|
Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin] |
08-06-2009, 09:30 | #1 | |||||||||||||||||||
|
Günlük Hukuk Haberleri
Sayın meslektaşlarım. Hepimizin bildiği üzere gün içerisinde basında yer alıp da burada gösterilmeyen birçok hukuk haberi bulunmaktadır. Bu haberleri size her gün güncel bir şekilde sunmak için yönetimden izin aldık.
Beğenilerize sunuyorum. Hákim'e bak: Karısını dövdü kendisini ayetle savundu Yargıtay Tetkik Hákimi iken 2 çocuk annesi karısı H.M.'yi dövdüğü iddiasıyla hakkında dava açıldıktan sonra 2007 Temmuz kararnamesiyle ..... atanan hákim BS, 6 Mayıs 2009 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ifadesinde inanılmaz cümleler kullandı 47 yaşındaki S, Kuran’dan alıntılar yaptığı ifadesinde kendini şöyle savundu: "Zaten eşim olan müştekinin benden herhangi bir şikáyeti yoktur. Ne Amerikan, ne Avrupa Birliği, ne de dünyanın başka bir hukukunda böyle bir suç düzenlenmiştir. Dünyanın hiçbir hukukunda böyle bir suç öngörülmemiştir. Kutsal kitaplarda da düzenlenmemiştir. Türk Hukuku’nda ise konu ’darp’ olarak düzenlenmiş ve şikáyete bağlı kılınmıştır. Şikáyetten vazgeçme her aşamada etkilidir ve davayı düşürür. ’Aile içi’ diye bir suç olamaz Bir başka husus da suçun isimlendirilmesi meselesidir. Suçun isminin objektif olması gerekir. Subjektif olarak ’aile içi’ diye bir suç ismi olamaz. Olursa taraflı olduğu anlaşılır. Altında başka amaçlar, kasıtlar aranır. Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Peygamber’in ağzından şöyle denir: Doğrusu kadınların fitnesi-tuzağı, şeytanın fitnesi-tuzağından daha büyüktür. Ayet örnek gösterip beraat istedi Bir başka ayet-i kerimde de; ’Onlar Allah’a tuzak kurmak istiyorlar, onlara de ki Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır’ deniyor. Başka bir ayet-i kerimde de; ’Onlar Allah’ın mekrinden (hile, tuzak, tezgáh) emin mi oldular?’ denilir. Bir başka ayet-i kerimde de; ’Allah emrinde galiptir’ buyrulur. Netice olarak esasen hukuki olmayan bu suçlamadan temizlenme mi, aklanma mı, herkesin imtihana tabi tutulduğunu bildirir beraatımı isterim... Hastaneye göndermedi HÁKİM B.S. hakkında savcılık tarafından düzenlenen iddianamede olay şöyle anlatıldı: "Olay tarihinde çıkan tartışmada birbirlerini darp ettikleri, ertesi günü şikáyetçinin doktora gitmek üzere çıkacağı sırada, şüphelinin şikáyetçinin gitmesini istemediği; doktor konusunda ısrar etmesi üzerine şüphelinin şikáyetçiyi darp ederek basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı, şikáyetçinin soruşturma sırasında şikáyetinden vazgeçtiği; ancak şüpheliye atılı suçun şikayete bağlı ve şikáyetten vazgeçmeyle düşen suçlardan olmadığı, şüphelinin bu suretle atılı suçu işlediği dosya kapsamından anlaşılmıştır." (Hürriyet) Kaynak : Hürriyet
|
09-06-2009, 09:00 | #2 |
|
gerçekten günlük hukuk haberlerinin burada yayaımlanması çok faydalı olur ,teşekkürler kolay gelsin
|
09-06-2009, 14:58 | #3 |
|
SAVCI CANINA KIYDI
MANİSA Cumhuriyet Savcısı, evli ve 2 çocuk babası 46 yaşındaki Kasım Aras, kaldığı lojmanda beylik tabancasını şakağına dayayıp ateşleyerek yaşamına son verdi. 2.5 yıldır akciğer kanseri tedavisi gören Aras'ın cenazesi, toprağa verilmek üzere Tekirdağ'ın Şarköy İlçesi'ne gönderildi. Yerhasanlar Mahallesi sakinleri bugün saat 05.00 sıralarında, Manisa Adliye Lojmanları'ndan gelen tek el silah sesiyle uyandı. Yaklaşık 2.5 yıldır akciğer kanseri tedavisi gören Manisa Cumhuriyet Savcısı Kasım Aras, eşi ve iki çocuğu uyurken salona geçip şakağına dayadığı beylik tabancasını ateşledi. Gürültüyle yataklarından fırlayan savcının eşi 38 yaşındaki Demet Aras ve çocukları 8 yaşındaki Levent ile 5 yaşındaki Emir, salonda karşılaştıkları manzarayla şok geçirip gözyaşlarına boğuldu. Aile sinir krizi geçirirken, komşuların ihbarı üzerine lojmana gelen polis ekipleri inceleme başlattı. Kafatası parçalanan savcı Kasım Aras'ın cenazesi Manisa Devlet Hastanesi morguna gönderildi. TEDAVİDE SON NOKTAYA GELİNMİŞ 4 yıl önce Trabzon'dan Manisa Adliyesi'ne tayin olan savcı Aras'ın, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde gördüğü akciğer kanseri tedavisi ve geçirdiği 2 ameliyat nedeniyle 1.5 yıldır raporlu olduğu son olarak da artık yapılacak hiçbir şey kalmadığı söylenerek evine gönderildiği öğrenildi. İntiharıyla herkesi üzen Kasım Aras için bugün öğlen saatlerinde Manisa Adliyesi önünde bir tören düzenlendi. Törene Aras'ın ailesi ve yakınlarının yanı sıra Manisa Valisi Celattin Güvenç, Cumhuriyet Başsavcısı Sait Gürlek, Adalet Bakanlığı Müfettişi Celal Kocabaş, Manisa Garnizon Komutanı Tuğgeneral Naim Babüroğlu, İl Emniyet Müdürü Adem Aydemir, İl Jandarma Komutanı Jandarma Albay Mürsel Şahin, Manisa Barosu Başkanı Avukat Fadıl İnal, adliye mensupları ve avukatlar katıldı. BAŞSAVCI AĞLADI Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Sait Gürlek, cenaze başında yaptığı konuşmada, “Çok iyi bir arkadaşımızı kaybettik. Kendisine doyamadık” dedikten sonra sözleri boğazında düğümlendi. Sözlerini tamamlayamayan Gürlek, savcı Kasım Aras’ın eşi ve çocukları ile birlikte gözyaşı döktü. Manisa Müftüsü Namık Hisar da törende bir konuşma yaptı. Aras’ın cenazesi daha sonra toprağa verilmek üzere memleketi olan Tekirdağ’ın Şarköy İlçesi’ne gönderildi. Kaynak:Hürriyet Cumhuriyet Savcısı Kasım Aras kimdir? Savcı Kasım Aras, 8 Ocak 1963 yılında Ardahan'ın Göle İlçesi'nde doğdu. İlköğretimini 1970- 1975 yılları arasında Göle'nin Kuzupınar Köyü'nde tamamladı. 1975- 1978 yılları arasında ortaöğrenimini Ankara Balgat Ortaokulu, 1979- 1982 yılları arasında Balgat Ömer Seyfettin Lisesi'nde tamamladı. 1982 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki öğrenimine başladı, 1986 yılında mezun oldu. Evli ve iki çocuk babası Kasım Aras, meslek hayatına Cumhuriyet Savcısı olarak Çanakkale'nin Yenice İlçesi’nde başladı. Sonrasında, savcı olarak Şırnak Uludere, Tekirdağ Şarköy, Balıkesir Bandırma ve Trabzon adliyelerinde görev yaptı. |
09-06-2009, 14:59 | #4 |
|
Annesini öldürdü, ceza almayacak
Adana’da annesi 39 yaşındaki Songül A.’yı öldüren 12 yaşındaki R.A.’nın ‘cezai ehliyeti’ olup olmayacağına ilişkin gerçek yaşı ile ilgili tereddütler yaşanırken, nüfusa kayıtlı olduğu tarih ile gerçek doğum tarihinin aynı olduğu belirlendi. Böylece R.A.'nın yargılanmayacağı ortaya çıktı. R.A., 61 gün sonra cinayeti işlemiş olsaydı, yasa gereği 12 yaşını dolduranlar ‘cezai ehliyet kazandığı için’ yargılanabilecekti. R.A.’nın nüfus kaydı, dün resmi olarak çıkartılarak cinayetle ilgili soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılığı’ndaki dosyaya konuldu. Bu belgede, küçük kızın doğum tarihi 07.08.1997 olarak görünüyor. Bu arada babası Ali A., çocuğunun doğumunun hastanede gerçekleştiğini ve günü gününe nüfusa kaydettirdiğini söyledi. Sözkonusu hastane, bir devlet hastanesi olduğu için savcılık bu hastane kayıtlarının istenmesini kararlaştırdı. Babanın iddia ettiği gibi bir sonuç çıkması halinde, doğum devlet hastanesinde gerçekleştiği için savcılığın ayrıca ‘kemik yaşı’ testi yaptırmayacağı, nüfustaki doğum tarihini dikkate alacağı belirtildi. R.A.’nın yargılanıp yargılanmaması konusunda düğümü çözecek doğum kayıtlarına DHA ulaştı. Bu belgelere göre; Adana’da o tarihte SSK’ya ait olan Doğum ve Çocuk Hastanesi’nde anne Songül A. çocuğunu nüfus kaydındaki gibi 07.08.1997’de dünyaya getirdi. 13997 karantina numaralı Tıbbi Muayene ve Müşahade formundaki kayıtlara göre, normal doğumda bebek cinsiyeti kız ve kilosu 3 bin 510 gram. Böylece, hastane kayıtları ile nüfus kaydında doğum tarihi aynı çıkan R.A.’nın cezai ehliyetinin olmadığı kesinleşti. Belgelere göre, 12 yaşını doldurmadığı anlaşılan R.A. hakkında soruşturma açılmayacak ve kemik yaşı testi de yapılmayacak. R.A., Seyhan İlköğretim Okulu’nda 13 yaş grubunun okuduğu 7’nci sınıf öğrencisi olması, bunun yanı sıra, yasaya göre 12 yaş üstü çocuklar yargılanabildiği için, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı, ‘kemik yaşı’ olarak tanımlanan gerçek yaşının belirlenmesini gündeme getirmişti. Hastane kayıtlarının savcılığa intikal etmesi ile cinayet dosyası R.A. yönünden kapanırken, sadece cinayetin oluş şekline ilişkin doğabilecek ihtimaller üzerinde durulması bekleniyor. Şu an devlet korumasında yurtta kalan R.A.’nın okula erken yazdırıldığı anlaşılırken, ailesi R.A.’yı almak istemesi halinde dava açması gerekecek. Baba Ali A. çocuklarını yanlarına almak istediklerini söylemişti. Yaş küçüklüğü Türk Ceza Kanunu'nun suçluların yaş küçüklüğü durumunu belirten 31’inci maddesin 1’inci fıkrasına göre, R.A.’nın ceza ehliyeti yok. TCY’nin bu maddesinde, ‘Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir’ deniyor. R.A.’nın cinayeti işlediği tarih 7 Haziran 2009. Bu tarih dikkate alındığında 12 yaşını doldurmasına 61 gün kaldığı anlaşılan R.A., ceza almaktan da kurtuluyor, hakkında güvenlik tedbiri uygulanabiliyor. Kaynak:Hürriyet |
09-06-2009, 15:00 | #5 |
|
Tacizle suçlanan öğretmen yeniden yargılanacak
ANTALYA'da 8 kız öğrenciyi elle taciz ettiği iddiasıyla tutuklanan ve yargılandığı mahkeme tarafından 37 yıl 5 ay 25 gün hapis cezasına çarptırılan merkeze bağlı Göçerler İlköğretim Okulu sınıf öğretmeni 51 yaşındaki A.K.'nın davası Yargıtay'da bozuldu. Yargıtay, öğrencilerin ruh sağlığıyla ilgili iki farklı adli tıp raporu bulunduğuna dikkat çekerek, bunun giderilmesini istedi. Merkeze bağlı Göçerler İlköğretim Okulu'nda 4'ncü sınıfı okutan 51 yaşındaki A.K., iddiaya göre 2005- 2006 yılları arasında bazı kız öğrencilerine elle tacizde bulundu. Bir öğrencinin durumu ailesine anlatmasıyla veliler ayaklandı. Veliler 8 öğrenciyle birlikte önce okul müdürüne, ardından Sanayi Polis Merkezi'ne giderek, öğretmen A.K. hakkında şikayetçi oldu. Kız öğrenciler, “Öğretmenimiz eteğimizden içeri elini sokup, ‘Hoşunuza gidiyor mu’ diye soruyordu” dedi. Öğretmen K. ise bir öğrenci velisinin Arapça yazılı bir şey getirdiğini ve bunu sınıfa asmasını istediğini belirterek, “Bu isteği kabul etmediğim ve tarikatçılara karşı durduğum için görünmeyen eller tarafından komploya kurban ediliyorum” dedi. İtirazlara rağmen K. 15 Aralık 2006 tarihinde tutuklanarak cezaevine konuldu. Antalya 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılama sonunda öğretmen A.K., 8 kez ayrı ayrı 4'er yıl 8'er ay 7'şer gün olmak üzere toplamda 37 yıl 5 ay 25 gün hapis cezasına çarptırıldı. Öğretmen A.K.’ya verilen ceza, Yargıtay tarafından bozuldu. Yargıtay, tacize uğrayan çocuklara Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından, ‘Olaydan dolayı travma sonrası stres bozukluğu’ teşhisi konulmasına rağmen İstanbul Adli Tıp Kurumu 6'ncı İhtisas Dairesi'nin ‘Çocukların ruh sağlıklarının bozulmadığına’ dair rapor verdiğini ve bu çelişki nedeniyle kararın bozulduğunu bildirdi. Yargıtay, tacize uğradıklarını iddia eden öğrenciler H.A., K.O., E.K., S,Ç, S.T, T.K, M.Y ve G.E.’nin İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan yeni bir rapor alınması ve cezanın bu rapora göre verilmesini istedi. Yargıtay'ın bozma kararı üzerine yeniden toplanacak Antalya 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, öğrencilerin İstanbul Adli Tıp Kurumu'na sevk edilerek yeni rapor alınmasını sağlayacak ve ardından da öğretmen K. için yeni karar verecek. Kaynak:Milliyet |
09-06-2009, 15:01 | #6 |
|
Bu mahkumiyetle Avrupa'da ilk olduk!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'yi aile içi şiddet davasında "vatandaşını koruyamadığı" gerekçesiyle tazminata mahkum etti. Türkiye bu konuda Avrupa'da mahkumiyet alan ilk ülke oldu. AİHM, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşam hakkıyla ilgili 2., kötü muamele ve işkencenin yasaklanması ile ilgili 3. ve ayrımcılığın yasaklanmasıyla ilgili 14. maddelerinin ihlal edildiğine hükmetti. Türkiye, karar gereği başvuruyu yapan Nahide Opuz adlı vatandaşa 36 bin 500 euro ödeyecek. Davayı 2002 yılında açan Nahide Opuz, eski esi Hüseyin Opuz'un kendisine ve annesine yönelik kötü muamelelerinden ve bu muamelelere karşı devletin önlem almamış olmasından şikâyetçi olmuştu. Opuz, eski esinin ölüm tehditleri konusunda defalarca savcılıklara başvurmasına rağmen resmi makamlarca umursanmadığını, bunun sonucu olarak da kendisini korumaya çalışan annesinin eski esi tarafından öldürüldüğünü belirtmişti. Opuz'a göre tüm bunlar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yasama hakkı, kötü muamelenin önlenmesi, adil yargı ve ayrımcılıkla ilgili maddelerine aykırıydı. Türk hükümeti ise davanın kadına karşı şiddet davası olmadığını belirtmiş ve başvurunun reddedilmesini istemişti. Hükümet avukatları, davacının iç hukuk yollarını yeterince kullanmadığını, sığınma evlerine başvurmadığını ve kendisine ayrımcılık yapıldığına dair dava da açmadığını kaydetmişti. Milliyet |
09-06-2009, 16:35 | #7 |
|
Başsavcılık: Gül'le ilgili karar bozulsun
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhurbaşkanı Gül'ün yargılanması için verilen kararın kaldırılması isteğinde bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Kayıp Trilyon” davasıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında verilen “takipsizlik” kararını kaldıran Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının “kanun yararına bozulması” istemiyle Adalet Bakanlığına başvurdu. BAŞVURU YARGITAY'A GİDECEK Adalet Bakanlığı kararın kanun yararına bozulması istemiyle Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ne başvuru yapılacak. Daire mahkemenin kararını ortadan kaldırırsa, Gül cumhurbaşkanlığı süresince soruşturulamayacak. Daire, aksi yönde karar verirse, Ankara Başsavcılığı, Gül hakkında soruşturma açmak ve ifadesini almak zorunda kalacak. POLİS ZORUYLA GETİRİLEBİLİR Aksi takdirde savcılık yetkilileri, görev suçu işlemiş olacak. İfade vermeye gelmemesi halinde ise savcılığın Gül hakkında “polis zoruyla getirme” kararı çıkarması gerekiyor. Gül ifade verir ve hakkında dava açılırsa, duruşmalara çıkmak zorunda kalacak. Yargıtay’ın kararı bozmaması durumunda, bu süreçlerin yaşanmamasının tek yolu ise Anayasa’nın değiştirilmesi. hürriyet |
09-06-2009, 21:22 | #8 |
|
Böyle bir güncel başlığı bizlere sunduğunuz için teşekkür ediyorum.Elimden geldiğince takip etmeye çalıştığım bu haberleri THS çatısı altında okumak ayrı bir tat veriyor.
Umarım bu şekilde devam eder. |
10-06-2009, 10:16 | #9 |
|
Meclisin Beyoğlu Raporu:Polis Aracında Cezalandırma Var
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, üç ayrı olayla ilgili olarak inceleme yaptığı Beyoğlu Emniyeti'nde 'işkence ve kötü muamele' uygulandığı kanaatine ulaştı
Komisyon, kişilerin ‘polis araçlarına bindirilerek’ cezalandırıldığı kanaatine ulaştı ve Emniyet Müdürü Y.Y’i eleştirdi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde İstanbul Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü’ne yönelik şikâyetler üzerine oluşturulan alt komisyon raporunu tamamladı. Komisyon, birbirinden ayrı tarihlerde Beyoğlu Emniyeti’nin sorumluluk alanlarında Ş. M. A. ve oğlunun dövülmesi, H A’nın dövülmesi ve hakkında tutuklama kararı bulunan Ç. K’ile ilgi olayları inceledi. Raporda şu saptamalar yer aldı: * Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü görevlileri, hukuka aykırı olarak, şahısların polis araçlarına bindirilerek sorgulanmalarının hatta cezalandırılmalarının tercih edildiği, bu işlemin idari bir pratik haline getirilmeye çalışıldığı endişesi ve kanaati uyanmıştır. * Hukuki düzenlemelere karşın son dönemlerde bazı kamu görevlilerinin kötü muamele ve eziyet (işkence) suçunu oluşturacak eylem ve davranışlar içinde olduklarına dair iddialar ve olaylar gerçekleşebilmektedir. * Polis görevlileri asayişi sağlamaya değil, kendi intikam duygusunu tatmin etmek için asayişi yok etmeye çalışan biri haline gelmemelidir. Asayişi sağlamakla görevli olanların ihkâk-ı hak sayılacak fiil ve davranışlarda bulunması kabul edilemez. * Komisyonumuzda, polis memurlarının eylemlerinin soruşturulmasında gerekli hız ve özen içinde hareket edilmediği, şiddet eylemlerinin sorumlularının bu şekilde neredeyse bir cezasızlıktan yararlandırılmakta olduğu kanaat ve endişesi mevcuttur. * Beyoğlu Emniyeti’nde bir yönetim zafiyeti kendini göstermektedir. Emniyet Müdürü Y. Y. , olayları etkili bir biçimde araştırmamış, yardımcılarına konuyu araştırttığını ancak hiçbir görevlinin bu olayları kabul etmediğini söylemiştir. Hiçbir görevlinin bu olayları yapsa bile kabul etmeyeceği gerçeğini ilk başta Emniyet Müdürü Y. Y. bilmelidir Radikal |
10-06-2009, 10:25 | #10 |
|
9 yıl zorunlu eğitimde ilk adım
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, 2009- 2010 eğitim döneminden itibaren 32 pilot ilde uygulanacak, okul öncesi eğitim çağına gelen çocukların zorunlu eğitime alınması projesini, hızlandırdı.
Çubukçu, pilot illerin vali ve milli eğitim müdürlerini, yarın değerlendirme toplantısı için Ankara’ya çağırdı. Türkiye genelinde okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirmenin hedeflendiği projeye göre, zorunlu eğitim sistemi şöyle işleyecek: "Zorunlu ana okulu projesi ile 8 derslikli okullarda ana sınıfı açılacak. Ana okullarında ikili öğretime geçilecek ve kapatılan köy okulları, ana okulu olarak değerlendirilmek üzere tekrar açılacak. Zorunlu okul öncesi eğitimin uygulanacağı illerde, çocuklar toplam 60 ay eğitilecek ve 9 okuz yıllık mecburi eğitime geçiş yapacak. Böylece çocukların okula başlama yaşı beşe çekilecek. Proje belirlenen pilot illerde başarıyla sonuçlandıktan sonra da Türkiye genelinde artık okul öncesi eğitim zorunlu hale gelecek." Zorunlu iller MEB'in belirlediği ve 2009-2010 eğitim-öğretim yılından itibaren 5 yaş grubunda okul öncesi eğitimin zorunlu olmasının planlandığı 32 il şöyle: “Amasya, Nevşehir, Çanakkale, Bilecik, Edirne, Karabük, Ardahan, Gümüşhane, Trabzon, Yalova, Karaman, Tunceli, Kilis, Bolu, Kırıkkale, Bayburt, Burdur, Kırklareli, Muğla, Düzce, Bartın, Artvin, Çankırı, Kütahya, Rize, Isparta, Kırşehir, Giresun, Uşak, Eskişehir, Sinop ve Samsun.” |
10-06-2009, 12:37 | #11 |
|
barış bey
elinize sağlık. güzel bir çalışma. her haber ayrı bir başlık altında da olabilir. daha rahat takip edebiliriz. kolay gelsin. |
11-06-2009, 10:34 | #12 |
|
Polis Dehşet Saçtı
İZMİR'in Ödemiş İlçesi'nde, çocuklarını boşandığı eşi Emine Karadağ'a vermek istemeyen polis memuru M.I., Adliye çıkışında dehşet saçtı.
Boşandığı eşi 30 yaşındaki Emine Karadağ ve avukatı 37 yaşındaki Özcan Akçiçek'i tabancasıyla vurarak öldüren M.I., ardından da tabancayı başına dayarak, çocukların gözü önünde tetiği çekti. Ağır yaralanan M.I., Ödemiş'ten ambulans helikopterle İzmir'e nakledildi. Ödemiş İlçe Emniyet Müdürlüğü Aşayiş Bürosu'nda görevli polis memuru M.I., bir süre önce, 2 çocuğunun annesi Emine Karadağ'dan boşandı. Mahkeme, çocukların velayetini anne Emine Karadağ'a verdi. Bunun üzerine M.I., kendi evinde kalan çocukların velayetini boşandığı eşine vermemek için Ödemiş Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtı. Velayet davasında, mahkeme, çocukları bu kez babaya verdi. Ancak, karar kesinleşmediği için M.I., kendisinde kalan çocukları boşanma davasında mahkemenin verdiği karar nedeniyle annelerine teslim etmek zorunda kaldı. M.I., çocuklarını bugün avukatların nezaretinde saat 16.30 sıralarında Ödemiş Adliyesi'nde annelerine teslim etti. Çocuklarından ayrılmak zorunda kalınca cinnet getiren polis memuru M.I., önce, Adliye çıkışında arkadan yanına yaklaştığı eşi E. 'yı, ardından da avukatı Ö. A'yi beylik tabancasıyla başlarından vurup, öldürdü. M.I., ardından da tabancayı başına dayarak, çocukların gözü önünde tetiği çekti. Ağır yaralanan M.I., ambulansla Ödemiş Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak, tedaviye alındı. Burada ilk tedavisi yapılan M.I.'nin, tam teşekküllü bir hastaneye sevk edilmesine karar verildi. Bunun üzerine İzmir'den ambulans helikopter istendi. M.I., Ödemiş Spor Salonu arkasındaki boş araziye inen ambulans helikopterle İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne nakledildi. M.I.'nin sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu bildirildi. "Yine Meslektaşa karşı yapılan bir saldırı.En ufak bir tepki bile yok." Milliyet |
11-06-2009, 10:36 | #13 |
|
Tecavüz Oyununu polis Bozdu
Tecavüze uğradığı iddiasıyla karakola başvuran kızdan şüphelenen polis araştırınca oyunu ortaya çıkardı... Edinilen bilgiye göre, Büyükçekmece Polis Merkezi'ne 31 Mayıs 2009 günü başvuran 18 yaşındaki Ferdane K, M.Ç.'nin kendisine uyuşturucu hap içirdikten sonra tecavüz ettiğini iddia etti.
Genç kızın şikayetçi olduğu gün görevli olan bir polis memuru genç kızı hatırladığını belirterek şüphelendi. Ferdane K.nın ifadesi üzerine M.Ç. ile iki arkadaşı gözaltına alındı.Yüzleştirme sırasında genç kız sadece M.Ç.'den şikayetçi oldu. Diğer iki kişi serbest bırakıldı. Ferdane'nin ifadesini, kendisini tanıdığını söyleyen polis memuru aldı. Verilen çelişkili ifadelerinden şüphelenen polis memuru durumu amirlerine iletti. Bunun üzerine Ferdane K.'nın polis kayıtları incelendi. Ferdane'nin 2007 ve 2008 yıllarında 3 ayrı kişiden daha tecavüz iddasıyla şikayetçi olduğu ortaya çıktı. Soruşturmayı derinleştiren polisler, Ferdane'nin tecavüz iddiasında bulunduğu kişilere ve ailelerine ulaştı. Tecavüz suçlamasında bulunulan 3 kişiden 2'si Ferdane K'nın anne ve babasına olay nedeniyle kendilerinden para istediklerini ancak ödemediklerini belirtti. Tecavüzle suçlanan çocuklarını kurtarmak için diğer bir aile ise K. ailesine 10 Bin TL para ödediği ve bunun karşılığı olarak da ailenin şikayetini geri aldığını söyledi. Ferdane ve ailesinin şikayette bulundukları kişilerin ailelerinde 20 Bin ile 200 Bin TL arasında para istediği ortaya çıktı. Polis ekipleri bunun üzerine Ferdane, annesi Necla ve babası Sebahattin K.'yı gözaltına aldı. İfade işlemleri tamamlanan aile ile tecavüz suçlamasında bulundukları M.Ç. Büyükçekmece Cumhuriyet Savcılığı'na gönderildi. Tecavüzle suçlanan M.Ç. savcılık tarafından serbest bırakılırken K. ailesi ise Cuma günleri karakola gelerek imza atmak zorunluğuyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ferdane K'nın şikayetiyle 2008 yılında tutuklanarak yaklaşık 4 buçuk ay cezaevinde kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmasına karar verilen Doğan A., "Demek ki bu işin tek mağduru ben değilmişim. Ben Ferdane'nin normal bir arkadaşıydım. Kendisini arabamla evine bırakırken boynumu ısırdı. Daha sonra ise polisler tarafından gözaltına alındım. Tecavüz suçlamasıyla 4 buçuk ay cezaevinde yattım. Bu insanlar benden ve ailemden yüklü miktarlarda para istediler ancak ben suçsuz olduğum için para ödemek istemedim. İş ve aile hayatım çok olumsuz etkilendi. İş yerimi kapattım. Evlenmeyi düşündüğüm sevgilimle ayrılmak zorunda kaldım. Bu ailenin başka insanlarında canını yakmaması için en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum" şeklinde konuştu Milliyet |
11-06-2009, 17:33 | #14 |
|
TC vatandaşlık kanunu onaylandı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 5901 sayılı “Türk Vatandaşlığı Kanunu”nu onayladı.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanı Gül'ün kanunu yayımlanmak üzere Başbakanlığı gönderdiği bildirildi. Türk Vatandaşlığı Kanunu'na göre, doğumla kazanılan Türk vatandaşlığı, soy bağı veya doğum yeri esasına göre kendiliğinden kazanılacak. Türkiye içinde veya dışında Türk vatandaşı evli anne ve babadan doğan çocuk, Türk vatandaşı anne ve yabancı babadan evlilik dışında doğan çocuk Türk vatandaşı sayılacak. Türk vatandaşı baba ve yabancı anneden evlilik dışında doğan çocuk ise soy bağı kurulmasını sağlayan esasların yerine getirilmesi halinde Türk vatandaşlığını kazanacak. Türkiye'de doğan, yabancı anne ve babasından dolayı doğumla herhangi bir ülkenin vatandaşlığını kazanamayan çocuk, doğumdan itibaren Türk vatandaşı olacak. Türkiye'de bulunmuş çocuk, aksi sabit olmadıkça Türkiye'de doğmuş sayılacak. Sonradan Türk vatandaşlığı, yetkili makam kararı, evlat edinilme ya da seçme hakkının kullanılmasıyla kazanılacak. Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen bir yabancı, kanunda belirtilen şartları taşıması halinde, yetkili makam kararıyla bu hakkı elde edebilecek. Ancak aranan şartları taşımak, vatandaşlığın kazanılmasında kişiye mutlak bir hak sağlamayacak. Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda, kendi milli kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak, başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye'de kesintisiz 5 yıl ikamet etmek, Türkiye'de yerleşmeye karar verdiğini davranışlarıyla teyit etmek, genel sağlık bakımından tehlikeli bir hastalığı bulunmamak, iyi ahlak sahibi olmak, yeteri kadar Türkçe konuşabilmek, Türkiye'de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmak, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartları aranacak. Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda, ayrıca mensup olduğu devlet vatandaşlığından çıkma şartı da aranabilecek. Bu takdirin kullanılmasına ilişkin esasları, Bakanlar Kurulu tespit edecek. SANAYİ TESİSLERİ GETİRENLERE VATANDAŞLIK Milli güvenlik ve kamu düzenine engel oluşturacak bir hali bulunmamak şartıyla İçişleri Bakanlığının teklifi, Bakanlar Kurulunun kararıyla Türkiye'ye sanayi tesisleri getiren, bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan kişiler, vatandaşlığa alınması zorunlu görülen ile göçmen kabul edilenler, Türk vatandaşlığını kazanabilecek. Çıkma izni alarak Türk vatandaşlığını kaybedenler, ana veya babalarına bağlı olarak Türk vatandaşlığını kaybedenlerden kanunda belirtilen süre içinde seçme hakkını kullanmayan kişiler, milli güvenlik açısından engel oluşturmayacak bir hali bulunmamak şartıyla Türk vatandaşlığını, ikamet etme süresine bakılmaksızın yeniden kazanabilecek. YENİDEN VATANDAŞLIK Vatana bağlılıkla bağdaşmayan eylemlerde bulunduğu için Türk vatandaşlığı kaybettirilenler Bakanlar Kurulunca, seçme hakkını kullanarak Türk vatandaşlığını kaybedenler İçişleri Bakanlığı kararıyla milli güvenlik açısından engel bir halinin bulunmaması ve Türkiye'de 3 yıl ikamet etmesi şartıyla Türk vatandaşlığını yeniden kazanabilecek. Türk vatandaşlığını kazanma talebinde bulunan bir yabancı, başvuru için aranan ikamet süresi içinde toplam 6 ayı geçmemek üzere Türkiye dışında bulunabilecek. Türkiye dışında geçirilen süreler, ikamet süreleri içinde değerlendirilecek. Türk vatandaşıyla evlenmek, doğrudan Türk vatandaşlığını kazandırmayacak. Ancak bir Türk vatandaşıyla en az 3 yıldan beri evli olan ve evliliği süren yabancılar, Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuruda bulunabilecek. Başvuru sahiplerinde, aile birliği içinde yaşama, evlilik birliğiyle bağdaşmayacak faaliyette bulunmama, milli güvenlik ve kamu düzenine engel oluşturacak bir hali bulunmama şartları aranacak. Başvurudan sonra Türk vatandaşı eşin ölümü nedeniyle evliliğin sona ermesi halinde, evlilik şartı aranmayacak. EVLAT EDİNİLEN ÇOCUĞUN VATANDAŞLIĞI Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancıların başvuru için gerekli şartları taşıyıp taşımadıkları, illerde oluşturulacak vatandaşlık başvuru inceleme komisyonunca tespit edilecek. Yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılardan, başvuru için gerekli şartları taşıyanların adına vatandaşlık dosyası düzenlenecek, karar verilmek üzere Bakanlığa gönderilecek. Bakanlıkça yapılan inceleme ve araştırma sonucunda, durumu uygun bulunanlar, Bakanlık kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilecek. Yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığının kazanılması, eşin vatandaşlığında etkili olmayacak. Ana veya babanın Türk vatandaşlığını kazandığı tarihte velayeti kendisinde bulunan çocukları, diğer eşin oluruyla Türk vatandaşlığını kazanacak. Muvafakat verilmemesi halinde ana veya babanın meskeninin bulunduğu ülkedeki hakim kararına göre işlem yapılacak. Türk vatandaşınca evlat edinilen ergin olmayan kişi, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel oluşturacak bir hali bulunmamak şartıyla Türk vatandaşlığını kazanabilecek. Ana veya babalarına bağlı olarak Türk vatandaşlığını kaybeden çocuklar, ergin olmalarından itibaren 3 yıl içinde seçme hakkını kullanarak Türk vatandaşı olabilecek. Türk vatandaşlığını birlikte kazanan ana ve babanın çocukları da Türk vatandaşlığını elde edebilecek. TÜRK VATANDAŞLIĞININ KAYBI Türk vatandaşlığı, yetkili makam kararı veya seçme hakkıyla kaybedilecek. Yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığının kaybı, çıkma veya kaybettirme ya da vatandaşlığın iptali ile gerçekleşecek. Türk vatandaşlığından çıkmak için izin veya çıkma belgesi isteyenlere, ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmaları, yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanmaları veya kazanacağına ilişkin inandırıcı belirtilerin bulunması, herhangi bir suç veya askerlik nedeniyle aranmamaları, hakkında herhangi mali ve cezai tahdit bulunmamaları şartıyla Bakanlıkça izin verilebilecek. Eşlerden birinin çıkma izni alarak Türk vatandaşlığını kaybetmesi, diğer eşin vatandaşlığını etkilemeyecek. Türk vatandaşlığını kaybeden ana ya da babanın talebinin bulunması ve diğer eşin de muvafakat etmesi halinde, çocukları da kendileriyle birlikte Türk vatandaşlığını kaybedecek. Muvafakat verilmemesi halinde hakim kararına göre işlem yapılacak. TÜRK VATANDAŞLIĞINI KAYBEDENLER Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni alarak Türk vatandaşlığını kaybedenler, milli güvenliğe ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla askerlik yapma yükümlülüğü, seçme ve seçilme, kamu görevlerine girme ve muafen araç veya ev eşyası ithal etme hakları dışında, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tabi olmak şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam edecek. Yabancı bir devlette Türkiye'nin menfaatlerine uymayan herhangi bir hizmette bulunup da bu görevi bırakmaları kendilerine bildirilmesine rağmen bırakmayanlar, Türkiye ile savaş halindeki bir devletin her türlü hizmetinde Bakanlar Kurulunun izni olmaksızın kendi istekleriyle çalışmaya devam edenler, izin almadan yabancı bir devlet hizmetinde gönüllü olarak askerlik yapanlar, İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlığı kaybedecek. Türk vatandaşlığını kazanma kararı, ilgilinin yalan beyanı veya vatandaşlığı kazanmaya esas teşkil eden önemli konuları gizlemesi sonucunda oluşmuşsa bu durum, kararı veren makam tarafından iptal edilecek, karar, kişinin, Türk vatandaşlığını kazanan eş ve çocuklar için de uygulanacak. TÜRK VATANDAŞLIĞINDAN AYRILABİLECEKLER Yasa, ergin olmalarından itibaren 3 yıl içinde Türk vatandaşlığından ayrılabilecekleri şöyle sıralıyor: “-Ana ya da babadan dolayı soy bağı nedeniyle doğumla Türk vatandaşı olanlardan, yabancı ana veya babanın vatandaşlığını doğumla veya sonradan kazananlar, -Ana ya da babadan dolayı soy bağı nedeniyle Türk vatandaşı olanlardan, doğum yeri esasına göre yabancı bir devlet vatandaşlığını kazananlar, -Evlat edinilme yoluyla Türk vatandaşlığını kazananlar, -Doğum yeri esasına göre Türk vatandaşı oldukları halde, sonradan yabancı ana veya babasının vatandaşlığını kazananlar, -Herhangi bir şekilde Türk vatandaşlığını kazanmış ana veya babaya bağlı olarak Türk vatandaşlığını kazananlar.” KKTC vatandaşları, Türk vatandaşı olmak istediklerini yazılı olarak beyan ettikleri takdirde Türk vatandaşı olabilecek. KENDİ İSTEĞİYLE VATANDAŞLIK KAZANANLAR İzin almadan kendi istekleriyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazananlar, yurt dışında bulunup da muvazzaf askerlik görevini yapmak veya Türkiye'de savaş ilanı üzerine, yurt dışında bulunup da yurt savunmasına katılmak için yetkili kılınan makamlarca usulen yapılacak çağrıya, mazeretsiz 3 ay içinde uymayanlar, sevk sırasında veya kıtalarına katıldıktan sonra yurt dışına kaçıp kanuni süre içinde dönmeyenler, milli güvenlik bakımından engel oluşturacak bir hali bulunmamak kaydıyla Türkiye'de ikamet etme şartı aranmaksızın Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden Türk vatandaşlığına alınabilecek. Silahlı kuvvetler mensupları ile askerlik görevini yapmakta olanlardan görev, izin, hava değişimi veya tedavi için yurt dışında bulunup da süresi bittiği halde mazeretsiz olarak 3 ay içinde geri dönmeyenler de bu hükümden yararlanacak. Böylece askerlik görevini yapmayanlar ile izin almadan yabancı bir ülke vatandaşlığına geçenlerin Türk vatandaşlığının kaybettirilmesi uygulamasına son verilecek. İkamet süresi, Türk soylu yabancılar için 31 Aralık 2010 tarihine kadar 2 yıl olarak uygulanacak. hürriyet |
11-06-2009, 17:35 | #15 |
|
Yunanistan'a AİHM'den Türk cezası
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bir Türk siyasi mültecinin açtığı davada Yunanistan'ın tazminat ödemesine karar verdi
S.D'nin başvurusunu inceleyen AİHM, Yunanistan'ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) kötü muamele ve işkencenin yasaklanmasıyla ilgili 3. ve gözaltı süresiyle ilgili 5. maddelerini ihlal ettiğine hükmetti. AİHM kararı gereği Yunanistan, şikayet başvurusunda bulunan kişiye 10 bin Avro maddi tazminat ödeyecek. Mahkemeden verilen bilgiye göre, Türkiye'de siyasi görüşleri yüzünden gözaltına alınan, daha sonra 2007 yılında Yunanistan'a kaçan 1959 doğumlu S.D, bu ülkeye sahte evrakla girmek suçundan gözaltında bulunduğu süre içinde kötü muamele gördü ve makul süre içinde yargılanmadı. hürriyet |
11-06-2009, 17:38 | #16 |
|
Danıştay’dan rotasyona ‘dur’
YÖK’ün, rızası olmayan öğretim üyelerinin görevlendirilmesine olanak sağlayan kararının hukuka, kamu yararına aykırı olduğu ve giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı belirtildi
Danıştay 8. Daire, 13 üniversiteye bağlı tıp fakültelerindeki öğretim üyesi açığının, 27 üniversitedeki tıp fakültelerinde görevli öğretim üyelerinin geçici olarak görevlendirilmesiyle kapatılmasını öngören YÖK kararının yürütmesini durdurdu. Kararda, YÖK’ün ancak rızası olan öğretim üyelerini rotasyona tabii tutabileceği, rızası olmayan öğretim üyelerini bir başka üniversitede resen görevlendirmek gibi bir yetkisinin bulunmadığı vurgulandı. Kararda, “Yasa hükümleri karşısında, geçici görevlendirilecek öğretim üyelerinin rızasının alınması gerektiği kuşkusuzdur” denildi. YÖK’ün kararı YÖK, 26 Şubat 2009’da, 13 üniversiteye bağlı tıp fakültelerindeki öğretim üyesi açığının 27 üniversiteye bağlı tıp fakültelerinin öğretim elemanlarının rotasyonuyla karşılanmasına karar verdi. Öğretim üyelerinin önce 1 yıl veya 7 ay süreyle, sonra daha kısa süreli olarak 13 üniversiteye bağlı tıp fakültesinde görev yapmaları gerektiği belirtilen kararda, bu üniversitelerde geçici görevlendirilecek öğretim üyelerinin öncelikle rızasının alınması, yeteri kadar gönüllü yoksa resen seçilmesi gerektiği vurgulandı. Kararda, görevlendirilen öğretim üyelerinden en geç 1 Ağustos 2009’da işbaşı yapmaları istendi. Türk Tabipleri Birliği, YÖK’ün bu kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açtı. İlk incelemesini yapan Danıştay 8. Daire, kararın yürütmesini durdurdu. ‘Yetkisi yok’ YÖK Yasası’nın 40. ve 41. maddelerinde YÖK’ün öğretim üyelerini hangi kriterlere göre görevlendirebileceğinin düzenlendiği vurgulanan kararda, geçici görevlendirmelerin ancak rıza alınarak yapılabileceği, rızası olmayan öğretim üyesini bir başka üniversitede geçici görevlendirmek gibi bir yetkisinin bulunmadığı vurgulandı. Kararda, YÖK’ün “rotasyona tabii tutulacak öğretim üyelerinin mümkün olduğunca rızasının alınmasını istemesinin” kararı hukuka uygun hale getirmediği, rızası olmayan öğretim üyelerinin de görevlendirilmesine olanak sağlayan kararın hukuka, kamu yararına, hizmet gereklerine aykırı olduğu ve giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı belirtildi. milliyet |
11-06-2009, 20:26 | #17 |
|
Başsavcının ihtar yetkisi kaldırıldı
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın ihtarına uymayan partiye cezai yaptırım yok"
Anayasa Mahkemesi, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun (SPK) 104. maddesinin 4778 sayılı Yasa'nın 12. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının, ''ihtara uymayan partilerin Hazine yardımından mahrum bırakılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca dava açılabileceği''ni öngören ikinci tümcesini iptal etti. Anayasa Mahkemesi, siyasi parti kapatma davasına bakan mahkeme sıfatıyla söz konusu hükmün iptali isteminde bulundu ve bugünkü gündem toplantısında hükmün iptal istemini de kendisi karara bağladı. Yüksek Mahkeme'nin 2'ye karşı 9 üyenin oyuyla söz konusu hükmü iptal etti. Anaya Mahkemesi ihtar kararlarını yerine getirmeyen siyasi partilere uygulanacak yaptırımları düzenleyen SPK'nın 104. maddesinin 4778 sayılı Yasa'nın 12. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının ikinci tümcesindeki, ''... Bu yazının tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde aykırılık giderilmediği takdirde, Cumhuriyet Başsavcılığı o siyasi partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için Anayasa Mahkemesine resen dava açabilir'' hükmünü Anayasa'ya aykırı buldu. Anayasa Mahkemesi'nin, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun (SPK) 104. maddesine yönelik verdiği kısmi iptal kararının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca AK Parti hakkında 2002 yılında açılan davayı etkilemeyecek. Yüksek mahkeme, AK Parti hakkındaki kapatma davasını görüşecek, ancak davanın dayanağı ihtara konu eski Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 312. maddesi değiştiği için bu davada ''karar vermeye yer olmadığına'' hükmedebilecek. TKP hakkında, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu tarafından 2002 yılında açılan kapatma davasını inceleyen Anayasa Mahkemesi, partinin davayla ilgili verdiği savunmasındaki, SPK'nın 104/2. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasını ''ciddi'' bularak, istemi kendi önüne getirdi. İptal istemini bugün esastan görüşen Yüksek Mahkeme, söz hükmü iptal etti. Başsavcılık, ''TKP'nin Anayasa Mahkemesince verilen ihtar kararına rağmen yasaya aykırı durumun düzeltilmesi için SPK'nın 104/2. maddesi uyarınca kendisine tanınan sürede ihtar konusu aykırılığı 'SPK'ya uygun olarak' gidermeyerek sürdüren Türkiye Komünist Partisi'nin, aynı Yasanın 104/2. maddesi uyarınca kapatılmasına karar verilmesi''ni istemişti. Yüksek mahkemenin iptal kararının TKP davasını etkileyeceği belirtildi. -AK PARTİ HAKKINDAKİ DAVA- AK Parti hakkında da dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu tarafından 2002 yılında açılan kapatma davası da Anayasa Mahkemesi'nde incelemede bekliyor. Başsavcılık, ''ihtar kararına rağmen yasaya aykırı durumun düzeltilmesi için 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın 104/2. maddesi uyarınca kendisine tanınan sürede ihtar konusu aykırılığı 'Siyasi Partiler Yasası'na uygun ve eksiksiz olarak' gidermeyerek hukuka karşı hile ile sürdüren Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kapatılmasına ve Kurucu Genel Başkanlık görevini ihtara rağmen sürdürmekte olan Recep Tayyip Erdoğan'ın davalı Parti Tüzüğünün 77. maddesinde öngörülen genel başkanlık görev yetkilerini kullanmasının tedbiren önlenmesine karar verilmesi''ni istiyordu. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca AK Parti hakkında 2002 yılında açılan davayı etkilemeyecek. Yüksek mahkeme, AK Parti hakkındaki kapatma davasını görüşecek, ancak davanın dayanağı ihtara konu eski TCK'nın 312. maddesi değiştiği için kapatma davasında ''karar vermeye yer olmadığına'' hükmedebilecek. |
13-06-2009, 10:44 | #18 |
|
Binbaşı ve asteğmene rüşvet tutuklaması
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde kaçakçılık olayında rüşvet aldıkları iddiasıyla gözaltına alınan bir binbaşı ile bir asteğmen tutuklandı.
Hakkari'nin Irak sınırındaki Çukurca ilçesi'ınde kaçakçılık olayında rüşvet aldıkları iddiasıyla dün gözaltına alınan ve daha sonra çıkırıldığı mahkemece ifadeleri alınan binbaşı ve bir asteğmen tutuklanırken, 1 asteğmen ve 1 sivil vatandaşın da serbest bırakıldığı belirtildi Hakkari'nin Çukurca İlçesi'nde isimleri kaçakçılık olaylarına karıştığı iddia edilen 1 binbaşı, 2 asteğmen ve bir sivil dün gözaltına alındı. 3'ü asker 4 kişi öğle saatlerinde Çukurca adliyesine getirildi. Köprülü Jandarma Karakolunda rüşvet aldıkları iddiasıyla gözaltına alınan ve Çukurca Cumhuriyet Savcılığınca nöbetçi mahkemeye sevk edilen binbaşı ve asteğmen tutuklanırken, 1 asteğmen ile bir sivil vatandaş da serbest bırakıldı. Olayla ilgili soruşturma büyük bir gizlilik içerisinde yürütüldüğü bildirildi. Milliyet |
15-06-2009, 10:14 | #19 |
|
Eşini dövüp hakaret eden Mustafa Kadıncı, kadın hakimin karşısına çıktı. Aldığı hapis cezası “Eşimden özür diliyorum” yazan 1000 adet broşürü Araç ilçesinde dağıtma cezasına döndürüldü
Kastamonu'nun Araç ilçesinde, “Eşe karşı basit yaralama ve hürriyetten yoksun bırakma” suçundan yargılanan kişiye denetimli serbestlik uygulaması kapsamında ilginç ceza verildi. Mahkeme kararıyla 1000 adet “Eşime vurduğum için eşimden ve tüm Araç halkından özür diliyorum” yazılı el ilanı bastırıp bunu ilçe halkına dağıtan vatandaş, ayrıca 50 fidan dikerek bunların 6 ay bakımını yapacak. EŞİ ŞİKAYETÇİ OLMADI Şiringüney köyünde çiftçilik yapan Mustafa Kadıncı (32), annesinin evine gitmesi nedeniyle tartıştığı eşi İpek Kadıncı'yı (23) kendisine küfrettiği iddiasıyla darbederek, eve kitleyip bir gün süreyle dışarı çıkmasına engel oldu. Olayın karakola intikal etmesi nedeniyle Araç Asliye Ceza Mahkemesi'nce açılan davanın karar duruşmasında, kadın hakim Aslıhan Limon, İpek Kadıncı'ya “eşe karşı basit yaralama” suçundan 6 ay, “kişiyi hürriyetten yoksun kılma” suçundan da 1 yıl 4 ay hapis cezası verdi. Hakim, Kadıncı'nın eşinin şikayetçi olmaması ve sanığın bir daha suç işlemeyeceği konusunda mahkemede olumlu kanaat oluşması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını ve denetimli serbesti tedbiri uygulanmasını kararlaştırdı. Araç Orman İşletme Şefliği'nce belirlenen alana da 50 adet fidan dikerek 6 ay süreyle bakımını yapacak olan Mustafa Kadıncı, 5 yıl süreyle denetime tabi tutulacak. Sanığın, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklerine aykırı davranması durumunda hapis cezası yürürlüğe girecek. Kaynak: MYNET Henüz bir öğrenci olarak ilginç bir haber olduğunu düşündüğüm için paylaşmak istedim.Bu tür kararlara aşina olan meslektaşlarım vardır. |
15-06-2009, 10:49 | #20 |
|
Kocanın ahlaksız teklifine ağır ceza
Aldatan koca eşine ‘Sende birini bul’ deyince 350 bin TL tazminat cezası aldı. Mahkeme kocanın teklifinin kadının manevi dengesini bozduğuna dikkat çekti
Star gazetesinin haberine göre Maddi durumu çok iyi olan Hüseyin K., Sağlık Bakanlığı’nda memur olarak çalışan eşi M.K’yı aldattı. Hüseyin K, sevgilisine ev ve araba aldı. onu yakın çevresine ‘eşim’ diye tanıttı. Durumu öğrenen M.K. kocasına neden aldattığını sorduğunda ilginç bir yanıt aldı. Koca, ‘İşine gelirse böyle yaşarız, sen de kendine bir arkadaş bul’ dedi. Kadın, eşinin ahlaksız teklifi üzerine boşanma davası ile birlikte 250 bin TL maddi ve 2 milyon TL manevi tazminat davası açtı. YARGITAY TAZMİNATI ÇOK BULDU Çiftlier için boşanma kararı veren mahkeme Hüseyin K.’yi 100 bin TL manevi ve 250 bin TL de maddi tazminat ödemeye hükmetti. Ancak Yerel mahkemenin 350 bin TL’lik cezası Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından çok bulundu. TÖREYE KARŞI HUKUK DERSİ Yerel mahkeme, aldatan kocanın eşine ‘sende birini bul’ diyerek ahlaksız teklifte bulunmasının kadının ‘manevi dengesini’ bozduğuna dikkat çekti. Yerel mahkeme, ‘Toplumumuzda kadın evlilik dışı biriyle beraber olduğunda sonucu ölümdür ancak erkek yaptığında elinin kiri diye düşünülmektedir’ diyerek, yüksek miktarda tazminatın töre cinayetlerinin önleyebileceğini ima etti. Yerel mahkemenin direnme kararı sonrası Yargıtay Hukuk Genel Kurulu dosyayı tekrar gündeme alarak yerel mahkemenin tazminat kararını onadı. Milliyet |
15-06-2009, 10:52 | #21 |
|
Eşini döven kocaya ‘broşürlü özür’ cezası!
Eşini döven K. , 1 yıl hapis yatmak yerine, eşinden ve yaşadığı bölgenin halkından özür dilediğini yazan broşürleri bastırıp dağıttı. Hâkim, K’nın ceza olarak 50 fidan dikmesini de istedi
Kastamonu’nun Araç ilçesinde eşini döven M. K. (32), üzerinde “Eşime vurduğum için eşimden ve tüm Araç halkından özür diliyorum” yazılı bin el broşürü dağıtma ve 50 fidan dikme cezasına çarptırıldı. Eşinden dayak yiyen İ. K. , karardan dolayı memnun olduğunu söyledi. Araç’ın Şiringüney köyünde çiftçilik yaparak geçimini sağlayan K. , eşi İ. K’yı (23)dövdü. K’nın şikâyetçi olması üzerine, M. K. hakkında Araç Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçundan iki yıl hapis cezası istemiyle yargılandı. ‘Para cezası daha iyiydi’ Hâkim A. L., M. K’ya, verdiği 1 yıl 4 ay hapis cezasını, üzerinde iri puntolarla yazılmış, ‘Eşime vurduğum için eşimden ve tüm Araç halkından özür diliyorum. M. K. yazılı bin el broşürünü, ilçede bulunan tüm kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personel ile Kastamonu Caddesi’nden geçenlere birer tane verecek şekilde dağıtma” cezasına çevirdi. Hâkim ayrıca, M. K’nın Orman İşletme Müdürlüğü’nün uygun gördüğü yere 50 fidan dikmesine de karar verdi. Aynı suçu yeniden işlemesi durumunda hapis yatacak olan M. K. , bastırdığı broşürleri adliye tarafından görevlendirilen personel eşliğinde, kararda belirtilen yerlerde dağıttı. Karardan memnun olmadığını söyleyen Kadıncı, “Cezayı ağır buldum. Para cezası olsa daha iyi olurdu” dedi. K'nın eşiyle aralarında şu anda huzursuzluk olmadığını ve bundan böyle dayak olayının tekrarlanmayacağını belirtti. Milliyet |
16-06-2009, 15:50 | #22 |
|
Adliyeden haberi 'Basın Sözcüsü' verecek
AB ile uyum sürecinde Türkiye yeni bir uygulamayla daha tanışmaya hazırlanıyor: "Adliye Basın Sözcüsü". Yargı-medya ilişkilerini geliştirmesi amaçlayan proje, 5 ilde pilot uygulama olarak başlayacak. GÖKSEL DURUTUNA ntvmsnbc Güncelleme: 15:54 TSİ 16 Haziran. 2009 Salı İSTANBUL - Adalet Bakanlığı, Avrupa Konseyi ile birlikte "Mahkeme Yönetimi Sistemine Destek Projesi" yürütüyor. Projeyle; yargının iş yükünü azaltacak, yargılama süresinin uzamasını önleyecek, başvurularda daha etkin sonuçlar almalarını sağlayacak bir mahkeme yönetimi sisteminin işlemesini sağlayacak teknik alt yapının kurulması ve söz konusu sistemi yüretecek personelin eğitilmesinin sağlanması amaçlanıyor. Proje kapsamında yargı-medya ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla "Adliye Basın Sözcüsü" uygulamasına geçilecek. Avrupa’da Almanya, Hollanda, İsveç ve Norveç gibi ülkelerde "Adliye Basın Sözcüsü" uygulamasının olduğunu belirten Adalet Bakanlığı yetkilileri, benzer bir projenin uygulanması için çalışmaların halen devam ettiğini söyledi. Bu yıl içerisinde bitirilmesi düşünülen proje ilk olarak 5 ilde pilot uygulama olarak başlayacak. Ankara ve İstanbul gibi büyük kentlerde uygulamanın yapılmasının zor olacağı düşünülerek 5 bölgeden birer il belirlenmiş; Rize, Mardin, Aydın, Konya ve Antalya'nın Manavgat ilçesi. Proje kapsamında mevzuat ve kanunlarda da değişikliğe gidilmesi de öngörülüyor. NEDEN İKİ SÖZCÜ? Projeye göre iki basın sözcüsü belirlenecek. Basın sözcülerinden biri hakim diğeri ise savcılar arasından seçilecek. Savcılar, mahkemelerde taraf durumunda olduğundan, mahkemelerin görev alanına giren konularda açıklama yapmasının uygun olmayacağı şeklinde bir görüş var. O nedenle mahkemeler adına görülmekte olan herhangi bir dava adına açıklama yapmak gerektiğinde ya da yanlış bir haberin düzeltilmesi gerektiğinde hakimler açıklama yapacak. Soruşturmalar kapsamında savcıların görev alanına giren konu olduğu zaman ise savcılar açıklama yapacak. Basın, uygulama yürürlüğe girdikten sonra da duruşmaları izleyebilecek. Kamu güvenliği ya da yaş küçüklüğü gibi nedenlerle basına kapatılan duruşmalar, yine basına kapalı yapılacak. Soruşturma sürecinde, içeriği etkilemeyen birtakım bilgilerin verilmesi gerektiğinde ise "Basın Sözcüsü" bilgilendirecek. |
16-06-2009, 18:48 | #23 |
|
Geciken adalet adalet değildir
16 Mart 1978 katiliamıyla bağlantılı “MİT davası” 10 yıl da sonuçlanmayınca AİHM Türkiye’yi mahkum etti: Geç gelen adalet adalet değildir...
1978'deki 16 Mart Katliamı'yla ilgili davayı takip eden avukat Cem Alptekin, 30 yıl sonra Türkiye'yi AİHM'de mahkum ettirdi. Ancak mahkumiyet katliam yüzünden değil, avukat Alptekin'in yargılandığı başka davanın 10 yılda sonuçlanmamasından kaynaklandı. BOMBALAR ÇATLI'DA BELGE MİT'TE 8 Temmuz 1996'da, Susurluk Skandalı'na adı karışan Abdullah Çatlı'nın 16 Mart katliamında atılan bombaları temin ettiği ortaya çıktı. Ayrıca katliamın ardından kampuste görevli polis memuru Reşat Altay'ın Çatlı'yla telefonda görüştüğü anlaşıldı. Avukatlar bu belgeyi mahkemeye sundu ve Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan (MİT) tutanakların tamamını istedi. MİT bu isteği reddetti. AVUKATLARDAN MİT'E REST Avukatlar sonuç alınmaması üzerine "MİT'in mahkemeye müdahale ettiği, savunma haklarının kısıtlandığı" gerekçesiyle davadan çekildi. Avukat Cem Alptekin "gizli belgeleri açıkladığı" iddiasıyla 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı ve beraat kararı verildi. Ancak MİT davayı temyize götürdü. 10 yıl boyunca davanın sonuçlanmaması üzerine Alptekin olayı AİHM'e taşıdı. AİHM ise, MİT’e ait belgeleri yasa dışı bir biçimde ele geçirdiği ve içeriğini açıkladığı gerekçesiyle 1998 yılından beri yargılanan avukat Cem Alptekin’in adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle Türkiye’yi toplam 7 bin 150 euroyu ödemeye mahkum etti. Alptekin hakkındaki yargı sürecinin 10 yılı aşkın bir süre devam ettiğine dikkat çeken AİHM, uzun yargılamanın adil yargılama hakkına aykırı olduğunü hükmederek Türkiye’nin, Alptekin’e manevi tazminat olarak 7 bin, mahkeme masrafları olarak da 150 euro ödemesine karar verdi. Hürriyet |
16-06-2009, 19:04 | #24 |
|
HACİZDE AVUKATA SALDIRIYA 2 YIL HAPİS CEZASI VERİLDİ
24.03.2008 tarihinde bir meslektaşımıza haciz esnasında hakaret ve tehditte bulunan, haciz ve muhafaza işleminin yapılmasını engelleyen sanık, 2 yıl hapis ve 7.300,00-TL. Adli para cezasına mahkûm edildi. 16.06.2009 günü Fatih 5. Asliye Ceza Mahkemesinde karara bağlanan kamu davasında, sanığın Türk Ceza Kanununun 125/1.3a maddesi gereğince 7.300,00.TL. Adli para cezası, aynı yasanın 265/2 maddesi gereğince de 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildi. Verilen hapis cezası ERTELENMEDI ve hükmün açıklanmasının ertelenmesine de yer olmadığına hükmedildi. İstanbul Barosu'nun müdahil olarak katıldığı dava, İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi tarafından takip edildi. |
17-06-2009, 10:35 | #25 |
|
Avukat'a saldırı
Meslektaşımıza saldırı
Giresun Adliyesinde 14.06.2009 günü savunma görevini yapan Avukat Ömer Eşgünoğlu, bir polis memuru tarafından engellenmiş, darp edilmiş; sonra diğer polislerin katılımıyla darp eylemini sürdürme amacıyla sürüklenerek tuvalete sokulmak istenmiş, avukatların ve vatandaşların müdahalesi ile meslektaşımız kurtarılmıştır. Kaynak : Giresun Barosu |
17-06-2009, 16:34 | #26 |
|
Banka hatasına 'şiddet' tazminatı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bir bankanın yaptığı yanlışlık nedeniyle eşinden şiddet gören kadına, bankanın manevi tazminat ödemesine karar verdi.
İzmir'de bir banka, 14 yıllık evli bir kadına, Hakan Eren adlı bir kişiyle ortak hesap açtırdığına dair hesap ekstresi gönderdi. Eşiyle bankaya giden kadına, banka yetkilileri hesabın yanlışlıkla açıldığını söyledi. Ancak buna inanmayan koca, eşinin Hakan Eren adlı kişiyle ilişkisi olduğunu düşünerek eşine şiddet uyguladı. “Ekstrenin ulaştığı gün eşinin kendisini dövdüğünü, ölümle tehdit ettiğini ve nafaka, tazminat istemeden boşanmaya zorlandığını” iddia eden kadın, bu olaylar sonucu eşinden boşandığını kaydetti. Kadın, “bankanın hukuka aykırı eylemi nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığı, namusundan endişe duyulduğu, bedensel bütünlüğünün zarara uğratıldığı” gerekçeleriyle banka aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açtı. Davanın görüşüldüğü İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, kadının kocasından şiddet görmesi ve boşanması ile bankanın hatalı kayıtla hesap açması arasında illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetti. Kadının, yerel mahkemenin kararını temyiz etmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de “kadının boşanması ile bankanın hatalı işlemi arasında illiyet bağı bulunmasa da bankanın hatalı işlemi nedeniyle kadının şiddet gördüğünün açık olduğuna” işaret etti ve yerel mahkemenin, kadın yararına uygun görülecek miktarda manevi tazminata hükmetmesi gerektiğine işaret ederek, kararı oy birliğiyle bozdu. Yerel mahkemenin ilk kararında direnmesi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda görüşüldü. Kurul, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin gerekçeleri doğrultusunda yerel mahkemenin direnme kararını oy birliğiyle bozdu. Hürriyet |
20-06-2009, 09:46 | #27 |
|
Kesİk BaŞ Cİnayetİ
İstanbul'da 3 Mart'ta başı kesilerek öldürülen Münevver Karabulut cinayetinin üzerinden 109 gün geçti. Katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun izi bile bulunamadı. Cem'i bulmak amacıyla Türkiye'den özel bir ekip yurtdışına gönderildi.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu’nun yakalanması için yurt dışına özel bir ekip gönderildiğini söyledi. Atalay, "Gereken herşey yapılıyor. Hem bizim ekipler, hem de İnterpol zanlının yakalanması için çalışıyor" dedi. Hakkında kırmızı bülten çıkartılan Cem Garipoğlu’nun, cinayetten kısa süre sonra, Rusya’ya kaçtığı iddia edilmişti. Rus İnterpolü’nün Cem Garipoğlu’nun ülkede olmadığını açıklamasına rağmen, Türkiye’den özel bir ekibin Rusya’ya giderek çalışma yaptığı konuşuluyordu. Bayrampaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü binasını dün törenle açan İçişleri Bakanı Atalay da, gazetecilerin yurt dışına özel bir ekibin görevlendirilip görevlendirilmediği sorusu üzerine "Zaten öyle. Bildiğiniz gibi özel bir ekip çalışıyor. Yurt içinde ve yurt dışında interpol ve bizim ekibimiz çalışıyor" diye cevap verdi. |
20-06-2009, 09:47 | #28 |
|
Zirve Yayınevi davası sanığı ödeneksizlikten duruşmaya getirilemedi
Mikail PELİT / DHA 20 Haziran 2009 Haberler Anında Cebinizde Hürriyet Mobil Haberler Anında Bilgisayarınızda Haber Alarmı Haber Kaçırmaya Son Hürriyet Mind Sitene Haber Ekle Kazan Bumerang MALATYA 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde 1’i Alman, 3 kişinin öldürüldüğü, 6’sı tutuklu 7 sanığın yargılandığı Zirve Yayınevi davasının dün 18’inci duruşması görüldü. Tutuklu sanıklar Emre Günaydın, Cuma Özdemir, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Hamit Çeker ve Hüseyin Yelki, jandarma ve polis ekiplerinin sıkı güvenlik önlemleri altında Adliye’ye getirildi. Olayın azmettiricisi olduğu ileri sürülen ve İstanbul’da tutuklu bulunan Varol Bülent Aral ise "ödenek yokluğu" gerekçesiyle duruşmaya getirilmedi. Varol Bülent Aral’ın önümüzdeki duruşmada hazır edilmesi için Cumhuriyet savcılığına yazı yazılmasına ve yazıda sanığın savunmasının bir an önce alınmasının duruşma süreci açısından önemli olacağının belirtilmesine karar veren mahkeme heyeti, tanık listesinde bulunan ve duruşmalara gelmeyen Burcu Polat’ın da zorla getirilmesini kararlaştırdı. Bir sonraki duruşma 17 Temmuz’da yapılacak. Müdahil avukatlardan Erdal Doğan, sanık Varol Bülent Aral’ın ödenek yokluğu nedeniyle duruşmaya getirilmediğini değerlendirirken, "Böylesi bir davanın sanığının ödenek yokluğu gerekçesiyle duruşmaya getirilmemiş olması düşündürücüdür. Sanırım Adalet Bakanlığının bu konuda söyleyecekleri vardır" dedi. HÜRRİYET |
22-06-2009, 08:31 | #29 |
|
HAKİM'DEN EN ROMANTİK CEZA
22 Haziran 2009 07:45 Üzerine kuma getirdiği eşine şiddet uyguladığı gerekçesiyle yargılanan kişiyi hakim 5 ay boyunca çiçek götürme cezasına çarptırdı. Hakimin verdiği kararda eşin 'Ben hayatımda karıma hiç çiçek getirmedim ki” demesi etkili oldu Diyarbakır'da üzerine kuma getirdiği eşine ve çocuğuna şiddet uyguladığı gerekçesiyle yargılanan kişi, duruşmada "Eşime bugüne kadar çiçek götürmüş değilim" deyince, eşine 5 ay boyunca çiçek götürme cezasına çarptırıldı. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesindeki duruşmada, eşine şiddet uyguladığı gerekçesiyle yargılanan 7 çocuk babası kapıcı Hayrettin Çetintaş hazır bulundu. "KARIM BANA İLLALLAH ÇEKTİRİYOR" Duruşmada savunma yapan sanık Hayrettin Çetintaş, resmi nikahlı eşinin yanısıra imam nikahıyla birlikte yaşadığı kişi bulunduğunu ifade etti. Her iki kişiyle sorunu bulunmadığını belirten Çetintaş, şunları söyledi: "Ama bazen dargınlıklar oluyor. İkinci eşimi yeni aldım. Kendisi yeni geldiğinden midir bilmiyorum ağzını dahi açmıyor. Ama eski karım bana illallah çektiriyor. Ayrı ev tutmamı istiyor. Kapıcılık yapıyorum ve çok yoruluyorum. Onlardan bana yardımcı olmalarını istiyorum. İş yoğunluğunda bana yardımcı olmayan çocuğuma da vurmuş olabilirim. Onun iyiliğini düşünüyorum." Bu arada, Sanık Çetintaş, "İlk eşimin doğum gününü ve evlilik yıl dönümünü filan bilmem. Bugüne kadar da çiçek filan götürmüş değilim" deyince hakim, sanığa Denetimli Serbestlik Uygulaması kapsamında haftada 1 defa olmak üzere 5 ay boyunca eşi Ayşe'ye çiçek götürme cezası verdi. Hayrettin Çetintaş, 10 yaşındaki oğlu Hasan'ı dövdüğü için de aile ilişkileri ve çocuk gelişimi konulu, ayda 1 adet olmak üzere 5 kitap okuma cezasına çarptırıldı. |
22-06-2009, 09:27 | #30 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 3 (0 Site Üyesi ve 3 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |