|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
14-12-2011, 19:17 | #271 | |||||||||||||||||||||||
|
Mehmet bey,böyle bir şey (ki, Allah düşmanımızın başına vermesin) tabiki paramparça eder bizi. biz parçalanalım, hatta yer ile yeksan olalım önemli değil. Ancak Manevi tazminatı belirsiz alacak davası olarak açar, bilahare hayasızca,arsızca üstelik ıslaha bile gerek duymadan artırırsak yıllarca"manevi tazminat bölünemez" mitosunu hiçbir normatif dayanağı olmadığı halde cansiparane bir şekilde savunmuş uygulatmış, bilinçlerimize kazımış Yargıtay'a ayıp olmaz mı ? Bence olur.Bu tatsız bahsi kapatalım rica ederim. |
14-12-2011, 20:30 | #272 | |||||||||||||||||||||||
|
[ |
15-12-2011, 15:42 | #273 | |||||||||||||||||||||||
|
Ayrıca, aynı eserin aynı sayfasındaki dipnot ile KURU ve YILMAZ'IN, ayrı ayrı "Manevi tazminatın takdirinde hakime çok geniş takdir yetkisi verilmiştir. Hakimin takdir yetkisi bölünemez." özlü görüşüne dayanılarak denilebilir ki; "bölünme " hakimin takdir yetkisine yönelik ise o zaman "parçalanabiliriz". ... Manevi tazminatı isteyen taraf, işin başında bir miktar (amiyane tabirim için affınıza sığınırım) sallayacağına, belirsiz alacak davası ile, tahkikat sırasındaki tartışmadan yararlanarak durumuna uygun bir miktar talep eder. Bu da amaca uygundur (diye düşünüyorum). |
15-12-2011, 16:20 | #274 |
|
Açtığım bir davanın talep kısmı ; Görüşlerinize Sunulur.
I. NETİCE-İ TALEP : 1. Yukarıda arz ve izah edilen tüm bu sebepler doğrultusunda; a.) Dava konusu xxxxx ili xxxx İlçesi xxxxxxx, xxxxxx sicil nolu maden sahalarıyla ilgili yapılan sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle , bu alanlarla ilgili olarak davacının MENFİ ZARARI olarak davacı tarafından belirlenebilmesi mümkün olmayan belirsiz alacağı için tahkikat aşamasında ortaya çıkacak asıl alacak miktarının TESPİTİNE, tespit edilen asıl alacak miktarına kadar arttırım yapmak üzere şimdilik asgari olarak gösterilen 15.000,00TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, b.) xxxxx ili xxxxxxx İlçesi xxxxxx ve xxxxxx Mevkiinde bulunan xxxxxxx Ruhsat,xxxxxxxxErişim numaralı, - xxxxxxxRuhsat, xxxxxxxErişim numaralı maden sahalarına ilişkin olarak, davacının MÜSPET ZARARI olarak davacı tarafından belirlenebilmesi mümkün olmayan belirsiz alacağı için tahkikat aşamasında ortaya çıkacak asıl alacak miktarının TESPİTİNE, tespit edilen asıl alacak miktarına kadar arttırım yapmak üzere şimdilik asgari olarak gösterilen 100.000,00TL ’nin dava tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c.) Davacının , davalının kusurlu işlem ve eylemleri nedeniyle uğradığı zararlar sonucu zedelenen ticari itibarı nedeniyle, davacının şirket olduğu gözönünde bulundurulmak suretiyle, davacı tarafından belirlenebilmesi mümkün olmayan belirsiz alacağı için tahkikat aşamasında ortaya çıkacak asıl alacak miktarının TESPİTİNE, tespit edilen asıl alacak miktarına kadar arttırım yapmak üzere şimdilik asgari olarak gösterilen 30.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d.) AAÜT. 3/1 maddesinde belirtilen şekilde belirlenecek Ücret-i vekalet ile dava harç ve masraflarının(yargılama giderlerinin) karşı tarafa TAHMİLİNE;Karar verilmesi bilvekale talep olunur. |
15-12-2011, 16:36 | #275 | |||||||||||||||||||||||
|
Çok iyi olmuş ama tespiti istemeden asgari miktarı talep etseniz nasıl olur? Zira eda zaten tespiti içerir.. Şöyle: belirlenebilmesi mümkün olmayan belirsiz alacağı için tahkikat aşamasında ortaya çıkacak asıl alacak miktarına kadar arttırım yapmak üzere şimdilik asgari olarak gösterilen 15.000,00TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, |
15-12-2011, 17:39 | #276 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstadım, söylenecek çok söz var ama söylememek en hayırlısı diyelim de belirsiz dava ile uyumlu olsun. . |
15-12-2011, 19:00 | #277 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstadım , öncelikle teşekkür ederim.Aslen bende sizin belirttiğiniz gibi yazmıştım ama daha sonra şöyle düşündüm; Davayı belirsiz alacak davası olarak nitelendirtikten sonra 107/3 uyarınca ayrıca bir tespit istenilip istenilemeyeceği noktasında kafam biraz karıştı.Her ne kadar 107/3 için 109 da olması gereken bir fıkra olduğu görüşüde olmasına rağmen bu fıkrayıda işin içine gizledim denilebilir.İlerki aşamalarda lehime olarak kullanabilirim düşüncesiyle. Mesela olaki dava değeri harcın yatırılmasına engel olacak kadar çok çıkar o zaman tespit istemime dayanarak alacağın salt tespitini istemekle yetinebilirim gibi..... Bir diğer yandan burdaki tespit kelimesi 107/3 deki belirtilen durumdan ayrık olarak, eğer uygulama yargıtay içtihatlarıyla aleyhe dönecek olursa (107/3 deki tespit davasının 109 la uygulanabileceği gibi) bu vakit sadece tahkikat aşaması sonucunda belirlenen miktarın eda davası içerisinde zaten yer alan tespit olduğu tezide ileri aşamalarda sürülebilir diye düşündüm. Nitekim dava dilekçemde durumu şöyle belirttim. "Sonuç şudur ki; belirsiz alacak davası bir eda davasıdır. "Eda davasının kabulü halinde verilen hüküm, 2 hususu içerir: 1) Davanın dayandığı hakkın veya hukuki ilişkinin var olduğunun TESPİTİ; 2) Davacının istediği edanın yerine getirilmesi hususunda davalıya yöneltilmiş bir EMİR... (Prof. Dr. Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt II)"" |
16-12-2011, 02:49 | #278 |
|
9.12.2011 günü Bursa Barosu’nun “Belirsiz Alacak ve Tespit Davası” konusunda düzenlediği toplantıda konu tartışıldı. O toplantıdaki ve bu forumdaki tartışmalardan da faydalanarak, hazırladığım ve sitede yayımladığım makale içinde, uygulamada karşılaşılabilecek sorunlar, çözüm önerisi ve soru cevaplar bulunmaktadır. Saygılarımla…
|
16-12-2011, 07:20 | #279 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Sütçü, Makalenizi THS'de bulamadım. Link verebilir misiniz? Teşekkürler. |
16-12-2011, 08:16 | #280 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
1)
Üstad bu ifadeniz ile HMK.109/2’nin “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.” Hükmünde yer alan ifadeleri, tartışmasız bir alacak miktarı -veya- Açıkça belirli bir alacak miktarının sadece alacaklı için değil, her iki taraf için tartışmasız bir alacak miktarı veya her iki taraf için belirli bir alacak miktarı olarak düşünmek ve bu durumda kısmi dava açılamaz demek gerekir, şeklinde anlamamız icap ediyor. Belirttiğiniz gibi kanun, alacağın varlığı veya yokluğu konusunda değil, alacağın miktarı bakımından tartışmasızlığı veya belirli olmayı arıyor. Yani alacağın varlığında taraflar anlaştığı halde miktarında anlaşamamış olabilirler... Bu son durumda doğal olarak alacak belirsizdir. Bir alacak miktarı (3 lira 5 lira 10 lira herneyse) taraflar arasında tartışmasız ise aslında taraflar arasında alacak miktarı aynı zamanda belirlidir de... Bana bir örnek verebilir misiniz, alacak miktarı taraflar arasında tartışmasız olduğu halde belirsiz olsun? Kanunun ifade tarzında bir hata olduğunu düşünüyorum. 2.
Demektesiniz. “Belirsiz alacak davası ile kısmi dava aynı değildir,” demişsiniz ki, doğrudur aynı dava olsaydı herhalde farklı maddelerde farklı isimler ile kanunlaşmasına gerek olmazdı. Özellikle madde gerekçesinden alıntı yaptığınız: "...miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir..." Cümlesini esas aldığımızda sizin beyanlarınıza göre yukarıda (1) nolu bölümde irdelenen kısmi dava yasağı (HMK.109/2) dışında kısmi davaya izin verilen bir davanın HMK.109/1’deki gibi davaya konu edilebilmesi için, evvela o alacak miktarı bakımından her iki tarafın hemfikir olmaması ama bunun yanında alacaklı taraf için alacağın belirli olması ve yine alacağın bölünebilir olması gerekir. Ben sizin ifadenizden ve kanun gerekçesinden bu sonucu çıkarıyorum. Yanlış anlıyorsam düzeltin lütfen. Çünkü "miktarı belirsiz bir alacak için kısmi dava açmanın çözüm üretmediğini…" söyleyerek belirsiz alacak dava türünü oluşturduk diyen iradeden başkasını anlamak manasız olur. Yani daha açık bir ifade ile sizin yazdığınızdan anladığım husus: Alacak miktarı, alacaklı taraf bakımından belirsiz ise, alacaklı sadece HMK.107’ye göre belirsiz alacak davası açabilir ama HMK.109/1’e göre kısmi dava açamaz. Bunun gerekçesi nedir? Açıkçası bunu kastetmemiş olmanız gerekir diye de düşünmüyor değilim. Alacağın miktarı davacı için belirsiz veya belirlenemez olabilir ama alacak konusunun kendisi niteliği itibariyle bölünebilir bir alacak türü ise ve karşı taraf ile alacağın miktarı konusunda ihtilaf devam ediyorsa neden kısmi davaya konu olmasın ki? Ben 1.bölümdeki görüşlerinize aynen katılıyorum. Son derece isabetli bir tespit olduğunu düşünüyorum. Ancak 2. Bölümde yer verdiğim ve hemen yukarıda sorduğum soru bağlamında aksini düşünüyorum. Yani davacı alacaklı alacağın miktarını veya değerini belirleyemeyecek durumda ise veya belirleyebilmesi imkansız ise, alacağın türü bölünebilir bir alacak olması halinde ve alacağın miktarı konusunda da davalı ile aralarında ihtilaf bulunuyorsa HMK.109/1’e göre kısmi dava açabileceği gibi, bunu yapmayıp HMK:107/1’e göre belirsiz alacak davası da açabilir kanaatindeyim. Ne dersiniz? -- Sonuç itibariyle: 1.) Alacağın (kendisi veya türü değil! ) miktarı taraflar arasında tartışmasız ise veya taraflar arasında belirli ise kısmi dava açılamaz. (HMK.109/2) 2.) Alacağın miktarı taraflar arasında tartışmalı ise veya belirli değilse ve ancak taraflardan birisi için yani alacaklı taraf için belirlenebilir türden olup da niteliği icabı bölünebilir bir alacaksa, Davacı HMK.109/1'e göre kısmi dava açabilir. 3. Alacak miktarını dava açılırken belirlemek davacı için beklenemeyecek bir durum ise ya da belirlemek imkansız ise, alacaklı HMK:107/1'e göre sadece belirsiz alacak davası açabilir. Çünkü, alacak belirsiz olduğu için de HMK.107/1'in gerekçesinde yer alan "miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir." cümlesi uyarınca çözüm üretemediği için ihdas edilen bu dava türünden şaşmak, kanun koyucuya ayıp olur. (P.S. Ben bu konuda aksi fikirdeyim) Allah hepimize kolaylık versin. |
16-12-2011, 08:50 | #281 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Dikici, Koridorlardaki afişler boşuna mı... "Uğraşma, Uzlaş" |
16-12-2011, 09:00 | #282 | |||||||||||||||||||||||
|
|
16-12-2011, 10:27 | #283 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Üstadım,
Birşeye bizim günlük hayatta kullandığımız şekilde "belirsiz" demek; bu şeyin kanunun belirttiği anlamda da "belirsiz" olduğu anlamına gelmez. Kanunun "belirsizliğe" yaptığı tanım: davanın açıldığı tarihte, alacaklının, alacağın miktar ve değerini belirleyebilmesininin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu haldir. Alacak, bu halde belirsizdir. Alacaklı, davayı açtığı tarihte alacağın miktar veya değerini belirleyebiliyor ise bu halde (kanunun düzenlediği anlamda) "belirsiz" değil, "belirli" bir alacak vardır. İşbu belirli alacak taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli değilse kısmi dava; açıkça belirli ise tam dava açılır.
Miktar, taraflar arasında tartışmasız ise zaten tam dava ikame etmek gerekecektir; dolayısıyla neden böyle bir örnek istediğinizi anlayamadım üstadım, varmak istediğiniz nokta açısından biraz daha net ve benim algılayabileceğim şekilde sorarsanız elbette gerek varsa örnek verebilirim.
Aksine bir iddiamı göremedim; nitekim 27 no'lu mesajımda:
demişim
Katılıyorum Fark şudur ki; burada tüm bir elmadan bahsediyorsunuz; tüm bir elma, yarım bir elmaya da çevrilebilir; lakin yarım bir elmayı tüm elma yapamazsınız (diye düşünüyorum ) Saygılar... |
16-12-2011, 11:12 | #284 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Teşekkürler üstadım.
Üstadım, konuyu iyice netleştirmek için ve yazdıklarınıza değer verdiğim için tartışmak, bu konuyu somutlaştırmak istiyorum. Tek amacım bu. Başka deyişle, günlük hayatta kullandığımız "belirsiz" kelimesi ile üstadı azam hocalarımızın "belirsiz" kelimesi arasındaki farkı iyice anlamamız için…, kanun koyucunun maksadına nail olabilmek için…
Kıymetli üstadım, bu durum kanunda geçen "belirsiz" alacak kelimesine, bizim günlük hayatta kullandığımız "belirsiz" kelimesinden farklı bir anlam yüklememize neden değil ki. Kanaatime göre kanun koyucunun belirsiz kelimesine verdiği manayı bulmak için, "belirli" kelimesine verdiği anlamı iyi anlamak gerekir. Kanun koyucu "belirli" saydığı alacak miktarını HMK.109/2'de belirtmiş ve iki taraf için de "tartışmasız" olan "alacak miktarına" vurgu yapılmıştır. Yine "iki taraf için" de "alacak miktarı"nın "belirli" olmasına değinilmiştir. O halde "belirsiz" bir alacak miktarından bahsedebilmek için evleviyetle iki taraf için değil sadece bir taraf için (yani Alacaklı için) belirli veya belirlenebilir bir alacak miktarı akla getirilmelidir.
Örnek verilmesini seni eleştirmek için değil kanun ifadesinin manasızlığına vurgu yapmak adına ve şunun için istiyorum: Kanun koyucu hazretleri, kısmi davayı HMK.109/2'de yasaklarken "alacak miktarı taraflar arasında tartışmasız olmalı veya belirli olmalı" demektedir. Ben de diyorum ki alacak miktarının taraflar arasında tartışmasız olabilmesi için taraflar arasında belirli olması zaten gerekir. Biri olmadan diğeri olamaz ki "veya" denilsin… Buna örnek vermek mümkün değil. Dikkat ederseniz kanunda alacaktan değil "miktar"dan bahsediliyor… Miktarın para birimi olduğunu varsayalım. Misal:alacak miktarı 10 TL olsun. Taraflar bu konuda hemfikir ise, miktar taraflar arasında belirlidir zaten. Kanun metninde geçen "Veya belirli ise…" neyin nesi oluyor ? Diğer yandan kanun koyucunun HMK.107/1'in kanun gerekçesindeki "..miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir…" cümlesi ile sanki Alacak belirsiz ise asla ve kat'a "kısmi dava açılamaz" demek istemektedir. Bu bakımdan ben de diyorum ki: HMK.107/1 ve HMK.109/2'de "alacak miktarı" na vurgu varken, HMK.109/1'de "alacağın niteliğine (türüne)" vurgu var… Bu kanaatimce önemli bir farktır. Buna dikkat edip, 1.) HMK.109/2 ila HMK.107/1'i aynı anda değerlendirip, alacağın belirli olup olmadığını tespit etmeliyiz. Özellikle HMK.109/2 nin "taraflar arasındaki alacak miktarına" değinmiş olması ve bir tarafın değil iki tarafın üzerinde uzlaşmış olduğu alacak miktarını belirli saydığını düşünürsek, tek tarafın belirleyebildiği veya belirleyebileceği tartışmalı alacak miktarlarının "belirsiz" alacak miktarı sayılacağı,anlaşılmaktadır. 2.) Yine HMK.109/2 ila HMK.109/1'i ve HMK:107/1'i aynı anda karşılaştırıp, - Alacak miktarı iki taraf arasında tartışmalı ise, - Aynı zamanda alacağın türü (niteliği) bölünebilir "cins borcu"ndan ise, yani parça borcu değilse, Alacak belirsiz de olsa, hatta kanun koyucu ""..miktarı veya değeri bilinmeyen bir alacak için klasik kısmî davanın da tam bir çözüm üretmediği gerçektir…" dese de, biz HMK.109/1'e göre kısmi dava açabiliriz. Son mesajınızda siz de buna katıldığınızı belirtmişsiniz, yanlış anlamadıysam… Önemli not: Sizi değil, kanun koyucunun ifadesini ve madde gerekçesindeki belirsiz alacak davasına neden ihtiyaç duyulduğunu anlatırken kısmi davaya okları saplamasını eleştirmek istiyorum. Yanlış anlaşılmasın lütfen. |
16-12-2011, 11:55 | #285 |
|
Yasalar ortalama zeka düzeyindeki bireyler içinse...
Dava yoluyla hak arama özgürlüğünün yolu yordamı bu denli tartışmalı ise... HMK.m.3 başta olmak üzere, bir çok maddenin anayasaya aykırılık nedeniyle iptal edilebileceği düşüncesindeyim. |
16-12-2011, 12:07 | #286 | |||||||||||||||||||||||
|
|
16-12-2011, 13:08 | #287 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Ben teşekkür ederim üstadım; "sizinle" hukuk tartışmak her zaman büyük bir zevk benim için
Siz demiştiniz ki:
Ben, bu şekilde algılamıyorum. Bu cümlede söylenmek istenen daha çok "Hukuk sistemimiz içinde, böyle bir durumla karşılaşan kişinin hak araması bakımından birçok güçlük söz konusudur. (madde gerekçesinden)" gibi. Nitekim klasik kısmi davada, dava etmediğiniz bölüm için zamanaşımı süresi işlemeye devam eder, ıslah yoluna gittiğinizde HMK m.178 çerçevesinde yatırmanız gereken yargılama giderleri ve zarar teminatı vardır, HMK m.176'ya göre ancak bir defa ıslah yoluna başvurabilirsiniz v.s. Yani burada bence "asla kısmi dava açılamaz" denmek istenmemiş; çözüm ve kolaylık sunmaya çalışıyoruz denmiş (gibi anlıyorum )
evet, dava açarken alacaklının, alacak miktarını tam olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği bir durum söz konusu olmakla beraber aynı zamanda talep konusu niteliği itibariyle bölünebilir ve alacak miktarı taraflar arasında tartışmalı ise alacaklı, belirsiz alacak veya klasik kısmi dava ikame edebilir (diye düşünüyorum ) Saygılar... |
16-12-2011, 13:27 | #288 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
O zaman şöyle diyebiliriz, kısmi davada "tarafların ne dediği" önemli dolayısıyla davaya "davalının cevabı" davanın kısmi dava olup olmadığı noktasında önem arzetmektedir. Düşüncesindeyim.
Bu arada lütfen Üstadım, yarım elma gönül alma biliyorsun. Ve Allah hepimizi korusun |
16-12-2011, 13:29 | #289 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstadım teşekkürler. Gelinen noktada anlaşamadığımız %1'lik tek nokta şuradan kaynaklanıyor: Türkçe resmi dili ile kanun yapan Kanun koyucunun "belirsiz" kelimesine verdiği mana ile "Vatandaş Ali Usta"nın "belirsiz" kelimesinden anladığı mana arasında fark olmamalıdır… |
16-12-2011, 13:32 | #290 | |||||||||||||||||||||||
|
Konunun armutlara sirayet etmemesi de büyük bir kazanımdır. |
16-12-2011, 15:31 | #291 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, belirsiz alacak davasında önemli olan alacaklının, başlangıçtaki durumudur (HMK m.107: "Davanın açıldığı tarihte..."). Belirsiz alacak davası ikame edildikten sonra " Karşı tarafın verdiği bilgi ...sonucu alacağın miktarı ...tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu an"(HMK m.107/2) husule gelebilir; yani "davalının cevabı" ile de alacak, belirlenebilir hale gelebilmektedir; lakin bu an, davayı belirsiz alacak davasından çıkarıp kısmi dava haline getirmez. Bu sebeple "davalının cevabı" -"tek başına"- buradaki ayrımı belirleyici kabul edilemez ise de; bundan maada evet kısmi davada "tarafların ne dediği" önemlidir (diye düşünüyorum )
Saygılar... |
16-12-2011, 15:35 | #292 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu durumda... AY.m.36 kapsamında "Herkes" dava yolunu mu tercih edecek? Birey açısından... 1.Hukukçuların bile henüz işin içinden çıkamadığı yargı yoluna gitmek mi? 2.Hukuki uyuşmazlıklarda arabuluculuk ve uyuşmazlıkların alternatif çözüm Yollarına başvurmak mı? 3.Yargı Reformu Stratejisi http://www.sgb.adalet.gov.tr/yrs/Yar...Stratejisi.pdf 4.Stratejiye uygun yasa... |
16-12-2011, 15:44 | #293 | |||||||||||||||||||||||
|
Benim dediğim şu; belirsiz alacak davasında davacının tek başına belirlemesi mümkün olmayan ve kendisinden beklenmeyen bir hal var ve burada özne tek başına davacı, Oysa kısmi davada dava konusu taraflar arasında tartışmalı olacak ve açıkça belirli olmayacak; bu hal dava açmadan önce de mevcut bulmuş olabilir (İhtara ve tespite verilen cevap vs), dava açıldıktan sonra dilekçeye verilen cevap ile de..İşte bu durum davayı belirsiz alacak davası haline getirmez. (Antiparantez işçi alacaklarını kısmi dava da olarak ikame edebilirim.) Düşüncesindeyim. Anlayamadığım kanun koyucunun kısmi davayı hangi gerekçe ile ve neden sınırlamaya çalıştığı yönünde? Saygılarımla, |
16-12-2011, 21:58 | #294 | |||||||||||||||||||||||
|
|
16-12-2011, 23:19 | #295 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın av-ufuk, Madde Gerekçesinden... "...kısmî dava kurumunun amaç dışı kullanılmasının önüne geçilmek istenmiş, yani sözü edilen hâlde davacının kısmî dava açmakta hukukî yararının bulunmadığı kabul edilmiştir." Örneğin aralarında ayrıca bir C/H sözleşmesi olsun olmasın, taraflar arasındaki Yetkili Satıcılık sözleşmesinden doğan alacak iddiası için neden kısmi dava açılamasın? İçtihatlarla yerleşmiş olan uygulamayı temelinden değiştiren hükümler konulmuş olmasındaki "gerekçeyi", "yargıyı hızlandıracak" bir hukuksal gerekçe olarak kabul edemiyorum. Dahası anayasaya da aykırı olduğu düşüncesindeyim. Saygılarımla |
17-12-2011, 11:09 | #296 | |||||||||||||||||||||||
|
Evet, Üstadım Aynı biçimde düşünüyorum. http://www.turkhukuksitesi.com/showp...9&postcount=16 Tekrar edersem; Hukuki menfaat ile ekonomik menfaati teoride farklı şeyler olarak kabul edip dava etme hakkını sınırlamak gerçekte / pratikte "adalete hizmet" etmeyecektir. Amacım gördüklerimizi, bilgilerimizi tekrar sorgulamak..Belki yeni bir kapıya çıkarız, çıkar mıyız?.. Mutlu cumartesiler herkese )) |
19-12-2011, 09:56 | #297 | |||||||||||||||||||||||
|
http://www.turkhukuksitesi.com/makale_1415.htm |
19-12-2011, 13:24 | #298 |
|
Meslektaşlarıma şöyle bir sorum olacak. Yasa yürürlülüğe girmeden önce açtığım işçi alacaklarına dair alacak davasının ilk duruşması yasanın yürürlülüğe girdiği tarihten sonra yapıldı. Hakim ara kararda aynen şunları yazdırdı.
"davacıya dava açarken kısmi bildirmiş olduğu alacaklarla ilgili olarak toplam talep ettiği miktarları ayrı ayrı hesaplayıp bildirmesi, davasını somutlaştırması için iki haftalık süre verilmesine" ben buradan hiç bir anlam çıkaramadım. Yardımcı olur musunuz? |
21-12-2011, 13:36 | #299 | |||||||||||||||||||||||
|
Hakim işçi alacaklarının "belirli alacak" çeşidi olduğunu kabul ederek, kısmi olarak açtığınız davanın bu haliyle görülemeyeceğini, alacak kalemlerinin tek tek toplamını hesaplayıp bildirmenizi istemiş. Özetle davanın sonucunda hangi miktarları talep edecekseniz, başında talep edin, demiş. |
21-12-2011, 13:39 | #300 | |||||||||||||||||||||||
|
İyi demiş de, bozulmaya namzet bir karara imza atmış desene şuna! |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Menfi tespit davası ile alacak (eda) davası birlikte açılabilir mi? | av.s_ulusinan | Meslektaşların Soruları | 6 | 22-05-2014 11:24 |
menfi tespit ve alacak davası | av.senemyuksel | Meslektaşların Soruları | 5 | 09-04-2012 13:10 |
Kiralanın kötü kullanımı nedeniyle tespit ve akabinde alacak davası | Av. Can Özbalık | Meslektaşların Soruları | 1 | 20-08-2010 23:26 |
likit alacak - kısmi dava | namutenahi | Meslektaşların Soruları | 24 | 17-09-2009 21:36 |
hizmet tespit ve alacak davası | parézer | Meslektaşların Soruları | 2 | 05-10-2007 14:28 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |