|
|
|
17-09-2010, 13:38
|
#211 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Takımın başarısını yürekten kutluyorum, sağladığı kazanç elbette büyüktür ve tartışılmaz ama verilen para nedense benim çok zoruma gitti  |
|
17-09-2010, 15:40
|
#212 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Sn Sedat Vural'ı bu ülkede yaşayan herkesin hakkını araması nedeni ile kutluyorum. Teşekkürler.  |
|
17-09-2010, 16:56
|
#213 |
|
|
Malesef şampiyona boyuncu milli oyuncularımız maç sonlarında aldıkları her başarıdan sonra"maddi-manevi" şeklinde tezahurat yaparak para isteklerini dile getirmişlerdir. Bence milli sporcuların bu işi paraya bağlamaları oldukça yanlış bir davranıştır.
Avukat arkadaşımızı kutluyorum |
|
18-09-2010, 00:44
|
#214 |
|
|
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda 2. olan Basketbol Milli Takımımız’a Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından verilen 28.5 milyon TL’nin kaynağı belli oldu.
Radyospor’dan Aydın Cingöz’ün edindiği bilgiye göre; basketbolculara ödenen toplam 28.5 milyon TL'lik prim Başbakanlık'ın örtülü ödeneğinden değil, Spor Toto Teşkilat Başkanlık'ından verildi. Spor Toto Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre; Başbakan’ın talimatıyla Basketbol Milli Takımı’na verilen 28.5 Milyon TL Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Spor Toto'nun bütçesinden karşılandı. kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/spor/bask...92.asp?gid=373 |
|
18-09-2010, 08:01
|
#215 |
|
|
Üstün başarı sağlayan herkes, hangi alanda çalışıyorsa çalışsın mutlaka desteklenmeli, taltif edilmelidir.
Bu itibarla verilen para ödülü bence eleştirilmemelidir. Eleştiri konusu şu olabilir belki: Neden sadece sporculara başarı ödülü veriliyor? Mesala üstün başarı gösteren hekimlerimiz, mühendslerimiz, hakimlerimiz, avukatlarımız, hemşirelerimiz vs. neden kayda değer ölçüde ödüllendirilmiyor? Buna katılırım. Miktarı yüksek diye ödüle karşı çıkılmasını ise yadırgarım.  |
|
18-09-2010, 14:36
|
#216 | |||||||||||||||||||||||
|
|
|
|
18-09-2010, 23:40
|
#217 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Bende  |
|
19-09-2010, 08:38
|
#218 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Madem miktar size fazla geliyor, o halde; olması gereken miktarı da biliyor olmalısınız! Miktar ne olmalıydı?  Bana göre miktara ilişkin itiraz doğru olmaz. Miktarı belirlemek veya bilmek bizim işimiz değil. Bize fazla gelen tutar, belki de yarışılan alana göre az kalabilir. Bu tür değerlendirmeleri asgari ücret hesabıyla yapmamak gerekir diye düşünüyorum. |
|
19-09-2010, 11:08
|
#219 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Vermek istediğim cevabı siz vermişsiniz, ödüller asgari ücrete ve yoksulluk sınırına göre olmalıdır. Birinci olsaydık ne kadar ödenecekti acaba Kolay Gelsin... |
|
19-09-2010, 11:13
|
#220 |
|
|
Ben de Türkiye'yi (muadil dozda) tanıtım amaçlı reklama,organizasyona v.s. ne kadar ödenirdi acaba diye merak ediyorum
 |
|
19-09-2010, 11:22
|
#221 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Eyvallah üstadım. Siz de benim vereceğim cevabı vermişsiniz. |
|
19-09-2010, 11:27
|
#222 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Miktarı ben bilemem. Birinci olsaydık da belki yine aynısı olabilirdi ya da daha fazlası. Daha az olmayacağı kesin! Neticede her gün Basketbolda Dünya derecesi yapılmıyor ve her gün veya her ay bu para ödenmiyor, ödenmeyecek. belki de çok uzun yıllar bu başarı tekrarlanamayacak. Kimbilir... Ben de, yoksulluğun giderilmesini, insan onuruna yaraşır bir maaşın her insana verilmesini bütün içtenliğimle savunuyorum. Bu yolda yapılması gerekenleri yapmayıp, basketbolda Dünya çapında ilk defa başarı sağlayan bir ekibe verilen primi çok görmeyi doğru bulmuyorum. Bu sözüm meclisten dışarıdır. Yanlış anlaşılmasın, kastım bu foruma yazar arkadaşlaım değildir. |
|
19-09-2010, 12:17
|
#223 |
|
|
Savcılar, kopya çetesi için ‘suç’ arıyor
Savcılar, kopya çetesi için ‘suç’ arıyor
Aralarında üniversite öğretim üyelerinin de bulunduğu gözaltındaki 72 kişi, “kopya” TCK’ya göre “suç” olmadığı için “parayla satış” kanıtı bulunamazsa serbest kalacak. 19 Eylül 2010, Pazar - 11:15 Kamu Personeli Seçme Sınavı'nın, 279 bin 849 öğretmen adayının katıldığı eğitim bilimleri sınavının iptaline yol açan kopya skandalıyla ilgili operasyon sürerken bir savcılık yetkilisi Habertürk'e "TCK'da kopya çekmeyi ve kopya vermeyi suç sayan birmadde yok. Biz suç arıyoruz" bilgisini verdi. GÖREVİNDEN OLACAK Yetkili, soruların parayla satıldığına ilişkin bir kanıt bulunması halinde zanlıların "Çete"den yargılanabileceğine dikkat çekerek, "Eğer parayla ilgili kanıt bulunamazsa soruların cevaplarını herhangi bir yöntemle kulağa fısıldamak suç değil. Kopyanın ancak idari bir yaptırımı olabilir. Bunun da savcılıkla ilgisi yok" dedi. Gözaltındakiler soruların parayla satıldığı kanıtlanırsa "suç işlemek için örgüt kurmak ve örgüte üye olmak"ı içeren TCK'nın 220. maddesi ile suçlanacak. Aksi halde serbest kalacak. Gözaltına alınan 72 şüpheli arasında 5 de öğretim görevlisi bulunuyor. YÖK, 5 öğretimgörevlisi için yarın hukukmüşavirliğine başvuracak ve disiplin soruşturması başlatacak. Yargının suçlu olduklarına kanaat getirmesi halinde bu kişilerin akademisyenlik hayatı, hatta memuriyetleri sona erecek. 5 öğretimgörevlisi arasında, kadrosu Karaman'daki KaramanoğluMehmet Bey Üniversitesi'nde olan ancak Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu'nda doktora yapan O.A.U. da bulunuyor. KPSS dışındaki pek çok kamu sınavında soru sızdırdığı ve başkasının yerine sınava girdiği öne sürülen O.A.U ile ilgili okulmüdürü Mehmet Günay, "Sessiz sakin, kimseyle pek irtibatı olmayan biriydi. Duyunca şok olduk" dedi. 'KİMSE SAVUNMADI' YÖK, Denetleme Kurulu'nun kararı doğrultusunda öğretmenlerin atanmasında gerekli olan eğitimbilimleri testini iptal etti. YÖK'ün bu kararı almasında 120 sorudan 120'sini de doğru yapan 350 kişinin davet edilmesine karşın YÖK'e gelmemiş olması da etkili oldu. YÖK'ten bir yetkili "Hakkıyla tampuan aldığını düşünen kimsemi yokmuş? Gelip bize 'Ben hakkımla bu puanı aldım. Bu işlerle alakamyok' diyemedi" dedi. 280 bin öğretmen adayı şimdi ÖSYM'nin belirleyeceği sınav tarihini bekliyor. Eğitimbilimlerinde tam puan alan adayların genel yetenek testlerinde soruların tamamını yanıtlamaları şüpheleri artırıyor |
|
19-09-2010, 22:12
|
#224 |
|
|
Alıntılar:
Avukat Sedat Vural, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Dünya Basketbol Şampiyonası'nda ikinci olan Türk Ulusal Takımı'na "Örtülü Ödenekten" verilen 28 milyon 500 bin TL'lik primi yargıya taşıdı. Takımın başarısını yürekten kutluyorum, sağladığı kazanç elbette büyüktür ve tartışılmaz ama verilen para nedense benim çok zoruma gitti Sn Sedat Vural'ı bu ülkede yaşayan herkesin hakkını araması nedeni ile kutluyorum. Teşekkürler. Malesef şampiyona boyuncu milli oyuncularımız maç sonlarında aldıkları her başarıdan sonra"maddi-manevi" şeklinde tezahurat yaparak para isteklerini dile getirmişlerdir. Bence milli sporcuların bu işi paraya bağlamaları oldukça yanlış bir davranıştır. Avukat arkadaşımızı kutluyorum 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda 2. olan Basketbol Milli Takımımız’a Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından verilen 28.5 milyon TL’nin kaynağı belli oldu. Radyospor’dan Aydın Cingöz’ün edindiği bilgiye göre; basketbolculara ödenen toplam 28.5 milyon TL'lik prim Başbakanlık'ın örtülü ödeneğinden değil, Spor Toto Teşkilat Başkanlık'ından verildi. Spor Toto Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre; Başbakan’ın talimatıyla Basketbol Milli Takımı’na verilen 28.5 Milyon TL Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Spor Toto'nun bütçesinden karşılandı. ben tam da miktara karşı çıkarım Vermek istediğim cevabı siz vermişsiniz, ödüller asgari ücrete ve yoksulluk sınırına göre olmalıdır. Birinci olsaydık ne kadar ödenecekti acaba Kolay Gelsin.. Sorular: - Şimdiye kadar devletlerarası spor karşılaşmalarında dereceye giren sporculara ev, apartman, araba verilmedi mi? -Bulgaristan'dan özel uçakla sporcu getirmedik mi? Ve getirdiğimiz sporcuyu ihya etmedik mi? - Habeşistan'dan koşucu getirip vatandaşlığa almadık mı? Bedava mı geldi? - Geçen yüzyılın ortalarında yapılan olimpiyatlarda derece alan güreşçilerimizi ihya etmedik mi? Saydıklarımın hepsini, bravo hak ettiler diye göklere çıkarmadık mı? Saydıklarım mı hak etti yoksa basketbolcular mı tartışmasına girmek istemiyorum; Vurgulamak istediğim tek şey, 'eleştireceksek hepsini eleştirelim, diğerlerine ses çıkarmayıp dünya görüşümüze ters düşen bir iktidarın yaptıklarını eleştrimek biraz haksızlık oluyor'. Not: yazdıklarımın herhangi bir kişi veya partiyi desteklemekle veya onlara karşı olmakla alakası yok; Olsa olsa konuşan ve yapılanı değil yapanı gören Türkiye ile tüm alaka. Saygılarımla |
|
19-09-2010, 22:18
|
#225 | |||||||||||||||||||||||
|
|
2. sorunuz dışında diğerlerini duymuştum. Geçmişte kaldığı için ve de elinde olanağı olmayanların sözüyle bu ülkede birşey yapılmadığı için susmuştuk. Sn Sedat Vural eleştirmekle kalmayıp bunu yargıya taşımış. Bu güzel davranışın arkasında ya da yanında durmaksa güzel insanlara yakışır. Eleştiriyoruz. Elimden gelen başka birşey olsa seve seve de yapardım. Saygılarımla... |
|
19-09-2010, 22:24
|
#226 | |||||||||||||||||||||||
|
|
ABD takımı birinci oldu, kişi başına 25 bin dolar ödül verilmiş. Kaynak: http://haber.gazetevatan.com/abdnin-.../329509/5/Spor Türk olup ikinci olmak daha karlı yani.  Dava açan meslektaşımı kutluyorum. |
|
19-09-2010, 22:38
|
#227 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Net mi brüt mü? Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...arid=82&gid=61 |
|
25-09-2010, 07:20
|
#228 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Burada şunu belirtmeliyim, Milli takım oyuncularımızdan Hidayet Türkoğlu ve ABD takımında olup Amerikan liginde (NBA) de oynayan oyuncular, yıllık 20 Milyon $ almaktadırlar. Yanlış duymadınız, sıkı bir NBA takipçisi olduğum için biliyorum. Ayrıca Beko Basket ligindeki maçları da kaçırmamaya gayret ederim. Bizim ligimizde oyuncular ortalama yıllık 10 trilyon kazanıyorlar. Fazla kazananları da mevcut, Kerem gibi. Bu noktada Sayın Saim Dikici'ye hak vermekle birlikte. Bu oyunculara verilen o parayı, onların yıllık kazandıkları paraya oranlayınca %10 una tekabül ettiğini görürsünüz. Dünya ikincisi olmuş bir takımın, oyuncularına onların bir yılda kazandıkları rakamın %10unu prim olarak vermek, ülke gündemini bu kadar meşgul ediyorsa, halk bunu yargılıyorsa, bu hem onların ne kadar kazandığı, hem de henüz spor kültürüne ulaşamadığımızın bir göstergesidir. Ben davayı açan ve o avukata destek veren insanlara sormak istiyorum, bu oyuncuların bir yılda ne kadar kazandığını biliyor musunuz? Çünkü bu oyuncuların o paraya ihtiyaçları yoktur. Ve bu yapılan oyuncularımızı küstürmekten başka bir şey de değildir. ABD'nin 25 Bin dolar vermesi de gerçeği yansıtmıyor. O haber yalan. |
|
25-09-2010, 12:02
|
#229 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Sayın Raşit Tavus, 1. 'Dünya ikincisi olmuş bir takımın, oyuncularına onların bir yılda kazandıkları rakamın %10unu prim olarak vermek, ülke gündemini bu kadar meşgul ediyorsa' demişsiniz. Benim düşünceme göre verilen primin kimin ne kazandığı ile değil, ülkenin ekonomisi ve sosyal durumu ile değerlendirilmeli. Verilen prim zaten mal mülk sahibi olan kişileri daha fazla mal mülk sahibi yapmaya değil, ülkenin ekonomik ve sosyal yapısı ile orantılı manevi değerlere yönelik olmalı. 2. 'bu hem onların ne kadar kazandığı, hem de henüz spor kültürüne ulaşamadığımızın bir göstergesidir.' demişsiniz. Size hak veriyorum! Ben, sizin belirttiğiniz spor kültürüne ulaşamadığımı kabul ediyorum. 3. 'Çünkü bu oyuncuların o paraya ihtiyaçları yoktur. Ve bu yapılan oyuncularımızı küstürmekten başka bir şey de değildir.' demişsiniz. Madem ki o paraya ihtiyaçları yok, parayı geri versinler veya bir vakfa bağışlasınlar. Saygılarımla |
|
26-09-2010, 05:48
|
#230 |
|
|
Basketbol milli takımı
Olaya şu açıdan da bakmak gerekir:
Ne yapmıştır bu takım? Yapması gerekeni yapmıştır. Elinden geldiğince iyi oynamak onların görevidir zaten. Onun için oradadırlar. Kuşkusuz ki olağanüstü başarı gösteren insanların ödüllendirilmesi doğru olabilir. Ama bu doğru bir şükran plaketi ile de yapılabilir. Ben yarı finale çıkılır çıkılmaz Hidayet tarafından yapılan "Bu takım maddi ve manevi her türlü desteğe layıktır" şeklindeki açıklama ile başlayıp sürekli olarak para isteyen anlayışı, daha doğrusu yaşanan bu süreci doğru bulmuyorum. Bir insanın ben görevimi yaptım, beni ödüllendirin demesi ne kadar doğrudur? Eğer başarının karşılığı mutlaka bu şekilde ödenecekse başarısızlık halinde de Saddam'ın oğlunun yaptığı gibi falakaya çekilmeyi göze almaları gerekir. Başarısızlıkları başarılarına göre daha fazla. Bence ikisi de yanlış olur. Evet. Bu insanların bu paraya ihtiyaçları yok. O zaman neden istiyorlar? İhtiyaçları olmayan bu parayı toplumsal ekonomiden ayırarak kendi ceplerine koyacaklarına toplumsal bir ihtiyaç için harcasınlar o zaman. Bu şekilde başarıları daha büyük, daha anlamlı olacaktır. Saygılar. |
|
26-09-2010, 11:29
|
#231 |
|
|
Hisseli Harikalar Kumpanyası'nı görmedim, ama kavram olarak 'Hisseli Harikalar Kumpanyası' belirli durumlarda durup dururken aklıma gelir. Bu kavramı çağrıştıran durumların Hisseli Harikalar Kumpanyası isimli müzikalle ilişkisi olup olmadığını'da bilemiyeceğim.
hisseli harikalar kumpanyası açıyor perdesini, açıyor harikalar dünyası burası herkese neşe saçıyor Bana Hisseli Harikalar Kumpnayası kavramını hatırlatan haber bugünkü Hürriyet'te yer alıyor. Çağrışımının yerinde olup olmadığına sız karar verin: 1. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında bir internet sitesinde PKK'lıdır diye yayın yapılır. 2. Başvurulan mahkeme söz konusu ineternet sitesine erişimim engellenmesi için karar alır. 3. Karar gereğinin yapılması için Telekomünükasyon İletişim Başkanlığına(TİB) tebliğ edilir. 4. TİB, yasa gereği bu tedbir kararın uygulanmasının mümkün olup olmadığını savcılığa sorar. TİB'in gerekçesi şudur: Alıntı: 'Düşünce açıklama özgürlüğünü kısıtlama bağlamında eleştirilere maruz kalmamak amacıyla, kapsam internet ortamında yapılan, çocukların ve gençlerin olumsuz olarak etkilenebileceği ya da çocukların cinsel yönden istismar edilmesi suretiyle oluşturulmuş yayınlarla sınırlı tutulmuştur' 5. Kılıçdaroğlu'nun avukatı mahkeme kararını uygulamayan TİB Başkanı Fethi Şimşek hakkında suç duyurusunda bulunur, 6. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı verir, 7. Kılıçdaroğlu'nun avukatı karara itiraz eder, 8. Dosyayı inceleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Şimşek'in yargılanması yönünde karar verir, 9. Adalet Bakanlığı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na itirazda bulunur, 10. Bakanlığın itirazı red edilir, 11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Şimşek hakkında 'Mahkeme kararının gereğini yerine getirmediği gerekçesiyle 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle Ankara 20'nci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açar, 12. Devamı 12 kısım tekmili birden yakında bu sütunlarda. Not: Bildiğim kadarı ile internet sitelerine erişimin engellenmesi konusunda Türkiye Çin'den sonra ikinci sırada geliyor. Saygılarımla |
|
27-09-2010, 12:40
|
#232 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Burada internet sitelerine erişimin engellenmesinden daha vahim olan, mahkeme kararının uygulanmamasıdır... Kolay Gelsin... |
|
28-09-2010, 15:56
|
#233 |
|
|
Dikkat! başvurular yarın başlıyor
Anayasa Mahkemesi'ne Barolar Birliği kontenjanından üye olarak atanmak isteyen avukatlar için yarın önemli gün... Anayasa Mahkemesi'ne Barolar Birliği kontenjanından üye olarak atanmak isteyen avukatlar, 29 Eylül ile 3 Ekim tarihleri arasında Türkiye Barolar Birliği'ne başvuru yapabilecek. Anayasa Mahkemesi'ne Barolar Birliği kontenjanından atanacak adayların 45 yaşını doldurmuş ve 20 yıllık avukatlık yapmış olmaları gerekiyor. Barolar Birliği tarafından başvuran avukat adaylar arasında 7 Ekim tarihinde baro başkanlarının katılımıyla seçim yapılacak. Baro başkanları tarafından seçilen üç aday arasından biri, TBMM tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilecek. Anayasada yapılan değişikle Anayasa Mahkemesi üyesi sayısı 17'ye çıkarılmıştı. Yedek üyelerin asil üye olarak atanmasının ardından üye sayısı 15'e çıkan mahkemeye, Barolar Birliği ve Sayıştay kontenjanlarında birer üye daha atanacak. (Vatan) |
|
06-10-2010, 11:38
|
#234 |
|
|
Hakim ve savcılara trafik cezası kesilmeyecek!
12 bin hakim ve savcı ile 550 milletvekiline kural ihlali yapsalar da trafik cezası kesilmeyecek. Mahkeme kararı gereğince, binlerce ceza da iptal ediliyor Trafikte 12 bin 550 kişilik ‘’İmtiyazlılar grubu’’ oluştu. Bundan sonra 12 bin hakim ve savcı ile 550 milletvekiline kural ihlali yapsalar da trafik cezası kesilmeyecek. Mahkeme kararı gereğince, binlerce ceza da iptal edilecek. Kırmızı ışık ihlali yapan CHP Milletvekili Kemal Anadol’a kesilen ceza Ankara 8. Asliye Hukuk mahkemesince dokunulmazlık gerekçesiyle iptal edilince vekiller için yeni düzenleme yapıldı. Hata yapan vekillere artık ceza kesilmeyecek, tutanak hazırlanacak. Yargı mensupları ve milletvekillerine bugüne kadar kesilen ve ödenmeyen cezaların da iptal edileceği bildirildi. Düzenlenen ceza tutanaklarına itiraz nedeniyle mahkemelerce aleyhte sonuçlanan kararlardan doğan parasal miktar da, cezayı kesen polisten tahsil edilecek. ‘’PLAKAM YÜZÜNDEN CEZA YİYORUM’’ CHP Sinop Milletvekili Engin Altay, “06 CHP 70” plakalı özel aracına yazılan cezalardan bıktığını söyledi ve “Bana bir tane ceza yazılmış AKP’li plaka göstersinler özür dileyeceğim. Benim aracımın plakasını gören trafik polisi arkadan ceza yazıp gönderiyor’’ dedi. AKP Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ise kendisinin aracının AKP plakalı olduğunu ve ceza yediğini söyledi. AKP Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak, Rize Milletvekili Lütfi Çırakoğlu ile Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu da,”Hepimize geliyor” diyerek ceza yediklerini belirttiler. Öte yandan Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemur, Afyon-Sandıklı yakınlarında 125 kilometre hız yaptığı gerekçesiyle plaka üzerinden trafik cezası aldı. Bunun mahkemeye başvuran Ertemur, cezasını iptal ettirdi. Mahkeme plakaya ceza yazılmaması ve ceza makbuzunun sürücüye imzalatılması gerektiğine karar verdi. "Ne diyelim eşitlik ilkesi bu olsa gerek.vatandaşa ceza yargı mensupları ile vekillere ceza yok" |
|
06-10-2010, 12:16
|
#235 | |||||||||||||||||||||||
|
|
|
|
06-10-2010, 12:38
|
#236 |
|
|
Bu kararın gerekçesi nedir? Neden hakim ve savcılara trafik cezası kesilmeyecek, neden böyle bir karara gereksinim duyuldu.
Ben bir anlam veremedim ama karar hakkında bilgisi olan arkadaş var mı? Bir de 550 milletvekili'nin dokunulmazlığı geçici değil mi, milletvekilliği sona erince haklarında hukuk davası açılmıyor mu? O zaman bu zatların milletvekilliği sona erdiğinde, milletvekilliği sırasında ihlal ettiği trafik kuralları nedeniyle ceza kesilebilecek mi yoksa dokunulmazlığa dayanılarak verilen karar aslında milletvekili sorumsuzluğuna mı dayanmakta. Ama halen beynimi zorluyorum ama bi neticeye varamıyorum yargı mensupları (sadece hakim ve savcı) hakkında neden böyle bir karar verildi. |
|
06-10-2010, 14:49
|
#237 | |||||||||||||||||||||||
|
|
hakime karşı kesilen trafik cezasının itiraz-karar mercii aynı yerde hatta yan oda da bulunan hakim olunca kararın objektifliğinde pek söz edilemez.
ancak uygulamada sürekli cezalar iptal edildiğini çok gördüm. yaklaşık 2 yıl önce içişleri bakanlığı bir genelge ile ceza kesilemeyeceği tutanak tutulup, tutlan bu tutanağın HSYK'ya gönderileceği cezanın bu şekilde kesileceğini duymuştum şimdi uygulama tamamı ile değişti. herhalde gerekçesi hakim-savcının polisin adli yönden amiri olduğu görüldüğü, astın üste ceza kesme olanağı olmadığından böyle bir karar alındığıdır. milletvekili konusunda pek bir gerekçe bulamıyorum. zaten hangi trafik polisi cesaret edip milletvekiline ceza yazabiliyor merak ettim doğrusu.
Bu kararın yargının 3 erkinin arasında bulunan uçurumu nasıl arttıracağı izlenimine nerden kapıldığınızı merak ettim. hukuka aykırı uygulamalar nasıl uçurumu arttırıyor biraz açıklar mısınız? |
|
06-10-2010, 15:19
|
#238 |
|
|
Peki biz ne olacağız?
Her hakim ya da savcının plakasında yazmıyor ya, bu duruma göre dikkat etsek. En azından bizde yeşil olsa bile gelenin kim olduğunu bilir ona göre gaza basardık. Onların cezasını kim ödeyecek peki? Devlet mi? Devlet ödemez çünkü bu hakkı veren zaten o. Tuhaf bir durum. Kırmızı ışıkta geçen hakim ya da savcıya, ya da milletvekiline ceza yazılamıyorsa, o zaman kırmızı ışıkta geçerken aracına yandan bindiren kamyon şoförünün suçu ne? O na da ceza yazılmasın, tazminat ödemesin. Madem bir ayrıcalık yapılacak, şeritler ayrılsın. Biz de o şeride girmeyelim. İş ayrıcalıktan ve hukuka aykırılıktan uzaklaşıp, vatandaşın kendini hakimden, savcıdan ve milletvekilinden korumaya dönecek. Lütfen böyle giderse, yollarımız ayrılsın.  |
|
06-10-2010, 17:18
|
#239 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Alıntı içerisindeki kişilerin milletvekili oldukları ve burada verilen demeçlerin kendilerine ait olduğu kanısıyla yorum yapıyorum. Gerek Sinop gerekse Antalya milletvekillerimize ait olduğu öne sürülen demeçler tüyler ürpertici. Çünkü artık normal vatandaşlar bile, arkadan ceza yazıldığında soluğu mahkemede alıp iptal yolunu tercih ederken, ülkenin yasama organının çatısı altında olup, halkın iradesini temsil eden kişilerin rağmen bu yolu tercih etmek yerine milletvekili sıfatıyla çok değerli kolluk görevlilerimizi zan altında bırakmalarını hoş göremiyorum yahut sessiz kalamıyorum. İki milletvekilimiz de karşıt eksendeki partilerde olmalarına rağmen aynı sorundan muzdarip olduklarını ifade ediyorlar ve kolluk görevlilerini zan altında bırakıyorlar. Milletvekili olmaları münasebetiyle bir çok tali hak ve ödevleri vardır bu insanların ve bu insanlar halk tarafından seçilmiş kişilerdir. Maalesef, iki tane milletvekilimizin bu yaklaşımı bende eleme sebebiyet verdi. Kendilerini yargıya davet ediyorum daha sonra da iddia ettikleri asılsız cezaların çokluğunu mahkeme kararıyla ispatlayıp ondan sonra trafik polislerini zan altında bırakmaları gerektiğini de bir kez hatırlatıyorum. Şayet bu dediklerimi yaparlarsa trafik polisleri hakkında şartlar gerekirse görevi kötüye kullanma suçundan bile yargılama yapılabilir. Ama şu an için, bir hukukçu olarak her kim olursa olsun, insanları zan altında bırakmayı doğru bulmuyorum. Belki bu haber doğruysa (umarım ki değildir, milletvekillerine yakışmaz bu haberin doğruluğu)çok temel sorunlarımız olduğuna bir karinedir benim nazarımda. Esenlikler. |
|
10-10-2010, 00:11
|
#240 |
|
|
Yatağın altında yakalandı konut ihlalinden ceza aldı
Kocanın yatak altında çıplak bulduğu erkek “konut ihlali” davasında beraat etti. Yargıtay bozdu: “İhlal var.” 14:23 | 09 Ekim 2010 ANKA Yargıtay, sevgilisinin evinde yatak altında yakalanan sanıkla ilgili davada, evli bir kadınla ilişki kurmanın aynı zamanda “konut dokunulmazlığını ihlal” olarak değerlendirileceğini vurguladı. Yargıtay, karara gerekçe olarak “böyle bir durumda yaşamın doğal akışına göre kocanın rızasının olamayacağını” gösterdi DAVAYA konu olan olay şöyle gelişti: Evine erken gelen koca, karısının kapıyı geç açmasından şüphelenerek evi araştırdı ve karyolanın altında yarı çıplak biçimde A.Y.’yi yakaladı. Sanık A.Y. hakkında “konut dokunulmazlığını ihlal” suçundan dava açıldı. Yerel mahkeme, “kocanın aile reisi olması kuralının kalktığını” belirterek, sanığın konuta sevgilisinin rızasıyla girdiğini ve bu nedenle konut dokunulmazlığını bozma suçunun yasal öğelerinin oluşmadığını kaydetti ve beraat kararı verdi. YAŞAMIN AKIŞINA AYKIRI Davacı koca, yerel mahkeme kararını temyiz etti. Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Dairesi, olay gecesi sanığın, sevgilisinin kocasının bulunmadığı sırada sevgilisinin rızasıyla evine girdiğinin anlaşıldığını kaydetti. Ancak böyle bir eylemde “yaşamın olağan akışına göre, kocanın rızasının bulunduğunun düşünülemeyeceğini” ifade eden daire, “konut ihlalinin gerçekleştirilmiş” olduğunu savundu. KOCANIN HAKKIDaire, evli bir kadınla ilişki kurmanın, evlilikte bağlılık yükümlülüğünü öngören Türk Medeni Kanunu’na, dolayısıyla hukuka aykırı olduğunu ve kocanın haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunun açık olduğunu kaydetti. Daire, bu nedenlerle sanığın beraatine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek yerel mahkeme kararını bozdu. |
| Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |
