01-03-2007, 23:48 | #1 |
|
Eşanlamlı Sözcükler
Günlük hayatta, çok sınırlı sayıda kelime ile konuştuğumuza dair yazılanları okumuşsunuzdur. Az ve sınırlı sayıda, genellikle de aynı kelimelerin kullanımı nedeniyle, çemberin içinde ve kısır bir döngüde dönüp durmaktayız sanırım. Nihayetinde bu hal, kullandığınız (ya da kullanmadığınız) kelimeler nedeniyle cümlelerinizin, cümleleriniz nedeniyle ifadenizin, ifadeniz nedeniyle düşüncelerinizin, düşünceleriniz nedeniyle sizin de sınırlanmanız demek değil midir?
Öyleyse bu forumda da "bu da var" diyerek eş anlamlı sözcükleri hatırlasak! Türkçe HÇG Koordinatörü Av. Suat Ergin "Yanlış/Yalnış Yazılan Kelimeler. Yalnız/Yanlız Değiliz." formuna "Ekşi Sözlük"** adını vermişti. Naçizane ben de bu forma "Zengin Sözlük" diyorum ve katılımlarınızı bekliyorum. Kelimeler meramınıza yetmedikçe, aklınıza geldikçe katkılarınızı esirgemeyiniz lütfen. Saygılarımla. **7 ve 8 nolu iletideki bilgiler gereği doğrusu "Eksi Sözlük'tür". |
02-03-2007, 03:47 | #2 |
|
Böyle (bunun gibi) bir konu (mevzu) açtığınız için (açmanız hasebiyle-sebebiyle-nedeniyle, açmanıza binaen, açmanızdan dolayı-ötürü) teşekkür ederim (müteşekkirim, sağ olun, var olun), Sayın (saygıdeğer, muhterem, aziz) Jeanne D'arc.
Anlamları (manaları, fehvaları) aynı (muvazi, paralel, koşut, muadil) ve fakat (mamafih, bununla birlikte) yazılış ve okunuşları farklı olan kelimelerin, değişik zaman (an, lahza) ve ortamlarda (koşullarda, şeraitte) değişik (farklı) kişilere (zatlara, kimselere) karşı kullanılması (istimal edilmesi) fayda (yarar) sağlayabilecektir. Şöyle ki; Sayın Jeanne D'arc'la karşılaştığım -bir gün nasip (kısmet) olursa- zaman: "Azizim Jeanne D'arc nasılsınız? dediğim zaman, her ne kadar da buradaki aziz kelimesi, saygı manasını bünyesinde barındırsa da, saygısız bir davranışta bulunmuş olabilirim. Bununla birlikte, Sayın Jeanne D'arc ile karşılaştığım lahza: "Nasılsınız Sayın Jeanne D'arc?" dediğim zaman ise, saygısız bir davranışta bulunmuş olmayabilirim. Şu halde, kelime dağarcığımızın kapsamlı olması, çevremizdeki kişilerle olan ilişkilerimizde de fayda sağlayabilecektir. Böyle bir konu açtığı için Sayın Jeanne D'arc'a tekrar teşekkür ediyorum. Saygılarımla Fakat/Lakin grubu: Mamafih, Bununla birlikte Tekrar: Yine, yeniden, gene |
02-03-2007, 16:00 | #3 |
|
Azizim mutlakadalet,
Bana aziz dostum Jan Piyer'i hatırlatıyorsunuz. ) O vakit/zaman başlıyor muyuz?. (Katkı, tavzih ve eleştirilere açıktır.) böyle = bunun gibi konu = mevzu sebep = neden dolayı = ötürü = binaen teşekkür ederim = sağ olun = var olun sayın = muhterem = aziz anlam = mana = fehva aynı = muvazi = paralel = koşut = muadil fakat = lakin = mamafih = bununla birlikte zaman = an = lahza = vakit ortam = koşul = şerait değişik = farklı kişi = zat = kimse kullanma = istimal etme fayda = yarar nasip = kısmet tekrar = yine = yeniden = gene ... |
02-03-2007, 16:48 | #4 |
|
mütegallibe = taşra egemenleri(?)
demi heder = katli vacip(?) nisa taifesinin tazeleri= genç kızlar(?) asker sürücüleri=askerlik şubeleri(?) Saygılarımla... |
03-03-2007, 01:40 | #5 |
|
etraflıca=ayrıntılı olarak=derinlemesine
|
03-03-2007, 08:50 | #6 |
|
peşkir =havlu
saku = ceket vb. e mi = oldu mu, tamam mı heri = yahu (kullanıldığı cümleye göre anlamı değişir) |
04-03-2007, 23:05 | #7 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Dar'c, Biliyorum bu alana, Hukuk ve Türkçe ÇG üyelerimizden fazla katkıda bulunuyorsunuz(Kulakları çınladı mı acaba???). Ama bir ufak düzeltme yapayım efendim. 'Ekşi Sözlük' değildi. Olumsuzluk manasına ama oradan esinlenerek ve hatta '(-)Eksi Sözlük' demiştim. Malum fikri mülkiyet hukuku...Uğraşmayalım efendim. Saygılarımla |
05-03-2007, 01:49 | #8 |
|
Sayın Av.Suat Ergin,
Ben her nasıl olduysa öyle algılamışım. Özürlerimi sunarım. Ancak eksi sözcüğü de anlam bakımından zengin ile dolaylı olsa da ilintili bulunduğundan; yine kurduğum mantık bağlantısı geçerlidir sanırım. Eksi sözlüğünüzden hareketle artı sözlük demek isterdim ama bu kelimeyi kullanmayacağıma dair Sayın Ayşegül Kanat'a söz verdiğimden; bilmecburi zengin sözlük... Sizin de katkılarınızı bekleriz. Saygılarımla. |
06-03-2007, 11:12 | #9 |
|
Sayın Jeanne d'Arc
Açmış olduğunuz yeni konu bir hayli tartışmaya açık gibi görünüyor.Eşanlımlı sözcükler konusunda Türkçemiz pek zengin değil gibi.Var olduğunu söyleyebileceğiniz eşanlamlı sözcüklerin hemen hemen hepsi Türkçe sözcüğün yabancı dillerdeki karşılığıdır.Buna eşanlam mı demek gerekir?Örnek:eleştiri-tenkit-kritik Bu üç sözcüğü eşanlamlı mı kabul etmek gerekir yoksa tenkit ve kritik sözcükleri eleştiri sözcüğünün diğer dillerdeki karşılıkları mıdır? Doğru örnek belki:baş-kafa şeklindeki eşanlamlı sözcükler olabilir.(Çalakalem yazmak her zaman tehlikelidir.Bu sözcüklerden biri Türkçe değilse bütün yazdıklarım boşa gidecek) Eşanlamlı sözcükler ileri sürüldüğü gibi tamamen "eş anlamlı" da değildir.Aralarında mutlaka az da olsa bir ayrım vardır.Bu nedenle "Bir dili iyi bilmek, o dildeki eşanlamlı sözcükler arasındaki ayrımları bilmektir."denir.Doğrudur.Bir düşünün:Kafa sözcüğünü kullandığınız her yerde baş sözcüğünü kullanabilir misiniz?Hele deyimlere hiç girmeyelim.O ayrı bir konu.Şimdi bir düşünelim.Her ikisi de Türkçe olan(Türkçeleşmiş demiyorum) kaç tane eşanlamlı sözcük bulabiliriz?Zor bir soru mu?Ne dersiniz? MEHMET SEYREK |
06-03-2007, 12:55 | #10 |
|
Sn.mehmetseyrek,
Türkçe' de eşanlamlı sözcüğün az olduğu görüşünüze tümüyle katılıyorum. Bu dilimizin yapısıyla ilgili gibi görünüyor. Kök sesler var, bunların çağrıştırdıkları eylemler ve nesneler var, bunlardan mantıksal bir sıralama yoluyla bileşkeler üretiliyor. Teorik olarak tam aynı çağrışımı yapacak iki farklı sözcük üretmek zaten mümkün olamaz. Yine de varsa, bundan kuşku duymak gerekir diye düşünmeden edemiyorum. O kadar çok yer gezmiş, o kadar çok dille etkileşime girmiş ve yabancı sözcükleri benimserken kendine uydurmakta ve bazen de değiştirmekte o kadar yetenekli bir dil ki, kaynakları bulmak da pek kolay değil. Sözcüğünü benimsediğimiz bazı diller şimdi konuşulmuyor ve yazılı halleri de yok olabilir pekala. Dilimizin bu yeteneklerini en çok farsça ve arapça kökenli sözcüklerde gözlüyoruz. O dillerde tek kökten türemiş onlarca sözcük varken, sadece birini benimsemiş; aynı kökten başka bir sözcüğü alabilecekken, gitmiş başka kökten, hatta dilden bir sözcüğü benimsemişiz. Bu bizim beynimizdeki çağrışımların farklılığından ileri geliyor sanırım. (Bu arada, 'kafa' sözcüğünden epey kuşkuluyum.) Ancak; benimsenmiş sözcüklerde yerine çok uygun, kolay benimsenir bir Türkçe karşılık bulamıyorsak; köken avcılığı yapmanın çok yararı olduğunu düşünmüyorum. Özellikle nesne adlarında. Kavram niteliğindeki sözcükler içinse aynı doğrultuda düşünmek hata olabilir; daha çok titizlenmek gerekebilir. Örneğin; keşke tel (tele) yerine birşey bulabilseydik de; telgraf, telefon, televizyon, teleskop vb türevlerini almak zorunda kalmasaydık diyorum. Aslında var da: uz. Ama her nedense yeterince işleyememişiz demek ki; veya geç kaldık, ondan. Her neyse; Sn.Jeanne D'arc' ın girişimi bence çok yararlı. Sözcüklerin Türkçe olup olmadıklarından çok kullanılıp kullanılmadıklarına bakmak yeterli. Bu çaba sırasında: 1. gerçekten Türkçe olanları görme, anımsama 2. aralarındaki farkları tartışma olanağı doğacak. Katkıda bulunanların özellikle (2) açısından yararlı olabilecek örnekleri de vermeleri durumunda yararın katmerli olacağı kuşkusuz. Sn.mutlakadalet' in gönderisi örneklemelerle dolu, ancak okunması biraz güç olmuş. Daha uygun bir yapı tasarlamalı ve sizin de belirttiğiniz üzere, bilinen farkları da vurgulamalı gibi geliyor bana. Tabii bu konuda karar başlık sahibinin. Saygılarımla, |
06-03-2007, 22:11 | #11 |
|
...e (misal: sebeplere) mebni: sebeplerden dolayı
|
07-03-2007, 13:57 | #12 |
|
Sn.Jeanne D'arc,
İzin verirseniz bazı katkılarım olsun isterim. 1. böyle = bunun gibi örneğini genişletelim {böyle, şöyle, öyle} = {{bu,şu,o} nun gibi} 2. dolayı = ötürü ye denecek birşey yok; ama binaean uymadı. '...dan dolayı', '...dan ötürü' diyoruz, ama '..na binaen' diyoruz. Demek ki bir fark var. Bence binaen = dayanarak olmalı. 3. teşekkür ederim = sağ olun a da denecek birşey yok; ama var olun uymadı. Çünkü 'sağ olun, var olun' diyemezdik eğer eş anlamlı olsalardı. Sağ olun, karşınızdakine minnetinizi ifade ettiğiniz bir durum. Var olun ise minnetinizi değil, övgünüzü, takdirinizi, hayranlığınızı öne çıkarıyor. 4. Muhterem; saygı gören, seçkin demek. Aziz ise yüce. Zaten bu nedenle 'Aziz dostum' ve 'Muhterem kardeşim' kalıplarını kullanıyoruz. Çünkü dost yüce olabilir, kardeş ise olamaz. İkisi de sayın anlamına gelmez. Muhterem, olsa olsa 'saygın' anlamına gelebilir. Sayın ise bir hitaptır, sıfat değil. Saygın kişiye hitapta kullanılır. Zaten bu nedenle 'Sayın (bilmem kim)' diyen insanlara ceza verilmektedir. Çünkü bu hitabı kullananlar, binlerce vatandaşın katlinden sorumlu kişiyi saygın olarak nitelendirmiş, yasalarca suç sayılan fiili övmüş olmaktadırlar. Sonuçta bu üç sözcüğün eşanlamlı olmaları mümkün değildir. Ama: saygın = muhterem aziz = yüce denebilir. 5. Aynı ile muadilin eşanlamlı olması mümkün değildir. Çünkü muadil, karşılık gelen, benzer, yerine kullanılabilen demektir. Hatta konu başlığıyla ilgili olarak, burada sözcüklerin muadilini aradığımızı söyleyebiliriz. Yani, muadil, eşanlamlı anlamına da kullanılabilir. Ama aynı anlamına kullanılamaz. 6. Türkçe olduğunu umduğum tek sözcük 'an' dır. Zaman, lahza, vakitin dilimizden olmadığını biliyorum. Bütün dillerde zaman konusu şöyle değerlendirilir: a) anı belirleyen veya ondan söz eden b) yaradılıştan bu yana geçen an tıklarının içerisindeki yeri belirleyen c) bir olayın başlangıcıyla bitimi arasında geçen tıkları belirleyen d) bu konuların dayandığı boyutu ifade eden sözcükler gereklidir. Türkçe' de (a) 'an', (b) 'vakit',(c) 'süre', (d) ise 'zaman' dır. Bu arada lahza = an dır. Dolayısıyla söz ettiğiniz eşanlamlılık ilişkisine katılamıyorum. 7. 'Şerait' in yeni Türkçe' si şartlar dır; yani şart' ın çoğulu. Şart, koşul demektir; burda sorun yok. Ancak ortam koşuldur dendi mi, akan sular durur. Ortam; bir durum, o durumda etkin olan güçler ve uymak zorunda olunan koşullar sonucunda ortaya çıkan şeydir. Ortam, Türkçe harikalarından sadece biridir. Her ne kadar İngilizce' deki 'environment' karşılığı öne sürülmüş olsa da, çok daha farklı bir uygulama alanı bulmuştur. Ata' mızın nutkundaki 'ahval ve şerait' ortamın karşılığıdır, şerait olamaz. 'her ahval ve şeraitte' sözünü 'her türlü durumda ve koşulda' diye çevirebileceğiniz gibi, 'her ortamda' diye de çevirebilirsiniz. 8. nasip = kısmet çok tartışılabilir, dilimizin derinliklerinde kalmış, mistik (?) bir konu. Benim bu konuyla ilgili merakım 1980 lere dayanır. Askerler 'teğmenliğe nasbı ...', 'nasbedilmesi sonrası ...' gibi sözler ederlerdi. Bense bu ne demek diye kafa patlatırdım. Peşinden öğrendim ki, nasbetmek = atamak. Bu arada da 'neye nasip, neye kısmet' gibi, bana çok da anlamlı gelmeyen sözleri de bilmekteydim. Yıllar sonra, 2003 yılında Arapça eğitimi alırken olayın farkına vardım. Çok basitmiş: nasip = atanan, eşlenen iken; kısmet = payına düşen, denk gelen; demekmiş. Birincisinde bilinçli, anlaşılır ve hedefi belli bir pay edinme söz konusu iken; ikincisinde bir biçimde kendine düşmüş olan pay söz konusu. İlkinde insan iradesi varken, ikincisinde yok. Şans mıdır, nedir siz karar verin artık. 9. tekrar = yine = yeniden = gene dediğimizde; bunların kullanım yerlerine bakmamız gerekiyor. tekrar = yine = gene de pek bir sorun yok. Ama yeniden farklı birşey. Yeniden, herşeyin sıfırdan ele alınarak yinelenmesiyle ilgili. Yani sonuç aynı, ama işlemler farklı olabilir. Tekrar, yine, gene sözcükleriyle sadece son eylemin yinelendiğini kasdetmekteyiz. Halbuki yeniden deyince, son eylemin aynı olması yanında, arkasında veya öncesinde aynı şeylerin tekrar edildiğinden söz etmekteyiz. Diye düşünüyorum. Sn.mutlakadalet, 'sebeplere mebni' diye bir terimi nereden buldunuz? Yargıtay karalarında mı? Böyle bir terimi hiç duymadım. Sizlere kolay gelsin diyorum. Saygılarımla, |
08-03-2007, 00:06 | #13 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Hekimbaşı, yapmış olduğunuz özenli tahlil için çok teşekkür ederim. (Mesajınızı Sayın Jeanne D'arc'a hitaben yazmışsınız; ancak eleştiri konusu kelimeleri yazmamdan ötürü kendi adıma ve de Sayın Jeanne D'arc'ın adına çok teşekkür ederim.)
Yapmış olduğunuz tahlil ile ilgili olarak birkaç hususa değinmeden önce, mesajınızın son kısmında sormuş olduğunuz soruya yanıt vermek isterim:
Bu ifade, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 198.maddesinde yer almaktadır. Yapmış olduğunuz tahlil ile ilgili olarak değinmek istediğim hususlar: 1. Örnek bir cümle: "Böyle bir insan görmedim." "Bunun gibi bir insan görmedim." "Şöyle bir insan görmedim.(Cümlenin anlamını olumlu olarak da anlamak mümkün olabiliyor. Yukarıda ise, cümlenin anlamını olumsuz olarak anlayabiliyoruz.)" "Öyle bir insan görmedim.(Yine burada da öyle kelimesi böyle kelimesini, karşılamadı gibi duruyor.)" 2. Bu maddede belirttiğiniz eleştirinize katılıyorum. Bununla birlikte, daha önce belirtmem gereken bir hususu belirteyim: "Kelimeleri yazarken, kelimelerin, birbirlerini tam olarak ikame etmesini gözetmiyorum. Anlam bakımından benzeşen kelimelerin eklerinin de benzeşmesini aramadan yazdığımı itiraf etmeliyim." 3. "Var olun" ibaresi konusunda tereddütlerim olduğunu belirtmek isterim; ancak bu konuda kesin bir bilgim olmadığını da belirtmem gerekir. 4. "Aziz" kelimesi konusunda yaptığınız eleştiriye katılıyorum. Bununla birlikte, "Saygın=Muhterem" belirlemenizde, Saygın kelimesi yerine "Saygıdeğer" yahut "Sayın" kelimesinin gelmesini daha doğru bulduğumu belirtmek isterim. 5. Bu konuda sahih bilgilerim olmamakla birlikte, eleştirilerinizin katkısı ile daha doğru bilgilere ulaşacağımı ümit ediyorum. 6. Yapmış olduğunuz eleştiriye katılmakla birlikte, ilgili kelimelerin birbiri yerine kullanılabileceği durumların da olduğunu düşünmekteyim. Misal: "Gittiğin an, bittiğim an'dır." > "Gittiğin zaman, bittiğim zamandır." Birbiri yerine kullanılamadığına ilişkin de bir örnek verirsek: "Bir T.V. programında fotoğraf sunumları yapılırken: 'İşte O An!' 'İşte O Zaman' " 7. "Ortam" kelimesi konusunda yaptığınız eleştiriye katılıyorum. 8. TDK dayanak gösterilerek, "nasip=kısmet" diyebiliriz. Bununla birlikte, -eleştiriniz çerçevesinde- bu kelime üzerine tartışmamız, daha doğru kullanıma ulaşabilmek bakımından fayda sağlayabilecektir. 9. "Yeniden" kelimesi üzerine yaptığınız eleştiriye katılıyorum. Tekrar teşekkür ederim, Sayın Hekimbaşı. Eleştirileriniz, kelimeleri daha doğru kullanabilmemiz açısından bizlere ışık olacaktır. Saygılarımla. |
08-03-2007, 02:28 | #14 |
|
Sayın mutlakadalet, işbu foruma özgü olarak, vekilimdir. Kendisine, gereği gibi yerine getirdiği vekalet hizmeti için teşekkür ederim.
Ve Sevgili mutlakadalet, -kabul buyurursan eğer- mesleki ders 1: Türkiye'de vekalet hizmeti, her an angaryaya dönüşmeye mütemayyildir. İpin ucunu baştan sıkı tutmak, ilkeli/tavizsiz olmak icap eder. ) Sevgiler. |
08-03-2007, 10:03 | #15 |
|
Sn.mutlakadalet,
Çok naziksiniz, teşekkür ederim; ama son sözünüz hepimiz için geçerli, hepimiz evrenin öğrencileriyiz. Bu yazışmaları eleştiri değil de bilgi ve deneyim paylaşımı sağlayan ileti olarak algılamamız gerekiyor. Gönderileri okurken yukarı aşağı yapmaktan başım dönmüş olmalı, kusura bakmayın; yanlışlıkla hitap ettiğim Sn.Jeanne D'arc da tabii. 1. [öyle, böyle, şöyle] = [[o, bu, şu] nun gibi] olacaktı, yanlış işaretleme kullanmışım. Bu matematikten çalarak yazılım dünyasında kullandığımız bir matris gösterimi. Alışkın olmayabilirsiniz; onun için açılımını vermekte yarar var: [öyle, böyle, şöyle] = [[o, bu, şu] nun gibi] => öyle = onun gibi, böyle = bunun gibi, şöyle = şunun gibi 6. zaman = an = lahza = vakit seçeneğinde birbiri yerine kullanılabilecekleri halleri dışlamadım. Elbette (d) yi ifade eden zaman sözcüğünün diğerleri yerine kullanılabildiği durumlar en fazla olanıdır. Ama birbiri yerine kullanmamaya özen göstermek gerekir. Zaten çoğu zaman yanlış kullanımlar kol geziyor; hatta yerleşiyor; bir de bizim katkımıza ihtiyaç yok. Ama bunu '=' ile gösterdiğimizde sanki hep birbiri yerine ve aynen kullanılır izlenimi veriyor. Yani, bir gösterime ihtiyaç var. 8. Dediğim gibi, bu konu çok tartışılır. Açıkçası yazarken TDK ya bakmadan yazdım. Siz hatırlatınca baktım (1983 basımı en güzel olan 7.baskıdan). İlk anlamlar için şöyle diyor: kısmet = Tanrı' nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip nasip = birinin payına düşen şey Bu durumda haksızsınız demek olanaksız. Ancak, kısmet nasibin üçüncü anlamı olarak geçiyor. Bu nedenle, hemen örnekler ve kullanımlara bakıyorum: kısmet -> olmak, ..i açılmak, ..i bağlanmak nasip -> almak, etmek, olmak, ..ini almak Burada ortak 'olmak' var. Onun dışındakilere bakarsak kısmetteki edilgenliği fark etmemek olanaksız. Örneğin kısmetinizi alamıyorsunuz. Yabancı sözcüklerin dilimize girdikten sonra herkesçe farklı anlaşılarak birbiri yerine kullanıldıkları oldukça sıktır. Burada da anahtar ve akıl karıştıran kullanımın olmak fiiliyle ortaya çıktığını görüyoruz. Her ikisini de pay olarak düşünüp işi kolaylaştıralım. 'kısmet oldu' veya 'nasip oldu' dediğimiz zaman birşey bizim payımıza düşmüştür; ama ilkinde Tanrı' nın paylaştırması ile, ikincisinde bilinmeyen birisinin. Ki; bu bilinmeyenin Tanrı olup olmadığını da bilemeyiz. Yani, çözüm kümelerinin kesişim kümesinde Tanrı vardır; ve kafa karıştıran budur. Kısacası; kısmet kullanılan her yerde nasip kullanmak mümkündür, ama nasip kullanılan her yerde kısmet kullanmak mümkün değildir. Sözlükte bu kadar açıklama olmazdı elbette. Ama nasibin kısmetin ilk, kısmetinse nasibin üçüncü anlamı olarak sıralanması ve birlikte kullanıldıkları fiillerin edilgenlik durumları bununla ilgili ipuçları. Birbiri yerine kullanılabilirlik yaklaşımınızı yanlış bulmam olanaksız. Benim örnekler ve altyapı önerimin ardında bunları ifade edebilme endişesi yatıyordu. Kendi karşılaştığımız örneklerle (sebeplere mebni gibi) herkesin karşılaşmış olduğunu varsayamayız. Yukarıdaki matris gösterimi bir altyapı örneğin. Kısmet, nasip meselesinden de bir altküme gösterimine ihtiyaç duyduğumuz ortaya çıkıyor. THS de o kadar da deneyimli değilim; ama mantık ve modern matematik gösterimlerinden yararlanabilirsek, çok daha az konuşma gereği ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Karakter eşlem bölümünden bir deneme yapayım, çıkacak mı bakalım: ¦≠≡≤≥…↔ïðó Olmadı; farklı çıkanlar var. İlerde bir daha denerim. Saygılarımla, |
08-03-2007, 10:45 | #16 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
"Nasip-Kısmet" kelimelerinin birbiri yerine kullanılabilmesi ile ilgili olarak yapmış olduğunuz bu belirlemeye katılıyorum, Sayın Hekimbaşı. Sizin de belirttiğiniz üzere, kelimelerin birbiri yerine kullanılabilmesi, somut durumlara göre değişiklik gösterecektir. (Sanırım biraz uyanık biraz da özenli olmamız gerekiyor.)
Tecrübelerinizi paylaştığınız için çok teşekkürler, Sayın Jeanne D'arc. (Bu konuda ne kadar başarılı olurum, o bir muamma. ) Saygılarımla. |
08-03-2007, 16:40 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
Teşekkürle yetindiğinize göre ... (sanırım durum pek parlak olmayacak!) Ancak diyelim ki iyi bir öğrenci oldunuz ve vekalet ücretinizi talep ediyorsunuz benden; ders 2:Borcum borçtur, inkar etmem, ödemem! Saygılarımla. |
08-03-2007, 17:04 | #18 |
|
Sanırım avukat olmasam çok daha iyi olacak. Karşımdakinin bana olan borcunu istemeye alışık olmadığım için, müvekkilimin borç konusunda savunma yapmasına dahi gerek kalmaz herhalde. Bu arada borcunuzu ödeme konusunda söyledikleriniz şakaydı değil mi?
Saygılarımla. |
08-03-2007, 20:40 | #19 |
|
Eee devam edelim efendim. Konumuz; Türkçe'de eşanlamlılar...
|
09-03-2007, 00:06 | #20 |
|
Değerli THS Üyeleri, -Sayın Jeanne D'arc'ın sağlamış olduğu güvene binaen-şöyle bir öneride bulunmak istiyorum: "Salt eş anlamlı kelimeleri yazmak yerine, örnek cümleler yazsak ve bu cümlelerin içerdiği anlamları bünyesinde barındıran farklı cümleler ile eş anlamlı kelimeleri belirtmeye çalışsak nasıl olur?"
Saygılarımla. |
09-03-2007, 08:45 | #21 |
|
Sn.mutlakadalet,
Çok güzel olur da; ilk kullandığınız gösterim benim başımı döndürdü, hatırlatırım. Saygılarımla, |
09-03-2007, 15:06 | #22 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Hekimbaşı, bu sefer, farklı şekilde ifade etmeye çalıştığımız tek cümle olsun. Başlangıcı siz yapsanız nasıl olur efendim? (Hem eğlenceli olacak hem de yarışma havasında geçecek gibi.) Saygılarımla. |
12-03-2007, 15:42 | #23 |
|
Sn.mutlakadalet,
Sn.Jeanne D'arc asıl, siz vekil, ben de vek-vekil olursam bu işin sonu ne olur!? Şaka bir yana, kendi çalışma alanımdan cümlede kullanma gereği olmayan birkaç örnek vereyim: safra = öd safha = evre = aşama [= dönem] safsata = temelsiz = asılsız sağ = esen [= sağlam = yıkılmaz = sarsılmaz] sağaltım = tedavi sağımlı = sağmal sağlamak = doğrulamak [= kanıtlamak] sağlamlaştırmak = pekiştirmek sağlık = salık [= esenlik] sağlıklı = sıhhatli sahih [= doğru = gerçek [= sağın]] ... (siz bunu çok seviyorsunuz mesela, ama 'açık' yerine kullanıyorsunuz) Saygılarımla, |
25-08-2007, 16:50 | #24 |
|
Kısmet/Nasip Meselesi :
Kısım :Arapça"da bir bütünün parçalarını ifade eder. Kısme : Bütünün bir/tek parçası Kısmet : Bütünden ayrılan parçalar ( kısme çoğulu olarak) Taksim : Bütünü bölüştürme,paylara ayırma kavramıdır. Kasm : Bölme,kesme Makas : Bölme,kesme aracıdır. Kısmet,kelimenin orijinal açılımına göre, fiziksel, maddesel bir bölüşümden kişiye düşen payın adı olduğu halde, Türkçe"de,zaman içinde, şans ve talih ağırlıklı olarak kişiye düşen,irade dışı pay anlamına bürünmüş. Nasib (nasip) Kelimesinin orijinal anlamı : Üstün bir irade tarafından kişiye ayrılan payı,tayin edilen durumu ifade eder. Mansup mirasçı kavramında olduğu gibi. Mirasbırakanın,kendi iradesi ile tayin ettiği mirasçı mansup mirasçıdır. İntisab etmek: Bir yere,kişiye,duruma,gruba ait olmayı ; Mensub : Bir yere,duruma,kişiye,gruba ait olanı Nasbetmek : Üstün iradenin bir kişiyi uygun gördüğü yere,göreve atamasını ifade eder. Nasip,aslında,böylece irade dışı kazanımları karşılayan bir anlama sahiptir. ... mebni : bina edilmiş ; ... binaen :... bina ederek. ( hataen,kazaen gibi kullanımlara benzer) ... dayanarak |
03-09-2007, 21:20 | #25 |
|
enternasyonel: uluslararası
orjinal: özgün bay bay: hoşçakal, allahaısmarladık, güle güle drink almak: bir şeyler içmek ( en gıcığı bu sanırım) |
28-03-2009, 10:37 | #26 |
|
Kaffesinde: Hepsinde
BK 39/2'de yer alan bu ifadeye bugüne dek dikkat etmemişim. Sözlükte yer almayan "kaffesinde" ancak google araması sonucunda bazı Osmanlıca metinlerde göründü. |
04-04-2009, 16:43 | #27 |
|
İtizar: Kaçınma
Ben hiç eski MK'ye göre medeni hukuk öğrenmedim ama şimdi Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nu okurken rastladım. İtizar, vasilikten kaçınma hakkı konusu içinde geçtiğine göre kaçınma anlamına geliyor. Selahattin Sulhi Tekinay ise itizarın özür dileme anlamına geldiğini belirtiyor. |
10-04-2009, 11:33 | #28 |
|
Bir katkı da benden; "Mefhum-u muhalifi"
yani kelimenin olumsuz manasından hareketle anlam çıkarma. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı | Av.Mehmet Saim Dikici | Hukuk Sohbetleri | 71 | 05-04-2016 15:17 |
Kelime Algılaması | şenay | Site Lokali | 19 | 03-12-2007 17:07 |
İntihar etmeyi deneyen fakat ölmeyen kişinin ceza hukuku açısından durumu | QUELLE | Hukuk Sohbetleri | 12 | 23-09-2007 00:40 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |