Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Avukat Ömer Kavili'nin yargılanmasına ilişkin duruşma tutanakları

Yanıt
Konu Notu: 8 oy, 4,50 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-11-2011, 19:02   #151
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Mehmet Demirezen
Tutanakların yayına hazırlanmasında yardım edebilirim. bu görevi seve seve yarine getirebilirim
Eksik olmayınız.

"Tutanakların hazır hale geleceği yok, hadi artık sitede paylaşın herkes merak içinde" dedim, ihale bana kaldı.

Sayın Kavili ve müdafiileri, "bizim işimiz çok, senin gibi boş avukat da değiliz, üstelik gelmiş bizi sıkıştırıyorsun, o vakıt gel şu tutanak işini sen hallediver, hem can sıkıntısından kurtulursun, çaylar da bizden" dediler ve bu da bana çok mantıklı geldi.

Daha da bir pek yakında tutanaklar kamuoyuyla paylaşılacaktır. Saygılarımla..
Old 04-12-2011, 02:41   #152
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Dikkat 16 Şubat 13.00 Dikkat

Değerli meslektaşlar ve arkadaşlarım ile okuyanlar,

Sanık durumuna getirildiğimiz Kartal 2. Ağ. C.M. 2010/425 E. dosyasının 01.11.2011 tarihli duruşma tutanağı aşağıdadır.

Duruşma Tutanağı eser nitelikte açıklamalarıyla avukatlarımın yoğun ve titiz emeğinin ürünü olup,ayrıca, tutanaktaki kısaltmalar ve diğer konularda Avukat Engin Ekici yeniden emek harcamıştır.

Aşağıdaki kalınlaştırma, altçizgileme ve anlam düşüklüklerini düzeltmeler "Tutanak aslına sadık kalınarak" tarafımdan yapılmıştır.

Emeği geçen herkese teşekkürler, EMEK EN YÜCE DEĞERDİR !

Ömer Kavili
Sanık durumuna getirilen avukat

" Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!! "

www.kavili.com/


İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsun

ÖZDEMİR ASAF


---------------- 0 0 0 ----------------


T.C.
KARTAL
2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ

DURUŞMA TUTANAĞI
DOSYA NO : 2010/425
DURUŞMA TARİHİ : 01/11/2011
CELSE NO : 4.
BAŞKAN: R. S. 34761
ÜYE : B. T. B. 38715
ÜYE : S. Ş. 42004

CUMHURİYET SAVCISI : M. A. 28211
KATİP : Ö. B. 100842

Belirli gün ve saatte 4. celse açıldı. Sanık ile sanık müdafileri Av. Müşir Deliduman, Av.Volkan Bahadır, Av. Mustafa Tuncer, Av. Mehmet Atıf Turak, Av. Emine Neval Özfırat, Av. Nezih Turgut, Av. Tarık Turan Haktan, Av. Boran Çiçekli, Av. Arzu Kır, Av. Yaşar Öztürk geldi. Katılan vekili Av. Erhan Karaçam geldi. Açık yargılamaya devam olundu.

Tanık İ. A. Ö. ile tanık Y. E. Ü.'ye tebligat yapıldığı anlaşıldı.
Önceki celse ara kararı gereği çıkartılan diğer tebligat parçalarının dönmediği ve zorla getirmelere cevap verilmediği anlaşıldı.
Tanık yoklaması yapıldı, Ö. Ç. ile V. A.'nın hazır oldukları, diğer tanıkların ve katılanın hazır olmadığı anlaşıldı.
TANIK Ö. Ç.; …. doğumlu, ….. adresinde oturur, engel hali yok.
CMK. 53 maddesi gereğince tanığın yükümlülükleri ve yapacağı işin önemi anlatıldı, huzurdaki sanık gösterildi, Tanığa gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı ve doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği anlatıldı. Tanık “bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim" dedi.
SANIK SÖZ ALDI: Yemin usulüne uygun olmamıştır. Çünkü, mahkeme başkanı uygun şekilde ifade vermenizi cümlesi kullanmış ise de, tanık uygun olmasa da duyduğunu ve gördüğünü, doğrusunu, dürüst şekilde hatırladıklarını, eksiksiz şekilde beyanda bulunmak üzere yemin etmeye davet edilmesi ve mahkeme başkanı izin vermedikçe duruşma salonunu terk edemeyeceği şeklindeki kanuni standardın yenilenmesini istiyorum dedi.
Tanığa kendisine izin verilmedikçe duruşma salonunu terk etmemesi gerektiği hatırlatıldı, yemininin önemi anlatılırken kendisine tarafımızdan söylenen kelimenin farklı anlaşılması ile ilgili yapılacak bir işleme gerek görülmedi.

TANIKTAN OLAY HAKKINDAKİ BİLGİ VE GÖRGÜSÜNÜN NELERDEN İBARET OLDUĞU HUSUSLARI SORULDU;
Daha önce mahkemede verdiğim ifade geçerlidir dedi.
Olayı hatırlıyorsa öncelikle bildiklerini anlatması gerektiği hatırlatıldı.
SORULDU: Ben mahkeme mübaşiri olarak görev yapıyordum. Son dosya alınırken tarafları içeri almıştım. Hakime hanım ifadeye geçti. İfade esnasında avukat beyin zaman zaman ifadelere müdahale etmesi ve o esnada hakime hanımın da avukat beye duruşma salonunun huzurunu bozmamasını ve duruşmada olduğunu, biraz daha yavaş ve sakin konuşmasını söylemişti. Ondan sonra avukat bey de, şu anda tam hatırlayamamakla birlikte "siz beni yargılayamazsınız" gibi sözler söyledi. Ancak, ne söylediğini tam olarak hatırlamıyorum. Hakime hanım da "mübaşir bey salonu boşaltır mısın" dedi. O esnada ben avukat beye bir şey söylemeden " ben kendim çıkarım" dedi ve çıktı dedi.
Dizi 46'daki hazırlık ifadesi okundu, soruldu: (Tanığın ifadesi okunduğu sırada sanık söze girerek; usul itirazımız vardır, öncelikle tanığın mahkemece sorgulanması gerekir. Mubayenet olduğu takdirde hazırlık ifadesinin okunması gerekir, bu hususta heyet kararı verilmesini istiyoruz dedi)
G/D: Yapılan işlemde usule aykırılık görülmediğinden, tanığın ifadesinin okunmasına devam olunmasına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.
Tanığın ifadesinin okunmasına devam olundu, soruldu: Doğrudur, tekrar ederim. İfadem doğru ve sağlıklıdır dedi.
Katılan vekilinin talebiyle tanıktan soruldu: Av. Y. E. Ü. bu olaylar sırasında duruşma salonunda yoktu. Bu kişiyi koridorda da görmedim dedi.
SANIK SÖZ ALARAK: Öncelikle mahkeme heyetinin tanığın sorgusunu yapmak gerekir. Sorumuz varsa biz daha sonra soracağız dedi.
Mahkeme heyetince tanığın ifadesi alındığı hatırlatılarak, tekrar soruldu:
Sanık; Tanık ifadesine başlarken mahkemede verdiğim ifadem doğrudur demiştir. Hangi mahkemede ifade vermişti, sorulsun dedi.
TANIK; Savcılık aşamasında ifade vermiştim. Bunu kastetmiştim. Herhangi bir mahkemede ifade vermedim dedi.
Sanık :Kaç yıllık memursunuz dedi.
Bu sorunun yöneltilmesi gerekli görülmedi.
Sanık; Mahkeme ile savcılık ayırımını bilir misiniz dedi.
TANIK; Bilirim dedi.
SANIK; O gün duruşmada müdahil vekili olarak ne getirilmesini istemiştim de tartışma çıktı dedi.
Sanığa doğrudan soru yöneltmemesi gerektiği hatırlatıldı ve bu kapsamda tanıktan soruldu.
TANIK: Bu hususta bir şey hatırlayamıyorum. Aradan zaman geçti dedi.
SANIK; Mahkeme hakimi ile duruşma savcısı aralarında, hakim, savcıya eğilerek fısıltı şeklinde konuşma yaptığını görmüş müdür dedi.
TANIK; Görmedim dedi.
SANIK; Kendisinin bulunduğu duruşmalarda aynı hakimin savcı ile gizli görüşme yapmasına tanık olmuş mudur dedi.
TANIK; Gizli görüşme yaptıklarını duymadım. Ancak, karar verileceği aşamada, tarafları dışarı çıkardıktan sonra hakime hanımın savcı hanımla dosya ile ilgili konuştuğu olmuştu dedi.
Sanık müdafi Av. Volkan Bahadır söz alarak; Tanık ifadesinde ceza verileceği esnada konuştular demişti. Yanlış mı duydum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Tarafları dışarı çıkartıktan sonra, karar vermeden önce savcı ile görüştükleri oluyordu dedi.
Sanık müdafi Av. Tarık Turan Haktan söz alarak; Savcı hanımla hakim, tarafları dışarı çıkartıp kendi aralarında görüştükten sonra tarafları salona alıp ondan sonra mı verilen ceza kararını açıklıyorlardı dedi.
Tanığa bu sorunun yöneltilmesine gerek görülmedi.
Sanık söz alarak; Önceki duruşmada olduğu gibi, tanığın sözlerini zabıt katibi duyduğu şekliyle aynen yazsın. Düzelterek yazılmasın dedi.
Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Söylediklerimi zapta geçemezsiniz şeklinde devam eden sözleri, sanık niçin söyledi. Neyin zapta geçirilmesini istiyordu da hakim geçmediği için zapta geçirilmesini istiyordu? Yani hakim, sanığın sözlerini zapta geçmiyor muydu? diye sordu.
TANIKTAN SORULDU: Savcılıkta ifade vermiştim, geçerlidir. Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Zaptın nasıl yazıldığını açıklamasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Zabıt nasıl yazılıyorsa öyle yazılıyordu. Zabıt katibi normal şekilde yazıyordu. Soruyu tam olarak anlayamadım dedi.
Sanık söz alarak; Zabıt katibi kendi duyduğunu mu yazıyordu yoksa, mahkeme hakiminin söylediklerini mi yazıyordu diye sorulmasını istedi.
TANIKTAN SORULDU: O anda hatırlamıyorum ama, herhalde mahkeme hakiminin söylediğini zapta geçiyordu dedi.
Sanık söz alarak; Bizim itirazımız neydi ve ne oldu diye sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Bizim hakime hitaben sözlerimizi tutanağa değiştirerek yazdıramazsınız itirazımıza duruşma hakimi ne söylemişti ve ne olmuştu sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; O gün tek duruşma mı vardı, başka duruşma var mıydı sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Tahminime göre 30-35 duruşma vardı dedi.
Sanık söz alarak; Bizim duruşmamızın son duruşma olup olmadığının sorulmasını istiyorum dedi .
TANIKTAN SORULDU: Tam hatırlamıyorum ama saat 14.00 dosyasıydı dedi.
Sanık devamla; Bir önceki soruya cevap verirken son dosyaydı demişti, bu husus zapta geçirilsin dedi.
Sanık söz alarak; Tanık ifadesinin başlangıcında son dosyayı aldığını söylediği gibi, az önce de tekrarladığı halde tekrar sorunca değiştirip ısrarlı sorumuzdan şüphelenerek cevabını değiştirmeye kalkmıştır. Doğru söyleyeceğine yemin etmiştir. Yeminli tanıklık yapmaktadır. Suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum dedi.
Ayrıca, aynı mahkemenin aynı günkü duruşma listesinde bizden daha sonraki sırada ve koridorda beklemekte iken sohbet ettiğimiz 2 kadın vardı ve onların taraf olduğu dosya bizden sonraydı. Orada beklemekteydiler. Bu çerçevede tanığın mahkemede doğru söylemediği ortaya çıkmıştır. Mahkemenin yasal gereğini yapmasını istiyoruz dedi.
Sanık devamla; O duruşmada konuşuyorken oturuyor muydum, ayakta mıydım sorulsun dedi.
Bu sorunun sorulmasına gerek görülmedi.

Sanık söz alarak; Aynı dosyanın bir önceki duruşmasında oturmak yerine ayakta konuşma konusundaki aynı mahkeme hakimi ile tartışmamızı ve uzun hukuki açıklamalarımızın ne kadarını hatırladığının sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bir önceki duruşmada ayakta ya da oturarak konuşma konusunda tartışma olduğunu hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Hakim bizim dışarıya çıkarılmamızla ilgili tanığa doğrudan ne demiş sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Avukat bey duruşmanın huzurunu bozduğunu söyleyerek dışarı alır mısın avukat beyi şeklinde söylemişti. Ben söylemeye gerek kalmadan kendisi "ben çıkarım" diyerek çıkmıştı dedi.
Sanık söz alarak; Dışarı çıkmadan önce duruşma hakiminin avukatın dışarı çıkarılması için kendisine verdiği talimat üzerine "kanunda avukatların dışarı çıkarılması uygulanamaz" şeklindeki itirazımızla ilgili hatırladıkları nelerdir, tartışma yaşanmış mıdır sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamadım dedi.
Sanık söz alarak; Tanık dışarı çıkıp polis çağırmış mıdır ve polis gelmiş midir sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Gelen ikinci kır saçlı polisi hatırlıyor musunuz sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Biz dışarı çıktığımızda aşağıya inip zabıt katibine ekranda eliyle tarif edip, ya da neler tarif etmiştir onlar sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Görmedim ve öyle bir şey hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma tutanağını istemek için içeri kimler girmiştir sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Benim girdiğimi hatırlıyor musunuz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; İçerideki avukat meslektaşlarım dışarı çıkıp bana haber vermeleri üzerine duruşma salonuna girip, "katıldığımız duruşma tutanaklarını bize vermeyecek misiniz" diye sormamız üzerine o anda bize bilgisayardan zabıt verilmiş mi, verilmemiş midir sorulmasını istiyorum dedi.
TANIK; Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Kendisi bizimle fotokopiciye gelip duruşma tutanağını fotokopi çektirip bize vermiş midir dedi.
TANIK; Vermiş de olabilirim, hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Mahkeme hakiminin yaptıklarında yanlış görseniz söyler misiniz dedi.
Tanığa bu sorunun yöneltilmesine gerek görülmedi.
Sanık devamla; Çapraz sorgu tekniğinde tanığın samimiyetini test edici sorular sorulabilmesi Prof. Dr. Feridun Yenisey'in çapraz sorgu eğitiminde anlatılmıştır. Amerika'dan gelen Prof. Tom Read kendisi çapraz sorgu tekniğini dünyada ilk başlatanıdır. Her iki Prof. hoca tarafından meslek içi eğitimde özellikle anlatılmıştır. Bu çerçevede mahkemenizin bu sorunun yöneltilmesine engel olan ara karardan vazgeçilmesini ve bu konudaki başkanın şahsi fikrine itiraz ettiğimiz için yasa gereği heyet halinde karar verilip zapta geçirilmesini istiyoruz dedi.
G/D:
Yapılan işlemde usule aykırılık görülmediğinden, bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.

Sanık devamla; Aynı Profesörlerin meslek içi eğitiminde "çapraz sorgu eğiticiler eğiticisi" sertifikası tarafıma verildiğini mahkemenizin bilgisine sunuyorum dedi.

Sanık müdafi Av. Tarık Turan Haktan söz alarak; Sanık tarafından sorulan, hakimin kürsüden inip biz çıkarıldığımız zaman hakim kürsüden inip, zabıt katibine bilgisayar ekranını gösterip bu ekran üzerinde bazı değişiklikleri işaret etti mi, ne gibi değişiklikler işaret etti sorusuna verdiği cevapta gördüm ama hatırlayamıyorum şeklinde cevapta bulunmuştu. Hakimin aşağıya, zabıt katibinin yanına indiğini mi görmüştür, bu hususu cevaplasın. Ayrıca, hakimin zabıt katibine neyi gösterdiğini görmemiş midir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hakime hanımın aşağıya indiğini görmedim. Herhangi bir işaretle şurayı değiştir dediğini görmedim dedi.
Sanık müdafi devamla; Az önce indiğini gördüm, ama ne söylediğini bilmiyorum, hatırlamıyorum diye beyanınız olmuştu. Bu beyanı niye değiştirdiniz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Öyle birşey demedim dedi.
Sanık müdafi Av. Emine Neval Özfırat söz alarak; Karar alınırken mahkeme salonu boşaltılırken hakim, mübaşire de " sen de çık" dedi mi, sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hayır efendim dedi.
Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Duruşmalar arasında dışarı çıkıp girdiğinizi söylüyorsunuz. Bu aşamada konuşulan her şeyi duyabiliyor musunuz, hatırlayabiliyor musunuz dedi.
TANIK CEVAP VEREREK; Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık müdafi aynı mahiyetteki sorularını peş peşe sorup yeterince anlaşılamadığı gibi, zapta da geçilemediği hatırlatıldığı sırada sanığın söze girerek; sorular çapraz sorguda arka arkaya sorulur. Çünkü tanık dinleyerek tehlikeyi hissederek yönlendirildiğini düşünerek açık ve net cevap vermeyip yuvarlak cevaplar verdiğini gördüğümüzden bu şekilde yapılması gerekir. Bu konuda bir ara karar vermenizi istiyoruz dedi.
G/D:
1- Tanığın çapraz sorgusu ile ilgili talep usule uygun görülmemekle reddine,
2- Tanık Ö. Ç'nin yeterince sorgulandığı sorular sorulduğu görülmekle huzurdan çıkarılmasına ve dinleyiciler arasına alınmasına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.

Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli devamla; Sorumuz yarıda kesildi, ara karardan vazgeçilmesini ve devamını istiyoruz. Tanık, müvekkilin lehine olabilecek hususları hatırlamaya başladığı sırada sorgulamasına ara verilmiştir. Halbuki çapraz sorgudan beklenen yarar tanığın samimiyetinin ve beyanlarının doğruluğunu ve içtenliğinin teyit edilmesidir. Gerçeğin ortaya çıkartılmasıdır. Bu yarar bu şekilde ortadan kalkmıştır. Bu nedenle müvekkilimiz sanık o sırada dışarıya çıkartılınca içeride ne olduğunu ve neler yaşandığını soracaktık. Başka sorularımız da vardı dedi.

Tanık V. A. huzura alındı, kimlik testipine geçildi.
TANIK V. A.; ………kızı, …… doğumlu, ………..adresinde oturur, engel hali yok.
CMK. 53 maddesi gereğince tanığın yükümlülükleri ve yapacağı işin önemi anlatıldı, huzurdaki sanık gösterildi, Tanığa gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı ve doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği anlatıldı. Tanık “bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim" dedi.
TANIKTAN OLAY HAKKINDAKİ BİLGİ VE GÖRGÜSÜNÜN NELERDEN İBARET OLDUĞU HUSUSLARI SORULDU;
Gördüğünüz gibi, deyip karın bölgesini işaret ederek hamileyim. Rahatsızlığım nedeniyle ayakta durmakta zorlanıyorum. Uzun süre ayakta kalamıyorum. Oturarak ifade vermek istiyorum dedi.
Talebi yerinde görülmekle sandalye temin edildi.
TANIK BEYANINDA; Olay üzerinden baya zaman geçti. Savcılıkta ifade vermiştim dedi.
Soruldu: Kısmen hatırlıyorum dedi.
Hatırladığı kısmı söylemesi istendi; Ben duruşmada zabıt katibi idim. Mahkeme hakimi ve duruşma savcısı vardı. Taraflar, müşteki, sanık, sanık vekili, katılan vekili gelmişti. Duruşma sırasında sanık vekili ve katılan vekili söz alarak konuşmalarını yaptılar. Biz duruşmaya devam ettiğimiz sırada, dosyamızda katılan vekili olarak bulunan avukat bey duruşmada söz almak istedi. Biz duruşmaya devam ediyorduk o sırada. Duruşmaya devam ettiğimiz sırada ve bir takım söz almak talebinde bulundu. Ondan sonra duruşmaya devam ettiğimiz kendisine o aşamada söz verilmedi. Daha önce söz verilmişti. Söylediklerimi, istediklerimi zapta geçirmek zorundasınız şeklinde sözler söylemişti. Onları hatırlıyorum. Hakime hanım kendisini uyardı. Duruşma inzibatının bozulmaması açısından uyardı. Biz devam ettiğimiz sırada ısrarla söz almak istediğini, kendisinin söylediklerinin duruşma zaptına geçirilmesini istediği gibi şeklinde sözler söyledi. Hakime hanımın zaptına sürekli müdahale ediyordu. Ben bunu iyi hatırlıyorum. Duruşma açısından, duruşma inzibatının hakim tarafından yönlendirileceği şeklinde hakime hanım kendisini tekrar uyardı. Bu sefer benim sözlerimi zapta geçirmek zorundasınız. Geçirmezseniz, zapta geçmezse bunun hesabını sorarım. Bunu zapta geçirirseniz, bu sözlerimi zapta geçirirseniz bunların hesabını da sizden soracağım demişti. O sırada bir gerginlik oluştu. Avukat bey gerginleşmişti. Siz yargıçlık yapamazsınız sizi reddediyorum şeklinde sözler söyledi. Bu şekilde kendisi tekrar uyarıldı. Ama birtakım hakaret edici sözler söylemesi üzerine mahkeme salonunu terk etmesi istendi. Duruşma zaptına hakaret edici sözleri geçmedik. Biz orada Hakaret diye geçtik. Bunun üzerine mahkeme hakimi tarafından duruşmadan çıkması istendi. Duruşma salonunu terk etmesi istendi. Bunun üzerine avukat bey duruşmadan tekrar söylene söylene çıktığını hatırlıyorum dedi.

Dizi 44'deki ve 110'daki hazırlık ifadeleri okunurken, ifadenin okunmasına başlanırken sanık söz aldı: Usul itirazımız vardır. Tanığın öncelikle vermiş olduğu huzurdaki ifadesi çerçevesinde mahkemece sorgusunun yapılması, daha önceki verdiği ifade beyanı ile eğer çelişki var ise o çelişkinin giderilmesi için önceki ifadesinin okunabileceği görüşündeyiz. Bu konuda heyetçe karar verilmesini istiyoruz. Başkanın şahsi fikrine itiraz ediyoruz dedi.
G/D: Yapılan işlemde usule aykırılık görülmemekle tanığın ifadesinin okunmasına devam olunmasına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.
Tanığın hazırlık ifadeleri okundu, benzer olduğu görüldü, soruldu: Aynen geçerlidir, doğrudur dedi.
Katılan vekili söz alarak; Duruşma salonunda katılan vekili yani sanık, katılan ve sanık vekili dışında başka kimse var mıydı? Av. Y. E. Ü. duruşma salonunda mıydı sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Mahkeme heyeti dışında ben hariç, sanık vekili, katılan vekili, katılan vardı. Bunun dışında son duruşma olduğu için duruşma salonunda kimse yoktu. Mübaşirimiz de vardı. Ancak, o sırada salon içerisinde mi, dışında mı olduğunu hatırlamıyorum dedi.
Katılan vekili tekrar söz alarak; Biraz önce sanık tarafından duruşma salonu dışında 2 kişinin daha duruşma beklediği söylenmişti. Bu duruşmadan sonra başka bir dosyanın duruşması yapılmış mıdır, bu sorulsun dedi.
Sanık söz alarak: Bu bilginin tanığa aktarılmadan sorulması gerekirdi. Katılan vekilinin sözünün yarısında bu yöndeki usul itirazımız üzerine sorgulama durdurulmamıştır. Oysa usul itirazında sorgulama derhal kesilmesi gerekir. Usul itirazının ne olduğu açıklattırıldıktan sonra sorguya devam edilebilir idi. Şu anda tanık yönlendirici bilgi ile kirletilmiştir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Başka duruşma yapılmadığını şu an hatırlıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Öncelikle sorgu açısından tanığın beyanlarının aynen geçmesi gerekir. Çapraz sorgu tekniğinde soruların peş peşe sorulması gerekir. Ayrıca, savunma makamı olarak eğer sanığın masumiyeti ilkesi bu mahkemede geçerli olacak ise, mahkeme yargıçları tarafsızlık görüntüsünü korumalıdır. Savunma stratejisi açısından sorulması gereken soruların neler olduğuna sadece ve sadece savunma makamındaki sanık ve müdafileri bağımsızca karar verirler. Bu nedenle. huzurdaki tanığa tam ayrıntılara indiğimiz sorular sorduğumuz sırada eğer sorgulama kesilecek ise kanuna aykırı işlem yapılmış olacağını ve mahkeme yargıçlarının tarafsızlık görüntüsünün bozulacağı tehlikesinin doğabileceğini, bu nedenle sorgu bütünlüğü soru usulüne küfür ve hakaret olmadıkça mahkeme başkanı tarafından karışılmamasını istiyoruz dedi.
Sanığın doğrudan soru yöneltmemesi gerektiği, sanık müdafilerinin de doğrudan soru yöneltebilecekleri ancak, soruların ve cevapların anlaşılıp zapta geçilmesi için ve yöneltilmemesi gereken sorular varsa bunların değerlendirilmesi için gerekecek süre ve usule uyulması gerektiği hatırlatılarak devam olundu.

Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Çapraz sorgu bu şekilde yapılmaz. Hangi soruların sorulup sorulmayacağını bizzat sanık ve müdafileri belirler. Bu nedenle ilk başta konuyla çok ilgili görünmese bile belli bir sonuca ulaşmak amacıyla bazı sorular sorulabilir. Bu sorulara mahkemenin kendiliğinden izin vermemesi söz konusu olamaz. Ancak, iddia makamı veya katılan veya vekili tarafından bir itiraz söz konusu olursa, sorunun içeriği ne olduğu açıklattırılır ve itiraz mahkemece karar bağlanır.
Öte yandan çapraz sorgudan beklenen fayda belli bir mantık silsilesi içinde sorulmasıdır. Ve soruların arka arkaya gelmesi bu nedenle önemlidir. Zaten tam da bu nedenle özellikle ceza yargılamasında duruşmaların görüntülü ve sesli teknik araçlarla kayda alınması elzem ve zorunludur. Biz bu nedenle bu talebimizi de tekrarlıyoruz. Bu nedenle bu konuda önce soru sorulup arkasından bunu zapta geçip, arkasından da tanığın beyanlarının zapta geçirilmesini usule aykırı buluyoruz dedi.
Sanık söz alarak; Tanığın kaç yıllık memuriyet hayatı ve kaç yıllık zabıt katipliği yaptığını açıklamasını istiyoruz dedi.
Bu sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.
Sanık devamla; Sayın başkanın şahsi fikrine itiraz ettiğimden heyetçe karar verilmesini istiyorum dedi.
G/D: Belirtilen hususta heyetçe bir karar alınmasına gerek olmadığına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.
Sanık devamla; Mahkeme heyetinin karşı taraftan ya da Cumhuriyet Savcısı tarafından usul itirazı olmadıkça mahkeme yargıçlarının soruya engel olmaması gerekir dedi.
Sanık devamla; Tanık zabıt katibi olduğunu söylemiştir. Zabıt katibinin görevini tarif etmesini istiyoruz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Cevap vermek istemiyorum. Katibin görevi bellidir dedi.
Sanık söz alarak; Bellidir dediği görevin sınırları nelerdir, açıklamasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Ben tanık olarak ifade vermek için geldim. Rahatsızım. Eşim de beni almak için gelmiştir. Dışarıda beklemektedir. Rahatsızım. Diyet saatim de geldi. Maksat değişiyor gibi geliyor bana. İfademin dışına çıkılıyor dedi.
Sanık müdafi Av. Arzu Kır söz alarak; Hamilelik rahatsızlık, hastalık değildir. Doğal bir süreçtir. Tanıklıktan çekilme sebebi de değildir dedi.
Sanık söz alarak; Tanık bellidir dediği görevinin nerede belli olduğunu ve ayrıca sınırlarının neler olduğunu yani, neleri yapabilip neleri yapamayacağını açıklattırmanızı istiyorum dedi.
Katılan vekili söz alarak; CMK.nun 59. maddesine göre tanıktan tanıklık edeceği konuya ilişkin bilgileri sorulur. Bunun dışındaki sorular, özellikle kaç senedir zabıt katibi olarak çalışıyorsun şeklindeki sorular konuyu saptırmaya yöneliktir.
Ayrıca, sayın meslektaşım Arzu Kır'ın hamileliğin rahatsızlık olmadığı yönündeki beyanına katılmıyoruz. Herkesin durumu aynı değildir. Bu sebeple usul açısından öncelikle konuya ilişkin bildiklerinin sorulmasını istiyoruz dedi.
Sanığın aynı soruyu tekrar sorulmasını istemesi talebi yerinde görülmeyerek devam olundu.

Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Tanığın soru seçme hakkı yoktur. Sorulan soruyu bildiğini ya da bilmediğini söylemek zorundadır. İkincisi sorduğumuz sorulara gerek sanık müdafinin, gerekse sanığın sorduğu sorulara mahkemenin müdahale etmemesini istiyoruz dedi.

Sanık söz alarak; Zabıt katibi olarak aynı mahkeme hakimi ile ne kadar süre çalışmış olduğunun açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Olay tarihinde 1 yıl gibi hatırlıyorum. Tam net hesaplamadım dedi.
Sanık söz olarak; Olay günü tartışma nelerden çıkmıştır, bu husus sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: İfademde belirttiğim gibi, sürekli zapta müdahale ettiği için, duruşma inzibatını bozduğu için o nedenlerle bu şekilde olay gelişti dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma inzibatının bozulmasını tarif etmesini istiyoruz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma sırasında hakime hanımın sözünü keserek, duruşmayı bölerek, sürekli söz isteyerek duruşma akışını bozması şeklinde ve bir ara bana dönerek normalde benimle hakim muhatap olması gerekirken zapta müdahale etti. Şurayı şurayı yaz dedi. Ben kala kaldım. İlk defa böyle bir şey ile karşılaştım. Şok oldum. Sonra hakime hanım uyardı. Zapta devam ettik. Tekrar tekrar bu şekilde müdahale etti dedi.
Sanık söz alarak; Kendisine "sayın zabıt katibi benim söylediğim sözleri ağzımdan çıktığı haliyle zapta geçmenizi rica ediyorum" şeklindeki sözümü veya bu itirazıma konu olan sözlerimi zapta geçmiş midir, sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bana kesinlikle sayın zabıt katibi şeklinde bir ithamda bulunmadı. Bu şekilde bir şey söylemedi. Kesinlikle hatırlıyorum dedi.
İtham kelimesiyle ne kast ettiği soruldu: Bana sayın diye birşey söylenmedi demek istemiştim dedi.
Sanık söz alarak; Bu kelimenin anlamının ne olduğu mahkeme başkanı tarafından tanığa sorulmaya çalışıldığı sırada sorgunun bir bütün olduğu ve sanığın sorularının devam ettiği sırada sorgunun kesilemeyeceği gerekçesiyle sorunun sorulmaması, bu konuda usul itirazımız olduğu belirtilmiş ise de, mahkeme başkanı tarafından soru sorulmaya devam edilmiş ve cevabı alınmış olup, usul itirazı yapıldığı açıkça ortada iken heyet kararı alınmaksızın, mahkeme başkanı tarafından bu şekilde devam edilmesi usule aykırı olduğu görüşündeyiz dedi.

Sanık söz alarak; Tanığın, kendisine hitaben ne diye hitap ettiğimin sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bana dönerek zabıt katibi, şuraya şunları da yaz diye yüksek sesle söyledi dedi.
Sanık devamla; Nelere yaz demişim dedi.
TANIKTAN SORULDU: O sırada o sözleri hatırlamıyorum dedi.
Sanık devamla: O sözleri tutanağa yazmış mı dedi.
TANIKTAN SORULDU: Şu an hatırlamıyorum. Ben hakim tarafından yönlendiriliyorum. Duruşma zaptı hakim tarafından yazdırıldığı için kulağım sürekli hakimde olur dedi.
Sanık söz alarak; Mahkeme hakimi eğer avukata küfür etse ve küfür olan kelimeyi duysa tutanağa yazar mıydı, yoksa hakimin yaz diye talimatını mı beklerdi dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma zaptı hakim tarafından idare edildiği için, duruşmada ne geçiyorsa hakime hanım zaten bize yazdırıyor dedi.
Sanık devamla; Sorumuz Türkçe, düz cümle, devrik olmayan yüklemi sonunda basit cümledir. Yargıç küfür sözü söylese, bu sözü duyduğunda yazmak için yargıcın talimatını mı bekler dedi.
TANIKTAN SORULDU: Ben bir küfüre rastlamadım. Olmadı, olacağına da inanmıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Balıkesir'de hukuk hakimi duruşma salonunda görevi avukatı yumrukla yaralamıştır. Bu iddia basına yansımıştır. Böyle bir duruma kendisi tanık olsa idi kimin kime yumruk attığını zapta geçer miydi ya da yargıcın talimatını mı bekler idi sorulmasını istiyorum dedi.
Katılan vekili söz alarak; Tanığın faraziyeler üzerine ifade vermesi ya da bu yöndeki sorular mevcut olayla ilgili değildir. İleride doğması müphem olan olaylar için ve doğmaması söz konusu da olan olaylar için tanıklığına başvurulmaya çalışılıyor. Konuyla alakalı bir soru değildir dedi.
Bu sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Bu arada saatin 18.00'i geçmesi ve devam eden sorularla duruşmanın uzaması ile birlikte gerçekleşen ihtiyaç molası ve tanığın da az önce rahatsızlığını beyan etmesi üzerine duruşmaya ara verildi.

Verilen aradan sonra açık yargılamaya devam olundu. Yapılan yoklamada sanık müdafilerinden Av. Müşir Deliduman ve Av. Arzu Kır'ın ayrıldıkları anlaşıldı.

Sanık söz alarak; Av. Müşir bey 48 saattir kesintisiz uykusuz şekilde görev yaptığından kan şekeri düşmüş ve ayrılmıştır dedi.

Tanık V. D. A. Yukarıdaki kimlik ve yemini hatırlatılarak huzura alındı.
Beyanında; Soyadım yukarıda A. olarak yazılmışsa da evlenmem nedeniyle D. olmuştur dedi.
Tanığa yönelik başka soru olup olmadığı soruldu.
Sanık söz alarak; Tanık öncelikle sorduğumuz soruyu cevaplamasını istiyoruz. Duruşma salonunda olan biten bir olayı yazıp yazmayacağı hususundaki sorumuzu cevaplamasını istiyoruz dedi.
Bu sorunun tanığa yöneltilmesine gerek olmadığı yönündeki yukarıdaki hatırlatma tekrarlandı.

Sanık söz alarak: Duruşma tutanağı yazılırken hakimin yazması için kendisine talimat vermediği ve fakat kendisinin 5 duyusu ile tanık olduğu bir olay olsa bunu yazmak için hakimin talimatını bekler mi dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşmada olan olaylar zaten zapta geçer. Bunun dışında söyleyeceğim bir şey şu anda yoktur dedi.
Sanık söz alarak; Olay günü hakim ile müdahil avukatı olarak aramızda tartışmaya sebep olan husus nedir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bu soruya daha önce cevap vermiştim dedi.
Sanık söz alarak; O davada sahte olduğu iddia edilen evrak aslının getirtilmesi bakımından kaç kere talepte bulunduğumun sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hangi belgenin sahte olduğunu anlamadım dedi.
Sanık devamla; O davadaki okul müdürünün sanık olarak yargılandığı ve okulda öğrenci olmayanların öğrenciymiş gibi bakanlığa mühürlü olarak bildirildiği bu nedenle müfettişlerin idari ceza verip suç duyurusunda bulundukları o davanın açılmasına sebep olan evrak aslı mahkeme dosyasında olmadığı için kaç kere talepte bulunduğumun sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma ara kararları ve duruşmalara çıkan katipler değiştiği için şuan bahsedilen hususu hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; O gün, o duruşmada kaç kere talepte bulunduğumuzun sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Böyle bir belge isteyip istemediğini şu an hatırlamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Eğer bu belge değil ise hakimden ne talep ettiğimizden dolayı bu tartışma olmuştur dedi.
TANIK; Duruşmalara katılan vekili olarak katılan kişinin sürekli olarak zapta müdahale ederek söz istediği ve kendi istediğini yazdırmaya çalıştığını hatırlıyorum. Ama içeriğini şu an tam olarak hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Benim yazdırmak istediğimi, yani şunu da yazın dediğimi yazmış mıdır dedi.
TANIK; Söylediği şeyleri hatırlayamadığım gibi, yazılıp yazılmadığını da hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma salonundan çıkmak bakımından karar verildiğinde, avukatların dışarı çıkarılamayacağına, kanunen yetkiniz yoktur diye itiraz etmem üzerine hakim neler söylemiştir, bunun açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIK; Duruşma süreci aksamaya uğradığı için kendisinin dışarıya çıkması istendi. Avukat bey de "ben kendim çıkarım" dedi ve gitti. Avukatlık sözlerini söylemedi. Yani avukatı dışarı çıkartamazsınız gibi bir şey söylenip söylenmediğini hatırlamıyorum dedi.
Sanık devamla; İki cümle sonu çelişkili olduğundan tekrar sorulsun dedi.
TANIK; Ben böyle bir söz söylendiğini hatırlamıyorum demek istemiştim dedi.
Sanık söz alarak; Ne oldu da "ben kendim çıkarım" demişim, bu hususun açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIK; Hatırlamaya çalışıyorum. Devamlı sözlerine devam etti. Siz yargıçlık yapamazsınız. Benim söylediklerimi zapta yazmadınız dediğini hatırlıyorum. Bir şey daha söylemişti. Sizi reddediyorum şeklinde sözler söylenmişti. Benim söylediğimi zapta yazmadınız. Söylediklerimi zapta yazmadığınız için size göstereceğim gibi sözler söylediğini hatırlıyorum. Bunun üzerine dışarı çıkması istenmişti dedi ( bu sırada sanığın sesini yükselterek, tanığa görevi hatırlatılsın, uyarılsın, yuvarlak cümleler kullanmaktadır, eğer emin değilse beyanda bulunamaz çünkü yalan beyanda bulunmanın cezası, yasal sorumluluğu vardır, bu yemini tekrar hatırlatılsın dedi).
Sanık söz alarak; Bir az önce tanığın beyanında geçen "gibi sözler" demekle ne demek istediğini açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIK; Benim söylediklerimi zapta yazmadığınız için bunun hesabını soracağım şeklinde sözlerdi bunlar. Yani hakaret, tehdit içerikli sözlerdi. Duruşma salonunu terk etmesi söylendi. Kendisi de siz beni dışarı çıkaramazsınız, ben kendim çıkarım diye söylenerek dışarı çıkmıştı dedi.
Sanık söz alarak: O sırada mübaşir ne yapıyordu dedi.
TANIK; Şu anda hatırlamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma salonuna gelen ikinci polisi tarif eder misiniz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma salonuna birinci polis girmedi ki dedi.
Sanık; Yemini tahtında bu sorunun tekrar sorulmasını yani, duruşma salonuna polisin hiç mi gelmediğini yoksa kendisinin mi hatırlamadığının sorulmasını istiyoruz dedi.
TANIK; Duruşma sırasında duruşmanın başında ifademde belirttiğim kişiler vardı.(Sanığın usul itirazımız var diyerek tanığa sorduğumuz soru bu değildir. Biz salondan çıktıktan sonra salona giren polis memuru ile ilgili soruyoruz dedi).
TANIK DEVAMLA; Sözümü bitirecektim. Duruşma başlangıcında ve devam ederken içeri hiç kimse gelmedi. Mübaşir girip çıkıyorsa bunu bilemem dedi.
Sanık söz alarak; Tanık ifadesinde duruşma bittikten sonra bile salona hiç kimse gelmedi demişti. Bu husus eksik yazıldı dedi.
TANIK SÖZ ALARAK; Duruşmadan sonra ben kaleme geçerim. Başka kimse gelip gelmediğini bilemem. Ben polis memuru geldiğini görmedim dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma salonunda müvekkilim ile ben çıktıktan sonra neler olmuştur, açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşmadan katılan kendisi çıkmadı. Vekili çıktı. Duruşmaya devam edildi. Zaten gereği düşünüldü kısmına gelmiştik. Ara karara bağlandı dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma salonunda müdahil asılın kaldığını söylemiştir. Asilin içeride kaldığını nereden hatırlamaktadır dedi.
TANIKTAN SORULDU: Katılan vekili çıktıktan sonra müşteki içerideydi oturuyordu. Vekili çıkarken ona yol vermişti. Oturuyordu, kalkıp yol verdikten sonra tekrar oturmuştu. Müştekiyi hakim dışarı çıkarmadı. Zaten sadece vekilin çıkmasını istedik. (Bu sırada sanık ve bazı müdafilerinin tanık sözüne ve zapta geçirilmesine sürekli müdahale ettikleri görüldü. Duruşma düzeni açısından müdahale etmemeleri gerektiği hatırlatıldı)
Sanık devamla;
Tanık ilk lafıyla sonrakini sürekli değiştirmektedir. Çünkü ilk söylediği kelimenin yazılmadığını görüp vurguladığımız anda, bunu duyunca, bu kez lafını değiştirmeye kalkışmaktadır. Bu nedenle tanığın ağzından çıkan kelimelerin zapta aynen geçmesini istiyoruz dedi.

Sanık söz alarak; Duruşma salonundan ben çıktıktan sonra, mahkeme hakimi nerelere itiraz etti dedi.
TANIKTAN SORULDU: Nereye itiraz dedi.
Sanık devamla; Ekrandaki zabıtla ilgili olarak nereye itiraz etti, kendisine nereleri işaret ettiğini açıklamasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hakime hanım öyle bir zabıtta itiraz etmedi. Sanık bu itiraz gibi şeyi nerden biliyor anlamadım. İtiraz olmadı. Biz zapta devam ettik. Reddi hakim yani gereği düşünüldü denince reddi hakimle ilgili bir cümle yazıldı. Reddi hakim ara kararı kuruldu. Tam olarak hatırlamıyorum. Satıra ne yazıldığını hatırlamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma hakimi kürsüden ne zaman inmişti dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma bitince kürsüden indi hakime hanım. Biz kaleme geçmiştik, o da odasına geçti dedi.
Sanık; Bu anlattıkları dışında başka bir şey olmuş mudur dedi.
TANIK; Başka bir şeyden kasıt nedir anlamadım dedi.
Sanık; Duruşma tutanağını bilgisayardan çıkarıp vermiş miydiniz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma tutanağı, duruşma zaptı bittikten sonra çıkarıldı. Yarım kesilip verilmedi dedi.
Sanık tekrar söz aldı: Duruşma bittikten sonra duruşma tutanağını bilgisayardan çıkartıp bize vermiş midir bunu soruyoruz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma bitince biz zaptı çıkardık. Ancak, vekil dışarda olduğu için şu an verilip verilmediğini hatırlamıyorum. Kalemden almışlardır veya, veya yok. Ben kendisine duruşma zaptı verdiğimi hatırlamıyorum. Dışarıdaydı çünkü dedi.
Sanık söz alarak; Müvekkilim müdahil içeri girip duruşma zaptı istediğinde savcı ne demiştir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Müvekkili zaten içerideydi. Zaptı takip ediyordu dedi.
Sanık devamla; Müvekkil zaptı istediğinde savcı müvekkilime ne demiştir, duruşma hakimi değil duruşma savcısı ne demiştir bunun açıklattırılmasını istiyoruz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Müşteki dışarı çıkıp içeri girerek zabıt istediği yönünde soruldu. Müştekinin içeride olduğunu söylemiştim. Dışarı çıkıp gelmedi. Savcı hanımla bu şekilde bir olayı geçmedi. Öyle bir şey olmadı yani dedi.
Sanık söz alarak; Müvekkilimin dışarıya bana tekrar haber verip, benim içeriye girdiğimde hakime ne söylediğimi hatırlıyor mu dedi.
TANIKTAN SORULDU: Girip çıkma konusunda, yani katılan vekili duruşma salonuna tekrar girdi mi, çıktı mı hatırlayamıyorum. Şu an imkansız dedi.
Sanık söz alarak; İçeri girip duruşma yargıcına "katıldığımız duruşmanın zaptını vermeyecek misiniz" dememiz üzerine zaptı bilgisayardan vermeyerek, bilgisayardan çıkarılmış duruşma tutanağından fotokopi verilmek üzere mübaşirle fotokopiciye yollama konusunda hatırladıklarını açıklattırmanızı istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Şu anda hatırlamıyorum dedi.
Sanık devamla; İki tanık huzurdadır. Çelişkilidir. İkisinden biri doğruyu söylememektedir. Duruşma salonundan kimlerin çıktığı konusunda iki tanığın yüzleştirilmesini istiyorum dedi.

Tanık Ö. Ç. kimliği ve yemini hatırlatılarak huzura alındı, soruldu:
O an tam olarak hatırlamıyorum ama o an ikisi beraber mi çıktılar, katılan yalnız mı çıktı hatırlayamıyorum dedi.
Tanık V.'den soruldu: İfadem aynen geçerlidir dedi.
Sanık söz alarak; Tanık beyanında mı ısrarlı, yoksa tam hatırlamadığı için mi böyle söyledi açıklattırılsın dedi.
Tanık V; Müştekinin dışarı çıkıp çıkmadığını hatırlamıyorum diye birşey söylemedim. İçeride olduğunu söyledim dedi.
Sanık söz alarak; Mahkeme yargıcı savcı ile gizli konuşma yaptı mı, yapması üzerine benim tarafımdan bir itiraz ve tartışma oldu mu, fısıltılı bir konuşma oldu mu, bu fısıltılı konuşma yapılamaz, aleni duruşmadır şeklindeki itirazımız üzerine yaşanan tartışmalardan neler hatırlıyor açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Katılan vekili duruşmadan çıktıktan sonra, duruşma bitti ve ayrıldık dedi.
Sanık; Basit ve Türkçe soruyoruz. Duruşma devam ederken mahkeme hakiminin duruşma savcısı ile fısıltılı konuşmasını soruyoruz dedi.
TANIKTAN TEKRAR SORULDU; Benim yüzüm bilgisayara dönük olduğu için bir fısıldaşma oldu mu olmadı mı göremem. Ses de duymadım dedi.
Sanık; Bizim itirazımız üzerine hakimin ne dediğini hatırlıyor mu dedi.
TANIKTAN SORULDU: Kendisi sürekli zapta müdahale ettiği için ve kendi sözlerini yazdırmaya çalıştığını hatırlıyorum. Hakime hanımın da duruşma düzeninin bozulmaması gerektiğini hatırlattığını biliyorum dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma hakimi Ö.K.nin bir soruşturma geçirmesi ve ceza almasına razı olmazsınız değil mi dedi.
Katılan vekili; Konuyla alakası olan bir soru değildir dedi.
Tanığa bu sorunun yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık devamla;
Çapraz sorgu tekniğinde tanığın ifadelerindeki samimiyetini, olayla ilgili doğru bilgiyi vermesini engelleyebilecek iç dünyasını anlamamıza yarayacak objektif bir cevap almamızı sağlayacak bu soru sorulmamakla, hukukçu olarak savunma makamının niyet okuma yeteneği ve yetkisi bulunmamakla, hukukçu olup görev yapan başka meslek mensuplarının da eğer varsa böyle bir yeteneği o yeteneklerini kullanma yetkisinin onlara da yasak olduğunu ve o yetkilerinin bulunmadığını özellikle hatırlatmak istiyoruz. Çünkü tanığın emrinde görev yaptığı kamu görevlisine duygusal bağlılığı olaydaki ayrıntıları tam ve dürüst biçimde anlatıp anlatmadığını kanıtlayacaktır. Hukuk düzeninde ve mantık kurallarında başka bir seçenek biz bilmiyoruz dedi.

Sanık devamla; Biraz önce duruşmaya ara verildiğinde diğer tanık Ö. Ç. ile koridorda veya mahkeme kaleminde bir araya geldiniz mi dedi.
TANIKTAN SORULDU: Kaleme geçtim, (tanık) Ömer bey de geldi ancak, o bir şeyler atıştırıyordu ben de bir kenarda oturuyordum dedi.
Sanık söz alarak; İki kadının müdahil olduğu duruşmada neler oldu onu hatırlıyor musunuz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bir önceki duruşmayı hatırlamıyorum ama bu yaptığımız duruşmayı tam olarak hatırlıyorum. Çünkü unutulacak bir duruşma değildi dedi.
Sanık devamla; tanığın konuşması sırasında, yorum yaptı. "Sanık bu soruyu sormakla benim nerden hatırladığımı anlamaya çalışıyor galiba" demişti. Unutulacak bir duruşma değildi sözünü bundan sonra söylemiş idi. Bu husus zapta geçilmedi dedi.
Sanık devamla; İfade nerelerde vermiştir, bu olayla ilgili olarak dedi.
TANIKTAN SORULDU: Savcılıkta ifade verdim dedi.
Sanık söz alarak; Tutanağa geçirilmesi istenen söz kime aittir, bana ait mi, yargıca ait mi dedi.
TANIK; Duruşma tutanağına geçirilmesini istediği sözler vekil tarafından istenilmişti dedi.
Sanık müdafi Av. Volkan Bahadır; Verilen arada diğer tanıkla bir araya gelip gelmediğiniz sorusuna verdiğiniz cevapta “duruşma ile ilgili bir şey konuşulmadı” şeklinde bir cevapta bulundunuz. Yanlış duymadım değil mi? diye tanığa sordu.
Katılan vekili; Zabıtta aynen şu şekilde geçiyor: "kaleme geçtim Ömer bey de geldi. Ancak o bir şeyler atıştırıyordu ben de bir kenarda oturuyordum" şeklindeydi. Yönlendirme yapılıyor dedi.
Belirtilen sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.
Sanık müdafi Av. Volkan Bahadır devamla; Ben duyduğum şeyi sordum. Duruşma zaptına atfen soru sormadım. Dolayısıyla verilen cevabın neden verildiğini anlamadığımız için sordum dedi.
Yapılan açıklamaya göre tanıktan soruldu; Ben geçtim. Ömer Bey de bir şeyler atıştırıyordu. Herhangi bir şey konuşulmadı dedi.
Sanık müdafi devamla; Size herhangi bir şey konuşulup konuşulmadığını soran olmuş muydu dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bir araya gelinerek herhangi bir şey oldu mu şeklinde sormadılar. Ben olayı aydınlatmak için söyledim dedi.
Sanık müdafi devamla; Burada bulunma amacınız olayı aydınlatmak mı, öyle bir inanç içerisinde misiniz dedi.
TANIKTAN SORULDU; Olaydan kastım, içerideki durumu kastetmiştim dedi.
Sanık söz alarak; Hangi okul mezunu olduğunun sorulmasını istiyorum dedi.
Katılan vekili; Olayla alakası yoktur dedi.
Sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Benim usuli bir itirazım olacak. Tanığa soru sorulduğu zaman katılan vekili veya Cumhuriyet Savcısı soruya itiraz edebilir. Ama müdahil vekilinin az önce yaptığı gibi tanığı yönlendirici itiraz olamaz. Mahkemece engellenmesi gerekirdi. Biz başından beri tanığın sözlerinin olduğu zapta geçirilmesinin önemini vurguluyoruz. Bu bir kere daha ortaya çıktı. Tanığa soru sorulunca sorunun hangi amaçla sorulduğunu düşünüp açıklamaya çalışıyor. Davayla ilgili konuşmadık dedi. Bu zapta geçilmedi dedi.

Sanık müdafi Av. Tarık Turan Haktan söz alarak; Meslektaşımın beyanına bir hususu eklemek istiyorum. Tanık kendisine sorulan soruları kendi kendine yorumlayıp, değerlendirip yanlı bir şekilde cevap vermek gayreti içinde davranıyor. Bu nedenle kendisine herhangi bir soru sorulduğu zaman, direkt kısa ve net cevaplar vermek yerine, bu soruyu kendisi sanki müştekiyi savunma amacına yönelik cevaplama gayreti içinde, ek beyanlarla yorumlayarak cevaplıyor. Bu hususa da itiraz ediyoruz. Mahkemece engellenmesi gerekiyor. Ayrıca, tanığa sormak istiyorum. Şu andaki duruşmanın icrası sırasında sanığın ve sanık vekillerinin, duruşma zaptına hukuki olarak bir takım müdahaleleri olduğu görülüyor. Beyanlarda bulundukları görülüyor. Mahkemenizce de bu beyanlar doğrudan doğruya zapta geçiriliyor. Bu davaya konu olan olay sırasındaki zabıt tutulurken tanığın bu sanığı müdahil vekili olarak bu tarz müdahalelerini zapta geçmiş midir? Geçmemesi mi tartışma nedeni olmuştur, bu hususun açıklanmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU; Daha evvel söz aldığı halde hakime hanımın sözünü bölerek, araya girip bir şeyler söylemek istedi. Hakime hanımın sözlerini böldüğü için, duruşma inzibatı bozulduğu için olaylar o şekilde gelişmiştir dedi.
Sanık müdafi; Bu soruyla bağlantılı olarak ilave sorum vardır. Bizim şu andaki duruşma sırasında yaptığımız müdahaleler de, hukuki müdahaleler tabi, tanık tarafından duruşma inzibatının bozulması şeklinde mi irdelenmektedir dedi.
Katılan vekili söz alarak; Yine yoruma dayalı bir sorudur. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Her hakimin duruşma düzenini sağlaması farklıdır. Bu gün bu mahkemede sanık ve katılan vekilleri olarak oturarak beyanda bulunuyoruz. Fakat, İstanbul'un öte yakasındaki Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nde mahkeme heyeti avukatların ayakta beyanda bulunmalarını talep ediyor. Bu yönde avukatlar hareket ediyor. Tanığa sorulan soru bu şekilde bir yorumdur dedi.
Sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık müdafi devamla; Meslektaşımın yorumuna katılmıyorum. Biz hukuki taleplerle sorular soruyoruz. Demin sorduğum sorunun amacı da, tanığın sürekli duruşma inzibatını bozduğu için zapta geçmedik gibi sözler söylemesi nedeniyle bu soru sorulmuştur. Kendi mahkemesindeki olan olgu ile bu mahkemedeki olgu arasındaki farkı tanık açıklamak zorundadır. Ara kararından rucu edilerek sorunun sorulmasında ısrar ediyorum dedi.
Aynı sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık müdafi Av. Volkan Bahadır söz alarak; Burada duruşma inzibatını bozmaktan sürekli söz ediliyor. Bu bir suç isnadıdır. İthamdır. Ancak, içi doldurulmamış bir ithamdır. Sonuç olarak kendisi de olayın tanığı olduğu için gördüğü ve duyduğu inzibatı bozmak fiilinden bahsetmek zorundadır. Aksi takdirde yaygın deyimiyle atf-ı cürüm mahiyetini geçmeyen soyut, duruşma inzibatını bozma adı altında isnattan öteye geçmemektedir bu ifadeler. Bu nedenle meslektaşımızın sorduğu soruların açıklattırılmasını istiyoruz dedi.
Sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Ben doğrudan tanığa soruyu yöneltmek istiyorum. İfadesinin başından beri sürekli kurgulanmış bir cümle ile konuya girdi. Sürekli zapta müdahale ediyordu dedi. Bu zapta müdahale nedir? Hakimin elinden zaptı mı alıyordu, yazılmasına mı engel oluyordu. Yoksa bazı taleplerinin zapta geçirilmesini mi istiyordu. Ya da duruşmada hakim veya kendisi tarafından sarf edilen sözlerin zapta geçirilmesini mi istiyordu. Müdahaleden kastı bu muydu dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hakime hanım duruşma zaptını sürdürürken, sürdürdüğü sırada sürekli, "benim söylediklerimi zapta yazmak zorundasınız, söz bendeyken bana söz verilmiyor, yazmak zorundasınız aksi takdirde, ifademin başında söylediğim kelimeler vardı, söylediklerimi zapta yazmazsanız size göstereceğim, bunu da zapta yazın da göreyim" diyerek, araya girerek duruşma sırasında müdahalelerde bulunarak hakaret ve tehdit içerikli sözlerden dolayı duruşma düzeni sürekli bozuluyordu dedi.
Sanık müdafi devamla; Sanık sürekli sözlü olarak bir takım taleplerde bulunuyordu, bu taleplerle duruşma düzeni bozuluyordu, bunu mu kastediyorsunuz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Az önce cevap verdiğim şekilde hakaret ve tehdit içerikli sözlerle hakime hanımın sözlerini bölerek araya girerek düzen bozuluyordu dedi.
Sanık müdafi tekrarla; Bu duruşma tutanağına yazılmasını istediği şeyler davayla ilgisiz şeyler miydi dedi.
TANIKTAN SORULDU: Benim yazdırmak istediğim şeyler var, neden bana söz vermiyorsunuz diyerek söz hakkını kendisine istemişti dedi.
Sanık müdafi; Söz hakkı verilmemesi ve zapta geçmesini istemesi hususları neden zapta geçilmedi dedi.
TANIK; Duruşma sırasında kendisine söz verilmişti. Hakime hanım duruşmayı devam ettirirken aralara girip sürekli söz alarak, tekrar tekrar bana söz hakkı vermiyorsunuz, vermek zorundasınız. Benim söyleyeceklerimi yazmak zorundasınız, yazmazsanız ben size göstereceğim şeklinde devam etmişti. Hâlbuki kendisine daha önce söz verilmişti. O zaman niye söylememiş dedi.
Sanık müdafi; Söz verilmedi, zapta geçmedi deniyor, niye zapta geçmemiş, hakim talimat vermediği için mi geçmemiş dedi.
TANIKTAN SORULDU: O sırada zabıt devam ediyordu. Söz almak istediği sırada hakime hanımın cümlesi bitmeden müdahaleler yapılıyordu. Söz almak istediği ve söz verilmediği de duruşma zaptına yazıldığını hatırlıyorum dedi.
Sanık müdafi; Duruşmanın hakim tarafından yönlendirildiği, zaptın hakim tarafından yazdırıldığı ve bu tehdit ve hakaret içeren sözlerin duruşma zaptına geçirilmediği, genel olarak hakaret ve tehdit içeren sözler şeklinde yazıldığını beyan etmişti. Niçin bu şekilde zapta geçti. Hakimin talimatıyla mı bunları zapta yazdı dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hakaret ve tehdit içerikli sözler, duruşma zaptına benim söylediklerimi yazacaksınız. Yazmazsanız size göstereceğim, bunu da yazın da göreyim. Bunun hesabını soracağım demişti. Diğer hakaret ve tehditten kastım bunlardı. Buna benzer hakaret içeren sözler söylenmişti dedi.
Sanık müdafi: Neden bu sözler bire bir zapta yazılmadı dedi.
TANIKTAN SORULDU: Birebir yazıldı. Oradaki ifademde de heyecandan öyle söylemiş olabilirim. Şu an düzeltiyorum. Hakaret ve tehdit içeren sözler dediğim hususlar bu söylediklerimden ibaretti. Eksik ya da fazla yazılan herhangi bir şey yoktur dedi.
Sanık müdafi; Bunları hakimin talimatıyla yazmış mı yazmamış mı ya da kendiliğinden mi yazmamış dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bu sözler söylendiği için hakime hanım tarafından aynen zapta geçildi dedi.
Sanık söz alarak; Tanık hatırlamaya başladığına göre hafızasından yararlanmaya çalışalım dedi.
Sanık devamla; Bir talebim üzerine karar vermek üzere duruşma savcısından mütalaa almasından sonra, mütalaaya karşı itirazımızı bildirmek üzere söz istiyoruz cümlemize rağmen, bize söz verilmiş midir, verilmemiş midir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Mütalaadan sonra hakime hanımın duruşmaya devam ettiğini hatırlıyorum dedi.
Sanık devamla; Bize söz verilip verilmemesini sormuştum. Türkçe, basit ve devrik olmayan cümle ve kısadır. Bize söz verilmiş midir, verilmemiş midir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Mütalaadan sonra katılan vekiline söz verilip verilmediği hususu duruşma zaptında yazılıdır dedi.
Sanık devamla; Hatırlamaya başladığını beyan etmesi üzerine hafızasından sorulmasını istiyoruz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Mütalaadan sonra hakime hanım duruşmayı devam ettirdi. Katılan vekiline söz verilmedi. Daha önce söz verildiği için söz verilmedi dedi.
Sanık; Bize söz verilmedi, sanığın avukatına söz verildi mi, onun sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Şu anda hatırlayamıyorum dedi.
Tanığın yeterince sorgulanmış ve soru sorulmuş olmasıyla birlikte saatin 20.00'yi geçtiği ve tanığın rahatsızlık durumu da hatırlatılarak, benzer soruların sürekli tekrarlanması nedeniyle tanığın ifadesine son verilmesi gerektiği hatırlatıldı.
Sanık söz alarak; Tanık ifadesini düzeltmeye başladığını beyan etmiştir. Duruşma tutanağında bana ait olmayan sözler değiştirilmelidir, o sözler bana ait değildir, o sözleri bana ait gibi yazdıramazsınız demem üzerine, duruşma yargıcının istediğimi yazarım şeklindeki cevabına ben ne cevap vermişim onun açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Şu an hatırlamıyorum dedi.
Sanık devamla; Bu soruyu sorduğumu hatırlıyor mu dedi.
TANIKTAN SORULDU: Soruyu anladım. Kendisine söz verilmesini istediğini hatırlıyorum. Bunun dışında söylemek istediği şey neydi hatırlamıyorum dedi.
Sanık devamla; Duruşma yargıcının duruşma tutanağına, bana ait olmayan sözü yazdırmasını görmem üzerine o sözler bana ait değildir, düzeltilmesini istiyorum, bana ait olmayan sözleri bana aitmiş gibi yazdıramazsınız demem üzerine "istediğimi yazdırırım" cevabını veren yargıcın sonraki cümlelerini hatırlıyor mu sorulmasını istiyorum dedi.
G/D: Aynı nitelikteki soruların sorulmaya devam edilmesi ve yukarıda belirtildiği şekilde tanığın yeterince sorgulanmış olduğu değerlendirilmekle, sorgulanmasına son verildi açıklanıp devam olundu.
Söz almayan sanık müdafilerinden soruldu:

Sanık söz alarak:
Usul açısından bir itirazım var. Avukatlar dışındaki tüm meslek mensupları kanunlara bağlı kalacağına yemin ederek görev yapmaktadır. CMK.nun ilgili maddesi çerçevesinde Ağır Ceza Mahkemesi niteliğindeki bu mahkemedeki bu davanın bundan sonraki duruşmalarının 2005 yılında yürürlüğe giren ve 6 yıldır yürürlükte olan kanuna göre tıpkı Silivri Mahkemeleri veya tıpkı Hrant Dink davası gibi ses ve görüntü kaydı yapılmak suretiyle tespit edilmesinin sağlanmasını istiyorum.
Bu konuda duruşma boyunca, önceki heyetlerde görev yapan hakimlerin ezberleri ve alışkanlıklarıyla mücadele etmek zorunda kaldığımız gibi, bugünkü duruşmada dosyaya ilk kez giren heyet yargıçlarından da benzer şekilde duruşmadaki söz ve davranışların tutanağa ayrıntılı ve düzgün biçimde yansıtılmasında sıkıntılar olmuş ve heyetteki yargıçların yüz ifadeleriyle memnuniyetsizlikleri ortaya çıkmıştır.
Sanık durumuna getirilmiş bir avukat olarak, bir hukukçu olarak tek tek yargıçların subjektif alışkanlıklarıyla mücadele etmek zorunda bırakıldığımı gördüğüm için, düzene muhalif bir gelenekten gelmeme rağmen, düzenin mevcut kurallarının uygulanmasını istemiş olmamın kendi açımdan tam bir Aziz Nesin'lik durum olduğunu düşünüyorum. Çünkü Aziz Nesin'in anlattığına göre Türkiye ilginç bir memleket olup en cimrimiz Elibol soyadı taşır.
Bu nedenle mahkemenizin kanunun emrettiği sesli ve görüntülü kayıt sistemini bu davada uygulanması yönünde karar verip, bu kararın arkasında durmasını istiyorum. Çünkü üzerinde oynanmak istenen, üzerinde çiğnenmek istenen husus benim onurumdur ve onurumun kanuni kılıflarla çiğnenmesine izin vermek istemiyorum. Bu konuda öncelikle heyet halinde bir karar vermenizi ve zapta geçirmenizi istiyorum dedi.
G/D: Sanığın talebi konusunda daha önce karar verildiğinden ve aynı gerekçeler geçerli olmakla, tekrar yapılan talebin reddine oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.
Sanık söz alarak: G-D denildiği sırada ve henüz karar açıklanmadan iddia makamının görüşü alınmadığı yönünde usul itirazımı yapmış isem de, usul itirazım çözümlenmeden karar açıklanmıştır. Bunun usul hatası olduğunu düşünüyorum dedi.
Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli; Tanık beyanları konusunda daha sonra ayrıntılı açıklama yapacağız dedi.
Katılan vekilinden soruldu: Tanık beyanlarına bir diyeceğimiz yoktur dedi.
Sanık müdafi Av. Tarık Turan Haktan; Tanıkların her ikisinin sorgulanması sırasında bizce lüzumlu gördüğümüz, devam edecek sorularımız, bizim irademiz dışında mahkeme tarafından tanıklar yeterince sorguya çekilmiştir gerekçesiyle kabul edilmemiş, red edilmiş, engellenmiştir. Savunma hakkımızı kısıtlayan bir durum olarak bu konudaki usuli itirazlarımızı mahkemenize iletiyoruz. Bu nedenle adil yargılanma hakkımızın da zedelenmiş olduğunu düşünüyoruz. Maddi gerçeğe bu şekilde ulaşmak mümkün olamayacaktır dedi.
Sanık tekrar söz alarak; Huzurdaki tanıklar duruşma salonundaki olayla ilgili dinlenen sadece iki kişidir. Oysa o salonda hem duruşma savcılığı yapan kişi hem de duruşma yargıçlığı yapan kişi o salonda bulunmaktadır. Bu nedenlerle o iki kişinin mahkemenize celp edilerek dinlenmesini ve mevcut tanıkların ifadeleriyle çelişkili olan hususların açıklığa kavuşturulmasını ve bu güne kadar yapılan tebligat işlemlerinin sonucunun mahkemeniz tarafından neticelendirilmesini istiyoruz. Ayrıca, sözünü ettiğimiz iki kadın vardır. O iki kadının adreslerinin tespit edilerek tanık olarak dinlenmelerini istiyoruz. Duruşmada sanık müdafi olarak görev yapan avukatın dinlenmesini istiyoruz. Zaten diğer iki tanık hakkında davetiye vardır dedi.
İDDİA MAKAMINDAN SORULDU:
1- Takdir hakkı yetkili mahkemeye ait olmak üzere, daha önce bu konuda yargısal bir karar verilmiş olmakla ve gerekçelerinde herhangi bir değişimin yaşanmayışı karşısında, mağdurun kendisine duruşma gününün bildirilmesine yönelik yöntemsel işlemlerin yapılması ile birlikte mağdurun yöntem hukuku açısından ceza davasının duruşmalarına gelmek zorunluluğunun bulunmayışı karşısında, kendisini de benimsediği bir seçenek ile vekille temsil ettirmiş olması karşısında, mağdurun dinlenmesine gerek olmadığı düşüncesindeyiz.
2- Özetle bir önceki oturumda ara kararına bağlanan yargısal kararlar gereğince, bu kararlarda sözü edilen kişilerin dinlenmesine karar verilmesi gerektiği görüşündeyiz.
3- Takdir hakkı yetkili mahkemeye ait olmak üzere, bundan önceki oturumda ve bugünkü oturumda adı geçen ve özetle iki bayan şeklinde nitelendirilen kişilerin olayın yer ve zaman boyutu dikkate alınıp, yapılan değerlendirmede bu ortamda bulundukları konum gereğince, hukuksal fayda ve yarar kavramından hareketle dinlenmeleri halinde, fiil ve içerisinde iddia edilen suçla ilgili yapılacak olan değerlendirmeler bazında hukuksal durumda herhangi bir değişimin yaşanmayışı görüşü nedeniyle, bu iki kişinin dinlenmelerine gerek olmadığı düşüncesindeyiz dedi.
Verilecek karar yönünden değerlendirmek üzere tekrar ara verildi (bu sırada sanık mütalaaya karşı itirazımı bildirmek istiyorum dedi) Gerek görülmedi.
Sanık sesini yükselterek itirazlarına devam etti.
Sanığın aynı nitelikteki itirazlarına devam ettiği ve müvekkilleriyle birlikte yerlerinde durdukları, katılan vekilinin de yerinde bulunduğu görülmekle, duruşmanın düzenli olarak devam etmesi için karar gereğine uyulmaları istendi.
Taraflar ve Cumhuriyet Savcısı tekrar yerlerine geçti, açık duruşmaya devam olundu.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
1- Davetiye tebliğine rağmen gelmeyen tanıklar İ. A. Ö. ile Y. E. Ü.'in zorla getirilmelerine,
2- Tanıklar G. T. ile H. Ç. Y. ve katılan Ö. K. için çıkartılan tebligat parçalarının dönüşünün beklenmesine ve tekrar duruşma gününün bildirilmesi ile duruşmaya çağrılmalarına,
3- Sanığın ifadesinde geçen iki müdahil kadın tanığın araştırılması talebinin bu aşamada reddine,
4- Duruşmanın bu nedenlerle 16/02/2012 günü saat: 15.00'a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi. 01/11/2011

Başkan 34761 Üye 38715 Üye 42004 Katip 100842
Old 07-12-2011, 23:19   #153
hakay

 
Varsayılan

''hakkında duyduklarımıza ve okuduklarımıza göre avukatlık mesleğinin onurunu temsil etmektedir.''

bir internet sitesinden alıntı..yazan sade bir vatandaş
Old 15-12-2011, 09:46   #154
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hakay
''hakkında duyduklarımıza ve okuduklarımıza göre avukatlık mesleğinin onurunu temsil etmektedir.''

bir internet sitesinden alıntı..yazan sade bir vatandaş
Ayrıca Sayın Kavili'nin, "...Otoriteye biat etmemekte, bilhassa otoritenin de tıpkı kendisi gibi hukuk kurallarına uyması gereğinin mücadelesini vermektedir..." şeklinde kendisiyle ilgil yapılan yorumun hakkını, tutanakta görüldüğü üzre
Alıntı:
Yazan T.C. KARTAL 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ DURUŞMA TUTANAĞI DOSYA NO : 2010/425
...Sanık durumuna getirilmiş bir avukat olarak, bir hukukçu olarak tek tek yargıçların subjektif alışkanlıklarıyla mücadele etmek zorunda bırakıldığımı gördüğüm için, düzene muhalif bir gelenekten gelmeme rağmen, düzenin mevcut kurallarının uygulanmasını istemiş olmamın kendi açımdan tam bir Aziz Nesin'lik durum olduğunu düşünüyorum. Çünkü Aziz Nesin'in anlattığına göre Türkiye ilginç bir memleket olup en cimrimiz Elibol soyadı taşır...
sözleriyle vermiş olduğunu görmekteyiz.
Old 22-12-2011, 22:21   #155
Av.Muhammet Aydın

 
Varsayılan Orda olmak isterdim;

Kıskanmak değil duygunun adı...İmrenmek...en sade anlatımla takdir etmek...sahneyi, seyredenlerin yanında, yerinde olmak... cüppenin düştüğü yerdir duruşma salonu ve ayağa da orada kalkacaktır...
Old 26-12-2011, 14:58   #156
kapgan

 
Varsayılan

Bir sonraki duruşmaya İzmir'den katılmak adına gayret içinde olacağım.Saygılar ve Sevgiler Sayın Kavili ve Müdafiilerine...
Old 26-12-2011, 14:59   #157
kapgan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Muhammet Aydın
...cüppenin düştüğü yerdir duruşma salonu ve ayağa da orada kalkacaktır...

Old 31-12-2011, 11:05   #158
Av Mehmet

 
Varsayılan Çapraz sorgu

Alıntı:
Yazan Av.Ömer KAVİLİ
Değerli meslektaşlar ve arkadaşlarım ile okuyanlar,

Sanık durumuna getirildiğimiz Kartal 2. Ağ. C.M. 2010/425 E. dosyasının 01.11.2011 tarihli duruşma tutanağı aşağıdadır.

Duruşma Tutanağı eser nitelikte açıklamalarıyla avukatlarımın yoğun ve titiz emeğinin ürünü olup,ayrıca, tutanaktaki kısaltmalar ve diğer konularda Avukat Engin Ekici yeniden emek harcamıştır.

Aşağıdaki kalınlaştırma, altçizgileme ve anlam düşüklüklerini düzeltmeler "Tutanak aslına sadık kalınarak" tarafımdan yapılmıştır.

Emeği geçen herkese teşekkürler, EMEK EN YÜCE DEĞERDİR !

Ömer Kavili
Sanık durumuna getirilen avukat

" Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!! "

www.kavili.com/

İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsun

ÖZDEMİR ASAF

---------------- 0 0 0 ----------------


T.C.
KARTAL
2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ

DURUŞMA TUTANAĞI
DOSYA NO : 2010/425
DURUŞMA TARİHİ : 01/11/2011
CELSE NO : 4.
BAŞKAN: R. S. 34761
ÜYE : B. T. B. 38715
ÜYE : S. Ş. 42004

CUMHURİYET SAVCISI : M. A. 28211
KATİP : Ö. B. 100842

Belirli gün ve saatte 4. celse açıldı. Sanık ile sanık müdafileri Av. Müşir Deliduman, Av.Volkan Bahadır, Av. Mustafa Tuncer, Av. Mehmet Atıf Turak, Av. Emine Neval Özfırat, Av. Nezih Turgut, Av. Tarık Turan Haktan, Av. Boran Çiçekli, Av. Arzu Kır, Av. Yaşar Öztürk geldi. Katılan vekili Av. Erhan Karaçam geldi. Açık yargılamaya devam olundu.

Tanık İ. A. Ö. ile tanık Y. E. Ü.'ye tebligat yapıldığı anlaşıldı.
Önceki celse ara kararı gereği çıkartılan diğer tebligat parçalarının dönmediği ve zorla getirmelere cevap verilmediği anlaşıldı.
Tanık yoklaması yapıldı, Ö. Ç. ile V. A.'nın hazır oldukları, diğer tanıkların ve katılanın hazır olmadığı anlaşıldı.
TANIK Ö. Ç.; …. doğumlu, ….. adresinde oturur, engel hali yok.
CMK. 53 maddesi gereğince tanığın yükümlülükleri ve yapacağı işin önemi anlatıldı, huzurdaki sanık gösterildi, Tanığa gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı ve doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği anlatıldı. Tanık “bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim" dedi.
SANIK SÖZ ALDI: Yemin us131nın dönmediği ve zorla getirmelere cevap verilmediği anlaşıldı.
Tanık yoklaması yapıldı, Ö. Ç. ile V. A.'nın hazır oldukları, diğer tanıkların ve katılanın hazır olmadığı anlaşıldı.
TANIK Ö. Ç.; …. doğumlu, ….. adresinde oturur, engel hali yok.
CMK. 53 maddesi gereğince tanığın yükümlülükleri ve yapacağı işin önemi anlatıldı, huzurdaki sanık gösterildi, Tanığa gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı ve doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği anlatıldı. Tanık “bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim" dedi.
SANIK SÖZ ALDI: Yemin usulüne uygun olmamıştır. Çünkü, mahkeme başkanı uygun şekilde ifade vermenizi cümlesi kullanmış ise de, tanık uygun olmasa da duyduğunu ve gördüğünü, doğrusunu, dürüst şekilde hatırladıklarını, eksiksiz şekilde beyanda bulunmak üzere yemin etmeye davet edilmesi ve mahkeme başkanı izin vermedikçe duruşma salonunu terk edemeyeceği şeklindeki kanuni standardın yenilenmesini istiyorum dedi.
Tanığa kendisine izin verilmedikçe duruşma salonunu terk etmemesi gerektiği hatırlatıldı, yemininin önemi anlatılırken kendisine tarafımızdan söylenen kelimenin farklı anlaşılması ile ilgili yapılacak bir işleme gerek görülmedi.

TANIKTAN OLAY HAKKINDAKİ BİLGİ VE GÖRGÜSÜNÜN NELERDEN İBARET OLDUĞU HUSUSLARI SORULDU;
Daha önce mahkemede verdiğim ifade geçerlidir dedi.
Olayı hatırlıyorsa öncelikle bildiklerini anlatması gerektiği hatırlatıldı.
SORULDU: Ben mahkeme mübaşiri olarak görev yapıyordum. Son dosya alınırken tarafları içeri almıştım. Hakime hanım ifadeye geçti. İfade esnasında avukat beyin zaman zaman ifadelere müdahale etmesi ve o esnada hakime hanımın da avukat beye duruşma salonunun huzurunu bozmamasını ve duruşmada olduğunu, biraz daha yavaş ve sakin konuşmasını söylemişti. Ondan sonra avukat bey de, şu anda tam hatırlayamamakla birlikte "siz beni yargılayamazsınız" gibi sözler söyledi. Ancak, ne söylediğini tam olarak hatırlamıyorum. Hakime hanım da "mübaşir bey salonu boşaltır mısın" dedi. O esnada ben avukat beye bir şey söylemeden " ben kendim çıkarım" dedi ve çıktı dedi.
Dizi 46'daki hazırlık ifadesi okundu, soruldu: (Tanığın ifadesi okunduğu sırada sanık söze girerek; usul itirazımız vardır, öncelikle tanığın mahkemece sorgulanması gerekir. Mubayenet olduğu takdirde hazırlık ifadesinin okunması gerekir, bu hususta heyet kararı verilmesini istiyoruz dedi)
G/D: Yapılan işlemde usule aykırılık görülmediğinden, tanığın ifadesinin okunmasına devam olunmasına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.
Tanığın ifadesinin okunmasına devam olundu, soruldu: Doğrudur, tekrar ederim. İfadem doğru ve sağlıklıdır dedi.
Katılan vekilinin talebiyle tanıktan soruldu: Av. Y. E. Ü. bu olaylar sırasında duruşma salonunda yoktu. Bu kişiyi koridorda da görmedim dedi.
SANIK SÖZ ALARAK: Öncelikle mahkeme heyetinin tanığın sorgusunu yapmak gerekir. Sorumuz varsa biz daha sonra soracağız dedi.
Mahkeme heyetince tanığın ifadesi alındığı hatırlatılarak, tekrar soruldu:
Sanık; Tanık ifadesine başlarken mahkemede verdiğim ifadem doğrudur demiştir. Hangi mahkemede ifade vermişti, sorulsun dedi.
TANIK; Savcılık aşamasında ifade vermiştim. Bunu kastetmiştim. Herhangi bir mahkemede ifade vermedim dedi.
Sanık :Kaç yıllık memursunuz dedi.
Bu sorunun yöneltilmesi gerekli görülmedi.
Sanık; Mahkeme ile savcılık ayırımını bilir misiniz dedi.
TANIK; Bilirim dedi.
SANIK; O gün duruşmada müdahil vekili olarak ne getirilmesini istemiştim de tartışma çıktı dedi.
Sanığa doğrudan soru yöneltmemesi gerektiği hatırlatıldı ve bu kapsamda tanıktan soruldu.
TANIK: Bu hususta bir şey hatırlayamıyorum. Aradan zaman geçti dedi.
SANIK; Mahkeme hakimi ile duruşma savcısı aralarında, hakim, savcıya eğilerek fısıltı şeklinde konuşma yaptığını görmüş müdür dedi.
TANIK; Görmedim dedi.
SANIK; Kendisinin bulunduğu duruşmalarda aynı hakimin savcı ile gizli görüşme yapmasına tanık olmuş mudur dedi.
TANIK; Gizli görüşme yaptıklarını duymadım. Ancak, karar verileceği aşamada, tarafları dışarı çıkardıktan sonra hakime hanımın savcı hanımla dosya ile ilgili konuştuğu olmuştu dedi.
Sanık müdafi Av. Volkan Bahadır söz alarak; Tanık ifadesinde ceza verileceği esnada konuştular demişti. Yanlış mı duydum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Tarafları dışarı çıkartıktan sonra, karar vermeden önce savcı ile görüştükleri oluyordu dedi.
Sanık müdafi Av. Tarık Turan Haktan söz alarak; Savcı hanımla hakim, tarafları dışarı çıkartıp kendi aralarında görüştükten sonra tarafları salona alıp ondan sonra mı verilen ceza kararını açıklıyorlardı dedi.
Tanığa bu sorunun yöneltilmesine gerek görülmedi.
Sanık söz alarak; Önceki duruşmada olduğu gibi, tanığın sözlerini zabıt katibi duyduğu şekliyle aynen yazsın. Düzelterek yazılmasın dedi.
Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Söylediklerimi zapta geçemezsiniz şeklinde devam eden sözleri, sanık niçin söyledi. Neyin zapta geçirilmesini istiyordu da hakim geçmediği için zapta geçirilmesini istiyordu? Yani hakim, sanığın sözlerini zapta geçmiyor muydu? diye sordu.
TANIKTAN SORULDU: Savcılıkta ifade vermiştim, geçerlidir. Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Zaptın nasıl yazıldığını açıklamasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Zabıt nasıl yazılıyorsa öyle yazılıyordu. Zabıt katibi normal şekilde yazıyordu. Soruyu tam olarak anlayamadım dedi.
Sanık söz alarak; Zabıt katibi kendi duyduğunu mu yazıyordu yoksa, mahkeme hakiminin söylediklerini mi yazıyordu diye sorulmasını istedi.
TANIKTAN SORULDU: O anda hatırlamıyorum ama, herhalde mahkeme hakiminin söylediğini zapta geçiyordu dedi.
Sanık söz alarak; Bizim itirazımız neydi ve ne oldu diye sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Bizim hakime hitaben sözlerimizi tutanağa değiştirerek yazdıramazsınız itirazımıza duruşma hakimi ne söylemişti ve ne olmuştu sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; O gün tek duruşma mı vardı, başka duruşma var mıydı sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Tahminime göre 30-35 duruşma vardı dedi.
Sanık söz alarak; Bizim duruşmamızın son duruşma olup olmadığının sorulmasını istiyorum dedi .
TANIKTAN SORULDU: Tam hatırlamıyorum ama saat 14.00 dosyasıydı dedi.
Sanık devamla; Bir önceki soruya cevap verirken son dosyaydı demişti, bu husus zapta geçirilsin dedi.
Sanık söz alarak; Tanık ifadesinin başlangıcında son dosyayı aldığını söylediği gibi, az önce de tekrarladığı halde tekrar sorunca değiştirip ısrarlı sorumuzdan şüphelenerek cevabını değiştirmeye kalkmıştır. Doğru söyleyeceğine yemin etmiştir. Yeminli tanıklık yapmaktadır. Suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum dedi.
Ayrıca, aynı mahkemenin aynı günkü duruşma listesinde bizden daha sonraki sırada ve koridorda beklemekte iken sohbet ettiğimiz 2 kadın vardı ve onların taraf olduğu dosya bizden sonraydı. Orada beklemekteydiler. Bu çerçevede tanığın mahkemede doğru söylemediği ortaya çıkmıştır. Mahkemenin yasal gereğini yapmasını istiyoruz dedi.
Sanık devamla; O duruşmada konuşuyorken oturuyor muydum, ayakta mıydım sorulsun dedi.
Bu sorunun sorulmasına gerek görülmedi.

Sanık söz alarak; Aynı dosyanın bir önceki duruşmasında oturmak yerine ayakta konuşma konusundaki aynı mahkeme hakimi ile tartışmamızı ve uzun hukuki açıklamalarımızın ne kadarını hatırladığının sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bir önceki duruşmada ayakta ya da oturarak konuşma konusunda tartışma olduğunu hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Hakim bizim dışarıya çıkarılmamızla ilgili tanığa doğrudan ne demiş sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Avukat bey duruşmanın huzurunu bozduğunu söyleyerek dışarı alır mısın avukat beyi şeklinde söylemişti. Ben söylemeye gerek kalmadan kendisi "ben çıkarım" diyerek çıkmıştı dedi.
Sanık söz alarak; Dışarı çıkmadan önce duruşma hakiminin avukatın dışarı çıkarılması için kendisine verdiği talimat üzerine "kanunda avukatların dışarı çıkarılması uygulanamaz" şeklindeki itirazımızla ilgili hatırladıkları nelerdir, tartışma yaşanmış mıdır sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamadım dedi.
Sanık söz alarak; Tanık dışarı çıkıp polis çağırmış mıdır ve polis gelmiş midir sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Gelen ikinci kır saçlı polisi hatırlıyor musunuz sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Biz dışarı çıktığımızda aşağıya inip zabıt katibine ekranda eliyle tarif edip, ya da neler tarif etmiştir onlar sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Görmedim ve öyle bir şey hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma tutanağını istemek için içeri kimler girmiştir sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Benim girdiğimi hatırlıyor musunuz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; İçerideki avukat meslektaşlarım dışarı çıkıp bana haber vermeleri üzerine duruşma salonuna girip, "katıldığımız duruşma tutanaklarını bize vermeyecek misiniz" diye sormamız üzerine o anda bize bilgisayardan zabıt verilmiş mi, verilmemiş midir sorulmasını istiyorum dedi.
TANIK; Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Kendisi bizimle fotokopiciye gelip duruşma tutanağını fotokopi çektirip bize vermiş midir dedi.
TANIK; Vermiş de olabilirim, hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Mahkeme hakiminin yaptıklarında yanlış görseniz söyler misiniz dedi.
Tanığa bu sorunun yöneltilmesine gerek görülmedi.
Sanık devamla; Çapraz sorgu tekniğinde tanığın samimiyetini test edici sorular sorulabilmesi Prof. Dr. Feridun Yenisey'in çapraz sorgu eğitiminde anlatılmıştır. Amerika'dan gelen Prof. Tom Read kendisi çapraz sorgu tekniğini dünyada ilk başlatanıdır. Her iki Prof. hoca tarafından meslek içi eğitimde özellikle anlatılmıştır. Bu çerçevede mahkemenizin bu sorunun yöneltilmesine engel olan ara karardan vazgeçilmesini ve bu konudaki başkanın şahsi fikrine itiraz ettiğimiz için yasa gereği heyet halinde karar verilip zapta geçirilmesini istiyoruz dedi.
G/D:
Yapılan işlemde usule aykırılık görülmediğinden, bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.

Sanık devamla; Aynı Profesörlerin meslek içi eğitiminde "çapraz sorgu eğiticiler eğiticisi" sertifikası tarafıma verildiğini mahkemenizin bilgisine sunuyorum dedi.

Sanık müdafi Av. Tarık Turan Haktan söz alarak; Sanık tarafından sorulan, hakimin kürsüden inip biz çıkarıldığımız zaman hakim kürsüden inip, zabıt katibine bilgisayar ekranını gösterip bu ekran üzerinde bazı değişiklikleri işaret etti mi, ne gibi değişiklikler işaret etti sorusuna verdiği cevapta gördüm ama hatırlayamıyorum şeklinde cevapta bulunmuştu. Hakimin aşağıya, zabıt katibinin yanına indiğini mi görmüştür, bu hususu cevaplasın. Ayrıca, hakimin zabıt katibine neyi gösterdiğini görmemiş midir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hakime hanımın aşağıya indiğini görmedim. Herhangi bir işaretle şurayı değiştir dediğini görmedim dedi.
Sanık müdafi devamla; Az önce indiğini gördüm, ama ne söylediğini bilmiyorum, hatırlamıyorum diye beyanınız olmuştu. Bu beyanı niye değiştirdiniz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Öyle birşey demedim dedi.
Sanık müdafi Av. Emine Neval Özfırat söz alarak; Karar alınırken mahkeme salonu boşaltılırken hakim, mübaşire de " sen de çık" dedi mi, sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hayır efendim dedi.
Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Duruşmalar arasında dışarı çıkıp girdiğinizi söylüyorsunuz. Bu aşamada konuşulan her şeyi duyabiliyor musunuz, hatırlayabiliyor musunuz dedi.
TANIK CEVAP VEREREK; Hatırlayamıyorum dedi.
Sanık müdafi aynı mahiyetteki sorularını peş peşe sorup yeterince anlaşılamadığı gibi, zapta da geçilemediği hatırlatıldığı sırada sanığın söze girerek; sorular çapraz sorguda arka arkaya sorulur. Çünkü tanık dinleyerek tehlikeyi hissederek yönlendirildiğini düşünerek açık ve net cevap vermeyip yuvarlak cevaplar verdiğini gördüğümüzden bu şekilde yapılması gerekir. Bu konuda bir ara karar vermenizi istiyoruz dedi.
G/D:
1- Tanığın çapraz sorgusu ile ilgili talep usule uygun görülmemekle reddine,
2- Tanık Ö. Ç'nin yeterince sorgulandığı sorular sorulduğu görülmekle huzurdan çıkarılmasına ve dinleyiciler arasına alınmasına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.

Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli devamla; Sorumuz yarıda kesildi, ara karardan vazgeçilmesini ve devamını istiyoruz. Tanık, müvekkilin lehine olabilecek hususları hatırlamaya başladığı sırada sorgulamasına ara verilmiştir. Halbuki çapraz sorgudan beklenen yarar tanığın samimiyetinin ve beyanlarının doğruluğunu ve içtenliğinin teyit edilmesidir. Gerçeğin ortaya çıkartılmasıdır. Bu yarar bu şekilde ortadan kalkmıştır. Bu nedenle müvekkilimiz sanık o sırada dışarıya çıkartılınca içeride ne olduğunu ve neler yaşandığını soracaktık. Başka sorularımız da vardı dedi.

Tanık V. A. huzura alındı, kimlik testipine geçildi.
TANIK V. A.; ………kızı, …… doğumlu, ………..adresinde oturur, engel hali yok.
CMK. 53 maddesi gereğince tanığın yükümlülükleri ve yapacağı işin önemi anlatıldı, huzurdaki sanık gösterildi, Tanığa gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı ve doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği anlatıldı. Tanık “bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim" dedi.
TANIKTAN OLAY HAKKINDAKİ BİLGİ VE GÖRGÜSÜNÜN NELERDEN İBARET OLDUĞU HUSUSLARI SORULDU;
Gördüğünüz gibi, deyip karın bölgesini işaret ederek hamileyim. Rahatsızlığım nedeniyle ayakta durmakta zorlanıyorum. Uzun süre ayakta kalamıyorum. Oturarak ifade vermek istiyorum dedi.
Talebi yerinde görülmekle sandalye temin edildi.
TANIK BEYANINDA; Olay üzerinden baya zaman geçti. Savcılıkta ifade vermiştim dedi.
Soruldu: Kısmen hatırlıyorum dedi.
Hatırladığı kısmı söylemesi istendi; Ben duruşmada zabıt katibi idim. Mahkeme hakimi ve duruşma savcısı vardı. Taraflar, müşteki, sanık, sanık vekili, katılan vekili gelmişti. Duruşma sırasında sanık vekili ve katılan vekili söz alarak konuşmalarını yaptılar. Biz duruşmaya devam ettiğimiz sırada, dosyamızda katılan vekili olarak bulunan avukat bey duruşmada söz almak istedi. Biz duruşmaya devam ediyorduk o sırada. Duruşmaya devam ettiğimiz sırada ve bir takım söz almak talebinde bulundu. Ondan sonra duruşmaya devam ettiğimiz kendisine o aşamada söz verilmedi. Daha önce söz verilmişti. Söylediklerimi, istediklerimi zapta geçirmek zorundasınız şeklinde sözler söylemişti. Onları hatırlıyorum. Hakime hanım kendisini uyardı. Duruşma inzibatının bozulmaması açısından uyardı. Biz devam ettiğimiz sırada ısrarla söz almak istediğini, kendisinin söylediklerinin duruşma zaptına geçirilmesini istediği gibi şeklinde sözler söyledi. Hakime hanımın zaptına sürekli müdahale ediyordu. Ben bunu iyi hatırlıyorum. Duruşma açısından, duruşma inzibatının hakim tarafından yönlendirileceği şeklinde hakime hanım kendisini tekrar uyardı. Bu sefer benim sözlerimi zapta geçirmek zorundasınız. Geçirmezseniz, zapta geçmezse bunun hesabını sorarım. Bunu zapta geçirirseniz, bu sözlerimi zapta geçirirseniz bunların hesabını da sizden soracağım demişti. O sırada bir gerginlik oluştu. Avukat bey gerginleşmişti. Siz yargıçlık yapamazsınız sizi reddediyorum şeklinde sözler söyledi. Bu şekilde kendisi tekrar uyarıldı. Ama birtakım hakaret edici sözler söylemesi üzerine mahkeme salonunu terk etmesi istendi. Duruşma zaptına hakaret edici sözleri geçmedik. Biz orada Hakaret diye geçtik. Bunun üzerine mahkeme hakimi tarafından duruşmadan çıkması istendi. Duruşma salonunu terk etmesi istendi. Bunun üzerine avukat bey duruşmadan tekrar söylene söylene çıktığını hatırlıyorum dedi.

Dizi 44'deki ve 110'daki hazırlık ifadeleri okunurken, ifadenin okunmasına başlanırken sanık söz aldı: Usul itirazımız vardır. Tanığın öncelikle vermiş olduğu huzurdaki ifadesi çerçevesinde mahkemece sorgusunun yapılması, daha önceki verdiği ifade beyanı ile eğer çelişki var ise o çelişkinin giderilmesi için önceki ifadesinin okunabileceği görüşündeyiz. Bu konuda heyetçe karar verilmesini istiyoruz. Başkanın şahsi fikrine itiraz ediyoruz dedi.
G/D: Yapılan işlemde usule aykırılık görülmemekle tanığın ifadesinin okunmasına devam olunmasına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.
Tanığın hazırlık ifadeleri okundu, benzer olduğu görüldü, soruldu: Aynen geçerlidir, doğrudur dedi.
Katılan vekili söz alarak; Duruşma salonunda katılan vekili yani sanık, katılan ve sanık vekili dışında başka kimse var mıydı? Av. Y. E. Ü. duruşma salonunda mıydı sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: Mahkeme heyeti dışında ben hariç, sanık vekili, katılan vekili, katılan vardı. Bunun dışında son duruşma olduğu için duruşma salonunda kimse yoktu. Mübaşirimiz de vardı. Ancak, o sırada salon içerisinde mi, dışında mı olduğunu hatırlamıyorum dedi.
Katılan vekili tekrar söz alarak; Biraz önce sanık tarafından duruşma salonu dışında 2 kişinin daha duruşma beklediği söylenmişti. Bu duruşmadan sonra başka bir dosyanın duruşması yapılmış mıdır, bu sorulsun dedi.
Sanık söz alarak: Bu bilginin tanığa aktarılmadan sorulması gerekirdi. Katılan vekilinin sözünün yarısında bu yöndeki usul itirazımız üzerine sorgulama durdurulmamıştır. Oysa usul itirazında sorgulama derhal kesilmesi gerekir. Usul itirazının ne olduğu açıklattırıldıktan sonra sorguya devam edilebilir idi. Şu anda tanık yönlendirici bilgi ile kirletilmiştir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Başka duruşma yapılmadığını şu an hatırlıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Öncelikle sorgu açısından tanığın beyanlarının aynen geçmesi gerekir. Çapraz sorgu tekniğinde soruların peş peşe sorulması gerekir. Ayrıca, savunma makamı olarak eğer sanığın masumiyeti ilkesi bu mahkemede geçerli olacak ise, mahkeme yargıçları tarafsızlık görüntüsünü korumalıdır. Savunma stratejisi açısından sorulması gereken soruların neler olduğuna sadece ve sadece savunma makamındaki sanık ve müdafileri bağımsızca karar verirler. Bu nedenle. huzurdaki tanığa tam ayrıntılara indiğimiz sorular sorduğumuz sırada eğer sorgulama kesilecek ise kanuna aykırı işlem yapılmış olacağını ve mahkeme yargıçlarının tarafsızlık görüntüsünün bozulacağı tehlikesinin doğabileceğini, bu nedenle sorgu bütünlüğü soru usulüne küfür ve hakaret olmadıkça mahkeme başkanı tarafından karışılmamasını istiyoruz dedi.
Sanığın doğrudan soru yöneltmemesi gerektiği, sanık müdafilerinin de doğrudan soru yöneltebilecekleri ancak, soruların ve cevapların anlaşılıp zapta geçilmesi için ve yöneltilmemesi gereken sorular varsa bunların değerlendirilmesi için gerekecek süre ve usule uyulması gerektiği hatırlatılarak devam olundu.

Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Çapraz sorgu bu şekilde yapılmaz. Hangi soruların sorulup sorulmayacağını bizzat sanık ve müdafileri belirler. Bu nedenle ilk başta konuyla çok ilgili görünmese bile belli bir sonuca ulaşmak amacıyla bazı sorular sorulabilir. Bu sorulara mahkemenin kendiliğinden izin vermemesi söz konusu olamaz. Ancak, iddia makamı veya katılan veya vekili tarafından bir itiraz söz konusu olursa, sorunun içeriği ne olduğu açıklattırılır ve itiraz mahkemece karar bağlanır.
Öte yandan çapraz sorgudan beklenen fayda belli bir mantık silsilesi içinde sorulmasıdır. Ve soruların arka arkaya gelmesi bu nedenle önemlidir. Zaten tam da bu nedenle özellikle ceza yargılamasında duruşmaların görüntülü ve sesli teknik araçlarla kayda alınması elzem ve zorunludur. Biz bu nedenle bu talebimizi de tekrarlıyoruz. Bu nedenle bu konuda önce soru sorulup arkasından bunu zapta geçip, arkasından da tanığın beyanlarının zapta geçirilmesini usule aykırı buluyoruz dedi.
Sanık söz alarak; Tanığın kaç yıllık memuriyet hayatı ve kaç yıllık zabıt katipliği yaptığını açıklamasını istiyoruz dedi.
Bu sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.
Sanık devamla; Sayın başkanın şahsi fikrine itiraz ettiğimden heyetçe karar verilmesini istiyorum dedi.
G/D: Belirtilen hususta heyetçe bir karar alınmasına gerek olmadığına oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.
Sanık devamla; Mahkeme heyetinin karşı taraftan ya da Cumhuriyet Savcısı tarafından usul itirazı olmadıkça mahkeme yargıçlarının soruya engel olmaması gerekir dedi.
Sanık devamla; Tanık zabıt katibi olduğunu söylemiştir. Zabıt katibinin görevini tarif etmesini istiyoruz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Cevap vermek istemiyorum. Katibin görevi bellidir dedi.
Sanık söz alarak; Bellidir dediği görevin sınırları nelerdir, açıklamasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Ben tanık olarak ifade vermek için geldim. Rahatsızım. Eşim de beni almak için gelmiştir. Dışarıda beklemektedir. Rahatsızım. Diyet saatim de geldi. Maksat değişiyor gibi geliyor bana. İfademin dışına çıkılıyor dedi.
Sanık müdafi Av. Arzu Kır söz alarak; Hamilelik rahatsızlık, hastalık değildir. Doğal bir süreçtir. Tanıklıktan çekilme sebebi de değildir dedi.
Sanık söz alarak; Tanık bellidir dediği görevinin nerede belli olduğunu ve ayrıca sınırlarının neler olduğunu yani, neleri yapabilip neleri yapamayacağını açıklattırmanızı istiyorum dedi.
Katılan vekili söz alarak; CMK.nun 59. maddesine göre tanıktan tanıklık edeceği konuya ilişkin bilgileri sorulur. Bunun dışındaki sorular, özellikle kaç senedir zabıt katibi olarak çalışıyorsun şeklindeki sorular konuyu saptırmaya yöneliktir.
Ayrıca, sayın meslektaşım Arzu Kır'ın hamileliğin rahatsızlık olmadığı yönündeki beyanına katılmıyoruz. Herkesin durumu aynı değildir. Bu sebeple usul açısından öncelikle konuya ilişkin bildiklerinin sorulmasını istiyoruz dedi.
Sanığın aynı soruyu tekrar sorulmasını istemesi talebi yerinde görülmeyerek devam olundu.

Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Tanığın soru seçme hakkı yoktur. Sorulan soruyu bildiğini ya da bilmediğini söylemek zorundadır. İkincisi sorduğumuz sorulara gerek sanık müdafinin, gerekse sanığın sorduğu sorulara mahkemenin müdahale etmemesini istiyoruz dedi.

Sanık söz alarak; Zabıt katibi olarak aynı mahkeme hakimi ile ne kadar süre çalışmış olduğunun açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Olay tarihinde 1 yıl gibi hatırlıyorum. Tam net hesaplamadım dedi.
Sanık söz olarak; Olay günü tartışma nelerden çıkmıştır, bu husus sorulsun dedi.
TANIKTAN SORULDU: İfademde belirttiğim gibi, sürekli zapta müdahale ettiği için, duruşma inzibatını bozduğu için o nedenlerle bu şekilde olay gelişti dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma inzibatının bozulmasını tarif etmesini istiyoruz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma sırasında hakime hanımın sözünü keserek, duruşmayı bölerek, sürekli söz isteyerek duruşma akışını bozması şeklinde ve bir ara bana dönerek normalde benimle hakim muhatap olması gerekirken zapta müdahale etti. Şurayı şurayı yaz dedi. Ben kala kaldım. İlk defa böyle bir şey ile karşılaştım. Şok oldum. Sonra hakime hanım uyardı. Zapta devam ettik. Tekrar tekrar bu şekilde müdahale etti dedi.
Sanık söz alarak; Kendisine "sayın zabıt katibi benim söylediğim sözleri ağzımdan çıktığı haliyle zapta geçmenizi rica ediyorum" şeklindeki sözümü veya bu itirazıma konu olan sözlerimi zapta geçmiş midir, sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bana kesinlikle sayın zabıt katibi şeklinde bir ithamda bulunmadı. Bu şekilde bir şey söylemedi. Kesinlikle hatırlıyorum dedi.
İtham kelimesiyle ne kast ettiği soruldu: Bana sayın diye birşey söylenmedi demek istemiştim dedi.
Sanık söz alarak; Bu kelimenin anlamının ne olduğu mahkeme başkanı tarafından tanığa sorulmaya çalışıldığı sırada sorgunun bir bütün olduğu ve sanığın sorularının devam ettiği sırada sorgunun kesilemeyeceği gerekçesiyle sorunun sorulmaması, bu konuda usul itirazımız olduğu belirtilmiş ise de, mahkeme başkanı tarafından soru sorulmaya devam edilmiş ve cevabı alınmış olup, usul itirazı yapıldığı açıkça ortada iken heyet kararı alınmaksızın, mahkeme başkanı tarafından bu şekilde devam edilmesi usule aykırı olduğu görüşündeyiz dedi.

Sanık söz alarak; Tanığın, kendisine hitaben ne diye hitap ettiğimin sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bana dönerek zabıt katibi, şuraya şunları da yaz diye yüksek sesle söyledi dedi.
Sanık devamla; Nelere yaz demişim dedi.
TANIKTAN SORULDU: O sırada o sözleri hatırlamıyorum dedi.
Sanık devamla: O sözleri tutanağa yazmış mı dedi.
TANIKTAN SORULDU: Şu an hatırlamıyorum. Ben hakim tarafından yönlendiriliyorum. Duruşma zaptı hakim tarafından yazdırıldığı için kulağım sürekli hakimde olur dedi.
Sanık söz alarak; Mahkeme hakimi eğer avukata küfür etse ve küfür olan kelimeyi duysa tutanağa yazar mıydı, yoksa hakimin yaz diye talimatını mı beklerdi dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma zaptı hakim tarafından idare edildiği için, duruşmada ne geçiyorsa hakime hanım zaten bize yazdırıyor dedi.
Sanık devamla; Sorumuz Türkçe, düz cümle, devrik olmayan yüklemi sonunda basit cümledir. Yargıç küfür sözü söylese, bu sözü duyduğunda yazmak için yargıcın talimatını mı bekler dedi.
TANIKTAN SORULDU: Ben bir küfüre rastlamadım. Olmadı, olacağına da inanmıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Balıkesir'de hukuk hakimi duruşma salonunda görevi avukatı yumrukla yaralamıştır. Bu iddia basına yansımıştır. Böyle bir duruma kendisi tanık olsa idi kimin kime yumruk attığını zapta geçer miydi ya da yargıcın talimatını mı bekler idi sorulmasını istiyorum dedi.
Katılan vekili söz alarak; Tanığın faraziyeler üzerine ifade vermesi ya da bu yöndeki sorular mevcut olayla ilgili değildir. İleride doğması müphem olan olaylar için ve doğmaması söz konusu da olan olaylar için tanıklığına başvurulmaya çalışılıyor. Konuyla alakalı bir soru değildir dedi.
Bu sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Bu arada saatin 18.00'i geçmesi ve devam eden sorularla duruşmanın uzaması ile birlikte gerçekleşen ihtiyaç molası ve tanığın da az önce rahatsızlığını beyan etmesi üzerine duruşmaya ara verildi.

Verilen aradan sonra açık yargılamaya devam olundu. Yapılan yoklamada sanık müdafilerinden Av. Müşir Deliduman ve Av. Arzu Kır'ın ayrıldıkları anlaşıldı.

Sanık söz alarak; Av. Müşir bey 48 saattir kesintisiz uykusuz şekilde görev yaptığından kan şekeri düşmüş ve ayrılmıştır dedi.

Tanık V. D. A. Yukarıdaki kimlik ve yemini hatırlatılarak huzura alındı.
Beyanında; Soyadım yukarıda A. olarak yazılmışsa da evlenmem nedeniyle D. olmuştur dedi.
Tanığa yönelik başka soru olup olmadığı soruldu.
Sanık söz alarak; Tanık öncelikle sorduğumuz soruyu cevaplamasını istiyoruz. Duruşma salonunda olan biten bir olayı yazıp yazmayacağı hususundaki sorumuzu cevaplamasını istiyoruz dedi.
Bu sorunun tanığa yöneltilmesine gerek olmadığı yönündeki yukarıdaki hatırlatma tekrarlandı.

Sanık söz alarak: Duruşma tutanağı yazılırken hakimin yazması için kendisine talimat vermediği ve fakat kendisinin 5 duyusu ile tanık olduğu bir olay olsa bunu yazmak için hakimin talimatını bekler mi dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşmada olan olaylar zaten zapta geçer. Bunun dışında söyleyeceğim bir şey şu anda yoktur dedi.
Sanık söz alarak; Olay günü hakim ile müdahil avukatı olarak aramızda tartışmaya sebep olan husus nedir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bu soruya daha önce cevap vermiştim dedi.
Sanık söz alarak; O davada sahte olduğu iddia edilen evrak aslının getirtilmesi bakımından kaç kere talepte bulunduğumun sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hangi belgenin sahte olduğunu anlamadım dedi.
Sanık devamla; O davadaki okul müdürünün sanık olarak yargılandığı ve okulda öğrenci olmayanların öğrenciymiş gibi bakanlığa mühürlü olarak bildirildiği bu nedenle müfettişlerin idari ceza verip suç duyurusunda bulundukları o davanın açılmasına sebep olan evrak aslı mahkeme dosyasında olmadığı için kaç kere talepte bulunduğumun sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma ara kararları ve duruşmalara çıkan katipler değiştiği için şuan bahsedilen hususu hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; O gün, o duruşmada kaç kere talepte bulunduğumuzun sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Böyle bir belge isteyip istemediğini şu an hatırlamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Eğer bu belge değil ise hakimden ne talep ettiğimizden dolayı bu tartışma olmuştur dedi.
TANIK; Duruşmalara katılan vekili olarak katılan kişinin sürekli olarak zapta müdahale ederek söz istediği ve kendi istediğini yazdırmaya çalıştığını hatırlıyorum. Ama içeriğini şu an tam olarak hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Benim yazdırmak istediğimi, yani şunu da yazın dediğimi yazmış mıdır dedi.
TANIK; Söylediği şeyleri hatırlayamadığım gibi, yazılıp yazılmadığını da hatırlayamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma salonundan çıkmak bakımından karar verildiğinde, avukatların dışarı çıkarılamayacağına, kanunen yetkiniz yoktur diye itiraz etmem üzerine hakim neler söylemiştir, bunun açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIK; Duruşma süreci aksamaya uğradığı için kendisinin dışarıya çıkması istendi. Avukat bey de "ben kendim çıkarım" dedi ve gitti. Avukatlık sözlerini söylemedi. Yani avukatı dışarı çıkartamazsınız gibi bir şey söylenip söylenmediğini hatırlamıyorum dedi.
Sanık devamla; İki cümle sonu çelişkili olduğundan tekrar sorulsun dedi.
TANIK; Ben böyle bir söz söylendiğini hatırlamıyorum demek istemiştim dedi.
Sanık söz alarak; Ne oldu da "ben kendim çıkarım" demişim, bu hususun açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIK; Hatırlamaya çalışıyorum. Devamlı sözlerine devam etti. Siz yargıçlık yapamazsınız. Benim söylediklerimi zapta yazmadınız dediğini hatırlıyorum. Bir şey daha söylemişti. Sizi reddediyorum şeklinde sözler söylenmişti. Benim söylediğimi zapta yazmadınız. Söylediklerimi zapta yazmadığınız için size göstereceğim gibi sözler söylediğini hatırlıyorum. Bunun üzerine dışarı çıkması istenmişti dedi ( bu sırada sanığın sesini yükselterek, tanığa görevi hatırlatılsın, uyarılsın, yuvarlak cümleler kullanmaktadır, eğer emin değilse beyanda bulunamaz çünkü yalan beyanda bulunmanın cezası, yasal sorumluluğu vardır, bu yemini tekrar hatırlatılsın dedi).
Sanık söz alarak; Bir az önce tanığın beyanında geçen "gibi sözler" demekle ne demek istediğini açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIK; Benim söylediklerimi zapta yazmadığınız için bunun hesabını soracağım şeklinde sözlerdi bunlar. Yani hakaret, tehdit içerikli sözlerdi. Duruşma salonunu terk etmesi söylendi. Kendisi de siz beni dışarı çıkaramazsınız, ben kendim çıkarım diye söylenerek dışarı çıkmıştı dedi.
Sanık söz alarak: O sırada mübaşir ne yapıyordu dedi.
TANIK; Şu anda hatırlamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma salonuna gelen ikinci polisi tarif eder misiniz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma salonuna birinci polis girmedi ki dedi.
Sanık; Yemini tahtında bu sorunun tekrar sorulmasını yani, duruşma salonuna polisin hiç mi gelmediğini yoksa kendisinin mi hatırlamadığının sorulmasını istiyoruz dedi.
TANIK; Duruşma sırasında duruşmanın başında ifademde belirttiğim kişiler vardı.(Sanığın usul itirazımız var diyerek tanığa sorduğumuz soru bu değildir. Biz salondan çıktıktan sonra salona giren polis memuru ile ilgili soruyoruz dedi).
TANIK DEVAMLA; Sözümü bitirecektim. Duruşma başlangıcında ve devam ederken içeri hiç kimse gelmedi. Mübaşir girip çıkıyorsa bunu bilemem dedi.
Sanık söz alarak; Tanık ifadesinde duruşma bittikten sonra bile salona hiç kimse gelmedi demişti. Bu husus eksik yazıldı dedi.
TANIK SÖZ ALARAK; Duruşmadan sonra ben kaleme geçerim. Başka kimse gelip gelmediğini bilemem. Ben polis memuru geldiğini görmedim dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma salonunda müvekkilim ile ben çıktıktan sonra neler olmuştur, açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşmadan katılan kendisi çıkmadı. Vekili çıktı. Duruşmaya devam edildi. Zaten gereği düşünüldü kısmına gelmiştik. Ara karara bağlandı dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma salonunda müdahil asılın kaldığını söylemiştir. Asilin içeride kaldığını nereden hatırlamaktadır dedi.
TANIKTAN SORULDU: Katılan vekili çıktıktan sonra müşteki içerideydi oturuyordu. Vekili çıkarken ona yol vermişti. Oturuyordu, kalkıp yol verdikten sonra tekrar oturmuştu. Müştekiyi hakim dışarı çıkarmadı. Zaten sadece vekilin çıkmasını istedik. (Bu sırada sanık ve bazı müdafilerinin tanık sözüne ve zapta geçirilmesine sürekli müdahale ettikleri görüldü. Duruşma düzeni açısından müdahale etmemeleri gerektiği hatırlatıldı)
Sanık devamla;
Tanık ilk lafıyla sonrakini sürekli değiştirmektedir. Çünkü ilk söylediği kelimenin yazılmadığını görüp vurguladığımız anda, bunu duyunca, bu kez lafını değiştirmeye kalkışmaktadır. Bu nedenle tanığın ağzından çıkan kelimelerin zapta aynen geçmesini istiyoruz dedi.

Sanık söz alarak; Duruşma salonundan ben çıktıktan sonra, mahkeme hakimi nerelere itiraz etti dedi.
TANIKTAN SORULDU: Nereye itiraz dedi.
Sanık devamla; Ekrandaki zabıtla ilgili olarak nereye itiraz etti, kendisine nereleri işaret ettiğini açıklamasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hakime hanım öyle bir zabıtta itiraz etmedi. Sanık bu itiraz gibi şeyi nerden biliyor anlamadım. İtiraz olmadı. Biz zapta devam ettik. Reddi hakim yani gereği düşünüldü denince reddi hakimle ilgili bir cümle yazıldı. Reddi hakim ara kararı kuruldu. Tam olarak hatırlamıyorum. Satıra ne yazıldığını hatırlamıyorum dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma hakimi kürsüden ne zaman inmişti dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma bitince kürsüden indi hakime hanım. Biz kaleme geçmiştik, o da odasına geçti dedi.
Sanık; Bu anlattıkları dışında başka bir şey olmuş mudur dedi.
TANIK; Başka bir şeyden kasıt nedir anlamadım dedi.
Sanık; Duruşma tutanağını bilgisayardan çıkarıp vermiş miydiniz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma tutanağı, duruşma zaptı bittikten sonra çıkarıldı. Yarım kesilip verilmedi dedi.
Sanık tekrar söz aldı: Duruşma bittikten sonra duruşma tutanağını bilgisayardan çıkartıp bize vermiş midir bunu soruyoruz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Duruşma bitince biz zaptı çıkardık. Ancak, vekil dışarda olduğu için şu an verilip verilmediğini hatırlamıyorum. Kalemden almışlardır veya, veya yok. Ben kendisine duruşma zaptı verdiğimi hatırlamıyorum. Dışarıdaydı çünkü dedi.
Sanık söz alarak; Müvekkilim müdahil içeri girip duruşma zaptı istediğinde savcı ne demiştir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Müvekkili zaten içerideydi. Zaptı takip ediyordu dedi.
Sanık devamla; Müvekkil zaptı istediğinde savcı müvekkilime ne demiştir, duruşma hakimi değil duruşma savcısı ne demiştir bunun açıklattırılmasını istiyoruz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Müşteki dışarı çıkıp içeri girerek zabıt istediği yönünde soruldu. Müştekinin içeride olduğunu söylemiştim. Dışarı çıkıp gelmedi. Savcı hanımla bu şekilde bir olayı geçmedi. Öyle bir şey olmadı yani dedi.
Sanık söz alarak; Müvekkilimin dışarıya bana tekrar haber verip, benim içeriye girdiğimde hakime ne söylediğimi hatırlıyor mu dedi.
TANIKTAN SORULDU: Girip çıkma konusunda, yani katılan vekili duruşma salonuna tekrar girdi mi, çıktı mı hatırlayamıyorum. Şu an imkansız dedi.
Sanık söz alarak; İçeri girip duruşma yargıcına "katıldığımız duruşmanın zaptını vermeyecek misiniz" dememiz üzerine zaptı bilgisayardan vermeyerek, bilgisayardan çıkarılmış duruşma tutanağından fotokopi verilmek üzere mübaşirle fotokopiciye yollama konusunda hatırladıklarını açıklattırmanızı istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Şu anda hatırlamıyorum dedi.
Sanık devamla; İki tanık huzurdadır. Çelişkilidir. İkisinden biri doğruyu söylememektedir. Duruşma salonundan kimlerin çıktığı konusunda iki tanığın yüzleştirilmesini istiyorum dedi.

Tanık Ö. Ç. kimliği ve yemini hatırlatılarak huzura alındı, soruldu:
O an tam olarak hatırlamıyorum ama o an ikisi beraber mi çıktılar, katılan yalnız mı çıktı hatırlayamıyorum dedi.
Tanık V.'den soruldu: İfadem aynen geçerlidir dedi.
Sanık söz alarak; Tanık beyanında mı ısrarlı, yoksa tam hatırlamadığı için mi böyle söyledi açıklattırılsın dedi.
Tanık V; Müştekinin dışarı çıkıp çıkmadığını hatırlamıyorum diye birşey söylemedim. İçeride olduğunu söyledim dedi.
Sanık söz alarak; Mahkeme yargıcı savcı ile gizli konuşma yaptı mı, yapması üzerine benim tarafımdan bir itiraz ve tartışma oldu mu, fısıltılı bir konuşma oldu mu, bu fısıltılı konuşma yapılamaz, aleni duruşmadır şeklindeki itirazımız üzerine yaşanan tartışmalardan neler hatırlıyor açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Katılan vekili duruşmadan çıktıktan sonra, duruşma bitti ve ayrıldık dedi.
Sanık; Basit ve Türkçe soruyoruz. Duruşma devam ederken mahkeme hakiminin duruşma savcısı ile fısıltılı konuşmasını soruyoruz dedi.
TANIKTAN TEKRAR SORULDU; Benim yüzüm bilgisayara dönük olduğu için bir fısıldaşma oldu mu olmadı mı göremem. Ses de duymadım dedi.
Sanık; Bizim itirazımız üzerine hakimin ne dediğini hatırlıyor mu dedi.
TANIKTAN SORULDU: Kendisi sürekli zapta müdahale ettiği için ve kendi sözlerini yazdırmaya çalıştığını hatırlıyorum. Hakime hanımın da duruşma düzeninin bozulmaması gerektiğini hatırlattığını biliyorum dedi.
Sanık söz alarak; Duruşma hakimi Ö.K.nin bir soruşturma geçirmesi ve ceza almasına razı olmazsınız değil mi dedi.
Katılan vekili; Konuyla alakası olan bir soru değildir dedi.
Tanığa bu sorunun yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık devamla;
Çapraz sorgu tekniğinde tanığın ifadelerindeki samimiyetini, olayla ilgili doğru bilgiyi vermesini engelleyebilecek iç dünyasını anlamamıza yarayacak objektif bir cevap almamızı sağlayacak bu soru sorulmamakla, hukukçu olarak savunma makamının niyet okuma yeteneği ve yetkisi bulunmamakla, hukukçu olup görev yapan başka meslek mensuplarının da eğer varsa böyle bir yeteneği o yeteneklerini kullanma yetkisinin onlara da yasak olduğunu ve o yetkilerinin bulunmadığını özellikle hatırlatmak istiyoruz. Çünkü tanığın emrinde görev yaptığı kamu görevlisine duygusal bağlılığı olaydaki ayrıntıları tam ve dürüst biçimde anlatıp anlatmadığını kanıtlayacaktır. Hukuk düzeninde ve mantık kurallarında başka bir seçenek biz bilmiyoruz dedi.

Sanık devamla; Biraz önce duruşmaya ara verildiğinde diğer tanık Ö. Ç. ile koridorda veya mahkeme kaleminde bir araya geldiniz mi dedi.
TANIKTAN SORULDU: Kaleme geçtim, (tanık) Ömer bey de geldi ancak, o bir şeyler atıştırıyordu ben de bir kenarda oturuyordum dedi.
Sanık söz alarak; İki kadının müdahil olduğu duruşmada neler oldu onu hatırlıyor musunuz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bir önceki duruşmayı hatırlamıyorum ama bu yaptığımız duruşmayı tam olarak hatırlıyorum. Çünkü unutulacak bir duruşma değildi dedi.
Sanık devamla; tanığın konuşması sırasında, yorum yaptı. "Sanık bu soruyu sormakla benim nerden hatırladığımı anlamaya çalışıyor galiba" demişti. Unutulacak bir duruşma değildi sözünü bundan sonra söylemiş idi. Bu husus zapta geçilmedi dedi.
Sanık devamla; İfade nerelerde vermiştir, bu olayla ilgili olarak dedi.
TANIKTAN SORULDU: Savcılıkta ifade verdim dedi.
Sanık söz alarak; Tutanağa geçirilmesi istenen söz kime aittir, bana ait mi, yargıca ait mi dedi.
TANIK; Duruşma tutanağına geçirilmesini istediği sözler vekil tarafından istenilmişti dedi.
Sanık müdafi Av. Volkan Bahadır; Verilen arada diğer tanıkla bir araya gelip gelmediğiniz sorusuna verdiğiniz cevapta “duruşma ile ilgili bir şey konuşulmadı” şeklinde bir cevapta bulundunuz. Yanlış duymadım değil mi? diye tanığa sordu.
Katılan vekili; Zabıtta aynen şu şekilde geçiyor: "kaleme geçtim Ömer bey de geldi. Ancak o bir şeyler atıştırıyordu ben de bir kenarda oturuyordum" şeklindeydi. Yönlendirme yapılıyor dedi.
Belirtilen sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.
Sanık müdafi Av. Volkan Bahadır devamla; Ben duyduğum şeyi sordum. Duruşma zaptına atfen soru sormadım. Dolayısıyla verilen cevabın neden verildiğini anlamadığımız için sordum dedi.
Yapılan açıklamaya göre tanıktan soruldu; Ben geçtim. Ömer Bey de bir şeyler atıştırıyordu. Herhangi bir şey konuşulmadı dedi.
Sanık müdafi devamla; Size herhangi bir şey konuşulup konuşulmadığını soran olmuş muydu dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bir araya gelinerek herhangi bir şey oldu mu şeklinde sormadılar. Ben olayı aydınlatmak için söyledim dedi.
Sanık müdafi devamla; Burada bulunma amacınız olayı aydınlatmak mı, öyle bir inanç içerisinde misiniz dedi.
TANIKTAN SORULDU; Olaydan kastım, içerideki durumu kastetmiştim dedi.
Sanık söz alarak; Hangi okul mezunu olduğunun sorulmasını istiyorum dedi.
Katılan vekili; Olayla alakası yoktur dedi.
Sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Benim usuli bir itirazım olacak. Tanığa soru sorulduğu zaman katılan vekili veya Cumhuriyet Savcısı soruya itiraz edebilir. Ama müdahil vekilinin az önce yaptığı gibi tanığı yönlendirici itiraz olamaz. Mahkemece engellenmesi gerekirdi. Biz başından beri tanığın sözlerinin olduğu zapta geçirilmesinin önemini vurguluyoruz. Bu bir kere daha ortaya çıktı. Tanığa soru sorulunca sorunun hangi amaçla sorulduğunu düşünüp açıklamaya çalışıyor. Davayla ilgili konuşmadık dedi. Bu zapta geçilmedi dedi.

Sanık müdafi Av. Tarık Turan Haktan söz alarak; Meslektaşımın beyanına bir hususu eklemek istiyorum. Tanık kendisine sorulan soruları kendi kendine yorumlayıp, değerlendirip yanlı bir şekilde cevap vermek gayreti içinde davranıyor. Bu nedenle kendisine herhangi bir soru sorulduğu zaman, direkt kısa ve net cevaplar vermek yerine, bu soruyu kendisi sanki müştekiyi savunma amacına yönelik cevaplama gayreti içinde, ek beyanlarla yorumlayarak cevaplıyor. Bu hususa da itiraz ediyoruz. Mahkemece engellenmesi gerekiyor. Ayrıca, tanığa sormak istiyorum. Şu andaki duruşmanın icrası sırasında sanığın ve sanık vekillerinin, duruşma zaptına hukuki olarak bir takım müdahaleleri olduğu görülüyor. Beyanlarda bulundukları görülüyor. Mahkemenizce de bu beyanlar doğrudan doğruya zapta geçiriliyor. Bu davaya konu olan olay sırasındaki zabıt tutulurken tanığın bu sanığı müdahil vekili olarak bu tarz müdahalelerini zapta geçmiş midir? Geçmemesi mi tartışma nedeni olmuştur, bu hususun açıklanmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU; Daha evvel söz aldığı halde hakime hanımın sözünü bölerek, araya girip bir şeyler söylemek istedi. Hakime hanımın sözlerini böldüğü için, duruşma inzibatı bozulduğu için olaylar o şekilde gelişmiştir dedi.
Sanık müdafi; Bu soruyla bağlantılı olarak ilave sorum vardır. Bizim şu andaki duruşma sırasında yaptığımız müdahaleler de, hukuki müdahaleler tabi, tanık tarafından duruşma inzibatının bozulması şeklinde mi irdelenmektedir dedi.
Katılan vekili söz alarak; Yine yoruma dayalı bir sorudur. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Her hakimin duruşma düzenini sağlaması farklıdır. Bu gün bu mahkemede sanık ve katılan vekilleri olarak oturarak beyanda bulunuyoruz. Fakat, İstanbul'un öte yakasındaki Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nde mahkeme heyeti avukatların ayakta beyanda bulunmalarını talep ediyor. Bu yönde avukatlar hareket ediyor. Tanığa sorulan soru bu şekilde bir yorumdur dedi.
Sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık müdafi devamla; Meslektaşımın yorumuna katılmıyorum. Biz hukuki taleplerle sorular soruyoruz. Demin sorduğum sorunun amacı da, tanığın sürekli duruşma inzibatını bozduğu için zapta geçmedik gibi sözler söylemesi nedeniyle bu soru sorulmuştur. Kendi mahkemesindeki olan olgu ile bu mahkemedeki olgu arasındaki farkı tanık açıklamak zorundadır. Ara kararından rucu edilerek sorunun sorulmasında ısrar ediyorum dedi.
Aynı sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık müdafi Av. Volkan Bahadır söz alarak; Burada duruşma inzibatını bozmaktan sürekli söz ediliyor. Bu bir suç isnadıdır. İthamdır. Ancak, içi doldurulmamış bir ithamdır. Sonuç olarak kendisi de olayın tanığı olduğu için gördüğü ve duyduğu inzibatı bozmak fiilinden bahsetmek zorundadır. Aksi takdirde yaygın deyimiyle atf-ı cürüm mahiyetini geçmeyen soyut, duruşma inzibatını bozma adı altında isnattan öteye geçmemektedir bu ifadeler. Bu nedenle meslektaşımızın sorduğu soruların açıklattırılmasını istiyoruz dedi.
Sorunun tanığa yöneltilmesine gerek görülmedi.

Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli söz alarak; Ben doğrudan tanığa soruyu yöneltmek istiyorum. İfadesinin başından beri sürekli kurgulanmış bir cümle ile konuya girdi. Sürekli zapta müdahale ediyordu dedi. Bu zapta müdahale nedir? Hakimin elinden zaptı mı alıyordu, yazılmasına mı engel oluyordu. Yoksa bazı taleplerinin zapta geçirilmesini mi istiyordu. Ya da duruşmada hakim veya kendisi tarafından sarf edilen sözlerin zapta geçirilmesini mi istiyordu. Müdahaleden kastı bu muydu dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hakime hanım duruşma zaptını sürdürürken, sürdürdüğü sırada sürekli, "benim söylediklerimi zapta yazmak zorundasınız, söz bendeyken bana söz verilmiyor, yazmak zorundasınız aksi takdirde, ifademin başında söylediğim kelimeler vardı, söylediklerimi zapta yazmazsanız size göstereceğim, bunu da zapta yazın da göreyim" diyerek, araya girerek duruşma sırasında müdahalelerde bulunarak hakaret ve tehdit içerikli sözlerden dolayı duruşma düzeni sürekli bozuluyordu dedi.
Sanık müdafi devamla; Sanık sürekli sözlü olarak bir takım taleplerde bulunuyordu, bu taleplerle duruşma düzeni bozuluyordu, bunu mu kastediyorsunuz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Az önce cevap verdiğim şekilde hakaret ve tehdit içerikli sözlerle hakime hanımın sözlerini bölerek araya girerek düzen bozuluyordu dedi.
Sanık müdafi tekrarla; Bu duruşma tutanağına yazılmasını istediği şeyler davayla ilgisiz şeyler miydi dedi.
TANIKTAN SORULDU: Benim yazdırmak istediğim şeyler var, neden bana söz vermiyorsunuz diyerek söz hakkını kendisine istemişti dedi.
Sanık müdafi; Söz hakkı verilmemesi ve zapta geçmesini istemesi hususları neden zapta geçilmedi dedi.
TANIK; Duruşma sırasında kendisine söz verilmişti. Hakime hanım duruşmayı devam ettirirken aralara girip sürekli söz alarak, tekrar tekrar bana söz hakkı vermiyorsunuz, vermek zorundasınız. Benim söyleyeceklerimi yazmak zorundasınız, yazmazsanız ben size göstereceğim şeklinde devam etmişti. Hâlbuki kendisine daha önce söz verilmişti. O zaman niye söylememiş dedi.
Sanık müdafi; Söz verilmedi, zapta geçmedi deniyor, niye zapta geçmemiş, hakim talimat vermediği için mi geçmemiş dedi.
TANIKTAN SORULDU: O sırada zabıt devam ediyordu. Söz almak istediği sırada hakime hanımın cümlesi bitmeden müdahaleler yapılıyordu. Söz almak istediği ve söz verilmediği de duruşma zaptına yazıldığını hatırlıyorum dedi.
Sanık müdafi; Duruşmanın hakim tarafından yönlendirildiği, zaptın hakim tarafından yazdırıldığı ve bu tehdit ve hakaret içeren sözlerin duruşma zaptına geçirilmediği, genel olarak hakaret ve tehdit içeren sözler şeklinde yazıldığını beyan etmişti. Niçin bu şekilde zapta geçti. Hakimin talimatıyla mı bunları zapta yazdı dedi.
TANIKTAN SORULDU: Hakaret ve tehdit içerikli sözler, duruşma zaptına benim söylediklerimi yazacaksınız. Yazmazsanız size göstereceğim, bunu da yazın da göreyim. Bunun hesabını soracağım demişti. Diğer hakaret ve tehditten kastım bunlardı. Buna benzer hakaret içeren sözler söylenmişti dedi.
Sanık müdafi: Neden bu sözler bire bir zapta yazılmadı dedi.
TANIKTAN SORULDU: Birebir yazıldı. Oradaki ifademde de heyecandan öyle söylemiş olabilirim. Şu an düzeltiyorum. Hakaret ve tehdit içeren sözler dediğim hususlar bu söylediklerimden ibaretti. Eksik ya da fazla yazılan herhangi bir şey yoktur dedi.
Sanık müdafi; Bunları hakimin talimatıyla yazmış mı yazmamış mı ya da kendiliğinden mi yazmamış dedi.
TANIKTAN SORULDU: Bu sözler söylendiği için hakime hanım tarafından aynen zapta geçildi dedi.
Sanık söz alarak; Tanık hatırlamaya başladığına göre hafızasından yararlanmaya çalışalım dedi.
Sanık devamla; Bir talebim üzerine karar vermek üzere duruşma savcısından mütalaa almasından sonra, mütalaaya karşı itirazımızı bildirmek üzere söz istiyoruz cümlemize rağmen, bize söz verilmiş midir, verilmemiş midir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Mütalaadan sonra hakime hanımın duruşmaya devam ettiğini hatırlıyorum dedi.
Sanık devamla; Bize söz verilip verilmemesini sormuştum. Türkçe, basit ve devrik olmayan cümle ve kısadır. Bize söz verilmiş midir, verilmemiş midir dedi.
TANIKTAN SORULDU: Mütalaadan sonra katılan vekiline söz verilip verilmediği hususu duruşma zaptında yazılıdır dedi.
Sanık devamla; Hatırlamaya başladığını beyan etmesi üzerine hafızasından sorulmasını istiyoruz dedi.
TANIKTAN SORULDU: Mütalaadan sonra hakime hanım duruşmayı devam ettirdi. Katılan vekiline söz verilmedi. Daha önce söz verildiği için söz verilmedi dedi.
Sanık; Bize söz verilmedi, sanığın avukatına söz verildi mi, onun sorulmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Şu anda hatırlayamıyorum dedi.
Tanığın yeterince sorgulanmış ve soru sorulmuş olmasıyla birlikte saatin 20.00'yi geçtiği ve tanığın rahatsızlık durumu da hatırlatılarak, benzer soruların sürekli tekrarlanması nedeniyle tanığın ifadesine son verilmesi gerektiği hatırlatıldı.
Sanık söz alarak; Tanık ifadesini düzeltmeye başladığını beyan etmiştir. Duruşma tutanağında bana ait olmayan sözler değiştirilmelidir, o sözler bana ait değildir, o sözleri bana ait gibi yazdıramazsınız demem üzerine, duruşma yargıcının istediğimi yazarım şeklindeki cevabına ben ne cevap vermişim onun açıklattırılmasını istiyorum dedi.
TANIKTAN SORULDU: Şu an hatırlamıyorum dedi.
Sanık devamla; Bu soruyu sorduğumu hatırlıyor mu dedi.
TANIKTAN SORULDU: Soruyu anladım. Kendisine söz verilmesini istediğini hatırlıyorum. Bunun dışında söylemek istediği şey neydi hatırlamıyorum dedi.
Sanık devamla; Duruşma yargıcının duruşma tutanağına, bana ait olmayan sözü yazdırmasını görmem üzerine o sözler bana ait değildir, düzeltilmesini istiyorum, bana ait olmayan sözleri bana aitmiş gibi yazdıramazsınız demem üzerine "istediğimi yazdırırım" cevabını veren yargıcın sonraki cümlelerini hatırlıyor mu sorulmasını istiyorum dedi.
G/D: Aynı nitelikteki soruların sorulmaya devam edilmesi ve yukarıda belirtildiği şekilde tanığın yeterince sorgulanmış olduğu değerlendirilmekle, sorgulanmasına son verildi açıklanıp devam olundu.
Söz almayan sanık müdafilerinden soruldu:

Sanık söz alarak:
Usul açısından bir itirazım var. Avukatlar dışındaki tüm meslek mensupları kanunlara bağlı kalacağına yemin ederek görev yapmaktadır. CMK.nun ilgili maddesi çerçevesinde Ağır Ceza Mahkemesi niteliğindeki bu mahkemedeki bu davanın bundan sonraki duruşmalarının 2005 yılında yürürlüğe giren ve 6 yıldır yürürlükte olan kanuna göre tıpkı Silivri Mahkemeleri veya tıpkı Hrant Dink davası gibi ses ve görüntü kaydı yapılmak suretiyle tespit edilmesinin sağlanmasını istiyorum.
Bu konuda duruşma boyunca, önceki heyetlerde görev yapan hakimlerin ezberleri ve alışkanlıklarıyla mücadele etmek zorunda kaldığımız gibi, bugünkü duruşmada dosyaya ilk kez giren heyet yargıçlarından da benzer şekilde duruşmadaki söz ve davranışların tutanağa ayrıntılı ve düzgün biçimde yansıtılmasında sıkıntılar olmuş ve heyetteki yargıçların yüz ifadeleriyle memnuniyetsizlikleri ortaya çıkmıştır.
Sanık durumuna getirilmiş bir avukat olarak, bir hukukçu olarak tek tek yargıçların subjektif alışkanlıklarıyla mücadele etmek zorunda bırakıldığımı gördüğüm için, düzene muhalif bir gelenekten gelmeme rağmen, düzenin mevcut kurallarının uygulanmasını istemiş olmamın kendi açımdan tam bir Aziz Nesin'lik durum olduğunu düşünüyorum. Çünkü Aziz Nesin'in anlattığına göre Türkiye ilginç bir memleket olup en cimrimiz Elibol soyadı taşır.
Bu nedenle mahkemenizin kanunun emrettiği sesli ve görüntülü kayıt sistemini bu davada uygulanması yönünde karar verip, bu kararın arkasında durmasını istiyorum. Çünkü üzerinde oynanmak istenen, üzerinde çiğnenmek istenen husus benim onurumdur ve onurumun kanuni kılıflarla çiğnenmesine izin vermek istemiyorum. Bu konuda öncelikle heyet halinde bir karar vermenizi ve zapta geçirmenizi istiyorum dedi.
G/D: Sanığın talebi konusunda daha önce karar verildiğinden ve aynı gerekçeler geçerli olmakla, tekrar yapılan talebin reddine oy birliğiyle karar verildi, açıklanıp devam olundu.
Sanık söz alarak: G-D denildiği sırada ve henüz karar açıklanmadan iddia makamının görüşü alınmadığı yönünde usul itirazımı yapmış isem de, usul itirazım çözümlenmeden karar açıklanmıştır. Bunun usul hatası olduğunu düşünüyorum dedi.
Sanık müdafi Av. Boran Çiçekli; Tanık beyanları konusunda daha sonra ayrıntılı açıklama yapacağız dedi.
Katılan vekilinden soruldu: Tanık beyanlarına bir diyeceğimiz yoktur dedi.
Sanık müdafi Av. Tarık Turan Haktan; Tanıkların her ikisinin sorgulanması sırasında bizce lüzumlu gördüğümüz, devam edecek sorularımız, bizim irademiz dışında mahkeme tarafından tanıklar yeterince sorguya çekilmiştir gerekçesiyle kabul edilmemiş, red edilmiş, engellenmiştir. Savunma hakkımızı kısıtlayan bir durum olarak bu konudaki usuli itirazlarımızı mahkemenize iletiyoruz. Bu nedenle adil yargılanma hakkımızın da zedelenmiş olduğunu düşünüyoruz. Maddi gerçeğe bu şekilde ulaşmak mümkün olamayacaktır dedi.
Sanık tekrar söz alarak; Huzurdaki tanıklar duruşma salonundaki olayla ilgili dinlenen sadece iki kişidir. Oysa o salonda hem duruşma savcılığı yapan kişi hem de duruşma yargıçlığı yapan kişi o salonda bulunmaktadır. Bu nedenlerle o iki kişinin mahkemenize celp edilerek dinlenmesini ve mevcut tanıkların ifadeleriyle çelişkili olan hususların açıklığa kavuşturulmasını ve bu güne kadar yapılan tebligat işlemlerinin sonucunun mahkemeniz tarafından neticelendirilmesini istiyoruz. Ayrıca, sözünü ettiğimiz iki kadın vardır. O iki kadının adreslerinin tespit edilerek tanık olarak dinlenmelerini istiyoruz. Duruşmada sanık müdafi olarak görev yapan avukatın dinlenmesini istiyoruz. Zaten diğer iki tanık hakkında davetiye vardır dedi.
İDDİA MAKAMINDAN SORULDU:
1- Takdir hakkı yetkili mahkemeye ait olmak üzere, daha önce bu konuda yargısal bir karar verilmiş olmakla ve gerekçelerinde herhangi bir değişimin yaşanmayışı karşısında, mağdurun kendisine duruşma gününün bildirilmesine yönelik yöntemsel işlemlerin yapılması ile birlikte mağdurun yöntem hukuku açısından ceza davasının duruşmalarına gelmek zorunluluğunun bulunmayışı karşısında, kendisini de benimsediği bir seçenek ile vekille temsil ettirmiş olması karşısında, mağdurun dinlenmesine gerek olmadığı düşüncesindeyiz.
2- Özetle bir önceki oturumda ara kararına bağlanan yargısal kararlar gereğince, bu kararlarda sözü edilen kişilerin dinlenmesine karar verilmesi gerektiği görüşündeyiz.
3- Takdir hakkı yetkili mahkemeye ait olmak üzere, bundan önceki oturumda ve bugünkü oturumda adı geçen ve özetle iki bayan şeklinde nitelendirilen kişilerin olayın yer ve zaman boyutu dikkate alınıp, yapılan değerlendirmede bu ortamda bulundukları konum gereğince, hukuksal fayda ve yarar kavramından hareketle dinlenmeleri halinde, fiil ve içerisinde iddia edilen suçla ilgili yapılacak olan değerlendirmeler bazında hukuksal durumda herhangi bir değişimin yaşanmayışı görüşü nedeniyle, bu iki kişinin dinlenmelerine gerek olmadığı düşüncesindeyiz dedi.
Verilecek karar yönünden değerlendirmek üzere tekrar ara verildi (bu sırada sanık mütalaaya karşı itirazımı bildirmek istiyorum dedi) Gerek görülmedi.
Sanık sesini yükselterek itirazlarına devam etti.
Sanığın aynı nitelikteki itirazlarına devam ettiği ve müvekkilleriyle birlikte yerlerinde durdukları, katılan vekilinin de yerinde bulunduğu görülmekle, duruşmanın düzenli olarak devam etmesi için karar gereğine uyulmaları istendi.
Taraflar ve Cumhuriyet Savcısı tekrar yerlerine geçti, açık duruşmaya devam olundu.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
1- Davetiye tebliğine rağmen gelmeyen tanıklar İ. A. Ö. ile Y. E. Ü.'in zorla getirilmelerine,
2- Tanıklar G. T. ile H. Ç. Y. ve katılan Ö. K. için çıkartılan tebligat parçalarının dönüşünün beklenmesine ve tekrar duruşma gününün bildirilmesi ile duruşmaya çağrılmalarına,
3- Sanığın ifadesinde geçen iki müdahil kadın tanığın araştırılması talebinin bu aşamada reddine,
4- Duruşmanın bu nedenlerle 16/02/2012 günü saat: 15.00'a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi. 01/11/2011

Başkan 34761 Üye 38715 Üye 42004 Katip 100842

Gerçi bu hususta heyetin yada müdahil vekilinin itirazı zapta geçmemiş ama cmk 201 de:5271 S.lı Ceza Muhakemesi Kanunu MADDE 201DOĞRUDAN SORU YÖNELTME
(1) Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.

(2) Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler, birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.


denilmektedir.Bu durumda Av.Ömer Kavili sanık pozisyonunda olduğuna göre doğrudan soru sorma hakkı bulunmamaktadır.Ayrıca her iki taraf vekillerinin aynı anda soru sorma hakları yokmudur.Neden Müdahil vekilinin soru sorması engellenmiştir.Bilgi mahiyetinde öğrenmek için bunları soruyorum.Malum bizim buralarda bu şekilde bir durumu öğrenmemiz mümkün değildir.Bununla birlikte,sorularınızda söylenmemiş veya olmamış olaylar mevcut gibi şaşırtmalı sorulmuş,bu uygun mudur?Heyet veya başkan nasıl müsaade etmiştir?Tanıkların sanki sanık gibi bu şekilde sıkıştırılması doğru mudur?
Old 05-02-2012, 00:52   #159
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Duruşmaya davet 16.02.2012 saat 13.00

Meslektaş, arkadaş ve okuyanlara,

"Duruşma savcısına hakaret iddiasının yargılanması" duruşmasında sanık durumuna getirildim.

Bu duruşmada ESAS HAKKINDA SAVUNMA yapılacaktır.

Meslektaşlarımı savunman veya dinleyici; diğer herkesi ise duruşmaya dinleyici olarak çağırıyorum.

Özü, " Mahkeme duruşma tutanağının ispat gücü" olacak ve avukatlık mesleği savunulacaktır.

Saygılarımla.

16 Şubat 2012 Perşembe
13.00
Kartal 2. Ağır Ceza 2010/219 E.

Ömer Kavili
Sanık
Old 05-02-2012, 21:03   #160
kazimdeniz

 
Varsayılan

Üstad acaba neden yargılanıyor hakkında isnad olunan fiil nedir?
Old 06-02-2012, 01:15   #161
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan kazimdeniz
Üstad acaba neden yargılanıyor hakkında isnad olunan fiil nedir?

Franz Kafka'nın Dava (Der Proseß/Der Process) adlı romanını okudunuz mu Sayın kazimdeniz?
Tavsiye ederim.

Saygılarımla
Old 06-02-2012, 07:27   #162
Av.Kamil Mercan

 
Varsayılan

insanlar "TUTANAKTIR" başlıklı bir belgenin içerisinde yazılan ve sadece tutanağı yazanların-düzenleyenlerin KENDİ İSNATLARINDAN İBARET (huhhh neler neler tut tutabilirsen.....) iddialar nedeniyle de, yapmadığı bir şey için yargılanabiliyor-yargılanıyor. Sayın Kavili Denizli'ye yolunuz düşerse diye Av. Kamil Mercan Delikliçınar Mh. Baydil Ap. 884 Sk.No:1/6 532 745 85 77 fiili olmasada her daim yüreğim sizinle...
Old 06-02-2012, 11:53   #163
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer KAVİLİ
Meslektaş, arkadaş ve okuyanlara,

"Duruşma savcısına hakaret iddiasının yargılanması" duruşmasında sanık durumuna getirildim.

Bu duruşmada ESAS HAKKINDA SAVUNMA yapılacaktır.

Meslektaşlarımı savunman veya dinleyici; diğer herkesi ise duruşmaya dinleyici olarak çağırıyorum.

Özü, " Mahkeme duruşma tutanağının ispat gücü" olacak ve avukatlık mesleği savunulacaktır.

Saygılarımla.

16 Şubat 2012 Perşembe 13.00
Kartal 2. Ağır Ceza 2010/219 E.

Ömer Kavili
Sanık

Sevgili müvekkilim Ömer Kavili,

Belirtilen gün ve saatte il dışında başka bir duruşmam olduğundan yaşatacağınız "hukuk festivalini" izleme imkanım olamayacak. Ancak anlaşılan o ki,sayenizde bu festivaller "Geleneksel " hal almış ve almaya devam edecektir. Diğer festivallerde beraber olabilmek ve mazeretimin kabulü dileğiyle...
Old 13-02-2012, 14:51   #164
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Sevgili müvekkilim Ömer Kavili,

Belirtilen gün ve saatte il dışında başka bir duruşmam olduğundan yaşatacağınız "hukuk festivalini" izleme imkanım olamayacak. Ancak anlaşılan o ki,sayenizde bu festivaller "Geleneksel " hal almış ve almaya devam edecektir. Diğer festivallerde beraber olabilmek ve mazeretimin kabulü dileğiyle...
Sayın vekilim,
Gelemeyen en az 10 kişi yollayacak diyorlar,
öyle duydum.

Bahtı kara müvekkilin
Old 17-02-2012, 09:07   #165
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Tahmin edin bakalım, dün (16.02.2012) Sayın Av. Ömer KAVİLİ hakkında nasıl bir hüküm verildi?
Old 17-02-2012, 09:12   #166
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Tahmin edin bakalım, dün (16.02.2012) Sayın Av. Ömer KAVİLİ hakkında nasıl bir hüküm verildi?



Yargı ve hukuk konusunda tahmin yapmamayı, mesleğin ilk beş yılı içinde öğrenmiştim. Lütfen duruşmaya gelemeyenleri merakta bırakmayın sevgili meslektaşım.

Sabah sabah Kavili'yi rahatsız etmek istemiyorum. O yaşlı bir avukat; muhtemelen bu saatte uyuyordur...

Sonuç?
Old 17-02-2012, 09:53   #167
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hakan EREN


Yargı ve hukuk konusunda tahmin yapmamayı, mesleğin ilk beş yılı içinde öğrenmiştim. Lütfen duruşmaya gelemeyenleri merakta bırakmayın sevgili meslektaşım.

Sabah sabah Kavili'yi rahatsız etmek istemiyorum. O yaşlı bir avukat; muhtemelen bu saatte uyuyordur...

Sonuç?
Evet, daha da yaşlanmış. Duruşmada bir arkadaşımla birlikte yer aldım ve arkadaşıma Ömer Beyin yaşını tahmin etmesini istediğimde "en fazla 43-44 civarıdır" şeklinde tahminde bulundu. Geçen duruşmada taş çatlasa 42 görünüyordu.

Sıra verilen karara gelince, maalesef o kadar neşeli olamayacağım zira mahkemece ceza hükmü tesis edildi. Tutanak şu an elimde olmadığından somut bilgi veremiyorum, ayrıntılar malumunuz zaten burada paylaşılacak

Ömer Bey ve tüm müdafiiler yine kaliteli bir hukuk ziyafeti yaşattılar bize ancak, bu ziyafetin ardından tatlı ikram edilmedi mahkeme tarafından.

Sayın KAVİLİ'nin yaşı konusunda çeşitli spekülasyon ve birbirini tutmayan tahminler olsa da gerekçeli kararın, "gerekçeli" olmayacağını söylemek sanırım mümkün. Çünkü, dava boyunca yapılan savunmaların gerekçeli dayanakları karşısında mahkemenin, vermiş olduğu kararı kamu vicdanını tatmin edecek şekilde gerekçelendiremeyeceğini sadece duruşmayı takip edenler değil, -bu başlık altındaki tutanakları dikkatle okuyan hukukçu olsun ya da olmasın- herkes tahmin edecektir.

Saygılarımla..
Old 17-02-2012, 10:17   #168
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Bir cümlenin, mahkeme kararı ile çarpıtılmasına ilk kez şahit olmuyoruz.

Ama bu kadarı da fazla...

Duruşma esnasındaki beyanların, mahkeme yargıcı tarafından duyulduğu ve anlaşıldığı şekli ile tutanağa yazıdırlması sorununu ayyuka çıkaran bir süreç yaşandı.

Kavili'nin aklanacağına ve hukuk ve ceza yargılamasındaki saçma sapan "duruşma tutanağı yazdırma" usulünün belki de bu vesile ile değişeceğine inanıyorum.
Old 17-02-2012, 12:22   #169
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ

Sıra verilen karara gelince, maalesef o kadar neşeli olamayacağım zira mahkemece ceza hükmü tesis edildi. Tutanak şu an elimde olmadığından somut bilgi veremiyorum, ayrıntılar malumunuz zaten burada paylaşılacak
..

Şaka mı bu?

Ben kendisine sıkça söylerdim. "Bir gün bir hakim, sadece inat olsun diye sana ceza verecek" Umarım ikinci öngörüm hiç gerçekleşmez. "Bir gün bir hakim veya savcı, sana fiilen saldıracak"
Old 17-02-2012, 12:48   #170
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Şaka mı bu?

Ben kendisine sıkça söylerdim. "Bir gün bir hakim, sadece inat olsun diye sana ceza verecek" Umarım ikinci öngörüm hiç gerçekleşmez. "Bir gün bir hakim veya savcı, sana fiilen saldıracak"

Trajik yönü ağır basan trajikomik bir durum diyeceğim ama verilen karara sempatik bir anlam yüklemiş olma ihtimalinden uzak durmak adına sadece "trajedi" diyeceğim.

Sayın KAVİLİ kararın ardından süre tutum yerine kaim olmak üzere temyiz talebini tutanağa yazdırdı. Savcıya hakaret ettiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunan hakimin (cumhuriyet savcısının şikayeti dahi söz konusu değil) yargılamada yer almadığı, yani duruşmaya hazır edilmesinin uygun görülmediği bir yargılamadan bahsediyoruz. Hakaret kastı taşımadığı çok açık olan ve sahibi tarafından kullanıldığı biçimde tutanağa geçirilmeyen bir söz nedeniyle açılan bu davanın temyiz incelemesinde bozulacağına kesin gözüyle bakıyorum.
Old 17-02-2012, 12:56   #171
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Trajik yönü ağır basan trajikomik bir durum diyeceğim ama verilen karara sempatik bir anlam yüklemiş olma ihtimalinden uzak durmak adına sadece "trajedi" diyeceğim.

Sayın KAVİLİ kararın ardından süre tutum yerine kaim olmak üzere temyiz talebini tutanağa yazdırdı. Savcıya hakaret ettiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunan hakimin (cumhuriyet savcısının şikayeti dahi söz konusu değil) yargılamada yer almadığı, yani duruşmaya hazır edilmesinin uygun görülmediği bir yargılamadan bahsediyoruz. Hakaret kastı taşımadığı çok açık olan ve sahibi tarafından kullanıldığı biçimde tutanağa geçirilmeyen bir söz nedeniyle açılan bu davanın temyiz incelemesinde bozulacağına kesin gözüyle bakıyorum.
Türk Hukuku bana hiçbir şeye "kesin" gözle bakmamayı öğretti.
Old 17-02-2012, 12:59   #172
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Türk Hukuku bana hiçbir şeye "kesin" gözle bakmamayı öğretti.
Haklısınız Sayın ERGİN. Yazarken, "kesin" beklentime bir şerh düşüleceğini biliyordum ama "adaleti" ummak zorunda hissettim kendimi.. Kötüyü umup iyiyi bulmak da hiç olmaz ki..
Old 17-02-2012, 13:07   #173
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Haklısınız Sayın ERGİN. Yazarken, "kesin" beklentime bir şerh düşüleceğini biliyordum ama "adaleti" ummak zorunda hissettim kendimi.. Kötüyü umup iyiyi bulmak da hiç olmaz ki..

"Adaleti" hepimiz umuyoruz. Ancak "muvazzaf" dayanışması, hem avukatlık mesleğinde hem de hakim/savcı mesleğinde var oldukça, böyle ilginç kararlar daha çok çıkar.
Old 17-02-2012, 13:17   #174
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
"Adaleti" hepimiz umuyoruz. Ancak "muvazzaf" dayanışması, hem avukatlık mesleğinde hem de hakim/savcı mesleğinde var oldukça, böyle ilginç kararlar daha çok çıkar.
Ayrıca belirtilmelidir ki, "savunma haddini bilecek! hükmü karar merci verir" demek suretiyle, (mahkeme=hakim demek olmadığı halde) nasıl hukuka aykırı bir karara imza atılabileceğini bir kez daha görmüş olduk.
Old 17-02-2012, 18:16   #175
Avrasya

 
Varsayılan

Tutanakları ve iddianameyi gördük. Tutanaklarda okuduğumuzun dışında (yani burada göremediğimiz) delil bulunduğunu da sanmıyorum davanın niteliği icabı. Sonuç olarak gerçekten korktum. Sırf kendim için, bencilce korktum. Zira üstad hakkında böyle bir dosya ile ceza hükmü tesis edilmişse benim hakkımda ne karar verilir düşünemiyorum...

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=41887
Old 17-02-2012, 20:47   #176
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Kararı az önce okudum. Önceki belgeleri daha önce okumuştum. Hükmün esasına ve temyiz neticesine ilişkin beslenen "umuda" yorum getirmeyeceğim...
Ancak hükümde, ferdileştirme kaideleri (TCK.m.61) ve güttüğü gayeler anlamında değerlendirmek istediğim bir fıkra var:

Alıntı:
"Sanığın duruşma aşamasındaki tutum ve davranışlarına göre tekrar suç işlemeyeceği hususunda kanaat oluşmadığından CMK. nun 231. maddesinin UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA,"
Sanığın, aşamalarda "etkili savunma zımnında" hukukçuluğunu konuşturarak yaptığı sözel ve hukuki değeri yüksek savunmalar, konuşmalar ve beyanların, "tutum ve davranışlar" ve de üstelik her biri potansiyel suçların ipuçları tutum ve davranışlar olarak telakkisi olarak görülen bu fıkrayı, sanığın bir hukukçu/avukat olduğu da gözetildiğinde, hukuken isabetli bulmuyorum. Bu takdirde, mahkeme avukat olan sanığın, devamlı suç işlemeye meyyal olduğunu da hüküm altına almış olmaktadır. Bu durum ise hiç kuşkusuz, ceza isbat ilmine ve insanî tecrübe kaidelerine aykırıdır.

Bu fıkra, yargılama süjesinin tüm bir yargılama süreci boyunca sanığı, suçlu olduğu sanılan bir kişi olarak değil "dik başı eğilmesi ve hizaya getirilmesi gereken, mahkemeye aklı sıra hukuk öğretmeye kalkışan" bir kişi olarak yargıladığı gölgesini düşürür hüküme... Bu ise, maalesef, türk yargıcının (ve savcısının) kemikleşmiş inzibati, bürokratik, ululamacı uygulama makinelerine dönüşmesi sonucunu doğurmuş adliye sürecimizin bir "eseri" olarak görülmelidir. Çok da uzatmak istemiyorum...

Geçmişler olsun adaşım, meslektaşım, Sayın Kavili...
Old 17-02-2012, 21:32   #177
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

İddianameyi, duruşma tutanaklarını ve kısa kararı okudum.

Ceza yargılamasının amacı, öncelikle maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Bu nedenle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 52, 53, 58, 84, 129, 133, 160, 200, 236, 311 maddelerinde "maddi gerçek" ya da gerçeğe vurgu vardır.

Davada, dava konusu olay sırasında orada olan hakim ve Cumhuriyet Savcısı dinlenmemiştir. Oysa maddi gerçeği ortaya çıkarmak için bu kişilerin tanık olarak dinlenmesi gerekirdi. Verilen karar, en başta bu nedenle hukuka aykırıdır.
Old 17-02-2012, 21:58   #178
Av.Yasemin AKYOL BAŞYAYLA

 
Varsayılan

Sayın Kavili'ye tek yanlı düzenlenen (zabıt katiplerinin avukat olarak beyanlarımızı ancak hakimin ağzından, hakimin anladığı ve yeniden cümlelendirdiği ölçüde tutanağa geçtiği Kavili'yi yargılayan hakimler dahil olmak üzere hepimizce malum)tutanağa dayanarak ve o tutanağı yazdıran hakimle hala birlikte çalışan zabıt katibinin tanıklığıyla ceza hükmü tesis eden hakimler adına üzüldüm, hukuk adına takdire şayan bir karar vermedikleri için.

Sayın Kavili için üzüldüm; hukuku, hukukun üstünlüğünü ve silahların eşitliğini şiar edinmiş bir avukat olarak dik duruşunun karşılığını üstelik belki de aynı sıralarda hukuk öğrenimi gördüğü hakimler tarafından bu şekilde gördüğü için..

Hepimiz adına üzüldüm; adalet duygumuz bir kez daha derinden incindiği için..

Bu tür adaletsizliklerin, haksızlıkların geçeceğine inanmıyorum, keşke geçse ama geçmiş olsun Üstat.
Old 18-02-2012, 03:40   #179
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Hakimler kendileri hakkında KARAR verdi

T.C.
KARTAL
2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
DURUŞMA TUTANAĞI

DOSYA NO : 2010/219
DURUŞMA TARİHİ : 16/02/2012
CELSE NO : 6.

BAŞKAN : REFİK SARIOĞLU 34761
ÜYE : BELGİN TECİK ŞAHİN 38715
ÜYE : SEVNUR ŞAHİN 42004

CUMHURİYET SAVCISI : MUSTAFA AKER 28211
KATİP : ÖZGÜR BİRLİK 100842




Belirli gün ve saatte 6. celse açıldı. Sanık, sanık müdafilerinden Av. Müşir Deliduman, Av. Volkan Bahadır, Av. Boran Çiçekli, Av. Nida Açıkalın, Av. Emine Nevval Özfırat, Av. Mehmet Metin Karagöz, Av. Ümit Güney, Av. Mehmet Atıf Turak, Av. İhsaniye Demirci geldi. Açık yargılamaya devam olundu.
Sanık ve müdafilerine esas hakkında savunma hazırlamaları için süre verilmiş olduğu anlaşıldı.
SANIK ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU:
Önce avukat meslektaşlarım savunmalarını yapacaklar dedi.
SANIK MÜDAFİİ Av. Müşir DELİDUMAN'DAN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU:
Az önce sunduğum ve özetle tekrarladığım dilekçemde açıklanan gerekçelerle, olayda müvekkil silahların eşitliği ilkesine vurgu yapmak için müdahalede bulunmuştur. Suç kastı yoktur. Aleyhine hiçbir delil de yoktur. Lehine olan deliller toplanmadığı gibi, aleyhine olarak gösterilen deliller de hukuka aykırı olarak oluşturulmuştur. Ayrıca, kamu görevlisi olmaması nedeniyle görevden dolayı bir müdahale söz konusu değildir. Suça yönelik hiçbir delil olmadığı gerekçesiyle derhal beraat kararı verilmesini talep ediyoruz dedi.

SANIK MÜDAFİİ Av. Volkan BAHADIR’DAN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU:
Meslektaşımın beyanlarına aynen katılıyorum. Şu ana kadar yapılan yargılamada sanığın lehine hiçbir delil toplanmadı. Kağıt üzerinde sanık olan müvekkil Av. Ömer Kavili aleyhine tüm deliller toplanmıştır. Aslında müvekkil aleyhine bir delil de söz konusu değildir. Sözde bir tutanak ve sözde bir suç duyurusu metni ile karşı karşıyayız. Söz konusu suç duyurusu da zaten müvekkilin sözlerinin bir kısmını içeren bir belge niteliğindedir. Yapılan yargılama bu şekliyle adeta idari yargılamayı andırmaktadır. Davanın en önemli tanığı muhbir(ihbarcı) hakimdir. Ancak, kendisi duruşmaya tanık olarak gelmemiştir. Sayın mahkeme de bu konuda; herhangi bir zorlayıcı tedbire başvurmamıştır. Benzer şekilde kendisine hakaret edildiği iddia edilen Cumhuriyet Savcısı da duruşmada tanık olarak dinlenmemiştir. Yargılama bu haliyle adeta bir dosya üzerinden yapılan yargılama görünümündedir. Bu haliyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 217. maddesine de aykırı yargılamadır. Çünkü bu madde duruşmaya getirilmiş, huzurda tartışılmış delillere göre mahkeme karar vermesi gerekir. Bu haliyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde ifadesini bulan adil yargılanma hakkına da ve yine bu kapsamdaki silahların eşitliği prensibine de yapılan yargılama aykırıdır. Yine esas hakkındaki mütalaaya geldiğimizde, esas hakkındaki mütalaada da bilimsel ve hukuki anlamda zengin bir görünüm sunsa da, olaya ilişkin hiçbir ayrıntı ortaya koymamaktadır. Mütalaa yine görünüm itibariyle benzer davalar için hazırlanmış matbu evrak niteliğinde bir mütalaa görünümündedir. Sayın mahkemenizin iddianamede belirtiler eylemleri suç olarak kabul etmesi halinde ülkemizin bir hukuk devleti olarak kabul edilmesi de mümkün olmayacaktır. Şiddet, şiddet çağrısı ya da açık bir hakaret içermeyen düşünce açıklamalarının suç olduğunu kabul etmek, adeta niyet okumak olacaktır iddia makamının da böyle bir görevi yoktur. Sayın mahkemenizin de malumları olacağı üzere, suçun kanuni, maddi, manevi unsuru ve hukuka aykırılık unsuru olmak üzere 4 ana unsuru vardır. Bunlardan herhangi birinin olmaması eylemi suç olmaktan çıkaracaktır. Burada mütalaada sadece suçun maddi unsurları üzerinden gidilmiştir. Ki bu unsurlar da adeta cımbızla ayıklanmış birkaç sözden ibarettir. Yine kanuni unsur açısından iddianameyi irdelediğimizde de TCK.nun 125. maddesinin tekrarı ile yetinilmiştir. Suçun manevi unsuru ve özellikle hukuka aykırılığın olunup oluşmadığı konusunda değerlendirilmesi gereken TCK.nun 128. maddesi adeta görmezden gelinmiştir. Gerçekten TCK.nun 21 maddesi suçun oluşması için kast unsurunu aramaktadır, işte burada bir niyet okuma faaliyeti gerçekleşecekse, bunu da sayın mahkemeniz vicdani kanaatine dayanarak yapacaktır. Gerçekten bu sözlerin suç kastıyla söylenip söylenmediği konusunda yaptığımız savunmalar dışında, sayın mahkemenizin, sayın heyetinizin vicdanına sığınmaktan başka hiçbir ispat vasıtamız yoktur.

Sanık Ömer Kavili yaklaşık 25 yıllık hukukçudur. Hukuk eğitimi almış bir şahsın ve yoğun olarak Ceza Hukuku uygulamasında görev almış bir avukatın bu suçu işleme ihtimali, herhangi bir şahsa göre çok daha düşüktür. Bu davanın en ironik kısmı ise yıllardır İnsan Haklan savunuculuğunda Türkiye'de öncü konumda olan sanık Av. Ömer Kavili, belki de bu salonda olan tüm hukukçulardan daha iyi ceza hukuku bilgisine sahip olmasıdır. Bir hukukçu neyin suç olup, neyin olmadığını yine sıradan bir insana göre daha iyi bilebilecek konumdadır. Ömer Kavili'nin sözlerinin de suç oluşturmadığı, dolayısıyla suç kastının olmadığı çok açıktır. Yine bir avukatın hiçbir sebep yokken duruşmadaki savcıya hakaret etmesi normal olağan bir durum değildir. Meslektaşımızın da akli melekelerinin yerinde olduğu ve bu konuda herhangi bir şuur tetkiki talebimizin olmadığını da özellikle belirtiriz. TCK.nun 128. maddesi olayımızda bir hukuka uygunluk sebebidir, iddianameye konu sözler somut isnatlara ve takdire göre birtakım olumsuz değerlendirmelere dayanmaktadır. Kanun açık olarak isnat ve değerlendirmelerin somut olması durumunda ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması halinde bunun bir cezasızlık nedeni olduğunu ve hukuka uygunluk nedeni olduğunu açıkça belirtmiştir. Bu sözlerin suç olarak kabul edilmesi, Avrupa insan Haklar Sözleşmesi'nin 10. maddesine de açıkça aykırılık teşkil edecektir. Olumsuz gibi gözüken birtakım değerlendirmelerin suç olarak kabulü, düşünceleri imtiyazlı imtiyazsız düşünce şeklinde ikili bir ayırıma tabii tutacaktır ki, bu da demokrasinin bir alt açılımı olan çok seslilik ve çoğulculuk ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nin yerleşik içtihatları, sadece olağan karşılanan, zararsız ve önemsiz görünen bilgilerin ve düşüncelerin açıklanması bakımından değil, ayrıca devlete ve toplumun belirli bir bölümüne aykırı gelen, onları rahatsız eden, endişe verici hatta şoke edici görüşler bakımından da ifade özgürlüğünün geçerli olacağı ve geçerli olması gerektiği yönündedir. Savın başkan sayın heyet, son olarak müvekkilimin beraatını isterken, bizi kendi ülkemizin mahkemeleri dışında, başka ülkelerin başka; mahkemelerinde hak aramak durumunda bırakmamak adına müvekkilimin beraatını talep ediyorum dedi.

SANIK MÜDAFİİ Av. Boran ÇİÇEKLİ'DEN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU
Sayın başkan, değerli üyeler, burada epey zamandır bir yargılama sürdürüyoruz. Bu yargılamanın mahiyetinin iyi kavranması gerektiği kanısındayım, iddianameye göre, yargılama bir avukatın yargılama içinde diğer bir unsur olan iddia makamını temsil eden Cumhuriyet Savcısına hakaret ettiği, isnat bu. Fakat bir iddianın, bu isnadın ortaya çıkış koşullarını araştırdığımız zaman, gerçekten de bir hukukçu olarak, hukuk devleti adına bizi şüpheye iten unsurlar bulunmaktadır. İsnat şu şekilde başlıyor. Ortada bir fiil var. Bütün isnatlar bu şekilde başlıyor, bir fiil var. Bu fiil neden ibaret? Savunma görevini yapan bir avukat, savunma görevini yaptığı sırada mahkemede ortaya çıkan usulsüz olduğunu düşündüğü, hukuka aykırı olduğum düşündüğü bir eylemi eleştiriyor ve yanlışlığını o eylemi yapan duruşma yargıcına anlatmaya çalışıyor. Bunun için bazı sözler sarf ediyor. Bu eylem nedir;? Karar aşamasında sanık ve o davaya katılan vekilleri dışarı çıkartılıyor. Heyet müzakere ediyor, ancak cumhuriyet savcısı dışarı çıkarılmıyor. Bunun üzerine o da davada sanık vekili olan müvekkilimiz avukat silahların eşitliği gereği, yargılamanın bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşmemesi için iddia makamını temsil eden savcının da dışarı çıkması gerektiğini, zira duruşma yargıcı karşısında savunma ve iddia makamının eşit mesafede olduğunu anlatmak için sözler sarf ediyor. Duruşma yargıcıyla tartışıyor. Burada baktığımız zaman, sanık müvekkilimizin hakaret ettiği iddia edilen cumhuriyet savcısı ile bir tartışması, bir ihtilafı, çekişmesi yok. Yani hakaret edildiği iddia edilen cumhuriyet savcısı tartışmanın dışında. Burada fiili iyi tespit etmek gerekiyor. Fiil bu. Bir savunma avukatının savunmasını yaparken sarf ettiği sözler. Hangi sözleri sarf ettiği söyleniyor. Sarf ettiği iddia edilen sözler şu: Devletten maaş almak dışında başka bir özelliği olmayan şeklindedir. Buradaki birinci soru şu, fiilin ispatı meselesi. Bir fiil var, savunma görevi sırasında sarf edilen sözler. Bunların ispatı belgelere, delillere ve mahkemece toplanan delillere dayandırılmak durumundadır. Ancak, burada bizzat hakimin tuttuğu tutanak olduğunu görüyoruz. Başka bir delil yoktu. Oysa, başından sonuna kadar gerek müvekkilimiz, gerekse diğer tanıklar böyle bir söz; söylenmediğini söylediler. Bu durum kanıtlanmıştır. Olayın ortaya çıkış tarzına baktığımız zaman, savunma avukatının kendisince hakimin otoritesini sarstığını düşündüğünü, ya da mahkemeye saygısızlık olarak değerlendirdiği hareket ve davranışları karşısında öfkeye kapılan bir duruşma yargıcı vardır. Bu öfkeyle kendisine ilişkin olmayan, mahkemedeki savcıya hakaret edildiğine dair suç duyurusunda bulunuyor. Fakat, ne gariptir ki bir kanun adamı olan, kendi haklarını savunabilecek olan, hakaret edildiği iddia olunan savcı ne şikayet ediyor, ne de ifadesi var. Bu konteks içinde baktığımız zaman, bu hakimin tuttuğu bir tutanağın sözlerin sarf edilmiş olması bakımından bir delil olamayacağı kanısındayız. Mütalaaya baktığımız zaman, "devletten maaş almaktan başka" ibaresi hakaret teşkil edecek bir durum değildir. Sayın savcı mütalaada bu ayırımı yaptığı için söylüyorum. Sayın savcı şunu iddia ediyor mütalaasında "başka bir özelliği olmayan" demek istiyor. Yani hiçbir özelliği olmayan, işe yaramaz, beş para etmez biri olduğunu demek istediğini iddia ediyor. Bunun için cezalandırılmasını istiyor. Oysa, müvekkilimizin, olayın oluş şekline baktığımız zaman bunu söylemesi için hiçbir sebep yok. Bu sözleri sarf etmediği gibi, iddia makamını temsil eden savcının hakim ile avukattan farklı olarak tek ortak yönü ikisinin de devletten maaş alıyor olmasıdır. Bu son derece açıktır. Kuşku dahi olmaması gerekir. Ne yazık ki, bundan kuşku duyulduğu gibi dava açılıyor ve mütalaada cezalandırılması yönünde talepte bulunuluyor. Bu hepimizi endişeye sevk ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre sadece soruşturma açılması bile savunma dokunulmazlığının özünü ihlal eden bir durumdur. Ve savunma hakkı üzerinde fiili bir baskı oluşturur. Bu davada da tipik olarak bu durumu yaşıyoruz. Ben keşke, ihbarcı hakimin suç ihbarında bulunan hakimin keşke mahkeme önünde dinleyebilseydik ve ona sorularımızı yöneltebilseydik. O zaman şu ortaya çıkacaktı ki, bu hakim kişisel kızgınlık ve öfkeyle hareket etmiştir. Şimdi suçun manevi unsuruna geliyoruz, yani kasıt unsuru. Burada kasıt unsuru olmadığı apaçık. Bir tek delil gösterilmesi lazım. Savcı ile bir çatışması mı var, bir tartışması mı var? Yok. O zaman niye böyle bir söz sarf etsin. Müvekkilimin orada yaptığı şey savunma hakkını kullanmak. Silahların eşitliği ilkesini hatırlatmak Bunun için çarpıcı ve vurucu sözlerle bunu mahkemenin dikkatine getirmeye çalışmış olabilir. Ama buradaki tek amacı savunma hakkının gereği gibi kullanılması ve silahların eşitliği ilkesinin hatırlatılmasıdır. Suçun manevi unsuru da yoktur, maddi unsuru da kanıtlanamamıştı^ Son olarak sarf ettiği iddia edilen sözler savunma sınırları içinde ve savunma sınırını aşmayan sözlerdir. Bizim endişemiz, bu davada sorunun, haddini aşan avukatlara haddini bildirmek şeklinde ele alınmasıdır. Çünkü ülkemizde özellikle politik içerikli davalarda daha sık görüldüğü üzere, verdiği savunma dilekçeleri nedeniyle o savunmanlığını yaptığı örgütün, örgüt üyesinin dâhil olduğu örgüte avukatın da dahil edildiğini, böyle suçlandığını ve yargılandığı bir vakadır. Ayrıca, avukatlar hakkında savunma görevleri ifa ederken ettikleri söz ve yazılardan dolayı hakaret nedeniyle açılan çeşitli tazminat ve ceza davalarında, uygulamada TCK.nun 128. maddesinde getirilen ve Uluslararası sözleşmelerle de garanti altına alınmış olan savunma dokunulmazlığını son derece daraltıcı ve kısıtlayıcı bir yorumuna gidildiği sıklıkla görülmektedir. Bu nedenle biz, Anayasa'da devletin niteliği olarak belirtilen demokratik hukuk devletinin polisin polise, hakimin de hakime şikayet edilebildiği bir düzen olması gerektiği ve mahkemelerimizin de bu konuda bizlerle aynı hassasiyete sahip oldukları inancımızı korumak istiyoruz ve bu yargılamanın sonucunda isnat edilen fiili işlediği hiçbir şekilde sübut bulmamış olan müvekkilimizin sadece beraatini değil, gerekçesinde de savunma dokunulmazlığı konusunda içtihat teşkil edebilecek ve demokratik hukuk devletine inancı güçlendirebilecek belirlemelerin de yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Son olarak isnat edilen sözler "devletten maaş almaktan başka bir özelliği olmayan" bu bir iddia ve müvekkilimizin böyle bir söz söylemediğini ve kastının da hakaret olmadığını tekrar vurguluyoruz.

Ancak, mahkemece bu duruşma tutanağına ve suç ihbarına itibar edilip de bu sözlerin söylenmiş olduğu var sayılırsa bile, bu sözlerin de içinde sarf edildikleri ortam, bağlam dikkate alındığı zaman herhangi bir suç teşkil etmeyeceği, zira burada hiçbir özelliği olmayan lafının, ki sayın savcı cümlenin bu kısmının suç teşkil ettiğini iddia ediyor, savcıyı aşağılama amacıyla ve onun insan olarak hiçbir değeri olmadığını ifade etmek amacı ve kastıyla sarf edildiği konusunda hiçbir delil yoktur. Sadece bir niyet okuması yapılmaktadır burada. Ama bu niyet okuması da yerinde değildir. Zira müvekkilimizin bu savcı ile hiçbir çekişmesinin olmadığı, duruşma öncesi ve sonrasında hiçbir tartışmasının olmadığı sabittir. Dolayısıyla iddia makamı iddialarını ispatlayamamıştır. Biz açıkladığımız nedenlerle müvekkilimizin beraatına karar verilmesini talep ediyoruz. Saygılarımızı sunuyorum dedi.

SANIK MÜDAFİİ Av. Emine Nevval ÖZFIRAT'DAN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU ‘
Meslektaşlarımın savunmalarına aynen katılıyorum, ekleyecek husus yoktur dedi.

SANIK MÜDAFİİ Av. Nida AÇIKALIN'DAN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU :
Burada suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşup oluşmadığını tekrarlayacak değilim Meslektaşlarım bunu yaptı. Muhterem mahkemenizce malum olan hususlardır. Müvekkilimin eyleminin atılı suçun hiçbir maddi manevi unsurları ve hiçbir yasal unsurunun oluşmadığı son derece açıktır. Dosya münderecatı böyledir. Burada bir noktaya temas etmek isteriz. Öncelikle burada bir avukat olarak, avukatın yargılama esnasında müvekkilinin hak ve hukukunu korumak adına usul, yasa ve uluslararası sözleşmeleri gereği yürütülmesi gereken muhakemenin, mahkemece dosyada belirtilen sebeple dışına çıkılmasından dolayı düşünce ve görüşünü beyan etmesinden ibarettir.

Biz bir meslektaşımızın bu sebeple yargılandığı bir duruşmada sanık vekili olmayı son derece hazin buluyoruz. Burada hazin sözü hakaret maksadıyla söylenmemiştir. Çünkü bu dava sebebiyle, bildiğimiz kadarıyla savunma görevini yapmak avukatlar için oldukça güç bir hale gelmiştir. Her an savunma esnasında usul ve yasaya uygun düşünce beyanlarımızın söz ile söylenmesinin, bizi suça iteceği korkusunu yaşamaktayız. Şayet müvekkilimin atılı suçları işlediği düşünülerek bu yargılama gerçekleşiyor ise ki öyle duruşma başladığından beri beyanlar içerisinde, iddia makamının iddianamesine karşı savunma makamı olarak bir takım beyanlarda bulunuyoruz. Hukuk çerçevesinde ve saygı çerçevesinde O zaman bunlar da suç olarak kabul edilebilir. Biz potansiyel suçlu kabul edilmemiz gibi bir durumla karşı karşıya geliriz. Böyle bir sürecin cereyan etmemesi gerektiği kanaatindeyiz. Müvekkilim yasaları ve yasalardan doğan hak ve vecibelerini son derece iyi bilen, iyi bir hukukçudur. Akıl sağlığı yerindedir. Hiçbir husumeti olmayan bir insana üstelik bir yargılama esnasında hedef alıp hakaret etmeyi gerektirecek herhangi bir şuursuzluk belirtisi içerisinde bulunmamıştır, şimdiye kadarki hayatında. Yaşamın da doğal akışım aykırıdır. Dosya münderecatında müvekkilin aleyhine hiçbir delil bulunmadığı açıktır. Bu itibarla beraatını talep ediyorum dedi.
Sanık müdafileri ve dinleyiciler arasında ihtiyaç oluşma ihtimaline göre ara verildi.

Verilen ara sonrası tekrar duruşmaya devam olundu.
SANIK MÜDAFİİ Av. Mehmet Metin KARAGÖZ DEN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU
Müvekkilime isnat edilen hakaret suçu "devletten maaş alması dışında hiçbir özelliği olmayan iddia makamı" ibaresine dayandırılmaktadır. Bu ibare doğrultusunda objektif bir analiz yapıldığında, bu ibarenin müvekkilinin savcılık makamında bulunmuş olan Pertev Kumbasar adlı savcı beyin şahsına yönelmediği savcılık statüsünü savcılığa ilişkin normları irdelediği açıkça anlaşılacaktır. Savcılık makamı eşittir Savcı Pertev Kumbasar formülü kurularak müvekkilim hakkında bu mesnetsiz iddianame düzenlenmiştir. Netice olarak bu gün itibariyle Pertev Kumbasar da emeklidir. Savcı sıfatına haiz değildir. Ama ayrıldığı savcılık makamı bir başka savcı tarafından doldurulmuştur. Kurumlarla, makamlarla kişileri eşdeğer görmek. Devlet eşittir Devlet görevlisi elitizmine ait nesillerden nesillere geçen değer yargılarının sonucudur. Bu son derece yanlış değer yargısının kökü Osmanlı idaresine kadar uzanmaktadır. Kaldı ki müvekkilimin vurgulamak istediği sadece ve sadece, savunma makamındaki avukatlarla, savcılık makamındaki savcıların konumlarının birbirlerine nazaran hiçbir ayrıcalık içermediğini belirtmekten başka bir şey değildir. Meslektaşlarımın söylediklerine aynen katılıyorum. Müsnet suçtan müvekkilimin beraatını talep ediyorum dedi.

SANIK MÜDAFİİ Av. Ümit GÜNEY'DEN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU:
Sayın hakimler, huzurdaki bu yargılama hukuk devleti ilkelerine aykırı bir durumdur. Hiç yakışmamaktadır. Bağdaşmamaktadır. Avukatlar savunma görevini yerine getirirler. Savunma, hepimizin bildiği gibi kutsal bir haktır. Avukatlar bu hakkın yerine getirilmesine yardım ederler, bu konuda göre yaparlar. Savunma olmadan yapılan bir yargılama olamaz. Savunma esnasında bir suç işlendiği iddiası hukuk devleti ilkelerine aykırıdır. Şimdi ben müvekkilim sayın Av. Ömer Kavili'yi savunurken kelimelerimi dikkatli seçiyorum. Acaba hakkımda sonradan bir dava açılır mı diye düşünüyorum. O zaman ben bu savunma görevimi nasıl yapabilirim. Bu mantık dışı bir durumdur. Avukatlar duruşma salonlarında hakim ve savcı ve diğer yargı personeline suç işleme durumunda olan insanlar değillerdir. Böyle bir amaçlan da yoktur, olamaz. Dolayısıyla müvekkilimiz tarafından işlenilmiş bir suç yoktur. Bu yargılama gerek soruşturma, gerek kovuşturma safhalarıyla birlikte savunma hakkını ihlal eden bir yargılama olmuştur. Bu konuda soruşturma açılması bile başlı başına hak arama hürriyetini ihlal eden bir durumdur. Dosya içeriğine baktığımızda, kendisine hakaret edildiği iddia edilen kişi ile ihbarda bulunan kişi duruşmaya gelip iddialarının arkasında durmamışlardır. İsnat edilen iddianın inandırıcılığı bile yoktur. Bu nedenle hukuk devleti ilkelerine bağlı kalmak adına, müvekkilimizin derhal beraat ettirilmesini saygıyla talep ederiz dedi.

SANIK MÜDAFİİ Av. Yaşar ÖZTÜRK'TEN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU
Meslektaşlarımın savunmaya ilişkin beyanlarına aynen katılıyorum. Dava konusunu teşkil eden husus, sanığın yargılanmasından ziyade avukatlık mesleği dahilinde meslek kuralları ve bu meslekle ilgili diğer kanunlardaki hükümlerin sanık avukat tarafından mükemmel bir şekilde ifa edilmesinden doğan bir yargılamadır. Bu yargılama konusunu oluşturan, isnat edilen suç, hukukun en önemli prensiplerinden biri olan yargılamadaki silahların eşitliği prensibine aykırılık teşkil etmektedir. Yargılamanın 3 sac ayağından birini oluşturan avukatların ve avukatlık mesleğinin, yeterince ve gereğince ifa edilebilmesi savunmanın yargılamayı yapan mahkeme heyetinden ve savcıdan bağımsız olarak hareket edebilmesini gerektirir. Müvekkilimizin dava dosyasına göre suç teşkil eden fakat, hukukun genel prensiplerine göre suç teşkil etmeyen dava konusu savunmaları ve bu savunmaları yaparken, sözlü dilinin yanı sıra beden dilini kullanması gayet doğal ve hukukun gereğidir. Mahkememizde yapılan yargılamanın konusunu teşkil eden, isnat edilen suç, adil yargılanma ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenlerle görülmekte olan dava, esasen avukatlık mesleğinin yeterince ve gereğince ifa edilmesi ile ilgili bir davadır. Bu nedenlerle dava konusu isnat edilen hususun suç oluşturmadığı ve bu nedenle sanığın beraatını talep ediyorum dedi.

SANIK MÜDAFİİ Av. Mehmet Atıf TURAK'DAN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU :
Ben de meslektaşlarımın beyanına aynen katılıyorum. Müvekkilimin de derhal beraatine karar verilmesini istiyorum dedi.

SANIK MÜDAFİİ Av. İhsaniye DEMİRCİ'DEN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞİ DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU
Bugün burada bir avukat meslektaşımızla, yine bir hukukçu savcıya hakaret davası görülmektedir. 25 yıllık bir avukatın, bu tecrübesiyle ve kendi asil savunduğu davayı savunmak için tam bilendiği sırada, savcıya hasım alması düşünülemez. Zira asıl yapmakta olduğu işi yapamaz. Nitekim kendi işini yapmak üzere karar verildiği esnada, savcının da orada bulunmaması gerektiğini hatırlatması suç değil, yasanın bir gereğidir. Esasen yasada böyle bir açıklık olmasa dahi, usuli bir teamül haline gelmiştir. Bugüne kadar bildiğimiz ceza mahkemelerinde genelde çıkmaktadırlar savcılar. Bunun söylenmesi bir hakaret değildir. Ayrıca, hakaret iddiası içeren tutanağın bir asabiyet sonucu tutulduğu kanaatindeyim. Bu durumda her iki yönün de, yani hem mahkemenin hem de avukatın kendi işi gereksiz yere artmaktadır. Ayrıca, avukatın kendi mesleğini yaparken gereken bir şeyi söylememesi gibi bir baskı oluşturur. Ki bu da, savunmanın kutsallığını engeller. Terazi, yüce mahkemenin elindedir. Yargı erki mahkemedir. Savcı, kanunu ve yasaları savunur. Eski deyimiyle müddet umumidir. Yani umumun hakkını savunan, kanunun, yasanın, devletin hakkını savunan kişidir. Dolayısıyla, savcı ve avukat yargı erkinin iki ayrı bölümüdür. Asıl terazi yargı erkinin ve mahkemenindir. Dolayısıyla mahkeme bağımsız ve tek başına ve savcı olmadan karar vermek durumundadır Bunu hatırlatmak sut olmaması gerekir. Kaldı ki meslektaşımız bu hakareti yapmadığını beyan etmektedir. Şu anda tutanak yalnız kalıyor. Bu tutanağı düzenleyenlerin sizi ikna etmeleri gerekirdi, kendilerinin beyanda bulunmaları gerekirdi. Burada tüm deliller toplanmış değildir. Ne var ki aleyhte de hiçbir delil yoktur. Bu bakımdan sayın meslektaşımızın, yüce adaletinize sığınarak bir an önce beraatini diliyoruz. Zira mesleğin onurunun kurtulması anlamına gelecektir. Savunmanın kutsallığının kutsanması anlamına gelecektir. Beraatini talep ediyorum. Saygılarımı sunuyorum dedi.

SANIK'tan ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAYA KARŞI DİYECEKLERİ VE ESAS SAVUNMALARI SORULDU :
Davanın en başından ve bugünkü duruşmada da avukatlarımın arasında oturdum ve yasadan kaynaklanan yetkimi kullanarak, oturduğum yerden konuşmayı tercih ettim. Ancak, savunma mesleği sadece söz değil, sözün şiddet olarak kullanıldığı ve beden dilinin etkili kullanıldığı bir sanattır. Bu sanatın yürütmeye çalışanı olarak bir iş kazasına uğradığımı itiraf ediyorum. Ancak, şu andan itibaren etkili savunma amacı ile kendi isteğimle ayağa kalkarak konuşacağım. Benden önce konuşan ve mesleksel dayanışma amacı ile bu duruşmaya gelen, dosyamı inceleyen, zaman ayıran, savunma yapan ve dinleyici olarak gelen 32 yıllık yaşlı arkadaşlarım da dahil, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Çünkü bizim anlayışımıza göre emek en yüce değerdir.
Dava teorisine gelince bugün esas hakkında savunma aşamasındayız. Öyle ise biz, iddia makamındaki savcı sıfatıyla görevli kamu memurunun yapmış olduğu yüzeysel yorumlamak yerine, dava dosyasını meslek ahlakımız çerçevesinde bir bütün olarak gördüğümüzü beyan ediyoruz ve dosyanın bütünü açısından değerlendirme yapacağız.
Öncelikle hazırlık soruşturması, hazırlık soruşturmasını yürüten savcı, savcıların uluslararası rollerine dair Budapeşte ilkelerine " etkili ve tarafsız soruşturma yapma ödevi" altında olmasına rağmen, dosyada göreceğimiz gibi tanık olarak dinlediği kişilerin ifade beyanlarında, hiçbir ayrıntıyı sormamıştır. Hiçbir ayrıntıya girmemiştir. Ortada güya yapılan suç soruşturması, kendisinin meslektaşına yönelik bir hakaret iddiasıdır. Hani insanda vefa duygusu olur da vefa duygusu kavramı çerçevesinde dahi, arkadaşına, meslektaşına, hele hele hukuk düzeninin bozulmasına yönelik böyle bir iddiada daha titiz, daha duyarlı ve ahlak ilkeleri ile daha tutarlı bir soruşturmanın ortaya çıkması yargılamayı da ve eğer dava açılmış olsaydı ki, şu an açılmıştır, hüküm kuracak mahkeme heyetinin de hükmünü dayandıracağı hukuksal dayanağı hazırlamış olacak idi. Sanık olarak benim lehime görüntüde olsa bile, bu yapılan meslek ilkelerinin çiğnenmesidir. Çünkü hazırlık soruşturmasında mağdur olduğu iddia edilen kişinin 23.03.2010 saat 15.22 kaydı bulunan telefon görüşme tutanağına göre, telefonda dahi hiçbir ayrıntı sormamış, kendisinin şikayetçi olup olmadığını, şikayeti var ise ne suretle kişilik haklarının ihlal edildiği iddiasına katılıp katılmadığını ve bu hususta başkaca kanıtları olup olmadığını, duruşmada olan kişilerin kimler olduğunu, duruşmada hazır olan kişileri tanık olarak dinleme ödevi çerçevesinde hiç olmazsa kendisine yardımcı olunmasını istemesi gerekir iken, bunların hiçbirini yapmamıştır. Bizim hazırlık soruşturması sırasında aynı savcının başka dosyalarda yapmış olduğu hukukun temel ilkelerini çiğneyen ve savcılık mesleğine ait tecrübeli ve memur ve avukat soruşturmalarına bakan savcı yetkisini yürüten bir savcı olması hasebiyle, yapmamasını kendisi nam ve hesabına ağır bir kusur olduğunu gördüğümüz uygulamaları nedeniyle, bu soruşturma evrakı jet hızıyla Avukatlık Yasası 59. madde çerçevesinde Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmiştir.

Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi Son Kovuşturma Açılması kararı verip vermemek bakımından, yani avukatlık hukukuna göre "iddianame yerine geçen belge" düzenleme ödevini yerine getirmek için mahkeme sıfatı ile faaliyete geçmiştir. Mahkemenin en temel ilkesi muhakeme edebilmektir. Muhakeme edebilmek bir sanattır. Muhakeme edebilme sanatının içinde, iddiaya karşı savunma tarafının diyeceklerini dinleyebilme erdemliliği vardır. Bu çerçevede, tarafımıza bir tebligat yollanmış ve hakkımızdaki iddialarla ilgili olarak, varsa diyeceklerimi, varsa tanıklarımı bildirmek üzere süre -mehil- önel vermiştir. Bu tebligat çerçevesinde mahkemeye gittik ve dosyadan nelerin toplandığını, dosyanın nasıl oluşturulduğunu, karşıt bir deyimle nelerin de toplanmadığını soruşturmayı yürüten savcı bize bildirmediği için dosyadan sanık sıfatıyla fotokopi istedik Orada başka bir hukuksuzluk ve keyfilikle karşılaştık. Mahkemenin kalemi fotokopi odasına bitişik olmasına rağmen, kalemdeki görevlilerin hiçbiri dosyayı fotokopiciye götürmediği gibi, yazı işleri müdürünün beyanına göre "bu mahkemeden Pazartesi günleri dışında fotokopi alınmaz, başkanımızın kesin talimatıdır" denilerek o gün fotokopi verilmeyeceğini söylemeleri üzerine örgüt üyesi olduğumu, örgüt arkadaşlarımla birazdan gelip bu hususun gereğini yapacağımızı beyan ettiğimde, örgüt kelimesinden olsa gerek, yazı işleri müdürünün ve kalemdekilerin gözleri faltaşı gibi açıldı. Daha sonra örgüt üyesi arkadaşlarım ve örgüt yetkilileri geldiler ve bu hususları tutanak tuttuk. Yazı işleri müdürünü Adalet Komisyon Başkanı'na şikayet ettik. Adalet Komisyon Başkanı müdür hakkında soruşturma açtı. Soruşturmacı olarak ise kanun dışı talimat verdiği iddia olunan mahkeme başkanını atamış olduklarını gördük. Duruşma davetiyesi tebliğ edildi ve avukatımla birlikte gitmeme rağmen avukatımın çıkmasını istedi mahkeme başkanı. Duruşmada avukatımı dışarı çıkmasını ve beni tek dinleyeceğini beyan etmesi üzerine soruşturmacıya, bize yapılan tebligatta duruşma tebliğ edildiğini bu nedenle avukatımızla geldiğimizi söyledik. Soruşturmacı "kalemdekiler hata etmiş olabilirler" dedi ve fakat kalem yazı işleri müdürünün iddiası eğer doğru ise, kanundaki kuralı çiğneyenin bizzat kendisi olduğu, soruşturulan müdürün hakkında "etkili ve tarafsız soruşturmacı" olarak görev yaparsa eğer kendisinin de soruşturmaya uğrayabileceği bu nedenle de hukukun en temel ilkesi olarak hiç kimsenin kendi davasının yargıcı olamayacağı ilkesi çerçevesinde tarafsız soruşturmacı atanınca beyanda bulunmak üzere orayı terk ettik.
Bu hususları tutanağa yazdırdık. Adli Yargı Adalet Komisyon Başkanlığı'na itirazımızı bildirdik Ve itirazımızın red işlemi nedeni ile Adli Yargı yargıçlarının oluşturduğu Adalet Komisyonu'nun alınış olduğu soruşturmacı atama kararının büyük bir kısmı hukuk fakültesinde okumayan, idare mahkemesi yargıçları eliyle iptal edilmesi için İdare Mahkemesi'nde dava açtık ve İdare Mahkemesi yargıçları duruşmalı yaptığımız savunmamız sonrasında. Adalet Komisyonunun hukuk ilkelerini çiğnediği, bu nedenle işlemin iptali kararı verdiler. Burada çarpıcı olan husus, idari yargı yargıçlarının Adalet Komisyonu adlı idari birimin kararını iptal etmesidir.
O mahkemenin evraklarını incelediğimizde ki o mahkeme asla fotokopi vermemiş ve delillerimiz dinlememiş ve toplamamıştır. Esasen yapmasına da gerek kalmamıştır. Çünkü bize tebligat çıkarıldığı gün o tarih itibariyle iddianamenin kabulü kararı verilmiş olduğunu dosyada gördük. Soruşturmacıya hem bize tebligat belgesinin, hem de iddianamenin kabul kararının altındaki imzanın kendisine ait olup olmadığım sorduk. Kendisine ait olduğu beyanından sonra "siz yargıçsınız, topladığınız delillerden sonra son kovuşturma açılıp açılmaması kararı vermeniz gerekirken, doğrudan doğruya iddianamenin kabul kararını vererek, benim beyan edeceğim ifademin ve göstereceğim tanıklarımın dinlenmesi ile etkilenecek bir kanaatiniz kalmamış ki. Çünkü siz en sonda vereceğiniz kararı başta vermiş olduğunuzu görüyorum" demem üzerine " avukat bey UYAP'a kaydetmek istedik, UYAP kaydetmeyince böyle bir karar almak zorunda kaldık" demiştir. İşte yargıçların yargı yetkisinin yargıçlık mesleğinin tekelinde olduğu, bırakın iddia makamındaki cumhuriyet savcısına devretmek veya onunla paylaşmak, UYAP teknisyenine bağlı kalındığının itirafı olmuştur. İşte önünüze gelen bu dava bu suretle dava dosyası halinde mahkemenize gelmiştir.

Hukuk fakültesinde okuduğumuz kitaplara göre "duruşma hazırlık işlemleri" bitirilmeden duruşma tayin edilmez, Prof. Dr. Nurullah Kunter, Faruk Erem, Prof. Dr. Feridun Yenisey ve diğer hukuk otoritelerinin düşüncesi. Oysa bu dosyada iddianame denen kağıt parçasında mağdur olarak gösterilen kişi o tarihte cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta ve Adalet Bakanlığı lojmanında oturmaktadır. Mahkemenizce mağdura çıkarılan davetiye bila tebliğ yani tebliğ olunamamıştır yazısı ile geri gelmiştir. Açıklama kısmında ise muhatap adresinde tanınmamaktadır. Ortaya çıkan görüntüye göre o savcı herhalde illegal örgüt üyesi olmalı ki, devletin tebligat memuru devletin savcısına tebligat işlemini gerçekleştirememiştir. Oysa biz biliyoruz ki, o savcı gizli örgüt üyesi olma ihtimalinden dolayı değil, sistemimizin yani adliyenin adalet işleyişinin ne vaziyete geldiğinin kanıtı olarak dosyamızda bulunmaktadır. Mahkemenizin mağdur olduğu var sayılan kişiye tebligat çıkarılması hukuka uygun ve fakat bu tebligat kararını takip etmemesi hukuka aykırıdır.
(İddianamede açıklanan davanın kapsamı dışına çıkılmaması gerektiği hatırlatıldı)
Bana yönelik olarak “davanın kapsamı dışına çıkılma” iddiasının dayanağı bölümünün ne olduğu eğer tarafıma açıklanacak olur ise ona göre mahkemenizi meşgul edeceğim veya etmeyeceğim. Eğer açıklama; yapmayacaksanız, savunmama devam etmek istiyorum.
İddianame içeriği ve savunmada belirtilen hususlar aşikar olmakla, açıklama yapılmasına gerek görülmedi.
İddianame denilen evrakta, "fiil fail ilişkisi" ve "vakıalar olgular" açık açık ve tek tek sayılmak suretiyle hangi olayın yargılanacağı açıkça belli edilmesi ve o olayın hangi olay akışı içerisinde gerçekleştiğinin yazılması gerekir. Oysa, bu husus iddianamede eksik bırakılmış ve tam tersine adliyenin alışkanlığına terk edilmek suretiyle, "dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre" denilmek suretiyle hukuka aykırı bir düzenleme yapılmıştır. Çünkü o iddianameyi hazırlayan savcının takdir yetkisini kullanması noktasında, Yargıtay yani yüksek mahkemenin içtihatlarına göre "takdirilik ile keyfilik arasında ince bir sınır vardır, denetlemeye elverişli, şüpheden uzak, akıl, bilim ve mantık ilkelerine uygun, ayrıntılı bir gerekçe yazılmadığı takdirde" savcılık meslek ilkeleri açısından disiplin sorumluluğunun düşünülebileceği Yargıtay içtihatlarındandır. Böylesine yüzeysel ve sadece ön yargılara hitap eden bir iddia karşısında mahkemenizin kişi yargılamayacağı açıktır. Çünkü mahkemeniz Türkiye Cumhuriyeti örgütlenmesinde mahkeme makamı olarak yer almakta ve yargılama muhakeme işini çağdaş Ceza Muhakemesi ilkeleri çerçevesinde yürütme ödevi altındı bulunmaktadır. Karşıt söyleyişle mahkemeniz sadece olay yargılaması yapabilir, kişi yargılaması ile ise dinler teorisine göre "mahkeme-i Kübra" öz Türkçe'si büyük yargı yeri adında öbür dünyada Tanrı tarafından yapılabilecektir.
Olay yargılaması çerçevesinde sanık, suçu işlediği zannedilen kişidir ve hukuk doktrininde bu husus sanığın suçsuzluğu ilkesi olarak anılmaktadır. Şu andaki mahkeme makamında görev yapan yargıçlar sonradan tayin edilmişler ve ilk duruşmada hazır bulunmamışlardır, ilk duruşmada sanık olarak avukatlarımın arasında; oturmam nedeniyle öncelikle ezberi bozulan mübaşir tarafından kolumdan tutularak ve sarsılarak ortayı geçmem istendi ve itirazımız ve gereken cevabı vermemiz üzerine heyet başkanı ortaya geçmemizi istediğinde " meşru olduğu varsayılan meclisin çıkarttığı kanunlar bu salonda geçerli olacak ise eğer 5271 CMK. 149/3 uyarınca “sanığın müdafisi yanında bulunması, yan yana oturması engellenemez” kuralı çerçevesinde ara karar vermenizi yasal dayanak göstererek vereceğiniz karar beğenmesem de benim hoşuma gidecek bir karar olmasa da kararınıza kürsü kararı olması nedeniyle uyacağımı beyan etmiş isem de, mahkeme heyeti kanuna baktı ve bizim söylediklerimizin kanunda yazılı olması karşısında avukatlarımın arasında oturmama ara karar vermedi. Ancak, bu husus bir alışkanlık olarak nesilden nesile demeyeceğim ancak, koltuktan koltuğa oturan sonraki yargıçlar tarafından da sanki biz sanık olarak, kanundan doğan yetkimizi kullanmıyormuşuz da mahkeme hakimleriyle sırf sürtüşme yaratmak amacıyla avukatlarımızla oturmak istiyormuşuz gibi algılandı. Ayrıca, sanık olarak oturduğumuz yerden konuşmamız nedeniyle de tartışma çıkmış idi ve aynı şekilde yürürlükteki 5271 CMK. Çerçevesinde yalnızca iki durumda, bir esas hakkına hüküm fıkrası, ikinci olarak da yemin sırasında herkesin ayakta olacağı yasada emredilmiştir. Oysa, tarafsızlık koltuğunda oturan mahkeme heyetindeki yargıçlar, iddia makamındaki savcı konuşmaları sırasında oturduğu yerden konuşmuş olmasına tel bir itiraz etmemiş, tek bir uyarıda bulunmamış olmalarına rağmen, savunma tarafına sık sık ayağa kalkma yönünde uyarması nedeni ile yine yasadan doğan yetkimizi kullanarak oturmayı tercih ettiğimizi ve bu konuda aksine bir yasa kuralı gösterilecek olur ise, yasal dayanak gösterilerek verilecek mahkeme kararına da, benim söylediğimin tersi olmasına rağmen uyacağımızı bildirdik ve mahkeme heyeti yasada bulunduğundan, ayrıca karar vermeye gerek yok denilmek suretiyle bunu zapta geçmiş olup, buna rağmen arada arada ve hatta en son mahkeme heyeti olarak kendileri ile usul ve kanun tartışmamız nedeniyle mahkeme heyetine baskı kurduğumuz gerekçesiyle davadan çekilme kararı verdilerinde dahi, sanık olarak oturduğumuz yerden konuşmayı kendi verdikleri karar ile çelişerek çekilme kararına dayanak göstermişlerdir. Ancak, bu hususun hukuka uygun olmadığı, çekilme kararının yerinde olmadığı, çekilme talebini inceleyen Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile sübuta ermiştir.
Ayrıca, mahkemenizdeki dava konusu, duruşma tutanağı adlı evrakta yazılı olan kelimelerin mahkeme yargıcı tarafından yazdırılmış olmasına rağmen, kendi sözlerinden bizi sanık olarak yargılatması muhteşem otoritesi karşısında aynı otorite ile bir daha başımız belaya girmesin diye duruşma tutanağını kanunda yazılı olduğu üzere 5271 CMK. madde 32, zabıt katibi tarafından doğrudan yazılmasını ve bizim ağzımızdan çıkan sözlerin arkasında olduğumuzu ve herkesin kendi söylediği sözün sorumluluğuna katlanması gerektiğini belirterek zaptı, zabıt katibin doğrudan yazmasını yani zabıt katibinin asli görevini yapmasını istemiş idik. Kanunun 32. maddesinde başlık olarak "Zabıt Katibi" başlığı bulunmakta ve zabıt katibinin asli görevinin 1986 yılında Resmi Gazete'de yayınlanmayan ve fakat Adalet Bakanı'nın imzasıyla yürürlüğe giren Ceza Mahkemeleri ve Savcılık yazı işleri yönetmeliği madde 43, 46, 70 ve devamı belirtildiği üzere, zabıt katibine ödevdir. Yasa ve yönetmelikten kaynaklanan bu ödevini zabıt kâtibinin bağımsız ve özgürce yerine getirmesi talebimiz dahi eskiden beri yapıla gelen alışkanlıkların bozulması nedeniyle kızgınlıkla karşılanmıştır. Ve fakat yapılan yanlışların ekranda gördükçe düzeltilmesini istemiş olmamız bile mahkeme heyeti tarafından davadan çekilme nedeni olarak yazılabilmiştir.

Bu usul hatalarından sonra işin özüne gelecek olursak, işin özü tutanak başlıklı evrakın dramıdır. Çünkü o tutanak eklektik öz Türkçesi seçmeci, faydacı ve önceden oluşturulan kanaate uygun malzemelerin toplanma vasıtası olarak görüntü sunan bir kâğıttır. O kâğıtta nitekim avukatlar olarak benim, müvekkilimle birlikte en az üç kez diğer avukat meslektaşımla yan yana durmamak için yer değiştirdiğimiz, tanık olarak dinlenen zabıt kâtibinin ve mübaşirin yeminli beyanıyla ortaya çıkmıştır. Çünkü orada her iki sanık aynı zamanda o davanın katılan sanıkları idi ve husumet avukatlar arasında olmaz. Husumet yani çekişme taraflar arasındadır. Ancak, avukatlık özel bir meslektir. Özel ve güzel bir meslektir. Hukuk bir sanattır ve her hukukçu bir sanatçıdır. Tarih boyunca bedeli kan, gözyaşı, işkence ve ölüm olarak bedeli ve diyeti peşin ödenen ve kanunların üstünde saydığımız avukatlık meslek ilkelerimize göre bizim mesleğin en önemli ilkesi sır saklama ilkesidir. Eğer diğer avukat meslektaş ile yan yana gelecek olur isek, yargıç tarafından "söz savunmanın" denilerek söz verilme aşamasına gelmeden önce, üzerinde taşıdığı veya bildiği bir konuyu, müvekkiline ait sır olan bir konuyu açığa vuran yani, bu tarafta durup ta karşıya hizmet edene hain denir. Biz meslek ilkelerimize ihanet etmemek adına, duruşmada diğer avukat meslektaşımızla yan yana bulunmadık ve gerekçelerimizi de açıkladık. Ama bunlar asla duruşma tutanağı denilen kâğıtta yer almamıştır. Çünkü o kâğıt parçasını mahkemenin yargıcı ne söyledi ise sadece yargıcın söyledikleri tutanağa yazılmıştır. Ve bu aynı zamanda yargı sistemimizin en acı ve değişmesi gereken alışkanlık durumudur. Ancak, hukuki bir durum değildir. Çünkü duruşma tutanağına yargıç kendi söylediği ve suç sayılabilecek bir hususu kendisinin yazdırması beklenemeyecektir.
(Bu sırada bazı sanık müdafileri duruşma salonundan ayrıldıkları görüldü)
Nitekim tanık olarak dinlenen zabıt kâtibi dahi, yaptığı görevin tanımını yapamamıştır ve kanundaki yetkilerinin ne olduğunu yemin etmesine rağmen, mahkeme heyetine açıklayamamıştır. Ancak, uygulamada zabıt kâtiplerinin sadece idari amiri konumundaki mahkeme başkanı veya savcılıklarda ise savcıyı dinlediği, sadece onun ağzından çıkan hali ile sözleri yazdığı herkesin bildiği ve fakat bunun bağıra bağıra itiraf edilebilmesi için "köyün delisi olarak" bir delinin çıkmasını beklendiği anlaşılmaktadır. Şu anda "köyün delisi" olduğumu ve "kral çıplak" diye bağırdığımı itiraf ediyorum.
Oradaki o duruşmada tarafımızdan söylendiği ve fakat yazılanlarla ilgisi olmayan söz şudur 28.05.2009 tarihli tutanakta alttan 10. satırda yer alan "... devletten maaş alması dışında başka hiçbir özelliği olmayan..." yerine aynı cümleyi bir de şu şekilde okumuş olmanızı isterdim. " ... devletten maaş alması dışında başka hiçbir ortak özelliği olmayan..." cümlesidir.

Türk dil kurallarına göre, buradaki ortak kelimesi pekiştirme sıfatıdır. Lisan-ı Osmaniye'de teşbihte hata olmaz deyimindeki şabih-müşabih ayrımında yani, öz Türkçesi benzetilen ve benzeyen ayrımında; pekiştirme sıfatı ortadan kalktığında, cümle başkalaşır ve söylenenin dışına çıkmış olur. Eğer o tutanak incelenecek olur ise, bu davamızın muhbiri yani ihbar edeni ve o duruşmada yargıç olarak görevli olan yargıç hanımın yazdırdığı cümlelerdeki devriklikler ve diğer dil kurallarını çiğneyen özellikler karşısında; bizim uzun uzadıya paragraflar boyunca yazdırmamıza rağmen, dil kurallarına uygun, anlam bütünlüğü taşıyan, yüklemi cümlenin sonunda olan yani Türk dil kurallarına bizim daha uygun konuştuğumuz kısaltılmış kâğıtta yani tutanakta açıkça bellidir.

Çünkü iddia makamını temsil eden savcılar, omuzlarından sarkan sarı sırmayı kralın temsilcisi olarak tarihten gelen alışkanlıkla taşımaktadırlar. Ve görevleri sadece iddiayı ikna edici şekilde yargıca sunmaya çalışmaktır. Bunun dışında bir görevleri yoktur. Ancak, ülkemiz uygulamasında savcılar sadece kendilerimi devleti temsil ettiklerini ve her şeye muktedir olduklarını düşünme gibi eleştirilmesi gereken bir anlayışla yapma alışkanlıklarıyla, yargıçların tekelindeki yargılama yetkisine birçok kez müdahale ettikleri bilinmekte ve uygulanmaktadır, işte, bu alışkanlık gücünü otoriteden almakta ve fakat bu otoritenin gücü hukuk dışından gelmektedir. Hukukun evrensel ilkeleri çerçevesinde Türkiye'de ilk kez yine bu salonda, o zamanki mahkeme heyeti başkanı hakkında, o zamanki karar aşamasında huzurdaki savcının içeride kalmış olması nedeniyle bilgi paylaşımı niteliğinde açıklamamızı kabul etmemesi karşısında tutanak tutmuştuk ve üyesi olduğum örgütüme bildirmem üzerine örgüt şefim "laz Kazım" tarafından Adalet Bakanlığı'na resmi başvuru yapılmış ve Adalet Bakanlığı tarafından 30 Temmuz 2006 tarihinde "heyet müzakere ederken savcılar dışarı çıksın" konulu bir genelge yayınlanmış ve şimdiye kadar rahatlıkla yapılan alışkanlık yerine, hukuki standardı örgüt üyesi avukat olarak bizim söylememizle dinlemeyenlere, bakanlık genelgesi olarak tüm Türkiye'ye yayınlanmak suretiyle hukuk düzeninde teklik sağlanmaya çalışılmıştır, işte Asliye Ceza yargıcının son sözleri sorduktan sonra karar oluşturduğu sırada, o mahkemedeki savcının içeride kalmış olması, yargıçlara ait ve AIHM tarafından "yargıcın görüntüdeki tarafsızlığı" ilkesinin çiğnenmesi niteliğinde olmuştur. Aslında bizim çabamız, yargıcın kendi meslek ilkelerine sahip çıkması için sarsıcı, sinir bozucu, kızdırıcı biçimde durumu dile getirmemizden ibarettir.

Bu husus, tarihte savunma sanatının kilometre taşı olan Sokrates tarafından şöyle anlatılmaktadır: " Ben bir at sineğiyim, tıpkı uyuz yılkı atlarının kuyruk bitimindeki hassas yerlerine konup onları rahatsız eden ve gelen her kuyruk darbesinden sonra havalanıp uzaklaşan ama tekrar tekrar aynı hassas yere konan bir at sineği gibi savunmamı yapacağım" şeklinde binlerce yıl önce dile getirilmiştir.

Bizim savunma makamında görevli avukat olarak etkili savunma yapmaya çalışmamız muhakeme diyalektinde yani yargılama ilişkisinde, görevimizi gereği gibi yapabilme anlayışımızdan kaynaklanmaktadır. Çünkü biraz önce avukat meslektaşlarımın beyan ettikleri gibieğer avukatlar, yapacakları savunma sırasında karşımdaki bundan rahatsız olur mu, bundan bana dava açılır mı endişesine kapılıp etkili savunma yapmayacak olurlarsa savunma çökertilmiş olur. Unutulmamalıdır ki savunması çökertilmiş bir yargı asla onurlu olmayacaktır.

Dosyamız üzerinde duruşma tutanağı başlıklı kağıttan başka, hasım taraf hukuki müdafiliğini: üstlenen avukat meslektaşım da dinlenmiş ve onun 21/04/2011 tarihli üçüncü celsede alınan beyanlarında nitekim bu dava iddianamesinde yazılı sözleri benim söylemediğim ve uzun bir usul tartışması yaşadığım anlatılmıştır. Ortada o sözün bize ait olduğu yönünde tek bir kanıt yoktur. Kanıt olarak gösterilen duruşma tutanağı tam bir dram içermektedir. Çünkü tutanağı yazan zabıt kâtibi gibi tıpkı o duruşmada yargıç ve savcı olarak görev yapan kamu görevlileri gibi, duruşmada olan biteni tutanağa yazmadıkları, yazdıkları hususun benim ağzımdan çıkan söz olmadığı, zabıt kâtibi kendi beyanına göre yazdığı sözlerin yargıca ait sözler olduğunu itiraf etmiştir. Amerikan hukukunda "karakter delili" kavramı vardır. Yani, bir kişiden beklenebilecek davranış biçimleri ile ilgili olarak, onun hakkında ipucu olabilecek, kanıt olabilecek bir veya birden fazla davranışları dosyaya sunulabilir. Bizim, Çağdaş Hukukçular Demeği üyesi olarak ve İstanbul Barosu üyesi olarak, avukatlık mesleğimizden kaynaklanan etkili savunma yapma çabamız, birilerini rahatsız etmiş olabilir. Rahatsız etmeye devam edeceğiz. Ancak, karşımıza çıkan bütün kamu görevlilerinden talebimiz, bağlı kalacaklarına yemin ettikleri sadece ve sadece yasayı uygulamalarıdır.

Bizim, yasanın uygulanmasını isteyişimiz, alışkanlıklarının rahatı içinde davrananların rahatını bozabilir ve duygularını incitmiş olabiliriz. Ancak, alışkanlıklarıyla görev yapmaya çalışan ve hukuk kuralının dışına çıktığını düşündüğümüz kişi ve durumlarla karşılaştığımızda, aynı şekilde rahatlarını bozmaya ve onları rahatsız etmeye devam edeceğiz.

Çünkü biz avukatlar, tarih boyunca despotlara, diktatörlere, zalimlere, krallara boyun eğmemiş onurlu bir mesleğin üyeleri olarak, gücümüzü bizden önceki savunmanlık üstatlarından alıyor ve bizden sonraki meslektaşlarımıza kalıcı bir şeyler bırakmaya çalışıyoruz.

Bu çerçevede iddianamedeki iddianın doğru olmadığı ve işbu dava dosyasının birçok hukuka aykırılıklar içerdiği ortaya çıkmış olması karşısında, sanık olarak sizden beraat kararı vermenizi ben istemeyeceğim. Biliyorum ki yargıçlık makamında görev yapanların yasal ödevleri vardır ve o ödev çerçevesinde kanaatinize göre karar oluşturacaksınız.

Ancak, bir hukuk filozofunun özlü anlatımına göre " her yargıç kuracağı her hükmü ile esasen kendisi hakkında da karar vermiş olur" demektedir. Bu nedenle sanık olarak sizlerin (kendiniz -Ö.K.) hakkınızdaki kararı beklediğimi beyan ediyorum dedi.

SANIKTAN SON SÖZÜ SORULDU: Son olarak diyeceğim şudur. Ben sol görüşlü bir avukat olarak Ülkücü kesimden bir avukat meslektaşımı savunurken, usule ilişkin taleplerimden bıkıp karar veremeyen yargıç, "sizden sadece kanunu istiyorum" dememiz karşısında "bırak şimdi kanunu manunu" demiştir. Ayrıca yine dindar kesimden insanların işlerine bakan bir başka avukat meslektaşımı Beşiktaş'taki DGM'de savunurken DGM başkanı tutanağa aynen şunu yazdırabilmiştir. "sanık müdafinin sanığı savunma hareketlerine devam ettiği takdirde duruşma salonundan çıkartılacağı oy birliğiyle ihtar olundu" şeklinde yazmış ve belgelenmiştir. O belgeler bizim için onurdur. Başka diyeceğim yoktur dedi.

Bu sırada sanık müdafi Av. Müşir Deliduman tekrar söz aldı: Her ne kadar sanık beraat talep etmemiş ise de, gelişen somut olaylardan sanığın bu suçu işlemediği kesinleşmiştir. Suç işlemeyen sanığa beraat talep ediyoruz dedi.

SANIKTAN TEKRAR SON SÖZÜ SORULDU: Müdafiimin beyanına teşekkür ediyorum dedi.
Dosya incelendi. Duruşmaya son verildi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Sanık Avukat Ömer Kavili'nin mağdur Cumhuriyet Savcısı Pertev Kumbasar'a görevinden dolayı "devletten maaş alması dışında başka hiçbir özelliği olmayan iddia makamı" sözüyle hakaret ettiği sabit görülmekle, eylemine uyan TCK.nun 125/3-a maddesi gereğince suçun işleniş biçimi dikkate alınarak takdiren 365 GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE MAHKUMİYETİNE,
Suç duruşma salonunda aleni olarak işlendiğinden TCK. nun 125/4 maddesi gereğince 1/6 oranında ceza artırımı yapılarak 425 GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,
Sanığın sabıkasız oluşu nedeniyle TCK.nun 62. maddesi gereğince 1/6 oranında ceza indirimi yapılarak 354 GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,
TCK. nun 52. maddesi gereğince adli para cezasının günlüğü takdiren 20-TL'den hesap edilerek 7.080-TL ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,
Sanığın duruşma aşamasındaki tutum ve davranışlarına göre tekrar suç işlemeyeceği hususunda kanaat oluşmadığından CMK. nun 231. maddesinin UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA,
Karar suretinin İstanbul Barosu Başkanlığı'na ve Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü'ne gönderilmesine,
Karar kesinleştiğinde Kartal 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2009/479 Esas, 2010/469 Karar sayılı dosyasının İADESİNE,
12 Adet davetiye gideri olan toplam 60-TL yargılama giderinin sanıktan tahsiline,
Sanık ile sanık müdafileri Av. Müşir Deliduman, Av. Volkan Bahadır, Av. Boran Çiçekli, Av. Nida Açıkalın, Av. Emine Nevval Özfırat, Av. Mehmet Metin Karagöz, Av. Ümit Güney, Av. Mehmet Atıf Turak Av. İhsaniye Demirci, Av. Yaşar Öztürk'ün yüzünde, C. savcısı Mustafa AKER huzuru ile isteğe uygun tefhim tarihinden itibaren 7 gün içinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek koşuluyla zabıt katibine bir beyanda bulunulması suretiyle Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile veriler karar açık okunup usulen anlatıldı. 16/02/2012
Başkan 3476 i Üye 38715 Üye 42004 Katip 100842

Sanık devamla;
Bu karar kanunun açık kurallarını birçok noktadan çiğneyen, hukuk düzenini bozan bir karar olması nedeniyle, hukuk düzeninde kalmasın diye temyizde bozulmasını istiyoruz. Süre tutum yerine geçmek üzere belirtiyoruz. Gerekçeli kararınız tebliğ edildikten sonra ayrıntılı dilekçemizi vereceğiz dedi.

Sanık müdafileri ortak beyanlarında: Sanığın beyanına aynen katılıyoruz. Usul ve yasaya aykırı olarak tesis edilen kararın bozulmasını temyizen talep ediyoruz dediler. 16/02/2012

Av. Müşir Deliduman, Av. Volkan Bahadır, Av. Boran Çiçekli, Av. Nida Açıkalın. Av. Emine Nevval Özfırat, Av. Mehmet Metin Karagöz, Av. Ümit Güney, Av. Mehmet Atıf Turak, Av. İhsaniye Demirci, Av. Yaşar Öztürk SANIK ÖMER KAVİLİ
Old 18-02-2012, 10:17   #180
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Sanık Avukat Ö___ K_____'nin mağdur Cumhuriyet Savcısı P___ K______'a görevinden dolayı "devletten maaş alması dışında başka hiçbir özelliği olmayan iddia makamı" sözüyle hakaret ettiği sabit görülmekle...

Hangi ortamda ve hangi gerekçe ile söylendiği neden irdelenmemiş?

Acaba Sayın hukukçu bunu söylerken mahkeme huzurundaki bir avukat ile bir savcının farksız olması gerektiğine işaret etmek ve mahkeme huzurundaki avukat ile savcı arasındaki tek farkın "devletten maaş" almak olduğunu vurgulamak için söylemiş olamaz mı?

Ben açıkçası bu cümleden bunu anlıyorum.

Bozulur bu karar diye tahmin ediyorum, sevgili Baro Başkan adayım ...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sanık AVUKAT Ömer Kavili hakkında Savunmayı savunmak için çağrı yapılabilir mi ? Av.Ömer KAVİLİ Meslektaşların Soruları 187 26-08-2012 17:49
Avukat beyan ve itirazlarının duruşma zaptına geçirilmemesi halinde ne yapabilirim Av. Songül Uslu Meslektaşların Soruları 16 18-10-2011 17:42
Tanık Koruma Yasası-gerekçeli-Komisyon raporları ve birleşim tutanakları ışığında) üye19576 Ceza Hukuku Çalışma Grubu 0 16-07-2008 20:03
Ömer adaletinin acısını paylaşıyoruz.. yağmurdamlası Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 25 06-12-2006 17:50


THS Sunucusu bu sayfayı 0,16390705 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.