinden tenzili gerektiği şeklinde rapor verilmiş mahkeme bu rapora istinaden satış bedelinden 1.139.098.809 TL. indirilmesine bu miktarın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar vermiştir. Oysa davacının tenzil talebi olmadığı dava dilekçesinin incelenmesinden anlaşılmaktadır. 4077 sayılı tüketicinin korunması hakkında kanunu/4.maddesi hükmü uyarınca tüketici satın aldığı malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde satıcıdan verdiği bedelin iadesini veya ayıp nisbetinde bedelin tenzilini veya ayıbın giderilmesi için gerekli onarımın yapılmasını veya aracın yenisi ile değiştirilmesini tercih hakkına sahiptir. Açık ayıplarda tüketici bu haklardan herhangi birini malın kendisine teslim tarihinden itibaren 15 gün içinde satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Ancak ayıpların gizli ayıp olması halinde bu 15 günlük sınır olmaksızın tercih hakkını kullanabilir. Satıcı tüketiciyi bu haklarından herhangi birini kullanmaya zorlayamaz. Davacı tercih hakkını aracın yenisi ile değiştirilmesi mümkün değilse bedelinin ödenmesi olarak kullanmıştır. HUMK. 74. maddesi hükmüne göre hakim taleple bağlı olup ve talep dışında karar veremez.Gerek tarafların yaptırdıkları tesbit dosyalarındaki bilirkişi raporlarında gerekse mahkemece yaptırılan bilirkişi raporlarında araçtaki paslanma ve boya kabarmasının davacının kullanımından kaynaklanmayıp fabrikasyon çıkışlı gizli ayıplı imalat hatası olduğu açıkça ifade edildiğine göre, davacının talebi doğrultusunda aracın ayıpsız olan yenisi ile değiştirilmesine karar verilmesi gerekirken talep dışına çıkılarak satış bedelinden tenziline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 5.2.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 13. Hukuk Dairesi Esas : 2000/1287 Karar : 2000/1349 Tarih : 21.02.2000 ÖZET : Tüketicinin çeşitli başvurularına, onarım için ayrıca uğraş vermelerine rağmen davalı firma aracın yenisi ile değiştirilmesini kabul etmediğinden, tüketicinin dava konusu aracı onbeş gün içinde davalı tarafa iade etme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Davalı satıcının, aracı yenisi ile değiştirmeyi kabul ettiğini açıklaması durumunda, davacı tüketici ayıplı aracı aynı anda iade edip, yenisini alma hakkını kazanabilir. Mahkemenin, hiçbir karşılık almadan davacının elinde bulunan ayıplı malı 15 gün içinde iade etmesinin dava şartı olduğu kabul etmesi hatalıdır. (4077 s. TKHK. m. 4) KARAR METNİ : Taraflar arasındaki malın iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilâmda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılardan Gülüzar G. avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: K A R A R Davacılar, davalılardan yetkili satıcı E... Otomotiv A.Ş.den 22.10.1996 tarihli fatura ile satın aldıkları 1977 model O... V... marka otomobilin henüz 23 aylık ve 42.000 KM.de iken imalattan kaynaklanan gizli ayıplarının ortaya çıktığını, yetkili servislerce bu ayıpların giderilemediğini öne sürerek otomobilin yenisi ile değiştirilmesine veya sıfır km. değerinin ödetilmesini istemişlerdir. Davalı O... Türkiye Ltd.Şti. davacılardan Gülizar´ın dava açabileceğini, diğer davacının sıfatının bulunmadığını, araçta gizli ayıpta bulunmadığını, yenisi ile değiştirilme koşullarının gerçekleşmediğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuş, diğer davalı ise davaya cevap vermemiştir. Mahkemece aracın 22.10.1996 tarihinde satın alındığı, bu arada 42.000 km. yol katedildiği, davacıların ayıplı olduğunu iddia ettikleri aracı 15 gün içinde davalı tarafa iade etmesi şart olduğu halde yerine getirilmediği, bu durumda yenisi ile değiştirilmesinin istenemeyeceği gerekçesi ile davacılardan Gülizar G. davacının esastan, diğer davacı davasının ise husumetten reddine karar verilmiş, hüküm davacı Gülizar G. tarafından temyiz edilmiştir. Dava, satılandaki gizli ayıplar nedeniyle yenisi ile değiştirilmesi veya sıfır km.deki değerinin ödetilmesi istemiyle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre açılmış bir davadır. Garanti kapsamındaki otomobil davacıya 22.10.1996 tarihinde satılıp teslim edilmiş, garanti süresinin dolmasından sonra bu dava 21.10.1998 tarihinde açılmıştır. Davanın hukuki dayanağı ise 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesindedir. Anılan yasa maddesinin 1. fıkrasında ayıplı mal tanımı yapıldıktan sonra, 2. fıkrasında malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde tüketicinin tercih hakları belirtilmiş 3. fıkrasında da satılan malın ayıbı gizli nitelikte ise veya ayıp tüketiciden hile ile gözlenmiş ise satıcının 15 gün içerisinde kendisine başvurulmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacağı hükme bağlanmıştır. 4. fıkrasında da zaman aşımına ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Dava teslimden itibaren 2 yıllık süre içinde satılandaki gizli ayıp hukuksal nedenine dayalı olarak açılmıştır. Mahkemece iddia edildiği gibi satılanda tanımlanan şekliyle gizli ayıp bulunup bulunmadığı konusunda hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadığı gibi davada öne sürülen gizli ayıpların giderilmesinin mümkün olup olmadığı, mümkün ise nasıl ne miktar giderimle mümkün olacağı da araştırılmamıştır. Yeri gelmişken hemen vurgulayalım ki dosyadaki belge ve bilgilerden ve dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının onarım yönünden öncelikle tercih hakkını kullandığı, ancak onarım yapılarak araç ayıpsız olarak kendisine iade edilemediği için de bu defa yenisi ile değiştirilmesini istediği anlaşılmaktadır. Davacıya tüketici olarak, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun bu imkanı vermediğinin kabulü, B.K.nun alıcıya tanıdığı hakkı bu yasanın tanımadığının kabulü sonucunu doğurur ki böyle bir kabul anılan yasanın amacına aykırı düşer. Öte yandan davalı taraf davacının müteaddit başvurularına, onarım için ayrıca uğraş vermelerine rağmen aracın yenisi ile değiştirilmesini kabul etmediği için aracı 15 gün içinde davalı tarafa iade verme yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Davalının yenisi ile değiştirmeyi kabul ettiği açıklamasından sonra davacı ayıplı aracı aynı anda iade edip, yenisini alma hakkını kazanabilir. Mahkemenin gerekçesinde olduğu gibi hiçbir karşılık almadan davacının elinde bulunan ayıplı malı 15 gün önceden iade etmesinin dava şartı olduğu kabul edilemez. Davalı taraf yenisi ile değiştirmeyi kabul etmesine rağmen davacının ayıplı aracı iadeye yanaşmadığı şeklinde bir savunmada da bulunmamışlar. Aksine tüm yargılama boyunca gizli ayıp bulunmadığı, davacının yenisi ile değiştirme isteyemeyeceği savunulmuştur. Bu savunma şekli dahi mahkemenin dava şartı gerekçesinin yasal olmadığını göstermektedir. Değinilen tüm bu açıklamalar ışığında mahkemece konusunda uzman bilirkişi veya kurulun marifetiyle araç üzerinde uygulama yapılarak davadaki ileri sürülen olguların kullanım hatasından mı yoksa imalattan kaynaklanan sonradan ortaya çıkan gizli ayıplar nedeniyle mi oluştuğu saptanmalı, gizli ayıp olduğunun saptanması halinde aracın bu ayıplardan tamamen temizlenmiş olarak onarımın mümkün olup olmadığı , onarımı mümkün ise dava tarihi itibariyle piyasa raiçlerine uygun olarak onarım giderinin ne olabileceği saptanmalı, bu konularda bilirkişi veya kuruluştan dosyadaki tüm belge ve deliller tartışılarak dayanaklarını gösterir şekilde gerekçeli, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, sonuçta gizli ayıplar nedeniyle onarımının mümkün olmaması halinde davacının yenisi ile değiştirilmesi veya yeni bedelin ödenmesi talebi kabul edilmeli, onarımın mümkün olması halinde davacının öncelikle onarım tercih hakkını kullanmış olması davalıların onarımı bedelsiz yapma yükümlülüğü gözetilerek çoğun içinde azda vardır kuralı uyarınca onarım bedeline hükmetmekle yetinilmeli, kullanım hatasından kaynaklandığının ve gizli ayıp niteliğinde bulunmadığının saptanması halinde ise davanın reddine karar verilmelidir. Mahkemenin hiçbir inceleme ve araştırma yapmadan yasanın yorumunda yanılgıya düşerek yazılı gerekçe ile davanın reddine karar vermesi usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz olunan mahkeme kararının temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 21.2.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kaynak : Corpus Arşiv T.C. YARGITAY 13. Hukuk Dairesi Esas : 1997/9164 Karar : 1997/10305 Tarih : 11.12.1997 ÖZET : Davacının seçimlik hak olarak talep ettiği aracın değiştirilmesini talep edebilmesi için ayıplı malın iade edilmesi şarttır. Bu şart davacı tarafından yerine getirilmediğine göre artık aracın ayıpsızı ile değiştirilmesi talebinde bulunamaz. Bu durumda davacı artık yalnızca ayıp oranında satış bedelinde indirim yapılmasını isteyebilir. (4077 s. TKHK. m. 4) KARAR METNİ : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı şirket ve Oteks Tekstil Sanayii avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR Davacı, davalı MAİS Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş. hakkında açtığı davada; davacı, 5.2.1996 tarihli fatura ile Renault MAİS A.Ş.’nden aracı firma Oteks A.