|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
18-03-2010, 22:41 | #1 |
|
imam nikahlı eş ve HUMK 293/1
İmam nikahlı eş , birlikte yaşadığı gayrıresmi eşiine karşı alacak davasında 293/1 de belirtilen şekilde tanık dinletebilir mi.
'Senet - Umumi Hükümler Madde 293 - Aşağıdaki hallerde her halde şahit ikame olunabilir; 1- Usul ve füru, birader ve hemşire veya karı koca ve kayınpeder ve valide ile damat ve gelin arasındaki muameleler,'. İmam nikahlı eş bu istisnadan yararlanabilir mi? Bu konuda içtihat bilenler yardımcı olursa sevinirim. |
18-03-2010, 23:25 | #2 |
|
T.C.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2006/2-558 K. 2006/568 T. 20.9.2006 • MANEVİ TAZMİNAT ( İmam Nikahı İle Evlenen Kadının Talebi Haksız Fiilden Kaynaklanmakta Olup BK. Md. 49'a Göre İstenildiği - Çocuk İçin Açılan İştirak Nafakası Davasıyla Birlikte Aile Mahkemesinde Değil Genel Hukuk Mahkemesinde Görüleceği ) • İMAM NİKAHI İLE EVLENEN KADININ MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Çocuk İçin Açılan İştirak Nafakası Davasıyla Birlikte Aile Mahkemesinde Değil Genel Hukuk Mahkemesinde Görüleceği - Talep Haksız Fiilden Kaynaklanmakta Olup BK. Md. 49'a Göre İstenildiği ) • GÖREV ( İmam Nikahı İle Evlenen Kadının Manevi Tazminat Talebi Haksız Fiilden Kaynaklanmakta Olup BK. Md. 49'a Göre İstenildiği - Çocuk İçin Açılan İştirak Nafakası Davasıyla Birlikte Aile Mahkemesinde Değil Genel Hukuk Mahkemesinde Görüleceği ) • EVLİLİK DIŞI ÇOCUK İÇİN AÇILAN İŞTİRAK NAFAKASI DAVASINDA MANEVİ TAZMİNAT DA İSTENİLMESİ ( İmam Nikahı İle Evlenen Kadının Talebi Haksız Fiilden Kaynaklanmakta Olup BK. Md. 49'a Göre İstenildiği - Aile Mahkemesinde Değil Genel Hukuk Mahkemesinde Görüleceği ) 818/m. 49 1086/m. 7 ÖZET : Davacı vekili, davalının bundan 5 yıl önce evli ve dört çocuklu olduğunu söylemeden davacı ile imam nikahıyla evlendiğini, 2001 yılında bir çocukları olduğunu, davalının davacıyı yıllarca kandırdığını, davacının ailesi ve arkadaşlarının yanında küçük düştüğünü ve sosyal çöküntüye uğradığını, çocuk sahibi olması nedeniyle de evlenme şansının azaldığını bu nedenle manevi maddi tazminat ve müşterek çocuk için nafaka talep ve dava etmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ( resen ) dikkate alınması gerekir. Mahkemenin kendi kararında da belirtildiği gibi manevi tazminat talebi haksız fiilden kaynaklanmakta olup Borçlar Kanunu 49. maddeye göre istenilmiştir. O halde manevi tazminat talebi hakkında karar verecek mahkeme, Aile Mahkemesi değil genel hukuk mahkemeleridir. DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma ve iştirak nafakası" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece 1.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.05.2005 gün ve 2003/398 E- 654 K.sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 28.11.2005 gün ve 2005/14182-16353 sayılı ilamı ile; ( ... Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delilerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delilerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. Dava, 22.7.2003 tarihinde açılmıştır. Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan babalık davaları, bu kanun hükümlerine göre karara bağlanacaktır. ( 4722 s. K.nun md.10 ) Türk Medeni Kanunu düzenlemelerinde manevi tazminat düzenlenmemiştir. Bu yön gözetilmeden manevi tazminat talebinin reddi yerine yazılı şekilde kabulü bozmayı erektirmiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava, maddi-manevi tazminat ve iştirak nafakası istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalının bundan 5 yıl önce evli ve dört çocuklu olduğunu söylemeden davacı ile imam nikahıyla evlendiğini, 2001 yılında bir çocukları olduğunu, davalının davacıyı yıllarca kandırdığını, davacının ailesi ve arkadaşlarının yanında küçük düştüğünü ve sosyal çöküntüye uğradığını, çocuk sahibi olması nedeniyle de evlenme şansının azaldığını bu nedenle 5.000.000.000 TL.manevi, TMK.nun 304. maddesi uyarınca 300.000.000 TL.maddi tazminat ve müşterek çocuk için 300.000.000 TL. nafakanın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Yerel mahkemenin, davacı kadının istediği manevi tazminat, taraflar arasında evlilik birliği bulunmadığından, haksız fiil nedeni ile manevi tazminat istemi olup, genel Hukuk Mahkemelerinin görevi içerisinde ise de, mahkememiz Asliye Mahkemesi seviyesinde olduğu gibi, iştirak nafakası yönünden mahkememiz yetkili olduğundan, manevi tazminat istemi hususunda dosyanın tefriki ve görevsizlik kararı ile dosyanın genel hukuk mahkemesine gönderilmesi usul ekonomisine uygun görülmediği gerekçesi ile manevi tazminat ve iştirak nafakası yönünden davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat talebi davacı vekili tarafından atiye terk edildiğinden, bu tazminat yönünden karar verilmesine yer olmadığına yönelik hüküm Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle manevi tazminat talebi yönünden bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ( resen ) dikkate alınması gerekir. Mahkemenin kendi kararında da belirtildiği gibi manevi tazminat talebi haksız fiilden kaynaklanmakta olup Borçlar Kanunu 49. maddeye göre istenilmiştir. Davacının iştirak nafakası talebi kesinleşmiştir. O halde manevi tazminat talebi hakkında karar verecek mahkeme, Aile Mahkemesi değil genel hukuk mahkemeleridir. Bu nedenle işin esasına yönelik inceleme yapılmamıştır. Yerel mahkemenin direnme kararının açıklanan bu gerekçe ile Bozulması gerekir. SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden direnme kararının bu gerekçelerle HUMK.nun 429. maddesi gereğince GÖREV YÖNÜNDEN BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, 20.09.2006 gününde, oyçokluğuyla karar verildi. T.C. YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ E. 1996/1604 K. 1996/1661 T. 21.3.1996 • İŞ KAZASINDA ÖLÜM ( Nikahsız Eşin Tazminata Hak Kazanma Koşulları ) • TAZMİNAT DAVASI ( İş Kazasında Ölenin Nikahsız Eşinin Açtığı ) • İMAM NİKAHLI EŞ ( Eşinin İş Kazasında Ölmesinden Dolayı Tazminat Talebi ) • EVLENME ŞANSININ TAZMİNATA ETKİSİ ( İş Kazasında Ölen Şahsın Nikahsız Eşinin ) 818/m.45/2,47 506/m.26 ÖZET : İş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinden, nikahsız eşin açtığı tazminat davasında, nikahsız olması, yaşı, çocuğunun bulunmaması ve sosyal durumu özelliğiyle evlenme şansının % 17'den fazla olduğu kabul edilmelidir. DAVA : Davacı, imam nikahlı eşinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen ra porla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının haksahiplerinden Fadime, sigortalının nikahsız eşi olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkca anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, tazminat isteminde bulunanın nikahsız eş olması, yaşı, çocuksuz bulunması ve sosyal durumu nazara alındığında, nikahlı eşe nazaran evlenme olasılığının daha fazla olduğu söz götürmez. Bu bakımdan, nikahsız eş için % 17 oranındaki evlenme şansının çok az olduğu ortadadır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup,bozma nedenidir. O halde davalının bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 21.3.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi. Alacak davası derken, tazminat davasını mı kastediyorsunuz yoksa münhasıran şahsi bie alacağın talebi nedeniyle açılmış davayı mı kastediyorsunuz? Eğer tazminatı kastediyorsanız, bu tazminat haksız fiilden kaynaklanmakta olup, çok rahatlıkla tanık dinletebilirsiniz. Yok eğer münhasıran şahsi bir alacağa dayanıyorsa ve dinletmek istediğiniz tanık alacağın mevcudiyetine ilişkin beyanda bulunacaksa ve alacak miktarı da tanık dinletme sınırını geçiyorsa o zaman tanık dinletmeniz ancak karşı tarafın muvafakatına bağlı olacaktır. Asıl sorduğunuz soruya gelince, özellikle sunduğum ikinci içtihatta, imam nikahlı eşinin ölümünden dolayı kendisine tazminat hakkı tanınmasına dayanarak, Yargıtay'ın imam nikahlı evliliğe bazı şartlarda, sonuçları bakımından resmi nikahlı evliliğin değerinde hak tanıdığı, yani imam nikahlı evliliği bir anlamda tanıdığı (karı-koca olarak), bu itibarla kıyas yoluyla 293. maddeden yararlanılabileceği kanaatindeyim. Saygılarımla... |
19-03-2010, 15:36 | #3 |
|
Şahsi alacak davası
bahsettiğim tazminat değil münhasıran şahsi alacağından ötürü tanık dinletip dinletemeyeceği
Teşekkür |
19-03-2010, 21:07 | #4 |
|
Bence bu durumda; genel hükümler çerçevesinde hareket edilir. Yani; eğer alacağın miktarı, tanık dinletme sınırının üzerindeyse ve karşı tarafın da tanık dinletilmesine muvafakatı yoksa tanık dinletilemez.
Bu bağlamda m. 293'ün uygulanamayacağı kanaatindeyim. |
20-03-2010, 03:47 | #5 |
|
Sayın meslektaşım, Medeni Kanunun eş olarak tanımlamadığı ve hukuken akraba dahi kabul etmediği imam nikahlı eşin HMUK nun 293/1. maddeesi hükmünden yararlanması mümkün değildir.
Borçlar Kanunu ve destekten yoksun kalmaya dairmevzuat hükümlerden imam nikahlı eşin yararlanması ayrı, yasa karşısında akraba kabul edilmek ayrı. Ancak 293/1 yerine 293/4 hükmünü değerlendirmenizi öneririm. 4 - Halin icabına ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede raptı müteamil olmıyan muameleler, Bence işte tam da burada kullanılacak yasa hükmü budur. İki tarafın birlikte yaşamaları, hayatın olağan akışı içerisinde senet yapmaya engel bir durumdur. Halin icabı da bunu gerektirir. Selam ve saygılar... |
13-04-2010, 06:16 | #6 |
|
Sayın meslektaşım
belirttiğiniz gibi he 3. fıkrayı hem de haln icabina göre senet alınmasının mümkün olmadığını belirtmemize rağmen hakim bize yemin teklif etme hakkımızı hatırlttı . Net bir içtihat bulamazsam dava elden gidiyor..teşekkür ederim. |
13-04-2010, 12:09 | #7 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Eldeki kararları da paylaşayım. İnşallah yarar sağlar ve fikir verir.
15. Hukuk Dairesi E:1975/2544 K:1975/2866 T:04.06.1975 SENET İşin yerine getirildiği yörede senet alınmaması doğrultusunda bir gelenek bulunduğu bilirkişi aracılığıyla saptanırsa tanık dinlenebilir. 1086 s. HUMK m. 288, 293 Taraflar arasındaKi davanın (Yalova Asliya Hukuk Hakimliği)nce görulerek maHkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 30.1.1975 tarih ve 10/16 sayılı hükmün temyizen tetkiki taraflar vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: 1- Davacı vekili, (Ü) ile davacı arasında sözlü olarak kurulan anlaşmaya göre, Bağlarbaşı Bayır Sokak 27 numaralı evi yıkıp yerine 30.000 lira değerinde bir ev yapıldığını ileri sürerek 30.000 liranın ödetilmesini istemiştir. davalı vekili ise, taraflar arasında böyle bir anlaşma olmadığını savunmuştur. Yerel mahkemece, davacının iyi inançlı zilyed bulunduğu, yararlı ve zorunlu giderleri MKm. 907'e dayanarak isteyebileceği gerekçesi ile sonuçta 16127.28 liranın ödetilmesine karar verilmiştir. 2- Dava dilekçesinde açıkça, (Ü) ile davacı arasında yapılan sözleşme uyarınca 27 numaralı evin yıkılıp 30.000 lira değerinde bir ev meydana getirildiği iddiasına yer verilmiştir. Öyleyse, BKm. 355 ve ardından gelen hükümlerle düzenlenen eser (istisna) sözleşmesi ilişkisine dayanılarak, davacının istemde bulunduğunun kabulü gerekir. Yerel mahkemenin, bu iddiayı bir yana bırakarak, zilyedin sorumluluğu ve haklarını düzenliyen hükümler kapsamında olan MKm. 907 açısından anlaşmazlığı çözmesi doğru değildir. Davacı, açıkça eser sözleşmesine dayandığına göre, böyle bir sözleşmenin varlığını ve koşullarım ispat etmesi gerekir. (MKm.6) Öyle ki, davacı, eser sözleşmesini ve eser karşılığının (ücretin) götürü olarak belirlendiğini, alacağın tutarına göre, usulün 288. maddesinde yer alan kural uyarınca yazılı kanıtla ispat etmekle ödevlidir. Davacı, yazılı kanıt vermediğinden, iddianın kural olarak, tanık sözleriyle ispatı olanagı yoktur. Üstelik, dava konusu olayda 18.3.1959 gün, 21/28 sayılı inançları birleştirme kararının gereklerine de uyulmamıstır. Ne var ki, usulun 293/4. maddesinde belirtilen halin icabına ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede raptı muteamil olmıyan muamele" icin tanık dinlenebilır. Bu duruma gore, mahkemece yapılacak, az önce anılan yasa hükmü açısından bilirkişi dinlemek, işin yerine getirildiği yöredeki geleneği tesbit etmek ve böylece olayda senet alınmaması doğrultusunda bir gelenek varsa tanık dinlenebileceğinin kabulü ile dinletilen tanık sözleri, taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisinin kurulmuş olup olmadığı ve de ücretinin götürücü olarak mı belirlendiği yönlerinden takdir ve değerlendirilmek (BKm.365), yalnızca eser sözleşmesinin varlığı kabul edilmekle birlikte iş tutarının kapsamı ispatsız kaldığı sonucuna varılırsa davalı vekilinin 6.8.1974 günlü dilekçesinde yapılan eklentilerin bir oda, bir holden ibarettir ' yolundaki acıklaması uyarınca davacının isteyebileceği ücret tutarını, bilirkişiye tesbit ettirmek (BKm.366) ve eğer davacı, eser sözleşmesi ile yaptığı işin tutar ve kapsamını ispat etmiş olupta eser ücretinin götürü usulle belirlendigini ispatsız bırakırsa bu durumda da "Evvelce kararlaştırılmamış veya takribi bir surette kararlaştırılmış olan bedel, yapılan seyin kıymetine ve muteahhidin masrafına gore tayin edilır" hükmünü taşıyan BKm. 366 gereğince bilirkişi eliyle eser ücretini belirlemek ve varılacak uygun sonuç çevresinde bir karar vermek yoluyla taraflar arasındaki anlaşmazlığı çözmekten ibarettir. Yerel mahkemenin, bütün bu yönleri gözönünde bulundurmadan hüküm vermesi, bozmayı gerektirir. 3- Kabulü göre de, "MK. 907'nin sonrasındaki zilyedin elde ettiği semereler tabirinden maksud, tabii ve hukuki semereler olup semere mefhumuna girmeyen, bir şeye iyi niyetle zilyet bulunanın onu kullanma ile faydalanmasının değerlendirilecek karşılığa şamil olamıyacağına ve bu itibarla yapmış olduğu zaruri ve faydalı sarfiyatından mahsup edilemeyeceğine" ilişkin 1.3.1950 gün, 11/2 sayılı inanları birleştirme kararının buyruğuna uyulmayarak Yerel mahkemece "davacının binada oturmak suretiyle faydalandığı miktardır" indirilmesine karar verilmesi de doğru değildir. |
13-04-2010, 16:31 | #8 |
|
ilgilendiğiniz için teşekkür ederim, Artık sn hamle gerekirs bu konuda Toplum Sosyolojisi uzmanından bilirkişi incelemesi talep edeceğim teşekkürler
|
23-11-2015, 16:10 | #9 |
|
Merhaba
Üstad merhaba, davanız nasıl bir kararlar sonuçlandı? Yargıtay aşamasını kullandınız mı? Teşekürler
|
29-07-2016, 10:13 | #10 |
|
buna benzer bir durumla karşı karşıyayım müvekkilin imam nikahlı eşi adına ev satın alınıyor.belli bir bedel peşin ödeniyor kalan kısım için kredi kullanılmış kredileri müvekkilim ödüyor. resmi nikah olmadığı için mal rejiminin tasfiyesine gidemiyoruz. alacak davası açmayı düşünüyorum ispat hususu nasıl olacak bilmiyorum elde yazılı bir belge yok. değerli meslektaşım davanız nasıl sonuçlandı bilgi verirseniz sevinirim başka bir önerisini olan varsa cevap bekliyorum. şimdiden teşekkürler
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
imam nikahlı eş ile yaşarken edinilen mallar | Av. çağlar bildirici | Meslektaşların Soruları | 4 | 05-01-2010 15:25 |
ödenmeyen tedbir nafakası ve imam nikahlı 2.eş | Konuk | Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) | 3 | 15-04-2009 09:28 |
imam nikahlı eş | Demir Demir | Meslektaşların Soruları | 1 | 28-10-2008 10:22 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |