Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Savcılık İfadesinde İşlenen Suç

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-01-2012, 13:59   #1
Avukatt

 
Varsayılan Savcılık İfadesinde İşlenen Suç

Davacı X , Hakaret Suçlamasıyla Davalı Y Hakkında Savcılığa Şikayette bulunmuş , Savcılıktaki İfadesinde Yargıyı Etkilemek Amacıyla Davalı Y nin Ayrıca Kaçak Elektrik Kullanmaktan Mahkumiyeti Bulunduğunu Belirtmiştir.Ancak Davalının Böyle Bir Mahkumiyeti Bulunmamaktadır.
Sorum şudur ki Davacı X in burada işlemiş olduğu suç TCK Md.271/1 deki Suç Uydurma Suçu mudur yoksa TCK Md.267 de Düzenlenen İftira Suçumudur ?
Hakaret Suçu ; TCK Md.125/1 Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek.Söz konusu olayda Hakaret Suçunun bu Maddi Unsuru mevcut gibi geldi.
Old 23-01-2012, 13:03   #2
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

İftira suçu için masum olduğunu bile bile yargılanmasına sebep olmak gerekmektedir. Masumiyetini bildiğini ispatlamak bir yana burada kaçak elektirikten mahkum olduğu hususu zaten yeni yargılama gerektirmez, yani bu husus iftiraya girmez

İftira ve suç uydurma farklıdır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 271. maddesinde suç uydurma yani suç tasnii suçunda, şüpheli olarak belli bir kişi hedef gösterilmemiştir. Burada ona da girmez. Ancak resmi makama asılsız/yalan beyan denilebilir ancak bu da kendisine ilişkin olmalıdır. Hiç birşey çıkmaz buradan


Yargıtay 4.CD. 12.02.2002 tarihli ve 17961/ 1837 sayılı içtihadına göre, ihbarda, müştekinin hedef alındığının ispatlanması halinde fiil iftira suçunu oluşturur. belirli bir kişinin belirlenememesi halinde de ise suç tasnii oluşur.Bir basın veya yayın organında yer alan bir bilgiyi veya ifadeyi ciddiye alarak soruşturma yapılması halinde suç tasnii olmaz. Kişi suç tasniinde bulunmakla birlikte, yapılan tahkikat sırasında başka verdiği ek bilgilerle veya ibraz ettiği sair belgelerle bir kişi tespit edilebiyorsa, bu durumda suç tasnii değil; iftira suçundan dolayı işlem yapılası gerekir. İfira belli bir kişiye yapıldığı halde, suç tasniinde belli bir kişiye isnat bulunmamaktadır.İtira suçun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 285. maddesinde tanzim edilmiştir. Suç tasni ise, mezkur Kanunun 283. maddesinde tanzim edilmiştir.Failin vuku bulmadığını bildiği bir suçu, yetkili makamlara takibat yapılması için ihbar ve şikayette bulunması gerekir. Şüpheli sadece kimliği hakkında doğru söylemek zorundadır. Şüpheli savunmasını yaparken suçun başkası tarafından yapıldığını söylemesi iftira suçu olmadığı gibi başka bir suç işlendiğini ifade etmesi de suç tasniini oluşturmaz
Old 23-01-2012, 13:23   #3
Avukatt

 
Varsayılan

Cevabınız için Teşekkür Ediyorum.Ancak TCK Md.125/1 deki " Somut Bir Fiil İsnat Etmek " suretiyle Hakaret Suçunun işlenip işlenmediği konusundada gerekçenizi bildirirseniz sevinirim.İddia edilen fiil , Doğruluğu veya yanlışlığı ortaya çıkarılabilecek , ispatlanması olanaklı bir fiildir.Yani " Somuttur ".Objektif doğruluğu sınanabilir nitelikte bir husus izafe edilmiştir.
Old 23-01-2012, 13:36   #4
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukatt
Cevabınız için Teşekkür Ediyorum.Ancak TCK Md.125/1 deki " Somut Bir Fiil İsnat Etmek " suretiyle Hakaret Suçunun işlenip işlenmediği konusundada gerekçenizi bildirirseniz sevinirim.İddia edilen fiil , Doğruluğu veya yanlışlığı ortaya çıkarılabilecek, ispatlanması olanaklı bir fiildir.Yani " Somuttur ".Objektif doğruluğu sınanabilir nitelikte bir husus izafe edilmiştir.


Öncelikle ben savcı olsam; (yada makul bir insan gözüyle olaya baksam) birisi hakkında kaçak elektirikten mahkumdu bilgisini vereni/beyanında bulunanı HAKARET suçundan sorumlu tutmazdım.
Her ne kadar bir olgu isnat edilse de bu onur kırıcı rencide edici değildir. Kaldı ki bu resmi makam (iddiamakamı/savcı) huzurunda yapılmaktadır.
Buna hakaret dersek savcının huzuruna çıkan herkes ucundan kıyısından hakaret ediyor/edebilir diyebiliriz.

Fiilin, somut olgunun varlığı, suçun maddi kısmından ziyade manevi kısmını da ele almak lazım. Burada gerçekten aşağılama/hakaret kastı var mıdır? Yoksa savcı huzurunda beyanda mı bulunuyor?

Bir an için bu savcılık beyanının yer aldığı tutanağı dayanak göstererek hakaretten dolayı sikayet dilekçesi verildiğini farzedelim, savcı hakaret suçunun manevi unsurlarının yokluğunu gerekçe ederek takipsizlik verir diye düşünüyorum.
Old 24-01-2012, 05:34   #5
Mozkul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan TaitaDragonfire
Öncelikle ben savcı olsam; (yada makul bir insan gözüyle olaya baksam) birisi hakkında kaçak elektirikten mahkumdu bilgisini vereni/beyanında bulunanı HAKARET suçundan sorumlu tutmazdım.
Her ne kadar bir olgu isnat edilse de bu onur kırıcı rencide edici değildir. Kaldı ki bu resmi makam (iddiamakamı/savcı) huzurunda yapılmaktadır.
Buna hakaret dersek savcının huzuruna çıkan herkes ucundan kıyısından hakaret ediyor/edebilir diyebiliriz.

Fiilin, somut olgunun varlığı, suçun maddi kısmından ziyade manevi kısmını da ele almak lazım. Burada gerçekten aşağılama/hakaret kastı var mıdır? Yoksa savcı huzurunda beyanda mı bulunuyor?

Bir an için bu savcılık beyanının yer aldığı tutanağı dayanak göstererek hakaretten dolayı sikayet dilekçesi verildiğini farzedelim, savcı hakaret suçunun manevi unsurlarının yokluğunu gerekçe ederek takipsizlik verir diye düşünüyorum.

Soruyu soran meslektaşıma cevap vermekle birlikte bu hususta cevabını alıntıladığım değerli meslektaşımın bu konudaki fikirlerine katılmadığımı da beyan etmek isterim.

Şöyle ki; 5237 sayılı TCK. m.125 de düzenlenen suç"Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden " diyerek başlamaktadır.

Burada soruyu soran meslektaşımızın bahsettiği savcılık ifadesinde ifadeyi veren kişi aleyhine ifade verdiği kişinin onur şeref ve saygınlığını rencide edecek şekilde bu kişiye karşı somut bir isnatta bulunmuştur.Bulunulan bu isnat, adı geçen kişinin bir suç işlediği yönünde bir isnattır.Bir kimsenin suç işlediği ve bu suçtan dolayı mahkum olduğu iddiası bahsi geçen kişinin şikayetiyle bağlantılı olmayan onun bu konudaki şikayetine herhangi bir yarar sağlamayan bir ifadedir.Aksine bu ifade aleyhine ifade verilen bu kişinin bir suçlu olduğu konusunda kişiyi rencide eden, gerçek olmayan, somut bir isnat içermektedir.

İsnat edilen olgunun , savcıya verilen bir ifade içerisinde geçmesi, görülmekte olan bir dava dilekçesinde geçmesi (eğer bu isnatlar TCK. m.128 kapsamında savunma sınırları dışına çıkıyorsa) bu isnatlarda bulunan kişinin suç işlemediği anlamına gelmeyecektir.

Burada suçun oluşması için kişiye 125.maddede belirtilen şartları taşıyan somut bir isnatta bulunulmuş olması yeterlidir.Yeter ki isnadın doğruluğu ispatlanamamış olsun.

------------------------

TCK.m.125 Madde Gerekçesi
MADDE 125.– Madde metninde hakaret suçu tanımlanmıştır. Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukukî değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır.
Bu düzenlemede 765 sayılı Türk Ceza Kanununda benimsenen hakaret ve sövme suçu ayırımı kaldırılmıştır.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, kişiye somut bir fiil veya olgu isnat edilmelidir. Örneğin, kamu görevlisinin bir kişiden bir iş karşılığında belli bir miktar rüşvet aldığı yönünde isnatta bulunulması durumunda hakaret söz konusudur. Kişiye isnat olunan somut fiilin gerçek olup olmamasının, hakaret suçunun oluşması bakımından bir önemi yoktur. Ancak, iddia olunan hususun gerçek olduğunun ispat edildiği durumlarda, fail cezalandırılmayacaktır.
Keza, kişiye herhangi bir olayla irtibatlandırmadan, soyut olarak yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de, hakaret suçu oluşur. Kötü bir niteliği veya huyu ifade eden sözler, somut bir fiil veya olguyla irtibatlandırılmadıkları hâlde, yine de hakaret suçunu oluştururlar. Örneğin, bir kimseye “serseri”, “alçak”, “hayvan” denmesi hâlinde, somut fiil isnadı söz konusu değildir. Aynı şekilde kişiye soyut olarak “hırsız”, “rüşvetçi”, “sahtekâr”, “fahişe” gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de hakaret suçu oluşmaktadır. Kişinin bedenî arızasını ifade etmekle veya kişiye bir hastalık izafe etmekle de hakaret suçu işlenmiş olur. Örneğin, kişiye “kör”, “şaşı”, “topal”, “kambur”, “kel” vs. demekle; kişiye “psikopat”, “frengili” veya “AİDS’li” demekle, hakaret suçu işlenmiş olur.
Dikkat edilmelidir ki; davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amacına yönelik olarak belli bir siyasî kanaatin isnat edilmesi hâlinde de hakaret suçu oluşur. Örneğin, bir kişiye “faşist”, “komünist” veya “mürteci” demekle, hakaret suçu işlenmiş olur. Bir kişiye izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, toplumda hâkim olan telâkkileri, örf ve âdetleri göz önünde bulundurmak gerekir.
Hakaret suçu, kişi muhatap alınarak işlenebilir. Bu durumda huzurda hakaret söz konusudur.
Hakaret suçu, kişinin gıyabında da işlenebilir. Kişiye hazır bulunmadığı bir ortamda veya doğrudan muttali olamayacağı bir surette hakaret edilmesi durumunda, gıyapta hakaret söz konusudur. Ancak, gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, fiilin mağdurun gıyabında ve fakat en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. Bu kişilerin toplu veya dağınık olmalarının suçun oluşumu üzerinde bir etkisi yoktur. Bir veya iki kişiyle ihtilat ederek de mağdura hakaret edilebilir. Bu gibi durumlarda da esasında bir haksızlık gerçekleşmektedir. Ancak, izlenen suç siyaseti gereğince, gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun gıyabında en az üç kişiyle ihtilat edilerek, yani en az üç kişi muhatap alınarak hakaretin yapılması şart olarak aranmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında, hakaretin mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir mesajla yapılması hâlinde, birinci fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmedileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kişiyi muhatap alan mektup, telgraf, telefon ve benzerî araçlarla yapılan hakaret de, huzurda hakaret olarak cezalandırılmalıdır.
Maddenin üçüncü fıkrasında, hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi, bu suçun bir nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Keza, hakaret suçunun dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı ya da kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi hâlinde, verilecek cezanın bir yıldan az olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Maddenin dördüncü fıkrası hakaret suçunun alenen işlenmesi, bu suçun bir nitelikli şekli olarak kabul edilmiştir. Aleniyet için aranan temel ölçüt, fiilin, gerçekleştiği koşullar itibarıyla belirli olmayan ve birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olmasıdır.
Keza, aleniyetin basın ve yayın yoluyla gerçekleşmesi durumunda artırma oranı ayrıca düzenlenmektedir.
Maddenin son fıkrasında, kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde, suçun kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
----------------------------------------------------

Konuyla ilgili bir yargıtay kararı

YARGITAY 4. Ceza Dairesi 2008/4079 E.N , 2008/6499 K.N.

Avukat sanığın, katılan hakimin verdiği kararı temyiz ettiği dilekçede yer verdiği " ...gerçekleri karartıp gizleyerek...veya bilerek saklamaya çalışılmış...demagoji yapılmıştır..." tarzı ifadelerle savunma sınırını aştığı, katılan hakimin onur, şeref ve saygınlığını incitici yargılar ifade ettiği gözetilmelidir.
(Karar Tarihi : 14.04.2008)
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Avukat olan sanığın, hakim olan katılanın verdiği kararı temyiz ettiği dilekçesinde yazdığı "Mahkeme davanın bütünüyle reddi yolundaki kararının duçar olduğu fahiş hatayı gizleyebilmek, gözden kaçırabilmek için, maalesef, böyle hatalı-hileli bir yola başvurmuş, haberlerin davacı müvekkillerin kişilik haklarına ağır ve haksız bir saldırı teşkil eden yönlerini karara dercetmeyip, böylece gerçekleri karartıp gizleyerek..." "kararda düşülen fahiş hatanın (veya bilerek yapılan haksızlığın) örtülmeye-saklamaya çalışılması vakıası..." "mahkeme kararının gerekçe-değerlendirme bölümüne alınmayarak, saklanan-karartılan gerçek nedir? Burada dahi, maalesef gerçekler saptırılmaya, talep ve davanın gerçek yönü gizlenmeye çalışılmış ve yine esef vericidir ki, demagoji yapılmıştır." biçimindeki sözlerin davanın yazgısını belirlemede zorunlu olmadığı, iddiaya bir yarar sağlamadığı, savunma sınırını aştığı, katılanın onur, şeref ve saygınlığını incitici değer yargıları içerdiği ve yükletilen suçun oluştuğu gözetilmeden, sözlerin savunmaya ilişkin olduğu gerekçesiyle beraat kararı verilmesi,

Yasaya aykırı ve o yer Cumhuriyet Savcısı ve katılan A___ vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle (HÜKMÜN BOZULMASINA), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 14.04.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ceza Kanunu MADDE 125 1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

(3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.

-----------------------------------


Konuyla ilgili kararların bulunduğu link.

http://www.turkhukuksitesi.com/mevzuat.php?mid=4959
---------------------------------------------------
Saygılarımla...
Old 24-01-2012, 11:20   #6
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

Değerli Mozkul belirtmiş olduğunuz madde gerekçesinde yer alan şu ifade; "Dikkat edilmelidir ki; davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir." bir önceki cevabımda dayandığım şeyin ta kendisidir.

Öncelikle savcılıkta hakaret nedeniyle şikayet için giden kişinin verdiği ifadenin tümüne bakmak, şikayete konu hakaretin ne olduğunu bilmek, kişilerin sosyal durumunu ve olayın gelişme şeklini dahi incelemek gerekmektedir. Bunlar bir yana -bunların yokluğunda- tek başına birisi ile ilgili olarak "bu adam zaten kaçak elektirik kullanmaktan ceza aldı mahkum oldu/olmuş (mahkumiyeti varmış)" demek hakaret kapsamında değerlendirilemez kanısında olduğumu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Herşeyden bağımsız düşünüldüğünde dedikoduya girer.

Düşünceme katılmamanızı saygıyla karşılıyor ve hatta seviniyorum
*Bu konuya ilişkin hakaretten şikayetin sonucunun bizlerle de paylaşılması dileğimle.
Old 27-01-2012, 14:17   #7
Mozkul

 
Varsayılan

Saygıdeğer meslektaşım Önce madde gerekçesinde;

"Bu düzenlemede 765 sayılı Türk Ceza Kanununda benimsenen hakaret ve sövme suçu ayırımı kaldırılmıştır.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, kişiye somut bir fiil veya olgu isnat edilmelidir. Örneğin, kamu görevlisinin bir kişiden bir iş karşılığında belli bir miktar rüşvet aldığı yönünde isnatta bulunulması durumunda hakaret söz konusudur. Kişiye isnat olunan somut fiilin gerçek olup olmamasının, hakaret suçunun oluşması bakımından bir önemi yoktur. Ancak, iddia olunan hususun gerçek olduğunun ispat edildiği durumlarda, fail cezalandırılmayacaktır.
Keza, kişiye herhangi bir olayla irtibatlandırmadan, soyut olarak yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de, hakaret suçu oluşur."

denilmektedir.Bu anlatılan somut olaya aynen uygun düşmektedir.

Sizin alıntıladığınız madde gerekçesini devamında yazanlarla beraber değerlendirmek gerekir.Orda da;

"Dikkat edilmelidir ki; davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amacına yönelik olarak belli bir siyasî kanaatin isnat edilmesi hâlinde de hakaret suçu oluşur. Örneğin, bir kişiye “faşist”, “komünist” veya “mürteci” demekle, hakaret suçu işlenmiş olur. Bir kişiye izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, toplumda hâkim olan telâkkileri, örf ve âdetleri göz önünde bulundurmak gerekir."

denilmektedir.

Sizin bahsettiğiniz şekilde değerlendirilmiş olsa idi o halde verilen yargıtay kararında temyiz dilekçesinde avukatın , bir dilekçe içerisinde TCK.m.128 kapsamında savunma yaptığı değerlendirilip küçük düşürmeye yönelik bir iradesinin olmadığı kabul edilmeliydi.

Oysa buradaki ayrım yani sizin bahsettiğiniz noktanın uygulunabilmesi (davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir) için,

bir kimsenin ister savcılık ifadesinde olsun isterse verdiği bir dilekçe içerisinde olsun isnat ettiği hususların yaptığı iddia ve savunma ile ilgisi olmalı, söyledikleriyle anlatmak istediği olayın esasına ilişkin bir bağlantı olması gerekmelidir.

Somut olayda kişi , şikayet ettiği olayla ne türden bir bağlantısı olduğu belli olmayan, ifadesinde belirttiği isnadın ifadesine veya savunmasına ne türden bir katkı sağlayıp onunla nasıl bir bağlantısı olduğunu açıklamadan, kişinin işlemediğini bildiği bir suçu işlemiş gibi aktarmak suretiyle karşıdaki kişinin suçlu olduğuna dair şikayetine neden olan olaydan bağımsız bir suçlamada bulunmaktadır.

Kaldı ki; bir kimsenin evvelden suç işlemiş olması bir başka suçu işlediğine dair karine oluşturamaz. Kişi işlediği iddia edilen suçu işlediği kesinleşinceye kadar masumdur karinesi uyarınca, kişinin bir başka suç işlediğinin bu suçtan başka bir olaya ilişkin yapılan şikayette belirtilmesinin şikayete konu olaya
hiçbir faydası olmayacağıda izahtan varestedir.

Nitekim gerekçede de bu hususla ilgili olarak; "Bir kişiye izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, toplumda hâkim olan telâkkileri, örf ve âdetleri göz önünde bulundurmak gerekir" denilmektedir.

Bu bağlamda yasal bir merci önünde şikayette bulunan şahsın verdiği ifadesinde bazı isnatların suç teşkil edip etmeyeceği hakim olan telakkiye göre, bu isnatların TCK.m.128 kapsamında olması, ve verilen ifade ile yapılan isnatlar arasında şikayet konusu olaya fayda sağlayan bir bağlantının var olması gerekecektir.

İşte yapılan isnat ile iddia olunan şikayet veya dava konusu olay arasında bir yarar bulunmuyorsa, söylenenlerin bu anlamda işin esasına bir faydası dokunmuyorsa o takdirde bu isnatların kişiyi küçük düşürmek için yapıldığı ortaya çıkmaktadır.

Nitekim Hukuk Genel Kurulunun Esas: 2007/4-224
Karar:2007/228 02.05.2007 tarihli kararında aynen;


“Hak arama ve savunma hakkının kutsallığı elbette tartışılmazdır. Ne var ki, bu hakkın kullanılmasının ölçüsü de yine yasalarla getirilmiştir.Yeri gelmişken, burada üstün nitelikte özel yarar kavramı üzerinde durmakta yarar vardır.Üstün nitelikte özel yarar bir hukuka uygunluk nedeni olup, özellikle hak arama özgürlüğü ve savunma hakkı açısından önem taşımaktadır. Hak arama özgürlüğünü ya da savunma hakkını kullanan kişi, başkasının kişilik haklarını ihlal ederse, burada çatışan iki yararın varlığı gündeme gelir. Çatışan bu yararlardan birisine üstünlük tanımak gerektiğinde bir lehine diğeri aleyhine hukuka uygunluk nedeninin varlığı kabul edilebilecektir. Hak arama ve savunma hakkını kullanma amacının bulunduğu ve bu amacın sınırları içinde kalındığı sürece hukuka uygunluk nedeninin varlığından da söz edilebilir.

Aksine savunma hakkını kullanma amacını aşar biçimde bir başkasını itham etmek hatta ona iftiralarda bulunmak, maksadı aşan ifadelerde bulunmak elbette hukuka uygunluk nedeninin kabulüne en önemli engeli oluşturacaktır.


Savunma hakkı hak arama özgürlüğü gibi anayasal bir hak olup, bu hakkın tanınmasının amacı da kişinin kendisini yetkili merciler ve yargı organları önünde savunabilmesidir. Durum bu olunca da bu hak ancak bu amaç ve sınırlar içinde kullanıldığında hukuka uygunluk sebebi olabilir. Bu hakkın kullanıldığı görünümü altında başkalarının kişilik haklarının ihlali halinde amaç ve sınır aşıldığından elbette sorumluluk söz konusu olacaktır.


Ceza davasına savunma dilekçesi olarak verilen dilekçenin sanık konumundaki kişinin kendisine yönelik itham ve iddiaların gerçek dışılığını, bunların haklı olmadığını savunur mahiyette olmak yerine gereksiz cümle ve iddialarla karşı tarafın kişilik haklarına saldırı niteliğine bürünmüşse burada üstün nitelikte özel yarardan ve hukuka uygunluk nedeninin varlığından söz edilemeyecektir.


iyi günler.
Old 28-01-2012, 01:47   #8
Av. Feyza Altun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukatt
Cevabınız için Teşekkür Ediyorum.Ancak TCK Md.125/1 deki " Somut Bir Fiil İsnat Etmek " suretiyle Hakaret Suçunun işlenip işlenmediği konusundada gerekçenizi bildirirseniz sevinirim.İddia edilen fiil , Doğruluğu veya yanlışlığı ortaya çıkarılabilecek , ispatlanması olanaklı bir fiildir.Yani " Somuttur ".Objektif doğruluğu sınanabilir nitelikte bir husus izafe edilmiştir.

Açıkçası ben burada bir suç oluşacağını düşünmüyorum, yahut başvuru yapsanız da bir soruşturmanın devam edeceğini...

A'nın sabıkası var demek; maddi bir gerçeği beyan etmektir. A'nın sabıkası olduğunu iddia eden B'nin bu beyanının gerçek olmaması ve B'nin "Yanıldım, A nın sabıkalı olduğunu duymuştum" demesi halinde Savcı suçun oluşmadığına karar verecektir. (Kanımca burada suç yoktur)

Ancak, B'nin A'yı küçük düşürmek şeref onur ve haysıyetini lekelemek KASTIYLA hakaret amaçlı sabıkalı demesi etrafta suç oluşturabilir.

Meslektaşım sorunuzu ve bu konuda görüşlerinizi paylaşıyorum ne var ki burada suç aramak çok zorlama olur gibi geliyor.
Old 28-01-2012, 16:12   #9
Mozkul

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
Açıkçası ben burada bir suç oluşacağını düşünmüyorum, yahut başvuru yapsanız da bir soruşturmanın devam edeceğini...

A'nın sabıkası var demek; maddi bir gerçeği beyan etmektir. A'nın sabıkası olduğunu iddia eden B'nin bu beyanının gerçek olmaması ve B'nin "Yanıldım, A nın sabıkalı olduğunu duymuştum" demesi halinde Savcı suçun oluşmadığına karar verecektir. (Kanımca burada suç yoktur)

Ancak, B'nin A'yı küçük düşürmek şeref onur ve haysıyetini lekelemek KASTIYLA hakaret amaçlı sabıkalı demesi etrafta suç oluşturabilir.

Meslektaşım sorunuzu ve bu konuda görüşlerinizi paylaşıyorum ne var ki burada suç aramak çok zorlama olur gibi geliyor.




Üstad bu konudaki fikrinize katılamıyorum.Savcıların kişisel davranışlarını bilemem ancak sorudaki kişinin eylemi kanunun lafzi yorumuna ve özüne uygun bir suç oluşturmaktadır.

Hem yazınızda
Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
"Ancak, B'nin A'yı küçük düşürmek şeref onur ve haysıyetini lekelemek KASTIYLA hakaret amaçlı sabıkalı demesi etrafta suç oluşturabilir."
diyorsunuz. Hemde ;
Alıntı:
Yazan Av. Peitho Minerva
"B'nin "Yanıldım, A nın sabıkalı olduğunu duymuştum" demesi halinde Savcı suçun oluşmadığına karar verecektir.
diyorsunuz.

Bütün bunların nasıl tespit edileceğini belirtmemişsiniz.

Bu konuda ayrıntılı düşüncelerimi 7 numaralı mesajımda görebilirsiniz.

Saygılarımla, iyi tatiller.
Old 29-01-2012, 14:23   #10
SHODAN

 
Varsayılan

Şikayetçinin hakaret suçlamasıyla savcılıkta verdiği ifadesinde şüphelinin ayrıca kaçak elektrik kullanmaktan mahkumiyeti bulunduğunu belirtmesinin TCK md.125,271 ve 267 anlamında suç kapsamına girmeyeceği kanaatindeyim.
Old 29-01-2012, 23:12   #11
Mozkul

 
Varsayılan

Konuyla ilgili bir başka link.Soru sahibi meslektaşımın incelemesi için.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=12574

Bilgi Amaçlı:

TCK M. 128 İN GEREKÇESİ:

"İddia ve savunma haklarının kullanılması bağlamında, kişiler açısından somut isnat ifade eder nitelikte maddi vakıaların ortaya konulması ya da kişilerle ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunması mümkündür.

Bu somut isnatlar veya olumsuz değerlendirmeler, iddia ve savunma hakkının kullanılmasıyla ilişkilendirilememesi durumunda, hakaret ve hatta iftira suçu oluşturur.

İddia ve savunma kapsamında, kişilerle ilgili olan somut isnatların gerçek olması ve yapılan olumsuz değerlendirmelerin somut vakıalara dayandırılması gerekir. keza, bulunulan somut isnatların ve yapılan olumsuz değerlendirmelerin uyuşmazlıkla ilşkili olması gerekir; ancak uyuşmazlığın çözümü açısından faydalı olması aranmamalıdır."

(TBMM, Dönem:22, yasama yılı:2, sıra sayısı:664, sh. 538 v.d.)
Old 30-01-2012, 11:14   #12
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan TaitaDragonfire
Öncelikle savcılıkta hakaret nedeniyle şikayet için giden kişinin verdiği ifadenin tümüne bakmak, şikayete konu hakaretin ne olduğunu bilmek, kişilerin sosyal durumunu ve olayın gelişme şeklini dahi incelemek gerekmektedir.

Alıntı:
Yazan Mozkul
İddia ve savunma kapsamında, kişilerle ilgili olan somut isnatların gerçek olması ve yapılan olumsuz değerlendirmelerin somut vakıalara dayandırılması gerekir. keza, bulunulan somut isnatların ve yapılan olumsuz değerlendirmelerin uyuşmazlıkla ilşkili olması gerekir; ancak uyuşmazlığın çözümü açısından faydalı olması aranmamalıdır."


Eldeki veriler ışığında hakaret suçundan bahsetmek kanımca mümkün değil ama kırmızıları bilebilirsek belki hakaret suçu vardır. Bilmeden kesinlikle yoktur demek mümkün değil. Ancak bu bahsedilen olayda anlatıldığı kadarı ile yoktur. Katılana da katılmayana da teşekkürler
Old 30-01-2012, 13:05   #13
Mozkul

 
Mutlu

Alıntı:
Yazan TaitaDragonfire
Eldeki veriler ışığında hakaret suçundan bahsetmek kanımca mümkün değil ama kırmızıları bilebilirsek belki hakaret suçu vardır. Bilmeden kesinlikle yoktur demek mümkün değil. Ancak bu bahsedilen olayda anlatıldığı kadarı ile yoktur. Katılana da katılmayana da teşekkürler

Sayın meslektaşım, alıntı yaptığınız ve kırmızı renkle belirttiğiniz , madde gerekçesinin üçüncü fıkrası; suçun oluşmama durumunu düzenlemektedir.


Yani yapılan isnat ve değerlendirmeler gerçek olacak, somut vakıalara dayanacak ve bu somut isnatlar yapılan şikayetle ilişkili olacak bu halde yapilan isnat ve degerlendirmelerin cozume bir faydası olup olmadığına bakılmaksızın suc oluşturmaz denilmektedir.

Maddenin ikinci fıkrası ise sucun Oluşması icin gerekli şartlardan bahsetmektedir.

"Bu somut isnatlar veya olumsuz değerlendirmeler, iddia ve savunma hakkının kullanılmasıyla ilişkilendirilememesi durumunda, hakaret ve hatta iftira suçu oluşturur."


Saygılarımla
Old 30-01-2012, 14:48   #14
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Mozkul
"Bu somut isnatlar veya olumsuz değerlendirmeler, iddia ve savunma hakkının kullanılmasıyla ilişkilendirilememesi durumunda, hakaret ve hatta iftira suçu oluşturur."


Bu yüzden olayı bilmek gerekiyor. Ama bize aktarıldığı kadarıyla da yumuşak bir değerlendirme ile hakaret kabul etmiyor farazi olarak iddia ve savunma hakkının kapsamında değerlendiriyorum.

Bir örnek vereyim;
-Savcı: Buyrun ABC bey şikayetiniz nedir?
-Şikayetçi: Sayın Savcım XYZ bana "Fırça saçlı, ahşap suratlı dedi! ayrıca bu adam daha önce kaçak elektirik kullanma suçundan mahkum olmuştu!/diye duymuştum!"


Başka bir örnek;
--Savcı: Buyrun ABC bey şikayetiniz nedir?
-Şikayetçi: Sayın Savcım XYZ benim komşumdur. Elektirik faturalarım son 3 aydır 3 kat arttı ben de hattımda kaçak kullanım olmasından şüphelendim araştırdım taraştırdım(¿) daha sonra durumu XYZ'ye sormaya gittim o da "Elektiriğine bir sana iki! elektirik almadım! Zaten senden de hiç elektirik almazdım!" dedi Savcı Bey... Ayrıca bu adam daha önce kaçak elektirik kullanma suçundan mahkum olmuştu!/diye duymuştum!"

Velhasıl Mesleğimizin Yegane Cevabı Vardır Çok Severim; Somut Olaya Göre Değerlendirmek Gerek Üstadım.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
4483 :Görev Sebebiyle İşlenen Suç Kavramına İlişkin Karar Academic Anayasa ve İdare Hukuku Çalışma Grubu 1 03-01-2009 20:12
İnternetle İşlenen Suçlara Ceza Geliyor Viyola Hukuk Haberleri 0 13-02-2007 17:30
B.M. Ve Kadınlara Karşı Namus Adına İşlenen Suçlar Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 05-06-2003 21:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06764603 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.