|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
08-07-2008, 17:31 | #1 |
|
Ticaret mahkemesinde faiz sorunu
Kasko şirketine hırsızlık netıcesı aracın bedelının ödenmemesi nedenıyle açtığımız davada dava dilekçemde ihbar tarıhınden itibaren .... ytl nin "ticari temerrüt faizi" ile tahsilini dava etmiştim.Bugun dosya karara çıktı ve Ticaret Mah.sayın heyet "ticari temerrüt faizi" talebimi yasal faiz olarak nıteledi ve yasal faize hükmetti.Karar okunurken itiraz ettim ama başkan bana " aracı çalınan normal şahsı ticari iş değil gıbı bişeyler soyledı...aynı zamanda talebimin yasal faiz anlamına geldıgını söyledı....Bilirkişi bile raporunda davacı talebi gereği tazminata .... tarihten itibaren ticari reeskont faizi işletilmeli demiş...
1-ticari temerrüt faiz yasal faizmidir? 2-Kasko şirketıne karşı açılan bu davada (hırsızlık netıcesi araç bedelinin tazmini) sizce ticari faiz (avans faizi)işletilmez mi? örnek karar bulamadım? |
08-07-2008, 20:08 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
Sigorta şirketi tacirdir. Taraflar arasındaki ilişki haksız eylemden değil TTK düzenlen kasko sigortası sözleşmesinden doğmaktadır. TTK.nun 3ncü maddesine göre, Ticaret Kanununda düzenlenen konularla bir ticarethane veya fabrika, yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işlerin ticari işlerden sayıldığı, keza kanunun 21/son maddesi gereğince "taraflardan yalnız biri için ticari iş mahiyetinde olan mukavelelerin kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğer taraf için de ticari iş niteliğini taşıdığı tartışmasızdır.
Şu hale göre olayda ticari işlerde uygulanan temerrüt faizi uygulanacaktır. Bu faize kısaca ticari temerrüt faizi de denilebilir. Alıntıdaki yazı bu konuları açıklamaktadır. Aşağıdaki kararda benzer olayda reeskont faizine hükmedileceği yazılıdır. Reeskont faizi şimdiki ticari temerrüt faizinin 4489 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki adıdır. Sonuç olarak olayda yasal faiz değil ticari işlerde uygulanan temerrüt faizi uygulanmalıydı. Diye düşünüyorum. Saygılarımla.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2001/8663 K. 2002/679 T. 31.1.2002 DAVA : Taraflar arasında görülen davada Kadıköy Asliye 1.Ticaret Mahkemesince verilen 28.6.2001 tarih ve 1999/807-2001/814 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 29.1.2002 günde taraf avukatları tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dava dosyası için Tetkik Hakimi Yaşar Arslan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ait otomobil tamir ve bakım atölyesinin üçüncü kişilerce bırakılan araçlar da dahil olmak üzere hırsızlık rizikolarına karşı davalıya sigorta ettirildiğini, poliçe süresi içerisinde bakım ve onarım için bırakılan bir aracın çalınmasından dolayı aracın kasko sigortacısının rücuu üzerine (6.300.000.000) liranın ödendiğini ileri sürerek, anılan meblağın reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilince sağlanan işyeri sigortasının üçüncü kişilere karşı verilmiş mali sorumluluk sigortası olmadığını ve rizikonun sigorta güvencesi dışında kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, sunulan ve toplanan kanıtlar ile bilirkişi raporuna dayanılarak, taraflar arasındaki sigorta sözleşmesi ile davacı sigorta ettirenin üçüncü kişilere olan sorumluluğunun da sigorta güvencesine alındığı, zarar tutarının uyuşmazlık konusu olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile (6.300.000.000) liranın dava tarihinden itibaren değişen oranlardaki reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, davacı vekili duruşmaya gelmediğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, aşağıda yazılı bakiye 255.150.000 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 31.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
08-07-2008, 21:44 | #3 |
|
Syn kocabaş cevap mukemmel cok saolun ama maalesef ticaret mahkemesi başaknına kalabalık salonun içinde 2 kere sordum hemde yüksek sesle talebımdeki ticari temerrüt faizi talebim yasal faiz midir diye cevap 2 kerede EVET oldu.şaştım kaldım.oysa ki bilirkişi bile davada ticari temerrüt reeskont faizi uygulunmalı demişti.Olaya uyan tam bir karar bulursam temyiz edeceğim zira arada maddi olarak çok fark var..saygılar ..örnek kararlarınızı beklıyorum..
|
09-07-2008, 11:43 | #4 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
İlk kararı haklı bulmakla beraber farklı yargıya hükmeden bir diğer kararı da ekliyorum.
|
09-07-2008, 15:36 | #5 |
|
Üstat davanız İst.6 ATM de miydi?
Eğer doğru ise dünkü duruşmada dinleyiciler arasında bende vardım. Ancak orda heyetin size ifade etmek istediği durum dava dilekçesinde talep edilen faiz temrrüt faizidir. Eğer talebiniz açıkça avans faizi olarak belirtilmemişse talep edilen temerrüt faizi yasal faiz olarak değerlendirilir dedi. sizin talebiniz temerrüt faizi, onun oranınıda yasal fazi olarak veriyoruz dedi. Bu konuda hatırladığım bir kaç yargıtay kararında açıkça temerrüt faizinin oranını yani reskont yada avans faizi olduğunu beyan etmenizi istiyor. sadece temerrüt faizi istiyorum talebi yetersizdir diyor. İyi çalışmalar. |
09-07-2008, 20:09 | #6 |
|
Ben ticari temerrüt faizi talep etmişim dilekçemde meslektaşım bu ne anlama gelir en üstte sayın kocabaşın yazdığı makalede de herşey açık....ticari temerrüt faizi avans faizi anlamına gelir.Haksızlık bence....!!bana hakim oran yaz dıyor dılekçede ...faizi oran şeklinde belirtirsek kendımızı sınırlamış olmazmıyız?
|
09-07-2008, 20:25 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın sailor1981, Dava dilekçesinde 'ticari temerrüt faizi' mi yoksa 'temerrüt faizi' mi istediniz? |
09-07-2008, 20:50 | #8 |
|
Syn ergin bu konuya sizin netlik kazandıracağınıza eminim ve cevabım "ticari temerrüt faizi"
|
09-07-2008, 21:24 | #9 |
|
T.C.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2004/2192 K. 2004/3206 T. 29.3.2004 • TİCARİ FAİZ ORANI ( Avans Faizi Oranını ifade Etmesi - Bankanın Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak Talebi - Usuli Müktesep Hak ) • AVANS FAİZİ ORANI ( Ticari Faiz Oranının Tesbiti - Bankanın Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak Talebi ) • BANKANIN KREDİ SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN ALACAK TALEBİ ( Sözleşmedeki Ticari Faiz İbaresinin Avans Faizi Oranını İfade Etmesi - Mahkemece Usuli Müktesep Hakkın İhlal Edilemeyeceği ) • KREDİ SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN ALACAK TALEBİ ( Sözleşmedeki Ticari Faiz İbaresinin Avans Faizi Oranını İfade Etmesi - Mahkemece Usuli Müktesep Hakkın İhlal Edilemeyeceği ) • USULİ MÜKTESEP HAKKIN İHLALİ ( Kredi Sözleşmesinde Yer Alan Ticari Temerrüt Faizi İbaresinin 3095 Sayılı Kanundaki Avans Faizi Oranını İfade Etmesi ) 3095/m.1/1,2/2 ÖZET : Dava, banka kredi sözleşmesinden doğan alacak istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dilekçesinde, alacağının sözleşmede kabul edilen ticari temerrüt faizi ile tahsilini istemiş olup, mahkemece ilk kararda ticari faize hükmedilmiştir. Mahkemenin bu hükmü davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce bozularak, hükmedilen temerrüt faizinin 3095 Sayılı Kanuna uygun temerrüt faizi olduğu belirtilmiş ve bu konuda davalı yararına usuli müktesep hak meydana gelmiştir. Ticari faiz tabiri, Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda değişiklik yapılmadan önce 3095 SK'nın 1/1. maddesine göre belirlenecek yasal faiz oranını ifade etmekteydi. Değişikliğin yürürlüğe girdiği 1.1.2000 tarihinden sonra ise 3095 Sayılı Kanunun 2/2. maddesinde açıklanan avans faiz oranını ifade etmektedir. Mahkemece usuli müktesep hak ihlal edilerek % 138 faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. DAVA : Taraflar arasında görülen davada Hatay Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 23.09.2002 tarih ve 2002/258-487 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı A.B. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için tetkik hakimi G.G. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete kullandırılan taşıt kredisi nedeniyle alacaklı olduğunu, diğer davalının ise C. Ltd. Şti. ile birlikte imzaladığı genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu ileri sürerek, genel kredi sözleşmesi nedeniyle 800.000.000.- Liranın 04.07.1994 tarihinden itibaren sözleşmede kabul edilen ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı A.B. vekili, davanın reddini talep etmiştir. Davalı şirket, davaya yanıt vermemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar Dairemizin 18.02.2002 tarih 2001/9071 Esas 2002/1336 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davanın kabulü ile 800.000.000.- Liranın dava tarihinden itibaren % 138 temerrüt faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı A.B. vekili temyiz etmiştir. Dava, banka kredi sözleşmesinden doğan alacak istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dilekçesinde, alacağının sözleşmede kabul edilen ticari temerrüt faizi ile tahsilini istemiş olup, mahkemece ilk kararda ticari faize hükmedilmiştir. Mahkemenin bu hükmü davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce bozularak, hükmedilen temerrüt faizinin 3095 Sayılı Kanuna uygun temerrüt faizi olduğu belirtilmiş ve bu konuda davalı yararına usuli müktesep hak meydana gelmiştir. Bozma ilamımızda da açıklandığı üzere, ticari faiz tabiri, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 4489 Sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 01.01.2000 tarihine kadar 3095 Sayılı Kanun'un 1/1. maddesi hükmüne göre belirlenecek olan yasal faiz oranını ifade edip, değişikliğin yürürlüğe girdiği tarih olan 01.01.2000 tarihinden itibaren de 4489 SK'nun değiştirmiş olduğu 3095 Sayılı Kanunun 2/2. maddesinde açıklanan avans faiz oranını ifade etmekte olmasına göre davalı yararına oluşan müktesep hakkın ihlal edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 29.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. yarx |
09-07-2008, 21:42 | #10 |
|
Syn Kocabaş çok saolun..bu karar beni haklı çıkarıyor.
Ticari temerrrüt faizi tabirinin avans faizi olarak anlaşılması gerektiği kararla doğrulandı.Tek tereddütüm davacının tacir olmamasının ticari faize hükmedilmesine engel olup olmayacağı...temyiz edeceğim.. Bu arada syn av.ahmetçiçtçi umarım şimdi bana hak vermıişsinizdir. |
10-07-2008, 09:33 | #11 |
|
Sayın meslektaşım ekte yer alan kararlar umarım işinize yarar. Yine tekrarlıyorum talebinizde açıkça reeskont faizi yada avans faizi olarak açıkça talep edilmedikçe temerrüt faiz talebiniz yasal faiz olarak anlaşılacaktır. Ancak benim görüşüm da sizinle aynı yönde. Tarafların tacir olması durumunda talep edilen faiz her zaman reeskont olmuştur. Bu tür kasko davalarında taraflardan biri olan Sigorta şirketi her zaman A.Ş olduğuna göre sizin talebinizde bu yönde değerlendirilmesi gerekir di.Ancak ben orada heyettin size söylemiş olduğu şeyleri aktarmak istedim.Heyet ısrarla sizin talebiniz temerrüt faizi değil mi? dedi. Bizde temerrüt faizini verdik, o da yasal faizdir dedi. Tekrar ediyorum size katılıyorum Kolay gelsin.T.C.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2006/1462 K. 2007/5422 T. 5.4.2007 • KASKO SİGORTA POLİÇELİ ARAÇ ( Araçta Çıkan Kavga Sonucu Sürücünün Aniden Frene Basarak Bariyerlere Çarptığı - Sürücünün Alkol Raporu Alma Girişiminin Resmi Yazı Olmaması Nedeniyle Reddedildiği Gerekçesiyle Davanın Kısmen Kabulünde İsabetsizlik Olmadığı ) • ALKOL RAPORU ( Araçta Çıkan Kavga Sonucu Sürücünün Aniden Frene Basarak Bariyerlere Çarptığı - Sürücünün Alkol Raporu Alma Girişiminin Resmi Yazı Olmaması Nedeniyle Reddedildiği Gerekçesiyle Davanın Kısmen Kabulünde İsabetsizlik Olmadığı ) • TRAFİK KAZASI NEDENİYLE ARAÇ HASARLANMASI ( Araçta Çıkan Kavga Sonucu Sürücünün Aniden Frene Basarak Bariyerlere Çarptığı - Sürücünün Alkol Raporu Alma Girişiminin Resmi Yazı Olmaması Nedeniyle Reddedildiği Gerekçesiyle Davanın Kısmen Kabulünde İsabetsizlik Olmadığı ) 2918/m.48 ÖZET : Mahkemece, araçta çıkan kavga sonucu sürücünün aniden frene basarak bariyerlere çarptığı, şikayet bulunmaması nedeniyle Jandarma ekiplerinin tahkikatı sona erdirdiği, bu nedenle alkol raporu alınmadığı, kaza tespit tutanağı tutulmadığı, sürücünün alkol raporu alma girişiminin resmi yazı olmaması nedeniyle reddedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulünde isabetsizlik yoktur. DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 2.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 12.10.2005 tarih ve 2004/572-2005/494 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deyiş Cesur tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirkete ait aracın davacıya kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğu sırada trafik kazası sonucu hasara uğradığını, hasar bedelinin haklı bir neden olmaksızın ödenmediğini ileri sürerek, şimdilik 5.100.00 YTL.nin 20.03.2004 tarihinden itibaren avans faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkiline sigortalı araçta meydana gelen hasar ile ilgili evrakların ibraz edilmediğini, bu nedenle sürücünün ehliyeti bulunup bulunmadığı yada alkolün etkisi altında kazaya neden olup olmadığının bilinemeyeceğini, faiz oranı ve başlangıcının fahiş talep edildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, araçta çıkan kavga sonucu sürücünün aniden frene basarak bariyerlere çarptığı, şikayet bulunmaması nedeniyle Jandarma ekiplerinin tahkikatı sona erdirdiği, bu nedenle alkol raporu alınmadığı, kaza tespit tutanağı tutulmadığı, sürücünün alkol raporu alma girişiminin resmi yazı olmaması nedeniyle reddedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 5.100.00 YTL.nin 09.05.2004 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 203.70 YTL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 05.04.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. yarx T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2004/7576 K. 2004/7669 T. 9.7.2004 • KASKO RÜCU DAVASI ( Yasal Faizin Reeskont Faizi Oranında Uygulanması ) • YASAL FAİZİN REESKONT FAİZİ ORANINDA UYGULANMASI ( Kasko Rücu Davası ) • FAİZ ORANI ( Kasko Rücu Davasında - Reeskont Faizi İbaresinden Yasal Faiz Anlaşılması Gereği ) 3095/m.1 ÖZET : Dava, TTK'nın 1301. maddesine göre açılmış rücu davasıdır. 01.01.2000 tarihinde yürürlüğe giren 3095 SK'nın değişik 1. maddesine göre reeskont faizinden yasal faiz anlaşılması gerektiğinden yerinde görülmeyen tashihi karar talebinin reddi gerekir. DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 22.10.2002 gün ve 2002/151 - 2002/661 sayılı kararı onayan dairenin 04.03.2004 gün ve 2003n647 - 2004/2118 sayılı kararı aleyhinde davalılardan C.O. ve C.ç. vekilleri tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Davacı vekilinin, TTK'nun 1301'inci maddesi hükmüne dayalı olarak davalı taraf aleyhine açtığı rücu davası sonucunda davanın kabulüne dair verilen karar, davalılar C.O. ve C.Ç vekili tarafından temyiz edilmiş olup, karar dairemizce onanmıştır. Bu defa davalı C.O. ve C.Ç. vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip YARGITAY ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve 01.01.2000 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 3095 Sayılı Kanun'un değişik 1'inci maddesine göre, reeskont oranında faizden yasal faizin anlaşılması gerektiğinden, davalılar C.O. ve C.Ç. vekillerinin yerinde görülmeyen karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, alınması gereken 20.600.000.- Lira karar düzeltme harcı peşin ödenmiş olduğundan yeniden alınmasına yer olmadığına, 3506 Sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK'nun 442/3. madde hükmü uyarınca, takdiren 111.405.000.Lira para cezasının kararın düzeltilmesini isteyenden alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine, 09.07.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. yarx T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2004/619 K. 2004/10471 T. 28.10.2004 • ALACAK DAVASI ( Davalı Tarafından Kasko Poliçesi ile Sigortalanan Davacıya Ait Araçta Meydana Gelen Hasar Bedelinin Tahsili Talebi ) • YARGILAMANIN AÇIKLIĞI İLKESİ ( Anayasal Bir İlke Olması-Bu İlke Gereğince Hükmün Açık-Anlaşılır-Şüpheye Yer Vermeyecek Şekilde-İnfazı Kabil Kurulması ve Gerekçeli Kararın Kısa Karara Uygun Olmasının Gerekmesi ) • HÜKÜM ( Yargılamanın Açıklığı İlkesi Gereğince Hükmün Açık-Anlaşılır Şüpheye Yer Vermeyecek Şekilde-İnfazı Kabil Kurulması ve Gerekçeli Kararın Kısa Karara Uygun Olması ) • KISA KARAR İLE GEREKÇELİ KARARIN BİRBİRİNE UYGUN OLMAMASI ( Bunun Mutlak Bozma Sebebi Olması-Kısa Kararda Alacağın Reeskont Faiziyle Birlikte Tahsiline Karar Verilmesine Rağmen Gerekçeli Kararda Faizin Başlangıç Tarihinin ve Niteliğinin Değiştirilememesi ) 1086/m.382 ÖZET : Somut olayda mahkemece kısa kararda, hüküm altına alınan miktarın 04.09.2003 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararda hüküm altına alınan miktarın "temerrüt tarihi olan 14.09.1998 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline" şeklinde karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında faizin başlangıç tarihi hususunda çelişki yaratıldığı gibi, kısa kararda "reeskont faiziyle tahsile" karar verilmişken, gerekçeli kararda faiz hakkında açık bir karar verilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir. DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir Asliye 2.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 09.10.2003 tarih ve 1999/63-2003/783 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Pınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko poliçesi ile sigortalı olduğu dönemde meydana gelen kaza sonucu hasarlanmasına rağmen davalı şirketin ödemede bulunmadığını ileri sürerek, 4.500.000.000.-TL hasar bedelinin 10.09.1998 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, hasarın ehliyetsiz sürücünün kullanımı sırasında meydana geldiğini, hasarın sigorta teminatı dışında kaldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabulü ile 3.595.000.000.-TL.sının temerrüt tarihi olan 14.09.1998 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava, davalıya kasko poliçesi ile sigortalı araçta oluşan hasar bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. HUMK.nun 382 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, hükmün açık, anlaşılır, şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karar uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Hatta, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir. Somut olayda mahkemece kısa kararda, hüküm altına alınan miktarın 04.09.2003 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararda hüküm altına alınan miktarın "temerrüt tarihi olan 14.09.1998 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline" şeklinde karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında faizin başlangıç tarihi hususunda çelişki yaratıldığı gibi, kısa kararda "reeskont faiziyle tahsile" karar verilmişken, gerekçeli kararda faiz hakkında açık bir karar verilmemiştir. Buna göre, mahkemece tefhim edilen kısa karar ile tebliğ edilen gerekçeli kararın birbiriyle çelişkili olduğu ve bu çelişkinin tavzih yoluyla düzeltilmesinin de yasal olarak mümkün bulunmadığının anlaşılmasına göre, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre de, davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 28.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. yarx T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2004/570 K. 2004/9618 T. 11.10.2004 • RÜCUEN TAZMİNAT DAVASI ( Sigortacı Tarafından Halefiyet İlkesine Göre Açılan Rücu Davası - Üçüncü Şahıslara Rücu Tarihi Sigorta Ettirene Ödeme Yapılan Tarih Olduğu ) • KASKO SİGORTASI ( Rücuen Tazminat Davası - Sigortacının Sigorta Bedelini Ödedikten Sonra Sigorta Ettirenin Yerine Geçmesi ) • TEMERRÜT FAİZİ ( Halefiyet İlkesi - Sigortacının Sigorta Ettirenin İsteyebileceği Oranda Temerrüt Faizi İsteyebileceği/Ticari Faiz ) • HALEFİYET İLKESİ ( Rücuen Tazminat Davası - Sigortacının Sigorta Bedelini Ödedikten Sonra Sigorta Ettirenin Yerine Geçmesi ) 6762/m.1301 ÖZET :1- Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Rücuen tazminat davasında davacı sigortacının halefi olduğu sigortalısının aracı ticari araç olduğu gibi, davalı tarafın aracı dahi ticari araçtır. Bu durumda asıl zarar görenin isteyebileceği ticari temerrüt faizini onun halefi sıfatıyla hareket eden davacı sigortacı da isteyebilecektir. Dava dilekçesiyle, TC.Merkez Bankası'nca kısa vadeli kredilere uygulanan avans faizi türünden temerrüt faizi talep edildiğine göre, mahkemece bu yöne ilişkin talebin de kabulü gerekir. 2- Sigortacının 3. şahıslara rücu edebilme tarihi, sigorta ettirene ödeme yaptığı tarihtir. Kanundan kaynaklanan bu temerrüt hali için ayrıca bir ihtara gerek yoktur. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi talebinin de kabulüne karar verilmek gerekir. DAVA : Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 17.10.2003 tarih ve 2003/113-2003/341 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı sigortacının, TTK.nun 1301 nci maddesi hükmüne dayalı olarak davalı taraf aleyhine açtığı rücu davası sonucunda, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair tesis edilen hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Sigortacı tarafından halefiyet ilkesine dayalı olarak açılan rücu davalarında uygulanacak temerrüt faizi oranı, halefiyet ilkesi çerçevesinde saptanmalıdır. Diğer bir deyişle, bu dava sigorta ettiren tarafından açılsa idi o dava sebebiyle hangi oranda temerrüt faizi istenebilecek ise bu davada da aynı oranda temerrüt faizi istenebilecektir. Somut olayda davacı sigortacının halefi olduğu sigortalısının aracı ticari araç olduğu gibi, davalı tarafın aracı dahi ticari araçtır. Bu durumda asıl zarar görenin isteyebileceği ticari temerrüt faizini onun halefi sıfatıyla hareket eden davacı sigortacı da isteyebilecektir. Dava dilekçesiyle, TC.Merkez Bankası'nca kısa vadeli kredilere uygulanan avans faizi türünden temerrüt faizi talep edildiğine göre, mahkemece bu yöne ilişkin talebin de kabulü gerekirken, yazılı gerekçelerle yasal faiz uygulanması doğru olmamıştır. 2-TTK.nun 1301. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve daha hakkı tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu nedenle sigortacının 3. şahıslara rücu edebilme tarihi, sigorta ettirene ödeme yaptığı tarihtir. Kanundan kaynaklanan bu temerrüt hali için ayrıca bir ihtara gerek yoktur. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi talebinin de kabulüne karar verilmek gerekirken yazılı gerekçelerle dava tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı sigortacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. yarx |
10-07-2008, 15:22 | #12 |
|
Satyn ahmetçiftçi temerrüt faizi 2 ye ayrılmakta
1- Adi temerrüt faizi 2- Ticari temerrüt faizi benim dava dilekçemdede 2 nolu faiz talepe edilmiştir.Sunduğunuz 2.karar aleyhimize gibi gözüksede ticari temerrüt faizi kelimesinin avansa faizi anlaşılması gerektiğine dair de yargıtay kararları vardır. Kasko ve hırsızlık olayı ile alakalı bire bir karar bulamadım.arıyorum.saygılar.. |
16-07-2008, 18:29 | #13 |
|
Y A R G I T A Y Onbirinci Hukuk Dairesi E. 1994/2242 K. 1994/7490 T. 10.11.1994 Taraflar arasındaki davadan dolayı, (B....... Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi) nce verilen 24.11.1993 tarih ve 1165-1040 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü: Davacı vekili, müvekkili şirkete kasko poliçesiyle sigortalı bulunan araca davalı tarafa ait aracın çarpması sonucu meydana gelen hasar nedeniyle sigortalıya tazminat ödendiğini ileri sürerek (7.440.920) TL.'nın reeskont faiziyle birlikte rücuan davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir. Mahkeme; toplanan delillere göre müracaata bırakılan davalı O..... hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına diğer davalı hakkındaki davanın ise kısmen kabulü ile (3.904.481) TL. tazminatın 27.3.1992 tarihinden itibaren %30 kanuni faiziyle birlikte davalı ...... Tekstil A.Ş.'den tahsiline karar vermiştir. Hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve olayda davacı sigorta şirketine kasko sigortalı hususi araç ile davalı şirkete ait araç çarpışmış ve olayda davalı sürücünün 5/8, davacı özel araç sürücüsünün 3/2 oranında kusurlu oldukları tesbit edilmiştir. Taraflardan sigorta şirketi, asıl taraf olan hususi aracın halefidir. Bilindiği gibi sigorta ilişkisinde sigortacı, sigorta ettirenin halefi olup ancak asilin sahip olabileceği hak ve yetkilere sahip olur. Sigorta şirketinin tacir vasfının olması hususi aracın tacir olmaması vasfını kaldırarak onun sahip olamayacağı yetkileri kullanmasına olanak vermez. TTK.nun 3. maddesi uyarınca; "Ticari iş, TTK.da düzenlenen hususlarla, bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi kısaca bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işlerdir" diye tarif edilmiştir. Yasaya göre TTK.da düzenlenen tüm hususlar ticari iştir. Buna göre TTK.da düzenlenen aslında bir haksız fiil olan Haksız Rekabet (md. 56) ve Çatma (md. 1216 vd.), Ticaret Kanununda düzenlendiği için ticari iştir. Tatbikatta tartışma konusu olan husus bu maddede yazılı "Ticari işletmeyle ilgili diğer bütün muamele, fiil ve işler"in kapsamı ne olacaktır? Öğretide bu konuya geniş yer vermiştir. "TTK. 21/f-1'e göre, (bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır). Tacirin borçları (muamele, fiil ve işler) ticari işletmesiyle ilgili ve dolayısıyla ticari iş sayılır. Bu karine iki halde bertaraf edilebilir: a) Halin icabının muamele, fiil veya işin ticari iş sayılmasına müsait bulunmaması b) Muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığının hakiki şahıs olan tacir tarafından diğer tarafa açıkça bildirilmesi. Sadece bir taraf için "ticari sayılan iş mukaveleyle ilgili değilse" bu iş, karşı taraf bakımından adi iş sayılır. Örneğin, (A.Ş.)'nin mağazasına tacir olmayan bir şahıs otomobiliyle zarar vermişse fail bakımından bu işin ticari sayılmasına imkan yoktur. Çünkü taraflar arasında mukavele bahis konusu değildir. "... Haksız Rekabet ve Çatma dışında kalan her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması lazımdır. Örneğin, (A)'nın ticari işletmesine ait kamyon, (B)'nin ticari işletmesine ait bir başka kamyonla çarpışmış ise" (Prof. Dr. Yaşar Karayalçın-Ticari İşletme, 1968, sh: 145 ve 257). "TTK.nun 21/II. maddesine göre, taraflardan yalnız biri için ticari nitelikte olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır. .. TTK.nun 21/II. maddesinin uygulanabilmesi için ön koşul, taraflar arasındaki ilişkinin bir sözleşmeden kaynaklanmış olmasıdır. Dolayısıyla, taraflar arasındaki ilişki bir haksız fiilden ya da sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanıyorsa, bu hükmün uygulanabilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda, bir taşımacılık işletmesine ait kamyonun yoldan geçen yayaya çarpması halinde zarar gören bakımından iş, adi nitelikte olmakta devam eder." ... "Haksız fiiller dolayısıyla ödenecek temerrüt faizinin her zaman reeskont oranı üzerinden hesaplanmasının uygun olup olmayacağında kuşkuya düşülebilir. Örneğin ticari işletmeye ait bir kamyonun esnaf düzeyindeki bir kişinin işyerine çarparak zarar vermesi halinde hükmolunan tazminatı geç ödeyen tacirden talep edilebilecek temerrüt faizini, reeskont üzerinden hesaplamak isabetli olur mu? Bu halde temerrüt faizinin reeskont oranı üzerinden hesaplanması, TTK. 21/II'de yer alan bir taraf için ticari sayılan iş, sözleşmeden kaynaklanıyorsa, diğer taraf içinde ticari sayılır yolundaki hükmün bir anlamı kalmamasına neden olacaktır" (Prof. Sabih Arkan-Ticari İşletme Hukuku, 1993, sh: 60 ve 72). "TTK.nun 21/II. maddesi sözleşmelere ilişkin olup haksız fiilleri kapsamaz. Örneğin, tacir olmayan bir kişi otomobili ile kusurlu olarak bir ticari işletmeye zarar verse taraflar arasında sözleşme olmadığından ticari iş sayılmaz" (Prof. Dr. Fehiman Tekil, Ticari İşletme, İst. 1990, sh: 70) Alman Hukukunda sadece her iki taraf için ticari sayılan işlerde yıllık %5 üzerinden (reeskont), adi işlerde %4 temerrüt faizi istenebileceği öngörülmüştür (ATK 352 md). İsviçre BK. 104/III'e göre, yüzde beşten fazla olan banka iskontosuna göre temerrüt faizi ödenmesi sadece tacirler arasında söz konusu olabileceği kabul edilmiştir. Türk Hukukundaki düzenlemeye gelince, son kez çıkarılan 3095 sayılı Yasanın 2/3 madde, fıkrasında "Arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizi, T.C Merkez Bankası'nın kısa vadeli krediler için öngördüğü, reeskont faiz oranına göre istenebileceği" belirtilmiştir. Yasakoyucu bu düzenleme ile de reeskont faizinin yürütülebilmesi için, sözleşme olmasa bile yanlar arasındaki işin, ticari iş olmasını ölçü olarak aldığı anlaşılmaktadır. Dairemiz bazı emsal kararlarında, haksız fiillerde gerek mağdur gerek fail bakımından işin ticari iş niteliğinde olmasını kabul etmiştir. "Davalı kooperatif tacir olmadığı gibi kooperatif tarafından yapılan çevre düzenlenmesi sırasında TEK.'in yeraltı kablolarına zarar verilmesi işi de ticari iş sayılamıyacağından davacı TEK. yararına %30 yasal faiz yürütülmesi gerekir (Y. 11. HD. , 7.3.1994 gün, E:1993/5255-1994/1791) O halde, bugüne kadar yapıldığı gibi TTK. 3. maddedeki "fiil" ibaresinden hareketle lafzi bir yorumda, tüm haksız fiillerin ticari iş sayılması gerekeceği sonucuna varmak pek mümkün görülmemektedir. Türk Hukuku bakımından da Alman ve İsviçre Hukuklarında kabul edildiği gibi haksız fiillerden dolayı reeskont faizi yürütülmesi için bu haksız fiillerin Ticaret Kanununda düzenlenmesi, veya fiilin gerek mağdur gerek fail bakımından ticari iş niteliğinde olması gerekmektedir. S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacının bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), alınmadığı anlaşılan 60.000 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 14.10.1994 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY YAZISI Herhangi bir işin, "ticari iş" niteliğinde olup olmadığını çözümlemek için, TTK.nun 3 ve 21. maddelerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede, bir işin, haksız eylem veya sözleşme sayılıp sayılmayacağı üzerinde de durmak gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, "ticari iş" ile "ticari dava" kavramları ayrıdır. Her "ticari dava", "ticari iş" olduğu halde, her "ticari iş", "ticari dava" değildir. TTK.nun 3. maddesine göre, Türk Ticaret Kanununun düzenlediği hususlarla bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren tüm muamele, fiil ve işler, "ticari iş"lerdendir. TTK. nun 21/1. maddesine göre de, bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Şu kadar ki, gerçek kişi olan tacir, muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgisi olmadığını diğer tarafa açıkca bildirdiği veya muamele fiil veya işin ticari sayılmasına halin icabı müsait bulunmadığı takdirde, borç adi sayılır. Maddenin 2. fıkrasında da, taraflardan yalnız biri için "ticari iş" mahiyetinde olan mukaveleler, kanunda aksine hüküm olmadıkça diğeri için de "ticari iş" sayılır. Bu hükümlerden TTK.nun 3. maddesine göre, ticari işletmenin her türlü eylemi, yani sözleşme veya haksız eylemi kendisi yönünden ticaridir. Özellikle, ticari işletmenin haksız eylemi, bu ticari işletme bakımından "ticari iş"tir. Fakat, bu haksız eyleme maruz kalan diğer taraf tacir değilse, bu eylem ticari işletme için ticari ve fakat tacir olmayan diğer taraf için ticari değildir. Çünkü, TTK. nun 3. maddesi, sadece ticari işletme yönünden düzenleme getirmiştir. Ancak, TTK.nun 21/2. maddesinde ise, ticari işletmenin yaptığı sözleşmeler için daha özel bir düzenleme getirilmiştir. Ticari işletmenin yaptığı sözleşme kendisi için ticari olduğu gibi, TTK.nun 21/2. maddesi uyarınca diğer taraf için de ticaridir. Bu son düzenleme sadece sözleşme ilişkisi içindir. Haksız eylem için yasa koyucu TTK.nun 3. maddesinde tacir olmayanlar için bir düzenlemeye gerek duymamıştır. Sözgelimi, bir ticari işletmenin aracı, tacir sayılmayan üçüncü kişilere haksız eylem ika etmişse, bir fabrika çalışırken, bu fabrikada çıkan yangın, komşu mallarına zarar vermişse veya fabrika bacasından çıkan zehirli gazlar, etrafta bulunan ağaçlara yahut sebze ve meyve bahçesine veya ekinlere zarar vermişse, ticari işletmenin bu eylemleri "ticari iş" sayılır. Bu eylemde, zarar gören ve fakat tacir olmayan kişi ticari işletmeye her nasılsa bir zarar verse, bu eylem ticari değildir. Çünkü, TTK.nun 3. maddesi ticari işletmenin ika ettiği her türlü eylemden söz etmiştir. Aksine, tacir olmayan kişinin, ticari işletmeye verdiği zarar hususunun niteliği yasalarımızda düzenlenmemiştir (Yaşar Karayalçın, Ticaret Hukuku, I. Giriş-Ticari İşletme, Ankara 1968, Üçüncü Baskı, s. 145; Ali Bozer/Celal Göle, Bankacılar İçin Ticaret Hukuku Bilgisi, Ankara 1991, s. 36 vd.; Fehiman Tekil, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 1990. s. 68 ve 70; Aksi görüş için bkz. Sabih Arkan, Ticari işletme Hukuku, Ankara 1993, 60 ve 72; Oğuz İmregün, Ticaret Hukukunun Genel İlkeleri, İstanbul 1989, s. 27). Nitekim, Yargıtay uygulaması da bu doğrultudadır (Y. 11. HD. 4.5.1984 gün ve 2533/2619, bkz., Gönen Eriş, Açıklamalı-İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu, Ticari İşletme ve Şirketler, Ankara 1987, Cilt 1, s. 198 vd.; 5.5.1992 gün ve 6904/5898, Batider, 1991/2, s. 168). Yukarıdan beri açıklanan hususları özetlersek, şöyle bir sonuç ortaya çıkar. TTK.nun 3. maddesine göre ticari işletmenin her türlü eylemi ticaridir. Dava konusu alacak yönünden değerlendirme gerekirse, ticari işletmenin her türlü haksız eylemi, ticaridir. Tacir olmayan kişinin haksız eylemi bir ticari işletmeye karşı ika edilirse, bu eylem ticari değil, yani adi bir eylemdir. Sözleşme ilişkisinde ise, durum biraz değişiktir. Ticari işletmenin yaptığı sözleşme kendisi için ticaridir. Tacir Olmayan için de, bu eylem ticaridir (TTK.nun 21/2). Yasakoyucu, sözleşme ilişkisinde, tacir olan ve tacir olmayan yönünden getirdiği özel düzenlemede böyle bir tercih yapmıştır. Somut olaya gelince; davalı ticari işletme, tacir olmayan sigortalı araca bir trafik olayında zarar ika etmiştir. Davalı ticari işletmenin haksız eylem sonucu meydana getirdiği zarar eylemi, bir ticari iştir. Zarar gören araç sahibi, eğer kendisi dava açsa idi, davalı ticari işletmeden ticari işlerde uygulanan ticari faiz isteyebileceğine göre, buna halef olan davacı sigorta şirketi de, aynı oranda ticari faiz isteyebilir. Bu itibarla, davacı sigorta şirketi işbu davada, ticari işlerde uygulanan reeskont oranında faiz isteyebilir. Yukarıdan beri açıklanan nedenlerle, aksi görüşü benimseyen sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum. Gönen ERİŞ Üye |
06-07-2009, 08:50 | #14 |
|
Yargıtay temyiz talebimi kabul etti ve "DÜZLELTEREK ONAMA" kararı vererek alacağa ticari faiz uygulanması gerektiğine karar verdi..yardım eden herkese teşekkürler..
|
06-07-2009, 14:10 | #15 |
|
Sayın sailor1981, aynı durum benim de başıma geldi. Elinizdeki Yargıtay kararını bizlerle paylaşırsanız çok memnun olurum. Teşekkürler.
|
06-07-2009, 18:51 | #16 |
|
kararı buraya atabılecek bılgısyar duzenegım mevcut degıl..başka bır yolla ulaştırmaya çalışayım..saygılar
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi ve Faiz Sorunu | yağmur | Meslektaşların Soruları | 4 | 29-01-2014 12:04 |
Tüketici Mahkemesinde Bilirkişi Sorunu | av.knel | Meslektaşların Soruları | 4 | 19-09-2008 10:03 |
İptal edilen çekte faiz sorunu.. | Av.Murat Bölükbaş | Meslektaşların Soruları | 3 | 21-02-2008 21:41 |
ticaret mahkemesinde istirdat davası? | bayhan | Meslektaşların Soruları | 4 | 08-02-2008 13:46 |
Ceza Mahkemesi kararlarında infaz ve faiz sorunu | av.külcü | Meslektaşların Soruları | 8 | 17-05-2006 15:13 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |