19-09-2002, 00:05 | #1 |
|
Bugün kendimiz İçin:)
Yaşamın gerektirdiği yoğun günlük koşuşturmalar içinde ,aslında ne kadarını kendimiz için koştuğumuzu düşündüğüm çok olmuştur.
Vekaleten stres, vekaleten zamana karşı yarış,sorumluluk,yorgunluk ve uykusuzluk..derken bir bakıyoruz ki,mesleki hazlarımız gittikçe azalmaya başlamış,(çünkü daha seçici olmaya başlamışız), ama artan bir tempo ile vekaleten yüklendiklerimizi asaleten de yerine getirmeye başlamışız.. Aslında tehlikeli bir soru bu ama ; "Bugün Kendimiz için NE yaptıK?" hadi biraz düşünelim Belki,bir şarkı söyledik,yeni bir şiir okuduk,yağmurda ıslandık,bir sokak köpeğini sevdik,sevdiğimiz birine rastladık.. Bu Lokalde kendimize biraz zaman ayırmaya ne dersiniz? ben şiirleri severim mesela |
19-09-2002, 11:30 | #2 |
|
Ben başlayayım o zaman:
Bu gün ben ne yaptım... sabah uyandım 07.30' da, duş aldım ve bir kahve içtim... sonra şirketlerden birisine uğradım.. saat.08.30... Aylık danışmanlık ücretine % 54.4 zam istedim...olmazsa bakamam dedim... olmadı, işi 01.10.2002 tarihi itibariyle bırakmayı önerdim... Rahatladım... büroya doğru yola çıktım.. trafikten hıza bağlı ceza yemekten avukatım abi muhabbeti ile son anda kurtuldum.. Büroya geldim... rahatım ama ... bu gün kendim için henüz bir şey yapmadım... :-))) |
19-09-2002, 11:40 | #3 |
|
BIR SURE SONRA
Bir sure sonra, Bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasındaki ince fark öğrenirsin. Ve aşkın yaslanmak, birlikte olmanın da güvende olmak anlamına gelmediğini öğrenirsin. Ve öpücüklerin sözlesme ve hediyelerin de vaat olmadığını öğrenmeye baslarsın. Ve yenilgileri basın dik ve gözlerin acık karşılamaya başlarsın, bir çocuğun üzüntüsü ile değil, bir yetişkinin zerafeti ile. Ve her şeyi bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin çünkü yarin ile ilgili her şey belirsizdir. Bir sure sonra güneş ısığının yakıcı olduğunu öğrenirsin eğer fazla maruz kalırsan.. Bu yüzden, başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden kendi bahçeni yarat ve kendi ruhunu kendin süsle. Ve göreceksin ki dayanıklısın... Ve kuvvetlisin, Ve değerlisin... Veronica A. Shoffstall |
19-09-2002, 11:50 | #4 |
|
Merhaba Sn. Tikici;Yukardaki şiiri yazarken henüz msjınız okumamıştım. Bence bu şiiri okumak iyi gelecektir sizeAyrıca işte burayı açıp bugün naptığınızı düşündünüz bile. Ben ne yapacağım şimdi biliyormusunuz,eski bir dostuma telefon edeceğim. |
19-09-2002, 12:02 | #5 |
|
Teşekkürler sn.ege, şiiri çok beğendim.. ben çiçeklerimi kendi bahçemde büyüttüm hep.. ama çiçekler de böcek olmuş bu devirde :-)))) dostları ihmal etmeyelim.. kendinize iyi bakın.
|
20-09-2002, 09:37 | #6 |
|
Günaydın ,
Bu gün benim payıma sabahın ilk ışıklarında bir kumru sesi,ilkbahar kokusu,kaldırım kenarından fışkırmış yaban bir çiçek,bahçenin bir kenarındaki küçücük nar ağacının inanılmaz duruşu,bir otomobilin üstüne cıkıp uyumaya dalan bembeyaz bir kedicik düştü,gülümsedim hayata... Günaydın hayat)) |
20-09-2002, 09:52 | #7 |
|
Hayata kadın gözü ile bakmayı öğrenmek gerekiyor, biz erkekler incelikleri, kalın çerçeveli gözlük kullanan bir çift göz ile görüyoruz.. Bir çift göz, kalın çerçeveli.. beyin'den talimatsız..
Kumru sesi, sonbaharda ilk bahar kokusu, yaban da olsa bir çiçek, ... hele hele kedicik! kadının gözü! Biz erkekler, bünyemize ve kimliğimize dahil ettiğimiz ve hayvan olduğunu unuttuğumuz kaba saba aslan sesini,kendi sesimiz; ilk baharı- çiçeği VE kumruyu- kadının sesi olarak duyarız.. Biz yabaniyiz ama yaban çiçeğini bile bilmeyiz.. Bir Erkeğiz.. sadece erkek! kadını bilmeyiz! |
20-09-2002, 11:44 | #8 |
|
Bir öğle molasında çay içimlik uğradım Dünyaya Kadın gözüyle bakmak!! Biliyormusunuz biz kadınlar için de büyük bi sorun bu."dünyaya erkek gözüyle bakmak" nasıl oluyo acaba? Tam da yerinde en sevdiğim fıkralardan birini hemen anlatayım; Californiya sahillerinin birinde adamın biri yürürken ayağına birşey takılır,eğilir alır; tam da masallardaki gibi bir LAMBA!!! sağını solunu incelerken, birden kocaman bir CİN çıkar içinden ve sıkıntılı , bıkkın bir tavırla adama; " tamam tamam, bugün bana rastlayan 5. kişisin, herkesin üç dileğini yerine getirmekten yoruldum,sana sadece bir dilek dileme hakkı veriyorum, ne istiyorsun söyle!!" der. Adam, şaşkın düşünmeye başlar ve der ki; " bütün hayalim Havai adasına gitmek, ama uçağa binemiyorum korkuyorum, deniz beni korkunç tutuyor, burdan Havai ye bir köprü olsa bende arabamla denizin üstünde keyifle hep gidip gelsem?" Cin adama bakar"deli misin sen, burdan Hawai'ye köprü, dünyanın işi,şekli şemali,projesi,kaç taşıyıcı direk hesabı vs. biR sürü şey.bugün günüm değil yapamam, başka bişey iste olmucak bişey isteme başka hak tanımıyacağım!!" der. Adam derin düşüncelere dalar.. Sonra döner Cin'e "bak" der, "ben üç kere evlendim,aslında eşlerimin hepsini hep severek evlendim,ama bir türlü yolunda gitmedi... bana , kadınların niye ağladıklarını, ne zaman mutlu olabileceklerini, ağlarken yada gülerken neler ima etmek istediklerini vel hasılı kadınların ne istediğini, KADINLARI ANLAMA yetisi ver..başka bişey istemiyorum...." Cin düşünür, düşünür düşünür...çeşitli şekillere girer çıkar.. en sonunda adamın karşına geçer.. "bak arkadaş, HAWAİ'YE KÖPRÜYÜ KAÇ ŞERİTLİ İSTİYORSUN???" |
20-09-2002, 12:37 | #9 |
|
Hayata kadın gözü ile bakmayı öğrenmek gerekiyor, biz erkekler incelikleri, kalın çerçeveli gözlük kullanan bir çift göz ile görüyoruz.. Bir çift göz, kalın çerçeveli.. beyin'den talimatsız..
Biz erkekler, bünyemize ve kimliğimize dahil ettiğimiz ve hayvan olduğunu unuttuğumuz kaba saba aslan sesini,kendi sesimiz; ilk baharı- çiçeği, kumruyu- kadının sesi olarak duyarız.. Erkek gözü böyle bakıyor! Ürkek bir not:Ben kadınlara, çift gözle ancak gözlüksüz bakmaktayım... |
20-09-2002, 16:11 | #10 |
|
tamam canım anlıyoruz;kuş sesini kadın sesi gibi duyuyoruz,kadınları çiçek gibi görüyoruz filam deyip aslan gibi kükreyip gene birilerini uyutuyorsunuz
Ahmet Altan bir yazısında" 43 yaşındayım ve kadınlardan artık korkmuyorum" diyordu(gece yarısı şarkıları) çok gülmüştüm o zamanda şimdi 43 yaşından evvel olanlarla sonra olanların düşüncelerini ayırt ediyoruz artık) Ama bu konunun açılması sebebi yine de sizde;durduk yerde "hayata kadın gözüyle bakmak" gibi bir fikir atmak olacaklara da hazırlıklı olmayı gerektirir)) |
20-09-2002, 16:18 | #11 |
|
Ben ve benim gibiler kadınlardan hakikaten korkuyoruz..! Korkma içgüdüsel ve korunma amaçlıdır. Aklı olmayan yada Sn. Ahmet Altan' ın deyimiyle 43. yaşını dolduranlar ancak korkusuz olabilirler! Korkmak, korkan için faydalı, korkutan için uzun vadede zararlıdır.. Korkaklar ordusu arttıkça, korkusuz bulmak bir kadın için oldukça güç olacaktır :-))))))))))))))))))))))))))
Bu muhabbet çok hoş oldu! |
20-09-2002, 16:31 | #12 |
|
* Erkek Tanri'ya sordu: "Tanrim, kadinlari neden
bu kadar guzel yarattin?" "Asik olabilmen icin" dedi Tanri. Erkek yine sordu "Peki ama onlari neden bu kadar aptal yarattin?". - "Sana asik olabilmesi icin" dedi Tanri. Aslında bir fenerbahçe fıkrası yazıcaktım ama,mailimde bu çıktı)) Galiba haklı görünüyorsunuz))) |
20-09-2002, 16:37 | #13 |
|
İşin diğer bir boyutu da Tanrı'ya sorulan ''kadın'' tabirine, sadece güzel kadınların sokulmasıdır..! Tanrı, demeliydi: '' Öfff be kardeş!.. ''
|
20-09-2002, 17:44 | #14 |
|
Ahhh işte erkek gözüGüzellik boyda endamda uzun saçlarda değilll)
bu arada bir soru? Forumun kuralları içinde fenerbahçe fıkrası anlatmak yasak diye bir bölüm yok değil mi??:-p |
20-09-2002, 17:47 | #15 |
|
Fenerbahçe' yi tutmasam da sevmesem de, o köy kadıköydür..:-) neden canım yasak olsun, yasak, yasak neden yasak! olsun! hadi anlatın bakiim..
|
20-09-2002, 19:34 | #16 | |||||||||||||||||||
|
ehem.. henüz yok.. fıkra fazla dalga geçiyor olursa her an bir yasama işlemi yapılabilir.. |
20-09-2002, 20:11 | #17 |
|
Pişmanlık yasası:)
KONU : PİŞMANLIK YASASI
İLGİ : FENERBAHÇE CAMİASI Sayın Yetkili 19 EYLÜL 2002 tarih ve 1907 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 1907 sayılı Remi Gazete de yayınlanmak üzere“büyük fenerbahçe” taraftarına AIK SOLNA maçından önce bir krreye mahsus olmak üzere Pişmanlık Yasası çıkarılmış olup “GALATASARAYLI” olabilme imkanı tanınmış bulunmaktadır. Bunun için başvuru tarihi 19 EYLÜL 2002 PERŞEMBE günü SOLNA maçı saatine kadardır. Talebin Milyonlarca olabileceği düşünüldüğü için İSTANBUL GALATASARAYLILAR DERNEĞİ Binası sürenin bitimine kadar 24 AÇIK olacak ve pişmanlık yasasından yararlanmak isteyen MAĞDUR arkadaşlarımıza yardımlarını esirgemiyeceklerdir.. PİŞMANLIK YASASINDAN yararlanılabilmesi için yapılması gereken işlemler aşğıda sıralanmıştır; 1. İki adet nüfus cüzdan sureti(muhtar onaylı) 2. Bir adet ikametgah belgesi (muhtar onaylı), 3. GALATASARAY Formasıyla çekilmiş 6 adet vesikalık, 6 adet 18*18 lik BOYDAN FOTOĞRAF, 4. Cumhuriyet Savcılığından alınacak olan “GALATASARAYLI OLMASINDA BİR SAKINCA YOKTUR” ibareli yazı 5. Kefil olabilecek İki adet GALATASARAYLI’DAN İMZALI KABUL BELGESİ, 6. Evin Köşesine asılmak üzere “SOUNESS’İN ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU STADINA DİKTİĞİ 180*180 ebadındaki GALATASARAY BAYRAĞINI gösteren resim, 7. GALATASARAY marşını ezbere su gibi bildiğini ispat için her gün en az elli kere söylenmesi ( bu husus çok önemli;çünkü sözlü imtihan esnasında bir satırda dahi yanılma olursa başvuru iptal edilecektir.), KURTULUŞA ERMEK İSTEYEN TÜM fenerbahçe TARAFTARINA DUYURULUR. SAYGILARIMIZLA BİR SPOR SEVER. ************************************************** ** Ama günü geçti (Sayın Admin gördüğü an silecektir eminim, |
21-09-2002, 10:09 | #18 | |||||||||||||||||||
|
Ynt: Pişmanlık yasası:)
yoo silmeme ne gerek var.. Tam olarak hakikatları yansıtan ve ciddiye alınması gereken önemli bir yasal düzenleme ve bir hukuk sitesine de son derece yakışıyor.. Gerçekten de Fenerbahçe'nin Avrupa kupası maçlarından sonra pek çok taraftar pişmanlık yasasından yararlanarak Galatasaray taraftarlığına geçiyor olsa gerek. Ama alınan duyumlara göre bu taraftarların, Galatasaray'ın Fenerbahçe ile oynadığı maçlardan sonra "İlahi Pişmanlık Yasa"sından yararlanarak Fenerbahçe'ye geçen taraftarlar olduğu şeklinde de çok ciddi duyumlar var. Nitekim bu duyumlar Galatasaray'ın bu tip yasama çalışmalarının Fenerbahçe'yle her maç yapmasının ardından 3-5 ay bıçak gibi kesiliverdiği gerçeği ile de birebir örtüşüyor.. Ben nedenini bulamadım ama herhalde bir sebebi vardır.. |
21-09-2002, 13:36 | #19 |
|
Bu iyiiiii...!!! Hafiften bir fıkrayla başlamıştım:P Eh Yasama işlemi yapılıncaya kadar da, yürürlükte olmayan bir suçtan sözedilmeyecek demektirrr Bir gün bir yere yetişmek zorundayım,ama zamanlamam kötü oldu ortalık Fenerbahçe konvoyu nedeniyle trafik kilit vaziyette..Kıyamet kopuyor, marşlar şarkılar bayraklar..Polisin birine yaklaştım; Şikayetciyim, bunlar Bu toplantı ve gösteri için gerekli izni aldılar mı?? Polis bana baktı, ne demek yani dedi,maç kazandılar hakları tabii.. Bende ne demek yani dedim, akşamüstü de benzine olan zamn dan dolayı ben kaybettim diye toplasam 50 kişyi alsak bayrakları başlasak kıyameti koparmaya "hükümet istifa!!" diye ne yapcaksınız?? Cevap aynen şöyle; "Valla avukat hanım, ben EMİR KULUYUM.." Eh Hadi bakalım; Bu yasaya aykırı EMRİ veren i bulun Bugün kendim için Sinemaya gitme kararı aldımsağlıcakla kalın |
23-09-2002, 18:01 | #20 |
|
yoğun ve yorgun bir "pazartesi" olmalı.. Bir başka forumda tartışılan bir konumuz vardı; "TERCİH HAKKI BÜYÜK BİR LÜKSTÜR." "seçme şansımızın olması nadiren mümkün olur, ve olduğu zamanlar bize sıradan gelir; yeterince farkında olmadan, pek düşünmeden tercih hakkımızı kullanırız..." diyerek başladı bir çok görüş dile getirildi. Hukuk öğrenimi bizlere her olayı farklı gözlemleyebilme yetisi kazandırıyor. Bu sebeple bu konuyu buraya da taşımak istedim,Ne dersiniz Tercih Hakkı gerçekten Lüks mü? seçme şansımızı kullandığımız zamanları farkedebiliyormuyuz? |
24-09-2002, 23:40 | #21 |
|
Andre Gide, Dar kapı isimli kitabında, yaşanılanı değil yaşanılmayanın hikayesini anlatır;birbirlerini seven iki insanın bir türlü bir araya gelememesinin hikayesidir bu kitap.Ve birleşememelerinin nedeni başkalarından ziyade kendileridir, Kendi inançları, kendi korkuları önler onların aşklarının ifade edilmesini.Koca bir hayatı istediklerini yapamayarak geçiriri kitabın kahramanları.
Yaşamak istediklerimizle yaşabildiklerimiz arasında ortaya çıkan büyük uçurumun esas sorumlusunun aslında kendimiz olduğunu anlatır kitap. Bütün bir kitap boyunca okuyucu hep aynı isyanı hisseder, söyleyin artık,birleşin artık, neden duygularınızı gizliyorsunuz, diye bağırmak ister.Ama kitabın kahramanları kendi yarattıkları o “dar kapıdan” geçemezler bir türlü,orda sıkışıp kalırlar... Herkesin hayatı dar kapılarla çevrilmiştir aslında. Rahatlıkla geçip feraha ulaşacağımız bir çok kapıyı kendi inançlarımız,korkularımız,endişelerimizle daraltıp kendimizi kendimize tutsak ettiğimizi çok geç farkederiz. Yaptıklarımızdan ziyade, yapamadıklarımızdan daha çok pişman olmamızın gizli nedeni budur zaten, yaptıklarımızın sonuçleri kötü çıksa da,çıkan sonuçlarda bizimle birlikte başkalarıda sorumludur, başka birilerinin iradesi daha işin içine girmiştir,pişmanlığımızı ve öfkemizi başkalrının üstüne yıkabilir,pişmanlıktan kenndi payımıza düşeni azaltabiliriz. Ama yapmadıklarımızdan duyduğumuz pişmanlığın bizden başka sorumlusu yoktur,bizden başka suçlu bulamayız,o pişmanlığı tek başına sahiplenmek zorunda kalırız. ............. Yeni bir hayata başlarken, dar kapıları kırıp geçerken,arkamızda bırakacağımız acıların uzun selvileri olan eski bir mezarlık gibi gölgesini geleceğin üzerine sereceğini hissederiz.Gelecek temiz ve aydınlık bir yaz sabahaı gibi başlamayacak ,aksine geçmişle lekelenmiş bir halde başlayacaktır. En çok o gölge korkutur bizi. .......... Yaşam dar kapılarla dolu.. Yıkmalı mıyız o kapıları? Duyduğumuz istek,günahı, acıyı, azabı silmeye yeter mi? Yoksa günah korkusu geçmiş acılar,vicdan azapları geleceği mi karartır? Neyi seçmeli insan? O dar kapılar bizi yaşamama ya mı mahkum ediyor? Kendi geçmişiyle hüküm giymiş birer mahkum muyuz? Hayat kurtulamamanın hikayesi mi? Kaybetmenin acısını yaşamadan kazanmanın lekesiz sevincini yaşamaya izin vermiyor Tanrı.. ........ Bu dar kapılardan nasıl geçeceğimizi kendimiz öğreneceğiz... Öğrenebilirsek eğer... Ahmet Altan..(gece yarısı şarkıları..) ------------------------------------------------------------------------------- 40 lı yaşlara gelince kendimize önceleri sormaya korktuğumuz sorular ,hiç bir nezaket kuralına uymadan ,olduğu gibi,yalın ve acımasız bir şekilde karşımıza çıkıyor..Bu seferde hemen bir kılıf bulmaya çalışıyoruz bu soruları sorduranlara.. |
25-09-2002, 22:18 | #22 |
|
Bu işte bi terslik var...
sukut ikrardan gelmediğine göre ,bu kadar okuyana rağmen yazan bulunmadığına göre,gümüşleri de ziyan ediyorum demektir.. kendimi misafir gibi hissediyorum |
26-09-2002, 16:46 | #23 |
|
MAHVOLMUŞ HAYATLAR
'ayni kadinla iki kez evlenerek hayatimi mahvettim'demis William Saroyan. hayatlarimizi mahvedecek bir seyler her zaman vardir, William, neyin veya kimin bizi önce bulduguna bakar, mahvolmaya hep hazirizdir. mahvolmus hayatlar olagandir bilgeler için de ahmaklar için de. ancak o mahvolmus hayat bizimki oldugunda, iste o zaman farkina variriz intaharlarin,ayyaslarin,hapisane kuslarinin,uyusturucu müptelalari ve benzerlerinin. varolusun menekseler kadar, gökkusagi kasirga ve tamtakir mutfak dolabi kadar olagan bir parçasi olduklarinin. Charles Bukowski ------------------------------------- Bukowski severmisiniz bilmem ama, Öğrenciyken duvar gazetesi hazırlardık;yorum ve eleştiri olmadıkça duvar gazetesine yazar dururum artık.. Sn.Admin şu zıplayan oyuncakların adresini verirseniz buraya uygun Garfield resmi koyalım diyorum |
26-09-2002, 21:38 | #24 |
|
"Tercih hakkı bir lüks müdür?" diye sormussunuz.. Bence, tercih hakkı aslında bir lüks değildir,adı üstünde bir "hak"tır, ama o hakkı kullanmak/kullanabilmek bir lükstür. Hatta ve hatta tercih hakkımızın oldugunu görebilmek belki de lükslerin en büyüğüdür.. Görmek, istemek ve elde etmek.. İşte bu üçgen, belki de bizim dar kapılardan süzülmemizi, süzülemediğimiz yerde o kapıları kırmamızı sağlayacaktır..
Seçme şansımızı kullandıgımız zamanları fark edemiyorsak, tercih haklarımızı kullandığımız için değil, tercih haklarımızı kullanmaya mecbur olduğumuz için seçim yapıyoruz demektir. O zamansa seçilen tercih bir tesadüfe dönüşür, diğer seçeneklerin bize ne kazandıracağını,ne kaybettireceğini düşünmeden, bilmeden, körlemesine tercih yapmıs oluruz ve gelecekte kendi geçmişimizle hüküm giymiş mahkumlar olarak yaşamımızı sürdürürüz.. "Bana bu seçenekler verildi ben de en makul olanını seçtim, başka şansım yoktu ki" cümlesini kurarak kendi hatalarımızı başkalarıyla paylaşırız.. |
26-09-2002, 22:04 | #25 |
|
GÜNEŞİN YÜZÜ
güneşin yüzü denli muhteşemdir boğalar ve bayat kalabalıklar için öldürseler de onları, boğadır ateşi yakan, her ne kadar korkak boğalar da varsa da korkak matadorlar ve korkak erkekler gibi, genel olarak boğa saftır ve saf ölür sembollerden, hiziplerden ya da sahte aşklardan uzak, ve onu sürükleyip götürdüklerinde ölen bir şey olmaz, bir şey geçmiştir ve neticede kokuşmuş olan, dünyanın kendisidir. Charles Bukowski |
26-09-2002, 23:33 | #26 |
|
Çok güzel la vie sadece şuna katılmak istemiyorum kendi adıma; "mecburen" kullandığımız seçimler "hata" olmaz.. Eğer "hata" farkındalığında isek sahip olduğumuz bir seçme şansı vardır.. şu günlerde gündemde olan bir film de geçen bir söz vardı" hata yoktur! yaptıkların yada yapmadıkların vardır..." Tabii gerek bireysel ,gerekse toplumsal yaşam biçimimizi belirleme sırasında "makul olanı seçmek" geleceğimizde geçmişimizle hüküm giymek durumunda bırakıyor bizi..(buna yürekten katılıyorum) şu sıralar toplum olarak yine adı "seçim" olan bir "eylemle" karşı karşıyayız sunulan seçeneklerden hiç birini "seçmeme" şansımı deneyeceğim |
27-09-2002, 00:04 | #27 |
|
Öyle berbat hissediyordum ki kendimi
eskiden hüzün denirdi adına ama her ne dersen de o kadar da kötü değil çünkü ışığın bu saatinde diyelim ki sabahın 5 buçuğu hala bir parça viskim dolayısıyla da bir şansım var. C.Bukowski (Pansiyon Manzumeleri'nden) .................................................. ......................... Sevgili kayar gitmeden önce bende bir tane daha Bukowski ekleyim dedim.. |
27-09-2002, 13:49 | #28 |
|
Bağırsam Uçurum Gibidir Sesim
elimi versem uzaklarda biri var uzaklarda biri..bağırsam uçurum gibidir sesim ben nerede ölsem ölümüme bir hırçın ay dolanır uzaklarda yeni yazlara soyunur kentler yeni sarhoşlara sorhoşluklara ve yaşanır haritalara,tostlara,hava durumlarına göre ve yasalara /y a s a l a r a g ö r e u z a k l a r d a b i r i y o k b a ğ ı r s a m y a s a d ı ş ı d ı r s e s i m!/ konuşma :sansür sonra,yürüme:ölüm! yaralı çarşılar gibidir sesim ellerim,uzaklığım karalı çarşılar gibi.. uzaklarda bütün çiçeklerin adını sayarım gelmez! hedefi sapmıştır bütün kurşunların,bağırışların yalnızlık ölmez! gün dinince dinmeyince ben bağırsam uçurum gibidir sesim... Yılmaz Odabaşı --------------------------------------------- |
28-09-2002, 22:56 | #29 |
|
gümüşlük
Sayın Ege,
Gümüşleriniz piyasayı sardı. Ben de altınlarımı gümüşe tahvil etmeye karar verdim. :-) Bu değişikliğin nedeni, sizin gümüşlerinizin misafir takımı olmayıp, tarafımızdan zevkle her gün izleniyor odugunu sizin bilginize sunmak ve teşekkur etmektir. Kendinizi misafir gibi hissetmeyiniz. Siz buranın ''aydınlatmalı tavan vantilatörüsünüz'' Yazdıklarınız hem aydınlatıcı hem de ferahlatıcı. Kendi şiirlerinizi de bekleriz. O zaman belki hykayar da şiirlerini bizimle paylaşır. C'est La Vie'nin sevdiği tür ise ''taşlamadır'' :-))) Ben yazmayacağım; yazsam, uçurum gibidir şiirim.... Kural tanımaz, zaman mekan tanımaz... İpsiz uçurtma gibidir şiirim, yükseldikçe yükselir taaa ki son nefesime kadar... Ama ustad-i azamdan da muazzam şairimiz Sayın Nus'tur. Ve kendisini hanidir özledik. Sitemize hoşgeldiniz. Artık biz sizin misafiriniziz. Başımızın üstünde (aydınlatmalı bir) yeriniz var. Saygılarımla Bir Dost |
29-09-2002, 15:24 | #30 |
|
Su sesi..
susuzluğumuzun işareti, hayatın kaynağı, sıvının has'ı, olan ama, olmayan rengin kendisi.. Kadın sesi, neşemizin başlangıcı ve sonu, kalbimizin titrek atışı, dırdırın tezi, ve inceliğin hayali portresi, Para sesi, Elverişsizlik adına namussuz nesne, varlığı ile neş'enin başlangıcı ve sonu, İstanbul hatırası ve.. ve ... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 2 (0 Site Üyesi ve 2 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Dün / Bugün | Av. Hulusi Metin | Site Lokali | 3 | 16-10-2009 15:57 |
bugün buketoz'un yaş günü | Armağan Konyalı | Site Lokali | 0 | 24-05-2006 12:27 |
Ayışığı Bugün Doğdu | Armağan Konyalı | Site Lokali | 6 | 29-12-2004 11:54 |
İlamsız İcra Takibi Başlatabilmem İçin Neler Yapmalıyım, Alacağım İçin Nasıl Dava Aça | ufukgenturkoglu | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 02-03-2002 00:10 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |