Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yeni Ceza Yasası

Yanıt
Konu Notu: 5 oy, 2,20 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-03-2005, 07:32   #1
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Yeni Ceza Yasası

http://www.sabah.com.tr/gnd101.html


Amatörce hazırlanmış


Onursal Yargıtay Başkanı Selçuk: Yasa 1 Nisan'da asla yürürlüğe girmemeli.

"Ben Yargıtay Başkanı olsaydım, hemen tavır alırdım. Kesinlikle yüksek sesle çığlık atıp, 'Bu yasa yanlış' derdim."

"Yasanın dili perişan. Hazırlayanlar Almanca bildikleri için Alman sistemini getirmişler. Diğerleri incelenmemiş."

...
Old 14-03-2005, 10:56   #2
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Madde 225 - (1) Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


Tuhaf maddeleri aslında birer birer yazarsak, yasanın satır aralarında gizli değişikliklerini belirleyebiliriz.

Bu maddede "alenen cinsel ilişkiye girmek" ile ""teşhircilik" aynı cezaya tabi kılınmış.
Old 14-03-2005, 11:00   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Madde 180 - (1) Deniz, hava veya demiryolu ulaşımında, kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye taksirle neden olan kimseye üç aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.


Karayolunda araç kullanırken hız sınırını aşmadığınız halde önünüze aniden çıkan bir kimseye çarpmanız durumunda, taksirle tehlikeye neden olmuş sayılamaz mısınız?

Ayrıca Karayolları Trafik Kanunu varken, bu maddenin burada (TCK'da) ne işi var ben anlayamadım.
Old 14-03-2005, 11:05   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Madde 236 - (1) Kamu kurum veya kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, bunların iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler ya da kooperatiflere karşı taahhüt altına girilen edimin ifasına fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Aşağıdaki fiillerin hileli olarak yapılması halinde, edimin ifasına fesat karıştırılmış sayılır:

a) İhale kararında veya sözleşmede evsafı belirtilen maldan başka bir malın teslim veya kabul edilmesi.

b) İhale kararında veya sözleşmede belirtilen miktardan eksik malın teslim veya kabul edilmesi.

c) Edimin ihale kararında veya sözleşmede belirtilen sürede ifa edilmemesine rağmen, süresinde ifa edilmiş gibi kabul edilmesi.

d) Yapım ihalelerinde eserin veya kullanılan malzemenin şartname veya sözleşmesinde belirlenen şartlara, miktar veya niteliklere uygun olmamasına rağmen kabul edilmesi.

e) Hizmet niteliğindeki edimin, ihale kararında veya sözleşmede belirtilen şartlara göre verilmemesine veya eksik verilmesine rağmen verilmiş gibi kabul edilmesi.

(3) Edimin ifasına fesat karıştırma dolayısıyla menfaat temin eden görevli kişiler, ayrıca bu nedenle ilgili suç hükmüne göre cezalandırılırlar.


BU madde neden sadece kamu kurum ve kuruluşlarını kapsıyor? Neden tüm sözleşmelerde uygulanmıyor?

Bu temelde hüküm Anayasanın 10. Maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı değil midir?
Old 15-03-2005, 10:07   #5
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Alıntı:
Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlâli

MADDE 233. - (1) Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikâyet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.



Nafaka öde(ye)meyen veya çalışacak durumda olduğu halde iş bulamadığı için çalışamayan ve bu nedenle çocuklarına bakamayan eşler cezalandıracak mıdır?
Old 17-03-2005, 05:53   #6
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Türk Ceza Yasası

SABİH KANADOĞLU

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı


1 Nisan 2005, bilimsel destekli bir siyasi alt komisyon tarafından hazırlanan yeni Türk Ceza Yasası'nın (TCY) yürürlüğe gireceği tarihtir. İkisi ana muhalefet partisinden olmak üzere beş kişilik Adalet Alt Komisyonu, yedi aydan kısa bir süre içerisinde 58 toplantı yaparak Türk toplumunu yakından ilgilendiren bu temel yasayı Türk ve dünya ceza hukuku âlemine armağan etmiştir. Bu görevini yerine getirirken yılların ürünü 580 maddelik hükümet tasarısını tümüyle bir kenara bırakmış, 78 yıllık Türk ceza hukuku öğretisinden, Yargıtay içtihatlarından yararlanmak yolundan özenle kaçınmış, kendisini her konuda yeterli ve yetkin görmüştür. Komisyonun danışman kadrosu ise üç doçent ve bir Yargıtay üyesinden ibarettir.


AÇIĞA ÇIKAN GERÇEKLER


Bu oluşum, çalışma yöntemi ve ortaya çıkan eser incelendiğinde açığa çıkan gerçekler şunlardır:

A - Türk siyasi yaşamı, hükümet tarafından gönderilen bir temel yasa tasarısına hükümetin sahip çıkmadığına ilk defa tanık olmaktadır. O halde amaç hükümet tasarısının yasalaşması değil, bu tasarının araç olarak kullanılmasıyla siyasal iradesinin temel yasaya egemen kılınmasını ve dış politikada birtakım çevrelerin beğenisini ve onayını sağlamaya çalışmak olmuştur.

B - Dünyanın hiçbir çağdaş ve uygar ülkesinde ceza yasası gibi bir temel yasa, siyasi bir komisyon tarafından hazırlanmamıştır.

C - Yeni TCY'nin yasalaşma süreci üzerinde ayrıca durulmalıdır. Hükümet tasarısı 12.5.2003 tarihinde TBMM Başkanlığı'na sevk edilmiş, oluşturulan Adalet Alt Komisyonu, 21.10.2003'te başladığı çalışmalarını 12.5.2004'te tamamlayarak hazırladığı 348 maddeden ibaret ''Türk Ceza Yasası'' tasarısını Adalet Komisyonu'na iletmiştir.


GÖRÜŞ VE RAPORLAR GÖZ ARDI


Tasarının yazılı olarak bilim ve uygulama çevrelerine gönderilip görüş alınması önemsenmemiş, gerekçeler geç yazılmış, internetten bilgilendirme yeterli bulunmuş, 21-22 Mayıs 2004 ve 25 Mayıs 2004 tarihlerinde yapılan iki sempozyum dışında bilimsel görüş üretilmemiş, sempozyumlardaki eleştiriler ve verilen çok kısa (yirmi günlük) sürelerde, bilim adamı sorumluluğu içerisinde iletilen görüşler ve raporlar göz ardı edilmiştir. Adalet Komisyonu ve TBMM Genel Kurulu'nda tartışmasız geçen oturumlardan sonra tasarı 26.9. 2004'te kabul edilmiş ve 12.10.2004 tarihinde de Resmi Gazete'de yayımlanarak yasalaşmıştır.

Temel ceza yasalarının diğer ülkelerdeki hazırlanış yöntem ve süreçlerine bakıldığında yeni TCY'nin aceleye getirildiği görülmektedir.

D - 12 Mayıs 2003 tarihinde TBMM'ye sevk edilen hükümet tasarısı çok geniş katılımlı bilimsel komisyonların 1987, 1997 ve 2000 yıllarında hazırladıkları ön tasarıların (eleştirilere göre) geliştirilmiş son şeklidir. Hükümet tasarısının yok sayılması, 17 yıllık bir birikimden yararlanılmaması, bilimsel destekli siyasi alt komisyonun adeta bir öç alma davranışına girdiğinin kanıtıdır.

E - Temel ceza yasasının hazırlanmasında öncelikle ülkedeki ceza hukuku birikiminden, öğretinin yetkin kuruluş ve kişilerinden, yargısal içtihatlardan, hukuk felsefesi, hukuk sosyolojisi ve metodolojisinden yararlanmak koşuldur. Kriminolojinin yanında, istatistikler, uluslararası sözleşmeler ve AİHM kararları yardımcı kaynaklar olmalıdır.


DÜNYA REKORU OLABİLİR


Yedi aydan az bir sürede yeni bir ceza yasası hazırlamak belki alanında dünya rekoru olabilir. Ancak bu rekor, bilimsel destekli siyasi alt komisyonun ve giderek siyasi iradenin, işin önem ve ciddiyetinin ayırdında olmadığının da kanıtıdır.

F - Yeni TCY'nin aceleye getiriliş gerekçesi birçok kez siyasi iradenin sözcüsü tarafından açıklandığı için, Türk toplumuna çağdaş, özgün bir yasa kazandırmak fırsatının, AB Komisyonu Türkiye İlerleme Raporu'nun düzenlenmesi ve 17 Aralık zirvesi öncesi müzakere tarihi alabilmek uğruna kaçırıldığını söyleyebiliriz.

G - TBMM Genel Kurulu'nda yeni TCY'nin her bir maddesinin okunmasıyla bu maddelerin kabul edilmesi adeta eşzamanlı olmuş, önceki aşamalarda giderilmeyen eksikliklerin TBMM Genel Kurulu'nda ortaya konularak düzeltilmesi yoluna gidilmemiştir.

Temel yasaların tek tek maddeleri yerine bütününün oylanmasını sağlayan TBMM İçtüzüğü ilgili maddesinin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesine rağmen sonuçta adeta iptal edilen kuralın uygulandığı söylenebilir.

H - Adalet Komisyonu raporunda, madde başlığı ve gerekçesinin, metnin ayrılmaz bir parçası olduğu vurgulanmıştır. Yasama denetiminden geçmeyen madde gerekçelerine üstünlük tanınmasının, hukuksal dayanağını ortaya koyabilmek olanak dışıdır. Kaldı ki birçok madde gerekçesinin de, yasa metninde dayanağı bulunmamaktadır.

Gerekçeye, maddenin yorumlanmasında dayanılabilmesi için, gerekçenin metinden kopuk olmaması, metinde ifadesini bulması gerekmektedir. Oysa maddelerdeki düzenlemede söz konusu olmayan birçok nokta, gerekçelerde yer almıştır.
(Cumhuriyet, 17.03.2005)
Old 09-04-2005, 16:36   #7
Gemici

 
Varsayılan

Temel yasalar genelde uzun bir süre yürürlükte kalsınlar diye yapılırlar. Özellikle medeni kanunlar ve ceza kanunları bu türden kanunlardır. Bunlar bugün yapılıp yarın değiştirilsinler veya kaldırılsınlar diye değil, toplum düzenini uzun bir süre korumak veya yeniden yapılandırmak için yapılırlar. Yeniden yapılandırma özellikle devrimler sürecinde söz konusu olur.

Bu gerçeğe rağmen hemen hemen tüm kanunlar belirli bir süre sonra değiştirilir veya tamamen ortadan kaldırılarak yerine yeni bir kanun getirilir.

Bu değiştirmeyi veya yenilemeyi zorunlu kılan sebeplerin başında:
a. kanun koyucunun kanunu yaparken toplumun belirli gerçeklerini gözardı etmesi onları hesaba katmaması,
b. kanun yürürlüğe girdikten sonra toplumdaki değer ölçülerinin, örf ve adetlerin, adalet ve hukuk kavramlarının değişmiş olması,
c. kanun yürürlüğe girdikten sonra toplum yapısını etkileyen teknik gelişmelerin yeni bir düzenlemeyi zorunlu kılması,
d. siyasi iktidarın kendi dünya görüşüne uygun yeni bir toplumsal yapıyı gerçekleştirmeye çalışması ve
e. kendileri ile kültürel, siyasi, ticari vs. ilşikiler içinde olduğumuz ülkelerle daha iyi ilişkiler kurulması ve çağdaş hukuk ve medeniyet gereklerine uygun bir hukuk sistemi ve toplum yapısı oluşturmaya çalışılması
gelir.

Yukarıda saydığım sebepler göz önünde bulundurulunca yeni ceza kanunumuzun’da günün birinde değiştirilmek zorunluluğu ile karşılaçacağı apaçık(tı). Ve o ‘günün biri’ kanunun yürürlüğe girmesine kısa bir süre kala geldi. Kanunun yürürlüğe girme tarihi ertelendi ve kanunun bazı maddeleri değiştirilecek. İki aylık bir erteleme süresi, zaten aceleye getirilmiş, üzerinde yeteri kadar tartışılmamış ve dili tam oturmamış bir kanunun, enazından şimdiki gereksinimlere cevap verbilecek şekilde değiştirilmesi için çok kısa bir süre bence.

Kanunu detaylı olarak inceleyip genel bir değerlendirme yapmak toplumblimcilerin, ceza hukukçularının ve bilim adamlarının işi bence. Ben burada ceza hukuk ile ilşkisi fazla derine gitmeyen birisi olarak kafama takılan bir iki konuya değinmek istiyorum.

Kanunda, medeni kanunda ve borçlar kanunu tasarısında olduğu gibi, saf ve herkesçe anlaşılabilecek bir Türkçe kullanılmış. Buna rağmen özellikle bir ceza kanunda olmaması gereken mantık ve Türkçe hataları var bence.

Alıntı:
Madde 2.- ....
(2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.


Suç nasıl konulur, ceza nasıl konulur ben çıkaramadım. Suçun nasıl konulduğunu çıkaran biri çıkarsa bildirsin lütfen.

Alıntı:
Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme
Madde 284


Sıralamalarda sondaki fiil tekrarı önlemek içindir ve sıralananlarn hepsini kapsar.
Cümleyi açalım isterseniz:
Tutuklu bildirmeme , hükümlü bildirmeme veya suç delillerini bildirmeme . Tutuklu bildirmeme veya hükümlü bildirmeme bence anlamı olmayan kavramlar. Hadi bildir bakalım tutukluyu. Nasıl bildireceğimi ben çıkaramadım. Madde başlığının neyi kastettiğini ancak maddeyi okuduktan sonra anlıyabiliyorsunuz. Kast edilen tutuklunun yeri, hükümlünün yeri veya delillerin yeri.
Buna dayanarak başlığın şöyle olması gerekirdi:
Tutuklunun, mahkümun veya delillerin yerini bildirmeme


Alıntı:
Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlâli MADDE 233. - (1) Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikâyet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Av. Bülent S. Akpunar:
Nafaka öde(ye)meyen veya çalışacak durumda olduğu halde iş bulamadığı için çalışamayan ve bu nedenle çocuklarına bakamayan eşler cezalandıracak mıdır?


Madde başlıkları aslında maddelerin hangi konuyu düzenlediğini bildirir. Madde 233. de başlıkla maddenin metni arasında bir çelşki var. Başlık doğru. Madde metninde başlığın haber verdiği ‘Aile hukukundan doğan yükümlülüğün ihlali’ kavramı yer almıyor. Aslında olmaması gereken bir durum. Başlıktaki ‘ihlal’ kelimesinin maddeye alınması unutulmuş. Aceleye geldi herhalde. Yerine getimek zorunda olduğu bir yükümlülüğü ihlal eden kimse , o yükümlülüğü yerine getirmekten kaçınan kimsedir. Maddeden asıl anlaşılması gereken bu ‘kaçınma’dır bence



Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yeni İhale Yasası o.balci Meslektaşların Soruları 7 07-07-2003 09:09
Yeni İhale Yasası Sınavına Davet Armağan Konyalı Meslektaşların Soruları 12 04-04-2003 20:45
Suç Ve Ceza (af Yasası) Mert Hukuk Soruları Arşivi 1 25-04-2002 21:00
Yine Yeni Kira Yasası armagan Hukuk Soruları Arşivi 5 15-02-2002 00:23
Yeni kira yasası zor anlaşılıyor. Aydın Hukuk Soruları Arşivi 1 12-02-2002 00:57


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06939006 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.