28-04-2011, 20:28 | #91 |
|
Duruşma 07.07.2011 Saat 13.30 ve 21.04.2011 duruşma tutanağı 2010/219 Esas
Arkadaşlar,
Duruşma 07.07.2011 tarih ve Saat:13:30 ertelenmiştir. Duruşma Tutanağı bazı kalınlaştırma ve düzeltmelerle aşağıda bilgi ve ilginize saygıyla sunulmuştur. Ömer Kavili 15638 0532 322 00 23 Halen sanık durumundaki avukat " Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!! "
www.kavili.com/ İnsansız adalet olmaz Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu! Ama, olmaz olsun ÖZDEMİR ASAF T.C KARTAL 2.AĞIR CEZA MAHKEMESİ DURUŞMA TUTANAĞI DOSYA NO : 2010/219 DURUŞMA TARİHİ : 21/04/2011 CELSE NO : 3. BAŞKAN : HÜSEYİN ÖZTÜRK 23988 ÜYE : LEVENT YILDIRIM 22760 ÜYE : LEYLA ZORLU 38398 CUMHURİYET SAVCISI : MUSTAFA AKER 28211 KATİP : RABİA DAMLA AYGÜNDÜZ 102443 Belirli gün ve saatte 3.celse açıldı. Sanık Ömer Kavili geldi. Sanık müdafii Av. Müşir Deliduman, Av. Cem Kaya Karatün 32530 ve Av. Mehmet Atıf Turak geldiler. Açık duruşmaya devam olundu. Geçen oturum ara kararlarına karşı sanık tarafından yapılan itirazın Kartal 3.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29.13.2011 tarih ve 2011/292 Değişik İş sayılı kararı ile reddedildiği görüldü, okundu, dosyasına kondu. Bir örneği huzurda sanık Ömer Kavili’ye verildi. Tanık Şevki Melikoğlu’nun mazeret dilekçesi vermiş olduğu görüldü, okundu. Dosyasına kondu. Sanık Ömer Kavili 3.Ağır Ceza Mahkemesinin kararını doğru bulmuyorum çünkü olayın oluş şekli itibariyle huzurda yüzüne karşı hakaret ettiğim iddia olunan duruşma savcısı P. Bey ile o andaki duruşma yargıç olarak yürütmekle görevli Aydan Büyükyılmaz 26181 olayın 1.elden tanığıdırlar. Tıpkı tutanağı yazan zabıt katibi gibi. İşte muhakeme sırasında duruşmada tanık olan bu kişileri 5271 CMK. 201-215 ve ayrıca AHİS 6. Md. 3. Paragraf 2. Bent uyarınca tanıklara doğrudan soru sorma hakkımız ortadan kaldırılmış olması gerekçesi ile itiraz etmiş idik. Oysa Kartal 3.Ağır Ceza Mahkemesinin yargıçlar Nurettin duran 23097, Ayşe Karaoğlu Karadağ 38272 ve Çağan Hanımeli 39839 imzası ile verilen karar gerekçesiz ve itiraz gerekçesini tartışmayan kısa bir karardır. TANIK ALİ KÜVER: Abdullah oğlu. 1975 d.lu, dosyadaki adresinde oturur. İstanbul Barosu Avukatlarından. Engel hali yok, sanığı tanır, tanığa gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı ve doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği anlatıldı. Tanık “bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim “ dedi. TANIKTAN OLAY HAKKINDAKİ BİLGİ VE GÖRGÜSÜNÜN NELERDEN İBARET OLDUĞU HUSUSLARI SORULDU- Ben müşteki sanık vekili Avukat Ömer Kavili de karşı taraf yani diğer müşteki sanık vekili olarak devam eden bir kamu davasında görevliydik. Dava Yargıtay aşamasındadır. Bu dava duruşması sırasında mahkeme Hakimi ile Avukat Ömer Kavili arasında usule ilişkin bir tartışma yaşandı. Bu tartışmanın özü Avukat Ömer Kavili’nin itirazında "Hakimin Reddi sebepleri zabıt katibi için de geçerlidir. Zabıt katibi de savunmalarını olduğu gibi doğrudan zapta geçirmesi gerekir" yönündeydi. Bu talebi kabul edildi. Avukat Ömer Kavili’nin beyanları zabıt katibi tarafından doğrudan zapta geçildi. Bu arada hüküm için ara verildiğinde sanıklar biz avukatlar salonu boşaltıp dışarı çıktık ancak duruşma savcısı dışarı çıkmayınca tekrar biz salona alındığımızda avukat Ömer Bey iddia makamında oturan savcı ile savunma avukatlarının konumlarının aynı olduğunu, hakimin tarafsızlığı ve silahların eşitliği ilkeleri gereğince hüküm müzakeresinde C.Savcısının da avukatlar gibi dışarı çıkması müzakere sırasında Hakimin yanında kalmaması gerektiğini söyledi. Bu sözler sırasında iddia olunan sözleri de söyledi. Bu sözleri söylerken iddia makamını temsil eden C.Savcısı ile savunma makamını temsil eden Avukatlar arasında bir fark olmadığını açıklamaya çalışırken iddia olunan sözleri söyledi. Dedi. Sanık müdafiinin talebi üzerine tanıktan soruldu; Tanık Ali Küver: Olay sırasında duruşmaya geldiğimizde önce ben kürsüye göre sağ taraftaki masaya geçtik. Müvekkilim sanıklar için ayrılmış olan kısma geçti. Avukat Ömer Bey kendi müvekkilinin savunmalarını yapabilmesi için kendisinin yanında durmasını istedi. Avukat Ömer beyin bulunduğu yerde kürsüye göre sol tarafta avukatlara ayrılan bölümde. Hakime hanım iki Avukatın da aynı yere geçmesi gerekir. Sanıklar içinde duruşma salonunda ayrılmış özel bir yer olduğundan benim Avukat Ömer beyin yanına geçmemi istedi. Bu şekilde birkaç kez yer değiştirdik. Ancak Ömer Bey savunma ile ilgili meslek sırrı nedeni ile Avukat Ömer Bey ile benim yan yana bulunmam halinde Avukat Ömer Bey kendi müvekkilinin savunmaları ile ilgili notları benim görebileceğimi, bu nedenle ayrı ayrı yerlerde durmamız gerektiğini, aynı zamanda müvekkili ile kendi arasındaki konuşmaları benim de duyabileceğimi ileri sürerek bu yönde itirazda bulundu. Sonunda mahkeme hakimi bizi yarı ayrı yerlerde yani Avukat Ömer Bey ile benim ayrı ayrı masalarda oturmamıza ve müvekkillerimizin de yanımız da olması suretiyle yargılama yapıldı, dedi. Tekrar soruldu: Hakime hanım önce sanıklar için duruşma salonunda ayrı bir yer ayrılmış olduğunu sanıkların konumlarının aynı olması nedeni ile müdafiilerinin de aynı yerde oturmasına dair bir ara karar oluşmuştu ancak sonradan yukarıda açıklamaya çalıştığım gibi Avukat Ömer bey kendi müvekkili ile birlikte sol tarafta ben de kendi müvekkilim ile birlikte kürsünün sağındaki avukatlara ayrılan bölümde oturduk, dedi. Sanığın sorması üzerine tanık; Biz avukatların duruşma yukarıda bahsettiğim yer değiştirmemiz birkaç kez oldu, hatta ben hakime hanıma bir karar verin nerde oturacağımızı bilelim, duruşmaya başlayalım diye talep bulundum, dedi. Sanığın sorusu üzerine tanık: Tartışmanın genelinde gerek hakime hanım gerekse Ömer bey açısından tartışma gerilimli bir haldeydi. Her iki taraf birbirilerine karşı seslerini yükselttiler ancak benim yorumum bu tartışmanın hararetli bir usul tartışmasıydı, dedi. Sanığın sorusu üzerine tanık devamla; Hakime hanım ifadeleri zapta kendisi söyleyerek zabıt katibine yazdırmak suretiyle geçiriyordu. Ancak Ömer bey bu yönde itiraz ettikten sonra Ömer bey söylediklerini zapta bizzat yazdırdı ancak ben tutanakları incelediğimde Ömer beyin beyanlarının zapta eksik geçtiğini gördüm çünkü bu tartışma çok uzun sürdü. Tartışma çok uzun sürdüğü için Ömer Bey de kendi beyanlarını zapta kısaltarak yazdırdı, dedi. Sanığın “Meslektaşımın esas hakkındaki savunmasından sonra diğer sanığın savunmanı olarak esas hakkında savunma yapmam sırasında kendisinin bizim sözümüzü keserek araya girme şeklinde bir tartışma yaşanmış mıdır, yaşanmamış mıdır” sorusu üzerine, Tanık; Bu dava konusu olan olaydan önceki duruşmada esas hakkında savunmamı yaptıktan sonra diğer sanık müdafii olan Avukat Ömer Kavili esas hakkındaki savunmasını yaparken benim araya girerek bir müdahalem olmuştu, çünkü Avukat Ömer Kavili savunma yaparken benim müvekkilimden devamlı saldırgan kelimesini kullanarak bahsediyordu. Ben bu sözü birden fazla söyleyince müdahale ederek müvekkilimin burada sıfatı katılan sanıktır şeklinde müdahalede bulundum. Saldırgan şeklinde hitap edilmesine itiraz ettiğimi beyan ettim. Bunun üzerine Ömer Bey bana dönüp bağırarak savunmanın sözü kesilmez. diye söyledi. Ben de hukuk sınırları dışına çıkılırsa müdahale edeceğimi söyledim ve hakime hanıma lütfen sözlerini özenle seçerek savunma yapması yönünde uyarıda bulunmasını istedim, Ömer bey de bundan sonra sözlerimi daha dikkatli seçeceğim dedi. Kişisel olarak Ömer Bey bu tavrından dolayı bir kızgınlığım söz konusu değildir. Dedi. Sanık “duruşma savcısının kendisine karşı bana hakaret edemezsin ya da ettirmem şeklinde bir tavrı ya da benimle bir tartışması oldu mu? “ sorusuna karşılık. Tanık; böyle bir tartışma olmadı, dedi. Sanığın “ mahkeme salonunda duruşma yargıcı C.Savcısı dışında başka bir yargıç var mıydı ” sorusuna karşılık, Tanık; hayır sadece Hakim olarak duruşma Yargıcı ve C.Savcısı vardı, dedi. Sanık “Mahkeme Yargıcı heyet müzakereye çekilecek, salonu boşaltın sözünü söyledi mi” sorusuna karşılık, Tanık; hayır, böyle bir söz duymadım, mahkeme hakimi karar verilecek lütfen salonu boşaltın diye söyledi. Sanık “duruşma salonu boşaldıktan sonra tekrar taraflar salona alındığında, benim mahkeme yargıcına usul açısından söz istiyorum beyanıma karşılık bu söz verilmemesi üzerine iddia makamında C. Savcısının içeride kaldığını oysa biz sanık savunma tarafının dışarı çıktığımızın ve müzakere sırasında iddia makamının içeride kaldığının zapta geçilmesini istememiz üzerine duruşma yargıcının sözlerinde adamcağız bir şeye karışmıyor, karışmadı ki müzakereye demesi üzerine biz savcının müzakereye karışıp karışmadığını görmedik ancak içeride kaldığı gördük eğer Yargıç olarak siz savcının müzakereye katılmadığını beyan ediyorsanız, o iddianızı da zapta geçmenizi istiyoruz şeklindeki sorusuna karşılık, duruşma yargıcının ne cevap verdiğini hatırlıyor musunuz? Tanık; Ben hakime hanımın C.Savcısının kastederek adamcağız bir şeye karışmadı ki şeklinde söz söylediğini hatırlamıyorum ancak Av. Ömer beyin savcı içerideydi, savcının size karışıp karışmadığını bilemeyiz. Ancak bu durum objektif olarak hükmün tarafsızlığına karşı şüpheyi gerektirir ifadelerde bulunduğunu hatırlıyorum, dedi. Sanıktan tanık beyanına karşı diyecekleri soruldu; tanık beyanlarını diğer tanık beyanları ile birlikte değerlendireceğiz, dedi. Sanık söz aldı, Avukatlık hukukuna göre avukatlarla ilgili soruşturmada, kovuşturma açma kararı vermekte yetkili olan en yakın Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nihat Köseoğlu 19475 üye Alper Ş. Atikalioğlu 33505 üye Berrin Çelen 38147 vermiş oldukları, 10.05.2010 tarihli “iddianamenin kabulüne dair karar” yargıçların yargı yapma yetkisinin devretme yasağı bulunmasına rağmen mahkeme başkanının beyanına göre Uyap teknisyenlerinin Uyap sisteminde bu konuda bir seçenek bırakmamaları karşısında delil topladıktan sonra vermeleri gereken iddianamenin kabulüne veya reddi kararına delilleri toplamadan vermek zorunda kaldıklarını açıklaması çerçevesinde hukuka aykırıdır, dedi. Bu sırada sanık müdafii Av. Boran Çiçekli geldi. Yerine alındı. Sanık tekrar söz aldı; huzurdaki tanığın beyanı ile de duruşma sırasında olayın yani konuşmaların ne şekilde olduğunu hem duruşma savcısı P. K. ve hem de duruşma Yargıcı ve bu davanın ihbarcısı Aydan Büyükyılmaz ilk elden tanıktırlar. Bu iki tanığın duruşmaya getirilmesine karar verilmesine, önceki ara karardan vazgeçirilmesini talep ediyorum, dedi. Sanık tekrar söz aldı; bu davanın yargılamasında iddianamenin hazırlanması aşamasında yüzeysel ve göstermelik ve fakat hukuk kurallarını çiğneyen keyfi davranışlar olduğu gibi en yakın Ağır Ceza Mahkemesinde de hukuksuzluklar yapılmış ve sonrasında ise bu mahkemede tebligat işlemleri tamamlanamadan duruşma açılmış ve duruşmada teklik ilkesi getiren CMK. 179 civarı maddelere aykırılık yapılmış olduğunu her ne kadar sanık olarak bulunuyor isek de hukukçu olarak heyetinizin dikkatine sunuyorum, dedi. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ İSTEM GİBİ : 1- Tanık Şevki Melikoğlu’nun mazeret dilekçesi vermiş olduğu ve mazeretinin de kabul edilir nitelikte olduğu anlaşıldığından, tanık Şevki Melikoğlu’nun yeniden açıklamalı çağrı kağıdı ile celple dinlenilmesine, 2- Mağdur P. K. ve davayı ihbar eden Hakim Aydan Büyükyılmaz’ın dinlenmeleri taleplerinin reddine ilişkin mahkemenizin 28.01.2011 tarihli ara kararının değiştirilmesini gerektiren herhangi husus bulunmadığından bu yöndeki sanığın taleplerinin reddine, Duruşmanın bu nedenlerle 07.07.2011 günü saat: 13.30’a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi. 21/04/2011 Başkan 23988 Üye 22760 Üye 38398 Katip 102443 |
29-04-2011, 07:22 | #92 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım Dr.Şenoğlu, "Beraati zimmet asıldır" sözü hukuk dünyasında kullanılan ve kabul görmüş bir kuraldır. Bizler de hukukçularız. Sizin de belirttiğiniz gibi aksi ispat edilmedikçe suç yoktur. Dosyadaki tutanaktaki ifade tarzı, Sayın Kavili tarafından eleştirilen hususlarla birlikte değerlendirildiğinde hakaret kastı ile söylenmediğini destekler niteliktedir. Dolayısıyla aksi ispat edilene kadar iyiniyetin varlığını esas almamız ve Sayın Kavili'nin "Yargılamada savcının savunma avukatından tek farkı devletten maaş almasıdır.." dediğini varsaymamız gerekir. Çünkü duruşmadaki tartışmanın özü, sayın Kavili'nin hemen her duruşmada dile getirdiği; "Avukatlar dışarıya çıkıyorsa Savcı da çıkmalıdır, Avukat ayağa kalkıyorsa Savcı da kalkmalıdır, mahkeme heyeti için yargılamada avukattan farkı yoktur. " cümleleridir. Hayatın olağan akışı da Sayın Kavili'nin bu kasıtla söylediğini kabul etmemizi gerektirir. Zira Sayın Kavili, akli melekeleri yerinde olan ve mahkeme huzurunda mahkeme heyetine veya savcıya hakaret etmenin sonuçlarını gayet iyi bilen, (iyi) bir hukukçudur. Özetle; sayın Savcı o sözleri kendisine karşı dile getirilmiş bir hakaret olarak algılamış olabilir ama Sayın Kavili'nin hakaret kastı ile söylemediği, söyleyemeyeceği çok açık ortadadır. Saygılarımla. |
29-04-2011, 09:35 | #93 | |||||||||||||||||||||||
|
Dün eklenen duruşma tutanakları ve daha önce eklenen deliller birlikte değerlendirildiğinde görüşlerinize katılıyorum. Sanırım silahların eşitliği bağlamında ve müzakere sırasında C.Savcısının dışarı çıkmaması üzerine söylenmiş bu sözler. Ancak yine de takdir mahkemenindir tabi ki. Saygılarımla. |
29-04-2011, 10:10 | #94 |
|
Sayın Av.Ömer Kavili’nin mücadelesi usul kurallarının usulünce uygulanması ve böylelikle savunmanın usulünce yapılabilmesi yolundadır. Sayın Av.Ömer Kavili’nin bu usul mücadelesi, belki de zorunlu olarak sesini yükseltmesi nedeniyle, kişisel çekişme haline getirilmemeli. Dinlemek, işitmek istediklerimizi seçmektir. Anlamak, işitmek istemediklerimizi de dinlemeyi gerektirir. Gereği, duruşmayı yönetmekle görevli olan hakimlerimize düşmektedir. Birbirimizi anlamak zorundayız; yoksa adaleti “tefhim etmek” zor olur. Saygılarımla |
29-04-2011, 13:29 | #95 | |||||||||||||||||||||||
|
|
29-04-2011, 14:04 | #96 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu tutanak dahi, tutanakların Sayın Kavili tarafından yazdırılmasının ne kadar isabetli olduğuna kanıttır. |
29-04-2011, 14:31 | #97 | |||||||||||||||||||||||
|
Tarih Sayın Kavili tarafından yanlış yazılmış olabilir. |
29-04-2011, 14:33 | #98 | |||||||||||||||||||||||
|
Tarih, Sayın Kavili''yi yanlış yazmadıkça sorun yok! |
29-04-2011, 14:35 | #99 | |||||||||||||||||||||||
|
Tarih Sayın Kavili tarafından yazılıyor zaten. Ama yanlış yazılmıyor. |
29-04-2011, 14:37 | #100 | |||||||||||||||||||||||
|
Yazan yapana sadık kalmadıkça, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır zaten |
29-04-2011, 14:42 | #101 |
|
Yanlış yazılan tarih olsun,ama tarih yanlış yazılmasın
|
29-04-2011, 15:00 | #102 | |||||||||||||||||||||||
|
|
29-04-2011, 20:03 | #103 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşlarım ve arkadaşlarım, Tutanağı kendim word'e çevirmeyip hastalık ve şehir dışında avukat meslektaşı savunmaya gidişlerim nedeniyle yardımcımdan rica etmiştim. Bir çok düzeltme ve yazım kuralına uyarlama yapmış isem de sonuçta buradaki hatanın sorumluluğunu kabul ediyor ve okuyan herkesten özür diliyorum. Saygılarımla. Ömer Kavili 15638 |
29-04-2011, 20:20 | #104 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av.Mehmet Saim Dikici açıkladı. Buna rağmen düşündüklerimi yazıyorum.
İddianame'den:
Tutanak'tan:
1. İddianamede kırmızı olarak işaretlediğim ifade hakaret fiilini oluşturabilecek bir ifade. İfadeden savcılık makamının devletten maaş almaktan başka bir özelliği olmadığı ve devlet sırtından geçindiği, devleti sömürdüğü sonucu çıkıyor benim düşünceme göre. İddianame ayrıca 'dava konusu ile uyuşmazlık ile ilgisi de bulunmamasına rağmen, iddia makamını temsil eden Cumhuriyet Savcısının kastederek' demek suretiyle ifadenin suç olma özelliğini bir daha vurguluyor. 2. İddianamdedeki cümleyi tutanaktaki ifadeler kapsamında değerlendirdiğimizde ve iki alıntıdaki kırmızıları bir bütün olarak gördüğümüzde,tamamen başka bir netice ile karşılaşıyoruz. Ve bu kapsamda Sayın Kavili'ye hak vermek zorundayız, çünkü dile getirdiği konu Anayasa'nın 138.ci maddesinin ciddiye alınmasıdır. Saygılarımla |
02-05-2011, 20:50 | #105 |
|
"ÖZELLİĞİ" kelimesin yerine "FARKI"kelimesi koyun cümleyi bir de o şekil okuyun..."BİZDEN"gizli öznesinin devamında kurulan cümlenin hiç bir suç unsuru taşımadığı görülecektir. "Farkı" kelimesi yerine bilinçli bir tercih olmaksızın "Özelliği"kelimesi kullanılmasına suç vasfı yüklemek en azından öküz altında buzağı aramaktır. Özellik kelimesi ve fark kelimesi; özelliğin özele ait olması ve farkın da kendine özel olmasından kaynaklanan anlam yakınlığıdır.
"FARK VE ÖZELLİK"Buraya kaldık şimdi...Martının kanadı suya değdimi değmedi mi fıkrayı bilenler anlamıştır.Değse ney değmese ney.Ne martı ıslanır ne deniz taşar bu işten olsa da olmasa da aynı.Kürsünün arkasında bulunanlar için açılan bir kısım ceza davalarının gerekeçelerine baktığımızda üniversitede öğrendiğimiz "suçun manevi unsuru" bir tek bu suçlularda "NAMEVCUT" ve ancak anlaşılamaz bir şekilde kürsünün önündekinlerde ise manevi unsur zaten mutlak var ancak ortada maddi unsur olmasa dahi bu mutlak manevi unsurun sızıntısının gölgeleri ve izleri; fiil ve sözlerin arasından cımbızlanarak süzülmekte allanıp pullanıp çıkartılıp iddinamelerde arzı endam etmektedir.Üstadım kuzunun kurda isyanı sadece birazdan yeneceğine değil mazeretin de haksızlığınadır.Suyun bulanıklığının akarın tersine gittiği gün kurtlar haklı kuzular suçlu olacak.Zannımca aynı gün sizede haksızsınız Ömer bey diyeceğim... |
07-05-2011, 00:01 | #106 |
|
Sayın Kavili;
Bir müvekkilinin mahkemeye sunmuş olduğu kendi imzasını taşıyan dilekçede hakime hakaret edilmiş olduğundan bahisle, bu dilekçeyi avukatına yazdırdığını beyan eden müvekkil beyanına dayanarak hakkında hakime dilekçe yolu ile hakaret etmekden dolayı açılan davada mahkum olan bir büro ortağım avukat meslektaşım var. Bu karar duruşmasında yaşamış olduğum haksızlık uğramış olmak duygusu tarif edilemezdi, sizin davanıza ilişkin tutanakları okurken de aynı hisleri yaşadım, mücadelenizi gönülden destekliyorum, muvaffakiyetler diliyorum. Dilerim bu tür platformlar gerçek bir mesleki dayanışmanın fitilini ateşler, saygılar sunarım. |
07-05-2011, 14:34 | #107 |
|
Tüm ilk mesajdan son mesajına kadar kelime kelime cümle cümle okudum. Herkesin kafasında oluşan fikir bir noktada hakaret unsurunun oluşmadığı şeklinde.
Buna dayanak olarak söylenmek istenen şeyin söylenenle aynı olmadığı belirtilmiştir. FAKAT yazılan hiç bir cevap mesajında (Av. Ömer KAVİLİ'nin duruşma tutanaklarını eklediği mesajlar hariç) iddianameye dayanak duruşma tutanağının hakim tarafından yazıldığı gerçeğidir. Bu hususu Sayın KAVİLİ Ağır Ceza Yargılamasında özellikle belirtiyor; " SANIK ÖMER KAVİLİDEN kendisine atılı " Devletten maaş alması dışında başka hiçbir özelliği olmayan iddia makamı yerinde oturuyor " şeklinde bir beyanda bulunup bulunmadığı hususunu açıklaması istendi: O gün bizim hukukun kürsü eli ile çiğnenmesi karşısında söylediğiniz çok sözler olmuştur. Ancak bizim söylediğimiz sözler mahkemenin yargıcı tarafından hem de kanunen yetkisi olmadığı halde zabıt katibine yazdırtılmıştır. Zabıt katibinin yazdığı tutanakta bu sözler yer almakta ise de bu sözler bu haliyle bizim tarafımızdan söylenmiş sözler değildir. Tutanaktaki sözler tutanağı yetkisiz şekilde yazdırtan o mahkemenin yargıcına aittir. Bizim söylediğimiz sözler daha başkadır. Bizim söylediklerinizin tamamına bakıldığında bu husus açıkça görülmektedir..." O duruşma zaptına geçen ifadenin tarafsız ve birebir olduğunu söylemek makul bir insan açısından mümkün değildir. Keza bu hususu duruşmada hazır zabıt katibide ikrar etmiştir. Zapta geçen ifadelerin hakim tarafından yazdırıldığını beyan etmiştir. Şahsım adına belirtmek isterim ki söz konusu yargılama sonucu Sayın Ömer KAVİLİ beraat etmeyecekse eğer SIRF O BU TAVRIN CEZASINI ÇEKMESİN DİYE MÜMKÜN OLSA CEZAYI BEN ÜSTLENİRDİM. Ama inanıyorum ki bu olay neticesinde beraat beklenilen ve tecelli edecek olandır. Ve eğer ki yine de beraat çıkmaz ise bu yıl olmadı önümüzdeki yıllarda yargılamanın HGK tarafından net bir karara bağlanacağı kanısındayım. Kim bilir belki de bu olay Adalet Bakanlığı hatta TBMM tarafından ele alınır. Haddimi aşmamış olmayı umarak belirtmek isterim ki; -Savcı, Hakim olmak insanüstü-olağanüstü vasıf sahibi olunduğu anlamına gelmez. -Savcı Kürsüden inmelidir. -Avukatlar karar ve yemin harici ayakta durmaya DAVET bile edilemez. -Zabıt katibi yazılması isteneni yazmakla değil duruşmada duyduğunu gördüğünü yazmakla mükelleftir. ***Teknolojik imkanların arttığı bu devirde her mahkemede ses ve görüntü kaydı yapan sistem yeralmalıdır. Yargıda Reform Şart. |
11-05-2011, 15:46 | #108 |
|
Yargılamayı yapan mahkemenin yaptığı yazım yanlışları bile tek başına beraat gerekçesi olmalıdır. Hakim ya da taraflarca söylenenlerin, duruşma salonunda cereyan edenlerin (hatta dosyadaki tarih-numara gibi somut bilgilerin bile) tutanaklara ne kadar yanlış geçirildiği ortada.
Ancak burada daha önemli olan muhbir(hakim) ve mağdurun(savcı) mahkeme huzuruna gelmemesi için verilen uğraştır. Geldiklerinde başlarına nelerin geleceğini (tabii ki hukukun uygulanmasını kastediyorum) iyi bilmektedirler zira... Ah şu kanunlar-sözleşmeler olmasa, hakimlik savcılık mesleği ne kadar da kolay olacaktı... |
11-05-2011, 17:30 | #109 |
|
Meslektaşımız, söylediği sözlerin hakim tarafından söylendiği şekliyle değil birkaç belki sadece bir kelimesi çıkarılmak suretiyle zapta geçirilmesi sonucu yargılanmaktadır zira...
|
12-05-2011, 04:21 | #110 |
|
Bu insandan ben de şikayetcıyım.
Sucun vasfı ıse "tehdıt" Ustelık bır de beddua var. Hem de tutmus bır beddua... Soyle kı, dun gerceklesen ruhsat torenımde o olmadan borek ve kurupastaları lupletecegım ıcın bana ah ettı benı tehdıt ettı. Öyle bir ahtı ki "Bana avukat olasın" dedi... Ahı tuttu işte Uğursuzluklar başladı. Ne güzel ben efendim diyecektim hakimlere takdir yüce mahkemenindir diyecektim önüme bağlayıp ellerimi. Ama geldi bedduasını eti, yok kural, yok CMK, yok adil yargılanmaymış, savunmanmış bilmemne... Kendi yoluna soktu beni... Ulkemın hakım ve savcıları, yuce kolluk kuvvetlerı! Bu adamı cezalandırın! Bu ınsanın ahı yuzunden 2 saattır bursa ınegol otogarında mahsurum. Ruhsat torenımden sonra nısanlımı bırakmak ıcın Ankara'ya gıttım ve donuste de meshur ve bır o kadar da kalıtelı(!) ha bır de boynuzlu bır otobus fırmasının 23:00 aracına bıletımı aldım. Ancak suclu Kavılı ıle ortak oldugunu dusundugum muavın benı Eskısehır'de uyandırmamıs, bır uayndım kı ne goreyım, Inegol ılce sınırlarındayım... Bır meslektasına dahı bunu yapan bır ınsan daha neler yapar pehh... Organıze olmus bunlar... Saygılarımla not:telefonumdan yazdıgımdan oturu, yazım yanlısları ıcın benı lutfen mazur gorunuz. |
13-05-2011, 10:53 | #111 |
|
Sayın Kavili !
Üç gün önce şahit olduğum bir duruşmada maktülün abisi, savunmasını yapan meslektaşımıza tam savunmasını yaptığı esnada, sırf maktulde antisosyal kişilik bozukluğu vardır dedi diye, üç hakim bir savcı dört polis ve dört jandarma önünde aşağıdaki sözleri bağırarak söyleyebilmiştir. - senin kafana sıkacağım - seni öldüreceğim Şahıs bu sözlerden sonra elini kolunu sallayarak duruşma salonundan çıkıp gitmiştir. Başkanın talebiyle salona geri getirilen şahıs başkan tarafından sakinleştirilip sen onlara bakma onlar savunmalarını yapacak denilerek yerine oturtulmuş ve şahıs hakaretine şu sözlerle devam etmiştir. - benim bir atım var suratı aynı sana benziyor - senin kişiliğin bozuk Duruşma sonunda durumu başkana söylediğimizde başkan" ben o esnada başka şeyle ilgileniyordum duymadım" diyerek bir metre önünde bağıran adamı duymadığını söylemiştir. Savcı bey ise sadece ben duydum demekle yetinmiş ve bu olay böylece kapanmıştır. |
13-05-2011, 13:37 | #112 |
|
Mesleki açıdan onurlu davranışları alkışlamak niçin zor geliyor bize...
Evet bir olağanüstülük var.Ama bu olağanüstülük ,savcı ve hakimin kendini avukat karşısında olağanüstü güçlü ve dokunulmaz görmesi ve avukatlık mesleğini zedeleyecek davranışlar içersine girmesinde,yaşananların anlatılmasında değil...Bir meslekdaşımızda mesleki açıdan onur duyulacak bir duruş sergilemiştir ve bu durum mesleki açıdan yol gösterici olması açısından buraya konmuştur...Bundan bir avukat niçin rahatsızlık duyar anlamak mümkün değildir...Avrupa insan hakları mahkemesini tavsiye eden arkadaşlar siz oraya hiç müracaat etmediniz herhalde..Bir davam var 5. yıla giriyoruz,hala bekliyoruz,bu mu önerdiğiniz çözüm.Ben almayayım, kalsın..
|
14-05-2011, 23:17 | #113 |
|
Meslek onurunun yılmaz savunucusu
Sayın Üstad Ömer Kavili'nin avukatlık mesleğinin onur ve saygınlığı için verdiği uzun soluklu mücadele birçok meslektaşımız tarafından bilinir.O kadar simgesel ve semboliktir ki şu davadaki tartışma.Davadaki konu meslekteo olmayanlar için çok basit gibi görünebilir.Savunma mesleğinin önündeki dağ gibi engelin altındaki küçücük bir tümsektir sayın Kavili'nin verdiği mücadele.Ama kimse o tümseği aşmaya cesaret edemez iken sayın Kavili, tek başına o tümseği aşmaya karar vermiştir.O tümsek 1 kere aşıldıktan sonra geriye kalan koca dağı aşmanın aslında o tümseği aşmaktan daha zor olmadığını anlayacağız.Meslek onuru için verilen bu mücadeledeki kutsallığı kavramaktan yoksun, söylenen binlerce cümlenin içindeki 1-2 kelimeye takılan anlayış var oldukça (Ben sayın Kavili'nin iddia edildiği şekliyle böyle bir cümle sarfedeceğine inanamam, zira o birikime sahip bir insanın böyle basit ve kaba bir cümle kurmasına ihtimal vermiyorum, bunu ima etseydi dahi bunu güzel cümlelerle süsleyerek sunardı) o tümseği aşmak tek başına Ömer Kavili'yle mümkün değildir.Kitlesel dayanışma olmadıkça bir yere varamayacağız.Sayın Kavili'yi kurumsallaştırmaya çalıştığı bireysel mücadelesinden dolayı kutluyor ve örnek alıyorum.Saygılarımla...
|
18-05-2011, 04:46 | #114 |
|
Teşekkür
Arkadaşlar,
Konuyu tartışan, eleştiren ve destek veren herkese çok çok teşekkür ediyorum. Saygılarımla. Ömer Kavili 15638 |
18-05-2011, 05:29 | #115 |
|
2010/425 Esas 21.04.2011 HEYET ÇEKİLDİ
T.C
KARTAL 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ DURUŞMA TUTANAĞI DOSYA NO : 2010/425 DURUŞMA TARİHİ : 21/04/2011 CELSE NO : 2. BAŞKAN : H. Ö. 23988 ÜYE : L. Y. 22760 ÜYE : İ. A. 37412 CUMHURİYET SAVCISI : MUSTAFA AKER 28211 KATİP : R. D. A. 102443 Belirli gün ve saatte 2.celse açıldı. Sanık ÖMER KAVILI geldi, Av. Müşir Deliduman, AV. Cem Kaya Karatün 32530 Av. Boran Çiçekli VE Av. Mehmet Atıf Turak geldiler. Müşteki Özlem Karaçam vekili Av. Emin Erhan Karaçam geldi. Açık yargılamaya devam olundu. Müşteki vekili Av. Emin Erhan Karaçam katılma talep dilekçesini ibraz etti. Alındı, okundu, dosyasına kondu. Sanık söz aldı, geçen oturumda duruşma tutanağına bazı kelimeler yanlış geçmiştir, hemde eksik geçmiştir, hemde değiştirilerek yazılmıştır. Tutanakta “her yargıç ayrı resmi“ diye geçmiş oysa doğrusu “her iki yargıç gayri resmi yoldan”; tutanakta “meslektaş danışması çevresinde” diye geçmiş oysa doğrusu “meslektaş dayanışması” olması gerekir; ayrıca “okul müdürü sanığın Türkiye Cumhuriyeti müdürünü kullanmak suretiyle “geçmiş oysa doğrusu “Türkiye Cumhuriyeti mühürünü kullanmak “olması gerekir; tutanakta “ceza mahkemesinin” diye geçmiş oysa doğrusu “ceza muhakemesinin en temel ilkesi” olması gerekir; ayrıca tutanakta “müştekinin öfkeli hali ve arar kararlar vermesi için taptığımız” şeklinde geçmiş oysa doğrusu “müştekinin öfkeli hali ve ara kararlar vermesi için yaptığımız talepte dahi” şeklinde olması gerekir; ayrıca “karardan önce bize söz gerektiğini” şeklinde geçmiş oysa doğrusu “bizim de yargıcı etkileyebilmemiz için karardan önce bize söz verilmesi gerektiğini” şeklinde olması gerekir. Şu anda ilk gözüme çarpan eksiklik, fazlalık ve değişiklikler bunlar olup, ayrıntılı incelememizden sonra karşılaştığımız yeni şeyleri de mahkemenize bildireceğiz, dedi. Sanık söz aldı; Avukatlık hukukuna göre son kavuşturmanın açılması için “en yakın yer” Ağır Ceza Mahkemesi olarak Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde mahkeme başkanı daha önceden bir Avukat meslektaşımı savunurken hukuki eleştirilerime cevap verememesi karşısında kızgınlıkla benim hakkımda “Mahkeme Hakimi ve Savcısıyla el kol hareketleri ile konuşarak hakaret etmek” iddiası ile suç duyurusunda bulunmuş ve Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinde 1,5 yıl yargılandıktan sonra “Avukatların el kol hakaretleri ile konuşmasının suç olmadığı” gerekçesi ile beraat kararı verilmiş ise de, karar kesinleşmediğinden mahkeme başkanı bu dosyadan çekinmiş, başka bir yargıç başkanlık etmiştir. 29.11.2010 tarihli “gerekçeli karar Türk Milleti adına” başlıklı kararın ikinci sayfasının ikinci paragrafın ikinci satırının son kelimesinde bizim tutanağımızda imzası bulunan diğer bir avukat meslektaşımızın duruşma salonunda başından sonuna kadar hazır bulunup, başından beri tüm olanları gördüğü yönünde hiçbir iddia bulunmadığı halde ve hiçbir kanıt bulunmadığı halde o kararın altında imzası bulunan 3 yargıç “son soruşturmamanın açılması yani iddianame yerine geçen belgeyi karar altına alırken dosyada olmayan bir şeyi gerekçe göstererek kavuşturmaya başlanmasına sebebiyet vermişlerdir”. İşte dosyada hiçbir kanıt yok iken be bizim tutanağımızda bu yönde bir beyan bulunmadığı halde o yargıçların gerekçeli kararında olmayan şeyi iddia edip hem de gerekçelerine esas almaları hukuka uygun olması gereken dosya ve delile bağlılık yerine alışkanlık veya önyargının ön plana çıktığını ve bu davanın önyargıların eseri olduğunun kanıtı olduğu mahkeme heyetinin dikkatine sunuyorum, dedi. Müşteki vekili söz aldı; Kartal 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/480 Esas sayılı dava dosyasında Y. E. Ü. ve H. Ç. Y. hakkında bu dava dosyasına konu özel belgede sahtecilik suçları ile ilgili derdest olan bir kamu davası vardır bu mahkemece Kartal 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/480 Esas sayılı dava dosyası ile mahkemenizde görülmekte olan bu dava dosyasının birleştirilmesi talep edilmiştir. Öncelikle bu dosyada tanık olarak dinlenmesine karar verilen Y. E. Ü. ve H. Ç. Y. hakkında devam eden her iki dava dosyasının birleştirilip birleştirilemeyeceği hususunda bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu hususu talep ediyoruz. Bu dosyada sanık olarak yargılanan bu kişilerin sanık sıfatında olduklarından birleştirme kararı verildiği taktirde tanık olarak dinlenmelerine de gerek olmadığından tanık sıfatı ile dinlenmemelerini talep ediyoruz, dedi. Müşteki vekilinin dilekçesinin bir sureti huzurda sanığa verildi. Şikayetçi Özlem Karaçam ile tanıklar İmran Arık Özcan Tunçer, Ömer Çevik’e duruşma gününün tebliğ edildiği görüldü. Tanıklar H. Ç. Y. ve Y. E. Ü. ile ilgili adreslerinin tespiti için İstanbul Baro Başkanlığına yazılan yazı cevapları geldi. Dosyasına kondu. Av. İzzet Cemal Fidan duruşmaya katılamayacağından bahisle mazeret dilekçesi göndermiş olduğu görüldü. Tanık Av. İmran Arık Özcan bir duruşması olduğundan mazeret dilekçesi göndermiş olduğu görüldü. Kartal 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/480 Esas sayılı dava dosyasından özel belgede sahtecilik suçundan sanıklar Y. E. Ü. ve H. Ç. Y. hakkındaki dava dosyası ile bu dava dosyasının birleştirmesine muvafakat edilmesi hususunda mahkemenin yazısı okundu, dosyasına kondu. Tanık Y. E. Ü.in 2 gün istirahatı uygun görüldüğüne dair tıbbi rapor örneği sanık müdafii Av. Müşir Deliduman tarafından mahkemeye sunuldu. Sanık söz aldı, müşteki vekilinin bu aşamada mahkemenizden talepte bulunmaya hak ve yetkisi yoktur, şu anda halen müşteki sıfatı vardır. Geçen duruşma katılma talebi ile ilgili karar verilmemiş ve bu oturumda bu hususun karara bağlanması ile ilgili ara karar oluşturulmasından sonra talebi dinlenmelidir, dedi. Müşteki vekilinden soruldu; Geçen oturumda vekaletnamemizi dosyaya sunmuş ve müşteki vekili olarak duruşmalara katılarak, katılma talebimizi mahkemeye sunmuştuk. Bu oturumda da bir Cumhuriyet Avukatı olarak müvekkilimin katılan olarak bizim de katılan vekili duruşmalara kabulümüze karar verilmesini talep ederiz, dedi. Sanıktan soruldu; biz karşı tarafın katılma isteğini, karşı tarafın bir tercihi olarak düşünüyoruz, ancak unutulmamalıdır ki her tercih aynı zamanda bir vazgeçiştir. Eğer ki bu davaya katılmayı tercih ediyorlarsa seve seve kabul ederiz ancak kendilerine tavsiye etmeyiz, dedi. Sanık müdafii Av. Cem Kaya Karatün söz aldı. Biz katılma talebinin reddini istiyoruz, dedi. İDDİA MAKAMINDAN SORULDU: Katılma talebinin kabulü istenir, dedi. Sanık söz aldı, iddia makamında Savcı sıfatı ile görev yapan kamu memuru kanunlara bağlı olarak ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi olan Budapeşte İlkelerine uygun yorumlarının mahkemeye sunması gerekir, sunulan yorumda ise hiçbir gerekçe yoktur, oysa müşteki tarafın davaya katılabilmek için şahsi davacı olabilmesi açısından şahsi haklarının hangilerinin ne suretle zarar gördüğünün tarif ettirilmesi gerekir, esasen meclisin çıkarttığı 5271 S.CMK. Uluslararası sözleşmelere paralel biçimde katılma isteğinin ayrıntılı açıklanmasını emretmekte oysa müşteki avukatı bu konuda açıkça bir beyanda bulunmamakta, kamuyu temsil eden savcı Mustafa Aker 28211 ise işte bu kanuni gerekliliklere uymayan hatta kanunun bu emredici kurallarını çiğneyerek şahsi davacının davaya katılması yönünde gerekçesiz yorumda bulunmuştur. Bu davada kamusal zarar ile ilgili kamuyu temsil eden savcılıktır. Kamu zararının kişisel olarak takip ve talep etme isteğinde bulunacak ise müşteki müştekiden bu konuda asaleten dinlenerek beyanının alınmasının rica ediyoruz, dedi. Sanık müdafii Av. Müşir Deliduman söz aldı. Mütalaa gerekçesizdir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Uluslar arası Sözleşmesi olan Budapeşte ilkleri, Banglore ilkelerine aykırı bir mütalaadır. Burada yargılanan Ömer Kavili’nin şahsı değildir. Savunman makamı yargılanıyor ve susturulmaya çalışılıyor. Üstad Ömer Kavili hiçbir kuruma ve şahsa karşı özel kini yoktur. Bu bağlamda daha önceki sorgulama ve yargılamalarında iç hukuk kuralları, uluslararası metinlere ve doğal hukuk ilkelerine uygun davranış, usulde “est modus in rebus“ "her şeyin bir yolu yordamı vardır, usulsüzlük vusulsüzlüğü getirir.” Bundan dolayı usul kuralları işlerlilik kazandırılmaya matuf işlemlerde bulundurulmuştur. Savunmada bir idol olmuştur. Bu bağlamda güzide bir baromuz tarafından yılın hukukçusu ünvanı ile taltif edilmiştir. Burada yargılanan savunma ile ilgili Cumhuriyet savcısının lehinde bir mütalaada bulunması gerekirken bundan imtina ettiğinden dolayı ve görüntüde tarafsızlık ilkesine aykırı davranmıştır. Mütalaası da gerekçesiz olduğundan dolayı katılmıyoruz, dedi. Müşteki vekili söz aldı, biz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 5271 S.Ceza Muhakemeleri kanunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre herkes yargı organları önünde kendisini vekil sıfatını haiz olan Avukatlar ile temsil ettirme yetkisine sahiptir. Bu temsil yetkisi kimsenin tavsiyesi ile değil, kanunların tanıdığı yetkiye dayalı olarak verilir. Bu sebeple sanığın şahsımız hakkında söylemiş olduğu tavsiye etmeyiz yönünde beyanının hangi anlama geldiğinin açıklanmasını talep ediyoruz, dedi. Sanık söz aldı; Ben o cümleyi kullanırken Avukatın mesleğinin niteliği gereği kendisinin şahsına değil, temsil etiği kişi ile ilgili olarak kullanmış idim, çünkü Avukatlık meslek kurallarına göre Avukatın müvekkili ile özdeşleşmesi yasaktır, kendisi bu duruşmada vekildir, müvekkili eğer (duruşmaya -AvÖK.) gelecek olur ise müvekkili ile ilgili olarak belirtilmiştir. Bu nedenle (müşteki vekilinin beyanının -AvÖK.)meslek kurallarına uyumlu olduğunu söylemeyeceğiz, dedi. Sanık müdafii Av. Cem Kaya Karatün söz aldı, şikayetçi vekilinin talepte bulunabilmesi için müdahillik kararı verilmeden müşteki vekilinin bu yönde bir talepte bulunma hakkı yoktur, dedi. Sanıktan katılmalarını karşı tarafa tavsiye etmeyiz sözünün ne amaçla söylemiş olduğu soruldu; Sanık cevaben; Katılma ile ilgili karar verildikten sonra açıklayacağız, dedi. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ İSTEM GİBİ : Suçtan zarar görmüş olması ihtimaline binaen müşteki Özlem Karaçam’ın CMK’nun 237-238 md. sine göre kamu davsına katılan olarak dosyaya sunulan vekaletnamede müşteki vekilinin davalara katılma yetkisi de almış olduğundan Av. Emin Erhan Karaçam’ın duruşmalara katılan vekili olarak kabulüne oy birliğiyle karar verildi duruşmaya devam olundu. Sanık söz aldı, Mahkemenizdeki (hakkımda açılan diğer bir dava -AvÖK.) 2010/219 Esas sayılı dosyada cereyan eden bir olay ile ilgili olarak duruşma savcısı ve olayın ihbarcısı duruşma yargıcının tanık olarak ilk başta davetiye çıkartıldığı ve fakat daha sonra duruşmada savunma tarafı olarak ve tanıklarla karşılaşmamıza mahkemeniz heyetinin ara kararı ile engel olundu. Ancak şu andaki davada katılma talebinde bulunan Özlem Karaçam katılan olarak bu davada yerini almıştır. Davada katılan sıfatını kazanmak aynı zamanda hukuksal sonuçlar ve yükümlülükler de getirmektedir. Adliyelerde yaygın biçimde yer alan bir alt kültür olarak Hakim ve Savcıların tanık yada müşteki sıfatı ile sanıklar ile karşı karşıya getirilmemesi yönündeki alışkanlık bu davada geçerli olmayacaktır. Biz sanık olarak bu davada bulunuyor isek te karşı taraf vekili meslektaşımın avukatlık mesleğine ve avukatlık sanatına saygım gereğince bu hukuksal yaptırımları başlangıçta yönlendirici olarak açıklamayı doğru bulmamıştık. Bizim Avukatlık mesleğinin niteliği gereği avukatın şahsına değil, temsil ettiği müvekkiline yönelik olarak “ tavsiye etmiyoruz” sözümüzün hukuksal temeli budur. Müdahil Özlem Karaçam’ın doğrudan sorgulanabilmesi bakımından duruşmada hazır edilmesini ve ayrıca meşru olduğu varsayılan meclisin çıkardığı kanunlar bayrağın sallandığı bu salonda geçerli olacak ise eğer 5 yıldan beri yürürlükte bulunan 5271 CMK. 149 md.si uyarınca duruşmada ses ve görüntü kaydı yapılmasını eğer bu talebimiz teknik altyapı yokluğu gerekçesi ile reddedilecek olur ise 5,5 yıldan beri yürürlükte olan kanunu çiğneyerek bu konuda alt yapı hizmetlerinin hazırlamayan, örgütlemeyen mahkemenizin adil yargılama yapma yetkisini idare olarak kendi tekelleri ile gasp eden yüce Adalet Bakanlığının yüce memurlarının hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyoruz, dedi. İDDİA MAKAMINDAN SORULDU: 1-Avukatlık görevini yürüten sanıklar Y. E. Ü. ve H. Ç. Y. isimli kişiler hakkında görülmekte olan ceza davasındaki yargılama rejiminin genel kurallara bağlı olması, avukatlık görevini yürüten sanık Ömer Kavili hakkında görülmekte olan ceza davasında ise görevinden dolayı görev sırasındaki kavramlarının öne çıkması nedeni ile yargılama rejiminin farklı olması, her iki ceza davasının görüşümüze göre birleştirilmesinde hukuksal yönden yarar bulunmayışı her iki ceza davasındaki kovuşturma evrelerinin ayrı yarı yaşanması karşısında sonuçların izlenebileceği gerekçeleri ile ayrıca avukatlık görevini yürüten sanıklar Y. E. Ü. ile H. Ç. Y. isimli kişilerin görülmekte olan bu ceza davasında görgü ve bilgilerinin yeminsiz bir şekilde mahkememizin takdirinde olmakla birlikte alınması olanaklı olmakla, görüşümüzce her iki ceza davasının birleştirme işlemine gerek bulunmadığı görüşündeyiz, dedi. 2-kovuşturma evresinin ses ve görüntü alınması şekli ile teknik işlemle yaşanması konusundaki takdirin mahkememize ait olduğu olgusunun baz alınması istenir, dedi. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ : 1- Mahkememizde ses ve görüntü alabilecek alt yapı yapılmadığı ve yetişkin olan kişilerin yargılandığı duruşmalarda ses ve görüntü alınması zorunlu da olmadığından bu yöndeki sanığın talebinin reddine, 2- katılan Özlem Karaçam’a duruşma görünüm tebliğ edildiği, katılan kendisini özel vekil ile de temsil ettirdiğinden duruşmalara katılma zorunluluğu da bulunmadığından sanık ve müdafilerinin katılanın zorla getirme taleplerinin reddine oybirliği ile karar verildi, açık yargılamaya devam olundu. Sanık müdafii Av. Boran Çiçekli söz aldı, biz katılanın zorla getirilmesini talep etmedik. Biz hepimiz hukukçuyuz. Sanık olarak yargılanan meslektaşımız da bir hukukçu ve müşteki yada müdahilin zorla duruşmalara getirilemeyeceğini biliyoruz. Ancak talebimiz çekişmeli yargı ilkesinin gerçekleştirilebilmesi için öncelikle müdahilin beyanlarına başvurulması zorunluluğu ve bizlerin gerek duyduğumuz takdirde müdahili doğrudan sorgulayabilme imkanına sahip olabilmemizin sağlanmasıdır. Bunun dışında ayrıca tanık beyanlarına geçilmeden önce müdahilin beyanlarının alınması gerekir ve yine çekişmeli yargı ilkesi gereğince müdahil ve sanık tarafların bu sırada sanık söz aldı, zabıt katibinin 5271 S.CMK. Madde 32. Uyarınca tarafsız olmadığı, duyduğu sözleri doğrudan yazmadığı, değiştirdiği ve bu suretle tarafsız kalması gerekirken yasadaki bu niteliklerini koruyamayan zabıt katibi R. D. A. 102443 reddetmek zorunda kaldığımızı beyan ederiz, dedi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: 1-Sanığın duruşmanın başından itibaren sık sık mahkeme başkanının sözünü keserek söz almadan ayağa kalkmadan araya girdiği, sanık müdafilerinin de aynı anda konuştukları, önündeki ekrandan bakarak sık sık yazılanları değiştirdiği, bütün söylemek istediklerini kendisinin bizzat yazdırdığı, saat: 13.30’dan beri sanığın dosyalarının yargılamalarının yapıldığı, daha önce yapılan duruşmalarda da yazı hatalarını teker teker yazdırdığı, mahkemenin yapması gereken işlemleri dahi mahkemenin yapmasına fırsat bırakmadan söyleyerek mahkeme üzerinde baskı kurmaya çalıştıkları, bu arada bütün söylenenleri teker teker yazdırmaya çalıştıklarından zabıt katibinin sanığın söylenenleri teker teker yazmasına rağmen arada sanık müdafilerinin de müdahale ettiği ve basit yazım hatalarını zabıt katibinin kasten yaptığını, tarafsız olmadığını söyleyerek zabıt katibini reddetmesi hakkın ve savunma hakkının da kötüye kullanması niteliğinde olduğundan CMK. 32/2 maddesi gereğince zabıt katibi R. D. A.’ün reddi İSTEMİNİN REDDİNE . Sanık müdafilerinin yargılamanın başından beri heyetimize karşı davranışları, heyetimize bir güvensizlik niteliğinde görüldüğünden CMK. nun 30/2 md. sine göre davadan HEYET OLARAK ÇEKİNİLMESİNE, Çekinme kararının değerlendirilmesi ve davaya bakacak başka bir heyetin görevlendirilmesi için dosyanın Kartal 3.Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine, 2- diğer hususların değerlendirilmesinden sonra düşünülmesine, Duruşmanın bu nedenlerle 07.07.2011 günü saat:14.00 bırakılmasına oy birliği ile karar verildi. 21.04.2011 Başkan 23988 Üye 22760 Üye 38398 Katip 102443 ------------------ 0 0 0 ----------------------- Bilgi, destek ve eleştirinize saygıyla sunulmuştur. Saygılarımla. Ömer Kavili 15638 ------------------ " Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!! " www.kavili.com/ İnsansız adalet olmaz Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu! Ama, olmaz olsun ÖZDEMİR ASAF |
19-06-2011, 00:24 | #116 |
|
Yeni bir gelişme var
Dostlar, Arkadaşlar ve okuyanlar;
Yeni bir gelişme oldu ve tebliğ edildi. İlgi, bilgi, eleştiri ve destek önerilerinize saygıyla sunulmuştur. Ömer Kavili 15638 0532 322 00 23 ------------------ " Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!! "
www.kavili.com/ İnsansız adalet olmaz Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu! Ama, olmaz olsun ÖZDEMİR ASAF ------------- 0 0 0 ------------------ T .C.
KARTAL 3. AĞIR CEZA MAHKEMESİ DEĞİŞİK İŞ KARAR DEĞİŞİK İŞ NO : 2011/370 BAŞKAN : NURETTİN TURAN 23097 ÜYE : AYŞE KARAOĞLU KARADAĞ 38272 ÜYE : ÇAĞAN HANIMELİ 39839 KATİP : DAVUT TOPAR 100186 Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/425 esas sayılı dosyasının 21/04/2011 tarihli duruşması sonunda 1 nolu ara kararın 2. bendi gereğince mahkeme heyeti Başkan H. Ö. (23988), Üye Hakim L. Y. (22760) ve Üye Hakim L. Z. (38398)'nun sanık ve müdafiilerinin yargılamanın başından beri heyete karşı davranışları, heyetin bir güvensizlik niteliğinde görüldüğünden CMK'nun 30/2 maddesine göre heyet olarak davadan çekinilmesine ve 3. bendi gereğince çekinme kararının değerlendirilmesi ve davaya bakacak başka bir heyetin görevlendirilmesi için dosyanın mahkememize gönderilmesi karar verilmiş olduğundan, dosya mahkememize gönderilmiş olmakla; C.Savcısının yazılı mütalaası alındı. Dosya incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : İncelenen dosya kapsamına göre; mahkeme heyetinin davaya bakmaktan çekinmesini gerektiren nedenlerin CMK'nun 22. Maddesinde sayılan hususlara ilişkin olmadığı, ayrıca çekinme gerekçesinin yasal dayanağı gösterilmemiş ise de, CMK'nun 25/1. Maddesine temas ettiği değerlendirilmekle, karar anına dek geçen süreçte davanın taraflarının heyete olan güvensizliklerini ortaya koyacak açık bir irade beyanında bulunmadıkları gibi sanığa savunmasını yapmak hususunda gerekli her türlü kolaylığın da sağlandığı, sair hususların mahkemenin takdir ve değerlendirmesine bağlı konulardan ibaret olduğu anlaşılmakla, Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinin heyet olarak verdiği çekinme kararı usul ve yasaya uygun görülmediğinde reddine karar vermek gerekmiştir. KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçeye göre; Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/425 esas sayılı dosyasında heyet olarak verdiği çekinme kararı usul ve yasaya uygun görülmediğinde REDDİNE, Dosyanın gereği için Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, C.Savcısının mütalaasına uygun, oybirliği ile kesin olarak karar verildi. 28/04/2011 Başkan 23097 Üye 38272 Üye 39839 Katip 100186 |
19-06-2011, 07:58 | #117 |
|
Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararının isabetli olduğu kanaatindeyim. 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki yargılamada zabıt katibi açıkça reddedilmiş olmasına rağmen heyete yönelik herhangi bir güvensizlik ve red anlamına gelebilecek ifade söz konusu değildir. Hakimin davaya bakamayacağı hallerin düzenlendiği CMK 22. maddeye göre ise tahdidi olarak belirtilen hususlardan hiçbirisi somut durumda mevcut değildir ve çekinme kararını inceleyen mahkeme de bu konuya değinmiştir. Çekinme gerekçesinin yasal dayanağının gösterilmemiş olduğu, ilk etapta hatalı bir ifade gibi görülebilir, zira CMK 30/2'ye dayanılmıştır. Ancak, dayanak yapılan 30/2 düzenlemesine göre "Hâkim, tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebepler ileri sürerek çekindiğinde..." denmektedir. Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi, tarafsızlığı şüpheye düşürecek herhangi bir sebep ileri sürmüş değildir.
Saygılarımla.. |
27-06-2011, 07:49 | #118 |
|
Mahkeme hakimlerinin çekilmesi, özellikle çekilme gerekçeleri gerçekten çok ilginç. Ayrıca, mağdur savcı ve ihbar eden hakimin dinlenilmemesinde ısrar edilmesi anlaşılır gibi değil. İlgiyle, ibretle takip ediyoruz.
|
27-06-2011, 14:09 | #119 |
|
Anayasa'ya, İHAS'a ve Ceza Muhakemeleri Kanununa uymaları adına yargıçları zorladığı için bir AVUKAT ile bu kadar uğraşılmasından umarım avukatlardan başkaları da utanıyordur.
|
27-06-2011, 14:55 | #120 |
|
Bilgi Notu: Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin çekinme kararını inceleyen Kartal 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Sayın Hakim Nurettin TURAN, 2011 Haziran Kararnamesi ile Kahramanmaraş hakimliğine atandı.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Sanık AVUKAT Ömer Kavili hakkında Savunmayı savunmak için çağrı yapılabilir mi ? | Av.Ömer KAVİLİ | Meslektaşların Soruları | 187 | 26-08-2012 17:49 |
Avukat beyan ve itirazlarının duruşma zaptına geçirilmemesi halinde ne yapabilirim | Av. Songül Uslu | Meslektaşların Soruları | 16 | 18-10-2011 17:42 |
Tanık Koruma Yasası-gerekçeli-Komisyon raporları ve birleşim tutanakları ışığında) | üye19576 | Ceza Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 16-07-2008 20:03 |
Ömer adaletinin acısını paylaşıyoruz.. | yağmurdamlası | Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. | 25 | 06-12-2006 17:50 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |