|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
24-11-2007, 14:57 | #1 |
|
mülkiyet hakkı zamanaşımı-kadastro tespiti zamanaşımı
slmlar bir konu hakkında yargıtay kararı bulamadım,müvekkillerin dedesine ait tapulu taşınmazları var,bu taşınmazlara 94 yılında kadastro geliyor ve kadastro tespit tutanağına maliki bilinemediğinden hazine adına kayıt edilmiştir yazılıyor.Ancak ilgili tapu dairesinde tapu sicil kütüğünde dahi taşınmazın müvekkillerin dedesine ait olduğu sabit ayrıca eski tapularda müvekkillerde mevcut.Burda kadastro tespitine ait zamanaşımı değilde mülkiyet hakkının zamanaşımına uğramayacağına dair bir yargıtay kararı bulamadım,görüşlerinizi bekliyorum
|
24-11-2007, 20:42 | #2 |
|
yargıtay kararı aramadım ama hemen şunu söylemeliyim ki mülkiyet hakkında bilhassa murise karşı zamanaşımı olmayacağına göre herzaman tescil istenebilir
|
25-11-2007, 01:02 | #3 |
|
Sayın meslektaşım,
Kanunlarda acıkca belli olan ve uygulama konusunda tereddüde düşülmeyen konularda mesele çözmek için yargıtay kararı aramaya gerek yoktur. 3402 sayılı Kadastro kanununun 12. maddesinin başlığı, Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre'dir. 12.maddenin 3.ncü fıkrasında ' bu tutanaklarda belirtilen haklara,sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların keşinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra,kadastrodan önceki sebeblere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. hükmü gereğince müvekkiliniz kadastrodan önceki tapu kaydına dayanarak hazine adına kadastroca tesis edilen tapuya karşı itiraz edemez ve dava açamaz. Kad.Kanununun bu hükmünün istisnası veya mülkiyet hakkının zamanaşımına uğramayacağı ve kadastro tespitinden önceki hukuki sebeblerin on yıl sonrasında ileri sürülmesi gibi bir kanun maddesi olmadığından bu konu ile ilgili Yargıtay kararlarının olması mümkün değildir diye düşünüyorum. |
26-11-2007, 09:36 | #4 |
|
Cevaplariniz İÇİn TeŞekkÜrler.adem Bey Yalniz Bu Hususta Ege BÖlgesİnde Ermenİlerİn Ve Bİr Kisim BaŞka Şahislarin Osmanli Tapusuna Dayanarak Dava AÇtiklarini Ve Kazandiklarini DuymuŞtum.ayrica Yapilan Kadastro Tespİtİnde Malİkİ Tespİt EdİlemedİĞİ İÇİn Hazİne Adina YazilmiŞ.tapu Sİcİlİ BİlİndİĞİ Gİbİ Alenİdİr.tapuda TaŞinmaz Tapu KÜtÜĞÜnde Halen MÜvekkİllerİn Dedesİne Aİt GÖzÜkmektedİr.kadastro Memurlarinin YaptiĞi İŞlemİn Bu Nedenle Hukuka Aykiri OlduĞunu DÜŞÜnmekteyİm
|
26-11-2007, 10:19 | #5 |
|
Sayın meslektaşım
Kad.Kanunu 12/3 maddesinin,taşınmazın evveliyatının tapulu olup olmaması gibi bir istisnası yoktur.Kadastro kanunları ve işlemleri tasfiye niteliğinde kanun ve işlemler olup kadastro kanunu ile oluşturulan tapuların ilanihaye iptal tehdidi altında kalmaması için hak düşümü niteliğinde sürelere bağlanmıştır.ve bu süreler kamu düzeni ile ilgilidir.12.madde ile getirilen bu süre ile tapu sicilinde kararlılık sağlanmış,sicillerin bozulması,belli bir süre geçtikten sonra yargı organlarınca bu sicillerin tartışma konusu yapılmaması amaçlanmıştır. Kadastro kanununun 12 maddesi ve önceki kanunlar 766 sayılı kanun 31/2 maddesi uygulaması hiç bir tereddüde meydan verilmeden bu şekilde uygulanmış ve 10 yıllık süre hak düşümü süresi olup TAPULU TAŞINMAZLAR yönünden İSTİSNASI yoktur. |
26-11-2007, 12:18 | #6 |
|
Sayın AdvocateHakan;
Kadastro zaten Tapu Sicilini kurmak için yapılır. Tapu sicilinde kayıtlı olan yerler için Kadastro çalışması yapılmaz. Bu durumda taşınmazların tapu sicilinde maliklerin dedesi adına kayıtlı olması mümkün değildir. Eğer ki kayıtlı ise,Kadastro Kanunu'nun 22. maddesi gereğince işlem yapılması gerekir. (M.22- Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tâbi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medenî Kanununun 1026 ncı maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro, tapu sicil müdürlüğünce re'sen iptal edilir.) |
26-11-2007, 14:53 | #7 |
|
Sayın ERAS,
Cevap olarak yazmış olduğunuz ikinci kadastro işlemleri hakkında açıklamaların soru ile ne ilgisi var? Soru da yenileme kadastrosundan bahsedilmiyor ki.... Yapılan ilk kadastro işlemleri.... cevabınızın soru ile ilgisini kuramadım....... |
26-11-2007, 16:33 | #8 |
|
Sn. Eras'ın 'Kadastro zaten Tapu Sicilini kurmak için yapılır. Tapu sicilinde kayıtlı olan yerler için Kadastro çalışması yapılmaz. Bu durumda taşınmazların tapu sicilinde maliklerin dedesi adına kayıtlı olması mümkün değildir' şeklindeki açıklamasına katılamıyorum. Kadastro çalışmaları yapılan yerlerde tapulu taşınmazlar olabilir. Ancak bu tapular, taşınmazlarla ilgili teknik anlamda bir ölçüm ve sınırlandırma yapılmamıştır. Taşınmaz sınırları sabit olmayan sınırlardır. Mesala batısı tepe, doğusu dere yatağı vs. gibi. Kadastro çalışmaları ile taşınmaz bir çapa bağlanır. Sınırları kesin olarak belirlenir. Mevcut tapular mahalline uygulanır. İddia edilen yere aitse tapuda yazılı miktara bağlı kalınarak malik adına tespiti yapılır. Kullanılan alan daha fazla ise fazla olan kısım zilyetlikten dolayı şartlar uyuyorsa, fevkalade zamanaşımı yoluyla kazanılabilir. Bahsedilen tapular mahallinde uygulanamamış olabilir. Bu nedenle hazine adına tespit yapılmıştır. Ancak 10 yıllık zamanaşımı nedeniyle bu aşamada artık bir şey yapılamayacağı kanaatindeyim.
|
27-11-2007, 10:44 | #9 |
|
Hukuk bir takım eksik bilgilerden ve bir takım yanlış usavurmalardan bir takım sonuçlar çıkarma sanatı ve mesleği değildir.Kısacası sapla samanı karıştırmanın bir gereği yoktur.Bir konu hakkında bilgiler sığ ve yetersiz ise cevap verirken veya yazarken de kılı kırk yarmak gerekmez mi?Kişileri yönlendirme ve bilgilendirme açısından doğru soru sormak ve sorulan soruya doğru bir şekilde cevap verebilmek bir hukukçunun en başta gelen görevi olması gerkir diye düşünüyorum.Hakan beyin sorusuna gerek Adem beyin ve gerekse Istanaz beyin verdiği cevaplara aynen katılıyorum.Selamlar.
|
28-11-2007, 16:55 | #10 |
|
1.Soruda; “Tapu sicilinde dahi taşınmazın müvekkillerin dedesine ait olduğunun sabit olduğu” ibaresinin bulunması nedeniyle,
2.Her ne kadar ikinci kadastrodan bahsedilmemişse de, ilk tesis kadastrosunun da açık olarak belirtilmemesi sebebiyle, 3.Yaptığı işi bilen bir kişinin sadece bir forumda okuduğu kanaate dayanarak hareket etmeyeceği ve yanlış yönlenmeyeceği varsayımıyla, 4.Sadece yazılanları okumak yerine yeni bir açılım getirmenin daha faydalı olacağı düşüncesiyle, Önceki cevap yazılmıştır. Önceki cevabın düzeltmesi; Kad.Kan.Madde 7: Kadastro teknisyenleri hazır bulundukları takdirde mal sahipleri ile ilgililerin huzurunda, varsa harita, tapu ve vergi kayıtları ile diğer belgeleri, en az üç bilirkişi ile muhtarın bilgilerinden yararlanarak inceler ve mahalline uygular…ihtilaflı sınırlar ayrıca belirtilir. Bu bağlamda Tapu Kayıtları kadastrodan önceki hukuki sebeptir ve K.K.12. maddesi ile ilgili yazılanlara katılınmaktadır. 1.Sorunun özüne odaklanmak yerine, cevaplardaki eleştirilebilir hususlara odaklanmanın, 2. Farklı bir bakış açısı getirmek yerine, sadece önceki yazılanlara katılmanın, 3. Kimsenin eksikliğini hissetmediği bir takım beylik lafları, evrende yeni bir gezegen keşfetmiş edasıyla yazmanın, Sap yiyip saman… atasözüne temas ettiği düşüncesiyle cevap yenilenmiştir (teşbihte hata olmayacağı düşüncesi de bu yenilemede etkili olmuştur). |
29-11-2007, 15:49 | #11 |
|
Bu Soruda AnlaŞilamayacak Ne Var Ben Sİzİ AnlayabİlmİŞ DeĞİlİm Ömer Bey,bence Kadastro Kanunun 12.maddesİ EŞİtlİĞe Aykiri,bu Madde İle İlgİlİ Anayasa Mahkemesİne Dava Dahİ AÇilmiŞ,aÇilan Dava Bence Çok Yerİnde Ama Bu Davada Ne Yazikkİ Red EdİlmİŞ.Ancak bu konu ile ilgili hukukta bir çıkış yolu mutlaka vardır diye düşünüyorum.Kadastro tespiti sonrası mükerrrer tapu söz konusu oluyor bu durumda bu hususa ilişikin Yargıtay kararı
ÖZET: Tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın tescil yoluyla yeniden tapuya bağlanması hukuken mümkün değildir. Mükerrer tapu oluşturulması halinde, ikinci tapuya hiçbir şekilde değer verilemez ve mükerrer tapu üzerinden yapılan işlemlere geçerlik tanınamaz. Her türlü işlemin eski tarihli ve doğru temele dayanan tapu üzerinden yapılması gerekir. Mahkemece ilk kayıt maliklerinin taraf olmadığı tescil ilamı ile oluşan tapu kaydına ve fiili duruma değer verilerek hüküm kurulması doğru değildir. Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlık çözümlenirken, tespite esas olan ilk tapu kaydı ile, varsa bu tapu kaydı malikleri arasındaki hisse satışları esas alınmalıdır. (3402 S. K. m. 13, 14) Taraflar arasında genel kadastro ile oluşan tapunun, tapu kaydına dayanarak açılan iptali davası sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 92 ada 4 parsel sayılı 891.20 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, hisse tapu kayıtları nedeniyle 1/6 davacıların murisi İrfan, 1/6 hisse davalı Hayriye, 1/6 hisse davalı Mustafa ve 3/6 hisse davalı Vehbi'nin murisi İbrahim adına tespit ve tescil edilmiş, beyanlar hanesinde planında (A) ile gösterilen kısmın ölü İbrahim mirasçılarının kullanımında olduğu ve ahşap evin kendilerine ait olduğu, (B) ile gösterilen kısmın İrfan'ın mirasçılarının kullanımında olduğu ve ahşap evin kendilerine ait olduğu, (D) ile gösterilen kısmın Hayriye'nin kullanımında olduğu, üzerindeki ahşap evin de kendisine ait olduğu gösterilmiştir. Davacı İrfan mirasçıları, Asliye Hukuk Mahkemesinde; taşınmazı Mustafa'dan haricen satın aldıkları ve tescil tapuları bulunduğuna dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve çekişmeli parselin fen bilirkişisinin 27.09.2001 tarihli rapor ve krokisinde (B) ve (C) harfleri ile işaretli 400.18 metrekarelik kısmının davacı İrfan mirasçıları adına payları oranında tesciline, (D) harfi ile gösterilen 125.72 metrekarelik kısmın davalı Hayriye, (A) harfi ile işaretli 365.30 metrekarelik kısmın davalılar İbrahim ve Mustafa mirasçıları adına veraset ilamındaki payları oranında tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı İbrahim mirasçısı Vehbi tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece davacıların tescille oluşan tapu kayıtlarına ve zilyetliğe değer verilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de; değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Çekişmeli taşınmaz Nisan 321 tarih 37 nolu tapudan gelme Nisan 1935 tarih 1 nolu tapu kaydı ve tedavüllerine dayanılarak davalılar adına tespit edilmiş; davacılar tespite esas olan tapu kaydından hisse satın almaya ve 19.01.1971 tarih 13 nolu tescil ilamına dayanarak oluşturulan mükerrer tapuya dayanarak dava açmışlardır. Tespite esas olan Nisan 321 tarih 37 nolu tapu kaydı ve tedavülleri ile davacıların dayandığı 19.01.1971 tarih 13 nolu tapunun çekişmeli taşınmazı kapsadığı, aynı yer için oluşturulan 19.01.1971 tarih 13 nolu kaydın oluşumuna neden olan tescil ilamında ilk tapu maliklerinin taraf olmadığı ve bu nedenle ilamın eski tapu malikleri yönünden bağlayıcılığının bulunmadığı, kayıt malikleri arasında usulüne uygun olarak yapılmış bir taksimin yapılmadığı mahkemece yapılan araştırma ile belirlenmiştir. Bu konularda taraflar arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, eski tarihli ve doğru temele dayanan tapudan hisse satın alan davacının, ilk tapuyu bertaraf ederek tescil yoluyla aldığı mükerrer tapuya değer verilip verilemeyeceği konusundadır. Tespite esas olan tapunun hukuki kıymetini koruduğu ve davaya konu parsele ait olduğu tartışmasızdır. Tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın tescil yoluyla yeniden tapuya bağlanması hukuken mümkün değildir. Mükerrer tapu oluşturulması halinde, ikinci tapuya hiçbir şekilde değer verilemez ve mükerrer tapu üzerinden yapılan işlemlere geçerlik tanınamaz. Her türlü işlemin eski tarihli ve doğru temele dayanan tapu üzerinden yapılması gerekir. Mahkemece ilk kayıt maliklerinin taraf olmadığı tescil ilamı ile oluşan tapu kaydına ve fiili duruma değer verilerek hüküm kurulması doğru değildir. Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlık çözümlenirken, tespite esas olan ilk tapu kaydı ile, varsa bu tapu kaydı malikleri arasındaki hisse satışları esas alınmalıdır. Mahkemece hukuken geçerliliği olmayan mükerrer tapu kaydına değer verilerek bulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 18.05.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) BU YARGITAY KARARINA GÖRE KADASTRO TESPİTİ SONUCU OLUŞAN TAPU GEÇERLİ OLMAZ DİYE DÜŞÜNDÜM.AYRICA İLGİLİ ESKİ TAPU KÜTÜĞÜ SAYFASININ TAPU MÜDÜRÜ ONAYLI FOTOKOPİSİ VAR,KÜTÜKTE TAŞINMAZIN HAZİNE ADINA GEÇTİĞNE DAİR BİR ŞERH KONULMAMIŞ,İHDASEN HAZİNE ADINA TESCİL EDİLMİŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR.BU HUSUSTA DA ŞU YARGITAY KARARININ UYGULANABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM ÖZET: Uyuşmazlık konusu parsele ait tapu kaydı kadastro yoluyla oluşturulmadığı için dava bu maddede belirtilen hak düşürücü süreye tabi değildir. Eş bir anlatımla, ihdasen oluşturulan bir kayda karşı süreye bağlı olmaksızın her zaman dava açılabilir. Mahkemece bu yön göz önünde tutulmayarak hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır. (3402 S. K. m. 12) Dava: Mahmut ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair, Şanlıurfa İkinci Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 11.10.1993 gün ve 400/550 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: Karar: Davacı; eskiden beri zilyetliği altında bulunan taşınmazının tapulama çalışmaları sırasında 766 parsel numarası ile Hazine adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, kaydın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı ve karşılık davanın davacısı Hazine; iptal ve tescil davasının reddine, davacı Mahmut’un uyuşmazlık konusu parsele elatmanın önlenilmesine karar verilmesini savunmuş, mahkemece; tapu iptali ve tescil davasının reddine, karşılık davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan hareketle, davanın reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık konusu 766 parsele ait tapu kaydında taşınmazın ihdasen Hazine adına tescil edildiği açıklanmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde; kadastro yoluyla oluşturulan kayıtlara karşı tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki sebebe dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilmiştir. Az önce açıklandığı üzere uyuşmazlık konusu parsele ait tapu kaydı kadastro yoluyla oluşturulmadığı için dava bu maddede belirtilen hak düşürücü süreye tabi değildir. Eş bir anlatımla, ihdasen oluşturulan bir kayda karşı süreye bağlı olmaksızın her zaman dava açılabilir. Mahkemece bu yön göz önünde tutulmayarak hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır. İddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddi yolsuzdur. Sonuç: Davacının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, 30000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.1994 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) GÖRÜŞLERİNİZİ BEKLİYYORUM ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER |
29-11-2007, 16:18 | #12 |
|
Sayın (!) Eras beyin seviyesine inmemek için konuyu fazla uzatmak istemiyorum.Kullanılan iki atasözü arasındaki farkı sanırım kendisi de bilir ve kendisinin kullandığı atasözünün de kime uyduğu da verilen cevaplardan dolayı aşikar olarak ortadadır.Sorulan soruda ikinci bir kadastro işleminden bahsedilmediği gibi,tapunun da ne tapusu (Osmanlı,iskan,kadastro tapusu vs.)olduğundan söz edilmemektedir.Zaten kadastro tapusu hariç önem de arzetmemektedir.Sorudan anlaşıldığı kadarıyla yapılan işlem ilk defa yapılan bir kadastro işlemidir ve her nasıl ve ne sebeple olursa olsun Kadastro Kanunu 12.maddesine göre Kadastro işlemlerinden önceki hukuki sebeplere dayanılarak açılacak dava süresi işlem tesis tarihinden itibaren 10 yıl olup bu süre geçtikten sonra dava açma imkanı ortadan kalkmaktadır.Benim önceki cevabım ise insanların soru ve cevap haklarına halal getirmek değil kendisini bilge kişi gibi gösterip ukelalık taslayarak insanlara yalan ve yanlış bilgiler veren ve yanlış yönlere sevkedenleredir.Sorular eksik ve hatalı olabilir.Keza cevaplar da öyle.Ama eğer kişiler çok bilmişlik taslayarak muhatapları yanlış yönlere sevkediyorlarsa şayet o kişilere de işte orada dur demenin de gerekli olduğu düşüncesindeyim.Ayrıca gerekli, yeterli ve doğru cevabı veren kişileri de taltif etmenin ve onların cevabına katılmanın da ne gibi bir yanlış ve küçültücü yönü bulunmaktadır.Anlayabilmiş değilim.Saygılarımla!
|
29-11-2007, 17:09 | #13 |
|
Sayın Avukat Hakan Bey, Kadastro kanunun 12/4 maddesine göre,Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları,işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler.Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz. hükmü geregince kadastroca müvekkilinizin murisi adına tapulu olan yerin hazine adına tapulanmasında en son cevabınızda vermiş olduğunuz Yargıtay kararlarında ki gibi MÜKERRER TAPU değil kadastro ile oluşturulan ve 10 yıl içerisinde hak sahibi tarafından dava açılırsa iptal edilebilecek olan ve 10 geçtikten sonra önceki sebeblere dayanılarak açılacak davaların hak düşümüne uğraması suretiyle mutlak kesinleşecek tapu oluşur. Müvekkilinizin murisine ait tapu kaydı eski tapu olarak işleme tabi kayıt olma niteliğini kaybederler. Mükerrek tapu oluşması farklı olup mükerrrer tapuda her iki tapununda her ikiside işlem kabiliyetine sahiptir. Ancak dava açıldığı zaman önceki sahih esaslı tapu geçerli kabul edilir ve sonradan oluşturulan mükerrer tapu iptal edilir Kadastro kanununun 12. maddesindeki 10 yıllık hak düşümü süresini adaletsiz bulabilirsiniz,anayasaya aykırılığını ileri sürebilirsiniz ki önceki 766 sayılı Tapulama K 31/2 aynı hüküm.anayasaya aykırılık iddiası Anayasa Mahkemesinin 3.5.1973 gün ve 1972/52 esas 1973/5 karar sayılı kararaı ile red edilmiştir. Tekrar sorunuzun cevabına gelince K.K 12. maddesine göre 10yıllıl HAKDÜŞÜMÜ SÜRESİ geçtiğinden kadastrodan önce yer tapuluda olsa müvekkilinizin dava hakkı HAK DÜŞÜMÜNE uğramıştır. diye düşünüyorum. Saygılarımla... |
30-04-2013, 10:20 | #14 |
|
bu konuda AİHS'de mülkiyet hakkı ihlali bakımından zamanaşımının uygulanmayacağına AY md. 90 kapsamında gidilebilir fakat sözleşme içerisinde net olarak zamanaşımına dair bir hüküm mevcut mu bir incelemek gerektiği kanaatimdeyim.
|
23-03-2015, 16:59 | #15 |
|
Yorumlar oldukça güzel ve dikkat çekici idi. Benimde bu noktada bir sorum olacak. En son tuba-i hilkat arkadaşımızın bahsettiği üzere AHİM e mülkiyet hakkı bakımından zamanaşımı süresi uygulanamayacağına noktasında başşvuru yapılmışmı veya bu noktada emsal bir AHİM kararı varmı? meslektaşlarım paylaşırlarsa sevinirim tşk ederim.
Benimde miracçılar arasında 10 yıllık süre geçmiş bir tapu iptal davasını kaybetmeyi öngördüğümden AHİM den sonuç alabilirmiyiz öğrenmek istiyorum. Tşk ederim |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kadastro geçmişse sicildışı zamanaşımı ile iktisap mümkün mü | Müddeiumumi | Meslektaşların Soruları | 4 | 03-05-2007 06:39 |
kefilin rücu hakkı zamanaşımı | hırs | Meslektaşların Soruları | 1 | 20-04-2007 16:47 |
Mülkiyet hakkı ve miras hakkı | Deunur | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 19-11-2006 20:44 |
Kadastro tespiti-hak düşürücü süre | mehmet sirn | Meslektaşların Soruları | 3 | 14-11-2006 13:47 |
Zamanaşımı ,mülkiyet | kumay | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 24-03-2006 18:13 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |