Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Resmi Evrakta Sahtecilik Eski TCK Yeni TCK

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-01-2010, 10:48   #1
Av.Murat Bölükbaş

 
Varsayılan Resmi Evrakta Sahtecilik Eski TCK Yeni TCK

Herkese iyi çalışmalar.
Benim sorum şu olacak;Resmi memur önünde yapılan nikah töreninde eğer taraflardan biri olmadan evlenme akdi kurulursa,bu nikahı kıyan memurun işlediği suç nedir?Evlenme akdinin diğer tarafı olmadan bu evlenme akdinin altına imza atan tarafın eski ceza kanunumuza göre işlemiş olduğu suçun vasıf ve niteliği sizce ne olur?Memur ve memura evlenme beyanında bulunan taraf açısından resmi evrakta sahtecilik suçunun unsurları oluşmuş mudur?Ya da memur açısından resmi evrakta sahtecilik suçunun unsurlaru oluşmuş iken evlenmenin tarafı açısından memura yalan beyanda bulunma suçunun unsurları mı oluşmuştur?
Saygılarımla..
Old 22-01-2010, 12:08   #2
av.araf

 
Varsayılan

Benzer bir konu işinize yarayabileceğini düşündüm



T.C. YARGITAY CEZA GENEL KURULU

E. 2004/6-94 K.2004/132 T. 8.6.2004

• RESMİ EVRAKTA SAHTEKARLIK SUÇU ( Yasal Koşullara Uymadan ve Bilerek Sahte Kimlikli Şahsın Evlenme işlemlerini Yapan Muhtarın Eylemi )

• SAHTE KİMLİKLİ ŞAHSIN EVLENME İŞLEMLERİNİ BİLEREK YAPAN MUHTAR ( Fiilinin Memur Tarafından İşlenen Resmi Evrakta Sahtecilik Suçunu Oluşturacağı )

• MUHTARIN SAHTE KİMLİKLİ ŞAHSIN EVLENME MUAMELELERİNİ BİLEREK YAPMASI VE NÜFUSA TESCİL ETMESİ ( Memurun İşlediği Resmi Evrakta Sahtekarlık Suçunun Oluşacağı )

• EVLENMENİN ŞEKİL ŞARTLARINA UYMADAN VE SAHTE OLDUĞUNU BİLDİĞİ KİMLİĞE İSTİNADEN EVLENME MUAMELESİNİ YAPAN VE NÜFUSA TESCİL EDEN MUHTAR ( Memurun İşlediği Resmi Evrakta Sahtecilik Suçundan Mahkum Edilmesi Gereği )

• MEMUR TARAFINDAN İŞLENEN RESMİ EVRAKTA SAHTEKARLIK SUÇU ( Yasal Koşullara Uymadan ve Bilerek Sahte Kimlikli Şahsın Evlenme İşlemlerini Yapan ve Nüfusa Tescil Ettiren Muhtarın Eylemi )

765/m.237,339/1


ÖZET : Köy muhtarı olan sanık, olay tarihinde taraflar hazır olmadıkları halde, huzurunda nikah kıyılmış gibi evlenme evraklarını düzenleyip, bunların nüfusa tescilini sağlamıştır. Evlendiğine ilişkin belge düzenlenen A.D. adlı kişinin var olmadığı ve daha sonra kaydının terkin edildiği mahkeme kararı ile sabittir. Sanığın, evlenme akdini düzenlerken ve evlenme işlemini tescil ettirirken, A.D. olmadığını bildiği bir başka kişiyi, o evlenmişcesine işlem yapmakla, yalnızca yasal koşullara uymamakla kalmadığı, gerçeğe aykırı, sahte bir resmi belge düzenlediği, bu belgenin kamu kurumlarına bildirilerek işlemler yapılmasının sağlandığı anlaşılmaktadır. Nitekim, sanık tarafından akdedilen bu evlilik, bir başka kimlikle evlenmenin sağlanmasının hile teşkil ettiğinden bahisle mahkeme kararı ile feshedilmiştir. Nesnel ölçülere göre, birçok kimseyi aldatabilecek nitelikte olduğu belirlenen bu evlenme belgesinin, memur sıfatını taşıyan sanık tarafından sahte olarak düzenlenmesinde TCY'nın 339'uncu maddesinin 1'inci fıkrasındaki suçun unsurları oluşmuştur.
DAVA : Resmi evrakta sahtecilik ve yalancı tanıklık suçlarından sanık E. hakkında yapılan yargılama sonucunda eylemlerinin yalancı tanıklık ve tarafları hazır göstermek suretiyle evlenmenin şekil şartlarını yerine getirmeden evlenme akdini İcra edip nüfus idaresine bildirme suçunu düzenleyen TCY'nın 237/2. maddesine uyduğu kabul edilerek, her iki suç için açılan kamu davalarının 4616 Sayılı Yasanın 1/4. maddesi uyarınca kesin hükme bağlanmalarının ertelenmesine ilişkin Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 28.09.2001 gün ve 161-304 sayı ile verilen kararın katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce 10.12.2002 gün ve 16400- 14089 sayı ile;
"Yalancı tanıklık suçu ile ilgili olarak verilen kamu davasının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi kararı, CMUK'nun 253/4. maddesinde öngörülen davayı sonuçlandırıcı hüküm niteliğinde olmayıp, temyizi olanaklı bulunmadığından ve bu karara karşı İtiraz yoluna başvurulabileceğinden katılan vekilinin bu suç ile ilgili temyiz isteminin CMUK'nun 317. maddesi gereğince tebliğname gibi reddine. Sahtecilik suçu ile ilgili temyize gelince;
Resmi belgede sahtecilik suçunun 4616 Sayılı Kanunun 5. maddesinin ( a ) bendine göre, anılan yasa kapsamında bulunmadığı dikkate alınmadan yargılamaya devamla davanın esası hakkında hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 28.04.2003 gün ve 24-104 sayı ile; önceki gerekçelerini de tekrarlamak suretiyle değişen suç vasfına göre sanığın taraftan hazır göstermek suretiyle evlenmenin şekil şartlarını yerine getirmeden evlenme akdinin İcrası ile nüfusa bildirilmesinden ibaret eyleminin TCY'nın 237/2. maddesinde düzenlenen suça uyduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnmiş ve bu kez suç tarihi ile karar tarihi arasında dava zamanaşımının gerçekleştiğini kabul ederek TCY' nın 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.
Bu kararın da katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığı'nın "bozma" istekli 19.04.2004 günlü tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın sabit olan eyleminin hangi suç niteliğine uyduğunun belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Türk Ceza Yasası'nın 237'nci maddesinin 2'nci fıkrasında düzenlenen, yasal koşullara uyulmaksızın evlenme işlerini yapmakla görevli memurun evlenme kağıdını vermesi suçunda, tarafların evlenme istek ve başvurusunu alan evlendirme memurunun, Türk Medeni Yasası'nda ve Evlenme Yönetmeliğinde belirtilen koşullara uymadan evlenme işlemlerini tamamlayarak evlenme kağıdı vermesiyle oluşur. Bu suç ile esasen evlenmenin şekil koşullarına uyulmaması yaptırıma bağlanmaktadır. Örneğin, boşanmadan sonra bekleme süresine uymadan evlenme akdinin yapılması, evlenme akdini düzenleyip imzaların sonradan alınması hallerinde, yasal koşullara uyulmadığından anılan suç oluşacaktır.
Evrakta sahtekarlık suçlarında ise, gerek yerleşmiş yargısal kararlarda, gerekse öğretide genellikle kabul gören görüşe göre bu suçun hukuki konusu, kamunun güvenidir. Belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanmıştır. Bu nedenle fiilden bir zararın ortaya çıkması aranmamakta, zarar olasılığı yeterli görülmektedir.
Resmi evrakta sahtekarlık suçunda, evrakın sahte olarak düzenlenmesi yeterli olup kullanılması suçun oluşması için gerekli değildir. Bu nedenle zarar olasılığının bulunması için evrakta yapılan sahtekarlığın çok sayıda kişiyi aldatacak nitelikte olması, bir başka anlatımla belgenin nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesi'nce 18.04.1996 günlü oturumda, K. Köyü muhtarı olan sanık E'nin, görevi ihmal ve yalan tanıklık suçlarını işlediğinden bahisle hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiş, konuyla ilgili duruşma tutanağı örnekleri aynı günlü bir yazı ile C.Savcılığına gönderilmiştir. Sanık hakkında kamu davası açıldıktan sonra yerel mahkemece ilgili dosya getirtilmiş olup, bu dosyanın incelenmesinde;
Davacı A. vekili tarafından 09.07.1993 tarihli dilekçe ile davalı A.D. aleyhine, davacının aynı köyden olan ve Fransa'da çalışan N.B. ile resmi nikahla evlendiğini, ancak tarafların kan-koca olmadıklarını ve aradan 3 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen N'nin davacıyı aramadığını, durumdan şüphe ederek nüfus kayıtlarını araştırdıklarında davacının, Trabzon ili, Düzköy ilçesi, G. Köyü nüfusuna kayıtlı olan davalı A.D. ile evli göründüğünü tespit ettiklerini, bu kişinin K. Köyü'nde hiç kimse tarafından tanınıp bilinmediğini, N.B'nin ise kayden bekar göründüğünü, bu durumda adı geçeni n A.D. kimliği ile dolaşarak evlenme işlemlerinde de bu kimliği kullanmak suretiyle davacıyı aldattığından bahisle hata ve hile ile kurulan evliliğin feshine karar verilmesi talebiyle dava açtığı;
Yapılan yargılama sonunda Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesi 'nce 18.04.1996 gün ve 621-148 sayı ile; "Tüm dosya kapsamından evlenme merasiminin tarafların kimlik bilgileri doldurulmadan ayrı ayrı imzalanması, evlendirme memurunun önünde her iki taraf da hazır olarak yapılmaması, iki reşit tanık gerektiği halde tanıklardan Y.Ö'nün evlenme merasimi sırasında 15 yaşında olduğu, bu hali ile evlenmenin şekil yönünden noksan olduğu, yine evlenmenin Medeni Yasanın 123. maddesinde belirtildiği şekilde belediye başkanı ve vekili ya da ihtiyar heyeti huzurunda akdedilmeyip muhtar vasıtası ile gerçekleştirildiğinden şekil noksanlığı sebebi ile ve de davalının esasen iki kez nüfusa kayıtlı olduğu, kendisini bir başka kimlikle tanıtarak evlenmeyi başka kimlik üzerinden gerçekleştirdiği, bu halin de hile teşkil ettiği" gerekçesiyle davanın kabulüne, evlenmenin feshine ve aynı davada tanıklık yapan köy muhtarı sanık E. hakkında da suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Katılan A. U., olay tarihinde yurt dışında çalışan birisi ile nişanlanmış olduğunu, daha sonra nişanlısı yurt dışındayken kayınbiraderinin eve evlenme defterini getirdiğini, nikah muamelesi biran önce yapılsın, yurt dışına gideceksin diye kendisine defteri imzalattığını, güvenerek defteri imzaladığını, daha sonra böyle bir kişinin olmadığını öğrenerek evliliği feshettirdiğini, şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
Sanık E., c.Savcılığı'nda; K. Köyü muhtarı olarak görev yaparken A.D. olarak tanıdığı ve babası köyde oturan kişinin, Akyazı'dan bir kızla evlenme işlemlerini yapmasını söylediğini, nüfustan evlenmelerine engel olmadığına dair yazı aldığını ve yeni muhtar olduğu için Akyazı'da yazıcılık yapan E.O. adlı kişiye tüm evrakları götürerek hazırlattığını ve Akyazı ilçesinde kızın evinde annesinin huzurunda nikah işleminin yapıldığını beyan etmiştir.
Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada yüklenen suçları kabul etmediğini, 1990 yılında gününü hatırlamadığı bir tarihte taraflar, aile arasında nişanlı olup evleneceklerini bildirerek nikah muamelelerinin yapılmasını istediklerini, katılanın annesinin öbür odada olduğunu, A. ve A.D'yi M. ve Y.Ö'nün huzurunda resmi nikah kıyarak evlendirdiğini, N.B. ile A.D'nin aynı kişiler olduklarını bilmediğini, daha sonra bu durumu öğrendiğini ve durumu C.Savcılığı'na bildirdiğini belirtmiş ve Ağır Ceza Mahkemesi'nde de benzer şekilde anlatımda bulunarak, sahte evrak düzenlemediğini, evlenme işlemini tarafların huzurunda ve rızalarıyla yaptığını söylemiştir.
Tanık S.U., katılan A'nın babası olduğunu, yurt dışında çalışan biri ile nişanladıklarını, kendisinin evde olmadığı bir sırada erkek tarafından birisinin gelerek nikah defterini kızına imzalatmış olduğunu, taraflar bir araya gelip usulen nikah kıyılmadığını, sanık muhtarın nikah kıymaya gelmediği gibi 14 yaşındaki oğlunu şahit olarak gösterdiğini beyan etmiştir.
Tanıklar R.ç. ve EY. da olay günü katılanın evinde oturdukları sırada kayınbiraderinin gelerek nikah muamelesi diye bir defter imzalattığını, muhtar ve damadın gelmediklerini, yalnızca kayınbiraderinin defteri katılana imzalatarak gittiğini beyan etmişlerdir.
Tanık M.B. istinabe yoluyla Fransa'da alınan ifadesinde, 1990 yılında A.D. ile katılan A'nın evliliği için imza attığını, adı geçenler hazır olduklarını, fakat kaydın katılan A'nın evine götürülmüş olduğunu ve orada imzaladığını, tanık Y. ile sanık E'nin de olay yerinde olduklarını söylemiştir.
Savunma tanığı ve sanığın oğlu olan Y.Ö. ise, daha önceden tanımadığı A.D. adlı kişinin yurt dışından gelen bir kızla evleneceğini söylediklerini, evlenme işlemlerini hazırlamış olduklarını ve A.D., evlenecek kız, muhtar E. ve M.B. ile birlikte Akyazı'ya gittiklerini, bir iş takipçisinin evrakları hazırlamış olduğunu, muhtarın bunlara baktığını, daha sonra evrakları alıp K. Köyü'nde kızın evine gittiklerini, muhtarın kızın annesine, A.D. ile kızın evlenmek istediklerini söylediğini, bu sırada kızın annesinin mutfakta kendilerinin ise oturma odasında olduklarını, kızın annesinin karşı çıktığına dair bir söz ve tavır olmayınca buna tanık olmasını söylediklerini, muhtarın da muamelelerin tamam olduğunu söylemesi üzerine evlenmeye tanıklık yaptığını beyan etmiştir.
Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1993/621 Esas sayılı dosyasında 09.02.1995 günlü oturumda Akçaabat Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1990/456 Esas ve 1993/90 Karar sayılı dosyası incelenerek tespit edilen hususların tutanağa geçirildiği, buna göre; davacı S.D. tarafından, Y.D., E.B., N.B., A.B. ve Akçaabat Nüfus Müdürlüğü aleyhine, eşi ile evliliklerinden 01.08.1971 tarihinde A.D. adında müşterek bir çocuklarının doğmadığı ve ölmediği, bu adı taşıyan bir çocuklarının bulunmadığı, bu çocuğun A. ve E.B'nin çocukları olup mükerreren davacının hanesine A.D. adıyla yazılı olduğunun tespiti ile bu kaydın terkininin talep edildiği, yargılama sonucunda 03.03.1993 tarihinde, S. ve Y.D'den olma 01.08.1971 doğumlu A.D'nin nüfus kaydının terkinine karar verildiği, davacının başvurusu üzerine de 06.01.1994 tarihli tavzih kararında, Düzköy ilçesi G.Köyü nüfusuna kayıtlı olan 01.08.1971 doğumlu A.D. ile aynı yer nüfusuna kayıtlı olan 01.09.1966 doğumlu N.B. aynı kişiler olduğundan bahisle mükerrer kaydın terkinine karar verildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır. Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin dosyası içerisinde, kaydın terkin edildiği ne ilişkin açıklamalı nüfus kayıt örneği de bulunmaktadır.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;
Sanık köy muhtarının, olay tarihinde taraflar hazır olmadıkları halde, huzurunda nikah kıyılmış gibi evlenme evraklarını düzenleyip, bunların nüfusa tescilini sağladığı sabittir. Tanık anlatımlarından anlaşıldığı üzere, tarafların evlenme iradelerini açıklayarak sanığa başvuru yapmadıkları, hatta evlenecek erkeğin yurt dışında olduğu, onun yerine erkek kardeşinin işlemleri yaptırdığı görülmektedir. Öte yandan, küçük bir yerleşim birimi olan köyde muhtarlık yapan sanığın, esasen bir başkasının çocuğu olan bir kişinin diğer bir şahsın çocuğu gibi nüfusa kayıt ve tescil ettirildiğini bilmediğini ileri sürmesi de hayatın olağan akışına aykırı ve inandırıcı bulunmayan bir savunmadır. Bu nedenle sanığın savunmasına itibar edilmesine olanak yoktur. Evlendiğine ilişkin belge düzenlenen A.D. adlı kişinin var olmadığı ve daha sonra kaydının terkin edildiği mahkeme kararı ile sabittir. Sanığın, evlenme akdini düzenlerken ve evlenme işlemini tescil ettirirken, A.D. olmadığını bildiği bir başka kişiyi, o evlenmişcesine işlem yapmakla, yalnızca yasal koşullara uymamakla kalmadığı, gerçeğe aykırı, sahte bir resmi belge düzenlediği, bu belgenin kamu kurumlarına bildirilerek işlemler yapılmasının sağlandığı anlaşılmaktadır. Nitekim, sanık tarafından akdedilen bu evlilik, bir başka kimlikle evlenmenin sağlanmasının hile teşkil ettiğinden bahisle mahkeme kararı ile feshedilmiştir. Nesnel ölçülere göre, birçok kimseyi aldatabilecek nitelikte olduğu belirlenen bu evlenme belgesinin, memur sıfatını taşıyan sanık tarafından sahte olarak düzenlenmesinde TCY'nın 339'uncu maddesinin 1 'inci fıkrasındaki suçun unsurları oluşmuştur.
Bu itibarla dosya kapsamına ve olayın akışına uymayan gerekçelerle sanığın eyleminin, yasal koşullara aykırı olarak evlenme kağıdı vermek suçuna uyduğunun kabulü isabetsiz olduğundan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki kurul üyesi ise, "Sanık evlenme memuru olarak tarafların evlenme iradelerini yansıtmış olup, yerel mahkemece belirlenen suç niteliğinde bir isabetsizlik bulunmadığından direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı'na tevdiine, 08.06.2004 günü oyçokluğu ile tebliğnamedeki isteme uygun olarak karar verildi. kazancı
Old 22-01-2010, 18:06   #3
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

Sorduğunuz olayda taraflardan birinin nikah aktinde bulunmama sebebinin suçun oluşumu açısından önemli olduğunu düşünüyorum.Bu sebebi bildirirseniz daha kesin bilgilere ulaşabiliriz.
Old 27-01-2010, 00:53   #4
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan

Burada öncelikle tartışılması gereken husus, nikah memurunun, nikahı kıyılan taraflardan birinin gerçek kişi olmadığını bilip bilmediği ya da bilebilip bilemeyeceğidir.
Eğer nikah memuru, nikahı kıyılan kişilerden birinin olması gereken kişiden farklı biri olduğunu bilmiyorsa ya da halin icabına göre bilemiyorsa, nikah memurunun kastı olmadığı için, resmi belgede sahtecilik ya da başka bir suç işlediğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır,
Bu durumda, başkasının yerine imza atan kişi, başkasının yerine imza attığı için resmi belgede sahtecilik ve kimliği hakkında yalan beyanda bulunduğu için, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beya suçunu işlemiş olacaktır.
Eğer nikah memuru, durumu biliyorsa ya da bilebiliyorsa, ortada kasıt olacağı için resmi belgede sahtecilik (gerçeğe aykırı resmi belge düzenlemek)ve görevi kötüye kullanmak suçlarını işlemiş olacaktır. Hatta bunu yapmak için bir menfaat temin etmişse, rüşvet suçunu işlemiş olacaktır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
resmi evrakta sahtecilik Av.ibrahim levent dönertaş Meslektaşların Soruları 11 23-10-2018 12:55
Resmi Evrakta Sahtecilik M.SERDAR DEMİRTAŞ Meslektaşların Soruları 3 11-10-2009 14:17
resmi evrakta sahtecilik KILIÇ&KILIÇ Meslektaşların Soruları 1 02-10-2009 09:47
Resmi Evrakta Sahtecilik Av.Nuri YENİÇERİ Meslektaşların Soruları 6 11-08-2008 21:08
Resmi evrakta sahtecilik taze mezun yalçın Meslektaşların Soruları 4 11-11-2006 15:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05483007 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.