Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Katılma yoluyla temyiz ve temyizden feragat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-08-2012, 15:53   #1
k_bilge

 
Varsayılan Katılma yoluyla temyiz ve temyizden feragat

Değerli meslektaşlarım cevaplarınız için şimdiden teşekkür ediyorum.
Davacı olduğumuz tespit ve tazminat davasında davanın kabulüne karar verildi. Davacı olarak kararı temyiz ettik. Davalı taraf temyiz süresinde kararı temyiz etmedi. Fakat bizim temyizimizden sonra katılma yoluyla temyiz başvurusunda bulundular. Bunun üzerine bizde temyizden vazgeçip temyizden feragat dilekçesi verdik.
Mahkeme kalem müdürü hakime dosyayı sunacağını ve dosyanın yargıtaya gönderilip gönderilmeyeceğine hakimin karar vereceğini söyledi. Sorum şu, davalı taraf katılma yoluyla temyiz ettiğinden, temyizden feragat dilekçemizle beraber, davalının temyiz dilekçesinin reddi gerekmiyor mu ve ayrıca karar kesinleşiyor mu?
Old 01-08-2012, 19:44   #2
olgu

 
Varsayılan

Katılma yolu ile başvurma

MADDE 348- (1) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.

(2) İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir.
Old 01-08-2012, 22:53   #3
law89

 
Varsayılan

Katılma yoluyla temyiz,asıl temyiz eden tarafın temyiz talebinin varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğundan asıl temyiz eden tarafın usulüne uygun olarak feragat ederse diğer tarafın da katılma yoluyla temyiz imkanından mahrum kalacaktır.
Old 02-08-2012, 02:12   #4
k_bilge

 
Varsayılan

Cevaplarınız için teşekkürler. yalnız mevzuatı ve teoriyi bende biliyorum da, asıl sormak istediğim soru şuydu. Uygulamada hakim dosyayı Yargıtay'a gönderebilir mi, yoksa kendisi mi bu incelemeyi yapıp kararını verecek. Dosyanın kesinleşmesi açısından soruyorum bu soruyu, çünkü açıkçası kesinleşme şerhini almak derdim.
Old 02-08-2012, 08:19   #5
yılmazkan

 
Varsayılan

İlgili hakimin, sizin usulüne uygun feragatınız üzerine, karşı tarafın katılma yolu ile temyiz talebini reddetmelidir. Ortada, halen yürürlükte olan eski HUMK 432/4 maddesi anlamında davalı açısından temyiz edilemez bir karar olup hakimin temyiz talebini reddedip kararını tebliğ etmesi gerekir, diye düşünüyorum. Bu ret kararının temyizi mümkündür.
Old 02-08-2012, 10:06   #6
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan k_bilge
Değerli meslektaşlarım cevaplarınız için şimdiden teşekkür ediyorum.
Davacı olduğumuz tespit ve tazminat davasında davanın kabulüne karar verildi. Davacı olarak kararı temyiz ettik. Davalı taraf temyiz süresinde kararı temyiz etmedi. Fakat bizim temyizimizden sonra katılma yoluyla temyiz başvurusunda bulundular. Bunun üzerine bizde temyizden vazgeçip temyizden feragat dilekçesi verdik.
Mahkeme kalem müdürü hakime dosyayı sunacağını ve dosyanın yargıtaya gönderilip gönderilmeyeceğine hakimin karar vereceğini söyledi. Sorum şu, davalı taraf katılma yoluyla temyiz ettiğinden, temyizden feragat dilekçemizle beraber, davalının temyiz dilekçesinin reddi gerekmiyor mu ve ayrıca karar kesinleşiyor mu?

Önceki görüşlerin hiçbirine katılmıyorum.
Çünkü;
1- 6100 sayılı HMK Geçici Madde 3/1:
(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

2- 1086 sayılı HUMK Geçici Madde 2:

Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

3- Dolayısıyla katılma yoluyla temyiz için uygulanacak hüküm 1086 sayılı HUMK'un 433. maddesinin 5236 sayılı yasa ile değiştirilmeden önceki halidir (ikinci fıkrası):

Alıntı:
Madde 433:
Temyiz dilekçesi, hükmü veren mahkeme aracılığı ile karşı tarafa tebliğ olunur. Tebliğ tarihi temyiz dilekçesinin dosyada kalan aslına işaret edilir.

Karşı taraf, tebliğ gününden başlayarak on gün içinde cevap dilekçesini, hükmü veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir mahkemeye verebilir. Cevap veren, hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile, cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını bildirerek temyiz isteğinde de bulunabilir.

Hükmü veren mahkeme, cevap verildikten veya bunun için belli süre geçtikten sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak Yargıtayın görevli dairesine gönderir.

Henüz uygulanmaya başlamamış bir yasa hükmü ile, yürürlükte bulunan yasanın verdiği hak geri alınamaz. Bu nedenle, temyiz eden temyizden feragat etse bile, katılma yolu ile temyiz geçerlidir ve dosya temyiz incelemesi için Yargıtay'a gönderilmelidir.
Old 02-08-2012, 10:45   #7
olgu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan olgu
Katılma yolu ile başvurma

MADDE 348- (1) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.

(2) İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir.

Sn. Cengiz Aladağ'ın mesajı ile hatamın farkına vardım, bir an HMK tamamen uygulanıyor gibi bir izlenime kapıldım.


Baki Kuru'da kitabında açıkça belirttiği üzere " asıl temyiz eden taraf temyiz talebinden feragat etse bile, karşı tarafın katılma yoluyla temyiz talebi geçerlidir, yani temyiz incelemesine tabi tutulu."
Old 02-08-2012, 11:06   #8
yılmazkan

 
Varsayılan

Eski bir karar ancak fikrimin aksi yönde olması ve konuyu aydınlatacak olması nedeniyle bilgilerinize sunuyorum:

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi

Esas : 2000/14402
Karar : 2001/790
Tarih : 18/01/2001


Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Asıl temyiz eden taraf temyiz talebinden feragat etse bile karşı tarafın katılma yolu ile temyiz talebi geçerlidir. Bu nedenle mahkemenin 20.9.2000 tarihli kararın katılma yolu ile temyiz eden yönünden kaldırılması hükmün bu yönden temyizen incelenmesine karar verildi:

2- Hükmün katılma yoluyla temyiz incelenmesine gelince;

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz isteğinin reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine,peşin alınan harcın mahsubuna, oybirliğiyle karar verildi. 18.01.2001 Per.

Kaynak:Corpus
Old 19-02-2014, 14:18   #9
kardelen58

 
Varsayılan Katılma yoluyla temyiz

Sayın meslektaşlarım konuyu tartışalı zaman geçmiş ama daha sonra bu konuyla ilgili arkadaşlar için aşağıdaki kararı ekliyorum.İyi çalışmalar.


T.C.
YARGITAY
Onüçüncü Hukuk Dairesi
Esas No : 1995/4355
Karar No : 1995/4623
Tarih : 4.5.1995
• İTİRAZIN İPTALİ ( Kira Bedellerinin Ödenmemesi Üzerine Yapılan İcra Takibine İtiraz Edilmesi )
• TEMYİZ HAKKI ( Diğer Tarafın Temyiz Dilekçesi Kendisine Tebliğ Edilen Karşı Tarafın Temyize Cevap Süresi İçinde Hükmü Temyiz Edebilmesi )
• KATILMA YOLUYLA TEMYİZ ( Diğer Tarafın Temyiz Dilekçesi Kendisine Tebliğ Edilen Karşı Tarafın Temyize Cevap Süresi İçinde Hükmü Temyiz Edebilmesi )

ÖZET :
Normal temyiz süresi içinde mahkeme kararını temyiz etmiş veya etmemiş olmasına bakılmaksızın diğer tarafın temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edilen karşı tarafa temyize cevap süresi içinde hükmü temyiz edebilme hakkı ek olarak tanınmıştır. Bu nitelikteki temyiz "katılma yoluyla temyiz"dir. Katılma yoluyla temyiz hakkı, asıl temyiz hakkıyla sıkı sıkıya bağlı olduğu için diğer tarafın asıl temyiz dilekçesinin normal temyiz süresi içinde ve kendisi yönünden temyizi kabil bir karara karşı verilmiş olması koşulu ile sınırlandırılmıştır. Bu hak asıl temyiz dilekçesinin tebliği ile doğmuş bulunduğundan diğer tarafın sonradan asıl temyiz talebinden vazgeçmesiyle ortadan kalkmaz.
DAVA :
M. D.vekili Avukat A.P. ile U.L.Şirketi vekili Avukat Mehtap Tarakçı aralarındaki dava hakkında Ankara 8. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 13.10.1994 tarih ve 785-329 sayılı hükmün Dairenin 20.2.1995 tarih ve 1162-1510 sayılı ilamıyla düzeltilerek onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı avukatı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşuldu.
KARAR :
Davacı, kira bedellerinin ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine yaptığı icra takibine itiraz edildiğini beyanla itirazın iptaline %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kiralanan iki dükkandan bir tanesinin kullanılacak durumda olmadığını diğerinin kira bedellerinden dolayı da borcunun olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur./..
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiş, dairemizce yasal süre içinde verilmeyen davalının temyiz dilekçesinin reddiyle, davacının temyiz itirazları yönünden mahkeme kararı düzeltilerek onanmış, bu defa davalı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
HUMK.nun 2494 sayılı yasayla değişik 433 maddesinde temyiz dilekçesinin aleyhine temyiz olunan karşı tarafa tebliği üzerine karşı tarafın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde temyize cevap verebileceği temyize cevap dilekçesiyle birlikte mahkeme kararını temyiz etmemiş olsa bile varsa kendisinin temyiz itirazlarını da bildirebileceği esası getirilmiştir. Değişik bir anlatımla normal temyiz süresi içinde mahkeme kararını temyiz etmiş veya etmemiş olmasına bakılmaksızın diğer tarafın temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edilen karşı tarafa temyize cevap süresi içinde hükmü temyiz edebilme hakkı ek olarak tanınmıştır. Bu nitelikteki temyiz "katılma yoluyla temyiz"dir. Katılma yoluyla temyiz hakkı, asıl temyiz hakkıyla sıkı sıkıya bağlı olduğu için diğer tarafın asıl temyiz dilekçesinin normal temyiz süresi içinde ve kendisi yönünden temyizi kabil bir karara karşı verilmiş olması koşulu ile sınırlandırılmıştır. Hemen belirtelim ki, bu hak asıl temyiz dilekçesinin tebliği ile doğmuş bulunduğundan diğer tarafın sonradan asıl temyiz talebinden vazgeçmesiyle ortadan kalkmaz.
Öte yandan katılma yoluyla temyiz hakkının salt yasanın metnine bağlı kalınarak ancak temyize cevapla birlikte kullanılabileceği temyize cevabı içermeyen doğrudan verilecek bir temyiz dilekçesiyle kullanılamayacağı şeklinde yorumlanıp değerlendirilmemesi de gerekir. Bu hak, mahkeme kararının bir an önce kesinleşmesini sağlamak düşüncesiyle normal süre içinde hükmü temyiz etmek istemeyen veya süresinde temyiz etmiş olmakla beraber bir kısım temyiz nedenlerini gözden kaçırmış olan tarafa her halükarda temyiz incelemesi yapılacak olan bir karara karşı verilmiş ek temyiz hakkıdır. Böyle olunca da bu hakkın, temyize cevapla birlikte aynı dilekçede kullanılabileceği gibi, diğer tarafın temyizine cevap verilmeksizin doğrudan bir temyiz dilekçesiyle de kullanılabileceğinin amaçsal yorumla kabulünde duraksanmamalıdır. Nitekim maddedeki değişikliğe ilişkin "Hükümet Gerekçesinde" bu konuya değinilmiş, karar düzeltme talebi ile ilgili HUMK.nun 442. maddesindeki düzenlemeye paralel değişiklik yapıldığı açıklanmıştır. Öyle ise temyizde de aynı yasal ilkenin uygulanmasının kabulü gerekir.
Somut olayda mahkeme kararını normal temyiz süresinde temyiz etmeyen davalıya davacının süresinde verilen temyiz dilekçesi 3.1.1995 tarihinde tebliğ edilmiş 5.1.1995 tarihinde de davalı cevap süresi içinde davacının temyizine cevap vermeksizin temyiz dilekçesini verip temyiz harcını da yatırmıştır. Bu durumda davalının katılma yoluyla hükmü süresinde temyiz ettiğinin kabulü ile temyiz itirazlarının incelenmesi gerekir iken zuhulen temyiz dilekçesinin süre yönünden dairemizce reddine karar verilmiş olduğu yeniden yapılan incelemede anlaşılmış bulunduğundan davalının bu yöne ilişen karar düzeltme talebinin kabulüne Dairemiz kararının kaldırılmasına davalının temyiz itirazlarının da incelenmesine karar verilmiştir.
Davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir. /..


SONUÇ :
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile dairemizin 20.2.1995 gün 1995/1162-1510 sayılı kararının 1 nolu bendinin kaldırılmasına bunun yerine 1 nolu bent olarak aynen "Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddine" sözlerinin yazılmasına, peşin harcın red harcından çıkartılmasına, 4.5.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 19-02-2014, 22:06   #10
advokat34

 
Varsayılan

İş mahkemelerince verilen kararlar açısından da katılma yoluyla temyizden yararlanma imkanı var mıdır?
Old 20-02-2014, 09:16   #11
Luck

 
Varsayılan

Sayın advokat34,

Ne yazık ki, hem 9. hem 21. Hukuk Dairesi, hem de Hukuk Genel Kurulu İş mahkemesi kararlarına karşı katılma yoluyla temyizi kabul etmiyor. Gerekçe ise İş Mahkemeleri Kanunu'nda özel olarak düzenlenmemiş olması. Oysa, kanaatimce, İş Mahkemeleri Kanunu sadece özel hükümlere yer vermiş 15. maddede açıkça HMK'ya atıf yapmışken bu mahkemelerde de katılma yoluyla temyiz kabul edilmelidir. Bunu anlatabilecek bir ilk derece mahkemesi hakimi bulabilirseniz belki içtihatlar değişir.

Saygılar,
Old 23-05-2016, 14:27   #12
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Luck
Sayın advokat34,

Ne yazık ki, hem 9. hem 21. Hukuk Dairesi, hem de Hukuk Genel Kurulu İş mahkemesi kararlarına karşı katılma yoluyla temyizi kabul etmiyor. Gerekçe ise İş Mahkemeleri Kanunu'nda özel olarak düzenlenmemiş olması. Oysa, kanaatimce, İş Mahkemeleri Kanunu sadece özel hükümlere yer vermiş 15. maddede açıkça HMK'ya atıf yapmışken bu mahkemelerde de katılma yoluyla temyiz kabul edilmelidir. Bunu anlatabilecek bir ilk derece mahkemesi hakimi bulabilirseniz belki içtihatlar değişir.

Saygılar,

T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURUL KARARI
ESAS NO : 2014/9-1438
KARAR NO : 2015/580
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Antalya 3.İş Mahkemesi
TARİHİ : 02/08/2013
NUMARASI : 2012/275 E-2013/303 K.
DAVACI : Y... vekili Av.Filiz Akyol Akar
DAVALI : K... Beton Elemanları İnşaat San.Tic.Ltd.Şti. vekili Av.Mehmet Kaya

Taraflar arasındaki "Alacak (işçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan)" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 3.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.02.2010 gün ve 2009/106 E.-2010/47 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi'nin 24.05.2012 gün ve 2010/48425 E.-2012/18422 K. sayılı ilamıyla bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

ÖZET : İş mahkemesinin tefhim edilen kararı hükme ilişkin tüm hususları içermiyorsa, yani sadece hüküm özeti tefhim edilmiş ise temyiz süresi tefhimden değil, tebliğden itibaren başlar. Hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilemediği hallerde gerekçeli kararın mutlaka taraflara tebliğ edilmesi gerekir.

Direnme kararının davacı vekiline tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Gerekçeli karar davacı vekiline Tebligat Kanunu ve ilgili mevzuat dikkate alınarak tebliğ edilmeli, temyiz süresi geçtikten sonra ve gerektiğinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432.maddesindeki usul işlemleri yerine getirilmelidir.

Davalı vekiline ait temyiz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Temyiz eden davalı vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu “Geçici madde 3” atfiyla uygulanmakta olan HUMK’nun 433. maddesi gereğince davacı vekiline Tebligat Kanunu ve ilgili mevzuat dikkate alınarak tebliğ edilmeli ve yasal süre beklenildikten sonra Hukuk Genel Kurulu Başkanlığına gönderilmelidir.

Usul hukukunda yer almamakla birlikte uygulamada, tefhimden sonra temyiz süre tutum dilekçesi veya kararın tebliğinden sonra gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararın temyiz edildiği hallerde, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanılması mümkün olduğundan, gerekçeli kararın bu hallerde de taraflara tebliği gerekir. Anayasa Mahkemesi de bu yükümlülüklerin getirilmeden kararın kesinleştirilmesini hak ihlali olarak kabul etmiştir. (Anayasa Mahkemesi (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru).

DAVA : Taraflar arasındaki "Alacak (işçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan)" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 3.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.02.2010 gün ve 2009/106 E.-2010/47 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi'nin 24.05.2012 gün ve 2010/48425 E.-2012/18422 K. sayılı ilamıyla bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda gereği görüşüldü:

KARAR : Mahkemece verilen hüküm, temyiz edilmesi üzerine yukarıda başlıkta belirtilen karar ile bozulmuştur. Bozma üzerine mahkemece ilk kararda direnilmiş, direnme kararı davacı/davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 7.maddesinde iş mahkemelerinde şifahi yargılama usulünün uygulanacağı, 15. maddesinde ise bu kanunda açıklık olmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun uygulanacağı düzenlenmiştir. 12/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/1.maddesi uyarınca diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, HMK’nın basit yargılama usulü ile ilgili hükümlerinin uygulanacağı düzenlemesi karşısında iş mahkemelerinde basit yargılama usulünün uygulanacağı açıktır. Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.nun “Hüküm” başlıklı 321.maddesinde aynen;

(1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez. (

(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.

321.maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen HMK.nun 297.maddesindeki unsurlardır. Buna göre; mahkeme, tahkikatın tamamlanmasından sonra, tarafların son beyanlarını almalı ve yargılamanın sona erdiğini bildirdikten sonra hükmü tefhim etmelidir. Kural olarak, mahkemece kararın tefhiminde hükme ilişkin tüm hususlar açıklanmalıdır. HMK 322.maddesi atfı ile uygulanmakta olan HMK 297.maddesinde hükmün kapsamı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre; mahkeme, gerekçesi ile birlikte tefhim ettiği hüküm de taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gereklidir. Bu kanunun getirdiği bir zorunluluktur. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli karar en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılmalıdır. Bir diğer deyişle HMK 321.maddesinde belirtilen şekilde hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilemediği hallerde gerekçeli kararın mutlaka taraflara tebliğ edilmesi gereklidir. 30/01/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 02/03/2005 tarih ve 5308 sayılı Kanunla değişmeden önceki 8.maddesine göre iş mahkemesinin nihai kararları tefhim tarihinden itibaren sekiz gün içinde temyiz edilebilecektir. Maddedeki “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılması zorunludur. Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır. Usul hukukunda yer almamakla birlikte uygulamada, tefhimden sonra temyiz süre tutum dilekçesi veya kararın tebliğinden sonra gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararın temyiz edildiği hallerde, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanılması mümkün olduğundan, gerekçeli kararın bu hallerde de taraflara tebliği gerekir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bu yükümlülüklerin getirilmeden kararın kesinleştirilmesini hak ihlali olarak kabul etmiştir. (Anayasa Mahkemesi (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru).

2- İş mahkemeleri kararlarına karşı temyiz süresi 30/01/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 02/03/2005 tarih ve 5308 sayılı Kanunla değişmeden önceki 8.maddesine göre belirlenmekte ise de, temyiz usul ve işlemlerinde 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3.maddesi yollamasıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK’nın hükümleri uygulanmaktadır. Her ne kadar uygulamada iş mahkemesinde karşı temyiz yolu ile temyiz hakkı tanınmamakta ise de gerek iş hukuku mevzuatında gerekse de HUMK’nun temyize ait hükümlerinde bunu engelleyen bir hüküm bulunmadığı açıktır. Bu nedenle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfiyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 433/1.maddesi gereğince temyiz dilekçesinin hüküm veren mahkeme aracılığı ile karşı tarafa tebliğ edilmesi ve karşı tarafa temyiz dilekçesine karşı cevap verme ve karşı temyiz isteminde bulunmak hakkının tanınması gereklidir.

3- Direnme kararını temyiz eden davalı vekilinin süresi içerisinde temyiz dilekçesini ibraz ettiği ve aynı tarihte hakim tarafından havalesi yapılarak temyiz defterine kayıt edildiği temyiz karar ve ilam harcının maktu yatırıldığı anlaşılmaktadır. Maktu harca tabi davaların reddine, kabulüne veya kısmen kabulüne dair kararlar ile nispi harca tabi davaların reddine dair kararların temyiz edilmesi halinde temyiz tarihindeki 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca çıkarılan tarife dikkate alınarak kararı temyiz eden taraftan maktu temyiz karar ve ilam harcı ve temyiz başvuru harcı alınması gereklidir. Nispi harca tabi davaların kabulüne veya kısmen kabulüne ilişkin kararların temyiz edilmesi halinde ise, mahkemece hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanacak nispi temyiz karar ve ilam harcının dörtte biri ve temyiz başvuru harcı alınması gereklidir. 25.01.1985 günlü 1984/5 Esas ve 1985/1 sayılı Y.İ.B. Kararı uyarınca temyiz harcının mahkeme kalemince hesaplanıp temyiz edenden istendiği halde süresinde ödenmediği belgelendirilmemiş olduğuna göre eksik harç alınarak temyiz defterine kayıt edilen temyiz dilekçesi hakkında 1086 sayılı HUMK.nun 434.maddesi uyarınca işlem yapılmalıdır. Somut olaya gelince;

Yukarıda (1) numaralı bentte yer alan açıklamalar doğrultusunda yapılan incelemede;

Direnme kararının davacı vekiline tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Gerekçeli karar davacı vekiline Tebligat Kanunu ve ilgili mevzuat dikkate alınarak tebliğ edilmeli, temyiz süresi geçtikten sonra ve gerektiğinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432.maddesindeki usul işlemleri yerine getirilmelidir. Yukarıda (2) numaralı bentte yer alan açıklamalar doğrultusunda yapılan incelemede;

Davalı vekiline ait temyiz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Temyiz eden davalı vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu “Geçici madde 3” atfiyla uygulanmakta olan HUMK’nun 433. maddesi gereğince davacı vekiline Tebligat Kanunu ve ilgili mevzuat dikkate alınarak tebliğ edilmeli ve yasal süre beklenildikten sonra Hukuk Genel Kurulu Başkanlığına gönderilmelidir. Açıklanan nedenlerle eksikler giderildikten sonra Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanlığı’na gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 21.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Temyiz sınırının hesabı ve temyizden sonra temyizden feragat. k_bilge Meslektaşların Soruları 4 18-07-2012 00:21
katılma yoluyla temyiz eylül Meslektaşların Soruları 1 16-04-2012 23:24
Boşanma , temyiz, temyiz edildikten sonra temyizden feragat Av. İlhan SALBAŞ Meslektaşların Soruları 6 22-06-2010 09:02
Temyiz sırasında temyizden feragat halinde karar ne zaman kesinleşir? nizar Meslektaşların Soruları 2 10-12-2009 17:39
işe iade davasında temyiz aşamasında temyizden feragat hukukav Meslektaşların Soruları 6 18-11-2009 10:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03740692 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.