Ş. firması marifeti ile Renault 19 1.8:RTI; HD/AC/AB (Airbag - hava yastığı) metalik kristal renkli otomobil satın aldığını, tarafına teslim edilen otomobilin faturada belirtilen özellikleri taşıması gerekirken düşük vasıflı hava yastığı (Air Bag/AB) olmayan nitelikteki bir otomobil teslim edildiğini, ayıplı malın değiştirilmesi hususunda davalıya yaptığı müracaatların sonuçsuz kaldığını, bunun üzerine, İstanbul ili Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığına kendisine teslim edilen otomobilin, faturada belirtilen nitelikteki araçla değiştirilmesi talebiyle müracaat ettiğini, Hakem Heyeti Başkanlığı şikayet ve yapmış olduğu talebi doğrultusunda ayıplı malın değiştirilmesi hususunda karar verdiğini, ancak bu karara rağmen davalı tarafından aracın değiştirilmediğini öne sürerek kendisine teslim edilmiş bulunan ayıplı otonun geri alınarak faturada özellikleri belirtilen Renault 19 1.8: RTI ; HD/AC: AB (Airbag- hava yastığı) metalik kristal renkli yeni (0 kilometre) otomobil ile değiştirilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, olayda ayıplı bir mal satışının söz konusu olmadığını, davacının aracı Oteks A.Ş.nden satın aldığını, kendilerine husumet düşmeyeceğini, davacının aracı halen kullandığını savunmuş, davanın reddini dilemiştir. Davalı MAİS A.Ş. 24.12.1996 tarihli dilekçesi ile satıcı şirket olan Oteks Tekstil San. A.Ş.ne davayı ihbar etmiştir. Mahkemece; davanın aynen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı şirket ve dava kendisine ihbar olunan Oteks Tekstil Sanayii A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir. 1- Kararı temyiz eden Oteks Tekstil Sanayii A.Ş. davada taraf değildir. Harcını vererek davaya asli müdahil olarak da katılmamıştır. Bu nedenle mahkeme kararını temyiz etmeye hakkı yoktur. Temyiz dilekçesi incelenmeksizin reddi gerekir. 2- Uyuşmazlık satılan malın ayıplı olmasından dolayı 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre açılmış bir davadır. Anılan Kanununun 4. maddesi 2. fıkrası gereğince ayıplı malın satışından dolayı tüketiciye karşı satıcı, bayi acenta, imalatçı - üretici ve ithalatçı müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Davalı MAIS A.Ş. imalatçı üretici ve ithalatçı müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Davalı MAİS A.Ş. imalatçı - üretici firma olarak satıcı ile birlikte müteselsil sorumlu bulunduğundan husumet itirazı yerinde değildir. 4077 sayılı kanunun 4. maddesinin 1. fıkrası gereğince satıcı tarafından vaadedilen niteliğine aykırı şekilde mal satılmış olması nedeniyle Tüketici Hakem Heyetinin ve Mahkemenin de kabul ettiği gibi ayıplı mal olduğu kuşkusuzdur. Tüketici satılan malın ayıplı olduğunu anladığına göre malı teslim aldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde bu malları satıcı firmaya geri vererek değiştirilmesini veya ödediği bedelin iadesini veya ayıbın neden olduğu değer kaybının bedelden indirimini ya da ücretsiz olarak tamirini talep edebilir. Alıcı bu seçimlik haklardan ayıpsız çeşidiyle değiştirilmesini istemiştir. Davalı davacının tercihini yerine getirmekle yükümlüdür. (TKHK 4/II) Onu bir başka seçeneği tercih etmeye doğrudan ya da dolaylı olarak zorlayamaz. Ancak davacıda bu seçimlik hakkını bildirip ayıplı malı 15 gün içinde davalı tarafa iade etmesi gerekirken iade etmemiştir, veya davalı tarafın aracı geri almaktan imtina etmesi nedeni ileri sürülerek davacı mahkemeden tevdi mahalli tayini talep ederek 4077 sayılı TKHK’da kararlaştırılan iade borcundan kurtulmamıştır. Davacı aracı dava süresince kullanmaya devam etmiştir. Davacının seçimlik hak olarak talep ettiği aracın değiştirilmesini talep edebilmesi için ayıplı malın iade edilmesi şarttır. Bu şart davacı tarafından yerine getirilmediğine göre artık aracın ayıpsızı ile değiştirilmesi talebinde bulunamaz. Bu durumda davacı artık yalnızca ayıp oranında satış bedelinde indirim yapılmasını isteyebilir. Mahkemece bu yön gözetilmeden ayıplı malın kullanıldıktan sonra yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır. SONUÇ: 1. Bent gereğince dava kendisine ihbar edilen Oteks Tekstil Sanayii A.Ş.nın temyiz dilekçesinin reddine, temyiz olunan kararın 2. bentte açıklanan nedenle davalı MAIS A.Ş. yararına BOZULMASINA, istek halinde peşin harcın iadesine, 11.12.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kaynak : Corpus Arşiv |
28-11-2008, 23:46 | #3 |
|
2. mesaj
T.C.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2005/4-487 K. 2005/553 T. 5.10.2005 • TÜKETİCİ TARAFINDAN SATIN ALINAN OTOMOBİLİN GİZLİ AYIPLI ÇIKMASI ( Ayıbın Yetkili Servislerce Tüketiciye Bildirilmeyerek Tüketicinin Sonuç Alınamayan Tamirlerle Oyalanması - Hile Nedeniyle Zamanaşımı Süresinin Uygulanmayacağı ) • HİLE SEBEBİYLE ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN UYGULANMAMASI ( Satın Aldığı Otomobil Gizli Ayıplı Olmasına Rağmen Yetkili Servisçe Bu Husus Bildirilmeyerek Tüketicinin Tamirlerle Oyalanması - Ayıplı Malın Misliyle Değiştirilmesi Talebinin Kabulü Gereği ) • AYIPLI MALIN YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ ( Tüketicinin Satın Aldığı Ayıplı Araçtaki Gizli Ayıbın Tekrar Eden Arızalara Rağmen Yetkili Servis Tarafından Tüketiciye Bildirilmeyip Tamirle Oyalanması - Hile Sebebiyle Zamanaşımı Süresinin Uygulanmayacağı ) • GİZLİ AYIPTA ZAMANAŞIMI SÜRESİ ( Tüketicinin Satın Aldığı Araçta Meydana Gelen ve Sürekli Tekrar Eden Arızalara Rağmen Yetkili Servisin Tüketiciyi Ayıptan Haberdar Etmemesi - Aracın Ayıpsız Misliyle Değiştirilmesi Gereği ) 4077/m.4,13/3 ÖZET : Dava, satın alınan gizli ( hileli ) ayıplı otomobilde ortaya çıkan ve devamlılık arzeden arızalar sonucu aracın kullanılamaması nedeniyle, yenisiyle değiştirilmesi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Somut olayda davaya konu araca ait garanti belgesi 17.12.1997 başlangıç tarihli olup, 1 yıl sürelidir ve azami tamir süresi 1 ay olarak gösterilmiş; ayrıca tercümesi yapılan belge ile üretici firma tarafından 30 yıl içten dışa doğru paslanmaya karşı, 30 yıl da marş ve arıza sorunlarına karşı garanti süresine tabi kılınmıştır. Otomobilin garanti süresi içinde el değiştirmesi durumunda dahi garanti borcu ortadan kalkmayıp, satın alan tüketicinin de garanti kapsamından yararlanma olanağı vardır. Garanti belgesinin verilmesi zorunluluğu kapsamında, yasa, satıcıyı/ayıba karşı sorumlu tutulanları, garanti süresi içinde malın malzeme, işçilik, montaj hataları nedeniyle arızalanması halinde ücretsiz onarım yapmakla yükümlü tutmakta, sık sık arızalanma sonucu maldan yararlanamama süreklilik gösterirse tüketicinin değiştirme talep edebileceğini ve bu talebin muhataplarınca reddedilemeyeceğini belirtmektedir. Bu koşullar altında, değiştirme talebine karşı satıcı yanında bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaktadır ( TKHK.m.13/f.3 ). Bu bağlamda; olayın açıklanan gelişimi ve deliller karşısında araçta üretim hatası bulunup, bunun hile ile gizlenmiş gizli ayıp olduğunda kuşku yoktur. Zira, Davalı üretici ve ithalatçı firmalar onarımı yetkili servis istasyonları eliyle yaptırmaktadır. Bu istasyonlar satılan araçların teknik özellikleri itibariyle arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanlar bulundurmak zorundadır. Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve sorunun çözümünden uzak biçimde parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mal edilmesi düşünülemez. Kaldı ki, üretim hatasının varlığını rahatlıkla tespit edebilecek nitelikte olması gereken servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlarla tekrarlaması karşısında hilenin ( hatta yasal değişiklikle ayrıca ağır kusurun da ) varlığı belirgin olmakla davada zamanaşımının varlığından da söz edilemez. Diğer taraftan, üretici firmanın ürettiği araç yönünden 30 yıl içten dışa doğru paslanmaya karşı, 30 yıl da marş ve arıza sorunlarına karşı garanti süresi tanıdığı, tercümesi yapılan belgeden anlaşılmasına göre satıcının/ayıba karşı sorumlu tutulanların yasada belirlenen zamanaşımı süresinden daha uzun bir garanti süresi vermesi, dolayısıyla da daha uzun bir süre sorumluluk üstlenmesi söz konusu olup, bu yönden de zamanaşımının varlığını kabule olanak bulunmamaktadır. Bu sebeple, davanın kabulü gerekirken mahkemece davanın reddi yönünde verilen direnme kararında usul ve yasaya uygunluk yoktur. DAVA : Taraflar arasındaki "tüketici-aynının iadesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1.Tüketici Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.12.2002 gün ve 2001/510-304 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 08.03.2004 gün ve 2003/6837-2004/2852 sayılı ilamı ile; ( ...Dava, davalılarca üretilip satışı yapılan otomobilin gizli ayıp nedeniyle yenisi ile değiştirilme isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu otomobil, 30.12.1997 de "0" km. olarak dava dışı üçüncü kişiye satılmış ve davacı bu aracı 11.9.1998 de satın almıştır. Aracın satın alma tarihinden itibaren değişik arızalar nedeniyle sık sık onarım gördüğü ve bu arızaların giderildiği anlaşılıyorsa da en son çıkan sorunlar nedeniyle 11.7.2001 tarihinde servisine götürüldüğünde kaporta aksamında yaygın şekilde paslanmanın da bulunduğu görülmüştür. Yapılan incelemeler sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda bu paslanmanın imalat hatasından kaynaklanan gizli ayıp niteliğinde olduğu bildirilmiştir. Böylece dava konusu araçta gizli ayıbın bulunduğu ve bunun ise 11.7.2001 tarihinde öğrenildiği görülmektedir. Bu durumda zamanaşımı süresi içinde imalat hatasına bağlı gizli ayıbın öğrenildiği tarih esas alınmalıdır. Bu tarih gözetildiğinde eldeki davanın açıldığı 5.10.2001 tarihinde iki yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. O halde mahkemece işin esası incelenerek varılacak uygun sonuca göre karar verilmelidir. Yerel mahkemece bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Davacı vekili 05.10.2001 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sahip olduğu 1998 model Mercedes-Benz E 200 tipi Avangart aracı yeğlemesinin temel nedeninin bu marka araçların tüm dünyaca bilinen üstün nitelikleri, dayanıklılığı, sağlamlığı ve güvenilirliği olduğunu, bu markaya duyulan büyük güvene dayalı olarak kullanım amacı bakımından üstün değeri ve standartların üstündeki kalitesi gözetilerek ve ciddi bir bedel ödenerek satın alınan bu araçtan müvekkilinin, beklentilerinin aksine büyük bir hayal kırıklığına uğradığını, dava konusu aracın kullanıma başlandıktan çok kısa bir süre içerisinde servise taşınarak kullanılmaktan çok servislerde kaldığını, aracın tüm periyodik bakımlarının davalıların İzmir’deki yetkili servisi olan Egemer A.Ş.’ye yaptırıldığını, henüz 11.09.1998 tarihinde trafiğe çıkmış olmasına karşın 19.11.1998 tarihinde park, sensör, 15.07.1999 tarihinde şarj dinamosu ve devridaim sistemi, 15.11.1999 tarihinde ön amortisörlerinin tümü, 13.04.2000 tarihinde komple şanzıman, 24.08.2000 de sağ ve sol cam krikosu, arka disk ve balatalar ile akülerin tamamen değiştirildiğini, ek olarak aracın parametrik üst şıpıldağın ses yapması nedeniyle onarılıp, sağ kızağının tamir edildiğini, arka sol amortisöre çamur girdiği ve patlak olduğunun yetkili servislerince belirlendiğini, tüm bu aşamalar sonrasında müvekkilinin en son olarak 60.000 km.lik olağan bakım için aracı servise götürdüğünde bu kez de ön diskler ile balataların değiştirildiğini, olağan bakım yapılıp aracın tekrar teslim alındığını, müvekkilinin bu defa da parametriğin çalışmadığını, frene bastığında direksiyonda ve fren pedalında titreme olduğunu fark ederek aracı tekrar servise götürdüğünü, bu kez servis yetkililerinin ön disklerin eğri olduğunu, yeniden yapılması gerektiğini, tüm kapıların alt fitillerinin alt kısımlarında paslanma olduğunu ve boyalarının pul pul döküldüğünü bildirdiklerini, 11.07.2001 tarihinde aracın son durumunu görmek ve bilgi almak üzere servise giden müvekkilinin aracı komple çıplak gördüğünde şok olduğunu, bu kez arabasının arka bagaj arkasının paslı, bagaj altı lastiklerinin geçtiği yivin çürük olduğunu, arka amortisör üzerinden arabanın bagaj koluna doğru çamur izleri olduğunu gördüğünde şaşkınlığının arttığını, bu konuda uzman çeşitli kişi ve kurumların görüşlerini aldığında ise kendisine henüz daha 66.000 km. de ve üstelik Mercedes gibi üstün nitelikler taşıyan bir aracın böylesi sorunlar yaşamasının, bu denli çok parçasının değişmesinin ve sanki büyük bir kaza atlatmışçasına boya ve kaporta işlemleri görecek bir duruma gelmesinin olanaklı olamayacağını, kesinlikle imalat hatası olduğunu bizzat inceleyerek söylediklerini, aracı son derece özenle kullanan müvekkilinin ardı ardına büyük sorunlar yaşaması nedeniyle maddi ve manevi mağduriyete uğradığından araçla ilgili olumsuzlukları 16.07.2001 tarihinde davalı Mercedes-Benz Türk A.Ş.'ye yazdığı dilekçe ile dile getirdiğini, ancak davalı şirketin verdiği 25.07.2001 tarihli cevabi yazısında bir yandan kusurları örtülü olarak benimseyip özür dilemekle birlikte, aracın garanti süresi geçmiş olmasına karşın aracın kapılarının komple değiştirileceğini, ancak aracın değiştirilemeyeceğini bildirdiğini, müvekkilinin İzmir 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/205-118 nolu değişik işler dosyasında tespit yaptırdığını, bilirkişi tarafından yapılan tespit sonucu düzenlenen raporda "Mercedes marka bir otomobilin kaporta aksamında iki üç yıl gibi kısa bir sürede pas oluşması, bu kadar kısa sürede şanzıman değişmesi, fren diskinde eğilme olmasının rastlanır ve kabul edilebilir bir ayıp olmadığını, ... bu hususların tüketici tarafından bilinmesinin olanaklı olmadığını, zamanla meydana çıktığını, servisin sorumluluğunda olan bir ayıp da olmadığını, dolayısıyla otomobilin bu yönleriyle imalattan kaynaklanan gizli ayıplı olduğunu" kanaat olarak bildirildiğini, bu raporun da eklenerek davalılara aracın değiştirilmesi ve uğranılan zararların giderimine yönelik olarak İzmir 14.Noterliğinin 28.08.2001 tarih ve 19681 yevmiye no.suyla ihtarname gönderildiğini, Almanya’daki üretici davalı şirkete ihtarname ve bilirkişi raporu yeminli çevirmen aracılığıyla Almanca’ya çevrildikten sonra tebliğe çıkarıldığını, ancak davalıların ihtarnameyi tebellüğ etmelerine karşın bugüne değin aracın değiştirilmesi ve tazminat istemlerine cevap verilmediğini, böylece sürekli olarak maddi ve manevi anlamda acı çekip, psikolojik olarak da yıprandığını, dava konusu aracın gizli ayıplı olduğunun apaçık ortada olup, TTK.nun 4077 sayılı Yasa’nın Garanti Belgesi ile Tanıtma ve Kullanma Kılavuzunun Uygulama Esaslarına Dair Tebliğin ( TRKG M-95/1 16-117 ) ilgili maddeleri uyarınca aracın yenisi ile değiştirilmesi gerektiğini, müvekkilinin önceden öngörmesi olanaksız gizli ( hileli ) ayıplar taşıyan aracın yenisi ile değiştirilmesini, aracın kullanılmamasından ve çekilen büyük sıkıntıların ve duyulan üzüntünün giderilmesine yönelik olarak ortaklaşa ve zincirleme olmak üzere 100.000 DM tazminatın davalılardan alınmasını istemek zorunda kaldıklarını ifadeyle, davalılardan Daimler Crhrysler AG tarafından üretilip, Mercedes-Benz Türk A.Ş tarafından ithal edilen ve Birollar Otomotiv Ltd Şti’nden satın alınan gizli ( hileli ) ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesine, uğranılan maddi ve manevi zararların bir nebze olsun giderilmesine yönelik 100.000 DM tazminatın davalılardan ortaklaşa ve zincirleme olarak alınmasına, karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili; mahkemece ilk celse sorulması üzerine istenen rakamın manevi tazminat olduğunu, bildirmiştir. B- Davalı Tarafın Cevabının Özeti: Davalı Mercedes-Benz Türk A.Ş. ( dava dilekçesi 11.10.2001 tarihinde tebliğ edilmiş olup ) vekili 18.10.2001 tarihli cevap dilekçesinde; aracın satışının yetkili bayi tarafından yapılmış ise de, davacıya doğrudan satış söz konusu olmadığını, davacının üçüncü kişiden satın aldığını, davanın şirketlerine ve onun bayiine yöneltilemeyeceğini, aracı ilk satın alan tarafından ortaya konulan bir gizli ayıp bulunmadığını, bu nedenle öncelikle davanın husumetten reddini, davanın muhatabının davacının aracı satın aldığı kişi olması gerektiğini, ayrıca davanın hem Borçlar Kanunu, hem Ticaret Kanunu hem de TKHK.na göre zamanaşımına uğradığını, aracın müvekkili tarafından devir tarihinden itibaren 3 yıl on ay gibi uzun bir süre geçtiğini, gizli ayıp bulunmadığını, bunun davacı beyanları ile de sabit olduğunu, öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle, olmazsa esastan reddi gerektiğini, ifadeyle sonuçta davanın husumet, zamanaşımı ve esas yönünden reddini savunmuştur. Davalı Birollar Otomotiv Sanayi ve Ticaret Ltd Şti ( dava dilekçesi 13.10.2001 tarihinde tebliğ edilmiş olup ) vekili 27.12.2001 tarihli cevap dilekçesinde; aracın davacıya satılmadığını başka bir kişiden aldığını, gizli ayıptan söz edilemeyeceğini, zira davacının baştan beri noksanları bilmekte ve ona göre servise gitmekte olduğunu, ayrıca zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek sonuç itibarıyla davanın reddini savunmuştur. Davalı Daimler Chrysler AG şirketi ( dava dilekçesi yurt dışı tebligat yoluyla 17.07.2002 tarihinde tebliğ edilmiş olup ) vekilleri cevap dilekçelerinde; davanın zamanaşımı nedeniyle reddini, ayrıca gizli ayıp bulunmadığını, davacının baştan beri ayıplardan haberdar olduğunu, davanın esas yönünden de yerinde olmadığını, reddini savunmuştur. "Davalılardan Daimler aracın imalatçısı, Mercedes-Benz ithalatçısıdır. Herne kadar Birollar otomotiv satıcısı ise de davacının ibraz olunan belgeler dikkate alındığında bu aracı ikinci el olarak Görgün isimli şahıstan satın aldığı, aracın 30.12.1997 tarihli fatura ile Birollar otomotiv tarafından satıldığı davacının da 11.9.1998 tarihinde G.Özcesur’dan dosyada bulunan senetle satın aldığı anlaşılmaktadır. Davanın açıldığı tarih itibariyle davacının bu aracı satın aldıktan sonra yaklaşık 5 yıl kadar kullandığı görülmektedir. Zira satış senedi sözleşmesi 5.9.1998 tarihinde yapılmıştır, dava ise 5.10.2001 tarihinde açılmıştır, dosyaya ibraz olunan aracın garanti belgesinde ise 17 Aralık 1997 tarihli olup 1 yıllık garantisi vardır. hukuki inceleme başlığını taşıyan bilirkişi raporunun 4. sayfasında açıklandığı üzere davalılardan Birollar otomobil ltd. şti. davada hasım olamaz zira malı tüketiciye sunan tüketici ile sözleşme yapan kişi Birollar değildir. Malın bir acenteden satın alınmış ve el değiştirmemiş durumlarında acenteye karşı değiştirme talebi ileri sürülebilir. Mal el değiştirmiş ise, bunun muhatabının ya ilk alıcı -ki olayımızda dava dışı Görgün isimli şahıstır- ya da malı üreten kişi veya ithal eden kişi olabilir. Bu nedenle davalı Birollar otomotivin davada hasım olması mümkün değildir. Buna yöneltilen dava husumet nedeniyle reddedilmiştir. Diğer Davalılardan Daimler aracın imalatçısı, Mercedes-Benz ithalatçısıdır. Davacının bunlara karşı sorumluluk davası açması mümkündür ve bunun incelenmesi gerekir. Bilirkişi kurulunun teknik bilirkişileri, araç üzerinde yaptıkları incelemede aracın 85.770. Km de incelemeye alındığını, teknik inceleme sonunda pek çok parçanın değiştirilmesine rağmen servislerde şikayetlerin çoğunun çözümlendiğini ve aracın normal olarak çalıştığını, sadece normal kullanım süreci içerisinde paslanma ve kapı aksamındaki çürümelerin uygun vasıflara sahip sacın kullanılmaması veya imalat aşamasında çürümelere karşı gereken koruyucu önlemlerin yeterince alınmamış olmasından dolayı bir gizli ayıp niteliğinde olduğunu belirtmişlerdir. Öncelikle bu raporun bu bölümüne karşı tarafların herhangi bir itirazı yoktur. Teknik bilirkişilerin saptadıkları bu husus yönünde de zaten fazla bir tartışmaya gerek görülmemiştir. Garanti belgesinde açıkça görülmektedir ki araca verilen garanti süresi 1 yıldır. Yani 17.12.1998 tarihinde bir yıllık süre dolmuştur. Zamanaşımı süresi içersinde davacının herhangi bir değiştirme talebinde bulunmadığı görülmüştür. Zira, davacı aracı satın aldığında garanti süresi henüz dolmamıştır. Garanti kişiyi değil ürünü takip eder. Bu itibarla daha uzun bir süre verilmediği takdirde elimizde garanti belgesi vardır. Davacının korozyonu öğrendiği 2.7. 2001 tarihinde garanti süresi çoktan dolmuştur. Üretici ve ithalatçının süresinde yapmış olduğu zamanaşımının öncelikle irdelenmesi gerekir. Bu husus yasanın 4. maddesinde açıklanmıştır. Açıkça yasa daha uzun bir süre garanti verilmemişse malın ayıplı olması nedeniyle açılacak davalar, -ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile- iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu durum karşısında zamanaşımı süresi davacının teslim aldığı tarih göz önüne alındığında kesinlikle dolmaktadır. Davacı aracını 03.09.1998 tarihinde sözleşme ile almıştır. 2 yıllık süre dolduğunda 5.9.2000 tarihi etmektedir. Dolayısıyla garanti süresi de eklendiğinde daha uzun bir süre olmaktadır. Ne var ki yasa, satıcı malın ayıbını tüketiciden hile ile gizlemişse 2 yıllık zamanaşımı uygulanmaz demektedir. Hile iddiasının araştırılması gerekmiştir. Bilirkişi kurulunun raporunun 5 nci sayfasında bu husus ayrıntılı bir şekilde irdelenmiştir. İhmalin hile açısından geçerli olmadığı açıktır. Gerek BK.nun hileye karşı hükümleri gerekse TKHK nın ayıpla ilintili ve hile ile ilintili hükümleri dikkate alındığında ( Sözleşmenin yapılış sırasında tarafların bir araya gelmelerini ve yakınlaşmalarını ve satıcının alıcıyı kasıtlı olarak yanıltıcı beyan ve davranışta bulunmasına yada tüketicideki gerçeğe aykırı kanaati bilmesine rağmen tüketiciyi aydınlatmayarak sessiz kalma yoluyla bu kanaatin güçlendirilmesini gerekli kıldığını ) olayımızda hile yoluyla ayıbın tüketiciden gizlendiğine dair herhangi bir delil ve bilginin söz konusu olmadığını açık bir şekilde belirtmişlerdir. İşte bu nedenle davalıların yapmış oldukları zaman aşımı savunması zamanında ve süresinde olup bunlara yönelik davacının açtığı davanın bu nedenle reddi gerekmiştir." Gerekçesiyle; "1-Davacının davalı Birollar Otomotiv San.Tic.Ltd.Şti.ne açtığı davanın husumet nedeniyle reddine, Bundan dolayı karar tarihindeki asgari ücret tarifesi uyarınca 75.000.000 lira ücreti vekaletin davacıdan alınıp davalı Birollar Otomotiv Sanayi Ltd. Şti. ne verilmesine, 2-Davacı tarafından davalılar Mercedes Benz Türk A.Ş ve Daimler CHRYS’ler aleyhine açılan davaların ZAMANAŞIMI nedeniyle reddine, 3-Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan manevi tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine," Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece karar yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçelerle "gizli ayıbın 11.7.2001 tarihinde öğrenildiği, zamanaşımı süresinin dolmadığı" kabul edilerek bozulmuş; davalı tarafın karar düzeltme istemi de oy çokluğu ile reddedilmiş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan şekilleri ile 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. ve 13. Maddeleri: Madde 4 - Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaad edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler,ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir. Satın alınan malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde; tüketici, malı teslim aldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde bu malları satıcı firmaya geri vererek değiştirilmesini veya ödediği bedelin iadesini veya ayıbın neden olduğu değer kaybının bedelden indirimini ya da ücretsiz olarak tamirini talep edebilir.Tüketici bu taleplerden herhangi birisini tercihte serbesttir.Satıcı,tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.Ayıplı maldan ve/veya ayıplı malın neden olduğu her türlü zarardan dolayı tüketiciye karşı satıcı, bayi, acenta, imalatçı-üretici ve ithalatçı, müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Satılan malın ayıbı gizli nitelikte ise veya ayıp tüketiciden hile ile gizlenmişse,satıcı 15 gün içerisinde kendisine başvurulmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz. Satıcı daha uzun bir süre için garanti vermemiş ise,ayıplı maldan ve ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı açılacak davalar, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımına tabidir. Ancak satıcı, satılan malın ayıbını tüketiciden hile ile gizlemiş ise, 2 yıllık zamanaşımı süre ‘de "arka perde çalışmıyor, parktronikler çalışmıyor" şikayeti üzerine araka perde motoru değiştirildiği, parktronik tamirinin yapıldığı; 19.11.1998 tarih ve 12257 km ‘de "sağ ön parktronik çalışmıyor, benzin sarfiyatı fazla" şikayeti üzerine H.H.T. kontrolü yapıldığı,parktronik tesisatının değiştirildiği; 16.2.1999 tarih ve 556 nolu iş emrine göre: 15472 km’de yağ filtresi, yağ filtresi elemanı, silecek lastiği, hava filtresi, saf su ve motor yağının değiştirildiği, 15000 km bakımı yapıldığı; 15.11.1999 tarih ve 4125 nolu iş emrine göre : 30075 km ‘de 30000 km normal bakımının yapıldığı, motor yağı, yağ ve hava filtresinin değiştirildiği; 21.4.2000 tarih ve 2000-2328 sıra nolu seri B faturasına göre: 37155 km ‘de lastik takoz, motor taşıyıcı, arka fren diskleri ve tapa gibi parçaların yenilenerek, arka fren disklerinin ve motor takozlarının değiştirildiği; 8.6.2000 tarih ve 2000-3321 sıra nolu faturaya göre: 40256 km ‘de iki adet plastik kelepçe değişikliğinin yanı sıra dört tekerlek balans ayarının yapıldığı arka düzenin ve rotların ayarlandığı; 15.8.2000 tarih ve 3417 nolu iş emrine göre : 45934 km ‘de 45000 km bakımı yapıldığı, yakıt süzgeci, hava filtresi elemanı, buİiler, yağ filtresi, motor yağı, yakıt filtresi, kelepçe, bakır pul, fren balata yağı ve akünün yenisi ile değiştirildiği; Assyst A bakımı uygulanarak akü, buİi ve motor yağı değişim işçiliğinin uygulandığı; 27.3.2001 tarih ve 894 nolu iş emrine göre : 61632 km ‘de 60.000 km Assyst B bakımının uygulandığı; 13.4.2001 tarih ve 235448 Seri A nolu fatura verilerine göre aracın hava filtresinin, üç tırnaklı buİilerinin, motor yağının, arka fren balatalarının, yakıt filtresinin silecek lastiklerinin, hava filtresinin, ön fren balataları ile ön fren disklerinin, balata fişleri ve fren balata yağlarının, V-kayışının, şanzıman yağının, motor yağının ve gerekli bazı ufak parçaların değiştirildiği, Jant doğrultma işçiliğinin yanı sıra fren diski ve balata değiştirme işçiliklerinin uygulandığı; 2.7.2001 tarih ve 1815 nolu iş emrine göre: 66121 km‘de aracın, dört kapı lastiklerinin bulunduğu bölgelerden çürümüş olduğu çürük kontrolü yapmak amacıyla kapılarının sökülerek kontrol edildiği; 12.6.2002 tarih ve 1645 nolu iş emri ile 9.7.2002 tarih ve 323163 sıra nolu seri C faturasına göre: 78705 km ‘de Assyst A bakımı kapsamında saf su, süzgeç, hava filtresi, yağ filtresi, conta, otomatik şanzıman filtresi, yakıt filtresi, klima filtresi, muhtelif sayıda kelepçe,conta, bakır pulun yanı sıra motor yağı, şanzıman yağı, fişek ve sinyal ampullerinin değiştirildiği, lastik tamirat işçiliğinin uygulandığı; 21.9.2002 tarih ve 2937/5287 nolu iş emrine göre: Aracın 85358 km ‘sinde arka frenlerin ses yapması nedeniyle fren kontrolünün, "araç yüke binince vites kolunun bulunduğu bölümden tırıltı şeklinde ses geliyor, arka camdaki stop lambasının bulunduğu kısımdan rüzgar sesi geliyor, sol ön kapı direk kısmından ses geliyor ve parktroniklerin kontrol ikazı verdikleri" şeklindeki şikayetler üzerine 25.9.2002 tarih ve 187961 sıra nolu seri H faturasına göre : Aracın ön ve arka fren balatalarının, fren braketi soketinin, arka fren disklerinin, balata fişlerinin, fren hidroliğinin, fren balata yağının ve burcun değiştirildiği, arka fren değiştirme işçiliğinin uygulandığı; Egemer servisinde 2.7.2001 tarihinde 1815 nolu iş emri ile yaptırılan kontrol sırasında ortaya çıkan kapı ve bagaİ tabanındaki çürümeler üzerine, davacının aracının yenisi ile değiştirilmesi talebi ile 16.7.2001 tarihinde Mercedes Benz Türk A.Ş ‘ye yazılı başvuruda bulunduğu; 25.7.2001 tarihinde Mercedes Benz Türk A.Ş., aracın değiştirilmesini gerektirecek bir durumun olmadığı, ücretsiz olarak garanti kapsamında kapıların serviste değiştirilebileceği şeklinde davacı başvurusunu cevaplandırdığı," anlaşılmaktadır. Davacı, 03.08.2001 tarihinde davalılardan Mehmet Mercedes-Benz’i hasım göstererek delil tespiti istemiş; bilirkişiden alınan raporda "tekrarlanan arızaların imalattan kaynaklanan gizli ayıp olduğu" görüşü bildirilmiştir. Davacı vekilinin, 28.8.2001 tarihinde İzmir 14. Noterliği kanalıyla gönderdiği ihtarname ile, "gizli ( hileli ) ayıplı otomobilin yenisi ile değiştirilmesi ve otomobilinin kullanılamamasından doğan zararın giderilmesi, bunların yerine getirilmemesi durumunda hukuksal yollara başvurulacağı" ihtar edilmiştir. İhtarnameye yanıt alamayan davacı vekili vasıtasıyla Tüketici Mahkemesine verdiği 05.10.2001 tarihli dava dilekçesi ile; gizli ( hileli ) ayıp olarak ifade ettiği ayıba dayanarak ve bu ayıbı son olarak yaptırdığı bilirkişi incelemesinde öğrendiğini belirterek aracın yenisiyle değiştirilmesi ve tazminat istemli eldeki davayı açmıştır. Mahkeme, davalı tarafın zamanaşımı savunması ile davalılardan yetkili satıcının husumet savunmalarını yerinde bularak davayı bu yönlerden reddetmiştir. Davacı tarafın temyizi üzerine Özel Daire "gizli ayıbın 11.7.2001 tarihinde öğrenildiği, zamanaşımı süresinin dolmadığı" hususlarını vurgulayarak kararı bozmuş; davalı tarafın karar düzeltme istemini de oy çokluğu ile reddetmiştir. Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü davacı taraf temyiz etmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık ; davaya konu araçta bulunan ayıbın hile ile gizlenmiş "gizli ayıp" niteliğinde ve buna göre davalı yanın "zamanaşımı definin" yerinde olup olmadığı, noktalarında toplanmaktadır. İlkin, uyuşmazlığın temelinde yatan ayıp kavramı üzerinde durmakta yarar vardır; "Tüketici yasası ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme" 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesinde yer almaktadır. Anılan maddenin birinci fıkrasında; "Ambalaİında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir."denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır. Görüldüğü üzere; Borçlar Kanunundaki ayıp kavramı ile yukarıda açıklanan 4077 sayılı Kanununun 4.maddesinde yer alan ayıp kavramları birbiri ile örtüşmektedir. Borçlar Kanuna göre; bir maldaki ayıp; satıcının zikr ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi satıcı sorumludur. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir. Bunlardan yola çıkılarak ;satıcı ve dolayısıyla teselsül ilişkisi nedeniyle ithalatçıyı maldaki ayıptan sorumlu tutmanın maddi koşulları ; ortada ayıp sayılan bir eksikliğin olması, ardından maldaki eksikliğin önemli olması ve ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda varolması, tüketicinin ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması, olarak sayılabilir. Yeri gelmişken belirtmekte yarar vardır ki, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesinin gerek davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan/gerekse 4822 sayılı kanunla değişerek 14.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren şeklinde; "satıcının/ayıba karşı sorumlu tutulanların daha uzun bir garanti süresi vermemesi/daha uzun bir süre sorumluluk üstlenmemeleri halinde ayıplı maldan doğan davaların/sorumluluğun ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, ancak, satılan malın ayıbı tüketiciden satıcının hile ile/ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacağı " hükmü yer almaktadır. Hemen burada somut olaya baktığımızda; davalılar tarafından üretimi yapılıp , ithal ve satışa sunulan araçtaki, dava dışı üçüncü kişi tarafından satın alındığı 26.12.1997 ve ardından davacıya satıldığı 03.09.1998 tarihleri itibariyle, arızaların varlığı davacının müracaatı üzerine davalı tarafın yetkili servisince tespit edilmiştir. Parça değişiklikleri,yağlama, tamir gibi geçici tedbirlerle sorunun giderilmeye çalışıldığı,ancak yapılan tamir ve işlemlerden sonra da aynı tür arızaların ortaya çıktığı, böylece davacının araçtan beklediği verimi almasını önleyecek ölçüde arızaların tekrarlandığı, hatta özel olarak ve uzun süre için garanti edilmesine karşın kaborta ve metal aksamlarda paslanma ve çürümeler tespit edildiği, davacının yaptırdığı inceleme ve tespitlerde araçta üretim hatası ve arızalarının bulunduğunun belirlendiği, mahkemece yapılan incelemenin de aynı sonucu ortaya koyduğu, anlaşılmaktadır. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, otomobil garanti belgesi ile satılmak zorunda olan sanayi mallarından biridir. Garanti belgesi, imalatçı veya ithalatçı tarafından düzenlenip, tüketicinin malı satın aldığı satıcı, bayi, acenta veya temsilci tarafından da tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmelidir. Nitekim, somut olayda da davaya konu araca ait garanti belgesi 17.12.1997 başlangıç tarihli olup, 1 yıl sürelidir ve azami tamir süresi 1 ay olarak gösterilmiş; ayrıca tercümesi yapılan belge ile üretici firma tarafından 30 yıl içten dışa doğru paslanmaya karşı, 30 yıl da marş ve arıza sorunlarına karşı garanti süresine tabi kılınmıştır. Otomobilin garanti süresi içinde el değiştirmesi durumunda dahi garanti borcu ortadan kalkmayıp, satın alan tüketicinin de garanti kapsamından yararlanma olanağı vardır. Garanti belgesinin verilmesi zorunluluğu kapsamında, yasa, satıcıyı/ayıba karşı sorumlu tutulanları, garanti süresi içinde malın malzeme, işçilik, montaj hataları nedeniyle arızalanması halinde ücretsiz onarım yapmakla yükümlü tutmakta, sık sık arızalanma sonucu maldan yararlanamama süreklilik gösterirse tüketicinin değiştirme talep edebileceğini ve bu talebin muhataplarınca reddedilemeyeceğini belirtmektedir. Bu koşullar altında, değiştirme talebine karşı satıcı yanında bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaktadır ( TKHK.m.13/f.3 ). Bu bağlamda; olayın açıklanan gelişimi ve deliller karşısında araçta üretim hatası bulunup, bunun hile ile gizlenmiş gizli ayıp olduğunda kuşku yoktur. Zira, Davalı üretici ve ithalatçı firmalar onarımı yetkili servis istasyonları eliyle yaptırmaktadır. Bu istasyonlar satılan araçların teknik özellikleri itibariyle arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanlar bulundurmak zorundadır. Deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve sorunun çözümünden uzak biçimde parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mal edilmesi düşünülemez. Kaldı ki, üretim hatasının varlığını rahatlıkla tespit edebilecek nitelikte olması gereken servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlarla tekrarlaması karşısında hilenin ( hatta yasal değişiklikle ayrıca ağır kusurun da ) varlığı belirgin olmakla davada zamanaşımının varlığından da söz edilemez. Diğer taraftan, üretici firmanın ürettiği araç yönünden 30 yıl içten dışa doğru paslanmaya karşı, 30 yıl da marş ve arıza sorunlarına karşı garanti süresi tanıdığı, tercümesi yapılan belgeden anlaşılmasına göre satıcının/ayıba karşı sorumlu tutulanların yasada belirlenen zamanaşımı süresinden daha uzun bir garanti süresi vermesi, dolayısıyla da daha uzun bir süre sorumluluk üstlenmesi söz konusu olup, bu yönden de zamanaşımının varlığını kabule olanak bulunmamaktadır. Emsal nitelikteki, Hukuk Genel Kurulunun 18.02.2004 gün ve 2004/4-29-83 sayılı ve yine 25.02.2004 gün ve 2004/ 4-84-99 sayılı kararlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir. Şu durumda mahkemece, özel daire bozma kararına uyularak, işin esası incelenip varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksine gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.10.2005 gününde, karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY : Dava, davalılarca üretilen ve satışı yapılan aracın ( otomobilin ) gizli ayıp nedeniyle yenisi ile değiştirilmesi ve tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava konusu aracın "0" km olarak 30.12.1997 tarihinde dava dışı üçüncü kişiye satıldığını, müvekkilinin de o kişiden 11.9.1998 tarihinde satın aldığını, değişik arızalar nedeniyle sık sık onarımlar yapıldığını, aracın 11.7.2001 tarihinde servise götürüldüğünde, kaporta aksamında yaygın biçimde paslanma bulunduğunun görüldüğünü, bilirkişi incelemesine göre bunun "gizli ayıp" niteliğinde olduğunun belirlendiğini iddia ederek bu davayı açmıştır. Davalı Mercedes-Benz Türk AŞ ve Daimler Chrysler AG vekili ise, dava konusu aracın 30.12.1997 tarihinde satılıp teslim edildiğini, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a ( TKHK ) göre davanın 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını kaldı ki, davacının "aracı kullanmaya başladıktan kısa bir süre sonra servise taşınır olmuş" biçimindeki beyanları ile, bu durumun baştan beri varolduğunu bildiğini bunun gizli ayıp sayılamayacağını, savunarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, aracın 30.12.1997 de satılıp teslim edildiği, davanın ise 2.7.2001 tarihinde açıldığı, daha uzun bir garanti süresi verilmemiş ise, malın ayıplı olması nedeniyle açılacak davaların, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile 2 yılık zamanaşımı süresine tabi olduğu belirtilerek dava, zamanaşımı yönünden reddedilmiştir. Kararın temyizi üzerine Y.4.Hukuk Dairesince, dava konusu araçtaki ayıbın gizli ayıp olduğu, yasadaki 2 yıllık zamanaşımı süresinin, gizli ayıbın öğrenildiği ( 11.7.2001 ) tarihten başladığı, davanın 2.10.2001 tarihinde zamanaşımı süresi dolmadan açıldığı kabul edilerek mahkeme kararının bozulması üzerine, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Davacı dilekçesinde, "...dava konusu araç satın alındıktan çok kısa bir süre sonra servise taşınır olmuş, ..19.11.1998’de park sensür, 15.7.1999 da şarİ dinamosu devirdaim sistemi, 15.11.1999 da amörtisör, 13.4.2999’de şanİıman, 24.8.2000’de cam krikoları, arka disk, balatalar ve aküler değiştirilmek suretiyle servise gitmeler sürmüş..." açıklamalarında bulunmuştur. Davacı, araçta arıza ve eksikler bulunduğu için sürekli olarak servise götürdüğüne göre, araçta ayıp olduğunu aracı üçüncü kişiden satınalıp kullanmaya başladıktan hemen sonra öğrenmiştir. Ayıplı maldan dolayı satıcıyı, sorumlu tutabilmenin maddi ve biçimsel koşulları şunlardır. Maddi Koşullar ( malın lüzumlu vasıflarındaki ayıplar ): 1- Satılan malda ayıp sayılan bir eksiklik bulunmalı, 2-Maldaki ayıp ( eksiklik ) önemli olmalı ( malın alıcı tarafından kullanılıp yararlanılması olanağını azaltan ya da ortadan kaldıran bir özürü bulunmalı ), 3- Ayıp, malın yarar ve zararının ( nefi ve hasarının ) alıcıya geçtiği anda var olmalı, 4-Tüketici ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olmalı ( kural olarak, tüketici malı alırken ayıplı olduğunu bilerek satın almış ise, ayıp yüzünden satıcının sorumlu tutulmasını isteyemez ), 5-Satıcının, ayıbın varlığını bilmesi zorunluluğu yoktur ( Satılan malın ayıplı olduğunun satıcı tarafından bilinmemesi, bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz ), 6-Sözleşme ile, sorumluluğun kaldırılmış ya da sınırlandırılmış olması geçerli değildir. ( BK.’nun 196. maddesine göre; satıcının maldaki ayıbı alıcıdan hile ile gizlemesi dışında, sorumluluğu kaldıran ya da sınırlayan koşullar geçerlidir. Ancak TKH Yasa’da böyle bir düzenlemeye yer verilmediği için, sorumluluğu kaldıran ya da sınırlayan koşullar -tüketici sözleşmesi açısından- geçerli olmaz. ) Biçimsel Koşullar: Ayıplı maldan dolayı satıcıyı sorumlu tutabilmek için, yukarıda sayılan maddi koşulların gerçekleşmiş olması yanında, tüketicinin ( alıcının ) üzerine düşen bir takım biçimsel koşullarla ilgili yükümlülükleri de yerine getirmiş olması gerekmektedir. Alıcı, muayene ve ihbarda ( yoklama ve bildirmede ) bulunmuş olmalıdır. Satıcının ayıptan sorumlu tutulabilmesi için, alıcı malı teslim aldıktan sonra malı muayene ederek bir ayıp ( eksiklik ) varsa bunu satıcıya ihbar etmelidir. Zarardan dolayı açılacak davalar 2 yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren işlemeye başlar. Maldaki ayıbın gizli ayıp olması sonucu değiştirmez. Gizli ayıbın varlığı durumunda dahi 2 yıllık zamanaşımı süresi malın tüketiciye teslimi tarihinden işlemeye başlar. Bu husus 4. maddenin 4. fıkrasında "..ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile.." sözleri ile açıklanmıştır. Ayıbın daha sonra ortaya çıkmış olması onun gizli ayıp olduğunun ifadesidir. Gerek iki yıllık süre gerekse, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile ifadesi 4077 Sayılı Kanunda değişiklik yapılmasından ( 2003 yılında ) sonraki metinde de aynen korunmuştur. Yasanın çok açık olan bu ifadesine karşın -ayıp gizli olsa dahi-, zamanaşımını malın tüketiciye teslimi tarihinden farklı bir tarihte başlatmak yasanın emredici hükmüne aykırılık oluşturur. ( 2003 yılında yapılan değişiklikten sonra, 2 yıllık zamanaşımı hükmü korunmuş, ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı açılacak davaların 3 yıllık zamanaşımına tabi olacağı belirtilmiştir. ) Zamanaşımı süresinin ne zamandan itibaren işlemeye başlayacağını ise, 13.5.2003 gün ve 25137 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Ayıplı Malın Neden Olduğu Zararlardan Sorumluluk Hakkındaki Yönetmelik ile düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 9. maddesine göre, ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak taleplerin zarar görenin zararı, maldaki ayıbı ve imalatçının/ üreticinin kim olduğunu öğrendiği yada öğrenebileceği tarihten itibaren 3 yıllık zamanaşımına tabidir. Yasada ve yönetmelikte seçimlik hakların kullanılması taleplerinde zamanaşımının başlangıcı ile tazminat taleplerinde zamanaşımının başlangıcı arasında bilinçli bir ayrım yapılmıştır. Çünkü kural olarak tazminat hukukuna egemen olan genel ilkeler, zararı ve failini öğrenme tarihini esas alır. Yasa koyucu zararlar karşılığı tazminat isteminde, zamanaşımı yönünden bu genel kurala bağlı kalmıştır. Buna karşılık seçimlik hakların kullanılması farklı bir durum olduğundan, bu istemler açısından zamanaşımının, malın tesliminden itibaren işlemeye başlayacağını düzenlemiştir. Yasa koyucu burada da genel kurallara bağlı kalmıştır. BK.nun 207/2 maddesinde de ayıp dolayısıyla açılacak davaların, satıcı daha uzun bir garanti süresi vermemiş ise, ayıp daha sonra ortaya çıksa bile ayıptan doğan her türlü davanın malın satın alana tesliminden itibaren 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğu düzenlenmiştir. ( Satışın ticari nitelik göstermesi halinde bu süre, TTK.nun 25/4. maddesi uyarınca 6 aydır. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa’nın 4/4. maddesinde ise zamanaşımı süresi 2 yıldır. ) Dava konusu olayda, bilirkişi kurulu aracın kapılarında ve bagaİındaki paslanmayı gizli ayıp olarak belirlemiştir. Gizli ayıp mutlaka, "hileli ayıp" yada "ayıbın hile ile gizlenmesi" anlamına gelmez. Ayıp gizli, yani olağan bir muayene ile anlaşılamayacak olmasına karşın, her zaman bunun hile ile gizlendiğinden söz edilemez. Ayıbın hile ile gizlenmesinden söz edebilmek için, hilenin koşullarının bulunması gerekir. Dava konusu olayda, hilenin koşullarının varlığı -ayıbın hile ile gizlenmiş olduğu- kanıtlanamamıştır. Bu nedenle, istemler gizli ayıptan kaynaklanmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde ileri sürülmesi gerekir. Dava konusu olayda malın davacıya teslim tarihi 11.9.1998 olup, dava 5.10.2001 tarihinde 3 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra açılmıştır. ( Kaldı ki araç dava dışı ilk alıcıya 30.12.1997 tarihinde satılıp teslim edilmiştir ) Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren, ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilir olmasını ortadan kaldırır. Başka bir anlatımla alacak hakkının, belli bir süresi içinde kullanılmaması yüzünden "dava edilebilme" niteliğinden yoksun kalmasıdır. Somut olayımıza gelince; dava konusu araç, 30.12.1997 tarihinde "0" km olarak davalı Birollar Otomotiv San. ve Tic. Ltd.Şti. tarafından dava dışı üçüncü bir kişiye satılıp teslim edilmiştir. Davacı, aracı o kişiden 11.9.1998 de satınalarak teslim almıştır. Davacı, bu davayı 2.10.2001 tarihnde açmıştır. Görüldüğü gibi, dava konusu araç "0" km olarak üçüncü kişi tarafından satınalınmış, 9 ay 12 gün kullanıldıktan sonra davacıya satılmıştır. Bu süre içerisinde aracın 3. kişi tarafından nasıl kullanıldığı, bir kazaya karışması, hasar görmesi ve tamir edilmesi durumu olup olmadığı konularında da bir bilgi yoktur. Davacı aracı 3. kişiden satın aldıktan kısa bir süre sonra başlıyarak, dava tarihine kadar 5-6 kez servise götürmüştür. Bu bakım ve tamirler sürerken araçta ayıp ( eksiklik ) bulunduğunu belirterek bir iddia ve istekte bulunmamıştır. Aracın durumunu bildiği halde, bakım ve tamirler yaptırmak suretiyle durumu geçiştirmiş, ayıp ihbarında bulunmamış, araçta gizli ayıp bulunduğunu da ileri sürmemiştir. Dava dilekçesinde, araçta gizli ayıp bulunduğu iddia edilmiş ancak, bu gizli ayıbın satıcı tarafından "hile ile kasten ve ağır kusur ile gizlenildiği" konusu iddia edilmemiştir.TKH Yasa’nın aradığı koşul ise, gizli ayıbın satıcı tarafından hile ile kasten ve ağır bir kusur ile gizlenildiğinin ileri sürülmesi ve kanıtlanmasıdır. Davamızda böyle bir iddia ileri sürülmediği gibi, malın satışı sırasında araçta gizli ayıbın var olduğu halde, satıcı tarafından hile ile ya da ağır kusurla gizlendiğide kanıtlanmış değildir. Davacı daha uzun süreli bir garanti süresi bulunduğunu da kanıtlayamamıştır. Böyle olunca davacı, davasını 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde açmadığı için, dava açma hakkı zamanaşımına uğramıştır. Açıklanan nedenlerle, direnme kararının onanması görüşünde olduğumdan, kararın bozulması yönündeki sayın çoğunluk kararına katılamıyorum. yarx |
28-11-2008, 23:46 | #4 |
|
3. mesaj
T.C.
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas : 2005/4-309 Karar : 2005/391 Tarih : 22.06.2005 ÖZET : Tüketici onarım hakkını kullanmasına karşın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13. maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde belirtilen şartların oluşması halinde, aynı Kanunun 4. maddesinde sayılan diğer seçimlik haklarından birini kullanabilecektir. Şu halde tüketici, doğrudan ücretsiz değiştirme hakkını kullanabilir. Zira, burada seçimlik hakkın kullanılmasından sonra değiştirilemeyeceği kuralının yasal bir istisnası söz konusudur. Somut olayda; aracın imalat hatalı olduğu, çok sayıda tamir işlemine karşın arızanın giderilemediği bilirkişi raporları ile tespit edilmiş; mahkeme bu olguyu kabul etmiş; özel dairece de bu olgu bozmaya konu edilmemiştir. Dolayısıyla açıklanan yasal şartların varlığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sorun imalat hatalı 1997 model araçla ilgili olarak davacı yanın isteminin ne şekilde hükme bağlanması gerektiği üzerinde düğümlenmiştir. Tüketici dava dilekçesinde, malın yenisi ile değiştirilmesi olmazsa bedelinin tahsilini istemişse de sonraki celselerde sadece malın yenisi ile değiştirilmesi isteminde bulunmuştur. Mahkemece bu istem nazara alınarak, aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiştir. Bu karar yasal düzenlemelere uygundur. 1086 sayılı Yasanın 381-388 maddelerine aykırı bir hükmün varlığından da söz etmek olanaklı değildir. Aracın modelinin eski olması, yasal seçimlik haklarından birini kullanan davacının bu isteminin karşılanmamasına neden olarak gösterilemez. Kanun ve yönetmelik tüketici tercihini ön planda tutmakta; değiştirme hakkının kullanılması durumunda bu hakkın yerine getirilmesini sınırlayan herhangi bir hüküm getirmemektedir. (4077 s. TKHK. m. 4, 13) (2004 s. İİK. m. 24) (1086 s. HUMK. m. 381, 388) KARAR METNİ : Taraflar arasındaki "ayıplı mal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1.Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.06.2002 gün ve 2001/231-2002/677 sayılı kararın incelenmesi Davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15.09.2003 gün ve 2003/9405-10034 sayılı ilamı ile ; (...1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2- Diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, ayıplı çıkan aracın yenisi ile değiştirilmesi, olmazsa değerinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, aracın aynı model ve nitelikte "0" km. yeni bir araçla değiştirilmesine karar verilmiş, karar davalılarca temyiz edilmiştir. Davacı, dava dilekçesinde; imalat hatası bulunan 1997 model Porche marka aracının yerine yenisinin verilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde değerini istemiştir. Mahkeme ise aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine hükmetmiştir. Bu hükmün infazı HUMK.nun 388. maddesi karşısında güçlükler yaratır. 1997 model bir aracın aradan 4-5 yıl geçtikten sonra "0" km. yenisinin bulunması olanaklı değildir. Şu durumda, davacının seçenekli istemleri arasında aracın değeri de bulunduğuna göre davacının aracı kullanmakla edindiği yarar da gözetilerek aracın bedeline hükmedilmelidir. Anılan yön gözetilmeden yazılı şekilde verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir...) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. A- Davacı isteminin özeti: Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı Süleyman K.'ın davalılardan Doğuş Otomotiv Holding A.Ş.'den satın aldığı 1997 model 911 Porshe markalı aracı, trafiğe çıkışından 15 gün sonra henüz 47 km.'de iken müvekkilinin satın aldığını, dava konusu araçta ilk olarak 1998 yılının ikinci ayında meydana gelen bir arıza nedeniyle "V" kayışının koptuğunu ve aracın bu nedenle Doğuş Motor'da servise girdiğini, aracın tamir edilerek müvekkiline teslim edildiğini, ancak daha sonra dava konusu olan aracın aynı arızayı sürekli olarak tekrarlamasından dolayı 1998 yılı 9.ayında, 01.07.1999, 29.10.1999, 29.11.1999, 15.05.2000 tarihlerinde servise girip çıktığını, en son 28.1.2001 tarihinden itibaren aracın aynı şikayet nedeniyle servise bırakıldığını ve halen aracın serviste kaldığını, bu nedenle araçtan yararlanamamanın süreklilik kazandığını ve araçtaki arızanın da tamir yolu ile giderilmesinin artık mümkün olmadığının ortaya çıktığını, aracın 10.000 km.de bulunduğunu, bunun da araçtaki arızanın imalat hatasından kaynaklandığını gösterdiğini, araçtaki arızanın davalılarca uzmanı oldukları konuda tamirle düzeleceğini belirterek verilen güvenle müvekkilinden hile ile gizlendiğini, aldatılıp oyalandığını, ayrıca aracın Almanya'daki üretici firmasının bu model araçlarda karşılaşılan bu arıza nedeniyle aynı model araçları piyasadan topladığını, davalı tarafın bunu bilerek müvekkilinden gizlediğini, ayıplı mal ve hizmetlerin ifasının tüketicilerin sağlık ve can güvenliğini ciddi olarak tehdit ettiğini ve Anayasanın 17. maddesine de aykırı olduğunu ifadeyle; 4077 Sayılı Yasanın 4. maddesinin 2.fıkrası gereğince ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesini, değiştirmenin mümkün olmadığı takdirde araç bedelinin 4.7.1997 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline verilmesini; aşamalarda ve özellikle de 25.6.2002 ve 28.12.2004 tarihli oturumlarda ise sadece aracın yenisi ile değiştirilmesini istemiştir. B- Davalı Tarafın Cevabının Özeti: Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Doğuş Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. unvanlı şirketin unvan değiştirerek Doğuş Otomotiv Holding A.Ş. olduğunu ve şirketin faaliyet konusunun da değiştirildiğini, Doğuş Otomotiv Holding AŞ.'nın de Porshe marka araçların veya her hangi bir marka aracın satıcısı, bayii, acentesi yada distribütörü olmadığı gibi, Doğuş Motor Servis ve Ticaret A.Ş.'nin de Doğuş Holding A.Ş.'nin yetkili servisi olmadığını, iş emirlerinde müvekkilinin isminin bulunmadığını belirterek müvekkili Doğuş Otomotiv Holding A.Ş. yönünden davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesini; Doğuş Motor Servis ve Tic. A.Ş. yönünden ise; dava konusu aracın garanti süresi içerisinde yalnızca bir defa arıza şikayeti nedeniyle servise getirildiğini ve garanti kapsamı içerisinde aracın tamir edilerek davacıya teslim edildiğini, bu nedenle davacının 4077 Sayılı Yasanın 4. Maddesine göre seçimlik hakkını tamir yönünde kullandığını, artık davacının aracın yenisi ile değiştirilmesi veya bedelinin iadesini talep edemeyeceğini, aracın garanti kapsamı dışında da aynı şikayetlerle gelindiğinde tamir edilerek davacıya aracın teslim edildiğini, araçtaki problemin "V" kayışının ve "A-C" kayışının kopmasından kaynaklandığını, bu problemlerin de hayati önem taşımadığını, aracın en son 30.1.2001 tarihinde "V" kayışı kopması şikayeti ile müvekkili şirkete getirilerek tamirinin talep edildiğini, aracın tamir edilerek tamamen kusursuz şekilde teslime hazır olduğunu ve davacının aracını teslim alması konusunda defalarca uyarıldığı halde davacının aracını teslim almadığını, araçta üretim hatasının bulunmadığını, aracın değişen aralıklarla kayışlarının kopmasının davacı tarafından gerektiği gibi kullanılmamasından kaynaklandığını, dava konusu aracın 20.7.1997 tarihinde satıldığını ve bu nedenle 4077 Sayılı Yasanın 4/4. maddesine göre davanın zaman aşımına uğradığını, garanti süresinin de 3 yıl önce dolduğunu, aracın garanti süresi içerisinde yalnızca bir defa arızalandığını, belirterek davanın reddini savunmuştur. C- Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Yerel Mahkeme; "c..Somut olayda araçta meydana gelen V kayışı kopuşları onarılmıştır. Ama V kayışı kopuşları sürekli olarak tekrarlamıştır. O halde bilirkişi raporunda da belirtildiği şekilde araç motoru elemanlarında ya üretim hatası mevcuttur ya da verilen servis hizmetinde ayıplı hizmet söz konusudur. Yani yapılan onarımlar temelden yapılmış onarım olarak kabul edilemez. Davalıların yükümlülüğü yeterli donanıma ve bilgiye sahip servis istasyonları açmak ve bu servis istasyonlarında ayıp var ise iyi teşhis ile bu ayıbı tanımak ve onarımı da doğru bir şekilde gerçekleştirmek ve aracı ayıptan an olarak tüketiciye teslim etmektir. Davalı taraf servis istasyonlarının, arızayı iyi teşhis ederek onarımı buna göre gerçekleştirdiklerinin kabulü mümkün değildir. V kayışı kopmalarında kullanım hatasının olmadığı bilirkişi raporu ile tespit edildiğine göre davalıların servis istasyonları ile yapılan onarım teşhis ve tedavi olarak yeterli nitelikte değildir. Görünüşte onarım söz konusudur. Bu durum, tüketicinin yanıltılması ve ayıbın hile ile gizlenmesidir. Zira, gerçekte ayıp teşhisi ve onun gereği olan tamiratı yapılmış değildir. Aksi halde V kayış kopmalarının tekrarlanmaması gerekirdi. Bu nedenle davalı tarafın zaman aşımından yararlanması söz konusu değildir. Açıklandığı şekilde ayıbın hile ile gizlenmesi söz konusu olduğundan davalı tarafın iki yıllık zaman aşımından yararlanması söz konusu değildir. 4077 Sayılı Yasanın 4 ve 13. maddeleri ile 2001/6 sayılı tebliğin 14 ve 6. maddelerindeki koşullar oluşmuştur." Gerekçesiyle, davanın kabulü ile dava konusu olan c 1997 model Porche marka 911 turbo tipindeki aracın aynı model ve nitelikte "0" km. yeni bir araç ile değiştirilmesine, davacıda bulunan aracın davalı tarafından geri alınmasına, karar vermiştir. D- Temyiz Evresi, Bozma Ve Direnme: Hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir. Özel Daire; sair temyiz itirazlarını reddedip; "cDavacı, dava dilekçesinde; imalat hatası bulunan 1997 model Porche marka aracının yerine yenisinin verilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde değerini istemiştir. Mahkeme ise aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine hükmetmiştir. Bu hükmün infazı HUMK.nun 388. maddesi karşısında güçlükler yaratır. 1997 model bir aracın aradan 4-5 yıl geçtikten sonra "0" km. yenisinin bulunması olanaklı değildir. Şu durumda, davacının seçenekli istemleri arasında aracın değeri de bulunduğuna göre davacının aracı kullanmakla edindiği yarar da gözetilerek aracın bedeline hükmedilmelidir. Anılan yön gözetilmeden yazılı şekilde verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle hükmü bozmuştur. Davacı vekilinin karar düzeltme istemi de reddedilmiştir. Davacı taraf, Yargıtay bozma ilamından sonra ise bozma ilamına karşı direnilmesini isteyerek aracın değiştirilmesine karar verilmesini; davalı taraf ise, davalı Doğuş Otomotiv Holding A.Ş. ve Doğuş Motor Servis ve Tic. A.Ş.nin birleştiğini belirterek, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi örneğini dosyaya sunmuş ve Doğuş Otomotiv Servis Ticaret A.Ş. Adına bozma kararına uyulmasını, aracın kullanım bedeli düşülerek bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yerel Mahkeme; "Aracın ayıplı olduğu yönündeki karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin incelemesi sırasında yerinde görülmüştür. Davacı vekili 25.6.2002 tarihli oturumda ve bozma ilamının görüşüldüğü 28.12.2004 tarihli oturumda tercih talebini değişim yönünde olduğunu ifade etmiştir. Yasa ve yönetmelik gereği tüketicinin bu tercihine göre hüküm verilmesi zorunludur. Aksi halde davanın açılması ve karar aşamasına kadar malın modelinin geçmiş olması muhtemeldir ve bu durumda malın değiştirilmesinin zorluk yaratacağından bahisle değiştirme talebi reddedildiği takdirde yasadaki "değiştirme" yönündeki kural uygulanamaz hale gelir. Unutulmamalıdır ki; çağın gelişen teknolojisi değişim sürecini çok hızlı yaşamakta ve 1. gün piyasaya çıkan bir mal rekabet ortamındaki üretici tarafından 2. gün revize edilmiş (geliştirilip, değiştirilmiş) olarak piyasaya sürülebilmektedir. Hızla değişen rekabet ortamındaki bu koşullar göz önünde tutulmalı ve bu durumun tüketiciyi koruyan yasaların uygulanmasına engel teşkil etmesine izin verilmemelidir. Kaldı ki, öngörülen malın bulunamaması halinde İİK.nun 24. maddesinin uygulanma imkanı vardır. İİK.nun 24/4. maddesinde yedinde bulunmazsa ilamda yazılı değeri alınır. Menkul malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde İcra Müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki (17.7.2003 tarihli İİK.daki değişiklikle) rayice göre takdir olunur" denilmektedir. Dava konusu olan 1997 model Porche araç infaz sırasında temin edilemez ise İİK.nun 24. maddesine göre işlem yapılması mümkündür. Bu nedenle kararın infazının güçlük yaratmasından söz edilemez. Bu bilgiler ışığında; dava konusu olan araç infaz sırasında bulunmasa da; İİK.nun 24/4. maddesinin uygulama imkanı vardır. O halde kararın infazının güçlüğünden bahsedilemez. Tüketicinin talebine saygı gösterilmeli ve yasanın tüketiciye tanıdığı seçimlik hakların kullanılmasına engel olunmamalıdır. Bu nedenle dava konusu olan aracın yenisi ile değiştirilmesine karar vermek gerekmiştir. Dava konusu olan araç; 20.6.1997 tarihinde satın alınmıştır. Bozma ilamında, davacının aracı kullanmakta edindiği yararın da gözetilmesi gerektiği belirtilmektedir. 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı Yasada kullanım bedelinin düşüleceğine dair her hangi bir hüküm yoktur. Kaldı ki aracı satın alan kişi de bu araç nedeniyle bedel ödemiştir, davacı aracı kullanmış, karşı taraf da ödenen bedeli kullanmıştır. Bu nedenlerle aracın kullanım bedelinin mahsubu yasanın özü ve ruhuna aykırı olur." Gerekçesiyle önceki kararında direnerek davanın kabulü ile dava konusu olan c 1997 model Porche marka 911 turbo tipindeki aracın aynı model ve nitelikte "0" km. yeni bir araç ile değiştirilmesine, davacıda bulunan aracın davalı tarafından geri alınmasına, .. karar vermiştir. Hükmü, davalı vekili temyize getirmektedir. E- Gerekçe: Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 4. ve 13. maddelerine dayalı, ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi, istemine ilişkindir. Dava konusu olan araç; c 1997 model Porche marka 911 Turbo tipinde olup, 20.6.1997 tarihinde dava dışı Süleyman K. tarafından satın alınmış, 4.7.1997 tarihinde ise aracı davacı Yalçın S. satın almıştır. Dava 5.4.2001 tarihinde açılmıştır. Aracın satın alındığından itibaren tamirine karşın tekrarlanan üretim hatasının bulunduğu yapılan bilirkişi incelemesi ve dosyadaki belgelerle tespit edilmiş; mahkemenin davaya konu aracın hatalı üretim nedeniyle ayıplı olduğu ve davalıların bu ayıptan sorumlu oldukları yönündeki kabulü Özel Dairece de uygun bulunup, bozma kapsamı dışında tutularak uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 1997 model ayıplı aracın "0' km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine ilişkin hükmün infazının HUMK.nun 388. maddesi karşısında olanaklı ve yasaya uygun olup olmadığı; açıkça ayıplı malın yenisiyle değiştirilmesi talebi olmasına karşın bedeline hükmedilip, hükmedilemeyeceği ve davacının kullanımdan kaynaklanan yararının, araç bedelinden düşülmesine yasal olanak bulunup bulunmadığı, noktalarında toplanmaktadır. Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik "Ayıplı mal" başlıklı 4. maddesinde; "Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir. Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir. İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz." Denilmekte; Aynı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik "Garanti Belgesi" başlıklı 13. maddesinde ise; "İmalatçı veya ithalatçılar ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için Bakanlıkça onaylı garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Mala ilişkin faturanın tarih ve sayısını içeren garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye aittir. Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlar ve asgari iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir. Satıcı; garanti belgesi kapsamındaki malların, garanti süresi içerisinde arızalanması halinde malı işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamir ile yükümlüdür. Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4 üncü maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Tüketicinin malı kullanım kılavuzunda yer alan hususlara aykırı kullanmasından kaynaklanan arızalar, iki ve üçüncü fıkra hükümleri kapsamı dışındadır. Bakanlık, hangi sanayi mallarının garanti belgesi ile satılmak zorunda bulunduğunu ve bu malların arızalarının tamiri için gereken azami süreleri Türk Standartları Enstitüsünün görüşünü alarak tespit ve ilanla görevlidir." Hükmü yer almaktadır. Görüldüğü üzere; ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir. Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercihine konu bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayii, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Ayrıca 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14/a maddesine göre; "Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın; a- Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının altıdan fazla olması unsurlarının yanı sıra, bu arızaların maldan yararlanmamayı sürekli kılması durumlarında tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi talep edebilir. Satıcı, tüketicinin bu Yönetmeliğin 13 ve 14. maddelerinde belirlenen taleplerini reddedemez. Tüketicinin bu taleplerine karşı satıcı, bayii, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur." Bu hükümlerden çıkarılacak sonuca gelince: Tüketici onarım hakkını kullanmasına karşın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13. maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde belirtilen şartların oluşması halinde, aynı Kanunun 4. maddesinde sayılan diğer seçimlik haklarından birini kullanabilecektir. Şu halde tüketici, doğrudan ücretsiz değiştirme hakkını kullanabilir. Zira, burada seçimlik hakkın kullanılmasından sonra değiştirilemeyeceği kuralının yasal bir istisnası söz konusudur. Somut olayda; aracın imalat hatalı olduğu, çok sayıda tamir işlemine karşın arızanın giderilemediği bilirkişi raporları ile tespit edilmiş; mahkeme bu olguyu kabul etmiş; özel dairece de bu olgu bozmaya konu edilmemiştir. Dolayısıyla açıklanan yasal şartların varlığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sorun imalat hatalı 1997 model araçla ilgili olarak davacı yanın isteminin ne şekilde hükme bağlanması gerektiği üzerinde düğümlenmiştir. Tüketici dava dilekçesinde, malın yenisi ile değiştirilmesi olmazsa bedelinin tahsilini istemişse de sonraki celselerde sadece malın yenisi ile değiştirilmesi isteminde bulunmuştur. Mahkemece bu istem nazara alınarak, aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiştir. Bu karar, yukarıda ayrıntısı açıklanan yasal düzenlemelere uygundur. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 381-388 maddelerine aykırı bir hükmün varlığından da söz etmek olanaklı değildir. Aracın modelinin eski olması, yasal seçimlik haklarından birini kullanan davacının bu isteminin karşılanmamasına neden olarak gösterilemez. Kanun ve yönetmelik tüketici tercihini ön planda tutmakta; değiştirme hakkının kullanılması durumunda bu hakkın yerine getirilmesini sınırlayan herhangi bir hüküm getirmemektedir. Diğer taraftan, infaz aşamasında hükme konu malın bulunamaması halinde, İcra ve İflas Kanunu'nun 24. maddesinin uygulanma olanağının varlığı da unutulmamalıdır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 4949 sayılı yasayla değişik 24/4. maddesinde; "cc Menkul malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde İcra Müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunur" hükmü yer almaktadır. Bu açık hükmün varlığı karşısında, kararın infazının güçlüğünden de söz edilemez. Ayrıca, gerek 4077 sayılı Kanunun ilk şeklinde gerekse 4822 sayılı Kanunla değişik halinde kullanım bedelinin düşülmesine yönelik bir hükme de yer verilmemiştir. Sonuçta; yukarıda ayrıntısı açıklanan tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle belirlenen olgular ile içerikleri irdelenen yasal düzenlemelere göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı (1.012.50 YTL) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 22.06.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi. Kaynak : Corpus Arşiv |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Ayıplı Mal -Ayıplı Otomobil- Konusunda Emsal Bir Hukuk Genel Kurulu Kararı | Av. Levent Kıray | Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu | 16 | 13-08-2012 08:55 |
ayıplı araç satışı | law in law | Meslektaşların Soruları | 1 | 08-11-2008 21:04 |
ayıplı mal cevabi ihtarname | ayranci | Meslektaşların Soruları | 2 | 19-06-2008 14:47 |
ihtarname | ismail kaynar | Meslektaşların Soruları | 5 | 01-09-2006 14:05 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |