Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Aile Hukuku Yargılamalarında Hukuka Aykırı Delil Kabul Edilemez.

Yanıt
Old 09-10-2010, 14:19   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Aile Hukuku Yargılamalarında Hukuka Aykırı Delil Kabul Edilemez.

Tarafların iradesi dışında yapılan bir görüntü kaydı suç sayılan bir eylemle elde edilmiş ise ,kötüniyet yasaca korunmaz ve görüntü kayıtları hukuka uygun kabul edilemez.

Tarafların iradesi dışında yapılan bir görüntü kaydı suç sayılan bir eylemle elde edilmiş ise ,kötüniyet yasaca korunmaz ve görüntü kayıtları hukuka uygun kabul edilemez.

Ankara 8.Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca tarafından verilen kararın gerekçesi özetle şöyle;


“Davada çözülmesi gereken ön sorun,öğretide zehirli ağacın meyvesi olarak tanımlanan hukuka aykırı delillere ilişkindir.Anayasanın 38/6 maddesi uyarınca kanuna aykırı elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.Bir delil,kişilerin Anayasayla tanınmış hakları çiğnenerek elde edilmişse hukuka aykırıdır.Ancak delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa aykırılık ortadan kalkar.

Somut olaydaki görüntü kayıtları ve fotoğrafların ,gizli teknik yöntemlerle kişilerin bilgisi dışında çekildiği,özel hayata müdahale edilerek elde edildiğinde kuşku yoktur.Bu hali ile delil olarak kabul edilemez.Çünkü özel hayatın gizliliği,Anayasanın 20.maddesi yanında,İnsan hakları Evrensel Bildirgesinin 12.maddesi ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 8.maddesinde temel hak olarak korunmuştur.

Buna karşın fotoğraf ve görüntü kayıtlarının davacı erkek tarafından kullanılması halinde hukuka uygun delil sayılacak mıdır? (Çünkü somut olayda bu deliller bizzat erkek tarafından elde edilmemiş, onun iradesi dışında, kendisine ulaştırılmıştır.)

TMK 185.maddesi,eşlerin sadakat yükümlülüğünü düzenlemiştir.Bu kapsamda evliliğin yasal yükümlülükler alanının,diğer eş için dokunulamaz olamayacağı görüşü ile yukarıda sözü edilen Anayasanın 20.Maddesi ile evrensel belgelerdeki özel hayatın gizliliğinin sadakat yükümlülüğüne dayanarak eşler arasında ileri sürülemeyeceği savunulmaktadır.

Öğretide “kişilerin özel alanına girerken yapılan müdahalelerin hukuka aykırı olması durumunda,özel hayata müdahale vardır” denilirken,fotoğraf,teyp kaydı örnek olarak verilmektedir.

O halde davacı eşin kendisine (isteği dışında) ulaştırılan kanunsuz elde edildiği duraksamasız olan görüntü ve kayıtlar hukuka uygun kabul edilemez.Çünkü ceza hukuku açısından suç olan bir eylem sonucu elde edilen bulguların özel hukukta eşlerin sadakat yükümlülüğü gerekçe gösterilerek hukuka uygun delil olarak kabulü,açıkça Anayasanın 38/3 maddesine aykırı olacaktır.TMK’nın 2 maddesi uyarınca hukuk kötü niyeti korumaz.Bu bulguların delil olarak kabulü ise, görüntüleri saptayan kötü niyetli kişilerin amaçlarına ulaşmasını sağlayacaktır.Oysa toplum tıpkı vücut gibi içine sızan zararlı unsurlara karşı topyekün mücadele etmelidir. Ceza hukukunda kullanılması yasak olan bir delilin Anayasanın kesin buyruğuna karşın özel hukukta kullanılmasının, hangi nedenle olursa olsun kabulü,bu savaşta toplumun gücünü azaltır.Türk Toplumunun demokratik ve özgürlükçü niteliği her alanda korunmalıdır. Mahkememiz ceza usul hukukundaki”bir masum haksız yere cezalandırılacağına, on suçlu serbest dolaşın “şeklindeki evrensel ilkenin, özel hukuk alanında da açıkça kanuna uygunluk sebebi olmadığı sürece yasak deliller açısından hukuka aykırı kabul edilmesi gerektiği görüşündedir.”

Kaynak : http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=54743
Old 13-10-2010, 22:14   #2
avmhy

 
Varsayılan

ceza hukukunun sanık hakları kapsamında geliştirdiği ilkelerin hukuk yargılamasına uygulanması her zaman hukuka uygun sonuç vermez. yanlış bir karar olduğunu düşünüyorum.
Old 13-10-2010, 22:37   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
ceza hukukunun sanık hakları kapsamında geliştirdiği ilkelerin hukuk yargılamasına uygulanması her zaman hukuka uygun sonuç vermez. yanlış bir karar olduğunu düşünüyorum.


Bence hukuka aykırılığın,hukuka uygun sonuç vermesi beklenmemelidir.

Doğru bir karar olduğunu düşünüyorum.
Old 15-10-2010, 11:33   #4
laborlawyer

 
Varsayılan

Benim kendi kanaatim dairesince de bu karar daha geniş bir perspektifle büyük resme bakıldığında hukuka uygundur. Hatta özenle kaleme alınmış olmasından mıdır ya da aynı fikirde olduğum için mi bilmem; böyle hakimlerin varlığı içimdeki kaybolmaya yüz tutmuş güven duygusunu canlandırıyor.

Bence, bilmem biraz zorlama mı olur ama, buradaki farkı başka bir konuya benzetmek mümkün. Aklıma ilk gelen şey bu oldu... Hukuku (adalet) korumak için, hukuka aykırı delil kullanılabilir mi? Demokrasiyi yıkmak için demokrasinin kendisi kullanılabilir mi? Ne de olsa bu iki teknik de günümüzde hiçbirimize yabancı değil sanki...Benim cevabım ikisine de Hayır. Bir mekanizma kendisini korumak için kendisini yıkıyorsa buna olsa olsa kanser denir. Bir doktor arkadaşımdan öğrendiğim kadarıyla kanser hastalığında oluşan tümörlerin sebebi de buydu...

"Oysa toplum tıpkı vücut gibi içine sızan zararlı unsurlara karşı topyekün mücadele etmelidir. Ceza hukukunda kullanılması yasak olan bir delilin Anayasanın kesin buyruğuna karşın özel hukukta kullanılmasının, hangi nedenle olursa olsun kabulü,bu savaşta toplumun gücünü azaltır.Türk Toplumunun demokratik ve özgürlükçü niteliği her alanda korunmalıdır" saptaması da bence özellikle çok isabetlidir.

Saygılarımla,
Old 15-10-2010, 14:48   #5
avmhy

 
Varsayılan

ceza yargılamasında sanık hakları vazgeçilmezdir.
ceza davasında mağdur devlettir.
hukuk davasında mağdur yada hak arayan kişilerdir.
aldatıldığını başkasının hukuka aykırı elde ettiği deliller öğrenen ve bu delillere dayanarak boşanamayan bir insan olmayı istemem.
Old 17-10-2010, 20:24   #6
üye25928

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avmhy
ceza yargılamasında sanık hakları vazgeçilmezdir.
ceza davasında mağdur devlettir.
hukuk davasında mağdur yada hak arayan kişilerdir.
aldatıldığını başkasının hukuka aykırı elde ettiği deliller öğrenen ve bu delillere dayanarak boşanamayan bir insan olmayı istemem.


Tamamen katılıyorum. Bir kişi sınırlı imkanıyla hukuka uygun delillerle aldatmayı ispat edebilir ki?

O zaman sadakat yükümlülüğünün sınırları çok dar olur.

Ama Syn. Av.Habibe YILMAZ KAYAR'ın doktrin ve uygulamaya olan hakimiyeti söz konusu ve kendilerinin bu konudaki bir yorumu yabana atılır cinsten olamaz benim için hiçbir zaman. Bu sebepten dolayı, eşlerin hukuka aykırı deliller olmadan, hukuka aykırı delil kullanmadan aldatmayı şu anki gibi ispat edebilecekleri bir yöntem veya bakış açısı varsa ben şahsen merak içerisindeyim ve kendilerinden gelecek tatminkar bir mesajla ikna olabilirim
Old 18-10-2010, 12:09   #7
Av.Hüseyin Erdayandı

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2002/2-617
K:2002/648
T:25.09.2002

Taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanan boşanma# davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal Asliye 2. Hukuk Mahkemesinde davanın reddine dair verilen 26.4.2001 gün ve 2000/163 Esas, 2001/262 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 9.11.2001 gün ve 2001/14984 Esas, 2001/ 15615 Karar sayılı ilamı ile; ( ...Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacının davalıyı dövdüğü ifadeler ve günlük birlikte değerlendirildiğinde davalının da güven sarsıcı davranışlar içinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu#nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanan boşanma istemine ilişkindir.
Davacı, taraflar arasında son zamanlarda çıkan geçimsizliğin, davalı kadının evi terketmesiyle neticelendiğini ve geçimsizlikte kusurun davalıda olduğunu belirterek, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmalarına karar verilmesine istemiş; davacı vekili 28/11/2000 tarihli delillerin ibrazına ilişkin dilekçesinde, evlilik birliği devam ederken davalı kadının kayınbiraderi A. İle yaşadığı yasak ilişkiyi ortaya koyan günlük isimli defteri mahkemeye ibraz edeceğini, olayın tanıklarca da ifade edileceğini, bu ilişkinin ortaya çıkmasından sonra şiddetli geçimsizliğin başladığını ileri sürerek, davalı tarafından yazılan defteri 7/12/2000 tarihli duruşmada belli ibraz etmiştir.
Davalı, taraflar arasındaki geçimsizlik kusurunun davacıda olduğunu, davacı ile 1990 yılından 1995 yılına kadar gayriresmi birlikte yaşadıklarını, müşterek çocuk C.M.#nin doğumundan sonra 1995 yılında resmen evlendiklerini, henüz 15 yaşında iken kendisini kaçırmak suretiyle evlenen davacının, müşterek yaşamda da zor kullanmayı sürdürdüğünü, 27/2/2000 günü evde kavga çıkaran davacının şiddet kullandığını, aynı gece kayınbiraderinin yanına sığındıktan sonra ertesi gün dövüldüğüne dair rapor aldığını savunarak reddini istemiş; Günlüğün ibraz edildiğini 7/12/2000 günlü duruşmada davalı vekili inceleyip beyanda bulunacaklarını bildirmiş ve müteakip duruşmada günlük müvekkilimin kişisel bir eşyasıdır. Onun izni olmadan delil olarak verilmesini kabul etmiyorum şeklinde bulunmuş, zaptı imzalamıştır.
Yerel mahkemece; dinlenen davacı tanıkları Z.A., Ş. İ. ve Ö.A.#in açık ve kesin bilgilerinin mevcut olmadığı; davalı tanıkları F.K. ve G.K.#nın davalının savunmasını doğrular maiyette davacı kocanın davalıya hakaret edip dövdüğünü bildirdiği, davacı tanıklarının beyanından davalı kadının aile birliğine sadakatsizlikte bulunduğuna dair bir sonuca varılması imkanının görülmediği ve iddianın aksine, davacının kusurlu davranışlarının bulunduğu# gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, Özel dairece yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel mahkeme, davalı kadının izni alınmadan, kendisi tarafından tutulan #günlük# isimli defterin içeriğinin bu davada, koca tarafından delil olarak ileri sürülemeyeceği, günlük içeriğinin davalı kadının gizlilik alanına, sırlarına dahil olduğu, davalının #kişilik haklarını# ilgilendirdiği, incelenmesi ve değerlendirmeye tabi tutulmasının mümkün olmadığı; Tek başına tanık beyanlarının da davacı savını kanıtlamadığı, davacı kocanın davalı kadını döverek ağır kusur içinde olup davalıya yüklenecek herhangi bir kusurun varlığı ispatlanamadığı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Uyuşmazlık; davalı kadının güven sarsıcı davranışlar içerisinde bulunup bulunmadığı, sözü edilen davranışların ispatı ile ilgili olarak davalı tarafından tutulan #GÜNLÜK# isimli defterin delil niteliğinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktalarındadır.
Yargılama sırasında tanıklardan Ş.İ.; Davalı kadının kendisine# kocam beni kayınbiraderim A. ile birlikte yakaladı artık eşi ile bir araya gelemeyeceklerini# söylediğini, kardeşi A. ile davalı kadının ilişkisinin bulunduğunu davacıdan ve komşularından da duyduğunu, ifade etmiştir.
Yukarıda aksi kanıtlanmayan tanık anlatımına göre davalı kadın, kayınbiraderi A.#e ilgi duyduğunu ve bu duyguları nedeniyle eşiyle olan müşterek hayatı yürütemeyeceğini, kendisinin de boşanma isteğini bir kısım tanıklara açıklamıştır.
Davalı tarafından tutulan #günlük# defterinin delil olarak değerlendirilip, değerlendirilemeyeceği konusu gelince;
#Zehirli ağacın meyveleri# olarak ifade edilen hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
Öncelikle konuyu öğreti bakımından incelemekte yarar vardır.
Berkin, usulsüz veya kanunsuz yahut hukuka aykırı yoldan elde edilmiş delile dayanılarak hüküm verilemeyeceği görüşündedir. Yazara göre, posta memuru ile anlaşarak ele geçirilmiş ve mahkemeye sunulmuş olan başkalarına yazılmış mektupların veya evli erkeğin ilişki kurduğu ve ileride evlenmek istediği kadına yazdığı mektupların çalınarak boşanma davasında delil olarak kullanılması caiz değildir# görüşünü ileri sürmüştür.
( Bkz.Prof.Dr.Berkin N. Tatbikatçılara Medeni Usul Hukuku Rehberi İst. S.734 ).
Üstündağ #hukuka aykırı yollardan elde edilmiş olan delillerin değerlendirilmesi konusunda usul kanunumuzda bir hüküm bulunmadığını belirtmekte, kitabının bir başka yerinde #sesin gizlice banda alınması halinde buna daha sonra bir ispat vasıtası olarak dayanmanın mümkün olduğunu açıklamaktadır. Örnek olarak Alman Mahkemesinin kararına gore, insan seslerinin konuşanın muvafakati olmaksızın tespiti kişilik haklarına bir saldırı olmakla beraber, gizli ses almayı haklı kılan nedenlerin mevcudiyeti halinde bu şekilde bir tecavüze müsaade edilmesi gerektiğinin kabul edildiğini belirtmektedir. Alman Mahkeme kararına esas teşkil eden olayda evli kadın, kocasına defalarca hakaret etmiş ve bütün bunları a mahkemede inkar edeceğini de ilave etmiştir. Bunun üzerine koca açmayı tasarladığı boşanma davası icin bu sahneleri teybe almıstır ( Bkz. Prof.Dr. Üstundag S. Medenı Yargılama Hukuku C.1-II, İst.2000 S.627 ve 762 ).
Prof. Dr.Pekcanıtez#e göre, kişilik haklarının, özel yaşam alanı ve sır alanının ihlali sonucu elde edilen teyp bandı, fotoğraf, çalınmış veya el konulmuş aşk mektupları delil olarak değerlendirilemez. Hukuka aykırı olarak elde edilen delilin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda da geçerli olan dürüstlük kuralı esas alınarak karar verilmeli ve bu konuda her somut olayda değerlendirme yapılmalıdır. Bu konuda ihlal edilen kanun hükmü ile ispatlanmak istenen menfaat arasında amaca uygunluk hususu da esas alınmalıdır. Diğer taraftan gizli şekilde ele geçirilen tüm deliller hukuka aykırı delil olarak değerlendirilmemelidir. Örneğin, bir telefon görüşmesinde, telefondaki ses yükseltici veya ikinci bir dinleme aleti sayesinde tarafların söylediklerinin duyulması sonucu yapılan açıklamalar ve bu konudaki tanıklık geçerli olmalıdır. Kişilik hakkının ihlali sonucu elde edilen delilin kullanılmasına hakkı ihlal edilen kişi izin verirse bu delil mahkemece kullanılabilir
( Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 2.Bası, Ankara 2001/s. 390 vd. )
Hukuka aykırı elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda açık bir yasa hükmü olmadığı halde, Ceza Yargılamaları Usulü Yasasında açık düzenleme yapılmıştır. Bu yasanın ( CMUK ) 254/2.maddesinde #koğuşturma makamlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz.# denilmiştir. Burada söz geçen hukuka aykırılıklardan birisi de Özel hayata yapılan haksız müdahaledir. Ancak özel hayatın gizli alanı dediğimiz ve sadece bireyi ilgilendiren alanın hiçbir şekilde müdahale edilemeyecek alandır. Örneğin kişinin cinsel yaşamı böyledir. Hayatın bu gizli alanı ihlal edilerek bir delil elde edilmiş ise, bunu, kim, nasıl ve hangi amaçla elde etmiş olursa olsun söz konusu delil Ceza Mahkemesinde delil olarak kullanılamaz. Zira hayatın gizli alanı bir delil elde etme yasağı teşkil eder. ( Öztürk, B.Yeni Yargıtay Kararları Işığında Delil Yasakları, Ank. 1995, S.116 vd. ).
Not Defteri ile Hıristiyan kültüründe çok önemli yer turan Günlüğün özelliklerine değinmekte yarar vardır. Günlük, Hıristiyan Kültürünün bir parçasıdır ve içinde insanın iç dünyasını ilgilendiren son derece gizli ve özel hayatın dokunulmaz alanı oluşturan bilgiler yer alır. Günlüğü tutan kişi yaşadığı günün değerlendirilmesini, vicdani muhasebesini yapar ve bunları Günlüğüne yazar. örneğin sevdiği kızla evlenmeden cinsel ilişkiye girip girmediğini, cinsel tercihlerini yazar. Kiliseye günah çıkarmaya giderken Günlüğünü beraberinde götürür. Bu günlükte özel hayatın gizli bilgileri yer alır. Somut olayda davalı tarafından tutulan not defterinin anlatılan günlük ile bir ilgisi bulunmadığı açıktır. Not defterinin Ceza Yargılamasında delil olarak kullanılmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır ( Özturk a.g.e. S.118 vd. ).
Somut olayda, tarafların birlikte yaşadığı evde evi terk ettikten sonra kilitli olmayan yerden elde edilip mahkemeye sunulan zor ve tehdid ile ele geçirildiği savunulmayan ve davalı tarafından tutulduğu tartışmasız olan bir yapragında davacının kardeşi A.#ın resmi bulunan be icinde #askım neredesin, neden gelmedin, sensiz bir saat sene gibi iken koskoca bir gece uzun ve karanlık, bir tanem seni ozledım, ne olur gel... ( AŞKIM ) şu anda aklımdan geçenleri ve yüreğimin sesini bir bilebilsen seni ne kadar sevdiğimi o zaman, ...sensiz olamayacağımı anlayacaksın bir tanem... sen yanımda olmayınca kendimi savunmasız ve çaresiz hissediyorum... ne olurdu gitmese idin, biliyorum bana ceza verdin, sevgilinle görüşmene izin vermediğinden, ama paylaşamam seni asla... sana hiçbir zaman isteyerek ihanet etmedim... seni özledim... ölmek istiyorum... aldatmak çok ağır geliyor... # ( 30/1/2000 saat 03.10 ) #Bana doğum günü hediyen çok acı oldu... sensizim ve acı doluyum... aşkım ne olur ara beni alkolün esiri oldum... seni beklediğin halde aramıyorsun... artık resminle konuşuyorum... ( 03/02/2000 saat:02.20 ) #seni seviyorum sır küpü çocuk# Yazıları bulunan defterin yukarıda anılan görüşler doğrultusunda delil olup olmadığının değerlendirilmesine gelince;
Öncelikli olarak hayatın gizliliğinin korunması esas olmalıdır. Ancak somut olayın özelliği bu genel görüşten ayrılmayı gerektiren istisnalar içermektedir. Kullanılan deliller çalınmış, tehdit ya da zorla elde edilmiş ise burada hukuka aykırılık vardır. Hukuka aykırı yollardan elde edilmemiş deliller ise yasak bir delil olarak değerlendirilemez. Boşanma davası zaten kişilerin özel yaşamını ilgilendiren bir davadır. Koca eşi ile birlikte yaşadıkları mekanda ele geçirdiği eşine ait fotoğrafları, not defterini veya mektupları mahkemeye delil olarak verirse, bu deliller hukuka aykırı yollardan elde edilmediğinden mahkemede delil olarak değerlendirilir. Aynı evde yaşayan kadın, kocanın bu delilleri ele geçirilebileceğini bilebilecek durumdadır. Kocanın yatak odasındaki bir dolabın içinde yada yatağın altında kadın tarafından saklanan bir not defterini ele geçirmesi, bu mekanın eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürdüklerini bir yer olduğundan kadın gizli mekan kabul edilemez. Hiç kimse evindeki bir mekanda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamaz.
Diğer taraftan özel hayatın gizli alanları, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat edilebilir. Nasıl ki, kadın başka bir erkekle müşterek hanedeki yatak odasında sevişirken koca tarafından kapı kırılarak içeri girilmesinde hukuka aykırılıktan söz edilemezse, ortak yaşanan evde bulunduran not defterinin elde edilmesi de hukuka aykırı olarak değerlendirilemez.
Eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları yasal bir zorunluluktur. Kadının bu konulardaki özel yaşamı, evlilik ile bir araya geldiği hayat arkadaşı kocayı da en az kadın kadar ilgilendirmektedir. Bu nedenle de davalıya ait hatıra defterinin delil olarak değerlendirilmesinde kuşkuya düşmemek gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, dinlenen tanıkların anlatımlarına, davalı kadın tarafından tutulan not defterinin içeriğine göre, davalı kadının evlilik birliği içinde davacı kocaya karşı sadakatsiz davranışlarda bulunduğu, bu davranışları nedeniyle davacıya nazaran daha ağır kusurlu bulunduğu, tarafların karşılıklı eylemleri nedeniyle müşterek hayatın temelden sarsıldığı, evlilik birliğinin devamına imkan kalmadığı anlaşıldığından bu gerekçelere ve özel dairenin bozma ilamındaki nedenlere göre bozma ilamına uyulması gerekirken eski kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan, direnme kararının bozulması gerekmiştir.
Old 18-10-2010, 22:03   #8
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avmhy
ceza yargılamasında sanık hakları vazgeçilmezdir.
ceza davasında mağdur devlettir.
hukuk davasında mağdur yada hak arayan kişilerdir.
aldatıldığını başkasının hukuka aykırı elde ettiği deliller öğrenen ve bu delillere dayanarak boşanamayan bir insan olmayı istemem.

Ceza davasında mağdurun devlet olduğu düşüncesine katılmıyorum. Devlet ve toplum işlenen bütün suçların hem faili hem de mağdurudur. Kişilere ve kişiliğe bağlı maddi-manevi varlıklara karşı işlenen tüm suçların mağduru gerçek kişilerdir.
Old 18-10-2010, 22:24   #9
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

[quote=Av.Habibe YILMAZ KAYAR]Tarafların iradesi dışında yapılan bir görüntü kaydı suç sayılan bir eylemle elde edilmiş ise ,kötüniyet yasaca korunmaz ve görüntü kayıtları hukuka uygun kabul edilemez.

Hukuksal olarak aynı kanıdayım. Boşanma yargılamalarında bu tür yöntemlerle elde edilen taraf delillerinin kabul edilmesi, genelgeçerlik kazanması çok tehlikeli toplumsal ve hukuki sonuçlar verir; bunun hukuk devletine ve hukukla bağlı toplum idealine hizmet etmeyeceği aşikardır. Boşanma davası süren tarafları delil toplamak uğruna hukuka aykırılığa teşvik edeceği gibi, mutsuz evlilikleri olan kişileri muhtemel davaları için hukuka aykırı yöntem ve kişilere itecektir. Dava malzemesi denilen delilleri çoğu zaman taraflar bildirir ve toplar; ancak bunların davaya müessir ve hukuki olup olmadığını da yargıç gözetmekle yükümlüdür. Bu dava ve karar bu kabil bir karar olmakla yargıcın yasal dayanak ve gerekçe olarak isabetli karar kıldığını düşünüyorum.
Old 18-10-2010, 22:57   #10
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
Bu sebepten dolayı, eşlerin hukuka aykırı deliller olmadan, hukuka aykırı delil kullanmadan aldatmayı şu anki gibi ispat edebilecekleri bir yöntem veya bakış açısı varsa ben şahsen merak içerisindeyim ve kendilerinden gelecek tatminkar bir mesajla ikna olabilirim

Sn.Tavus

Tartışmaya konu davada hakim yasal yolla elde edilen diğer delilleri dikkate alarak boşanmaya karar vermiştir.

Böylece hakim,hem hukuka aykırı delillere yüz vermemiş, hem de iddianın diğer yasal delillerle kanıtlandığına kanaat getirmiştir.
Old 19-10-2010, 07:30   #11
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Raşit Tavus
Tamamen katılıyorum. Bir kişi sınırlı imkanıyla hukuka uygun delillerle aldatmayı ispat edebilir ki?

O zaman sadakat yükümlülüğünün sınırları çok dar olur.

Ama Syn. Av.Habibe YILMAZ KAYAR'ın doktrin ve uygulamaya olan hakimiyeti söz konusu ve kendilerinin bu konudaki bir yorumu yabana atılır cinsten olamaz benim için hiçbir zaman. Bu sebepten dolayı, eşlerin hukuka aykırı deliller olmadan, hukuka aykırı delil kullanmadan aldatmayı şu anki gibi ispat edebilecekleri bir yöntem veya bakış açısı varsa ben şahsen merak içerisindeyim ve kendilerinden gelecek tatminkar bir mesajla ikna olabilirim

Kanıt olanağının sınırlı olması, hukuka aykırı delilleri meşru kılmaz. Çünkü bu mantık bizi işkenceyi meşru görmeye dek götürür. Oysa hukukçu ileri bakmalıdır, geriye değil.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hukuka Aykırı Delil glossator Hukuk Sohbetleri 31 12-06-2015 12:17
Aile Hukukunda Hukuka Aykırı Delil Kabul Edilemez-Yargı Kararı Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 2 12-05-2011 11:21
Telefon Dinleme Hukuka Aykırı Delil devrimali Meslektaşların Soruları 6 22-02-2008 13:30
ACİL-savunmanın değiştirilmesi-hukuka aykırı delil bonnie Meslektaşların Soruları 9 23-12-2007 14:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05390191 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.