16-11-2011, 21:28 | #811 |
|
'Zorunlu askerlik kalkmayacak'
Vicdani ret çalışmalarına gelen tepkiler üzerine Adalet Bakanlığı bir açıklama yaparak düzenlemeyi savundu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'yle verdiği sürenin dolmasına kısa bir süre kala hükümetin hazırladığı zorunlu askerlik yerine vicdani ret seçeneği bazı çevrelerde destek bulurken başta MHP olmak üzere tepki gösterenler de var. Bu tepkiler üzerine Adalet Bakanlığı da bir açıklama yapmak ihtiyacı hissetti. Bakanlık vicdani ret uygulamasının zorunlu askerliği ortadan kaldırmayacağını açıkladı. bakanlık vicdani ret hakkını kullanmayanların zorunlu askerlik hizmetini yapacağını vurguladı. Kulislere yansıyan bilgilere göre, vicdani ret hakkından yararlanmak isteyenler, dünyadaki diğer örneklerinde olduğu gibi kamu hizmeti yapacak. Bu hizmet, belediyelerin çöp toplama işinden, yol inşaatlarında çalışmaya kadar geniş bir alanı kapsayacak ve hizmet süresi yükümlü olunan askerlik süresinden daha uzun olacak. AK Parti milletvekili Mehmet Metiner "Avrupa demokrasilerinde vicdani ret bir haksa bu hakkın Türkiye'de de tanınması gerekir" diye konuşurken CHP milletvekili Hurşit Güneş ise, "İstemeyenlerin kamu yükümlülüğünü yerine getirmemesi anlamında değildir buna prensip olarak karşı değiliz" görüşünü dile getirdi. BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de düzenlemeye destek verdi: "Askerlik tamamen militarist bir ruhla yapılıyor ve insanlar askere gitmeyi istemiyor vicdani ret hakkını sonuna kadar destekliyorum." MHP milletvekili Özcan Yeniçeri ise düzenlemeye karşı: "Herkes vicdani retçi olur o zaman vicdani ret ve benzeri şeyler askerliğin sulandırılmasıdır. Silahlı Kuvvetlerin tamamen tasfiye edilme sürecini başlatırsınız." |
16-11-2011, 21:31 | #812 | |||||||||||||||||||||||
|
Birkaç resimde benden... :)
|
16-11-2011, 22:01 | #813 |
|
Savunma hakkının yargılanmasına bir örnek daha...
|
18-11-2011, 15:21 | #814 |
|
Yargıtay: Maaşlar iade edilecek
Türk Sağlık-Sen’in açtığı dava sonucunda mahkeme, vekil hemşireden yıllık izin kullandığı için kesilen maaş tutarının iadesine karar verdi.
Bartın’da görevli bir vekil hemşire adına daha önce Türk Sağlık-Sen tarafından açılan davada yıllık izin hakkı kazanılmıştı. Mahkeme kararına istinaden 2011 yılında yıllık iznini kullanan vekil hemşirenin maaşından izin kullandığı günlerine karşılık, vekaleten görevlerde vekalet edilen süre boyunca ücret ödenebileceği gerekçesiyle, maaşından kesinti yapılması üzerine Türk Sağlık-Sen tarafından tekrar dava açıldı. Davayı görüşen Zonguldak İdare Mahkemesi mevzuat hükümlerine göre vekil ebe hemşirelerin yıllık izni hakkı bulunduğunun açık olduğunu vurguladı. Mahkeme vekil hemşirenin izin hakkını kullanırken vekalet aylığını hak edemeyeceği yolundaki bir değerlendirmenin kazanılmış hakkın içini boşaltılması anlamına geldiğini belirtti. Sözkonusu işlemin hakkaniyete aykırı sonuçlar ortaya çıkaracağından, vekil hemşirenin kullandığı izin süresine karşılık maaşından kesilen 449 liranın ödenmesi ve ileriki dönemlerde kullanacağı izinler için maaşından kesinti yapılmaması talebinin reddedilmesi işleminin hukuka uyarlılığının bulunmadığı belirtildi. Mahkeme kararında vekil hemşirenin maaşından yıllık izin nedeniyle yapılan kesintinin yasal faizi ile birlikte iade edilmesine hükmetti. Mahkeme kararı ile ilgili bir değerlendirme yapan Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, "Mahkeme mevzuat açık yıllık izin kullanabilirler demesine rağmen idare kullandığı yıllık izin süresince maaşını kesmesi hakka ve hukuka uygun değildi. Açtığımız dava ile böyle bir adaletsizliğin önüne geçmiş olduk. Umarız tüm sağlık çalışanları kadrolu yapılırlarda bu tür sıkıntılar tamamen ortadan kalkar." dedi. |
18-11-2011, 15:49 | #815 |
|
Türkiye Cumhuriyeti tarafından 15 Temmuz 2003 tarihinde Strazburg’da imzalanan ve 9/11/2010 tarihli ve 6066 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ekli “Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi”nin ilişik beyan ile onaylanması; Dışişleri Bakanlığının 6/9/2011 tarihli ve HUMŞ/6855756 sayılı yazısı üzerine, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 14/10/2011 tarihinde kararlaştırılmıştır.
(Resmi Gazete: 17.11.2011) Not: Sözleşmenin metni için bakınız: http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=12450 |
19-11-2011, 14:41 | #816 |
|
2012 Yılı Posta Ücretleri
01.01.2012 den itibaren geçerli olacak yeni tebligat, posta ücretleri belli oldu
2012 yılı içerisinde uygulanacak olan ADLİ, İDARİ, VERGİ ve DİĞER TEBLİĞ ÜCRETLERİ 01.01.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aşağıdaki şekilde belirlendiği bildirildi. 100 grama kadar 7,00 TL 250 grama kadar 10,00 TL 500 grama kadar 11,00 TL 1000 grama kadar 12,00 TL sonraki her bir kg. ve kesrinden 1,00 TL olarak belirlendi. |
19-11-2011, 14:42 | #817 |
|
2012 Yılı Yargı Harçları
Yargı da 2012 yılında zamlandı. TEMYİZ ETMEK 88 LİRA
İşte güncellenmiş zamlı Mahkeme harcı masrafları ve Damga Vergisi listesi YARGI HARÇLARI: Sulh mahkemeleri ve icra tetkik mercilerine başvuru harcı 9,50 TL Asliye ve idare mahkemelerine başvuru 20,4 TL Bölge idare ve yüksek yargıya başvuru 32 TL Temyize başvuru 87,9 TL DAMGA VERGİSİ : Makbuz senedi 11,7 TL Rehin senedi 6,9 TL Gelir vergisi beyannameleri 33,1 TL Kurumlar vergisi beyannameleri 44,2 TL KDV beyannameleri 21,9 TL Yeniden değerleme oranı 2011 yılı için % 10,26 (on virgül yirmi altı) olarak tespit edilmiştir. |
19-11-2011, 14:44 | #818 |
|
Evini taşıyanlar dikkat
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne adres değişikliğini bildirmeyenlere para cezası yağdı.
Evini yeni taşıyarak adres değişikliği yapan, ancak bunu 20 iş günü içerisinde Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'ne bildirmediği için para cezası uygulanan kişilerin sayısı on binlere ulaştı. Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya, bu kişilere uygulanan 354 TL'lik idari para cezasının çok yüksek olduğunu ve bu kişilerin adres değişikliğini bildirmediği için para cezası uygulandığına dair yeteri kadar bilgilendirilmediğini savundu. Evini yeni taşıyarak adres değişikliği yapan, ancak bunu 20 iş günü içerisinde Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'ne bildirmediği için para cezası uygulanan kişilerin sayısı on binlere ulaştı. Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya, bu kişilere uygulanan 354 TL'lik idari para cezasının çok yüksek olduğunu ve bu kişilerin adres değişikliğini bildirmediği için para cezası uygulandığına dair yeteri kadar bilgilendirilmediğini savundu. 20 Nisan 2009 tarihinde yürürlüğe giren ve yıl içerisinde gerçeğe aykırı adres beyanında bulunan ya da hiç beyanda bulunmayan kişilere idari para cezası uygulanmasını öngören Yönetmelik kapsamında, on binlerce kişiye idari para cezası uygulandı. 2011 yılı için, 20 iş günü içerisinde adres değişikliğini bildirmeyenlere 354 TL, gerçeğe aykırı adres bildiriminde bulunanlara ise 710 TL idari para cezası uygulanıyor. VATANDAŞ YETERİ KADAR BİLGİLENDİRİLMEDİ Tüketiciler Birliği Başkanı Nazım Kaya, konuya ilişkin olarak ANKA'ya yaptığı açıklamada, vatandaşların adres değişikliğini bildirmediği için 354 TL ceza ödemek zorunda olduğuna dair yeteri kadar bilgilendirilmediğini ifade ederek, "Bazı cezaların uygulanması elbette gerekiyor. Bugün bizlerde birçok hukuki ilişkilerimizde dahi bize bildirilen adreslere yazışmalar yapıyoruz. Ama gönderdiğimiz kişiler o adresten taşınmış olabiliyor. Bu nedenle doğru adresin verilmesi için bir cezai yaptırım uygulanmalı" dedi. Türkiye'de kötü niyetli kişilerin bazen kasıtlı olarak doğru adres bildirmediğini söyleyen Kaya, "Birçok olaydan veya cezadan kaçmak için adres değişikliği yapılıyor. Yanlış ikametgah gösteriliyor. Bu nedenle cezai yaptırımın uygulanması iyi bir şey. Ancak bir de para cezası olduğunu veya adres değişikliğini Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü'ne bildirmesi gerektiğinden haberdar olmayan vatandaşlarımız var. Bunlar arasında 659 TL asgari ücretle çalışan işçinin taşındığını ve 20 gün nedeniyle bu cezayı ödemek zorunda kaldığını düşünün. Bu açıdan da para cezası fazla" diye konuştu. Kaya, yerel yönetim olarak muhtarlıkların halkı bilgilendirmesi gerektiği ifade ederek, "Biz bir para cezası olduğunu Nüfus İdaresine gittiğimizde öğreniyoruz. Devlet diyor ki 'ben bir kanun çıkardım sen de bunu öğrenmelisin, ben sana öğretmek zorunda değilim.' Bugün trafikte bile bir olayda bu kadar yüksek bir ceza miktarı uygulanmıyor. Vatandaşın bilinçlendirmesi gerekiyor bu konuda" ifadelerini kullandı. PARA CEZASI KESİLENLER, 15 GÜN İÇERİSİNDE SULH CEZA MAHKEMESİ'NE BAŞVURABİLİR Adres değişikliğini bildirmediği veya yanlış adres beyanında bulunduğu için para cezası kesilenlerin, Kabahatler Kanunu'nun ilgili hükümleri çerçevesinde idari yaptırım kararına esas savunmasının kişiye tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde ilçe nüfus müdürlüğüne bilgi ve belgelerle müracaat etmesi gerekiyor. İdari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı ise kişi, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabiliyor. |
25-11-2011, 00:06 | #819 |
|
Bedelli'de doğum günü sürprizi!
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin (AYİM) daha önce farklı tarihlerde almış olduğu kararlar, bedelli askerlik konusundaki bazı soru işaretlerini de yanıtlamış oluyor.
Meclis’te bugün komisyonda görüşülecek olan bedelli askerlik yasa tasarısı haftaya da Genel Kurul’da ele alınacak. Hükümetin bedelli askerlik tasarısı Meclis’te görüşülmeyi beklerken Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin (AYİM), daha önce farklı tarihlerde çıkarılan bedelli askerlikle ilgili bazı kararları da, bedelli hakkından kimlerin nasıl yararlanacağına ilişkin muhtemel soru işaretlerini yanıtladı. Mahkeme konuya ilişkin en kritik kararını ise 1992’deki bedelli askerlik düzenlemesi sırasında aldı. Sınırı 28 yaş olan 1 Haziran 1992 tarihli yasa kapsamında 1 Haziran 1965 doğumlu bir vatandaş, yasanın yürürlüğe girdiği gün 27 yaşını doldurduğu gerekçesiyle başvuru yaptı, ancak başvurusu reddedildi. Vatandaşın başvurduğu AYİM de “27 yaşını doldurmuş ancak 28 yaşından gün almamıştır” diyerek bedelli askerlikten yararlanamayacağına hükmetti. Bedelli Askerlik Tasarısının Tam Metni ; http://www.hukukihaber.net/mevzuat/b...ni-h18766.html |
25-11-2011, 10:04 | #820 |
|
Avukatların ev ve büro aramalarına ilişkin İstanbul Barosu'nun "zorunlu" açıklaması için bknz:
http://www.istanbulbarosu.org.tr/Det...atID=1&ID=6375 |
27-11-2011, 10:01 | #821 |
|
Tehdit eden kaynanaya uzaklaştırma
Nurettin KURT / ANKARA27 Kasım 2011 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, aile içi şiddetle mücadele için Türkiye çapında örnek olan yeni bir modele geçti ve 27 Haziran’da bu konuda özel bir büro kurdu. Büroda konularında uzman 4 savcı görevlendirildi. Özel büroya başvurular her geçen gün artıyor. Büro bir süre önce aile içi şiddetin önlenmesine yönelik öneri ve tespitlere ilişkin rapor da hazırladı. Raporda, 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanunu’ndaki hüküm de dikkate alınarak, şiddet suçuna iştirak ettiklerinin belirlenmesi durumunda aynı evde yaşayan ya da mağdurun yakınında olan, eve sürekli gidip gelen kaynana, kayınpeder, kayınbirader, görümce gibi aile bireyleri hakkında da “Tedbir kararı” uygulanması önerildi. Y. E.’nin başvurusu 2 çocuk annesi Y. E.’nin kocası ve kaynanası için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuru, özel büro raporunda yer alan bu önerinin hayata geçirilmesi ve benzer davalara örnek olması açısından ilginç bir kararla sonuçlandı. Başvuruyu inceleyen, “Aile İçi Şiddet” suçlarına bakmakla görevli Cumhuriyet Savcılığı, nöbetçi aile mahkemesine başvurarak, karısına şiddet uygulayan koca H. E. hakkında uzaklaştırma kararı verilmesini istedi. Hakimin örnek kararı Savcılığın başvurusunu inceleyen Ankara 11’inci Aile Mahkemesi Hâkimi Mustafa Karadağ, karısına şiddet uyguladığı tespit edilen koca H. E. hakkında 6 ay evden uzaklaştırma kararı verdi. Karadağ, aynı evde yaşayan ve oğlunun şiddet uyguladığı gelini Y. E.’ye kötü söz sarf edip tehdit ederek olaya iştirak eden kayınvalide A. E. hakkında da 6 ay süre ile evden uzaklaştırma ceza verdi. Evden gelin uzaklaştı Ancak, komşuları, şiddet nedeniyle Y. E.’nin 2 çocuğunu alarak ailesinin yanına döndüğünü söylediler. Pursaklar’daki evde ise haklarında uzaklaştırma kararı verilen koca H. E. ile annesi A. E. kalıyor. Eş de olur akraba da Hakim Mustafa Karadağ, 24 Kasım’da aldığı kararın gerekçesinde, “Yasa sadece eşleri değil, aynı çatı altında oturan aile bireylerini şiddetten korumayı amaçlamış, şiddet uygulayan aile bireyleri hakkında da tedbir uygulanabileceğini öngörmüştür” dedi. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/19335856.asp Benim notum: İyi, güzel de adalet yine geç kalmış; bu karar çıkana dek kadın evi terketmek zorunda bırakılmış. |
28-11-2011, 23:34 | #822 |
|
HSYK: Belge gönderin gereğini yapalım
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "HSYK Kayseri'yi korumaya aldı" değerlendirmesine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'dan (HSYK) "belgeleri gönderin gereğini yapalım" açıklaması geldi.
HSYK, Kılıçdaroğlu'nun "Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ndeki yolsuzluk dosyalarının kapatılması için HSYK üyeleri devreye girmiştir" şeklindeki değerlendirmesine yazılı bir açıklamayla yanıt verdi. HSYK'nın yeni yapısıyla göreve başladığı tarih olan 25 Ekim'in aynı zamanda "Avrupa Adalet Günü" olarak da kutlandığının altı çizilen açıklamada, hukuk fakültelerinin bulunduğu 11 ilde yapılan 'Yargı Günü' etkinliklerinden birinin de 25-27 Ekim tarihlerinde Kayseri'de yapıldığı belirtildi. Açıklamada, "Kayseri Melikşah Üniversitesi'nde, akademisyenlerin, hukuk fakültesi öğrencilerinin ve Kayseri Adliyesi'nde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcıların katılımı ile yapılan "Yargı Günü" etkinliklerine kurulumuzu temsilen üyeler Prof. Dr. Bülent Çiçekli ve Ali Aydın 27 Ekim 2011 tarihinde katılmışlardır. Ayrıca Eskişehir, Trabzon, Çanakkale, Konya, Adana, İzmir, Antalya, Erzincan, Diyarbakır, Malatya illerinde yapılan yargı günü etkinliklerine de kurulumuzu temsilin kurul üyelerimiz katılmıştır" denildi. Haber ve yorumlara konu Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen Kayseri Büyükşehir Belediyesi görevlileri ve diğer şahıslarla ilgili soruşturma sonucunda 23 Ekim 2011 tarihinde "kovuşturmaya yer olmadığına dair karar' verildiği belirtilen açıklamada, "Bu kararın 26 Ekim 2011 tarihinde Kayseri Cumhuriyet Başsavcısı tarafından onaylandıktan sonra ilgililere 2 Kasım 2011 tarihinden itibaren tebliğ edilmeye başlandığı, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 28 Kasım 2011 tarihli bilgilendirme konulu yazısından anlaşılmaktadır" denildi. Yargı Günü etkinlikleri nedeniyle HSYK Üyelerinin Kayseri'ye gitmelerinden önce soruşturma sonuçlandığı belirtilen açıklamada, "Kurul üyelerinin soruşturmaya etki ettikleri iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. 11 ilde çok önceden planlanan bir etkinlik çerçevesinde yapılan ziyarete bu şekilde bir anlam yüklenmesi, kurulumuza ve fedakârca görev yapan yargı mensuplarına güvensizlik oluşturmak amacıyla yapılmış maksatlı bir açıklama olarak değerlendirilmiştir" denildi. Açıklamada ayrıca, iddia sahiplerinin bu iddialarını doğrulayacak bilgi ve belgeleri kurula iletmeleri halinde ilgililer hakkında HSYK Genel Kurulu'nun gereğini yapacağından kimsenin kuşkusu olmaması gerektiği ifade edildi. |
30-11-2011, 15:59 | #823 |
|
Yargıtaydan imar mağdurlarına müjde!
Yargıtay'ın kararıyla, ümitlenen imar planı mağduru binlerce arsa sahibi, 5999 sayılı yasa ile getirilen "önce uzlaşma yoluna gidilmesi esastır" geçici 6. md. si ile yine mağdur mu olacak?
Taşınmazı üzerindeki mülkiyet hakkı kısıtlanan imar planları mağduru malikin, mağduriyeti oluşturan idareden taşınmaz mal bedelinin tazminini dava yoluyla talep etmesinin mümkün olduğunu daha önce belirten Gayrimenkul Hukukçusu Av. Emre Alcan taşınmaz sahibinin dava yoluna gitmesini geciktirmeye ve zorlaştırmaya yönelik geçici 6. madde hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Yargıtay, taşınmazın imar planında yol, yeşil alan, park alanı, okul alanı vs. olarak gösterilmesi nedeniyle üzerinde malikin yapı yapmasının yasaklanmasının, kamulaştırmasız el atma niteliğinde bulunmadığını belirtmekteydi ve kamulaştırmasız el atmanın varlığından söz edebilmek için, idarenin öncelikle taşınmaza fiilen el atması, fiilen işgal etmesi (tesis, bina, inşaat yapması) şartını aramaktaydı. Bu sebeple imar planları mağduru binlerce arsa sahibi mağdur olmaktaydı. Gayrimenkul Hukukçusu Av. Emre Alcan özel mülkiyet konusu taşınmaza ister fiilen, ister hukuken el atılmış olsun, neticede taşınmazın kullanımına engel olunduktan sonra, sonuçları itibari ile mağduriyet açısından bir fark bulunmadığını, kaldı ki; son aldıkları tüm Yargıtay Kararlarının da bu yönde olduğunu açıklamıştı. Uzlaşma şartının imar mağduru arsa sahibine etkisi Yeni açılacak davalar yönünden: Av. Emre Alcan bu kez de imar planları mağdurlarının karşısına dava yolu öncesi “uzlaşma şartının” çıkarıldığını açıkladı. Yeni açılacak davalar açısından, 5999 sayılı Yasanın geçici 6.md. si ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na geçici madde ile birlikte ayrıca 6111 sayılı Yasa gereğince, önce uzlaşma yoluna gidilmesi ile ilgili hüküm eklenmiş ve yeni düzenlemeler getirilmiştir. İdareden dava yolu ile taşınmaz mal bedelinin tazmini talebinde bulunulması halinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesinin esas olduğu, bu süreçte sonuç alınamaması halinde dava yoluna gidilebileceği aksi davanın reddedilebileceği anlamı vurgulanmış olup, böylelikle, dava yolunun geciktirilmesi ve zorlaştırılması amaçlanmıştır. Uzlaşma şartı mecburi mi? Seçimlik mi? Geçici 6. maddeyi, yürüttüğü kamulaştırmasız el atma davalarındaki gelişmeler uyarınca değerlendiren Av. Emre Alcan “Uzlaşmaya gitmek sizin iradenize bağlı değil, dava açmadan önce uzlaşmaya gitmek zorundasınız, uzlaşma ön şarttır gibi bir anlamın çıkarılması, zaten uzun yıllardır mağdur durumda olan mülkiyet hakkı gasp edilmiş taşınmaz sahibinin mağduriyetinin devamına sebebiyet vereceğini ve idarelerin bu uzlaşma sürelerini kötü niyetli olarak sonuna kadar kullanabileceklerini belirterek, uygulamada öncelikle dava yoluna gidilmesinin mümkün olduğunu ve uzlaşmanın seçimlik bir hak olduğunu” açıkladı. |
02-12-2011, 14:01 | #824 |
|
İstanbul Barosunun Avukatlık Yasası Tartışmalarına İlişkin Açıklaması...
BASINDA YER ALAN AVUKATLIK KANUNU TARTIŞMALARI İLE İLGİLİ AÇIKLAMA
Geçtiğimiz günlerde, Avukatlık Kanunu değişikliği ile ilgili basında “Barolar savaşı” başlığı ile başlayan ve devam eden tartışmalara ilişkin olarak, spekülasyonları önlemek ve bazı hususları açıklığa kavuşturmak amacıyla aşağıdaki açıklamanın yapılması zorunlu görülmüştür: Tartışmanın medya aracılığı ile yapılması, basında “Barolar Savaşı” başlığı ile yer alması ve kullanılan üslup, üzüntü ve kaygı vericidir. Barolar arasında bazı konularda fikir ayrılıkları ve mücadelesi olmakla birlikte, belirtildiği şekilde bir “savaş” söz konusu değildir TBB’nin çağrısı ile 12-13 Kasım 2011 tarihinde Ankara’da yapılan Başkanlar Kurulu toplantısında, Birliğin davet yazısında belirtilen “tartışılacak konu başlıkları” altında, mesleğimizin sorunları hakkında Baro Başkanları görüşlerini açıklamışlardır. Bazı Baro Başkanları ile birlikte Baromuzun da taslak üzerinde çalışma yapmak üzere bir komisyon oluşturulması ve nihai taslak metninin Birlik Genel Kurulundan geçirilmesi yönündeki ısrarlı talebine rağmen, bu öneri ne yazık ki oylamaya sunulmamış, toplantının sonunda bu husus Baromuzca eleştirilmiş ve talebin takipçisi olunacağı da açıkça dile getirilmiştir. Bize göre, Avukatlık Kanunu değişiklik çalışmalarında Baroların rolü, sadece “görüş vermekten” ibaret olamaz, olmamalıdır. Toplantının sonucunda Birliğin nihai taslağı hazırlayarak baroların görüşüne sunacağı ve akabinde yeniden bir araya gelineceği dile getirilmiştir. Toplantıda kimin hangi konuda ne tutum aldığı ve neler söylediği görüntülerde ve tutanaklarda açıkça bellidir. İstanbul Barosu olarak, 2005 yılında başlayan ve sürdürülegelen çalışmalar sonucunda Baromuzun görüşlerini yansıtan bir taslağa sahip bulunmaktayız. Bu taslaktaki temel yaklaşımlarımız ile onun güncellenen yeni saptamaları, Baromuzun böyle bir yasa karşısındaki duruşunu belirlemektedir. Başkanlar toplantısında da dile getirildiği üzere, Baromuzun felsefi ve ilkesel bakımdan Avukatlık Kanunu değişikliği ile ilgili duruşu şu şekildedir: 1) Gerek toplantıda dile getirilen bir takım görüşler gerekse kanunun süratle çıkarılması yönündeki çaba ve telaş, tıpkı HSYK ve yüksek yargıda olduğu gibi baroların da yeniden ve amaca uygun olarak “dizayn” edileceği kaygısını uyandırmaktadır. Meslektaşlarımızın ve vatandaşların haklarının korunması açısından bu denli önemli bir kanun değişikliğinin belirli bir zaman dilimine sıkıştırılması, alelacele çıkarılması ve zaman dayatmaları kabul edilemez. Bu konularda tüm meslektaşlarımızın “teyakkuz” halinde olması gereklidir. 2) Bu nedenle İstanbul Barosu olarak, mevcut kanundaki kazanımların da yitirilmesi tehlikesi ile karşı karşıya kalmamak adına, yeni bir Avukatlık Kanunundan ziyade, mevcut kanundaki kazanımların muhafazası ile bunları daha ileriye taşıyacak, sorunları giderecek sınırlı bir değişikliği öngörmekteyiz. Gerçekten bu güne kadar yaşananlar, “yeni” başlığı altında nasıl bir yöntem izleneceği ve nelerin getirilebileceği hususunda yeterince aydınlatıcıdır. 3) Yabancı/uluslararası avukatlık bürolarının ve ortaklıklarının Türkiye’de avukatlık faaliyetinde bulunmalarına imkân tanınmasını, emperyalizmin ve küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda yeni bir sömürge hukuku yaratılması çabalarının parçası olarak değerlendirdiğimizden dolayı, Türk avukatlarını bağımlı hale getirecek bu türden değişiklikleri asla kabul etmemekteyiz. 4) Danıştay’ın son kararları ile yara alan baroların hukuk devletini, hak ve özgürlükleri koruma görevini dayanaksız ve işlevsiz kılacak hiçbir değişiklik kabul edilemez. Bu açıdan mevcut mevcut kanunun 76 ve 95. Maddeleri muhafaza edilmeli ve hatta daha da güçlendirilmelidir. 5) Baroların amaca uygun olarak yeniden “dizayn” edilmesi, “uyumlu” hale getirilmesine yönelik olarak dillendirilen, yönetimde ve delege yapısında nispi temsil, Birlik Başkanının Baro Başkanlarınca seçilmesi, delege yapısı ve sayısının yeniden düzenlenmesi gibi “tabanın gücünü etkisizleştirecek”, demokratik temsile aykırı değişiklikler kabul edilemez. 6) Avukatlık mesleğini yapabilmenin fiziksel ve mental koşulları Kanunun 5/1-h maddesinde belirtilmektedir. Bunun dışında serbest bir meslek olan avukatlık bakımından bir yaş sınırlaması getirilemez. 7) Hukuki ihtilafları en aza indirmek için tüm sermaye şirketlerinde avukat bulundurma zorunlu olmalıdır. 8) Mesleğe kabulde, sınav sistemi mutlaka getirilmeli ve hukuk öğrenimi, fakülte açılması ve staj sistemi baştan sona yeniden düzenlenmelidir. 9 ) Türk Hukuk sistemine çok hukukluluğu, mafya-tarikat-cemaat adaletini sokacak, kadılık sistemini getirecek, vatandaşı adalete yabancı bu unsurlara teslim edecek, avukatsız bir alan yaratacak olan Arabuluculuk Yasa Tasarısı, yasalaştığı takdirde adalet sistemi ve meslek büyük bir yara alacak, birçok kazanım yitirilecektir. Bu açıdan tüm meslektaşlarımızın ve baroların bütün gücüyle bu tasarıya direnmesi gerekir. İstanbul Barosu olarak mesleğin varlığına yönelik bir saldırı olarak gördüğümüz bu tasarıya karşı tüm gücümüzle sonuna kadar mücadele etmeye kararlıyız ve tüm meslektaşlarımızı ve Barolarımızı da direnmeye davet etmekteyiz. İstanbul Barosu olarak, TBB tarafından hazırlanacağı belirtilen taslak metnin gönderilmesini takiben, Baro Meclisimiz ile Komisyon ve Merkezlerimizin görüşlerinin sorulacağı ve katılımın en yoğun düzeyde sağlanmasını teminen taslak metnin web sitemizden duyurulması suretiyle bütün meslektaşlarımızın katkısının alınacağı bir platform oluşturulacaktır. Durumu meslektaşlarımızın ve kamuoyunun bilgisine sunarız. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI |
02-12-2011, 20:23 | #825 |
|
İstanbul Barosunun, Arabuluculuk Yasa Tasarısı Hakkında Açıklaması.
ARABULUCULUK GELİYOR! HUKUKÇU DAHİ OLMASI ARANMIYOR! MESLEĞİMİZİ, VATANDAŞIN HUKUKUNU KORUMAK İÇİN ŞİMDİ EYLEM ZAMANI…
YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR ! “CÜBBEMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ, ARABULUCULUĞA GEÇİT YOK” PROTESTO VE BASIN AÇIKLAMASI EYLEMİ Tarih: 6 Aralık Salı Yer: İstanbul Conrad Hotel önü (Barbaros Bulvarı) Arabuluculuk Uygulamaları Uluslararası Çalıştayı Saat: 11:00 1) Avukatlık Kanunu değişikliği tartışmalarının yapıldığı günlerde, mesleğimize büyük bir saldırı niteliğinde olan ve geçtiğimiz dönemde Baromuzun kararlı direnişi nedeniyle çıkarılamamış olan Arabuluculuk Kanunu Tasarısı bu kez kanunlaşmak üzeredir. Daha önce defalarca dile getirdiğimiz üzere arabuluculuk, yargının iş yükü bahane edilerek avukatlık mesleğine, vatandaşın hak ve hukukuna yönelik bir saldırıdır. Mesleğimiz için bir varlık-yokluk meselesidir. İstanbul Barosu arabuluculuğa kökten ve ilkesel olarak karşıdır. Çünkü; -Arabuluculuk, Anayasaya, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu kuralına açıkça aykırıdır. Egemenliğin belirli kişilere ve zümrelere devri niteliğindedir. - Arabuluculuk zaten olması gerektiği şekilde Avukatlık Kanununun 35/A maddesinde vardır! Bunun adı da “uzlaşma sağlama”dır. O halde getirilmek istenen nedir? Arabuluculuk ile yeni bir meslek (!) türü getirilmektedir. Üstelik tasarıya göre hukukçu olmayan kişilerin de 100 saat hukuk dersi alarak arabulucu olması mümkün olacaktır. Bu, hukuk eğitimini, avukatlık mesleğini küçümsemek, sıradanlaştırmaktır. Bu şekilde AV.’ın yerini “ARB” alacaktır ! - Arabuluculuk, bir yandan mesleğin, meslektaşın iş alanını daraltacak, diğer yandan da hukuka yabancı güçleri egemen kılarak, çok hukukluluk, kadılık , mafya-tarikat-cemaat adaletini yasallaştıracaktır. 2) Görüldüğü gibi bu şekilde düzenlenen arabuluculuk, hem avukatlık mesleğine ve avukatlara, hem de vatandaşa zarar verecek, adalet ve güven duygusunu zedeleyecek, adalete yabancı unsurları davet edecek, gücün egemenliğinin yolunu açacak vahim bir düzenlemedir. Bir başka deyişle: Arabuluculuk hukukun gücünün, gücün hukuksuzluğuna teslimidir! Arabuluculuk vatandaşın mafyanın, tarikatların egemenliğine, insafına terk edilmesidir! Tarikat ve mafya hukukunun egemen olmasıdır! Arabuluculuk mafya ve tarikat adaletinin tavsiyesi, adaletin ise tasfiyesidir! Arabuluculuk hukukun cübbesinin, başka cübbelere teslimidir! Arabuluculuk hakkın ve adaletin; gücün, kayırmanın, keyfiliğin insafına terk edilmesidir! Arabuluculuk, (avukatlar eliyle yapılsa bile) bu alanda kastlaşmayı, tekelleşmeyi, tek- elleşmeyi getirmektir! Arabuluculuk, adaletin millet adına karar veren yargıdan alınıp, kimin adına karar vereceği belli olmayan ellere teslimidir! Arabuluculuk, Anayasaya, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu kuralına açıkça aykırıdır. Yargılama gücünün belirli kişilere ve zümrelere devri niteliğindedir, hukukun ve adaletin özelleştirilmesidir! Arabuluculuk ARABOZUCULUKTUR ! Bu nedenlerle İstanbul Barosu olarak meslektaşlarımızı cübbelerine, mesleğe, hukuka sahip çıkmaya çağırıyoruz. Bunun geri dönüşü, telafisi yok ! Bu çerçevede 6 Aralık 2011 Salı günü Adalet Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği ve Birleşmiş Milletler kalkınma Programı (UNDP) tarafından Conrad Otelde düzenlenen Arabuluculuk Uygulamaları Uluslararası Çalıştayı’nda demokratik meşru protesto hakkımızı kullanmak ve basın açıklaması yapmak üzere toplanacağız. Tüm meslektaşlarımızı eyleme çağırıyoruz. Bekliyoruz. Birlikte güçlüyüz. Yarın çok geç olabilir ! İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI |
02-12-2011, 20:39 | #826 |
|
İskİ’ye GÖre Artik Avukat BÜrolari ‘konut’
İSTANBUL BAROSUNDAN...
İstanbul Su ve Kanalizasyon İşletmesi (İSKİ)’nin Tarifeler Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle daha önce ‘işyeri’ kabul edilerek buna göre ücret uygulanan avukat büroları artık ‘konut’ kabul edildi. Yapılan değişikliğe göre bundan böyle avukat bürolarının su tüketiminde ‘konut’ tarifesi uygulanacak. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 24.11.2011 tarihli oturumunda yeni İSKİ Tarife Yönetmeliği kabul edildi. Bu tarifenin 8. Maddesinin (ç) bendi değişikliği şöyle: “Tek sayaçtan su kullanan karışık grup abonelerden yoğunluğu mesken olmak şartıyla su kullanan, avukatlık, muhasebecilik, mali müşavirlik, mühendislik ve bunun gibi ev-ofis olarak kullanılan büro niteliğindeki iş yerleri” İSKİ Tarifeler Yönetmeliğinde yapılan bu değişiklikte katkısı bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Üyesi meslektaşımız Av. Dr. Tuncer Özyavuz’a teşekkür ederiz. |
02-12-2011, 20:44 | #827 |
|
21 milyon TL'lik hacize karşılık, imar değişikliği
Kuşadası Belediye Meclisi, Ankaralı işadamı Kadir Turgut'un rekreasyon alanı olarak görünen Ada Göl Mevkisi'ndeki 17 dönümlük arazisinin imarını turistik tesis olarak değiştirdi. İşadamı Turgut, arazisinden izinsiz toprak alındığı için belediyeyi mahkemeye verip, tüm banka hesapları ile taşınmazlarına haciz koydurtmuştu.
Kuşadası Belediyesi, 6 yıl önce Ak Partili başkan Fuat Akdoğan döneminde, Tusan Otel arkasında yer alan ve mülkiyeti belediyeye ait olan Ada Göl'ün koku üretmesi ve olumsuz bir görüntü yaratması nedeniyle çevre düzenlemesi yaptı. Göl hafriyat yapılarak derinleştirildi, etrafına ağaçlar dikilerek mesire yeri ve rahvan at yarışları sahası yapıldı. İşadamı Kadir Turgut, belediye ekiplerinin gölde yaptığı çalışmalar sırasında, kendisine ait imar planlarında rekreasyon alanı olarak görünen araziden toprak alındığı ileri sürüp, konuyu mahkemeye taşıdı. Bilirkişinin, arazisinden 4 bin 200 kamyon toprak alındığını belirten raporu üzerine Turgut, belediye aleyhine dava açtı. Kuşadası Sulh Hukuk Mahkemesi'ndeki dava 2006 yılının Ocak ayında sonuçlandı. Mahkeme, belediyenin işadamına 4 milyon 434 bin lira ödenmesine karar verdi. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de yerel mahkemenin bu kararını onadı. İşadamı Turgut'un avukatları kararın ardından Kuşadası Belediyesi'ne 1. İcra Müdürlüğü'nde icra takibi başlattı. Turgut'un avukatı Mehmet Sinan İnce, Kuşadası Belediyesi'nin icra sürecinde yatırdığı ve bloke edilen miktar dahil, yasal faizleriyle 21 milyon 641 bin liraya ulaşan alacaklarının tahsili için harekete geçti. Hacze karşı imar değişikliği mi? Bu gelişme üzerine işadamı Kadir Turgut'un hacizden vazgeçmesi için girişimler olduğu konuşulmaya başlandı. Ardından, Kuşadası Belediye Meclis üyesi DSP'li Yusuf Güneş, işadamı Turgut'un arazisinin imarında değişiklik talebinde bulundu. Güneş'in bu talebi Kuşadası Belediye Meclisi'nin dün yapılan aralık ayı toplantısında gündeme geldi. Sert tartışmaların yaşandığı toplantıda inşaat mühendisi Güneş, "Bu imar değişikliği ile açılan davaların tamamı ortadan kalkacak. Pazaryeri yapmak istediğimiz yer üzerindeki haciz kalkacak. İcra dairesinde tutulan hacizli 2 milyon lira serbest kalacak. Yani imar değişikliği bir nevi alacaklar karşılığında olacak" dedi. Diğer belediye meclisi üyelerinin de konuyla ilgili düşüncelerini söylemesinin ardından oylamaya geçildi. İmar değişikliği talebi DSP'li Yusuf Güneş ile 14 CHP'li üyenin oylarıyla kabul edildi. Değişiklik ile işadamı Turgut'un rekreasyon alanı olarak görünen Ada Göl Mevkisi'ndeki 17 dönümlük arazisinin imarı turistik tesise dönüştürüldü. AK Partili 2, CHP'li 2, bağımsız 3 üye ise ret oyu kullandı. Belediye Meclisini 2 bağımsız, 1 DP'li üyesi ise mazeret gösterip oylamaya katılmadı. |
02-12-2011, 20:45 | #828 |
|
Maaşa icra gelmesi işten çıkarılma sebebi olmayacak
Maaşına icra geldiği gerekçesiyle işine son verilen 4/C'li personelin açtığı dava sonucu Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Maaşına icra geldiği gerekçesiyle işine son verilen 4/C'li personelin açtığı dava sonucu Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. ANKA'nın edindiği bilgiye göre, 657 sayılı Yasanın 4/C maddesine göre Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Antalya Bölge Müdürlüğünde 13 yıldan beri Anketör olarak çalışan personelin sözleşmesi, maaşına icra gelmesi gerekçe gösterilerek feshedilmişti. Sözleşme fesih işleminin iptali ve öncelikle yürütmesinin durdurulması için Büro Çalışanları Hak Sendikası (Büro Hak-Sen) hukuk müşaviri tarafından sendika üyesi 4/C'li personel adına açılan davada Antalya 1.İdare Mahkemesi işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Kamu hizmetini yürüten memurların ya da kamu görevlisi sayılan kimselerin işledikleri fiiller nedeniyle cezalandırılmaları gereken durumlarda bireysel özgürlükler ve insan hakları normları ile çatışmamasına özen gösterilmek yanında; ölçülülük ilkesinin bir gereği olarak suç ile onun kanunda gösterilen cezası arasında hakkaniyette tesis edilmesi gerektiği belitilen mahkeme kararında; "Fiil ile ceza arasında bulunması zorunlu olan ölçülülük ve adil dengenin olmadığı kanaatine varıldığından, davacının hizmet sözleşmesinin feshine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır" denildi. -4/C'LİLERE YASALAR KEYFİ UYGULANIYOR- Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu (HAKSEN) Genel Başkanı Ayhan Çivi, konuya ilişkin açıklamasında, 657 sayılı Yasanın 4/C maddesine göre çalıştırılan personele Yasaların keyfi uygulandığını söyledi. Ayda ortalama 850 TL maaş ödenen 4/C'li personelin yaşadığı geçin sıkıntısı nedeniyle maddi-manevi sorunlarla boğuştunu hatırlatarak, maaşına icra gelmesinin işten çıkarma nedeni sayılmasının ise insanlık dışı bir uygulama olduğunu belirten Çivi, "Kölelik düzeni 4/C'li personel üzerinden kamuda sürdürülmeye devam ediliyor. Yapılan hukuk dışı muamelerle mücadele etmek için Yargıya başvurmaktan başka seçenek kalmadı. Hükümet, 21. yüzyılda ülkemizi bu ayıptan kurtarmalıdır" dedi |
02-12-2011, 20:45 | #829 |
|
Anayasa Mahkemesi, bedelliye ne diyecek?
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AK Partili Burhan Kuzu, şike yasasından CHP’nin bedelli itirazına kadar bir çok konuya açıklık getirdi.
Kuzu'ya göre CHP'nin bedelli askerliğin reddi için Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı itiraz sonuç getirmez. 21 GÜN İÇİN POSTAL GİY ÇIKAR BOŞA MASRAF OLURDU Bedelli konusunda orta yolu bulmak hiç kolay olmadı. "Yaş sınırı 30" dersin, "niye 29 değil" derler, "28" dersin "niye 27 değil" derler, sonuçta Genelkurmay Başkanlığı ile hükümet böyle bir formül buldu ve bu çerçevede yaşı 30 olarak belirledi. Bunun yanı sıra 21 günlük eğitim süresini kaldırdılar. Zaten 21 günde askerlik öğrenilmez, 21 gün için postal giy çıkar, devlete zarar olur, zira bu askeri kıyafetler bir daha kullanılmıyor. Yazık olurdu, ekstra masraf olurdu, bu nedenle gerek görülmemiş. CHP'NİN BEDELLİ İTİRAZI SONUÇ GETİRMEZ CHPi Anayasa Mahkemesine başvurdu, Anayasa Mahkemesi'nin burada diyecek, çok aman aman bir şeyi yok. Fiyat 30 bin lira olarak belirlendi, bu konuda sabaha kadar çalışıldı, yasayı hallettik, bitirdik, neticede çıktı. Zaten bu ilk değildi, 1987'de, 1992'de ve 1999'da da çıkarıldı bu yasa. Yaşın 30 olmasının, 29, 28 veya 27 olmasının, bunun sınırı yok… Bunun sınırını Anayasa Mahkemesi de bilemez. CHP seçim öncesi bedelli askerliği çok sık ve yoğun kullandı, 'Bedelliyi çıkaracağız' diye vaatlerde bulundu ama şimdi neden şiddetle karşı çıkıyorlar bunu anlamak mümkün değil. ŞİKE YASASI KONUSUNDA GEREKLİ DENGE KURULACAKTIR Sporda Şiddet Yasasındaki değişiklikle ilgili mutlaka bir denge kurulacaktır, bu konu Adalet Komisyonu'nda görüşüldü, sonuçta bir denge kurulmaya çalışıldı ve şimdi Sayın Cumhurbaşkanı'na sunuldu. Kendisinin 15 günlük bekleme süresi var, bu süre içerisinde gerekli incelemeyi yapacaktır ve sonuçta bir denge kurulacaktır. YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARINDA VATANDAŞTAN ÜNİVERSİTELERE KADAR GÖRÜŞ ALIYOR Yeni anayasa çalışmaları, Meclis Başkanımızın başkanlığında, her partiden temsilcilerin yer aldığı 12 kişilik bir komisyonun çalışmalarıyla yürütülüyor. Sebebi toplu çalışmalar, fikir alınıyor şu an, henüz yazım aşamasına gelinmedi, yazım aşamasında yapılan çalışmalar çok daha net şekilde belirlenir. En büyük eleştiri çalışmaların ağır işlediği yönünde ama bu doğru değil, zira 3 tane alt komisyon kuruldu, biri sivil toplum kuruluşlarıyla görüşüyor ve listede tam 20 bin dernek ve vakıf var, buna ek olarak üniversiteler bulunuyor tüm bunlardan görüş alınıyor, diğer komisyon yani ikinci komisyon, tüm siyasi partilerle irtibat halinde, onlardan görüş alınıyor ve üçüncü komisyon da doğrudan vatandaşın yeni anayasayla ilgili görüşlerini alıyor. YENİ ANAYASANIN YAZIMINA MAYIS 2012'DE YAZILACAK Birinci komisyonun yani sivil toplum kuruluşlarından görüş alan komisyonun çalışmaları 31 Aralık'ta son bulacak, vatandaşlar yeni anayasa için fikirlerini 30 Nisan'a kadar bildirebilecekler. Tüm bu görüşler harmanlanacak, ortak noktaları çıkarılacak ve minimize edilerek alt komisyonun önüne sunulacak. Mayıs ayından itibaren de yeni anayasanın yazımı başlayacak. Bu bir maç değil ki düdük çalınca bitsin. Bir bilimsel çalışma… Dünya genelinde 16 günde yapılan Japon anayasası da var, 17 yılda yapılan anayasa da var, ortalaması ise 1.5 yıl ya da bir yıl 3 ay gibi bir süredir. Bizim öngörümüz de bir yıllık bir süre. Ama asıl periyod, 2012 Mayıs ayında başlanacak olan yazım sırasında netleşir. Tabi 2014'te Cumhurbaşkanlığı seçimi var, yerel seçimler var, akabinde genel seçimler olacak, bundan dolayı 2012 içerisinde bu işi sonlandırmak gerekiyor. |
05-12-2011, 21:48 | #830 |
|
Dink davası ertelendi
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin dava ertelendi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen 22. duruşma sona erdi. Dink ailesi avukatlarının mütalaaya karşı savunmalarını yapmaya başladı. Duruşmada uzun bir savunma yapan avukatlar, Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün 17 Ocak 2006 tarihindeİstanbulemniyetine Hrant Dink’in Yasin Hayal tarafından öldürüleceği bilgisini veren bir yazı gönderdiğini ifade etti. Bu yazının ardından da Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç’in İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan’ı arayarak bizzat görüştüğünü ve konunun önemi hakkında bilgi verdiği belirtildi. Sürecin tek merkezden yönetildiğini iddia eden avukatlar, “Buraya kadar anlatılanlar arasında en dikkat çekici olan, devlet kurumlarından ülkü ocaklarına, istihbarat teşkilatlarından yargılama makamlarına kadar süreçte rol alan tüm kişi ve kurumların aynı hedef doğrultusunda ortak hareket etmeleriydi. Bu da sürecin tek merkezden ve bir plan dahilinde yönetildiğini ortaya koyuyordu.” dedi. Avukatların savunmasında, “Güvenlik ve istihbarat birimlerinin, maddi gerçeği ortaya çıkaracak nitelikteki bilgi ve belgeleri sakladıkları, değiştirdikleri, yok ettikleri, yalan beyanda bulunarak soruşturma makamlarını yanıltmaya çalıştıkları, deliller üzerinde oynadıkları olgusu, bu aşamanın en belirgin ve sistematik olgusu olarak ortaya çıktı. Bu eylemlerin her biri ciddi cezaları gerektiren suç oluşturmasına rağmen, güvenlik ve istihbarat görevlilerine bu suçlarla ilgili bir soruşturma açılmadı ya da eksik de olsa soruşturma savcılarınca başlatılan soruşturma girişimi başka makamlar tarafından kesin olarak sonuçsuz bırakıldı.” iddiaları yer aldı. Kovuşturma aşamasında gerçeğin ortaya çıkarılması yolunda önemli fırsatlar sunacak ve yargılamanın gidişatını etkileyecek olan taleplerinin reddedildiğini belirten avukatlar, “Kabul edilen talepler ise muhatap kurumlarca karşılanmadı, yazılan yazı içeriklerine tatmin edici cevaplar verilmedi. Bazen de gerçeğe aykırı beyanlarda bulunarak mahkemeyi yanlış yönlendirdiler.” diye konuştu. Taleplerin reddedilmesinin davayı ana ekseninden kaydırdığını belirten avukatlar olayın sadece tetikçilerden oluşan ayağına kilitlendiğini belirtti. Avukatların savunmalarının ilk bölümünü bitirmesinin ardından duruşma 26 Aralık 2011 tarihine ertelendi. Kaynak : http://www.eyupgazetesi.com/ |
06-12-2011, 13:15 | #831 |
|
"Kredi kartı sahipleri lehine bir karar daha" başlıklı haber
Yargıtay 13. HD, kredi kartı aidatı hakkında bankadan talepte bulunulabilmesi için zamanaşımı süresinin BK. 125 uyarınca 10 yıl olduğu yönünde karar verdi. http://ekonomi.milliyet.com.tr/kredi...81/default.htm
|
06-12-2011, 16:24 | #832 |
|
Kredi kartı aidatıyla ilgili önemli gelişme
kart ücretinde zamanaşımı 10 yıldır.
YARGITAY KARARLARI Yargıtay 13. Hukuk Dairesinden: Esas No : 2011/4736 Karar No : 2011/11579 YARGITAY İLAMI Mahkemesi : Ankara 2. Tüketici Mahkemesi Tarihi : 12/10/2010 Numarası : 2010/291-2010/548 Davacı : Ankara T.A.Ş. vekili avukat Zeynep Eren Çengelci Davalı : Koray Karacan vekili avukat Mehmet Behic Güleç Taraflar arasındaki Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca Kanun Yararına bozulması istenilmekle, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, davalı ile kredi kartı üyelik sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşme gereği 2007 yılı içerisinde yıllık üyelik ücreti olarak davalı hesabından 40.00 TL kesinti yapıldığını, davalının Tüketici Sorunları Hakem Heyetine Başvurarak, yapılan kesintinin iadesini istediğini, Altındağ Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 10.3.2010 tarihli kararı ile bu kesintinin davalıya iadesine karar verdiğini, davalı talebinin yasal dayanaktan yoksun olduğu gibi sözleşmeye aykırı olduğunu davalının talep hakkının bir yıllık zaman aşımına uğradığını belirterek Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptalini istemiştir. Davalı, davacının kredi kartı üyelik ücreti talep etmesinin yasaya aykırı olduğu gibi sözleşme hükmünün haksız şart niteliğinde bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalı talebinin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu, BK 66 maddesi gereğince davalı, hesabından kesinti yapıldığını öğrendiği tarihten itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresinde dava açması gerektiğini, kredi kartı sahibinin kesintiyi öğrendiği tarihten itibaren 1 yıllık sürede talepte bulunmadığı için istirdat talebinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle, davacı itirazının kabulüne Altındağ Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 10.3.2010 tarihli kararının iptaline dair verdiği karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir. Taraflar arasında 20.11.2006 tarihli kredi kartı üyelik sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye dayanarak Koray Karacan’a kredi kartı verildiği, Bankanın 2007 yılı için Koray Karacan’ın hesabından 40.00 TL kredi kartı üyelik ücreti kestiği, bunun üzerine Koray Karacan’ın 2010 yılında yapılan kesintinin iadesi için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurduğu, yapılan inceleme sonucunda talebin kabulüne 40.00 TL kredi kartı üyelik ücretinin, kart hamiline iadesine karar verildiği, Bankaca bu kararın iptali için Tüketici Mahkemesine itiraz edilmesi üzerine yapılan yargılamada kredi kartı sahibinin kesintinin yapıldığı 2007 yılından 3 yıl sonra istirdat talebinde bulunduğu, oysa; kart hamilinin istirdat talebinin yasal dayanağının sebepsiz zenginleşme olup BK 66 maddesi gereğince öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık sürede talepte bulunmadığı için istirdat talebinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle itirazın kabulüne, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptaline karar verildiği toplanan deliller ve dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere, taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu ve 40.00 TL kredi kartı üyelik ücretinin bu sözleşmeye dayalı olarak davalı hesabından mahsup edildiği saptandığına göre uyuşmazlık, sözleşme ilişkisinde uygulanması gereken BK 125 maddesindeki 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Uyuşmazlıkta sebepsiz zenginleşme hükümlerine ilişkin BK 66 maddesi uygulanması mümkün değildir. HGK 2010/13-93-88 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Mahkemece BK 66 maddesinde 1 yıllık zamanaşımı süresi esas alınarak itirazın kabulü ile Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararının iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir. SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kanun yararına bozma isteminin kabulü ile mahkeme kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 18.7.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kaynak : hukuki haber |
06-12-2011, 17:51 | #833 |
|
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyeleri ve Avukatlar Arabuluculuk Yasası Çalıştayını Protesto Etti.
Avukatlar kendilerine açılmayan konferans kapısını yoğun ısrar ve zor ile açtırdılar. http://webtv.hurriyet.com.tr/2/25294...s-baskini.aspx Arabuluculuk Yasa Tasarısı: http://www.kgm.adalet.gov.tr/tbmmkom/arabuluculuk.pdf |
07-12-2011, 15:51 | #834 | |||||||||||||||||||||||
|
|
07-12-2011, 21:30 | #835 |
|
Yemin töreninde Evlenme Teklifi
Bursa Barosu tarafından düzenlenen ve stajlarını tamamlayan 6 yeni avukatın ruhsatlarını aldığı yemin töreninde katılanlar, ilginç bir evlenme teklifine tanık oldu. Stajını tamamlayanlar arasında bulunan Armağan Elçin, tören sırasında, İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapan Burcu Yılmaz’a evlilik teklifinde bulundu. Çok şaşıran Burcu Yılmaz, "Evet" deyince salondakiler de alkışladı.
Avukatlık stajını tamamlayan Armağan Elçin’in aralarında bulunduğu 6 avukat için bugün yekin töreni düzenlendi. Yeminin eden Armağan Elçin, ardından, kendisini yalnız bırakmamak için törene katılan kız arkadaşı İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapan Burcu Yılmaz’a, törenine katılanların önünde hayatlarını birleştirme teklifinde bulundu. Hiç beklemediği anda evlenme teklifi alan Burcu Yılmaz’ın bir süre şakınlığını üzerinden atamadı. Burcu Yılmaz ardından, "Armağan’ın böyle önemli bir günde bana evlenme teklifi edeceği hiç aklımdan geçmezdi. Teklifi beni çok mutlu etti, cevabım, evet" dedi. Salondakiler de bu yanıt üzerine genç çifti alkışladı. Yemin töreninde yaşanan bu sürprizden mutluluk duyduğunu belirten Bursa Barosu Başkanı Zekeriya Birkan, Armağan Elçin’in sergilediği medeni cesaretinden dolayı kutlayarak, genç avukatlara ömür boyu sürecek mutlu bir birliktelik ve mesleklerinde başarılar diledi. İstanbul Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni birinci olarak bitiren Burcu Yılmaz’ın diplomasını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan aldığı öğrenildi |
08-12-2011, 11:36 | #836 |
|
12 Baro Başkanının Kamuoyu Duyurusu.
KAMUOYU DUYURUSU
Son günlerde kamuoyuna yansıyan Avukatlık Kanunu değişiklikleri ve Arabuluculuk Yasa Tasarısı tartışmaları ile ilgili olarak, 7 Aralık 2011 tarihinde İstanbul’da bir araya gelen ve aşağıda imzaları bulunan Ege ve Marmara Baroları olarak aşağıdaki hususların kamuoyuna duyurulması gerekli görülmüştür. 1- Avukatlık Kanunu gibi hem meslektaşlarımızı ve hem de avukatların savunmasını üstlendiği yurttaşların hak ve hukukunu, hukuk devletini, hak ve özgürlükleri ilgilendiren bir kanunun aceleye getirilmesi, bu hususta bir zaman sınırlaması dayatılması kabul edilemez. 2- Mevcut 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda var olan birikimin ve kazanılmış hakların yeni bir temel kanun düzenlemesiyle yitirilmesi endişesini taşıdığımızdan dolayı, “yeni” bir Avukatlık Kanunu’ndan yana değiliz. Bunun yerine, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’ndaki mevcut hakların korunmasının yanında, bu kanunda var olan stajdan sonra sınav ile Avukatlığa kabul hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesiyle doğan boşluğun giderilmesi ve savunma mesleğinin zorunlu ihtiyaçları ile zorunlu Avukatlık gibi bazı ek düzenlemelerin yapılması ile yetinilmesinin daha yerinde olacağını belirtiyoruz. Daha evvel, yargı alanında yapılan bazı düzenlemelerin antidemokratik niteliği Avukatlık Kanunu’nda yapılacak yeni düzenlemeler bakımından da özellikle Baroların toplumsal ve sosyal muhalefet rolünü etkisizleştirme tehlikesi taşıyacağını düşünmekteyiz. Avukatların böylesi bir etkisizleştirmeye sesiz kalmayacağını bir kez daha teyit ediyoruz. 3- Yapılacak olası değişiklikte Avukatlık Kanunu’nun, Baroların hukuk devletini hak ve özgürlükleri koruma işlevini düzenleyen 76 ve 95. maddelere dokunulmamalı, bu işlev daha da güçlendirilmelidir. 4- Avukatlık Kanunu’nda yapılacak değişiklikler tüm avukatları ilgilendirmektedir. Bu nedenle tüm baroların Avukatlık Kanunu’ndaki değişiklikler konusunda hiçbir başka baro veya kurumdan daha eksik veya daha fazla olmadan söz ve karar hakkı vardır. Bu nedenle tüm Baroların ve dolayısıyla avukatların kendilerini ilgilendiren kanun ile ilgili görüşlerinin etkili ve işlevli bir şekilde yansıtabilmelerinin olanakları mutlak suretle yaratılmalıdır. 5- Avukatlık mesleğini yapabilmenin fiziksel ve zihinsel koşulları Avukatlık Kanunu’nun 5/1h maddesinde belirtilmektedir. Bunun dışında serbest bir meslek olan Avukatlık mesleğini ifa etmekte olanların mesleğe devamlarının 65 yaş ile sınırlanması kabul edilemez. 6- Yabancı avukatlık bürolarının veya ortaklıklarının Türkiye’de faaliyet yürütebilmesine ve bu yolla münhasıran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına tanınan Avukatlık mesleğini icra edebilme yolunun açılması, Avukatlık mesleğini küresel sermayenin hizmetine sunmak anlamını taşır ki, bu durumun Barolarımız tarafından kabulüne olanak yoktur. Aynı şekilde kamu hizmeti niteliği taşıyan Avukatlık mesleğinin ticari şirket yapılandırılmasına kavuşturularak ve şubeler açılmasına olanak tanımak yoluyla salt ticari bir faaliyete dönüştürülmesi uygun değildir. 7- Mesleğe kabulde sınav sistemi mutlaka getirilmeli ve hukuk eğitimi, staj sistemi kaliteyi artırmak bakımından yeniden düzenlenmelidir. 8- Hukuki ihtilafların verimli ve etkin biçimde çözümü için tüm sermaye şirketlerinde Avukat bulundurmak zorunlu olmalıdır. 9- Türk hukuk sistemine çok hukukluluğu, mafya, tarikat, cemaat “adaletini” sokacak, kadılık sistemini getirecek, vatandaşların hak ve hukukunu adalete yabancı unsurların insafına ve keyfiliğine teslim edecek, arabuluculuk yasa tasarısına karşıyız. Bu tasarı yasalaştığı takdirde adalet sistemi ve meslek büyük bir yara alacak, alternatif bir hukuk alanı ve yeni bir meslek türü yaratılacaktır. Yargının hızlandırılması için gündeme gelmesi gereken çok daha önemli düzenlemeler varken Arabuluculuk dayatmasının açıklanabilir bir yanı yoktur. Bu girişime karşı tüm meslektaşlarımız ve Barolarımız duyarlı olmalıdır. 10- Avukatların savunma görevini etkili biçimde yerine getirmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Bazı yargılamalarda meslektaşlarımız hakkında suç duyurusunda bulunulması, çok sayıda celseden men edilmesi, savunma hakkının belirli bir süre ile kısıtlanması, keyfi tutuklanmaları gibi hukuk dışı uygulamaları kınıyoruz. 11- Baroların Avukatlık Kanunu’ndan kaynaklanan ve savunma mesleğinin doğasında bulunan muhalefetlerinin etkisizleştirilmesi amacıyla; baro yönetimi ve diğer organların nisbi temsil sistemi ile oluşturulması, baroların delege yapılarının üye sayısı az olan baroların etkili temsili gerekliliğinin kabulü ile birlikte bu söylemle dayanarak antidemokratik sonuçlar doğuracak şekilde belirlenmesi asla kabul edilemez. 12- Yukarıda sayılan ilkeleri içinde barındırmayacak bir değişikliğe asla onay vermeyeceğimizi, gerektiğinde savunmadan kaynaklanan tüm gücümüzü kullanacağımızı, savunmayı savunmak için üyelerimizle ile birlikte her türlü mücadele yönteminden ve eylemlilikten kaçınmayacağımızı belirtmekte yarar görmekteyiz. Meslektaşlarımıza ve kamuoyuna saygı ile duyurulur. Av. Sümer GERMEN Av. Yaşar MEYVACI Av. Halime AYNUR Aydın Barosu Başkanı Balıkesir Barosu Başkanı Bilecik Barosu Başkanı Av. Tülay ÖMERCİOĞLU Av. Müjdat İLHAN Av. Ahmet ULUDAĞ Çanakkale Barosu Başkanı Denizli Barosu Başkanı Edirne Barosu Başkanı Av.Doç.Dr.Ümit KOCASAKAL Av. Sema PEKDAŞ Av. M.Tamer SOLAKOĞLU İstanbul Barosu Başkanı İzmir Barosu Başkanı Kocaeli Barosu Başkanı Av.M. İlker GÜRKAN Av. A. Müsellem GÖRGÜN Av. Rıza ALBAY Muğla Barosu Başkanı Tekirdağ Barosu Başkanı Uşak Barosu Başkanı http://www.istanbulbarosu.org.tr/Det...atID=1&ID=6439 |
09-12-2011, 12:14 | #837 |
|
"Zor kullanma yetkisini aşarak basit yaralama"
Polis Merkezinde polis eliyle kameranın varlığı bilinmesine rağmen darp!
Her ne suç işlemiş olursa ve her nerede göz altına alınırsa alınsın emniyet görevlisinin, kendisine yapılan bir saldırı varsa en kısa sürede saldırıda bulunanı yasaların izin verdiği şekilde etkisiz hale getirmesi dışında -ki videoda polise sözlü ya da fiili bir saldırı olup olmadığı net bile değil- şahsa karşı kuvvet kullanması/eziyet etmesi/taciz etmesi(cinsel taciz videodan anlaşılmıyor)kabul edilemez. http://gundem.milliyet.com.tr/kadina...06/default.htm http://video.milliyet.com.tr/video-i...30HIxWbsC.html |
09-12-2011, 12:20 | #838 | |||||||||||||||||||||||
|
Engin Bey PVSK.daki sınır aşılmış, hem de bayağı bir aşılmış. Şahsı hemen etkisiz hale getirip, nezarethaneye koymak mümkün iken, neler neler yapılıyor! |
09-12-2011, 12:51 | #839 | |||||||||||||||||||||||
|
Saygılarımla.. |
09-12-2011, 18:13 | #840 |
|
TBB SİTESİNDEKİ HABER İÇİN ZORUNLU AÇIKLAMA: GURUR DUYUYORUZ
06.12.2011 tarihinde, Adalet Bakanlığı, TBB ve UNDP davetiyle İstanbul’da düzenlenen “Dünyada Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Uygulamaları” konulu toplantı sırasında, Baromuz tarafından gerçekleştirilen ve meslektaşlarımız arasında olağanüstü ilgiyle karşılanan “etkili eylem” , bugün TBB Web Sitesinde, “yanlı” , “yanlış” , “gerçeklere aykırı” ve “küçümseyici”, ifadelerle haberleştirilmiştir. Böyle bir haber anlayışının ve tarzının ilk kez yaşanmakta olduğuna tanık oluyoruz. TBB Sitesinden, bir Baro eylemi için “bu özellikleri taşıyan bir haber” ilk kez yayınlanmaktadır. TBB Sitesinden ilk kez, bir Baro hukuk kamuoyuna şikâyet edilmektedir. İlk kez, “avukat” unvanı taşıyanlar tarafından yapılan eylemde, bu unvandan söz etmek yerine “protestocular” deyimi kullanılmaktadır. Kısaca; ilk kez, bünyesindeki avukatların büyük bölümü için“övünç kaynağı” olarak ifade edilen bir eylem, giderek TBB için “utanç kaynağı” gibi gösterilmektedir. Daha da önemlisi, TBB Web sitesinde belki de ilk kez “gerçeğe aykırı” beyanlara yer verilmektedir. Eğer haber müellifini tatmin edecek ise, meslektaşlarımızın sayısı 50 ile sınırlı görülebilir. Eğer tatmin edecekse, içerideki bazı Baro Başkan ve yöneticilerinin – hatta bazı yabancı konukların - destek anlamına gelen alkışları, protesto olarak çarpıtılabilir. Ancak bütün bunlar, önce TBB’ye yakışmaz. Ardından da, İstanbul Barosuna, TBB’de aldığı sorumluluğunun gereği gibi davranması yükümlülüğü getirir. Öncelikle tespit edilmelidir ki, haber içeriği “sirkatin söylemektedir”. Fransa, İtalya, Fas, Hollanda, Brezilya, ABD, Çin, Kanada, İngiltere, Almanya ve Yunanistan’dan temsilcilerin katıldığı bir toplantının protesto edilmesindeki “ayıp (!) ” , haberi düzenleyenlere egemen olan duyguların dışa vurumudur. Oysa TBB Yetkilileri de bilmektedirler ki, geçen yıl İtalyan Avukatlar da benzeri bir eylem gerçekleştirmişler, üstelik arbede yaşanan eylemlerde kimseye de ayıp olmamıştır. Bu haberin müellifleri bilmelidirler ki, düşünsel dünyalarında “ayıp” nitelemesini gerektirecek bir gelişmeden değil, tam tersine ülkenin her yerindeki avukatlar tarafından “gurur”dan söz edilmektedir. Diğer yandan, haber içeriğinde toplantının düzenleyicisi olan Adalet Bakanlığı ve UNDP’den hiç söz edilmemiş olması da, ilginç bir dışavurumdur. Habere egemen kompleksin, somut göstergesi ile ortaya çıkan bu gizlilik duygusu, gizlenmek istenen olgunun sadece kumda kalan kısmını kapatmaya yetmiştir. Tartışmanın içine TBB Web sitesinin bu haberi ile çekilen hukuk kamuoyumuz bilmelidir ki, İstanbul Barosunun bu eylemi yapacağı, TBB tarafından düzenlenen Baro Başkanları toplantısında bütün Baro Başkanlarına ve TBB Yönetimine açık bir dille ifade edilmiştir. Dolayısıyla, habere egemen olan şaşkınlık ifadesi, ülkemizdeki hiçbir Baronun ve o arada TBB’nin paylaşacağı bir duygu değildir. O gün bütün Baroların ve TBB’nin bu eylemin yapılacağından haberi vardır. Bu koşullar altında, saf belirlemek iradesi kişilerdedir. Eylemci olmak yerine eylemin muhatabı olmayı tercih edenlerin rahatsızlık duyması kaçınılmazdır. Bütün olumsuz koşullara ve provokasyonlara rağmen, eylem büyük bir demokratik olgunluk içinde gerçekleştirilmiş, hiç kimseye bir saldırı veya taciz söz konusu olmamıştır. İtidal içinde hareket edilmesi yönündeki tüm telkin ve talimatlara rağmen, Sayın Birlik Başkanı’na yapıldığı iddia edilen hakaretler, eğer doğru ise tarafımızdan da asla kabul edilemez, hoş görülemez. Herkesin Birlik Başkanına gereken saygıyı göstermesi, varsa eleştirilerini, hakarete varmayacak şekilde dile getirmesi gerekir. TBB Başkanına yönelik bir hakaretin en küçük bir bahanesi ve haklılığı söz konusu edilemez. Ancak bilinmesi gerekir ki protesto eyleminde gerginliği yaratan asıl olgu, her türlü uyarılarımıza rağmen kapıları kapatıp barikat kuran anlayıştır. Sayın Birlik Başkanının belirttiği gibi içeri girmek hususunda tarafımıza izin verilmiş değildir. Aksine bu yönde söz verilmesine karşın her iki kapı da kilitlenmiş, arkasında barikat oluşturulmuş, kamusal bir alana, Türk avukatların girmesi engellenmeye çalışılmış, ancak başarılı olunamamıştır. Üstelik dışarıda demokratik protesto haklarını kullanan avukatları bir müfreze çevik kuvvet karşılamıştır. Bütün bunlar görüntü ve fotoğraflarda mevcuttur. Avukatlık cüppesinin Baromuz tekelinde olduğu yönünde bugüne dek herhangi bir iddiamız olmamıştır. Ancak cübbemizi sonuna kadar koruyacağımızı da herkesin bilmesi gerekir. Bu koruma sadece sözle değil gerektiğinde eylemlilik yoluyla da olmalıdır, olmuştur. Kaldı ki, yineleyerek ifade ettiğimiz üzere, bu eylem sadece cübbemize sahip çıkmayı değil, onunla birlikte vatandaşın hukukuna da sahip çıkmayı içermektedir. İstanbul Barosu olarak duyduğumuz bir başka üzüntü de, bizim “övünç ve kıvanç” duyarak gerçekleştirdiğimiz bir eylem için TBB Başkanının toplantıya katılanlardan “özür” gerekliliği duymasıdır. Aramızda, soruna bakıştaki uzaklığı anlatmaya da yetmeyen bu tavır, Baromuz tarafından asla kabul edilemeyecek bir tutumdur. Kimsenin adımıza özür dilemesine gerek bulunmadığını, tam tersine bu eylemden onur duyduğumuzu bir kez daha duyurmak isteriz. Keza, bu eylem Baromuz açısından bir tatmin aracı değil, görevdir. Mutlaka tatminden söz etmek gerekiyorsa, bu görevi yerine getirmiş olmanın tatminini yaşadığımızdan söz edilebilir. İstanbul Barosu olarak eylemdeki tek amacımız, mesleği ve meslektaşı korumak ve tarihe onurlu bir not düşmektir. Baromuz, Arabuluculuk ile ilgili olarak çeşitli platformlarda görüşlerini açık bir biçimde dile getirmiş ve tehlikelerine dikkat çekmiştir. Görüşlerimizden istifade etmek isteyenler için bu kaynaklara ulaşmak yeterlidir. Böyle bir ortamda bulunmayı reddetmek, bulunmamak, toplantıyı protesto etmek de bir ifade biçimidir ve Baromuzun tercihi bu yöndedir. Buna herkesin saygı göstermesi gerekir. Asıl sorgulanması gereken Baro Başkanımızın salonda bulunmaması değil, avukat dışındaki kişilerin dahi arabulucu olabileceğini öngören bir tasarının konuşulduğu ortamda, Barolar Birliğinin nasıl ve neden yer aldığıdır. Bütün bu yanlışlıkların arasında, tek doğru TBB Başkanımızın konuşmasında yer alan sadece bir tümcedir: Gerçekten de; “gelecek uzun sürer, kimin haklı kimin haksız olduğunu hep birlikte göreceğiz...” Saygılarımızla. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |