05-06-2007, 17:22 | #61 |
|
Uygulamada çok sık karşılaşılan,tekelden verilen kamusal hizmetlerle ilgili abonelik sözleşmelerinin,haksız nedenlerle vatandaşla yapılmaması durumunda,hukuki çözüm ve kavramlarla ilgili örnekler :
" kişilerin belirlenen koşullara uymak ve bir karşılık ödemek yoluyla hizmetten yararlanmayı sağlayan ve iltihaki akit olarak nitelenen sözleşme,özel hukuk kurallarına bağlıdır.Kişinin ödemesi gereken ücretle ilgili davalarda genel mahkemeler görevlidir." İBK 5.4.1944 4-12 ---------------------------------------------------------- "...Teşebbüsün yerine getirmekle yükümlü olduğu kamu hizmeti gereğince icap.genel ve devamlı bir nitelik taşır.Herkes,her zaman böyle bir icabı kabul edebilir. ... Davalı idare gerçekten kamu hizmeti görmektedir.Bu hizmet,davaya konu olan işte,beldeye su sağlamadır. Ancak idare,hizmetten yararlanma hakkını taşıyan bütün kişilere olanaklar elverdiğince ve eşitlikle işlem yapmak zorundadır.Bedel karşılığında ve belirli şartlar altında yararlanılan bu hizmetlerin idari vasfı olmayıp akdi niteliği vardır. İltihaki sözleşmeler(katılınabilen sözleşmeler),bir kamu hizmeti ifa edip hukuken ve fiilen tekel durumu arzeden (nakliye müesseseleri ,elektrik,su,havagazı, gibi)teşebbüslere ait formüle edilmiş sözleşmeleri ifade eder.Teşebbüs,icabı kabul eden kişi ile eğer o kişi gerekli şartları haiz ise sözleşme yapmaktan kaçınamaz. Ve hele tekel durumunun kötüye kullanılması niteliğinde şartlar ileri süremez. ... O halde idarenin kanuni bir sakınca ve hukuki engel yoksa bu sözleşmeleri yapmak ve hizmeti ferde ulaştırma ödevi vardır. GEREK BU SÖZLEŞMENİN KURULMASI VE GEREKSE KURULMUŞ OLAN SÖZLEŞMELERDEN KAYNAKLI UYUŞMAZLIKLAR ÖZEL HUKUK HÜKÜMLERİNE TABİDİR,GENEL MAHKEMELERDE ÇÖZÜMLENİR. .. hernekadar,dava dilekçesinde bu binaya iskan ruhsatının verilmiş sayılması konusunda da hüküm kurulması talep edilmişse de ,bu konuda idarece 30 gün içinde cevap verilmemesi halinde yasa gereği iskan verilmiş sayılacağından anılan konuda hüküm kurulmasına gerek yoktur. O halde idare mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi yasaya aykırıdır. (4 HD 31.3.1987 2137-2410 ---------------------------------------------------------- "... Buraya kadar açıklananlardan çıkan sonuç şudur : Gerek bu tür sözleşmelerin kurulması,gerekse kurulmuş olan sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların özel hukuk hükümlerince genel mahkemelerde çözümlenmesi gerekir..." 4 HD 17.6.1982 5688-6311 ---------------------------------------------------------- "...İltihaki sözleşmeler bir kamu hizmeti ifa edip hukuken ya da eylemli olarak tekel durumu arzeden ve halkın bağlanması gereken teşebbüslere ait formüle edilmiş sözleşmeleri ifade eder. Teşebbüs sözleşme yapmaktan kaçınamaz ve hele tekel durumunun kötüniyetle istismarı niteliğinde koşullar ileri süremez. 4. HD 28.3.1980 1671-3675 -------------------------------------------------------- Aynı doğrultuda , Y HGK 13.5.1977 1976/4- E 1977-K 481 ----------- elektrik bağlanması talebine ilişkin : 11. HD 4.4.l983 1360-1645 ------------ KAMU İDARESİ YA DA MAHALLİ İDARELER VEYA KAMU KURUMLARINCA VERİLEN HİZMETLERDEN : (PTT,İETT;EGO,SU,ELEKTRİK,DEMİRYOLLARI,TELEFON,GAZ ,V.B) |
08-06-2007, 13:14 | #62 |
|
Harika bir çalışma olmuş, emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Fakat faydalı olacağını düşündüğüm iki hususu da belirtmeden geçemeyeceğim.
1 - Sayfanın en üstünde bulunan ve başlık numaraları verilerek sıralanan başlıkların ait olduğu yeri bulmak biraz insanı zorluyor gibi. Çözüm açısından webmaster olan arkadaşlar bilir "yer imleri" kullanılırsa çok faydalı olur diye düşünüyorum 2 - ikinci husus ise mevcut metne katılımcılar tarafından ekleme ve çıkarmaların yapılabileceği bir sistem düşündüm ama biraz fazla zor olabilir. Örn: http://tr.wikipedia.org/ |
08-06-2007, 13:17 | #63 | |||||||||||||||||||||||
|
Emeği geçen herkese teşekkürlerimi belirttikten sonra 1 - Başlıklarla metin arasındaki bağlantıyı sağlamak için bölüm başlıklarında "yer imleri" kullanılabilir 2 - http://tr.wikipedia.org/ Adresinde örneğini göreceğiniz şekilde bütün katılımcılar tarafından metnin geliştirilmesi sağlanabilir. Site yöneticilerine duyurulur |
08-06-2007, 14:04 | #64 |
|
Sayın Bahadır Turan Durmaz
Birinci öneriniz olan yer imleci konusunu teknik servisimiz değerlendirecektir. İkinci öneriniz için zaten bu alan mevcuttur. Katkıda bulunmak isteyen arkadaşlar bu başlık altına yazabiliyorlar. Biz de buradan asıl sayfaya aktarıyoruz. İlginiz, beğeniniz ve katkılarınız için teşekkür ederiz. Saygılarımla |
10-06-2007, 15:33 | #65 |
|
çok iyi olmuş.saygılar.
|
12-06-2007, 09:02 | #66 |
|
Ben stajer bir avukat olarak yapılan bu calışmaya katkısı olan herkese çok teşekkür ederim.Bilmediğim birçok konuda bilgi sahibi oldum.Saygılarımla...
|
12-06-2007, 15:05 | #67 |
|
Uygulama alanı geniş olan, " resmi evrakta sahtecilik " suçları ile iglili,suçun oluşması için zorunlu olan : iğfal kabiliyeti ile ilgili, Yargıtayın istikrar kazanan uygulamasına yeni bir örnek olarak ;
Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi"nce verilen bir cezanın ,yine iğfal kabiliyetinin bulunmadığı ve suçun oluşmadığı nazara alınmadan ceza verilmiş olması nedeniyle "BOZULMASI " yönünde,Y CBS nın 17.5.2007 tarihli mütalaası,dün tebliğ edildi.( Davaya konu olayda,banka tarafından yeni formu ile değiştirilmek üzere bankaya iade edilen çeklerin,her nasılsa çek sahibi olmayan bir sanık tarafından ele geçirilerek doldurulması ve başka bir kişi tarafından da bankaya ibraz edilmesi,ancak banka memuru tarafından sahteliğinin farkedilerek ödenmemesi üzerine açılmış,sahte çek tanzimi ve dolandırıcılık davası vardı ve her iki suçtan mahkemece ceza tayin edilmişti. Tedavülden kalkan çeklerde iğfal kabiliyetinin bulunmadığı ve eylemli olarak banka memurunun iğfal olmamış olması karşısında suçun oluşmadığını savunmuştuk.) Ayrıca,çeki alışverişte kullanmayan sanık yönünden dolandırıcılık suçunun da oluşmadığına dair savunma ve bu yöne ilişkin temyiz talebi doğrultusunda,dolandırıcılık suçunun ne surette oluştuğunun açıklanmamamış ve tartışılmamış olması nedeniyle de bozma mütalaası verilmiştir. Yargıtayımızın yerleşmiş uygulamalarına göre,çekle dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi,çekin alışveriş sırasında ve borcun doğumu anında,alacaklı kişinin,çeke güvenerek hukuki ilişkiyi kurmasına bağlıdır ve borcun doğumu ile çekin verilmesinin aynı anda olması,çekle dolandırıcılık suçunun oluşması açısından önem arzetmektedir. Doğmuş borç için,sonradan çek verilmesi dolandırıcılık suçunun oluşmasını engellemektedir. |
13-06-2007, 10:34 | #68 |
|
BOŞANMA VE VELAYET HUKUKU İLE İLGİLİ İÇTİHATLAR :
- Davacı kocanın,karısını sürekli dövdüğü ve kadının bir kez tepki niteliğinde evin camını kırması halinde,kadının camı kırması,v.s. tepki mahiyetindeki bir hareketin kusur kabul edilmeyeceği ve dayak atan kocanın tam kusurlu kabul edilip davasının reddi gerekeceği. 2 HD 16.2.2001 2001/385-2649 --------------------------------------------------------- - Kişisel ilişkiyi engellemek velayetin değiştirilmesi sebebidir. 2 HD 30.10.2000 2000/12847-13179 --------------------------------------------------------- _ Her hafta sonu kişisel ilişki kurulamaz. 2 HD 30.1.2001 2000/14834 2001/1474 -------------------------------------------------------- _ Varlığı tereddütsüz ise çocuğun nüfusa kayıtlı olmaması velayeti ve nafakayı düzenlemeye engel değildir. 2 HD 31.10.1985 8631/8789 Aynı Konuda : 2 HD 15.1.1971 4294-234 ---------------------------------------------------------- _ Eşlerin 6 senedir ayrı yaşaması : Toplanan delillerden tarafların 6 yıldır ayrı yaşadığı,davalı kocanın evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmediği anlaşılmıştır. BU durum,evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını göstermektedir. Boşanmaya karar verilmesi gerekir. 2 HD 2003/2031 - 3192 10.3.2003 -------------------------------------------------------- _Feragat,kesin hükmün sonuçlarını feragat tarihinde oluşturur. Hükmün şekli bakımdan kesinleşmesine gerek yoktur. 2 HD 12,5.2003 5914-7018 ---------------------------------------------------------- _ Anneanne ve dedenin küçükle şahsi ilişki hakkı : ... dava reddedilmiş ise de ; anneanne ve dedenin küçükle kşisel ilişki kurulmasını isteme hakları yeni Medeni Yasamızın 325. maddesinde kanuni bir hak olarak tanınmıştır. O halde davacılar ile küçük Tuana arasında kanuna uygun kişisel ilişki kurulması gerekirken davanın reddi doğru görülmemiştir. 2 HD 1.4.2003 1841-4624 ---------------------------------------------------------- Anne bakım ve şefkatine muhtaç yaşı çok küçük çocuğun babanın velayetine bırakılması kanuna aykırıdır. 2 HD 18.3.2002 2002/2832-3872 2 HD 3.4.2003 2003/3650-4811 ---------------------------------------------------------- Türkiye"nin de taraf olduğu, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi uyarınca idrak çağındaki çocuğun görüşü alınmadan velayeti hakkında karar verilmesi bozma sebebidir. 2 HD 3.4.2003 2003/3393-4801 2 HD 6.3.2003 2003/1779-2976 --------------------------------------------------------- Velayet tayin edilirken,çocuğun alıştığı çevreden ayrılmamasına özen gösterilmelidir. 30.3.2001 2000/15996 E --------------------------------------------------------- Gerek velayet gerekse kişisel ilişki ile ilgili verilen hükümler maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmezler. Şartlara göre her zaman değiştirilebilirler. HGK 15.4.1992 1992-2- 140-248 ---------------------------------------------------------- Zorunluluk bulunmadıkça,velayet tayininde kardeşler birbirinden ayrılmamalıdır. 2 HD 12.2.1999 1998/13459-1999/1037 ---------------------------------------------------------- Nafaka tüm sosyal ihtiyaçlara cevap vermelidir. 2 HD 1.2.1971 403-674 ---------------------------------------------------------- Nafakaya karar verilirken yüksek gelir ve malvarlığı gözönünde bulundurulmalıdır. 12.2.1988 1184-1455 2 HD ----------------------------------------------------------Alıştırılan yaşayışa,takdir edilen nafaka uygun olmalıdır. 2 HD 26.10.1970 6023-5561 --------------------------------------------------------- Boşanmaya neden olan olayların iradi olup olmadığı yönünde uzman hekim raporu alınmadan kararv erilemez. ( Hareketlerin akıl hastalığı düzeyinde olmasa bile,iradi olmadığı yönünde uzman raporunun bulunması halinde kusur izafe edilmeyeceği yönünde uygulama mevcuttur) Y HD 1.10.1993 7331-8593 --------------------------------------------------------- Eşlerden birinin ruhsal rahatsızlığı nedeniyle irade dışı sarfettiği söz ve davranışları,MK m 134 kapsamında boşanma nedeni olamaz. 2 HD 2.10.1998 8711-10191 --------------------------------------------------------- İradi olmayan davranış boşanma nedeni yapılamaz,bu davranışlar nedeniyle MY m 134/1 uyarınca boşanma kararı verilemez. 2 HD 5.2.1996 518-1154 --------------------------------------------------------- Velayet davasında ikinci tanık listesi verilebilir. Kamu düzenini ilgilendiren davalardan olduğundan ikinci tanık listesi yasağı uygulanamaz. HGK 1969-2-1258e 73/70 k ------------------------------------------------------- Annesinin hareketlerini idrak çağında olmayan çocuğun velayetinin anneye verilmesinde sakınca yoktur. Küçük Muhammet,annesinin hareketlerini idrak çağında olmayıp etkilenme tehlikesi yoktur. Anne bakım ve şefkatine ihtiyacı nazara alınarak velayeti anneye verilmelidir. 2 HD 2003/2695-3752 18.3.2003 Aynı Konuda : " Ananın başka bir erkekle nikahsız yaşaması,muayyen yaşta olup iyiyi kötüyü anlayacak çağda olmayan küçük üzerindeki velayetin nezini gerektirmez. " 2 HD 3.5.1951 3104/3417 -------------------------------------------------------- Yeni MY ya göre,evlilik dışı çocuğun velayeti kanunen ve kendiliğinden anneye aittir. 2 HD 22.4.2003 3082-5905 ---------------------------------------------------------- Velayet davasında kabul hukuki sonuç doğurmaz. Davalı Anne davayı kabul etmiştir,ancak velayetin değiştirilmesini gerektirir olgu yoktur. davanın reddi gerekir. 2 HD 7.7.2003 6135-10192 -------------------------------------------------------- Her hafta sonu kişisel ilişki kurulamaz. 2 HD 8.4.2003 4098-5074 ; 22.5.2003 6456-7475 -------------------------------------------------------- Şahsi ilişkiyi engellemek velayetin değiştirilmesi sebebidir.( Davacının ilamı icraya koyarak ilişki kurması mümkün ise de,bu hakkını kullanmamış olması aleyhine yorumlanamaz. HGK 7.6.2000 2000/2-927-974 --------------------------------------------------------- Nafaka tayininde,kocanın eşine sağladığı önceki yaşamı incelenmelidir. 2 HD 18.1.1974 55-243 ---------------------------------------------------------- Soyut tanık sözleri ile,anne bakımına muhtaç çocuğun velayeti babaya verilemez. YHGK 7.2.1973 2-123-37 Babanın velayet için fiili durumu hukukileştirmeye çalışması ( fiili durum yaratarak çocuğu yanında tutup,velayeti almaya çalışması kabul edilemez) HGK 6.5.1972 2-601/296 ----------------------------------------------------- Evlenmek tek başına velayetin değiştirilmesi sebebi değildir. Başkaca haklı sebeplerin varlığı aranır. 2 HD 27.10.2000 2000/12525-13085 -------------------------------------------------------- Hakim,gerekli gördüğü takdirde,ayrıntılı ifadelerini tesbit için tanıkları yeniden dinlemeli,olayların yeri,zamanı,sebebi,kimin öncelikle kusur işlediğini v.s. hususları tesbit için ayrıntılı ifade almalıdır. 2 HD 22.2.2001 2001 / 875-2906 --------------------------------------------------------- Hamile eşini çaresizlik içinde terketmek suçtur. Yeni TCK m 233/2 -------------------------------------------------------- Aile hukukukndan doğan bakım,eğitim v edestek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi,şikayet üzerine 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yeni TCK m 233/1 -------------------------------------------------------- Çocuğun Kaçırılması ve Alıkonulması( Velayeti kendisinden alınmış olan ana veya babanın,üçüncü derece dahil kan hısmının çocuğu kaçırması ) suçtur. Yeni TCK m 234 ---------------------------------------------------------- Davacının emekli sandığından emekli maaaşı alması halinde yoksulluk nafakasının kesilmesi gerekeceği. 2 HD 9.12.1991 12801-15320 ----------------------------------------------------------Başka kadınla ilişki kuran davacı tam kusurludur. -------------------------------------------------------- Kadının boşandıktan sonra belli bir kişi ile evlmilik dışı ilişkiye girmesi başlıbaşına velayetin nezini gerektirmez. Velayetin anadan alınması doğru görülmemiştir 7.7.1992 2 HD 6511/7640 ------------------------------------------------------ Çocuk ile anne baba arasında kişisel ilişki kurulması zorunlu değildir. Çocuga zarar verecek önemli sebepler varsa kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir,kaldırılabilir. 2 HD 9.7.2003 7602-10488 (Davaya Konu Olay : Anne küçüğü kaçırdığından ve kişisel ilişki hakkını zedelediğinden ana ile çocuk arasındaki kişisel ilişki hakkının kaldırılması gerekir.) -------------------------------------------------------- Karı Kocadan birinin ahlaki bir görevinin yerine getirilmesi olan yönler diğeri için de ahlaki görevdir. Davacının ayrı evde oturan ve arasıra misafir olarak gelen hasta ve bakıma muhtaç annesine davalının yardım görevini yerine getirmemesi boşanma sebebidir. HGK 26.4.1995 2- 164-419 --------------------------------------------------------- Boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme kararının tenfizi isteğinin,Türk Hukukunun uygulanmamış olması yönünden reddedilebilmesi için,davalı tarafın bu yöne itirazda bulunmuş olması gerekir. 2 HD 3.12.2001 15765-17095 ---------------------------------------------------- Velayet düzenlenirken çocuğun menfaatleri ön planda tutulmalı,gerekirse çocuk ile veli arasında bir süre kişisel ilişki kurulmamalıdır. Kişisel ilişki mutlak bir zaruret değildir. 2 HD 2.10.1992 8023-8927 ---------------------------------------------------------- Reşit çocuklar,ihtiyaç ve zaruret halinde iseler,hali refah içindeki anne baba,kardeşlerinden yardım nafakası isteyebilirler. Anne,baba yönünden de aynı kural geçerlidir.İhtiyacı ve koşulları var ise,reşit çocuğundan yardım nafakası isteyebilirler. ------------------------------------------------------- Eşit kusur halinde maddi manevi tazminata karar verilemez. --------------------------------------------------------- Velayet düzenlenirken kardeşlerin birbirinden ayrılmamasına özen gösterilmelidir. 2 HD 29.1.2003 2002/ 15343 2003/ 1248 2 HD 26.5.2003 3970-7616 --------------------------------------------------------- Tam kusurlu eşin boşanma talebi reddedilir. --------------------------------------------------------- Boşanma kararı uzun süre teblige çıkmamışve tarafların birlikteliği devam etmişse boşanma talebinin serbest irade ürünü olmadığı ortaya çıkmış olur ve boşanmadan sonra birlikte yaşamakla geçmiş hadiseler affedilmiş sayılır. Bu durumda,temyiz incelemesi sonunda davanın reddine karar verilmektedir. 30.9.2003 2 HD 11443-12452 --------------------------------------------------------- Uzun süre önceki olay boşanma nedeni olamaz. 2 HD 9.6.1987 3698-5066 ------------------------------------------------------- Boşanma davası için verilen vekaletnamenin fotoğraflı olması ve boşanma konusunda açık yetki taşıması gerekir.HGK 22.1.2003 2003-2-36-10 -------------------------------------------------------- Kadının,eşinin ilk eşinden olan çocuklarına bakmaması ve hakaret etmesi boşanma sebebidir. -------------------------------------------------------- Kadının aşırı ibadet sebebiyle ev görevlerini ihmal etmesi kusur ve boşanma sebebidir. 18.1.2001 2000/18420 2001/662 ---------------------------------------------------------- Anlaşmalı boşanma hükmünün 6 yıl tebliğe çıkarılmaması ve eşlerin bu arada birlikte yaşaması halinde,kararın tebliğe çıkarılması MK m 2 ye aykırılık teşkil eder, boşanma kararının bozulması gerekir. 8.1.2001 2 HD 2000/20633 2001/142 --------------------------------------------------------- Yanlı tanık beyanlarına dayanılarak karar verilemez. 13.10.2003 2 HD 2003/11612-13441 ------------------------------------------------------ İştirak nafakası kamu düzenine ilişkindir. Boşanma sırasında istenmemiş olsa bile,hüküm kesinleştikten sonra istenebilir. ---------------------------------------------------------- Kocasının hareketlerinin yarattığı şaşkınlıkla bir kere "deli",bir kere de "yalancı" diye hakaret etmesi kusur ve boşanma sebebi sayılamaz. HGK 2.2.1994 1993/2-787- 1994/22 ---------------------------------------------------------- Boşanma kararının üç yıl sonra tebliğe çıkarılması hakkın kötüye kullanılmasıdır. 18.2.2004 2 HD 2003/16350-2004/1814 ---------------------------------------------------------- Babasından yetim aylığı alan eş lehine tayin edilen yoksulluk nafakası kaldırılır. 7.3.2002 1906-3043 --------------------------------------------------------- Asgari ücretin altında geliri olan kimse yoksul sayılır. Y HGK 30.9.1992 1992/2-468-536 ----------------------------------------------------------Hoşgörü ile karşılanan ve affedilen olaylar boşanma nedeni sayılamaz. 26.6.1990 1581-6640 ----------------------------------------------------- Kusursuz,daha az kusurlu veya eşit kusurlu eş yoksulluk nafakası isteyebilir. 19.6.1992 2 HD 92/7148-7480 ------------------------------------------------------ Anne bakım ve şefkatine muhtaç küçüğün dava süresince tedbir mahiyetindeki velayet hakkı anneye verilmelidir. 2 HD 26.12.2002 2002/13565-14877 -------------------------------------------------------- |
13-06-2007, 10:50 | #69 |
|
Emeğine sağlık Sayın Olguner..
Sayın olguner,
Çok mahcup ediyorsunuz.Ben kendimi hazıra konmuş gibi his ediyorum. Şöyle birkaç YRG kararı ile ben de karşılık versem diyorum;beceremiyorum. Elinize sağlık.. Özellikle o upuzuun kararları özetlemeniz,komprime haline getirmeniz çok yorucu olsa gerek.Yararlı bir uğraş.Teşekkürler.. Saygılarımla |
13-06-2007, 11:09 | #70 |
|
Çeşitli kaynaklardan,yıllardır,derlediğim ve faydalandığım
ve ayrıca özel bir klasörde biriktirdiğim bu kararları,özellikle bu kadar çeşitli kaynağa ulaşmada zorlanabilecek genç arkadaşlarımıza ve yeterli zamanı olmayan meslektaşlarımıza kolaylık sağlayacağını düşünerek aktarıyorum. Beğeni ve takdiriniz için teşekkür ederim. |
13-06-2007, 15:49 | #71 |
|
Temyizde Kesinlik Sınırı
HGK. 04.05.2006 T. 2005/ 13-265 E, 2006/300 K.
Gerek genel hükümlere göre açılmış alacak ve gerekse itirazın iptali davalarında verilen hükümlerin miktar yönünden temyizlerinin mümküm olup olmadığının belirlenmesinde, salt asıl alacak tutarının değil, onunla birlikte, harcı ödenmek sureti ile müddeabihe dahil edilerek dava veya takip yoluyla istenilmiş olan faiz miktarının da gösterilmesi ve her ikisinin toplamının esas alınması gerektiği sonucuna varılmış, somut olayda davanın dayanağını oluşturan icra takibindeki asıl alacak ve işlemiş faiz tutarının, direnme kararının tarihindeki yasal durum itibari ile bir milyar TL.lik kesinlik sınırının üzerinde olması karşısında , temyizinin olanaklı bulunduğu kabul edilmiştir. Not: HUMK. 1/2 maddesi " .........faiz, icra tazminatı ve giderler görevin tespitinde hesaba katılmaz" şeklindedir. Bu hüküm sadece görevli mahkemenin belirlenmesine ilişkin bir ölçütü içermekte ve kanunun salt görevle sınırlı tuttuğu bir düzenlemedir. |
13-06-2007, 16:20 | #72 | |||||||||||||||||||||||
|
Hülya Hanım, Göndermiş olduğunuz HGK için teşekkür ederim. Esasen, temyiz sınır altında kalmış bir davaya Anayasa Mahkemesi önüne taşıttırmayı düşünüyorum ama şimdiden ne kurtarırsak kar diye de düşünebiliriz. Bir kısmını göndermiş olduğunuz HGK'nın tamamını bulmaya çalıştım ama HGK'nın 2006/300 karar numarasından taradığımda başka bir HGK ile karşılaştım. Aynı karar numarasını iki karar alamaz diye düşündüm. Esas veya karar numaralarında hata olup olmadığını kontrol etmenizi veya kararın tam metnini ulaştırmanızı rica ederim. Teşekkürler |
13-06-2007, 16:24 | #73 |
|
Sn. Durmaz ;
HGK kararına ilişkin tarih, esas ve karar numarası doğru. Faks numaranızı bildirirseniz size fakslamam mümkün. Kaynak : Legal Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Dergisi 2007/1, Sayı 6 |
13-06-2007, 16:32 | #74 |
|
Sayın Konyalı,
Öyle sanıyorum ki; "Faydalı Hukuk Bilgileri Sayfası" genel hatlarıyla oluştu. Yani "pratik bilgi" olarak yer alacak hususlar netleşti ve bir yapı oluştu. Bundan sonra ara ara bu bilgilerin güncellenmesi yeterli olacaktır. Ancak "Faydalı veya Pratik İçtihatlar" denilebilecek alan, bünyesi itibariyle bundan böyle de artarak devam edecektir. Bu halde de "Faydalı İçtihatlar'ın", "Faydalı Bilgiler'den" ayrıştırılması, bu kısım için de bağımsız bir sayfa oluşturulması daha iyi olabilir mi, ne dersiniz? Saygılarımla. |
13-06-2007, 16:54 | #75 |
|
BOŞANMA DAVASI KAPSAMINDA MAHKEMECE RE"SEN ALINMASI GEREKLİ TEDBİRLER :
M.K. M 169 " Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim,davanın devamı süresince gerekli olan,özellikle eşlerin barınmasına,geçimine,karı koca mallarının yönetimine,çocukların bakım ve korunmasına ilişkin önlemleri re"sen alır." KONU İLE İLGİLİ İÇTİHAT ÖRNEKLERİ : - " istem olmasa bile,davanın devamı süresince gerekli önlemlerin davaya bakan hakim tarafından kendiliğinden alınması zorunludur." HGK 17.10.2001 2001/2-701-727 --------------------------------------------------------- Nafaka davaları adli aravermede de görülür. Bu nedenle adli aravermede süreler işler. 2 HD 6.12.2001 2001/15564-17263 ---------------------------------------------------------- Başka erkekle yaşayan kadın lehine tedbir nafakasına hükmedilemez.2 HD 27.12.2001 2002/16729-18114 ------------------------------------------------------ Açıkça tedbir nafakası istemediğini beyan eden eş lehine mahkemece re"sen tedbir nafakasına hükmedilemez. HGK 19.3.1997 1997-2-23-228 ------------------------------------------------------ Davacı kadın çalıştığına ve geliri bulunduğuna göre,tedbir nafakasına hükmedilemez. 2 HD 23.1.2003 2002/15075 2003/923 -------------------------------------------------- Boşanma davası açılınca hakim,özellikle eşlerin barınmasına,geçimine ilişkin önlemleri kendiliğinden alır. 2 HD 14.4.2003 2003/4364-5347 ----------------------------------------------------- Açılan boşanma davasında kusurlu eş lehine tedbir nafakası takdiri gerekir. 4721 sayılı TMK 169.maddesinde de,137.maddedeki bu hüküm sadeleştirilmek suretiyle aynen korunmuş,boşanma veya ayrılık davası açılınca,hakimin davanın devamı süresince eşlerin barınmasına,geçimine ,çocukların bakım ve korunmasına ilişkin önlemleri kendiliğinden alacağı hükme bağlanmış,kusursuzluğun gerektiği yönünde bir düzenleme getirmemiştir.HGK 28.1.2004 2004/2-8-27 ------------------------------------------------------ İştirak nafakası için talep gerekli değildir. Hakim,talep olmasa dahi iştirak nfakasına hükmeder. 2 HD 3.6.1991 1991/5998-8653 ---------------------------------------------------- EŞLER AYRI YAŞARKEN VEYA BOŞANMA DAVASI SÜRERKEN HAKİM,KÜÇÜKLERİN VELAYET HAKKINI TEDBİREN EŞLERDEN BİRİNE VEREBİLİR. 2 HD 14.7.2003 9568-10748 --------------------------------------------------- "EŞLERİN FİİLEN AYRI YAŞAMASI HALİNDE EŞLERİN ZITLAŞARAK ÇOCUKLARI DİĞERİNİN GÖRMESİNİ ENGELLEMEYE KARŞI ÇOCUKLARIN KİMDE KALACAĞININ BELİRLENEREK KİŞİSEL İLİŞKİNİN DÜZENLENMESİ GEREKİR." 12.6.1991 2 hd 6454-9161 ------------------------------------------------------ " ÇOCUKLARI ÖNLEM OLARAK ANNEYE BIRAKMAK,İNFAZDA ZORLUK ARZETMEYECEK KİŞİSEL İLİŞKİ KURMAK,KÜÇÜKLER LEHİNE TEDBİR NAFAKASINA HÜKMETMEK GEREKİR." 11.6.1991 5153-9136 2 HD -------------------------------------------------------- aynı doğrultuda : HGK 8.11.1967 245/512 S Kararı,yukarıdaki kararlara dayanak teşkil eden ilk Genel Kurul Kararıdır. ------------------------------------------------- |
14-06-2007, 10:33 | #76 |
|
Ek davalarda Bozmadan Sonra Islah
Yargıtay 15. HD 26.1.2006 T, 2005/4503 E, 2006/308 K.
Mahkemece bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı görüşü ile ek davanın reddine karar verilmiş ise de, HUMK. nun 87. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 20.7.1999 T, 1999/1 E, 33 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş olduğundan ve ek davanın harcı da yatırılmış bulunduğundan dava ekonomisi de gözönünde tutularak ek dava hakkında inceleme yapılıp sonuçlandırılmalıdır. |
14-06-2007, 14:40 | #77 | |||||||||||||||||||||||
|
Hülya Hn, İlginiz için çok teşekkür ederim. Faks numaram 03124256897. HGK 24.05.2006 tarih 2006/6-346 Esas ve 2006/300K sayılı bir başka karar bulmuştum o yüzden esas ve karar numaralarında sorun mu var acaba demiştim ama artık önemi yok önemli olan karar metninin tamamına ulaşmak. Tekrar teşekkür ederim. |
14-06-2007, 17:37 | #78 | |||||||||||||||||||||||
|
İlgileriniz için teşekkür ederiz. Düşünceniz eğer içtihatlar çok artarsa çok doğru olacaktır. Ama şimdilik içtihatların çok artacağını sanmıyorum. Üyelerimiz zahmet edip de kendi davalarında verilen kararları bu alana yazmaya üşeniyorlar. Diğer içtihat programlarından buraya içtihat taşımak da istemediğimiz kötü bir yöntem. Bu nedenle önerinizin yakın gelecekte uygulanacağı umuduyla ve bu vesileyle sayfamıza katkıda bulunan Sayın Üyelerimize ve özellikle Sayın Av.Hatun Olguner'e bir kez daha teşekkür ederiz. Saygılarımla |
21-06-2007, 16:11 | #79 |
|
Hukuk ile ilgisi olan herkes için çok işlevsel bir bölüm.Emek ve zaman harcayan herkese teşekkürler.
|
09-07-2007, 17:37 | #80 |
|
KESİN SÜRE İLE İLGİLİ İÇTİHATLAR
-- Kesin sürenin amacı,davanın bir an önce sonuçlanmasını sağlamaktır. Davacı vekilinin ertelenmeye neden olmadan delillerini sunması karşısında,kesin mehilden beklenen amaç gerçekleştiğinden,tanıkların dinlenmesi konusunda verilecek ara karara göre işlem yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken,eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 2 HD 2005/2252 2005/4095 ------------------------------------------------------ -- Keşif giderlerinin yatırılması için kesin süre verilirken,bu giderlerin neler olduğu açıkça gösterilmeli ve bir keşfin yapılabilmesi yönünden gerekli bütün giderler sayılıp açıklanmalıdır. ( Mahkeme yolluğu,araç ücreti,davetiye gideleri v.s. tüm giderler tek tek gösterilmeli,davacı(ilgili) hangi işler için ne miktar para yatırması gerektiği hakkında tam bilgi sahibi olmalıdır)O halde tüm giderleri belli etmeyen kesin mehle dayalı ara kararı yasaya uygun değildir,sonuç doğurmaz. Hükmün bozulmasına. 1 HD 4.12.2000 2000/14937-15203 ------------------------------------------------------ -- Davacı,tanıkları adına davetiye gideri ve yolluklarının (tanık ücretlerinin) yatırılması için mahkemece verilen kesin önelin gereğini yerine getirmemişse de ; bu önelin verildiği oturumu takip eden oturum gününde tanıklarını hazır etmiştir.Bu durumda tanıkların dinlenmesi icap eder. HGK 15.4.1992 1992/2-131 E 1992/240 K ------------------------------------------------------ -- Kesin mehil yargılamanın süratle yapılması amacına uygun olarak verildiği takdirde hüküm ifade eder. Somut olayda,mahkeme delil ve belgelerin ibrazı için on günlük kesin mehil vermiştir. Bu mehil ancak yargılamanın süratle yapılması amacına uygun ise geçerlidir. Mahkeme delil ve belgelerin ibrazı dışında bir işlem yapılmasına karar vermemiştir. Bu durumda verilen kesin mehlin yasanın amacına uygun,makul v eyerinde olduğu kabul edilemez.Çünkü mahkeme delillerin toplanmasına sonraki oturumda başlayacaktır.Açıklanan nedenlerle yasanın amacına uygun olarak verilmeyen kesin mehle uyulmamış olması nedeniyle delillerin toplanmaması yasaya aykırıdır. HGK 7.6.2000 2000/13-925-950 --------------------------------------------------- -- Hakimin tayin ettiği süreler kural olarak kesin değildir. Ancak;hakim sürenin kesin olduğuna karar verirse,tanıdığı sürede yapılacak işlerin ne olduğunu hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıklamalı,kesin süreye uymamanın sonuçlarını anlatmalı ve uyulmaması durumunda davanın reddedileceği(mevcut delil durumuna göre karar verileceği)açıkça belirtilerek ilgili taraf uyarılmalıdır."Kesin sürenin sonuçları ihtar edildi" şeklindeki uyarı yeterli ve geçerli olmayıp,bu sonucun ne olduğu,davanın reddedileceği v.s. doğacak hukuki netice açıkça anlatılmalıdır. Uyarı " kesin sürenin sonuçları anlatıldı" denmekle yetinilerek yapıldığına göre ara kararı geçersizdir,HMUK 163.maddesinde öngörülen kesin süre sonuçlarını doğurmayacağı ortadadır.HÜKMÜN BOZULMASINA. 18.HD 2001/11434-11449 11.12.2001 ---------------------------------------------------- -- Geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle,davaların uzamasını engellemek üzere konan kesin mehil kuralı,kanunun amacına uygun olarak kullanılmalıdır. Davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.Kesin mehile ilişkin ara kararı açık ve eksiksiz olmalıdır.Bunun yanında verilen süre yeterli olmalı,emredilen işler gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalıdır. Ayrıca hakim,süreye uymamanın sonuçlarını açıkça anlatmalıdır.Somut olayda geçit hakkı bedeli yönünden verilen süre bu nitelikleri taşımamaktadır.Verilen sürenin başlangıcı belirtilmemiş,bedelin kesin süre içinde yatırılmamasının sonuçları açıkça anlatılmamıştır.Verilen süre bir sonuç doğurmaz,hakkı düşürmez. HGK 10.10.2001 2001/14-940-709 ------------------------------------------------------ Aynı doğrultuda HGK 26.1.2000 2000/1-23-17 ------------------------------------------------------ Delil listesi her ne kadar kesin süre geçirildikten sonra verilmiş ise de;celse kaybına neden olunmamış,oturum tarihine kadar dosyaya sunulmuştur. O halde kesin süre amacına ulaşmıştır. Delillerin toplanması gerekirken kesin süre içinde bildirilmediği gerekçesi ile toplanmaması yasaya aykırıdır. 1 HD 21.9.1987 5634-7686 -------------------------------------------------- "Kesin sürenin anlam ve yasal sonuçları kendisine açıkça anlatıldı" denilerek yetinilmiş,kesin süreye uyulmamasının yaptırımlarının ne olacağı duruşma tutanağına geçirilmemiştir.Bu itibarla verilen kesin mehil yasaya aykırıdır.Sonuç doğurmaz. 3 HD 28.8.1981 25-585 ------------------------------------------------------- -- Kesin mehlin hukuki sonuç doğurması için ara kararının usulüne uygun bulunması gerekir. ... Anayasamızın 18. maddesi ile angarya yasaklanmış bulunduğundan,gerekli yolculuk,oturma giderleri ile yevmiyesi ödenmeden tanıkları tanıklığa zorlamak anayasanın bu hükmü ile bağdaşmaz. ... Şu halde,mahkemeler dinlenmesine karar verilen tanıkların ücretlerinide açıkça belirlemek zorundadırlar.Bu zorunluluğu dikkate almadan oluşturulan ara kararları v ekesin mehil sonuç doğurmaz.(HGK 22.11.1972 8-832-935 sayılı kararı dayanak alınarak) Hükmün bu nedenle BOZULMASINA. 2 HD 20003961-7009 26.6.2000 ----------------------------------------------------- Kesin süre verilmesinizorunlu kılan bir hal olmadıkça mahkeme kesin süre vermemelidir.Yazışma yolu ile belgelerin celbine karar verildiğine,bu konuda kesin süre vermeyi gerekli kılan bir durum bulunmadığına,davacı vekili yapmak zorunda olmadığı bir işi yükümlenmiş olduğuna ve resmi dairelerin kilitli dolaplarını açmak iktidarına sahip olmadığına göre,verilen kesin mehlin yasaya uygun olduğundan bahsedilemez,öyle bir kesin mehil sonuç doğurmaz. 1 HD 18.5.1978 5420-6061 --------------------------------------------------- Mahkeme,kamu merciinden celbine karar verebileceği ve kendi elde edebileceği bir yazıyı taraflardan kesin mehil ile isteyemez. 1 HD 18.5.1978 495-731 ---------------------------------------------------- ... Kesin mehil,yargılamanın süratle yapılması amacına uygun olarak verildiği takdirde hüküm ifade eder. 10 günlük kesin mehilde delillerin ibrazından başka bir işlimi karar verilmemiş olduğuna göre,verilen mehlin yasanın amacına uygun ve yerinde bir süre olduğunu kabule hukuken olanak yoktur. Davacı celse günü ve celse kaybına mahal vermeden delillerini ibraz etmiş olduğuna göre,delilleri toplanmalıdır. 13 HD 5.10.1999 1999/5884-6686 ------------------------------------------------------ Davacıya tanıklarını duruşmada hazır etmesi için kesin süre verilemez. 2 HD 12.2.1985 957-1247 -------------------------------------------------------- Kesin süre,davanın bir an önce sonuçlanmasını sağlama amacı taşır. Belgedeki imza üzerinde inceleme yaptırılıp imzanın davacı şirket temsilcisine ait olmadığı belirlendikten sonra,davanın kesin mehilde delil ibraz edilmemiş olmasına dayanılarak reddi,hükmün konuluş amacına aykırıdır. 19 HD 4.2.1999 19680-1498 ------------------------------------------------------ Süre ilgili tarafın yapabileceği işler için verilir. .. Keşif giderleri yatırılsa bile,keşif yapma imkanı doğmamışsa başka bir anlatımla belirtilen giderler yatırılsa bile kesin süreden amaçlanan görevi yerine getirilmesi imkanından söz edilemeyecek ise kesin sürenin bağlayıcılığından sözedilemez. Mahkemece .... tarihinde keşif icrasına,.... Tl nın depo edilmesine,taraf tanıklarının keşif mahallinde hazır edilmesi halinde keşif mahallinde dinlenmesine karar verilmiştir. HMUK m 258 e göre tanıklar usulen tebliğ olunacak davetiye ile çağrılır,kanunda tarafların tanıkları hazır etmesine ilişkin bir kural yoktur. Bu halde verilen kesin süre yasaya uygun değildir,keşif ücreti yatırılsaydı bile,tanıklar hazır edilemeyeceğinden kesin süreden amaçlanan görevin yerine getirilme olanığı olmayacak idi. Bu nedenle kararın bozulması gerekir. HGK 28.9.1994 17-354-550 -------------------------------------------------------- |
11-07-2007, 15:59 | #81 |
|
Değerli meslektaşlar,siteye bugün üye oldum.Öncelikle hepinize iyi çalışmalar diliyorum.Bu listenin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ederim.
|
11-07-2007, 17:07 | #82 |
|
Faydalı çalışmalarından dolayı tüm mesletaşlarımı kutluyorum.
|
19-07-2007, 12:25 | #83 |
|
AVUKATLIK HUKUKU İLE İLGİLİ TBB VE YARGITAY KARARLARI
--- Avukat,sözleşme hükümlerine ters düşmese bile toplumun önem verdiği moral değerlere ters bulunan bir amacın gerçekleşmesine araç olamaz. Çünkü avukatlık herşeyden önce bir kamu hizmetidir ve avukat kamunun avukatlık mesleğine güveninin sarsılmamasını sağlayacak biçimde çalışmak zorundadır.Bazı davranışlarının yasaya uygunluğu yeterli mazeret sayılamaz.Avukat hukuka uygunluk ölçüsüne bağlıdır. (TBB Disiplin K. Kararı 1.2.1992 1992/99-1) --------------------------------------------------- --- Meslek Kuralları"nın 23. maddesi gereğince avukatın,yargıç ve savcılarla ilişkilerinde karşılıklı saygı esastır.Bu saygının yalnızca avukattan beklenen bir yükümlülük olarak algılanmaması ve " karşılıklılık " esasına bağlı olduğunun unutulmaması gerekir.Kendi meslek edimlerini yerine getirmeyen bir yargıcın,avukattan mesleki bir edim beklemeye hakkı yoktur. (İstanbul Barosu Disiplin K Kararı. 21.7.1998 26/73 ) ( Karara konu olay, başka duruşmaya yetişebilmek için duruşmasını öncelikli sıra ile almak isteyen avukata,mahkeme hakiminin "beklemesinin zorunlu olduğunu söylemesi" üzerine,bu talep ve karşılık tutum ile ilgili tutanak tutmak ve kaleme vermek isteyen avukatın duruşma disiplinini bozduğu gerekçesi ile yapılan şikayetten kaynaklı bir olaydır) Not : Aynı doğrultuda 28.1.1995 gün ve 5-8 sayılı TBB Dis. K.Kararı mevcut olup,bu karar Adalet Bakanlığı"nca onanmamıştır.) ---------------------------------------------------- --- Avukatlık mesleğinin amacı,her türlü hukuksal sorun ve anlaşmazlıkların adalete uygun olarak çözümlenmesine ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasına yardımcı olmaktır.Avukatın bu amacı aşarak,vekalet görevini eyleme dönüştürmesi disiplin suçunu oluşturur. TBB Dis. K.K. 14.7.1990 47/10 ----------------------------------------------- --- Avukat sözleşme ile kararlaştırılan ve hakim tarafından takdir edilen ücretinden dolayı davadaki diğer taraftan,ilam gereğince tahsil edilecek para yahut alınacak mallar üzerinde diğer alacaklılara nazaran rüçhan hakkına sahiptir. İBK 7.4.1954 12-9 ---------------------------------------------------- --Avukat muvazaalı işlere alet olmamalıdır. TBB Ds.K.K. ---------------------------------------------------- --- Avukatlık Kanununun 165. maddesindeki iş terimi icra işlerini de kapsar. 4 HD 30.1.1969 2187-904 --------------------------------------------------- --- Avukatın karşı tarafla anlaştığı iddiasıyla baroya başvuran ve hiçbir delil ibraz edemeyen müvekkile karşı açılan manevi tazminat davasında avukatın meslek onurunun zedelenip zedelenmediği incelenerek uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekir. ... Davalının tüm temyiz itirazlarının reddine. 13 HD 14.5.1990 3498-3509 ---------------------------------------------------- --- Sanık tarafından müdafaa şahidi olarak gösterilen şahsın mücerret sanığın müdafii olması tanıklıktan çekinme sebebi teşkil etmeyeceğine,CMUK m 48 de müdafilerin ancak bu sıfatları sebebiyle vakıf oldukları sır hakkında bilgi vermekten kaçınabilecekleri yazılı bulunmasına göre mücerret vekil olduğunu söyleyen müdafiiye tanıklıktan çekinme hakkı tanınmış olması yolsuzdur. 2 CD 5.5.1944 3226-5012 -------------------------------------------------- --- Avukat olmayan sanığın,muvazaalı yollardan alacak devralarak ve Borçlar K. nun temlike ilişkin hükümlerini kötüye kullanarak 218 adet senedi müştekiden ciro aldığı ve icra takibine koyarak takip etmek ve karşılıklarını tahsil etmek suretiyle 1136 sayılı kanunun 35 ve 63/3 maddelerinde yer alan suçu işlemiştir. Bunu yaparken de ,suçluluktan kurtulmak amacıyla avukat Ö E adına düzenlenen vekaletnamelerin örneğini dosyalara ibraz etmek suretiyle kanuna karşı hile kullanmıştır.Bu hile,unsurları ile oluşan suçu ortadan kaldırmaz. CGK 16.5.1983 149/241 ------------------------------------------------ --- Vekilin davayı takip etmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılması tazminat için yeterli olmayıp ayrıca davacının maddi zararının varlığı da kanıtlanmalıdr 13.HD 9.5.1996 3956-4329 --------------------------------------------------- --- AVUKATIN HÜKMÜ SÜRESİNDE TEMYİZ ETMEMESİ Vekil genel olarak hizmet sözleşmesinde işçinin sorumlu olduğu özenin eşi olan özenden sorumludur.Kural olarak,özetle özen borcunun sınırı özellikle sözleşme hükümlerine göre belirlenir. ... Avukatın hükmü temyiz etmemesi,özen ve sadakat gösterme borcuna aykırılık teşkil eder. Ne var ki,sorumluluk için zararın gerçekleşmesi koşuldur. O nedenle,avukatın hükmü temyiz etmiş olsaydı,Yargıtayca vekillik veren yararına bozulup bozulmayacağının saptanması gerekir.( Hükmün bozulup bozulmayacağını takdir hakkı,hukuk kaidelerini olaya uygulayarak tazminat davasına bakan hakimce varılacak yargıya ve kanaate göre belirlenecektir.) 4 HD 22.2.1974 3098-865 --------------------------------------------------- Süre aşımı nedeniyle temyiz dilekçesinin reddi,avukatı bu yüzden doğacak müvekkil zararı ile sorumlu kılar. Ancak süresi içinde temyiz yapılmış olsa bile,sonucun değişmeyeceği durumlarda tazminat yükümlülüğü düşünülemez. 4 HD 9.10.1973 9028-8640 Aynı doğrultuda : 4 HD 31.5.1943 2180-1694 -------------------------------------------------- --- Oğlunun davasını takip için baba ile avukat arasında yapılan sözleşme,babanın temsilci sıfatı yok ise,tam üçüncü kişi yararına sözleşmedir. 13 HD 5.3.1991 7510-2429 ------------------------------------------------------- Hasılı davaya iştirak niteleğinde olmamak,davada gösterilen başarıya göre değişmek ve yüzde yirmibeşi aşmamak üzere,dava olunan veya hükmolunan şeyin değerinin belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir. HGK 3.3.1993 13/ 26-95 ----------------------------------------------------- --- Vekil sıfatıyla - vekaletname ekleyerek- takibe itiraz eden vekilin vekaletnamesinin geçersiz olduğunun,kendi vekil edeni tarafından itiraz da edilmediğine göre, alacaklı tarafından ilerisürülemeyeceği 12 HD 6.10.1992 4940-12030 --------------------------------------------------- --- sanıkla birlikte,duruşmaya gelen ve hakim önünde müdafi olarak kabul edildiği sanık tarafından bildirilen vekaletnamesiz müdafiin hükmü temyiz etmesi halinde,dosyada sanığın açık bir muhalefeti bulunmuyorsa CMUK m 290 uyarınca bu temyizin geçerli olduğuna 2/3 ü aşan çoğunlukla karar verildi. İBK 18.11.1975 7-9 ------------------------------------------------------- --- Dava açılırken vekaletname verilmemiş ise,belirlenen süre içinde vekaletname ibraz edilmesi veya asilin aynı süre içinde yapılan işlemlere icazet verdiğine dair dilekçe vermesi ve aynı anlama gelmek üzere sonradan vekaletname vermesi ve bu vekaletin dosyaya ibrazı halinde davanın görülmesi icap eder. 8 HD 30.6.1986 6359-6696 ------------------------------------------------ Gecikmesinde zarar umulan hallerde mahkemenin vereceği kesin süre içinde vekaletname getirilmez veya aynı süre içinde asil yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçe ile mahkemeye bildirmezse dava açılmamış sayılır. 2 HD 26.4.1993 3446-4232 ------------------------------------------------- --- Genel vekilin icra takibini açmak için talimat aldığını ispat etmesi gerekir. ancak,takibe konu belgenin kendisine teslim edilmiş olması durumunda talimat var sayılır. Bu durumda,talimat vermediğini,müvekkilin ispat etmesi gerekir. 4 HD 12.11.1965 7441-5786 --------------------------------------------------- --- Evlat edinme şahsa bağlı haklardandır. Bu konuda dava açabilmesi için avukata özel yetki verilmesi gerekir.Öyle bir yetki yok ise,verilen karar bozulmalıdır. 2 HD 23.1.1946 45-451 ------------------------------------------------------ --- Saat belli edilmeden çıkarılan veya tüm duruşma saatlerinin 9.00 gibi tek saat olarak belirlenmiş olduğu durumlarda,duruşmanın çalışma saatinin sonuna kadar bekletilmesi gerekir. HGK 23.10.1971 683-6137 ------------------------------------------------- --- Vekaletname vermeden mazeret bildirilmesi durumunda vekaletnamenin sonradan ibraz edilmesi de mümkündür. Vekaletnamesi bulunmadığından mazeret hakkında karar verilmeden ve davanın düşmesine karar verilmesi isabetsizdir. 12 HD 27.3.1980 1037-2876 ------------------------------------------------- --- Davacı vekili,başka duruşmasında tanık dinlendiğini ve bu nedenle uzun süren diğer bir duruşma nedeniyle geç kaldığını ve bu duruşmaya ilişkin zaptı ibraz ederek,dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesinden hemen sonra mahkemeye müracaat ettiğine ve bu müracaatı üzerine hemen celse açılarak duruşma icra edildiğine göre,29.3.1988 tarihli bu işlemden kaldırma kararı kalkmış olmaktadır. Bu durumda HYUY m 409/son ve 5. fıkradaki koşullar oluşmamıştır. O halde bozma kararı yanlıştır. Bozma kararının kaldırılarak hükmün onanması gerekmiştir. 2 HD 5.2.1991 5244-7880 -------------------------------------------------------------- --- Davacı vekili,duruşmaya gelmek üzere bindiği taksinin lastiğinin patladığını,bu nedenle geç kaldığını ,başka vasıta bulamadığını beyan eden dilekçe vererek eski hale getirme talebinde bulunmuştur.(Taksi şirketinden aldığı belgeyi eklemiştir) Ancak bu talep aynı gün bitirilen yargılamada nazara alınmamış,başka araç bulabileceği gerekçesi ile talebi reddedilmiştir.Ayrıca davalı tarafın takibi nedeniyle dava hükme bağlanmış ve dava takipsizlikten reddedilmiştir. Davacı vekili,eski hale getirme talebinin reddine ilişkin bu kararı temyiz etmektedir.Davacı vekilinin,İstanbul gibi bir yerde bindiği taksinin lastiğinin patlaması ve vasıta bulamaması olağandır. Ayrıca başka vasıta bulmamış olması da kusur kabul edilemez. Nihayetinde olay,duruşmaya 20 dakika geç kalmaktan ibarettir. Öyle bir sebeple davanın esasının araştırılmaması ve davalıya savunma imkanı verilmemesi hukuka aykırıdır. Eski hale getirme talebinin kabulü ile davanın reddi kararının kaldırılması ve iddianın incelenmesi gerekir. Bu nedenlerle hükmün bozulmasına. 6 HD 9.6.1980 2018-6065 --------------------------------------------------------------------- --- Avukat davacı,haksız olarak azledildiğine göre,dava tarihi olan 11 3 1987 tarihindeki auvkatlık asgari ücret tarifesi hükümlerine dava konusu miktar üzerinden hesaplanacak nisbi ücreti vekaleti de isteyebilir. 13 HD 26.9.1991 6986-8398 ------------------------------------------------------ --- Hiçbir delil ve emare olmadığı halde,karşı tarafla anlaştığı için azlettim diyen müvekkil,avukatın kişilik haklarına saldırmış olur. HGK 21.1.1987 4-932-28 ------------------------------------------------------ Borca itirazlarda,itiraz konusu borç miktarı üzerinden nisbi olarak vekalet ücreti hükmedilmesi gerekir. 12 HD 12.3.1981 919-2411 ------------------------------------------------------ |
20-07-2007, 15:16 | #84 |
|
emeği geçen tüm meslektaşlarıma teşekkür ediyoruum..
|
20-07-2007, 15:24 | #85 |
|
Any m. 46 ...İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.
kamulaştırma alacaklarında uygulanacak faiz oranları yıllara göre liste halinde pratik bilgiler kısmına eklenebilirmi. saygılar |
23-07-2007, 17:53 | #86 |
|
BANKANIN SORUMLULUĞU
OBJEKTİF ÖZEN/BASİRETLİ TÜCCAR GİBİ DAVRANMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ... Davacı vekili müvekkilinin banka nezdindeki hesabındaki 20.146.000.000 Tl.parasının 16 ayrı işlemle OA isimli kişi tarafından,şifresi kırılarak çekildiğini,elektronik bankacılık hizmetinde gerekli güvenliği sağlayamayan davalı bankanın sorumlu olduğunu,ileri sürerek tüm zararın tazminini istemiştir. Davalı vekili,davalının kişisel güvenliğini kendisinin koruyamadığını,sanal klavye kullanmadığını,davacının kusuru nedeniyle zararın gerçekleştiğini savunmuştur. Mahkemece mübrez belgelere,bilirkişi incelemesine göre,davacının hesabından kısa aralıklarla 16 ayrı işlemle 20.146.000.000 Tl.nin internet şubesi aracılığı ile davacı hesabından başka hesaplara havale edildiğinin anlaşıldığı,bu havaleyi farketmesi gereken banka güvenlik sisteminin bankaca işletilmediğini,iki gün sonra sisteme girmeye çalışan davacının kullanıcı şifresinin değiştirilmesi nedeniyle girememesine karşın bankanın herhangi bir kilitleme yapmadığı,objektif özen yükümlülüğünü ihlal eden bankanın hafif kusurundan dahi sorumlu olduğu ,davacının müterafik kusurunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın tamamen kabulüne karar verilmiştir . Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. .... dava dosyası içindeki bilgi ve belgelere,16 ayrı işlemi farketmeyen banka güvenlik sisteminin ve ek güvenlik tedbirlerinin banka tarafından alınmamış olması (bilgisayar korsanlığını önlemeye yönelik te bankanın yükümlülüğü bulunmasına),davacının sanal klavye kullanması halinde bilgisayar korsanlığını engellemeye teknik olarak yetmeyeceğinin anlaşılmasına göre,hükmün ONANMASINA karar verilmiştir. 11 HD 2005/4748-2006/7341 --------------------------------------------------- Davalı bankanın her ne kadar hayali bir şirkete çek verirken gerekli özen ve dikkati göstermesi gerekirse de,tacir olan davacının kabul ettiği çeklerin güvenirliğini,keşideci gözüken şirketin sermaye durumunu,imzaların yetkili kişilere aidiyetini araştırması gerekir. ve ayrıca : çekte imzası bulunan tüm sorumlular için hukuk yolları tüketilmeden takiplerin semeresiz kaldığından sözedilemez. 11 HD 1998/3999-5855 Aynı doğrultuda , 11 HD 21.12.1991,9465-1162 11 HD 2.11.2000,5855-8492 ---------------------------------------------------- ... bankalar birer itibar ve itimat müesseseleri olup,3167 sayılı yasanın 9.maddesine göre yasaklı şahsa ihmali hareketle çek karnesi vermeleri nedeniyle oluşan zarardan sorumludurlar. Ancak bu sorumluluk çek bedelinin tüm yasal girişimlere rağmen asıl borçlusundan tahsil edilememesine bağlıdır. (TTK m 20/f-2 3167 SY m 2,1/f-2,3167 SY m 9) 19 HD 1992/6584 1993/2158 -------------------------------------------------- .. Uyuşmazlık dava dışı şirketten davaya konu iki adet çeki alan davacı şirketin dava konusu olayda müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı tacir olup ticari ilişkide bulunduğu kişilerin ticari itibarını araştırıp sonucuna göre ilişki kurmak,özenli davranmak/basiretli davranmak durumunda olduğundan müterafik kusurunun bulunduğunu kabul etmek gerekir.(3167 SK m.2,m.9;TTK m 20. BK m 44 HMUK m 74 11 HD 2004/1712-11165 -------------------------------------------------- ... Davacı vekili,müvekkili kurumun İzmir Alsancak Dispanserine ait çalınan 50 yaprak çek defterinin içinden 10 yaprak kopartılarak her biri 19.500.000 TL olarak dava dışı AA lehine düzenlenip,14.8.1997 tarihinde davalının 10 ayrı şubesine ibrazı sonucu ödeme yapılarak müvekkilinin toplam 195.000.000 Tl.zarara uğratıldığını,davalının sahte çekleri ödediği için TTK.nun 724.maddesi uyarınca sorumluluğu bulunduğunu öne sürerek bu miktarın faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, çek defterini iyi saklamamış olan davacı keşidecinin neden olduğu zarardan müvekkilinin sorumlu tutulamaycağını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Somut olayda davacı keşideci,çeklerin çalınmasında ve çalındığının zamanında bildirilmemesinde kusurlu olduğu gibi,davalı banka da iç genelgelerde önlem olarak belirtilen incele ve araştırmaları yapmadan ,ödeme yapmakla kusurludur. Bankanın genelgesinde 20.000.000 tl.nin altındaki miktarları provizyonsuz yapabileceği yazılı ise,de bu şart bankayı yasal basiret yükümlülüğünden kurtarmaz. O halde,başka bilirkişi heyeti seçilerek,bankanın da müterafik kusurlu olduğu gözetilerek inceleme yapılmalıdır.Eksik inceleme ile davanın reddi bozmayı gerektirmiştir. 11 D 19.4.2001 ,1590-3376 ------------------------------------------------- Sahte vekaletnameye dayalı çek ödemesi yapan bankanın,objektif özen yükümlülüğü ve adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluğu mevcuttur. Sahte vekile ödeme yapılması : Somut olayda davalı banka ,davacı ile dava dışı, VS nin bankayı dolandırmak amacıyla işbirliği yaptıklarını iddia etmişse de, BK m 100 doğrultusunda bir kurtuluş kanıtı getirememiştir. Birer itimat kurumu olan bankalar,aldıkları mevduatı özenle korumak zorundadırlar. Objektif özen yükümlülüğünün hafif ihlalinden ve hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. HGK nun 15.6.1994 gün ve 1994-11-178-398 sayılı ilamında açıklanan ilkeler somut olaya uygulandığında,mahkemece de kabul edildiği gibi,davalı bankaya 3.şahıs tarafından ibraz edilen v.namenin sahte olduğu,ve bu sahte vekalet ile paraların çekildiği,davacının bu sahteciliğe karıştığının kanıtlanamadığı uyuşmazlık konusu değildir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmek gerekirken,reddine karar verilmesi doğru görülmemiş,hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir. 11 HD 4.2.1999 8627-468 ---------------------------------------------------- Tahrif edilmiş çeki ödeyen banka kusurlu olup keşidecinin tüm zararını ödemek zorundadır.(Tahrifatla miktar,120 Tl.den 6.550.000 Tl.ye yükseltilip çekilmiştir) 11 HD 18.2.1991 9226-1049 ------------------------------------------------- |
26-07-2007, 17:26 | #87 |
|
Çok yararlı ve faydalı bilgiler ve böyle mutlu bir gurupla birlikte olduğum için herkese teşekkürler
|
27-07-2007, 15:22 | #88 |
|
paylaşan ve paylaşmayı bilen üyelere teşekkürler
|
29-07-2007, 12:17 | #89 |
|
bilmediğim ne kadar çok şey varmış. bunu farketmemi sağlayan ve bu sayfada emeği olan herkese teşekkür ederim.
|
30-07-2007, 17:20 | #90 |
|
Teşekkürler
Zaman ayıran tüm üyelere teşekkür ederim.
Yararlı olabilecek kararlar için sürekli aklımda olacak. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Hukuk eğitimi sırasında yapılan sınavların test şeklinde olması ne kadar faydalı? | Özge Özbakır | Hukuk Lisans Eğitimi | 35 | 14-04-2012 11:31 |
olan ve olması gereken açısından hukuk | Av.Denizhan Erbek | Hukuk ve Felsefe | 44 | 29-07-2007 21:14 |
Bazı Faydalı Hukuk Programları | symbazz | Hukuk ve Bilgisayar Yazılımları | 1 | 22-03-2007 06:14 |
faydalı bir link | dark | Ceza Hukuku Çalışma Grubu | 3 | 05-03-2007 17:31 |
Hukuk Ayaklar Altında | Av.Suat Ergin | Hukuk Haberleri | 2 | 07-11-2006 00:04 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |