|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
30-10-2010, 11:30 | #1 |
|
Sözleşmeye Aykırılık-Güzellik Merkezi
Herkese iyi çalışmalar,
Müvekkil bir güzellik merkeziyle sözleşme imzalıyor. Sözleşmeyi imzalamasındaki esas amaç; güzellik merkezinin bayanların belirli bölgelerinde oluşan tüyleri bitirmeyi garanti ettiği içindir. Müvekkil parasını ödüyor ve tedavi süreci başlıyor. Fakat 2 seneye yakın tedavi görüyor tüyler bitmiyor. Daha sonra kendisi dava açıyor. Tüketici Mahkemesine başvuruyor, ve oradan genel mahkemelere yönlendiriyorlar. Karşı taraf; güzellik merkezi olduğu için ve tıbbi bir konu olduğu için kendilerinin görevine girmediğini beyan ediyorlar. Sayın Meslektaşlarıma sormak istediğim şunlardır; Görevli Mahkeme neresidir?(Karşı taraf göreve ilişkin itirazda bulundu henüz mahkemece karar verilmedi) Sözleşmenin 6. maddesi ''hizmet bitme garantilidir''şeklidedir. Ayrıca el ilanları falan tamamen bitme garantili olarak belirtilmiş. Ayrıca müvekkil güzellik merkezine ödediği bedeli istemiş ve ayrıca iki sene boyunca acı çektiği tedaviye maruz kaldığı için 5.000TL manevi tazminat istemiştir. Bu durum sizce nasıl neticelenir? Genel olarak; konuya ilişkin herhangi bir benzer Yargıtay Kararına rastlayamadım, eğer bulabilen meslektaşlarımız varsa, paylaşırsa çok sevinirim. Saygılarımla... |
30-10-2010, 12:02 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/862.html Tüketiciyi Koruma Kanununun, "Amaç-kapsam", "tanımlar", "Yetkili/Görevli mahkeme", "Ayıplı Satış/Hizmet", "Garantili Satışlar" gibi hükümlerini okursanız cevabı bulursunuz. Kolay gelsin. |
30-10-2010, 12:06 | #3 |
|
Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlığa Borçlar Kanunu'nun vekalete ilişkin hükümlerinin kıyasen uygulanacağı kanısındayım.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.10.2009 tarih ve 2009/13-393 E. 2009-452 K. sayılı kararında "... 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (B.K.) 386. maddesine göre; <Vekalet, bir akittir ki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler. Diğer akitler hakkındaki kanuni hükümlere tabi olmayan işlerde dahi, vekalet hükümleri cari olur.> Akit çerçevesinde vekil bir sonuca ulaşmak için belli bir yönde iş görür. B.K. 390/2. maddesi ne göre de; <Vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi bir suretle ifa ile mükelleftir.> Bu hükümde geçen <iyi bir surette ifa> mehaza göre sadakat ve özen ile ifa anlamında kullanılmıştır (Yavuz, Cevdet: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul 1997, s. 598). Diğer taraftan B.K.'nun 390/f.1'in <Vekilin mesuliyeti umumi surette işçinin mesuliyetine ait hükümlere tabidir> şeklindeki hükmü ile vekilin özen borcu genel olarak düzenlenmiş, işçinin mesuliyetine dair B.K.'nun 321. maddesi <İhtimam mecburiyeti> başlığı altında işçinin özen borcuna ilişkin olarak <İşçi taahhüt ettiği şeyi ihtimam ile ifaya mecburdur> hükmünü taşımaktadır. Bu düzenleme çerçevesinde vekilin özen borcunun özelliği vekilin hedef tutulan sonucunun başarılı olması için işlerin mutat cereyanına göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunmasının gerekmesidir. Vekilin özen borcu, iş görürken yöneldiği sonucun olmaması değil bu sonuca erişmek için yaptığı faaliyetleri özenle yürütmesidir (Tandoğan Haluk: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. 2, Ankara 1977, 199). Özen borcunun yerine getirilmediğini ispat yükü müvekkildedir. Sadece başarılı bir sonucun gerçekleşmediğini ispatlayarak bu külfetini yerine getirmeyecektir. Ayrıca vekilin mesleğinin kurallarına uygun olmayan bir davranışta bulunduğu iddiasını işlerin normal akışına göre sonucun meydana gelmemesinde etken olduğunu ispatlaması gerekir (Yavuz, Cevdet: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul 1997, s. 599). Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; yasada düzenlenmeyen iş görme sözleşmeleri hakkında vekalete ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği ortaya konulmaktadır. Nitekim aynı ilke, Hukuk Genel Kurulu'nun 11.12.2002 tarih ve 2002/13-1011 E.-1047 K. sayılı ilamının gerekçesinde de; <Gerçekten de, B.K.'nun 386/2. maddesi hükmü uyarınca, diğer iş görme sözleşmeleri hakkındaki yasal düzenlemelere tabi olmayan işlerde, vekalet hükümleri geçerlidir. Somut olayda olduğu gibi, özel hastane ile hasta arasındaki uyuşmazlıkların vekalet sözleşmesine ilişkin hukuksal düzenlemelere göre çözülmesi gerektiği konusunda, öğreti ve Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulaması arasında paralellik bulunmaktadır. (Öğreti ve uygulamaya örnek olarak: Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Cilt: 2, Sevinç Matbaası, Ankara 1977, sayfa: 176 ve devamı; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 04.03.1994 gün ve 1994/8557-2138 sayılı kararı ve aynı doğrultudaki birçok başka karar)> denilmek suretiyle benimsenmiştir" denilmektedir. Yukarda da sözü edildiği gibi "Özen borcunun yerine getirilmediğini ispat yükü müvekkildedir. Sadece başarılı bir sonucun gerçekleşmediğini ispatlayarak bu külfetini yerine getirmeyecektir. Ayrıca vekilin mesleğinin kurallarına uygun olmayan bir davranışta bulunduğu iddiasını işlerin normal akışına göre sonucun meydana gelmemesinde etken olduğunu ispatlaması gerekir (Yavuz, Cevdet: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul 1997, s. 599)." Öyle ise garanti edilen sonucun gerçekleşmediğini değil vekilin özen borcunu yerine getirmediğini ispatlamak zorundasınız. Sonucun garanti edilmesi hususuna gelince bu sözleşme görüşmelerinde kusur oluşturmaktadır. Hukukun temel ilkelerine göre herkes, sözleşme görüşmelerinde karşı yanı yanıltacak, ona güven telkin edecek tutum ve davranışlardan kaçınmak ve görüşmelerde özenli davranmak mükellefiyeti altındadır. “Culpa İn Contrahendo” denen bu ilkeye göre, bir kimse, başkalarıyla sözleşme ilişkisi kurmak için görüşmeler yaparken, kendisine muhatap olan şahsa yanlış bilgi vermemeli veya onun bilmesi gereken hususları açıklamakta kusur işlememeli, onun şahsını ve malını zarardan koruyucu önlemleri almalıdır. Diğer söyleyişle bir kimse, daha icap veya kabul beyanını açıklarken hatta icap veya kabulden önceki müzakereler sırasında, muhatabına esası olmayan bir güven vermekten kaçınmak, onun canını ve malını zarardan korumak zorundadır. Bu, iş hayatında hâkim olan telakkilerin ve dürüstlük kuralının tabii gereklerinden birisidir (Tekinay-Akman-Burcuoğlu-Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Sayfa: 1306). Bu borca aykırılık halinde, muhatabın uğradığı zarar, kusurlu görüşmeci tarafında ödenmek zorundadır. Mevzuatımızda bu sorumluluğun dayandığı hüküm MK’nın 2/1. maddesidir. Bu hükme göre: “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır”. Bu kişi, sadece kendi davranışlarından değil, sözleşme görüşmesine ona yardımcı olarak katılan kişilerin davranışlarından da sorumludur (BK 100). Gerçekten de bu hükme göre: “Bir borcun ifasını veya bir borçtan mütevellit bir hakkın kullanılmasını kendisi ile beraber yaşayan şahıslara veya maiyetinde çalışanlara velev kanuna muvafık surette tevdi eden kimse, bunların işlerini icra esnasında ika ettikleri zarardan dolayı diğer tarafa karşı mesuldür” Vekalet sözleşmesindeki özen borcuna aykırılık olmadığı takdirde sözleşme görüşmelerindeki kusur nedeniyle ödediğiniz bedeli alabileceğiniz gibi manevi tazminata da hak kazanacağınız kanısındayım. KOLAY GELSİN |
30-10-2010, 12:09 | #4 |
|
T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi Esas: 2005/2865 Karar: 2005/11959 Karar Tarihi: 01.12.2005 TAZMİNAT DAVASI - BAYİLİK SÖZLEŞMESİ - GÜVEN İLİŞKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ - SÖZLEŞME YAPIM AŞAMASINDAKİ SORUMLULUK - DÜRÜSTLÜK KURALININ UYGULANMASI ÖZET : Taraflar arasındaki uyuşmazlık, bayilik sözleşmesi imzalanacağı inanç ve düşüncesi ile yapılan harcamalara ilişkin tazminat talebinden kaynaklanmaktadır. Bayilik görüşmelerinin başlamasıyla hukuki ilişki kurulmuş sayılır. Bu ilişki dürüstlük kuralına dayandığından, görüşmeler sırasında akdin içeriği ve şartları ile ilgili olarak tarafların birbirlerine bilgi vermesi, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve malvarlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi gerekir. (4721 S. K. m. 2) (818 S. K. m. 96) Dava: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Karar: Davacı vekili, müvekkilinin otomotiv sektöründe faaliyet gösterdiğini ve davalı ile M... marka araçların İzmir bayiliğinin müvekkili tarafından yapılması hususunda mutabakata varıldığını ve bu konuda taraflar arasında tutanak düzenlendiğini, bunun üzerine müvekkilinin satış yeri olmak üzere işyeri kiraladığını, gereken tadilatlar ve reklam panoları yaptırıldığını ve tüm şartları yerine getirmesine rağmen davalıdan gelen yazıda başvurunun 30.09.2000 tarihinde yapılacak görüşmeye rağmen ertelendiğinin bildirildiğini, ancak davalının bu tarihte müvekkili ile görüşmeye gelmediğini, çekilen ihtarnameye de davalının cevap vermediğini, müvekkilinin taraflar arasındaki mutabakat nedeniyle birçok masraf yaptığını, maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek, davalının ticari örf, adet ve ahlaka aykırı davrandığını öne sürerek bu zararın tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacı ile herhangi bir yetkili satıcılık sözleşmesi imzalamadığı gibi, bu konuda bir mutabakat da olmadığını, davacının bayilik talebi üzerine görüşmeler yapıldığını ve müvekkili elemanları tarafından davalıya öneriler getirildiğini ancak, müvekkili tarafından davacıya işyeri kiralanması, tadilat veya reklam yapması hususunda bir talep iletilmediğini, davacıya herhangi bir güvence verilmediğini, davacının müdebbir bir tacir gibi davranmadığını öne sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının davalıdan alacaklı olduğunu ispat edemediği, defterlerinin kendi lehine delil olma özelliğine sahip bulunmadığı, davalı defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, bayilik sözleşmesi imzalanacağı inanç ve düşüncesi ile yapılan harcamalara ilişkin tazminat isteminden kaynaklanmaktadır. Başka bir anlatımla, talebin dayanağı "akit görüşmelerinden doğan sorumluluk" (CULPA İN CONTRAHENDO) kuralıdır. Akit, bir süreçtir. Taraflar, akit kurulmadan önce akdin içeriği, şartları içerdiği hak ve yükümlülükler üzerinde görüşmeler yapar. Bu görüşmelerin başlaması ile taraflar arasında hukuki ilişki kurulur. Bu ilişki akit benzeri bir güven ilişkisidir ve (MK 2/1) de düzenlenen dürüstlük kuralına dayanır. Buna göre, tarafların görüşmeler esnasında akdin içeriği ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve malvarlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi gerekir. Taraflar bu yükümlülüklerine kusurlu olarak aykırı davranıp görüşmelerin başlaması ile aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan doğan zarardan sorumludurlar (Bkz. Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt III Ankara 1990 S. 306 vd). Bu durumda mahkemece, davacının bayilik sözleşmesi yapılacağına dair kendisinde güven oluşturulmasından dolayı yaptığı harcamalar nedeni ile zarara uğrayıp uğramadığının araştırılarak, tüm deliller birlikte değerlendirilip uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırmaya dayalı yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 01.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları |
30-10-2010, 19:38 | #5 |
|
Sayın Deligöz,
Vekalet sözleşmelerinde "sonucun" taahhüdü söz konusu mudur? Saygılar... |
30-10-2010, 21:43 | #6 |
|
Reklamların niteliği ve içeriği gereği ödenen paranın iadesi ya da uygun bir oranın iadesi ve çekilen acı için (miktarı yüksek olsa da biraz) manevi tazminat kararı çıkması yüksek ihtimalle gerçekleşecektir diye düşünüyorum.
Görev konusunda,başta sanki tereddütsüz tüketici mahkemesinin görevine giriyor diye düşünse de insan,biraz detaylı düşününce karşı tarafın gerekçesi de dikkate değer diye düşünüyorum.Yargıtay kararları bulabilirsem ekleyeceğim. |
30-10-2010, 22:20 | #7 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Burada verilen hizmetin hukuki niteliğini öncelikle belirlemek gerekiyor. Yargıtay,(*) Eser Sözleşmeleri bakımından genel mahkemelerin yetkili olacağına dair kararlar vermektedir. Güzellik salonundan alınan hizmetin hukuki niteliği, eser sözleşmesi ise; genel mahkemeler; değilse, tüketici mahkemeleri görevlidir demek mümkündür. Eser sözleşmesi BK.'da
Şeklinde tanımlanmıştır. Bir şeyin imal edilmesi kadar mevcut olan bir şeyin emek verilerek yok edilmesi de kanaatimce eser sözleşmesine konu olabilir. Bu itibarla güzellik merkezinin verdiği hizmet, "tüylerin bir daha çıkmamak üzere yok edilmesi" olmakla, eser sözleşmesi sayılabilir. Bu kabul esas alınırsa, genel mahkemelerin görevli olduğu düşünülebilir. (*) -(Hukuk Genel Kurulu da 26.2.2003 tarih 2003/15-127 E. 2003/102 K. sayılı kararında bu görüşü benimsemiştir.) |
31-10-2010, 02:46 | #8 |
|
Tartışma genellikle problem haline gelmiş bir durumun çözümüne yönelik olarak yapılan fikir alış verişidir. Sonuçta haklı olanın fikrinin ortaya çıkması iyidir. Gerek Sayın Dikici'nin gerekse Sayın Öksüz'ün haklı açıklamalarından sonra taraflar arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğu yolundaki görüşümden rücu ediyorum. Haklı ve değerli açıklamalarına ufak da olsa katkıda bulunmak istiyorum.
Gerçekten de eser sözleşmelerinde sadece bir hizmette bulunmak değil, aynı zamanda ESER denilen olumlu-olumsuz bir sonucun taahhüdü söz konusudur. Somut olayda da tedavi değil de güzellik ve estetik amacıyla vücuttaki tıbbi müdahale işi, BK'nin 355 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunan eser sözleşmesinin konusunu oluşturmaktadır. Eser sözleşmesi uyarınca güzellik merkezinin tedavi niteliği olmayan tıbbi müdahalede bulunması borcunun ifası yönünden yeterli değildir. Yapılan işin kusursuz olarak ortaya çıkması da gerekir. Kişinin vücudundaki tüyleri yok etmek için müdahalede bulunan yüklenici , aynı zamanda, tüyleri yok etmeyi de eser sözleşmesinin niteliği itibarıyla taahhüt etmiş sayılır. Ancak, yüklenici sözleşmenin amacına uygun bir sonucu gerçekleştirememiştir. Başka bir anlatımla, yapılan iş kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı sayılır (BK m.360/1). Tüy dökme işlemi sırasında , hastadan kaynaklanan bir durum (örneğin hormonal bir bozukluk) , sonuca ulaşılmasına engel ise öncelikle güzellik merkezinin bu durumu hastasına bildirmesi gerekirdi. Güzellik merkezi , ancak bu bildirimden sonra sorumluluktan kurtulur (BK.md.357/son). SAYGILAR |
01-11-2010, 11:19 | #9 |
|
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=32660
Linkteki karar eski ama yardimcı olabilir.. Tüketici mahkemesi değil genel mahkemeler görevlidir Teşhis ve tedavi sözleşmesi henüz kanunlarda düzenlenmediğinden vekalet sözleşmesinin hükümleri uygulanmaktadır. BK 100 gereği güzellik merkezine ve kusuru oranında BK 41 gereği, BK 49 genel hükümler gereği doktora karşı sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediği kötü ifa...vs tazminat talebinde bulunulabileceği kanaatindeyim.. |
01-11-2010, 12:06 | #10 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Verilen likte yer alan Yargıtay kararında da, garanti verilmişse bunun "Eser Sözleşmesi olacağı" açıkça yazılıdır. Karar şu şekildedir:
|
01-11-2010, 12:18 | #11 |
|
Hekimin hastayı tedavisinin ve cerahi müdahalesinin başarıyla sonuçlanması mahiyeti gereği tartışılmayan ve çoğu zaman hekimin elinde olmayan faktörlere bağımlı olduğundan objektif olarak mahiyeti bakımından taahhüd edimeye elverişli değildir.Cerahi müdahaleler istisna sözleşmesinin ayba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanmasına elverişli değildir.Bu nedenlerle cerrahi müdahale içeren teşhis ve tedavi sözleşmeleri istisna sözleşmesi olamaz.
Kaynak: Hayrünnisa Özdemir-Teşhis ve tedavi sözleşmesi |
02-11-2010, 14:50 | #12 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın AvFıratArslan,
İnceleyiniz: http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=8511 http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=8512
Karşı tarafın süre yönünden (işin bitimi ve teslimi için taahhüt edilen yıl/seans) taahhüdü olup olmadığını da incelemenizde fayda var (diye düşünüyorum ) Saygılar... |
08-03-2015, 16:45 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
Yargıtay'ın da taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesi olduğunu kabulüne dair bir kararını eklemek istedim:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=16148 P.S: 28.5.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 S.K. m.3/1-l ve 73/1 http://www.turkhukuksitesi.com/mevzuat.php?mid=13230 http://www.turkhukuksitesi.com/mevzuat.php?mid=13300 ile tüketicilerle kurulan eser sözleşmelerinden mütevellit uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğunun düzenlendiğini de ekleyelim... |
23-02-2021, 11:25 | #14 |
|
yorumlarınız çok değerli ve çok büyük katkı sağladı bana , fakat şunu merak içerisindeyim. 10 seans anlaşma yapılıp pandemi nedeniyle devam edilemeyen lazer işlemi için paranın iadesini nasıl talep edebiliriz
? mücbir sebep güzellik merkezinin de mi lehine sayılır? imzalanan sözleşme var fakat virüs nedeniyle alınmayan hizmetin ücretini ödemiş olmak hak kaybı değil midir? |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Sözleşmeye aykırılık - verilen çekler | rcakmak | Meslektaşların Soruları | 1 | 11-02-2010 14:43 |
Sözleşmeye dayanan önalım hakkı + Sözleşmeye aykırılık | nihilietzsche | Meslektaşların Soruları | 8 | 21-01-2010 11:49 |
Sözleşmeye Aykırılık ve Müteahhidin Temerrüdü | Av. Aykut Toklu | Meslektaşların Soruları | 1 | 27-06-2009 15:03 |
Sözleşmeye aykırılık, tazminat | evo09 | Meslektaşların Soruları | 1 | 04-05-2009 20:43 |
sözleşmeye aykırılık iddiası ile tahliye... | elcin gaye ozkilic | Meslektaşların Soruları | 1 | 06-06-2007 16:15 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |