Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hekim Hakları Diye Bir Hak Olur Mu?

Yanıt
Old 15-02-2007, 16:51   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Hekim Hakları Diye Bir Hak Olur Mu?

Merhabalar,
Hasta haklarının konuşulduğu hemen her ortamda hekim haklarından bahsedilmektedir.

Buna göre "sadece hastaya hak verilip hekimlere sorumluluk yüklenmesi eşitsizlik oluşturmaktadır.Öyle ise hasta haklarının yanında hekim haklarından da bahsetmek mümkün olmalıdır" denmektedir.

Bu konuyu hukuki yönden tartışmanın yararlı olduğunu düşünüyorum.

Ne dersiniz?

Saygılar
Old 16-02-2007, 18:07   #2
Hekimbaşı

 
Varsayılan Olmayacak da ne olacak?

Sn.Kayar,

'Hukuki yönü' dediğiniz zaman ben tartışma dışında kalıyorum; ama yine de 'vicdani yönü', yani adalet felsefesi açısından bazı şeyler söylemek isterim. Sırf konuya hekimlerin, ya da en azından benim gibilerin, nasıl baktığının anlaşılması açısından.

1. İlk örnek olarak hekimini (veya sağlık hizmetini sunanı) seçme hakkına bakalım. Eğer hastanın görevlinin husumeti veya yetersizliği gibi, aynı zamanda şikayete konu olabilecek bir gerekçesi yokken, başka herhangi bir nedenle görevliyi reddetmesi hakkı olacak ise; görevlinin de aynı koşullar altında aynı hakkı olması gerekir. Her iki durumun da ancak başka seçenek varsa geçerli ve anlamlı olacağı ortadadır. Ama, bu durum yoksa, ve hasta nesnel ölçütlere dayanmayan bu hakkı kullanabilecekse, benzer hakkı görevliye de vermiş olmamız gerekir. Bu durumda, birden fazla görevlinin olduğu hallerde, bir görevlinin bütün hastaları reddetmesi ve diğer görevliye yönlendirmesine de razı gelmemiz gerekir. Bunu kabul edecek miyiz? Veya hastaların yönlendirildiği hekim kabul edecek mi? Etmezse ne olacak? Yasayı çıkartan mı bakacak? Bu durum nedeniyle mahkemelik olan hekimlerin davasına bakan yargıç mı?

2. Bir rahatsızlığa birden çok çözüm bulunabilir, hepsinin artıları ve eksileri vardır. Hastaya hepsini seçenek olarak bildirmemiz hastanın hakkı olabilir. Fakat hastanın seçimi bizim doğru bulmadığımız bir seçimse, bunu uygulamak zorunda mıyız? Elbette hayır. O zaman hastaya 'güle güle' demek özgürlüğümüz olmalıdır. Bunun nedenlerinden bir tanesi, hekimlerin ve sağlık kuruluşlarının performans değerlendirmeleridir. Bugünün TC vatandaşı gözüyle bakmayınız; yarının ABD sindeymişiniz gibi bakınız. Neden bunu söylüyorum; çünkü gidişat o yöndedir. ABD de her hekimin, her sağlık kurumunun, her hastalık, her tedavi yöntemi ile ilgili maliyet, komplikasyon, mortalite ve morbidite istatistikleri tutulur. Bunlar sadece dosyada çeşni olsun diye tutulmaz elbette. Onlara dayanarak hekimin ve kurumun risk katsayıları saptanır ve mesleki sigorta primleri ayarlanır. Bu nedenle de ne hekimler, ne de kurumlar daha riskli işlemleri yapmak istemezler. Yapmazlar da zaten. Bunu bir anlamda 'mesleki şöhreti koruma' diye de görebilirsiniz; ama gerçek budur. Hastanın da hekimi buna zorlamaya hakkı yoktur.

Örneklere devam etmekte pek yarar görmüyorum, çünkü ötesi fazla tıbbi kaçacak. Ama işin özü şu: adaletin temel felsefesine aykırı olarak iki kişi arasındaki ilişkiye tek taraflı haklar tanımak kabul edilemez. Mutlaka bu hakların dengeli dağıtılması, ölçüsü olması ve ülkenin gerçeklerine uygun olması gerekir. Hasta hakkından söz ediyorsak, hekim hakkından da söz etmemiz gerekir. Bunların başında da, birim zamanda muayene edilebilecek hasta sayısı gelir, ki ülkemizde genel kabul gören rakkamın altında hasta bakan hekim sayısı % 5 in altındadır. Genel kabul gören rakkamın üzerinde bakanların baktıkları adet ise ortalama ikibuçuk katı fazladır.

Bu rezalet ortadayken, tek taraflı hasta hakları da neyin nesi oluyor? Veya, neye hizmet edecek? Aslında, daha önceki yazılarımda da belirttim, benim cevabım var: sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesini teşvik edecek, hızlandıracak. Ama bir yanılgı var; o da örneklenen yerin sosyal devlet anlayışından hiç nasibini almamış bir yer olması. Kimsenin aklına bize özgü çözümler üretmek gelmiyor. ABD, uluslararası sermaye veya olmadı AB çözümleri dayatılıyor. Ve işin korkuncu, bunlar iyi, güzel şeyler olarak pazarlanıyor; çoğu zaman da yutturuluyor. ABD deki hekim, hastayı muayene etmemeyi bile tercih edebilir. Yatırdığı hastayı kapı dışarı edebilir. Önerdiği tedaviye uymadığı taktirde, kurula tedaviyi kestiğini, hastanın o hastalığıyla ilgili sorumluluğunu artık alamayacağını bildirebilir. Ama dikkat ederseniz, bu haklar hep o hasta hakları çerçevesinde verilmiş haklardır. Polikliniğindeki hasta sayısı belli adedi geçtiği taktirde reddedebilir, buna rağmen hasta gelirse, yönetime uyarı yazısı yazabilir, gereken yapılmazsa dava açabilir, açarsa da mutlaka kazanır. Sadece o değil, ilgili dönemde bakmak zorunda kaldığı, ama yeterince zaman ayırmadığı hastalar bile kurumdan tazminat alma hakkı kazanırlar. O dava açmasa bile, hastalar aynı nedenle açarlarsa, o suçlu bulunacaktır da ondan. Yani, bu çalışma ortamının bizimkiyle ilişkisini bulabilene aşk olsun. Ama buna rağmen, aynı hasta hakları peşindeyiz maşallah.

Konuyu tartışmaya açmak için kullandığınız başlığı bile olumsuz koşullandırıcı nitelikte olduğu için ön yargılı bulduğumu da bilmenizi isterim. Herkesin hakkı oluyor da, hekimlerin niye olmasın; onlar köle mi? Vicdanlarının daha güçlü olması, daha insan olmaları gerektiği gerekçeleri ileri sürülerek, hababam hekimler mi sömürülecek? El insaf! Bütün suçu hekimlerde bulmak bu toplumun bir saplantısı haline geldi, ki bu yanlış. Binlerce idealist, iyi niyetli, çalışkan hekimimiz var; onları kırıyor, üzüyor bu tutum. Bir suçlu aranıyorsa, o da üniversiteler, YÖK ve seçilmişlerdir; o genç arkadaşlarımız asla değil. Ben artık hekimlik yapmadığım için daha az üzülüyorum sanmayın; ben de çok üzülüyorum. ABD deki bütün bu olumsuzluklara rağmen hekimler baştacı edilirken, burada şamar oğlanı. Üzülmeyip de ne yapayım?

Bu durumda başlık önermekle de yükümlü duruma düştüğümü hissediyorum; yoksa sadece eleştirmiş olurum. Bence önyargısız başlık 'Hasta hakları çerçevesinde hekim hakları ne olmalı?' veya biraz daha tarafsızı 'Hekim hakları neler olmalı?' olabilirdi. Ve elbette bu haklar, yetki ve sorumluluklar bir yana bırakılarak tartışılamaz. İş oraya geldiğinde de, hukuktan önce uygulama koşulları, yani ülke gerçekleri gelir; hukuk kuralları o çerçevede geliştirilmelidir.

Saygılarımla,
Old 17-02-2007, 01:16   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı,

Hekim Hakları Kavramı çoğu kez hasta haklarına karşıt olarak kullanılmaktadır.

Oysa hekimlerin mesleklerini en iyi koşullarda sürdürmek için talepleri olması başka bir şeydir,bu taleplerin "Hekim Hakları" olarak tanımlanması başka bir şeydir.

Örneğin:

Etik ilkelere bağlı olma
Baskı altında olmadan mesleğini uygulama
Sağlığını koruma
Yeterli gelir düzeyi talep etme
Yönetim kararlarına katılma hakkı
Tedavi yöntemini seçme

kavramları

1-Herhangi bir belgeye bağlanmış haklar mıdır

2-Etik kurallar mıdır?

3-Kimden talep edilebilir?

Devam edelim.

Saygılar
Old 17-02-2007, 11:13   #4
Hekimbaşı

 
Varsayılan Hevesle yasa çıkarılmaz

Sn.Kayar,

Hasta hakları kavramına karşıt olarak değil, koşut olarak kullanıldığını görmek gerekir. Bunun nedeni gayet açıktır, olmayacak şeye amin denmez.

Kavram adı altında sıraladığınız, hekim hakkı olması gerektiğini düşündüğünüz, ama gerçekte olmadığını bildiğiniz şeyler; genel olarak belge ile yetkilendirilen ve sorumluluk yüklenen avukat, mühendis, öğretmen gibi meslek çalışanlarının sahip olması gereken çalışma ortamının unsurlarıdır.

Bunlardan etik kurallara uyma zaten hak değil, sorumluluktur. Yemin ediyoruz ve meslek kuralları arasında yer alır. Aynı yerlerde baskı altında dahi olsa bunu yapacağımız yazar. O da sorumluluk yani. Diğerleri ise özel olarak hekimler için hiçbir yerde yer almaz. Sadece tabip odasının görevleri arasında geçer, ki bu doğaldır.

Ancak hiçbirşey bir belgeye bağlı olmakla çözülemez. Nasıl insan hakları yasaları var ama uygulanamıyor ise, hasta hakları da olur elbette; ne isterseniz yazarsınız. İsterseniz hastanın kendi kendini ameliyat etme hakkını bile yazın. Ne fark eder? Bu alan insan hakları gibi soyut bir konuya ilişkin değil, insanın aldığı hizmetlerin en önemlisi olan yaşam hakkıyla ilgili bir uygulama alanına yöneliktir. Yasama üfleyince yelkenler şişmez yani; gemi rüzgarın götürdüğü yere gider.

Üstelik daha dün, tabip odaları, YÖK, üniversiteler ve muhalefetin her türlü itirazına rağmen 'ithal doktor' yasası çıkmıştır. O peşinden koşmaya bayıldıkları, özel sağlık hizmetlerinin dorukta olduğu ABD de dahi, hastaya elinizi sürdürtmez, hatta bazı bölümlerde kapıdan içeri sokmazlar. İsterseniz ordinaryus profesör olun.

Akıllı bir onlar var ya, akılları sıra Azerbaycan, Gürcistan, Türkmenistan, Kazakistan' dan doktorlar koşarak buraya gelecek. Öyle birşey elbette olmayacak, sadece sahtekar ve şarlatanlar gelecek. Sağlık hizmetlerimizi "düzenleyemediğimiz için" denetleyemez; standartlar, kurallar koyamaz, koyduğumuz kuralları da uygulayamaz iken; yabancıları mı denetleyeceğiz? Neye göre?

Malum nedenlerle yine ABD ye döneceğim. Hastalara uygulanan bütün prosedürlerin önceden belli olması bir yana, ne gibi durumlarda belirsiz olarak kabul göreceği, ve öylesi, belli olmadığı durumlarda uygulanacak prosedür bile bellidir. Kimin, nasıl denetleyeceği de bellidir. Yaptırımları da çok ağırdır.

Kısacası bunlar talep değil, önkoşuldur. Önce sürücü güçlerinden başlayarak, hizmet ortamını rayına oturtur, o çerçevede hizmeti alanla da ilgilenirsiniz. Bunun tersi bırakın gerçeği, mantığa bile aykırıdır. Herhalde mantığa aykırı yasa da yapılmaz yani.

Hiçbir konunun öyle bölük pörçük, sağdan soldan toplama yasalarla, heves temelinde çözülmesi mümkün değildir. Yasalar bir ülkenin aynasıdır. Çıktıkları zaman o ülkede belli konuya nasıl bakıldığı, o konunun nasıl ele alındığını yansıtırlar. Ülke geliştikçe, konular çeşitlendikçe de bu gelişim doğrultusunda yasalar da değişir. Zaman boyutu içerisinde incelediğiniz taktirde, bir ülkenin ne yönde, nasıl değiştiğini yasalardan izleyebilirsiniz. Olmayan, olamayacak şeylere ilişkin yasa da olamaz. Yasanın ya olabilir halini bulmanız, ya da yasayı uygulanabilir kılacak koşulları yaratmanız gerekir.

Tartışırken doğal olarak hekim hakkı ileri sürülecektir; çünkü konunun muhatabı hekimlerdir, en somut çelişkiler hasta ile hekim arasındaki ilişkilerde ortaya çıkmaktadır. Ama dikkat ederseniz benim öne sürdüğüm gerekçeler daha çok uygulamanın mevcut koşullarıyla ilişkilidir.

Saygılarımla,
Old 17-02-2007, 14:46   #5
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn:Hekimbaşı

Hasta hakları genellikle ulusal ve uluslararası aynı biçimde anlaşılan,anlaşılması gereken haklardır.

Örneğin:Aydınlatılmış onam(rıza)dan hem hukukçular hem hekimler aynı şeyi anlarlar ve her yerde de aynı biçimde uygulanması gerekir.

Hastanın rızasının alınmamış olması hasta hakkı ihlalidir.

Bunun karşısına veya sizin söylediğiniz biçimde-koşut olarak- ne konabilir?
Hekimin hasanın rızasını almama hakkı önerilebilir mi?
Elbette hayır.

Yine hastanın tıbbi bilgilerinin gizliliği ilkesi bir haktır.Bu hakkın ihlali sorumluluğu getirir.

Bu hakkın karşısına hekimin tıbbi bilgileri gerekmediği halde açıklama hakkı ileri sürülebilir mi? Elbette hayır.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.Ama gereksiz.

Söylemek istediğim hasta hakları diye tanımlanan hakların hem her yerde aynı şekilde algılanması hem de kendi başına varlık göstermesi özelliğidir.Hasta hakları hekim hakları ile karşılıklı ve eşit olması gerekmeyen haklardır.

Bu nedenle hekimlerin mesleki sorunları ve önerilen çözümler hekim hakları olarak tanımlanmamalı -en azından kavramsal olarak-ve hasta hakkına alternatif olarak sunulmamalıdır.

Aksi durum hukuki anlamda kavram kargaşasına yol açmaktadır.

Saygılar
Old 17-02-2007, 18:20   #6
üye3578

 
Varsayılan

Düet mahiyetindeki tartışmaya çekingenlikle katılayım,

Sayın Dr.Cem Hekimbaşı ve Sayın Av.Habibe Yılmaz Kayar'ın tartışmalarını ilgi ve zevkle takip ettiğimi, tartışmanın gerek seviyesi ve gerekse içeriğinden keyif aldığımı, tarafların (hukuk-tıp) özenli ve dikkatli beyanlarından faydalandığımı ve kendi adıma teşekkür borçlu olduğumu belirtmek isterim.

İçerik olarak hasta hakları konusundaki açıklamalar konusunda meslektaşım sayın Kayar'ın görüşleri bana daha yakın ancak başlık konusunda sayın Hekimbaşı'nun haklı olduğunu düşünüyorum.

Kanaatimce hekim hakkını, hasta hakları çerçevesinde ayrı, ancak özellikle ve kanaatimce öncelikle idareye karşı düşünmek, tartışmak gerekir. Sayın Hekimbaşı'nun imrendiren özgeçmişini okudum, söyleyeceğim şeyleri yaşadığına eminim. Daha önce görev yaptığım yerlerde hasta hakkı ihlali olduğunda bunu savunacak biz dahil birçok kurum ve kişi olduğu halde, hekim hakkı ihlalinde aynı şeyin sözkonusu olmadığını, zahmetli bir eğitimden geçmiş hekimlerin küçük yerlerde çok büyük sıkıntılar çektiğini, hakarete, fiili saldırıya uğrayan birçok hekim gördüğümü üzülerek görmüştüm. Suç teşkil eden eylemlerin cezasız kalmaması, bu meslek erbabının daha uygun şartlarda hizmet vermesi için elimizden gelen kanuni, fiili ve sosyal davranışların sergilemeye çalışmıştık.

Ancak, sayın Hekimbaşı'nun yasal düzenlemelerle ilgili eleştirilerine; meslek kuruluşları vasıtasıyla, üyeleri arasında çok fazla hekim bulunan TBMM'ne iletildiğini, konuşulup tartışıldıktan sonra bu kararın alındığını belirtip, bu hususta görüş belirtmeye yetkin olmadığımdan yorum yapamayacağım.

Tüm bu açıklamalardan sonra, hasta hakkı ile Sayın Hekimbaşı'nun deyimiyle "görevli" kıyaslamasını yapmamak, hizmeti alana tanınan hakka saygı göstermek gerektiği kanaatiyle her ikinizede saygılar sunarım...
Old 19-02-2007, 14:04   #7
Hekimbaşı

 
Varsayılan Sanal ortam için yasa olmamalı

Sn.Zeynel,

Çekingenliğinizi nezaketiniz nedeniyle belirtmiş olduğunuzu değerlendirerek duymazdan gelmek en uygunu olabilirdi; ancak yine de 'ne münasebet?' demekten kendimi alamayacağım. Sizi okumaktan mutlu olduğumu belirtmek isterim. Lütfen, buyrun. Hatta, bu konularda hekim olmayanların neyi, neden, nasıl düşündüklerini izlemek için buradayım ben. Kendi görüşlerimi tartışmanın bana ne katkısı olabilir ki?

TBMM üzerinde hiçbirimizin yetkisi yok elbette, ama her aldıkları kararı da benimseyeceğimiz ve karşı çıkmayacağımız anlamına gelmiyor. Eğer bizi temsil ediyorlarsa, bizim onlardan fazla eleştiri hakkımız var demektir. Ben de o hakkımı sonuna kadar kullanırım ve bunu ulusal iradeye saygısızlık olarak değerlendirmem. Tam tersine, bunu bir görev olarak görür ve kendimi bundan alıkoymanın diktaların oluşumuna olanak tanıyan bir oto-sansür olduğunu düşünürüm. Sizin düşünceniz farklı olabilir, buna diyebileceğim birşey olamaz.

Sn.Kayar,

Hekim haklarını birebir koşut (veya önkoşul) anlamında öne süren ben değilim. Veya daha doğrusu, benim savlarım o doğrultuda değil. Savlarım gayet açık:

1. hasta haklarının en temeli, yani yaşam hakkını güvenceye alan düzenlemeleri yapmadan sanal bir ortam için yasa çıkartmak yanlıştır
2. hasta haklarının insan haklarından ve hizmetin sunumundaki taraflar arasındaki dengeden uzak nitelikte olması yanlıştır
3. hasta hakları yalnız başına ele alınamaz, sağlık hizmetleri denen bir bütünün parçası olarak ele alınmak zorundadır

diyorum.

Örneğin, doktoru seçme hakkı olabilir, ama doktorun da hastayı seçme hakkı vardır. Ancak hastanın doktor seçme hakkı asla cinsiyetine göre olamaz, hekimin hakkı da. O halde bu hakkın nerede, nasıl, hangi koşullara dayalı olarak, hagi çerçevede kullanılacağını belirtmeniz gerekir. Benden size bir öneri, hiç kalkışmayın, yüzlerce sayfa olmasının önüne geçmeniz mümkün değil.

Öte yandan, seçtiğiniz örnekler tartışmanın sadece sizin savınız açısından en güçlü olduğu yönleriyle ilgili ve her nedense sürekli olarak hakların uygun ortam oluşturulmadan korunamayacağı gerçeğini göz ardı ediyor. Soyut anlamda hakları kim tartışabilir ki zaten?

Hastanın rızasının alınması bir hak elbette. Bunu kimse reddedemez. Ancak, günde 7-8.000 hastanın geldiği, 8-10 hekimin çalıştığı HÜ acilinde, yapılmadığı taktirde hekime sorumluluk doğuran, rutin bir prosedürün bir parçasını ve sadece o parçasını hastanın reddetmesi bir hak değildir. Veya bunun hakkı olduğunu iddia ediyorsa, hekimin onu başka yere başvurmaya davet etmesi ve prosedürün tamamını uygulamadıkça hiçbir kısmını uygulamamakta özgür olması da hekimin hakkıdır. Tarif ettiğim durum yüzünden 1981 yılında hasta beni şikayet etmiş, 'vizon kürk giydiğim için bana böyle muamele etti, bu hekim komünist' demiştir. Komünist değilim, sosyalistim, ama konuyla bunun ne alakası var, nereden çıktı? Hasta psikopatsa bunun diyetini neden ben ödeyeyim? Ben de hasta hakkında zabıt tutturdum, şikayette bulundum. Konu mahkemelik olmadı, çünkü hasta ileri yaştaydı, karakolda sürünmesin diye acıyarak şikayetimi geri aldım, evine gönderdim. Hatta polis arkadaşlar önce kahkahalarla gülerken hasta ve yakınını biraz dinledikten sonra bana 'aman hocam, sakın şikayeti geri alma, bunlar sana kötülük yapacak' bile dediler. Ben yine de şikayetimi geri aldım. Ama hasta daha sonra nüfuzunu kullanarak benim idari ceza almama neden oldu; istersen geri aldırmak için 3 yıl uğraş. Söz konusu durumda, hasta bir tetanoz rapeli için Kalp Cerrahisi profesörünün çağırılmasını talep etmişti. Bu da hasta hakkı gibi görünüyor, değil mi? Hayır, öyle değil. Kalp Cerrahisi profesörünün acile ne zaman çağırılacağı prosedürle bellidir, hastanın talebiyle olmaz. O hastada boşu boşuna yaklaşık yarım saat tartışmakla, bir yarım saat de karakolda zaman kaybettim. O arada payıma düşen diğer acil hastalar ne oldu dersiniz? Bir paranoyak kendini beğenmiş hasta yüzünden zamanında müdahale edilemediği için zarara uğrayanların hakları ne oldu? Maalesef bu işler o kadar basit değil. Önce işleri düzene sokacaksınız ki, herkes yerini bilsin. Soyut olarak bir yasanın bir yerine 'hasta doktorunu seçebilir' veya 'hastanın rızası gerekir' derseniz, bunun sonuçları hepimiz için vahim olur. Bu gibi şeyler, olanaklar dahilinde zaten bu mesleğin uygulayıcıları tarafından titizlikle yerine getirilmektedir ve yerine getirileceği konusunda yeminleri de vardır. Elbette bu yetmez, yasal çerçeve de gereklidir; ama o çerçeve bir bütün olmak zorundadır. Temenniler veya ilkelerden ibaret yasa olmaz.

Hastayı ikna etmek için harcadığım yarım saatin de üzerinde durmak gerekir. Aynı prosedürü yüzlerce hastaya uyguladım, hemşire eşliğinde, ve en çok 10 saniye sürdü. Demek ki, dakikada 6, yarım saatte 180 hastaya tetanoz rapeli yapabilirdik. AMA YAPAMADIK. Ne o, bilgilendirme zorunluluğunu uyguladık. Aman, ne kadar güzel!

Hastanın tıbbi bilgilerinin gizliliğine gelmeden, hastanın tıbbi bilgilerinin ne olduğunun belirlenmiş olması gerekir. Bunun için bir hasta dosyası nedir, nasıl olmalıdır, neler içerirden tutun; herkesçe bilinir şeylerin neler olduğu, bilginin işlenme ve saklanma koşulları, vb şeylerin belirlenmesi gerekir. Muayenehanenize peşinde onlarca paparazziyle gelen bir şöhreti muayene ettiğinizi kimden saklayabilirsiniz? Yanında gelip kapıya kulağını dayayan koruma mı sızdırdı, sekreteriniz mi, temizlikçiniz mi, yoksa şöhretin hizmetçisi mi, nasıl saptayacaksınız? Binlerce hastanemizin ancak yüz tanesinde doğru dürüst hasta dosyası var. Daha dosyanın içermesi gerekenleri kurala bağlamadan neyin gizliliği Allah aşkına?

Hasta hakları elbette kendi başına var olacak; ama diğerleri ile beraber ve asla uygulama koşullarından da bağımsız değil.

Belki bıktırmaktan korkmakla birlikte, tekrar edeceğim: hasta hakları yasası, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesini teşvik, olmasa bile, özendirme amacı güdülerek hazırlanmış bir yasadır. Böyle olmadığını kanıtlamak isteyen varsa, yasayı önce sadece özel sağlık hizmetleriyle ilgili olarak çıkartsınlar da görelim. Çünkü özel sağlık kuruluşlarında bu yasanın uygulanması gerçekten gerekir. Hasta madem bütün maddi yükü doğrudan ve tek başına üstleniyor, karşılığını da böyle isteyebilir; ne isteyeceğini bilmesi gerekir. Bu haklardan ücretsiz sunulan sağlık hizmetini alanların hakkı olmasın demiyorum; yanlış anlaşılmasın. Sadece aynı maddi olanakların (bütçe ödenekleri, malzeme vs) kamu hizmetlerinde de var edilmesi istensin diyorum. Bu maddi olanakların verilmediği, çalışma koşullarının oluşturulmadığı neden, kimden saklanmak isteniyor? Bu ayrımı yapmadığınız taktirde, yapmış olduğunuz şeyin sonucu özel sağlık hizmetlerini özendirmek, kamuda çalışanları hırpalamak ve onları da özele itmek olacaktır. Bu da kandırmacadır, veya en azından, ayıptır, haksızlıktır.

Saygılarımla,
Old 19-02-2007, 16:10   #8
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı

Yasaların çıkarılırken ,yasanın uygulanması için gereken mali kaynağın,eğitimin,yatırmın ,işleyişin ve bir çok gerekliliğin gözetilmediği konusunda elbette düşüncelerinize katılıyorum.

Hükümetlerin görevi sadece yasa çıkarmak değildir.Yasanın gerektirdiği yükümlülükleri de aynı biçimde yerine getirmekle yükümlüdür.İdareler de yasanın sadece yararlanan tarafında yer alıyor görünüp,sorumluluklardan uzak durma hakkına sahip değildir.

Söylemem şu ki,yasanın uygulanması,uygulanmaması,yanlış uygulanmasında zarar görenler,sonuçtan sorumlu olan taraflardan bunu tazmin etmesini isteyeceklerdir.Bu aşamada idareler de bu sorumluluktan payını almak zorundadırlar.

Diğer yandan yasanın ugulanması için gerekli koşulların henüz oluşturulmadığı iddiası,hekimlere yüklenen bazı yükümlülüklerin de ertelenmesi gerektiği sonucuna da gidemeyecek bir önermedir.

Bu biraz da tehlikelidir hatta.Bu ve benzer söyleyişler,demokrasiye hazır olmadığımız,sanık haklarına hazır olmadığımız,kadın ve çocuk haklarına hazır olmadığımız yönündeki itirazlarla yan yana gelme riski taşımaktadır.

Adliyelerde uygun ortam olmadığı gerekçesi ile sanığın savunma hakkını kısıtlamak mümkün müdür? Hakimin,savcının "koşullar henüz uygun değildi "yanıtı kabul görecek midir?

Avukatların da koşulların uygun olmadığı gerekçesine dayanarak müvekkili zarara sokan kusurlarından sorumsuzluğuna gidilememesi gibi.

Aynı biçimde hekimin rıza almadan operasyon yapması ve benzeri durumlarda da ,henüz koşullar uygun değil savunması kabul görmeyecektir.

****

Gizlilik hakkına ilişkin olarak vermiş olduğunuz örnek yaşanan yaygın ihlallere karşılık olamayacak çok uç ve konu ile ilişkisiz bir örnek.

Gizlilik hakkı,tıbbi bilginin ve hekimle paylaşılan kişsel bilgilerin gizliğini içerir.Hastanın yolda basın mensuplarınca takip edilmesi olsa olsa kamuya açık bir alanda olan bir durumu anlatabilir.Yoksa hekim ile hasta arasındaki görüşmeleri,tanıyı,test sonuçlarını,hastanın yönelimleri hastanın yolda takip edilmesi ile öğrenilmez.

Gizlilik hakkının korunması elbette sadece hekimin görevi değildir.Konu ile ilgili varsayılan tüm personelin hekim gibi sorumluluğu bulunmaktadır.

Bu gün hastanede bir yakını olan telefona sarılıp tıbbi bilgileri, tanı ve olasılıklar hakkında rahatlıkla bilgi alabilmektedir.Bu biçimde ihlal kabul edilebilir bir durum değildir.

Hastalar bakımından hayatın tekrarı, tıbbi ihlllerin telafisi ya yok veya çok güç.

Saygılarımla
Old 19-02-2007, 17:31   #9
Hekimbaşı

 
Varsayılan Çözümün ne olduğu zaten belli, ama hükümet ve etki odaklarının işine gelmiyor

Sn.Kayar,

Kesinlikle söz veriyorum: Hükümetler ve idarelerin sorumluluktan pay almalarına ilişkin yasalar nerde, söylerseniz, bütün itirazlarımı geri alacağım.

Hazır olamadığımız şeyler hakkında sizi haklı görmem mümkün değil. Bu gibi durumlarda yasa çıkartmak, en zayıfın mağdur edilmesine yol açar, başka da bir işe yaramaz. Tarih bunun örnekleriyle dolu. Bunu ben tartışmayacağım, sizlerin eğitiminizde de yer almış olmasını umduğum tarihi ve sosyolojik içeriğe işaret etmekle yetineceğim.

Kaldı ki, adliyelerde uygun ortam olmadığından dolayı mağdur olan hiç kimseyi tanımıyor musunuz acaba? Bundan yargıç, savcı ve avukatlar şikayetçi değil mi? Bunu bilmiyor, duymamış gibi davranarak hala yasa, yönetmelik çıkartmanın arkasında durmak size yakışıyor mu?

Gizlilik hakkına ilişkin vermiş olduğum örnek sadece bir örnek. Güzel bulmayabilirsiniz, olabilir. Ama bundaki haklılığınız ilgili tanımların yapılması, prosedürlerin belirlenmesi ve konunun ancak ondan sonra kurallara bağlanması gereğini ortadan kaldırmaz. Sizin 'hasta hakları' yasanız, veya herhangi başka bir yasa bundan söz ediyor mu? Etmiyor elbette, çünkü edemez, kimse bilmiyor; hele yasa çıkartanlar hiç. Konu hakkında bilgisi, çözüm hakkında fikri olmayan insanların sürekli olarak ahkam kestiği, onla yetinmeyip, yasa çıkarttığı bir ülkede yaşıyoruz biz. Sn. Zeynel' in sözünü ettiği yasamada rol alan hekimler, kaç yerde, ne kadar süreyle ne gibi hekimlik yapmışlar diye bir araştırınız. Çoğu, siyasete yardımcı olacak dost ahbap ilişkileri içerisinde tıbbi yardımlarda bulunmaktan öte hekimlik yapmamıştır. Buna da genel olarak 'seçmene yatırım' deniyor. Zaten sorun da oradan çıkıyor. Onları gerçekten hekimlik yapılan yerlerde 10-15 yıl çalıştırmış olsak; neyin neden olamayacağını bilir, o doğrultuda adam gibi yasa çıkartmayı becerebilirlerdi. TBMM ndeki hekim vekillerin kaçı hekimlerin oyuyla oraya geldi acaba? Onlar hekimleri temsil eder mi? Böyle olması zaten vekalet müessesini geçersiz kılardı.

Hastalar bakımından tıbbi ihlallerin telafisi elbette yok; ama hayallerin ihlalinden söz etmenin de bir yararı yok. Tıbbi ihlaller zaten somut ve kanıtlanırlarsa suç. Bunun ötesindeki şeylerin hak olarak tanımlanmasından elde edilmek istenen yarar nedir? Benim sorum bu; ve cevabımı da biliyorsunuz.

Ben ülkemdeki hasta haklarının başka ülkelerden geride olmasını hiç ister miyim? Keşke onlardaki gibi olsa. Ama sosyal devlet anlayışının gerçekten uygulandığı, hasta haklarının konu bile edilmediği avrupa ülkelerindeki sağlık hizmetleriyle ülkeminkiler arasında dağlar kadar fark varken, bunu özenti, kandırmaca, gösteriş olarak nitelendirmeyeyim de, ne yapayım yani?

Son olarak da bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim: hekim, genel olarak da sağlık hizmeti sunanların haklarının, toplumun daha iyi sağlık hizmeti alma hakkı ve bu arada da sözünü ettiğiniz o hasta haklarının var olabilmesi ve korunabilmesinin önkoşulu olduğunun farkında değilseniz ve ben bunu size anlatamadıysam; çok üzülürüm. Uyduruk, uygulanamayacak, ve özel sağlık hizmetlerini özendirmekten başka işe yaramayacak; bir hasta hakları yasasını savunmak için harcadığınız bu güç ve enerjiyi, keşke sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi yasasının canlandırılarak uygulanması için harcasanız da; üç beş paralı ve zaten etkin vatandaşın keyfi hakları yerine, milyonlarca insanın sağlıklı yaşam hakkını korumayı başarsanız; ne güzel olurdu; demekten kendimi alamıyorum. Bizler, yani idealist hekimler; yeminimiz gereği; onların haklarını, onlardan önce düşünüyor ve sahip çıkıyoruz, gördüğünüz gibi. Bunu da olmayacak işe amin dememek ve özel sağlık hizmetlerini özendiren herşeye karşı çıkarak yapmaya çalışıyoruz. Çünkü bundan toplum olarak hepimiz zarar göreceğiz; bu arada birey olarak da bizler.

İzin verirseniz özet olarak yineleyeceğim: heves ve özentilerle yasa çıkartmak yerine, sorunu kökten ve bir bütün halinde çözecek yasalar çıkartarak yürütmeyi bu yönde zorlamak gerekir. Sağlık hizmetleri sosyal devletin görevidir ve bundan taviz vermek hiçbir vatandaş için kabul edilebilir birşey olamaz; bunu saptırmaya yönelik her türlü girişime de karşı çıkılmalıdır.

Bu aşamada rahmetli Nusret Fişek hocamı da rahmetle anmak isterim. Kendisi 1963 tarihli Sağlık Hizmetlerinin Sosyalizasyonu yasasının mimarı ve hocamdır. 44 yıl sonra bulunduğumuz yeri ve yaptığımız tartışmaları duysa, herhalde çok üzülürdü. Bize de dönüp, 'ne yaptınız (veya ne yapmadınız) ulan; sepet gibi oturdunuz mu yoksa?' diye eminim sorardı. Ne diyeyim; 'üç kuruşa tav olanlar çoğunluk oldu hocam' diye cevap verirdim. Keşke her hekimin onun gibi bir hocası olabilseydi ...

Saygılarımla,
Old 19-02-2007, 20:20   #10
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı

Konumuz Hekim Hakları kavramıydı,yeniden hatırlatmakta yarar görüyorum.

Çünkü konumuz Hasta Hakları diye bir hak olur mu değildi.

Yazdıklarınızın yönü hekim hakları kavramını tartışmaktan çok hasta haklarını yeniden,yeniden konuşmaya bizi davet ediyor.Olsun,davetinize icabet ediyorum.

Belirtmiş olduğunuz bütün eleştirilere rağmen,gerçekliği tartışılmaz biçimde hasta hakları ulusal ve uluslararası hukuk bakımından kabul görmüştür.Hukuk uygulayıcılarının bu düzenlemeleri yaşayan hukuk haline getirmek için göstedikleri çabalar,böylesine eleştirileri değil,alkışı haketmektedir.

Daha da ileri giderek hasta hakları diye tanımlanan hakların ,bu konuda ayrı ve özel bir düzenleme olmadan da koruma sağlaması gerekiyor.Evrensel hak bildirgeleri özel hayatın gizliliğini koruyor örneğin.Ve diğer en temel insan haklarını da.

Alıntı:
Bu gibi durumlarda yasa çıkartmak, en zayıfın mağdur edilmesine yol açar,
Yeri gelmişken Türkiye'de hasta hakları kavramı vardır da bunun yasası yoktur.TCK ve bazı yasalarda dağınık biçimde düzenlemeler olsa da en derli toplu düzenleme Hasta Hakları Yönetmeliği ile yapılmıştır.

Yönetmelikler bilindiği gibi bir yasanın uygulanmasına ilişkin çıkarılır ve yasanın amacına uygun biçimde kılavuzluk yaparlar.Ama hasta hakları yasası yoktur.Yasa ile düzenlenmesi gereken bir konu yönetmelik ile geçiştirilmiştir.

Bu da işin tuhaf ve karşılığı olmayan tarafıdır.

Alıntı:
Konu hakkında bilgisi, çözüm hakkında fikri olmayan insanların sürekli olarak ahkam kestiği, onla yetinmeyip, yasa çıkarttığı bir ülkede yaşıyoruz biz.


Bazı bakımlardan aynı yasadan değil ama uygulama bakımından aynı yönde eleştirinize katılacağım.Örneğin TCK da suç olarak tanımlanmış tıbbi bilginin açıklanması yasağı varken ve bu ilke hekimlerin deontoloji tüzügü ve diğer düzenlemelerinde de paylaşılmışken,aynı idare reçetelere hastaların tanısını yazma zorunluluğu koyarak hekimler aracılığı ile tanımış olduğu hakkı kendi eli ile ve yasaya karşı hile yaparak ihlal etmektedir.Mali denetimi sağlama kaygısı ile temel hak çatıştığında mali denetim tercih edilmiştir.

Bu konu ile ilgili ve idareyi sorumlu olarak gösteren bir AİHM başvurusu yapılmış bulunmaktadır.Dosya başvurusu kayda geçmiştir.

Alıntı:
Kaldı ki, adliyelerde uygun ortam olmadığından dolayı mağdur olan hiç kimseyi tanımıyor musunuz acaba? Bundan yargıç, savcı ve avukatlar şikayetçi değil mi? Bunu bilmiyor, duymamış gibi davranarak hala yasa, yönetmelik çıkartmanın arkasında durmak size yakışıyor mu?

Son olarak ,ihlaller konusunda hukukçu olarak ,bu yasa ortam hazırlanmadan çıkarıldı,bu yanlıştı diyerek şikayetlenmek yerine ,bu yasa insana yakıştı,bu hak insana yakıştı,tanınacak diğer haklar da yakışacaktır,hukukçuya yakışacak olan da hakkın uygulanması için çaba sarfetmek olacaktır.

Böyle davranmak bize çok yakışıyor.

Hasta Haklarını değil,Hekim Hakları kavramını konuşmak dileği ile,

Saygılar
Old 19-02-2007, 23:44   #11
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Kayar,

Benim hukuk veya hukukçulardan değil, ama yasamadan beklediğimin sizinkinden farklı olduğunu görüyorum. Bu konuda anlaşmamız olanaksız. İyi niyetle çaba sarfeder de, Hitler Almanya' sında olduğu gibi milyonlarca insanın öldürülmesinde veya ölümünde seyirci durumuna düşerseniz, bunun övünülecek bir tarafı kalmaz. Yani iyi niyet her zaman çözüm, her zaman iyi ve güzeli yaratmakta yeterli, olmuyor maalesef. Gerçekler çok farklı ve görünen köy her zaman gördüğümüz yerde değil.

Hekim haklarının neler olması gerektiğiyle ilgili görüşlerimiyse zaten belirttim sanırım. Özetleyerek yine belirteyim:
1. Bütün çalışanlar gibi;
a) eşit zaman, çaba ve yüke eşit ücret
b) uygun ve insanca çalışma koşulları
c) sorumlulukla orantılı yetkiler
d) işin gerektirdiği personel, malzeme ve ortam
e) yetki ve sorumluluklar çerçevesinde karar verme özgürlüğü
2. ???

Gördüğünüz gibi, (2) yi dile bile getiremedim; çünkü (1) in yerine getirildiği durumu hayal edemedim. Yasama ve yürütme sadece (1) i yerine getirse, şimdilik benim için yeterli. Emin olun, yargıya iş bile düşmez. (2) ise gelecek bahara kalır; onun yasası veya yönetmeliğini de o zaman tartışırız isterseniz. İngilizce' de 'First things first', dilimizde de 'herşeyin sırası var' sözü herhalde bu nedenle var.

Saygılarımla,
Old 20-02-2007, 08:35   #12
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı

Alıntı:
İyi niyetle çaba sarfeder de, Hitler Almanya' sında olduğu gibi milyonlarca insanın öldürülmesinde veya ölümünde seyirci durumuna düşerseniz, bunun övünülecek bir tarafı kalmaz.



Bu satırların işaret ettiği kişi ben miyim?

Eğer öyle ise :çok kolay,çok yersiz çok talihsiz bir yanıt olduğunu düşünüyorum.

Her şeyin sırası varsa bu satırın "hiç sırası" değildi.

Saygılar
Old 20-02-2007, 08:53   #13
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Kayar,

Elbette değil, neden siz olasınız. İşleri sırasıyla yapmayan devlet büyüklerimiz elbette.

Saygılarımla,
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Usulde Dahili Davalı Diye Bir Düzenleme Varmıdır? Brusk Meslektaşların Soruları 13 29-03-2016 12:48
Sadece Gülelim Diye :) neslihanvural Site Lokali 12 14-04-2010 12:08
Nasıl olsa ölecek diye hastaneye almadılar Y£LİZ Hasta Hakları Çalışma Grubu 1 07-02-2007 17:12
Hekim Mesleki Sorumluluk Sigortası Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hasta Hakları Çalışma Grubu 0 24-09-2006 21:41
10 Yaş Altındaki Çocuklara Sormuşlar Bebek Nasıl Yapılır Diye :)) Batu Han Site Lokali 0 08-04-2003 17:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06916904 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.