Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ölümlü İş Kazasında Sorumluluk

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-06-2016, 17:20   #1
yurdumsun ey ucurum

 
Varsayılan Ölümlü İş Kazasında Sorumluluk

Değerli meslektaşlarım;

İnşatta meydana gelen ölümlü iş kazasında; savcılığa sunulan bilirkişi raporunda işveren ve şantiye şefi asli kusurlu, maktül işçi ise tali kusurlu gösterilmiş.

1) İnşaatın belediyece durdurulduğu söyleniyor ancak binanın girişinde ne bir mühür ne de engelleyici başka birşey var, bu durumda, tazminat davasında belediyeyi de davalı gösterebilir miyim? Bilirkişi raporunda Belediyenin hiç anılmaması ve müvekkilin tali kusurlu gösterilmesine nasıl itiraz edebilirim?

2) Şantiye şefini de davalı gösterebilir miyim?

3) Müteahhit firma bir LİMİTED ŞİRKET. Davayı, temsil yetkisine sahip kişiye mi açmalıyım? Bu kişi tüm malvarlığını hile yoluyla üçüncü kişilere devretmiş, aleyhine açılan bir sürü dava var. Tazminatı tahsil edemezsem, bu hileli tasarrufları iptal ettirebilir miyim? Malvarlığı varsa diğer alacaklara karşı bir önceliğimiz olur mu? Tahsilat noktasında ne gibi çözümler önerebilirsiniz?

Hepinize çok teşekkür ederim..
Old 28-06-2016, 15:54   #2
para_doks

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

10.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/9539
Karar: 2011/6523
Karar Tarihi: 03.05.2011


TAZMİNAT DAVASI - İŞ KAZASI SONUCU SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK DURUMUNA GİREN SİGORTALIYA BAĞLANAN PEŞİN SERMAYE DEĞERLİ GELİRLER İLE YAPILAN ÖDEMELER - AĞIRLIKLI KUSURUN KOOPERATİF VE YÖNETİCİLERİNDE AİT OLDUĞU - HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: Davacı, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin sermaye değerli gelirler ile yapılan ödemelerin kanun maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir. Ağırlıklı kusurun kooperatif ve yöneticilerinde ait olduğu gözetilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden, kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alındıktan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, belirtilen hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

(5510 S. K. m. 21) (506 S. K. m. 26) (4857 S. K. m. 77)

Dava: Davacı, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin sermaye değerli gelirler ile yapılan ödemelerin 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, taraflarca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi H. K. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalıların temyiz itirazlarının reddine,

2- Davacı Kurumun temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

5510 sayılı Yasanın 21. maddesiyle yeniden getirilen <sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı> tazmin hükmünün, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesidir.

Davalı kooperatife ait inşaatın birinci katında ikiye katlı 12 metrelik demirlerin açılması işini yapan sigortalının, elindeki demiri yukarı kaldırması sonucu üst taraftan geçen orta gerilim hattına demirin teması ve bunun sonucunda elektrik akımına kapılması nedeniyle %81 sürekli iş göremezlik durumuna gelmesi sonucu oluşan iş kazasında davalı işveren kooperatife %35, davalı kooperatif yöneticilerine toplam %5, kazalıya %20, dava dışı Tedaş'a %20, inşaatın fenni mesulüne %10, Belediye Başkanlığına %10 kusur izafe edilen 22.11.2009 tarihli rapor hükme esas alınarak karar verilmiştir.

Tarafların kusur oran ve aidiyetleri konusunda oluşa uygun olmayan, işyerinde iş güvenliği tedbirlerini alma ve bu tedbirlere uyulması gerekli eğitim ve denetim, yetki ve sorumluluğun işveren kooperatif ve yöneticilerine ait olduğunu gözetmeyen, dava dışı kurumlar ile fenni mesulün olaydaki etken kusurlarının dayanaklarını mevzuat hükümlerine göre belirtmeyen yetersiz kusur raporunun hükme esas alınmış olması isabetli bulunmamıştır.

506 sayılı Yasanın 26. maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde mahkemece, öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.

Bilirkişilerce kusur durumu saptanırken, 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca inceleme yapılarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceğini, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığını ve dayanağı mevzuat hükümlerinin ayrıntılarıyla irdelenerek gösterilmesi, soyut ifadelerin kullanımı ile yetinilmemesi gerektiği de belirtilmelidir.

4857 sayılı İş Kanununun 77. maddesi gereğince işveren işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar.

İşçinin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, bu tedbirin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin böyle bir tedbirin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işveren, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan çekinemeyecektir.

Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı, işverenin önlem alma ödevini etkilemez. İşveren, iş disiplinini sağlamak, çalıştırdığı sigortalının beden ve ruh tamlığını korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak, uygulatmak ve denetlemekle yükümlüdür.

Kusur oranlarının saptanmasında, ihlal edilen mevzuat hükümleri belirlenirken, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkatin de neler olduğunun eksiksiz bilinmesinde, kusur raporuna ve dava dosyasına yansıtılmasında yasal zorunluluk vardır.

Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler ile ağırlıklı kusurun kooperatif ve yöneticilerinde ait olduğu gözetilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden, kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alındıktan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, belirtilen hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03.05.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 28-06-2016, 16:01   #3
para_doks

 
Varsayılan

Hukuk davasında Limited Şirketi davalı olarak göstermelisiniz. Zira işveren tüzel kişiliği bulunan LTD.ŞTİ.dir. Ceza davasında şirket yetkilisi, cezaların şahsiliği ilkesi uyarınca sorumlu tutulmaktadır. Ancak hukuk davalarında muhatabınız kişiliği bulunan şirkettir.

Yukarıda yer verdiğim karar birebir olayınızla örtüşmemekle birlikte, bilirkişi raporunda belediyeye (muhtemelen denetim görevinin ihlali nedeniyle) %10 oranında kusur yüklenmiş, Yargıtay ise olaydaki etken kusurların mevzuat hükümlerine göre belirtilmediğini belirtmiştir. En azından bir fikir verebilir düşüncesi ile kararı ekledim. Kolay gelsin.
Old 28-06-2016, 18:04   #4
yurdumsun ey ucurum

 
Varsayılan

Meslektaşım teşekkür ederim. LTD. ŞTİ'yi davalı gösterirsem, tahsil sorunuyla karşılaşma olasılığı çok yüksek. İşveren olarak LTD ŞTİ imza yetkilisi olan müteahhidi göstersem olmaz mı?
Old 30-06-2016, 09:51   #5
para_doks

 
Varsayılan

Merhaba,

İş Kanunu Madde 2;

İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur.

Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.


Ancak sanıyorum aşağıdaki karar, doğrudan şirkete karşı açmanız gerektiği yönünde.

T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi

Esas: 2014/29156
Karar: 2016/4395
Karar Tarihi: 01.03.2016

İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - GÜNLÜK ÇALIŞMA SÜRESİNİN ON BİR SAATİ AŞAMAYACAĞI - DAVACININ FAZLA MESAİ ALACAĞI HESAPLANIRKEN ON İKİ SAATLİK ÇALIŞMADA ARA DİNLENMENİN BİR BUÇUK SAAT YERİNE BİR SAAT DÜŞÜLDÜĞÜ - HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: İşçiye, işyerinde çalıştığı sırada ara dinlenmesi verilip verilmediği ve süresi konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Günlük çalışma süresi on bir saati aşamayacağından, yedi buçuk saati aşan çalışmalar yönünden en az bir saatlik ara dinlenmesi süresinin, günlük en çok on bir saate kadar olan çalışmalarla ilgili olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla günde on bir saate kadar olan çalışmalar için ara dinlenmesi en az bir saat, on bir saatten fazla çalışmalarda ise en az bir buçuk saat olarak verilmelidir. Davacının fazla mesai alacağı hesaplanırken on iki saatlik çalışmada ara dinlenmenin bir buçuk saat yerine bir saat düşülmesi hükmün bozulması gerekecektir.

(1475 S. K. m. 14) (4857 S. K. m. 2, 17, 32, 41, 46, 47, 57, 63, 68) (2429 S. K. m. 3) (4721 S. K. m. 49, 50) (6100 S. K. m. 114)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, ücret alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalılar avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 01/03/2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılar adına Avukat ........geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, önce ............. bünyesinde sonra ... bünyesinde ..................'ta şef garson olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile hafta tatili, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, yıllık izin ve ödenmeyen ücret alacaklarını istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalılar, davacının 05.07.1987 tarihinde davalı Restaurantta komi olarak çalışmaya başladığını ve sonrasında garson olarak devam ettiğini, emekli olduktan 1,5 yıl kadar sonra Temmuz ayı sonunda Ramazan ayı nedeni ile 1 aylık yıllık izne ayrıldığını, bayram ertesinde işe gelmediğini, ve bu durumu işletme müdürüne telefonla bildirdiğini, davacının işi kendi isteği ile bırakması nedeni ile ihbar tazminatına hak kazanmadığını, kıdem tazminatına hak kazandığı halde davacıya gönderilen 19.10.2012 tarihli 23254 sayılı ihtarname ile kıdem tazminatını alması bildirilmiş ancak davacının kıdem tazminatını almadığını, davacının şef garson olarak değil garson olarak çalıştığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalılar, ..........hakkındaki davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, davacının kendi isteği ile ayrıldığı ve ücretin fazla esas alındığı gerekçesi ile temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,

2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı .........husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

6100 sayılı HMK.’un 114/d maddesi uyarınca tarafın, taraf ve dava ehliyetine sahip olması dava şartıdır. Bu şart olumlu giderilebilir dava şartıdır. Aynı kanunun 115. Maddesi uyarınca süre verilerek tamamlatılması gerekir.

İş sözleşmesi gereği işçiyi çalıştırma şart olduğundan, isçiyi çalıştıran herkes 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun anlamında işveren sayılmaktadır. Dolayısı ile feshin geçersizliği ve işe iade davasında aleyhine dava açılan ve davalı konumunda olan işveren, davacı işçiyi çalıştıran işverendir. Açılacak her dava, işveren olan kişi aleyhine açılmalıdır. İşverenin gerçek veya tüzel kişi olması mümkündür. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinde "İşyerinde işveren adına hareket eden ve işin ve işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı muamele ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. Bu anlamda işveren adına hareket eden ve bu anlamda emrindeki işçinin iş sözleşmesini fesheden işveren vekilinin, bu işlemine karşı işveren taraf gösterilerek feshin geçersizliği isteminde bulunmak gerekir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 49 ve 50. maddelerinde; tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanacakları ve iradelerini bu organları aracılığıyla açıklayacakları, aynı şekilde HUMK'nun 39. (HMK.52) maddesine göre ehliyeti haiz olan tüzel kişilerin yasal organları ile hareket edecekleri hüküm altına alınmıştır.

Somut uyuşmazlıkta, davacının ........... kaydına göre.....ve ..... nolu işyerlerinde çalıştığı bu işyerlerinin davalı şirkete ait olduğu, davalı ......... 'nin ise şirket yetkilisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında davanın davalı F… Ö… açısından husumet yokluğundan reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

3-İşçiye, işyerinde çalıştığı sırada ara dinlenmesi verilip verilmediği ve süresi konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Ara dinlenme 4857 sayılı İş Kanununun 68 inci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükümde ara dinlenme süresi, günlük çalışma süresine göre kademeli bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre dört saat veya daha kısa süreli günlük çalışmalarda ara dinlenmesi en az onbeş dakika, dört saatten fazla ve yedibuçuk saatten az çalışmalar için en az yarım saat ve günlük yedibuçuk saati aşan çalışmalar bakımından ise en az bir saat ara dinlenmesi verilmelidir. Uygulamada yedibuçuk saatlik çalışma süresinin çok fazla aşıldığı günlük çalışma sürelerine de rastlanılmaktadır. İş Kanununun 63 üncü maddesi hükmüne göre, günlük çalışma süresi onbir saati aşamayacağından, 68 inci maddenin belirlediği yedibuçuk saati aşan çalışmalar yönünden en az bir saatlik ara dinlenmesi süresinin, günlük en çok onbir saate kadar olan çalışmalarla ilgili olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla günde onbir saate kadar olan (on bir saat dahil) çalışmalar için ara dinlenmesi en az bir saat, onbir saatten fazla çalışmalarda ise en az birbuçuk saat olarak verilmelidir.

Mahkemece, davacının 12.00 -24.00 saatleri arasında çalıştığının kabul edilmesine göre fazla mesai alacağı hesaplanırken 12 saatlik çalışmada ara dinlenmenin 1,5 saat yerine 1 saat düşülmesi hatalıdır.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, davalılar yararına takdir edilen 1.350.00 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 01.03.2016 gününde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 30-06-2016, 09:54   #6
para_doks

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi

Esas: 2012/18668
Karar: 2012/18983
Karar Tarihi: 07.11.2012

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI - İŞ KAZASI SONUCU MALULİYETDEN DOĞAN DAVA - SORUŞTURMA EVRAKINI EKSİKSİZ BİR BİÇİMDE GETİRTMEK - ARSAYI SATIN ALABİLECEK VE BU NİTELİKTEKİ BİR YAPIYI İNŞAA EDEBİLECEK MALİ GÜCÜ OLUP OLMADIĞINI ARAŞTIRMAK

ÖZET: Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yapılacak iş, soruşturma evrakını eksiksiz bir biçimde getirtmek, binanın bulunduğu arsanın tapu kaydını getirterek dava dışı E. tarafından hangi tarihte ve ne şekilde iktisap edildiğini belirleyerek bu kişinin yapının bulunduğu arsayı satın alabilecek ve bu nitelikteki bir yapıyı inşaa edebilecek mali gücü olup olmadığını araştırmak, işyeri sahibi E.'nin köyde ikamet etmesi nedeniyle inşaatın bütününün yönetim görevini (işveren vekili) kimin yerine getirdiğini belirlemek, davalının işveren olmadığı belirlense dahi işveren vekili olması halinde iş kazası sonucu oluşan maddi ve manevi zarardan <kusuru oranında> sorumlu bulunduğunu gözetmek, iş kazası sonucu meydana gelen maddi ve manevi zarardan sorumlu olan <gerçek işvereni> belirlemek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.

(4857 S. K. m. 2, 77)

Dava ve Karar: Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, husumet nedeniyle reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

Dava, 04.02.2011 tarihinde bina dış cephe sıvası yaparken iskeleden düşerek sürekli işgöremez hale gelen davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece, <iş kazasının meydana geldiği H... Mah. Ada 4099 ve Parsel 7 sayılı taşınmazın 1031936.046 sicil numaralı özel bina inşaatı işyeri olduğu ve 17.12.2010 tarihinde dava dışı E. adına Kanun kapsamına alındığı, 04.02.2011 günü meydana geldiği iddia edilen iş kazası nedeni ile dava dışı E. tarafından bildirimde bulunulduğu ve idari soruşturmanın da E. üzerinden yürütüldüğü, davacı hakkındaki sigortalı işe giriş bildirgesinin dava dışı E. tarafından verildiği> gerekçesiyle işverenin dava dışı E. olduğu kabul edilerek davalı Mehmet hakkında açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.

Uyuşmazlık, gerçek işverenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/1 maddesine göre <Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir.>

4857 sayılı Kanun'un 77/1 maddesine göre <İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.>

İşverenler, iş sağlığı ve güvenliği önleminin alınmaması sonucu oluşan maddi ve manevi zararı gidermekle yükümlü olup; işverenin bu yükümlülükten kurtulmak amacıyla gerçekte işveren olmayan gerçek veya tüzel kişileri kayden işveren olarak göstermeleri halinde gerçek işveren belirlenerek maddi ve manevi zarardan sorumlu tutulmalıdır. Zira gerçek işverenin sorumluluktan kurtulmak amacıyla muvazaalı (danışıklı) olarak gerçekte işveren olmayan gerçek veya tüzel kişileri kayden işveren olarak göstermeleri işçi yönünden herhangi bir sonuç doğurmaz.

Somut olayda, iş kazasının meydana geldiği H... Mah. Ada 4099 ve Parsel 7 sayılı taşınmazın 1031936.046 sicil numaralı özel bina inşaatı işyeri olduğu ve 17.12.2010 tarihinde dava dışı E. adına Kanun kapsamına alındığı, 04.02.2011 günü meydana gelen iş kazasının E. tarafından Kuruma bildirildiği, sigortalı işe giriş bildirgesinin E. tarafından verildiği, sigorta primlerinin E. tarafından ödendiği ve böylece işverenin kayden E. olduğu belirlenmiş ise de mali müşavir olması nedeniyle iş kazasının işverene yüklediği maddi ve manevi zararı giderme yükümlülüğünü bilmesi hayatın olağan akışına uygun davalının kaza günü olan 04.02.2011 tarihinde alınan kolluk ifadesinde hayatın olağan akışına aykırı bir biçimde iş kazasının meydana geldiği binanın kendisine ait olduğunu söylediği, iş kazasının meydana geldiği bina inşaatının il merkezinde olmasına karşın işyeri sahibi E.'nin köyde ikamet ettiği ve mahkemece işyeri sahibinin sosyal ve ekonomik durumu itibariyle yapının bulunduğu arsayı satın alabilecek ve bu nitelikteki bir yapıyı inşaa edebilecek mali gücü olup olmadığının araştırılmadığı, soruşturma evrakının eksiksiz bir biçimde getirtilmediği ve böylece gerçek işverenin yeterli ve gerekli bir araştırmayla hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlenmediği anlaşılmaktadır.

Yapılacak iş, soruşturma evrakını eksiksiz bir biçimde getirtmek, binanın bulunduğu arsanın tapu kaydını getirterek dava dışı E. tarafından hangi tarihte ve ne şekilde iktisap edildiğini belirleyerek bu kişinin yapının bulunduğu arsayı satın alabilecek ve bu nitelikteki bir yapıyı inşaa edebilecek mali gücü olup olmadığını araştırmak, işyeri sahibi E.'nin köyde ikamet etmesi nedeniyle inşaatın bütününün yönetim görevini (işveren vekili) kimin yerine getirdiğini belirlemek, davalının işveren olmadığı belirlense dahi işveren vekili olması halinde iş kazası sonucu oluşan maddi ve manevi zarardan <kusuru oranında> sorumlu bulunduğunu gözetmek, iş kazası sonucu meydana gelen maddi ve manevi zarardan sorumlu olan <gerçek işvereni> belirlemek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07.11.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 30-06-2016, 09:59   #7
para_doks

 
Varsayılan

İlk kararda işçilik alacakları, ikinci kararda ise maluliyetten kaynaklı tazminat talebi var. Hem şirketi işveren olarak, hem de temsil yetkisine sahip olan kişiyi işveren vekili olarak davalı göstermeniz mümkündür. Yapılacak bilirkişi incelemesi ile işveren vekilinin kazanın meydana gelmesindeki kusuru tespit edilecektir. Bunun yanı sıra, yüklenici aynı zamanda şirket ortağı ise, şirketten tahsil edememeniz halinde TTK hükümleri doğrultusunda (sermaye koyma borcu vb.) başvurmanız mümkün.

Site içerisinde, benzer nitelikteki konularda, kimi meslektaşlarımız İş Kanunu 2.maddesi uyarınca müteselsilen sorumlu olduklarını belirtmişler.O forumlara da gözatmanızı tavsiye ederim.

Kolay gelsin.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Ölümlü Trafik Kazasında Ceza Davası Av. Levent Samğar Hukuk Soruları 7 03-07-2013 13:16
ölümlü iş kazasında sorumluluk av. h. aydın Meslektaşların Soruları 1 06-03-2013 13:49
Ölümlü Trafik Kazasında ceza Zknzkn Hukuk Soruları 1 21-02-2013 13:46
Ölümlü Trafik Kazasında Tazminat Talebi Derya DEMİR Meslektaşların Soruları 5 18-03-2011 00:58
Ölümlü trafik kazasında tazminat Av.Ender Sezer Meslektaşların Soruları 19 09-09-2010 10:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04870510 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.