|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
09-09-2011, 19:45 | #31 | |||||||||||||||||||||||
|
Est. sayın meslektaşım; katkılarınız ve nezaketiniz için ben teşekkür ederim HMK m.107 gerekçesindeki: "...Özellikle, zararın baştan belirlenemediği, ancak bir incelemeden sonra tam olarak tespiti mümkün olan tazminat taleplerinde böyle bir durumla karşılaşılabilmesi söz konusudur..." cümlesi ilk etapta akla BK m.42'yi (Zararı ispat etmek müddeiye düşer, zararın hakikî miktarını ispat etmek mümkün olmadığı takdirde hâkim, halin mutat cereyanını ve mutazarrır olan tarafın yaptığı tedbirleri nazara alarak onu adalete tevfikan tâyin eder.- 6098 sayılı TBK'ndaki karşılığı m.50: "...Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler") getirmektedir. Yine 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda m.66: "...Mahkeme, eser sahibinin manevi ve mali haklarını, tecavüzün şümulünu, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını ve tecavüzün ref'i halinde tecavüz edenin düçar olması muhtemel zararları takdir ederek halin icabına göre tecavüzün ref'i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikına karar verir..." ve m.68: "Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir.." Yukarıdaki düzenlemelerin uygulanacağı birçok olayda "belirsiz alacak davası" ikame edilebileceği kanaatindeyim. Siz somutlaştıralım dediğiniz için, belirsiz alacak davası açmaya imkan verebileceğini düşündüğüm dava konularını muhtevi bir kısım yargıtay kararlarını eklemek istiyorum: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 23.02.2011 T., Esas: 2011/628, Karar: 2011/3205: "...Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi ( TMK. md. 4, BK. md. 42 ve 44 ) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir..." Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 28.04.2010 T., Esas:2009/6584, Karar: 2010/5193: "Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davalının kendisine kiralanan data hattı üzerinden sözleşmeye aykırı olarak 3.kişilerin konuşma yapmasına izin verdiği, gerçek zararın miktarını tespitinin mümkün olmadığı, B.K.nun 42.maddesi gereğince halin mutad cereyanının ve zarar gören tarafın yaptığı tedbirler nazara alınarak adalete uygun bir tazminata hükmedilebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 15.000.-YTL. alacağa dava tarihinden itibaren değişken oranda avans faizi yürütülerek davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir... Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülemeyecek bir konuda mahkemenin bilirkişi raporlarının aksine karar vermesi yerinde olmayıp, raporlar arasında da çelişki bulunduğundan, bu yöne ilişkin itirazlar da gözetilerek çelişkinin giderilmesi bakımından üçlü bilirkişi heyetinden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir..." Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 30.09.2002 T., Esas: 2002/5472, Karar: 2002/10458: "...Davacı M____ Yayıncılık ve Tic. Ltd. Şti. vekili avukat A____ tarafından, davalı B____ Yayıncılık AŞ. ve diğerleri aleyhine 23.3.1999 gününde verilen dilekçe ile Fikir Sanat Eserleri Yasasına aykırı davranıştan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalılardan Z____ ve A____ hakkındaki davanın atiye bırakılması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalı hakkındaki davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.2.2002 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalılardan B____ Yayıncılık AŞ. vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü: Davalının, davacı şirkete ait dergiden isimsiz alıntı yaparak Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na aykırı davrandıkları sabittir. Uyuşmazlık zarar kapsamının belirlenmesine ilişkindir. Mahkeme, asıl davada üç kat tazminat istemeyen davacının ek dava ile bunu istemeyeceğini belirterek açılan sonraki davayı reddetmiştir. Fikir ve Sanat Eserleri Yasasının 66. maddesinde "sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya emsal veya rayiç bedel itibarıyla uğradığı zararın en çok üç katı fazlasını isteyebilir" biçiminde düzenleme yapılmıştır..." Saygılar... |
09-09-2011, 19:57 | #32 |
|
Benim anladığım belirsiz alacak davaları, zarar tazmini davaları için kullanılacak. Maddi ve manevi tazminat davaları için.
Tespit davaları, hukuki ilişki ve hak tespiti için yapılabilecek. Örneğin şu kadar liralık alacağımı tespit et diyemeyeceğiz. Kısmi dava aynen kullanılmaya devam edecek sınırı: Taraflar arasında tartışmasız, kesin alacak varsa kısmi dava açılamayacak. Mıdır? Devam edelim..)) |
09-09-2011, 21:24 | #33 | |||||||||||||||||||
|
Yasa'nın eleştirisi
“Adalet sabırlıdır” sözü derler ki doğrudur, hakikatin acelesi vardır,derim; bence en doğru söz budur (x)
Sayın Öksüz, Öncelikle tekrar teşekkürler 1.Yasa hukuk dünyasına doğmuştur. 2.Yasa koyucunun yasama evresindeki "görüş, düşünce ve amaçları" bizi bağlamamalı, "yasama yorumu" yapılmamalıdır,görüşündeyim. 3.Verdiğiniz örneklerde...: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 23.02.2011 T., Esas: 2011/628, Karar: 2011/3205 Usule ilişkin bir sorun yoktur. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi,28.04.2010 T.Esas:2009/6584,Karar: 2010/5193 HUMK.m.275,276, Bilirkişi Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 30.09.2002 T., Esas: 2002/5472, Karar: 2002/10458 HUMK.m.38, Dâvaya ehliyet 4.6100 s. HMK. Genel Gerekçesi’nden:
Tartıştığımız madde metinleri; Anayasa'nın var kabul ettiği hakkını arayan vatandaşın anlayabileceği kadar basit olmasa da! Esas'a ulaşma yolunu da dolambaçlı kılmamalı idi.Yasa koyucu anlaşılan yine biz avukatları düşünmüş olmalı 5.Yasa maddeleri (m.106,107,109): 5.1.Konu bağlamında tartışıp anlamaya çalıştığımız maddelerin,"davaları hızlandırmaktan" ziyade, "Usul'den bozma"lara neden olacağı; yanılmayı umduğum bir tahmindir. 5.2.Verdiğiniz Yasa örneklerindeki (BK.,FSEK) maddelere, Usul Yasası'nda yer verilmiş ise;yasa -Genel Gerekçede belirtilenin aksine- kazuistik bir yöntemi benimsemiş demektir. Yasayı anlayıp, yorumlamaya devam etmek üzere... Saygılarımla (x)Y.K.Beyatlı'dan esinlenerek |
10-09-2011, 00:01 | #34 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Metin,
HMK m.119'a göre: "Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur: ... g) Dayanılan hukuki sebepler..." Her ne kadar maddenin 2.fıkrasından (Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.) dava dilekçesinde, dayanılan hukuki sebeplerin gösterilmesinin mecburi olmadığı anlaşılmakta ise de; bir hukukçu olan avukat, müvekkili tarafından önüne konan somut vakıada hangi hukuki sebeplere dayanacağını bilir/bilmelidir. Dolayısıyla 31 no'lu mesajımda belirttiğim 818 S.K. ve 5846 S.K.'un ilgili maddelerini yazma sebebim, bu maddelerin uygulanması gerekecek somut vakıalar olacağındandır/olduğundandır ve daha sonra yazdığım cümleden açıkça anlaşılacağı üzere;
kastettiğim şey:
Dolayısıyla yargıtay kararlarında bakılmasını rica ettiğim şey; kararlardaki davaya konu olaylardır. Bu sebeple: 1. örnekte somut olay şudur: dava açacağı eşine nazaran kusursuz veya daha az kusurlu olduğunu ispatlama imkanına sahip kadın, boşanma davası neticesinde, eşinin maddi desteğini kaybedeceğini, dolayısıyla maddi zararı olacağını düşünmektedir. Maddi zararının tazmini için TMK çerçevesinde maddi tazminat talep edecek olan kadının, "davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi kendisinden beklenemeyeceğinden", işbu maddi tazminat talebi için belirsiz alacak davası ikame etmekte hukuki yararı vardır. 2. örnekte somut olay şudur: A ile B arasında A'ya ait "data hattının" B tarafından kullanımı/kiralanması konusunda sözleşme akdedilmiştir. B, işbu sözleşmeye aykırı olarak kendisine kiralanan data hattı üzerinden 3.kişilerin konuşma yapmasına izin verdiğinden A, zarara uğradığını düşünmektedir ve bu sebeple B'ye karşı zararının tazmini için dava ikame edecektir. A'nın, "davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi kendisinden beklenemeyeceğinden", işbu maddi tazminat talebi için belirsiz alacak davası ikame etmekte hukuki yararı vardır. 3. örnekte somut olay şudur: Yayıncılık işiyle uğraşan ve dergi yayınlayan A şirketi, yayınladığı dergiden isimsiz alıntı yaparak Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na aykırı davrandığını ve bu ahvalde kendisini zarara uğrattığını düşündüğü B şirketine karşı tazminat talepli dava ikame edecektir. A'nın çıkardığı dergiden yapılan alıntı sebebiyle doğan zararı, sözleşme yapılmadığından FSEK m.66 çerçevesinde rayiç bedel üzerinden hesaplanabilecektir ve A'nın, "davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi kendisinden beklenemeyeceğinden", ikame etmeyi düşündüğü maddi tazminat talebi için belirsiz alacak davası ikame etmekte hukuki yararı vardır. şeklinde yorumlanması amacıma daha uygun düşecektir. Güçler ayrılığının içinde ayrık olan yargı gücünün içinde farklı uygulamalara yol açıp,
Teşekkürler, Saygılar... |
10-09-2011, 10:18 | #35 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Eleştiri ve Anlayıp yorumlama çabası
Aynen... Sayın Öksüz, Yasaya yönelik eleştiri: Ancak yasalar, özellikle de Usul Yasası yalnızca hukukçular/avukatlar için değildir! 1.Yasanın anlaşılır olması ( Herkes tarafından!) 2.Yasanın uygulanabilir olması (Uygulayıcı tarafından) 3.Yasanın anlaşılabilir ve uygulanabilir olması (Yaşam-Yasa uyumu) 4.Usul yasasının Esas’a kolayca ulaşılmasını sağlaması (Özellikle birey bakımından) 5.Usul yasasının uyuşmazlığı hızla sonuçlandırması (Hepimiz için) gerekir. 6.Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Ek ibare: 4709 - 3.10.2001 / m.14) "ile adil yargılanma" hakkına sahiptir (AY.m.36). Hiç kimse avukat tutmak zorunda değildir! 7.Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır (TMK.m.1). 8.Hâkim, Türk hukukunu resen uygular (6100,m.33) 9.03.10.2011 günü yargıcın kürsüsünde yalnızca Yasa metni bulunacaktır ( Yasa koyucunun gerekçesi, görüşü,amacı değil!) Öneri (1):: Bu forumdaki çalışmalarımızın somut sonuç verebilmesi için, kaynak hukuka egemen,yorum ilke ve yönteminde uzlaşıp,"hukuksal görüşlerimizi" ortaya koyalım ve mümkünse, en azından biz avukatlar olarak bir ortak görüş oluşturalım. Ne dersiniz? Öneri (2): #23 no.lu iletimdeki kurguyu, açılacak bir dava gibi çözmemiz yararlı olur mu? Saygılarımla |
11-09-2011, 12:13 | #36 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Metin,
Yasaya yönelik eleştirilerinizi anlıyorum ve bazı noktalarda size katılıyorum. Diğer taraftan (yazım stilinizden mütevellit irtibat kurup kurmadığınıza emin olmamakla birlikte ) bu eleştirilerinizin benim yazdıklarımla irtibatlandırılmasının da mümkün olmadığı kanaatindeyim. Örn: Usul Yasalarının sadece avukatlar için olduğu ve/veya herkesin avukat tutmak zorunda olduğu yönünde bir iddiam ve hatta "ima"m dahi yoktur. HMK m.119'u yazma sebebim, 31 no'lu mesajımda, tartıştığımız alanın THS'de "Meslektaşların Soruları" kısmı olmasından dolayı, direkt "belirsiz alacak davası"na konu olacağını düşündüğüm somut vakıaları yazmak yerine, kanundaki düzenlemeleri ve bu kanun maddelerinin uygulanacağı somut olayları muhtevi yargıtay kararlarını yazmakta sakınca olmadığını düşünmeme rağmen, mesajım sonrası tarafınızca yapılan (amacıma uygun düşmeyen) değerlendirmeden kaynaklıdır. Şayet yazdıklarımla yasaya yönelik eleştirilerinizin herhangi bir bağlantısı söz konusu değilse lütfen bu yazdıklarımı dikkate almayınız
Lakin anlaşılmadığı zehabına kapılmam sebebiyle mesajlarımın içeriğinde açıklamaya çalıştığım görüşlerimi özetleyeyim: 1. Belirsiz alacak davasının ikame edilebilmesi için: davacı, alacak miktar veya değerini, dava tarihi itibariyle tam ve kesin olarak hesaplayabilmesini kendisinden bekleyemeyeceğimiz bir durumda olmalı veya davacının bu şekilde bir hesaplama yapması -dava tarihi itibariyle- imkansız olmalıdır. 2. HMK m.106'da düzenlenen tespit davasını ikame etmekte davacının hukuken korunmaya değer güncel yararının olması gerekmekle birlikte; aynı maddede kanunda sayılan istisnalar için davacının, işbu hukuki korunmaya değer güncel yararının bulunduğunun kabul edileceği de belirtilmiştir. HMK m.107/3'teki düzenlemeye göre; belirsiz alacak davasının ikame edilebileceği hallerde (1 no'lu madde halleri) tespit davasının da ikame edilebileceği ve bu halde davacının, tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer güncel yararının var olduğunun kabul edileceği belirtilmiştir. 3. Davacının kısmi dava ikame edebilmesi için: talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması ve talep konusu miktarının da davanın tarafları arasında tartışmasız olmaması/tartışmalı olması veya açıkça belirli olmaması gerekmektedir. Her ne kadar "belirsiz alacak davası", kısmi dava niteliğinde ise de belirsiz alacak davası ikame edilebilecek haller dışındaki kısmi davalar için davacının tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer güncel yararının var olduğu kabul edilemez. Davacı, belirsiz alacak davası ikame edebileceği haller dışındaki kısmi davaları için bir tespit davası ikame ederse, işbu tespit davası hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddedilmelidir. (diye düşünüyorum ). P.S: Anladığım kadarıyla görüşümüz ortak değil ve siz (sanırım düzenlemeyi) kısmi dava ikame edilebilecek her durumda tespit davası da ikame edilebileceğine cevaz verildiği şeklinde yorumluyorsunuz??
Tespit davası hususunda değerlendirmem (forum konusundan mütevellit, -sadece- m.107'deki belirsiz alacak davası ve tespit davası arasındaki ilişki çerçevesinde değerlendirme yapılmıştır): 1. "Düzensiz"den kastınız "eksik ödeme" sanırım. Davacı işçi, 2011 yılında kendisine ödenecek olan/ödenen ücret miktarını biliyor ise bu durumda dava tarihinde belirleyemeyeceği bir alacak değeri olmamakla belirsiz alacak davası açamayacağından tespit davası ikame etmekte de hukuki yararı yoktur. 2. Ödenecek ikramiyelerin, asgari ücret üzerinden ne şekilde hesaplanacağı sözleşmede belirtilmemişse, davacı, dava tarihinde ikramiye alacak miktarını hesaplayamayacağından, davacı işçinin, belirsiz alacak davası ve dolayısıyla tespit davası ikame etmekte hukuki yararı vardır. 3. Bahçıvan olarak çalıştığı iş için ne kadar ücret alacağı, davacı işçi tarafından bilinmemekle belirsiz alacak davası ve dolayısıyla tespit davası ikame etmekte hukuki yararı vardır. 4. Performans priminin miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesi davacı işçiden beklenemeyeceğinden davacının, belirsiz alacak davası ve dolayısıyla tespit davası ikame etmekte hukuki yararı vardır. 5. Araba kiralama şirketleri tarifelerini belirleyen bir kıstas olup olmadığını bilemiyorum; fakat bu şekilde (bizim asgari ücret tarifemize benzer) bir tarife var ise ve lastik bedellerinin de faturası bedeli belli olmakla davacının, dava tarihinde alacak miktarını tam ve kesin olarak belirlemesi kendisinden beklenebilir olduğundan belirsiz alacak davası ve tespit davası ikame etmekte hukuki yararı yoktur. 6. Pencere ve iç kapıların takılmamasından mütevellit iş bedelinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi davacıdan beklenebilir (KKİS'nin içeriğinden dolayı-aksi de mümkündür; sözleşmeye bakmak lazım) ve bu yönden davacının, belirsiz alacak ve tespit davası ikame etmekte hukuki yararı yoktur. Daire içi tesisattan kaynaklanan su basması nedeniyle oluşan zararın miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesi davacıdan beklenemeyeceğinden bu yönden belirsiz alacak davası ve tespit davası ikame etmekte davacının hukuki yararı vardır. kanaatindeyim. Saygılar... |
11-09-2011, 13:03 | #37 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Öksüz,
Teşekkürler..
Almıyorum Sn.Öksüz... Siz de lütfen, hiç değilse bana karşı...Alıngan olmayınız
1.Yasayı anlamak 2.Yasayı yorumlamak ( Yorum ilkeleri ve yöntemi) 3.Yasayı -şimdilik kurgu- olaylara uygulamak Başka bir amaç ve gayretim yok... 1086'yı da kendi gerekçelerimle...Örneğin çoğu Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanmış olan makalelerimle eleştirmiştim: 1.Hukuk Davalarında Bilirkişi (14.04.1991), 2.Yargıtay ve Yargıç (30.05.1991) 3.Geciken adalet (HUMK.m.179/180-1)(31.05.1991) 4.Üst Mahkemeler (31.08.1991) 5.Tutanak (28.10.1991) 6.Aynı Mahkeme-Ayrı Mahkeme (08.06.1992) 7.Olay ve Hukuk (24.08.1992) 8.Temyiz İncelemesi (19.10.1992) 9.Hüküm Yargıcındır (23.03.1993) 10.Hukuk Yargılama Yasası (10.08.1993) 11.Kanıt (11.08.1993) 12.Hükmü Bozma Nedenleri(03.09.1993) 13.Halkın anlamadığı hukuk dili (13.06.1996) 14.Yargı Yolları (Radikal,13.08.1997) Bunca yılın birikmiş sorunlarını çözecek hükümler içeren bir yasa beklerken, 6100'le karşılaşmak benim için düş kırıklığı oldu Yeniye direnmek değil ! Yalnızca (gerekçeleriyle)eleştirmek... Gelelim konumuza... Sayın Av.Ufuk sorusuna yanıt bekliyor... Lütfedip yanıtladığınız kurgusal olayımızda... m.110 (Davaların yığılması) kapsamında tek bir dava açılsa... Ne dersiniz ? Saygılarımla |
12-09-2011, 13:29 | #38 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben o karardan şunu anladım : Örneğin müdahalenin meni davası açıldı bu davanının davalısı ise karşılık olarak muhdesatın aidiyetinin tespiti davasını açtı. Burada karşılık davanın açılmasında hukuki yarar yoktur. Çünkü Müdahelinin meni davası kapsam olarak, muhdesatın aidiyetini de içerecektir. Bu bağlamda, tespit davasının hukuki yarar yokluğudan reddi gerekir. Saygılarımla, |
29-09-2011, 19:18 | #39 | |||||||||||||||||||||||
|
Bence artık Yargıtay Tespit davasına verdiği anlamı, bu ve benzeri kararlardaki yorumlarından vazgeçmek durumunda.. eğer yasakoyucunun iradesine üstünlük tanıyıp içtihatlarla yasa oluşturmaktan vazgeçecek isek, benim tartışılan konudaki yasa gerekçesini okuduğumda yasakoyucunun iradesinden anladığım bu Yargıtay kararındaki yorumun aksine vatandaş hukuki ilişkinin yanı sıra miktar olarak da tespit davası açabilir... açmalıdır.. zira esas olan hak arama özgürlüğüne kısıtlama getirmemektir...Gerekçedeki şu cümleler ilgili düzenlemelerin ne şekilde yorumlanması gerektiği hususunda ışık tutuyor diye düşünüyorum; ]Hak arama durumunda olan kişin, talepte bulunacağı hukuki ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgari olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilir... böyle bir durumla karşılaşan kişinin hak araması bakımından birçok güçlük söz konusudur. Öncelikle kendisinden aslında tam olarak bilmediği bir alacak için dava açması istenmekte, ayrıca daha sonra kendi talebinden daha fazla bir miktar alacağının olduğu ortaya çıktığnda da bunu davayı genişletme yasağı çerçevesinde ileri sürmesi mümkün olabilmekteydi. Böyle bir durumda, gerçekten bilinmeyen bir alacak için dava açmaya zorlamak gibi, hak aramanın özüyle izah edilemeyecek bir yol ve aslında tarafın kendi ihmali yada kusuru olmadığı halde bir yasakla karşılaşması gibi de bir engel söz konusuydu. Oysa, hak arama özgürlüğü böyle bir sınırlamayı ve gerçek dışı davranmaya zorlamayı değil, gerçekten hakkı ihlal edilen veya ihlal tehlikesi altında olan kişiyi, mümkün olduğunca geniş şekilde korumayı amaçlamalıdır..... Bu gerekçelerle birlikte, salt yasakoyucunun iradesi ışığında yorum yaptığmda kişisel kanaatim işçilik alacaklarının belirsiz alacak dava türü içerisine dahil olması gerektiği, dolayısıyla işçilik alacakları yönünden belirsiz alacak veya tespit davası açılabileceği yönündedir... |
29-09-2011, 19:21 | #40 |
|
Belirsiz alacak davası aynı zamanda kısmi alacak davası mıdır, yani ikisi de aynı anlamı mı ifade etmektedir. Zira, Belirsiz Alacak başlıklı 107/3 düzenlemesi bende bu sonucu doğuruyor....
Ayrıca bu konuda benzer bir başlık daha açılmış durumda... http://www.turkhukuksitesi.com/showt...537#post492537 |
29-09-2011, 20:47 | #41 |
|
Kanun tasarısını hazırlayan Muhammed Özekes, kısmi davaları açıklarken, "Bundan böyle avukatlar dava açarken iyice düşünüp, inceleyip dava açmak zorunda kalacaklar. " demiş.
Bir diğer bölümde ise, "fazlaya dair hakları artık saklı tutmaya gerek yok. Alacaklı, bir tutar belirtip davasını açabilir. Dava seyri içinde istediği gibi de ıslah edebilir." demiş. Evet doğrudur, saklı tutma olayı kalktı. Ama Avukat, yine (bence) ince eleyip, sık dokumak zorunda kalmayacak. Özellikle zamanaşımı sorunu olmadıkça... 100.000 TL alacağı varsa, 10.000 TL'lik dava açacak, raporda alacağının 100.000 TL olduğu tespit edilince, bu defa davasını ıslah edecek yine... Ne değişti? |
30-09-2011, 10:07 | #42 |
|
misal pazartesi günü bir dava açacağım.. işçilik alacağına dair... miktarı yaklaşık bir rakam yazacağım... her ihtimali gözeterek ve alışkanlıkla fazlaya dair haklarımı da saklı tutacağım... rapor geldiğinde ıslah yapacağım ve HMK çerçevesinde zamanaşımı itirazı ile karşılaşmayacağım... (mı acaba )
|
30-09-2011, 10:26 | #43 | |||||||||||||||||||||||
|
Yani… Ben şunu anlayamıyorum: Hem HMK'da (109/3) 'de "Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez." diyeceksiniz. HMK.(109/2)'de "Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz" diyeceksiniz. Bunun anlamı nedir? Diyelim ki; A ile B arasında bir akit var. Akitte borç tutarı belirli. 10.000 TL. A, B'nin borcunu ödemediğini iddia etmektedir ancak dilekçesinde kısmi veya tam açıklaması hiç yapılmadan ve fazlaya dair haklarını da saklı tutmadan (ki gerek yok diyoruz) (HMK:109/3) sadece sözleşmeye dayanarak 3.000 TL'yi dava etmiştir. Bilirkişi borçlunun sunduğu belgelere göre hiç ödeme yapmadığını tespit etmiştir. Tutar açıkça belli olduğu için, mahkeme açılan 3.000 TL'lik tutar bakımından taleple bağlı kalarak (dava kısmi değil tam tutarlı bir alacak davasıdır diyerek) 3.000 TL'ye hükmetmiş olsun! Böyle bir durumda; 1) Karar verilmeden önce A, rapor gelince ıslah yapıp, 7.000 TL daha istediğinde, mahkeme "senin alacağın belirli olduğu halde sen 3.000 TL istedin, zaten HMK:109/2'ye göre kısmi davada açamayacağına göre demek ki tüm alacağım 3.000 TL'dir. Islaha bu nedenle hakkın yoktur" diyebilir mi? 2.) A, karar verildikten sonra 7.000 TL'lik bir dava daha açıp, akde dayanmış olursa, karşı taraf veya mahkeme "Önceki davada alacak belirli olduğu halde, 3.000 TL talep ve dava etmiş olduğunuz için, HMK:109/2 uyarınca alacağınızın tamamının 3.000 TL olduğu sabittir. Bu konuda daha önce verilmiş hüküm kesin hüküm nitreliğinde olmakla talebin reddine…" diyebilir mi? 3.) Bu iki ihtimalde mahkeme, zaten alacaklı açıkça haklarından feragat etmediğinden dolayı fazlaya dair hakalrından feragat etmiş sayılamaz, (HMK:109/3) Bu itibarla ilk açılan davada alacak başlangıçta belirli olsa da eksik açılan davayı biz tam dava olarak göremeyiz… o davayı kısmi kabul etmemiz gerekir " diyebilir mi? Son olasılığı diyebiliyorsak eğer, bu kadar kuru gürültüye ne gerek vardı? "Eski usulden ne farkı var bu kanunun?", diye sorarsam haksızlık mı etmiş olurum. ) |
30-09-2011, 10:36 | #44 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Dikici,hayır... "Peşin hükümlü" sayılmamak ricasıyla... "Yargılamayı hızlandırmak" savından uzak, hatta bugün veda etmekte olduğumuz HUMK.'dan kimi hükümleriyle geri bir yasa olduğu "ön" düşüncesindeyim. Umarım, uygulama yanıldığımızı gösterir. Saygılarımla |
30-09-2011, 10:41 | #45 | |||||||||||||||||||||||
|
.... verdiğiniz örneğe ilişkin sorularınızdaki bir ve iki no'lu soruları diyemez diye cevaplamak istiyorum.... zira bu durum yasa gerekçesindeki hak arama özgürlüğüne aykırı olur... üç no'lu sorunuzdaki yorum ise yasa gerekçesine daha uygun hak arama özgürlüğünü koruma altına alacak bir uygulama olacaktır .... konuyu tartıştıkça benim kafam daha çok karışmaya başladı.... zira nerdeyse bütün soru ve yorumların haklılık payı var... bu sistemde değişen yegane şeyin ise Tespit davasının kolaylaştırılması olarak görüyorum... bir başka değişen nedir sorusunun cevabının da belirsiz alacak dava türü ile zamanaşımı probleminin kalkması olduğunu düşünüyorum..... en çok takıldığm nokta ise alacak belirliyse kısmi dava açılamaz şeklindeki düzenleme... sanki işleri bu düzenlem karıştırıyor gibi geliyor bana... PS: acaba ben Pazertesi günkü davayı tespit davası şeklinde mi açşam |
30-09-2011, 10:50 | #46 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben de zaten bugüne kadar neredeyse pek uygulamadığımız müspet tespit davalarının sıkça açılacağını;yukarıda yer alan http://www.turkhukuksitesi.com/showp...86&postcount=6 mesajımda teee o zamanlarda demiştim. Yakında göreceğiz neredeyse hepimiz müspet davalarını açıp, zamanaşımını keserek hakkımızı garantiye alacağız ve sonra da belirli alacak davalarımızı tıpış tıpış açacağız! |
30-09-2011, 10:52 | #47 | |||||||||||||||||||||||
|
kesinlikle... aynen katılıyorum bu tespitinize...Ancak tespit kararından sonra alacak davası açmak yerine icra takibi yapmak daha hızlı ve pratik bir yol diye düşünüyorum... zira bu ihtimalde elde bir mahkeme kararı da olacağından karşı taraf çoğu durumda icra inkar tazminatını da gözeterek itiraz etmeyecek daha çok ödeme yapmak durumunda kalacaktır... |
30-09-2011, 11:00 | #48 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Metin, Bazı konularda yargılamayı hızlandırabilecek hükümlerin olduğunu düşünüyorum. Örneğin, şu an aklıma gelen, basit yargılamaya tabi davalarda; replik ve düplik dilekçelerinin kaldırılması ve tahkikatın bitirilmesi durumunda sözlü yargılama safhasına geçilmeden ve taraflara son diyeceklerini belirtmeleri için ek bir süre dahi vermeden hemen nihai "karar" verilmesi (HMK. 321) önemli değişikliklerdir. |
30-09-2011, 11:07 | #49 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstadım, andığınız davayı ikame ettiğinizde: HMK m.109 Gerekçesinden: "...Maddenin ikinci fıkrasında talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli olması durumunda kısmî davanın açılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla kısmî dava kurumunun amaç dışı kullanılmasının önüne geçilmek istenmiş, yani sözü edilen hâlde davacının kısmî dava açmakta hukukî yararının bulunmadığı kabul edilmiştir..." Mahkeme, hukuki yarar yokluğundan red kararı vermeden önce kalan kısımdan feragat edip etmediğinizi sorabilir; şayet feragat etmiyor iseniz 10.000 TL üzerinden dava açıp harcı tamamlamanız için kesin süre verebilir (mi sizce?) HMK m.114: "Dava şartları şunlardır: ...Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması..." m.115: "Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez." Saygılar... |
30-09-2011, 11:17 | #50 | |||||||||||||||||||||||
|
Aynen öyle. Tabi ki icra takibi daha pratik. Onu da yine yukarıda aynı mesajımda ben de yazmıştım. |
30-09-2011, 11:27 | #51 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Üstadım, Varsayalım hakim
Bence açılan davayı görüp (muhakeme edip), taleple sınırlı kararını vermekle yetinmelidir. Bakiye kısım için açılacak davada ise, o mesajımda verdiğim ihtimaller masanın üzerine konulacaktır diye düşünüyorum. |
30-09-2011, 11:34 | #52 |
|
Sayın Dikici,
Alacağınızın miktarı başından belli ise... Düzenleme, HUMK.'daki pilot/ek davayı ortadan kaldırıyor. |
30-09-2011, 11:39 | #53 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstadım, kısmi dava ikame etmenizin mümkün olmadığı (HMK m.109/2) bir durumda 10.000 TL için 3.000 TL lik dava ikame ederseniz; hakim talebinizi açıklatma yetkisini haizdir (HMK m.31: " Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir."). Feragat etmenizi istemese de açıklama yapmanızı ister ve siz de açıklamanızı yaparsınız; şayet kısmi dava ikame edemeyeceğiniz halde kısmi dava ikame etmişseniz HMK m.114-115 devreye girer (diye düşünüyorum ) Saygılar... |
30-09-2011, 11:42 | #54 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Metin, Evet, doğrudur. Ancak varsayalım ki, alacağım belli olduğu halde bir tutar belirterek dava etmiş olayım. Daha sonra ise HMK.109/3 nasıl ki benim fazlaya dair haklarımı saklı tutuyor düşüncesiyle, davamı ıslah etmiş olayım… Bu durumda hakim ıslah talebimi reddetmeli midir? Sıkıntı burada… diye düşünüyorum. |
30-09-2011, 11:49 | #55 | |||||||||||||||||||||||
|
Ben ne kısmi ne de değil şeklinde hiçbir açıklama yapmadan "işbu davadaki talebim 3.000 TL'dir" dersem, hakim ne yapmalıdır? İlk davada hakim bence bu soruyu soramaz. Ancak Islah halinde veya ikinci davada, kalan kısım için talebimi, gerekçesini de yazarak kabul veya reddedebilir. |
30-09-2011, 11:51 | #56 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Dikici, 109/2) Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamıyor ki... |
30-09-2011, 11:57 | #57 | |||||||||||||||||||||||
|
Ama ben davamı açarken bu dava kısmi davadır demiyorum. Bir sözleşme olduğunu düşünelim alacak tutarı 10.000 TL olsun. ben 5.000 TL dava edersem ve başkaca bir ödeme, saklı tutma vs den bahsetmezsem, Hakim, kendiliğinden bu kısmi davadır diyebilir mi? Diyebilirse sorun yok! HMK.109/2 kapsamında davayı reddeder. Diyemezse (ki bence diyememlidir) "Hakim talepten fazlasına karar veremezse (ki öyledir), talepten fazlası var mıdır yok muduru da arayamaz" ) |
30-09-2011, 12:01 | #58 | |||||||||||||||||||
|
5.000 hüküm altına alındı... Kalanı? |
30-09-2011, 12:55 | #59 | |||||||||||||||||||||||
|
Kalanı yine hiçbir kısmi dava vs denmeden 2. davaya konu edildi diyelim. Siz hakimsiniz. Kararınız ne olurdu? Kesin hüküm nedeniyle red mi ederdiniz? |
30-09-2011, 13:30 | #60 | |||||||||||||||||||||||
|
109/2'ye göre belirli alacak ise kısmi dava açılamaz... peki açılırsa ne olur yasada karşılığı yok... ancak gerekçe der ki, " burada amaç kısmi davanın amaç dışı kullanılmasını engellemek, yani sözü edilen halde davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı kabul edimiştir" Peki mahkemeler hukuki yararın bulunmadığını tespit ettiklerinde ne karar veriyorlar, örneğin tespit davalarında hukuki yararı yoktur diyerek davayı reddetmiyorlar mı? Dolayısıyla Saim Bey'in verdiği örnekte ve sorduğu soruda ben hakim olsam... açılan ilk davanın dava dilekçesindeki nitelendirmesine bakmadan önce hangi dava türüne girmesi gerektiğine bakarım.. alacak belirli ise ve buna rağmen kısmi dava açılmış ise 'git alacağın tamamı için dava aç, senin kısmi dava açmakta hukuki yararın yoktur diyerek davasını reddederim.." Yani Saim Bey örneğinizdeki ilk davanızı reddederim.... ama bu bana saçma geliyor o ayrı konu.... hukuksal düzenleme açısından böyle olması gerektiğini düşünüyorum... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 3 (0 Site Üyesi ve 3 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Menfi tespit davası ile alacak (eda) davası birlikte açılabilir mi? | av.s_ulusinan | Meslektaşların Soruları | 6 | 22-05-2014 11:24 |
menfi tespit ve alacak davası | av.senemyuksel | Meslektaşların Soruları | 5 | 09-04-2012 13:10 |
Kiralanın kötü kullanımı nedeniyle tespit ve akabinde alacak davası | Av. Can Özbalık | Meslektaşların Soruları | 1 | 20-08-2010 23:26 |
likit alacak - kısmi dava | namutenahi | Meslektaşların Soruları | 24 | 17-09-2009 21:36 |
hizmet tespit ve alacak davası | parézer | Meslektaşların Soruları | 2 | 05-10-2007 14:28 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |