|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
05-06-2009, 20:20 | #1 |
|
tıbbi müdahaleden doğan cezai ve hukuki sorumluluk
Devlet hastahanesinde görevli doktor , müvekkilimi menisküs teşhisiyle ve atroskopi yöntemiyle ameliyat etmiştir. Ameliyattan kısa bir süre sonra müvekkilimin sol bacağında damar tıkanıklığı oluşmuştur. Doktorun uzun süre hasta ile ilgilenmemiştir saatler sonra bir üniversite hastahanesine ve tanıdığı bir kalp damar uzmanına sevk etmştir. Burada hastaya sırasıyla açık damar ameliyatı , anjiyo ve baypass yapılmış ancak damarlar açılamamıştır. Bu arada hasta hastahane enfksiyonu kapmıştır. Tahminen 2 ay sonra hastaya chopart amputasyonu uygulanmıştır. SORULARIM;
1)tTazminat davasının geleceği açısından ceza davası yoluna gidilmesi faydalı olur mu olmaz mı? 2)Maddi ve manevi tazminat davasının hangi meblalar üzerinden açılması gerekir? 3)Davada doktorla birlikte idarenin de hasım gösterilmesi gerekir mi? 4)Davanın doktora karşı ve idareye karşı aynı mahkemeye mi yoksa ayrı ayrı mı açılmalıdır?(Adli-İdari yargını görevli olması açısından) 5)Hastanın kendisi ile birlikte eşi, çocukları,anne ve babası ile kardeşleri manevi tazminat talebinde bulunabilir mi? |
05-06-2009, 22:09 | #2 |
|
selamlar;
sizin bir kaç sorunuz ile ilgili sanırım cevap verebilirim; öncelikle davanın kanaatimce idareye karşı açılması gerekir. nitekim, görev sırasında ve görevi ile ilgili bir kusur söz konusudur. bu anlamda, hizmet kusuru sebebi ile sağlık bakanlığını hasım göstermeniz gerekir.(idare daha sonra rücü hakkını kullanacaktır). dava idare mahkemesinde açılır. ceza davası açmanız idari davada bekletici mesele yapılabilir veya iki dosya ayrı ayrı da yürütülebilir. buna ceza mahkemesi karar verecektir. ama kanaatimce bekletici mesele yapılacaktır. nitekim eğer doktorun bir kusuru söz konusu ise hizmet kusuru da var dermektir. manevi tazminat davasını manevi açıdan zarar görmüş her yakını açabilir. maddi tazminatı da kendisi ile birlikte bakmakla yükümlü olduğu kimseler de açabilir. ancak meblağlar noktasında somut olayda siz taktir edeceksiniz. saygılarımla. |
06-06-2009, 08:43 | #3 |
|
Sayın hukukcu_35,
Anayasanın 129. maddesine göre: “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.” 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 13. maddesine göre de: “Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar”. Bu maddelere göre şayet doktorun hizmet kusuru olduğunu düşünmekte iseniz ve hizmet kusurundan dolayı dava ikame edeceksiniz o zaman Sağlık Bakanlığı na karşı İdare Mahkemesinde dava açmanız gerekmektedir. Fakat Anayasa'nın 125/son fıkrasında "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” der. Doktorun kişisel eylem ve davranışları idari eylem ve işlem sayılmaz. Böylece doktorun kişisel kusuru (mes: meslekte acemiliği) varsa davayı adli yargıda ve doktora karşı açmanız gerekmektedir. Özellikle şayet doktorun şahsi kusuru olduğunu düşünüyorsanız ve bu sebeple dava ikame edecekseniz Ceza Davası açmanızda oldukça fayda vardır. Hatta ceza davası açılması durumunda doktorun şahsi kusuru olup olmadığı da ayrıca ve açıkça netlik kazanacaktır. Sayın qendal21 in de dediği gibi tazminat miktarlarını dava ikame ederken siz belirleyeceksiniz; fakat manevi tazminat miktarını daha sonra arttıramayacağınızı ve maddi tazminatta da fazlaya dair haklarınızı saklı tutabileceğinizi göz önüne almakta elbette ki fayda vardır kanaatindeyim. Saygılarımla…. |
07-04-2013, 15:18 | #4 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 01.02.2012 tarihli kararı ile kabulü:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=14142 Saygılar... |
07-04-2013, 20:12 | #5 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Doktrinde ve şimdiye kadar ki yargı uygulamasında istikrarlı bir şekilde yapılan bu ayrımın reddedilmesi acaba ne kadar doğru? Kanunda kişisel kusur- hizmet kusuru ayrımının yapılmaması bu ayrıma gitmeye engel midir? İşkence yapan polisin ya da gelen hastaya müdahale etmeyerek kolunun kesilmesine neden olan doktorun ya da kötüniyet ve amaçla başkasına zarar veren kamu görelisinin hukuki sorumluluğu neden doğmasın?
Ayrıca Yargıtayda
Doğrusu ben bu kararı doğru bulmuyorum. |
07-04-2013, 23:56 | #6 |
|
selamlar;
HGK'nın kararı bence yerindedir. Nitekim, öncelikle söz konusu karar hizmet kusuru ve kişisel kusur gibi bolca tartışılan bir kavram kargaşasından bizi ve vatandaşları kurtarmıştır. Ayrıca içtihat, kanımca, idarenin kusursuz sorumluluk ilkesine de uygun düşmektedir. Eskiden bir doktorun acemliği sonucu oluşan zarar kişisel kusur sayılıyor ve idarenin sorumluluğuna gidilemiyordu. Ancak idarenin acami bir doktoru işe alarak ve tecrübe kazanmasına fırsat vermeden bir taşra hastanesine ataması istenmeyen sonuçlarıda beraberinde getirebilmektedir. Bu durumda idarenin sorumluluğundan söz edilememesi hak kaybına uğrayanlar için bir ayrıca haksızlık teşkil etmektedir. Bu şekilde karar hem kavram kargaşalığını önleme (bir rucu durumunun idare ve memur arasındaki iç ilişki olacağı ve bu sebeple vatandaşı ilgilendirmeyeceği)hem de idarenin kusursuz da olsa sorumluluğunun bulunması ilkesi açısından hukuki ve vatandaşı koruyucu niteliktedir. saygılarımla. |
08-04-2013, 09:35 | #7 |
|
Zarar gören kişinin kamu görevlisine adli yargıda dava açabilmesi, idare aleyhine kamu hukuku ilkelerine göre dava açmasına engel olmamalıdır. Aslında hizmet dolayısıyla işlenmiş kişisel kusurlardan hem idare hem kamu görevlisi sorumludur. Bu durum doktrinde sorumlulukların birleşmesi ilkesi olarak adlandırılıyor. Ancak sorumluluklarının birleşmesi hem idareden hem de kamu göevlisinden ayrı ayrı tazminat almak anlamına da gelmiyor. Kişiye bir tercih imkanı sağlanmış olup ister kamu görevlisine istere de idare aleyhine dava açmakta bir tercih imkanı sağlıyor. Ayrıca kamu görevlisinden tazmin edilemeyen zarar miktarı idareden tazmin edilebilir.
Özellikle manevi tazminat davalarında benimsediğim ceza görüşünde, zarar verenin malvarlığının azalması ile zarara uğrayanın öç alma duygusu yatışmakta ve ruhsal bir rahatlığa kavuşmaktadır. Bir nevi zarar gören yararına kişi cezalandırılmaktadır. Bu ayrımın kaldırılması ile manevi tazminatın bu işlevi, rücu mekanizmasındaki aksaklıklarda düşünülecek olursa, ortadan kalkmaktadır. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Akit Görüşmelerinden Doğan Sorumluluk | Av. Hulusi Metin | Meslektaşların Soruları | 8 | 09-12-2011 21:14 |
cezai ve hukuki sorumluluk var mı | ali ekmekçi | Meslektaşların Soruları | 8 | 25-12-2007 12:09 |
Üçüncü Kişiye Ait Adreste Yapılan İhtiyati Hacizde Cezai ve Hukuki Sorumluluk | preator44 | Meslektaşların Soruları | 3 | 13-04-2007 20:10 |
ktk dan doğan sorumluluk | tuğrul | Meslektaşların Soruları | 1 | 30-01-2007 14:02 |
Cezai Sorumluluk | pinar.akcay | Hukuk Soruları Arşivi | 4 | 10-11-2002 18:08 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |